Eşitlik İçin Kadın Platformu - EŞİK, yakında meclis gündemine geleceği söylenen, iktidarın medeni kanunu değiştirme girişimine karşı bir açıklama yaptı.
EŞİK'in açıklaması:
Erkekler Kasım’da en az 34 kadını öldürdü, yedi kadına tecavüz etti. İşte sürmekte olan vahim durum:
Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; Aralık 2021‘de en az 13 kadının ölümü (İstanbul (2), Ankara (2), Urfa (1), Kocaeli (2), Diyarbakır (1), Bingöl (1), Maraş (1), Balıkesir (1), Karabük (1), Muğla (1)) basına şüpheli olarak yansıdı. Şüpheli ölümlerden biri trans kadındı.
Kadın Cinayeti
Erkekler, Aralık’ta en az 34 kadını öldürdü; geçen yıl bu sayı 24 idi. Erkeklerin öldürdüğü iki kadın Suriyeli, bir kadın Tunus, bir kadın da Özbekistan yurttaşı.
Erkekler, yedi kadını “barışmak istemediği”, “boşanmak istediği” için öldürdü. Erkekler, bir kadını “evlenme teklifini kabul etmediği” için, iki kadını da “kıskandığı” için öldürdü. Erkeklerin 24 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı.
27 kadını kocası, sevgilisi, eski kocası öldürdü. Üç kadını baba, oğul gibi aile üyeleri öldürdü. Bir kadını üvey oğlu, bir kadını damadı öldürdü. İki kadını öldüren iki erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
Erkekler, 19 kadını ev içinde, 11 kadını işyeri, sokak, park gibi ev dışı alanlarda öldürdü. Erkeklerin dört kadını nerede öldürdüğü bilgisi basına yansımadı.
Erkekler, 21 kadını ateşli silahlarla, on kadını kesici aletle, iki kadını darp ederek öldürdü. Erkeklerin bir kadını nasıl öldürdüğü bilgisi basına yansımadı.
Çocuk cinayeti
Erkekler Aralık’ta en az dört çocuğu öldürdü. Geçen yıl aynı ay da bu sayı iki idi.
Üç çocuğu babası, bir çocuğu üvey babası öldürdü.
Cinsel Saldırı /Tecavüz
Erkekler, Aralık’ta en az yedi kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı dört idi.
Erkeklerin tecavüz ettiği kadınlardan biri Özbekistanlı, biri Azerbaycan, biri de Rusyalı.
Bir kadına eski sevgilisi, bir kadına kocası tecavüz etti. Beş kadına tecavüz eden 11 erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
Erkekler, beş kadına ormanlık alan, sokak gibi ev dışında, iki kadına da ev içinde tecavüz etti.
Taciz
Aralık 2021’de erkekler en az 12 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı ay on bir idi.
İki kadını doktoru, bir kadını da komşusu taciz etti. Dokuz kadın kendisini taciz eden on erkeği tanımıyordu.
Erkekler, 12 kadını söz ve fiziki olarak taciz etti. Erkekler kadınları, metro, sokak gibi ev dışı alanlarda taciz etti.
Çocuk İstismarı
Erkekler, Aralık’ta en az 37 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı sekiz idi.
En az 17 çocuğu üç öğretmen, yedi çocuğu din öğretmeni, bir çocuğu erken yaşta zorla evlendirildiği “kocası”, bir çocuğu üvey babası, bir çocuğu dedesi, bir çocuğu akrabası istismar etti. En az dokuz çocuğu istismar eden on erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
Erkekler, iki çocuğu ev içinde, 35 çocuğu okul, sokak, market, din kursu gibi ev dışı alanlarda istismar etti.
Şiddet/Yaralama
Erkekler, Aralık’ta en az 61 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl da aynı ay bu sayı, 61 idi.
Erkeklerin şiddet uyguladığı sekiz kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az beş kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı. Erkekler iki kadına dijital yollardan şiddet uyguladı. Bir erkek elektronik kelepçesini kırdıktan sonra gidip kadına saldırdı.
Erkeklerin şiddet uyguladığı kadınlardan biri Suriyeliydi. Erkekler en az üç kadına sistematik olarak işkence etti.
En az 45 kadına, nişanlısı, kocası, sevgilisi şiddet uyguladı. İki kadına dizi oyuncusu arkadaşı, bir kadına akrabası, bir kadına arkadaşı, bir kadına evine giden kargocu, bir kadına siyasi parti yöneticisi, iki kadına oğlu, bir kadına da polis şiddet uyguladı. Yedi kadına şiddet uygulayan yedi erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
Erkekler, yedi kadına “ayrılmak istediği, barışmak istemediği”, dört kadını da “kıskandığı” için şiddet uyguladı. Erkeklerin 50 kadına şiddet uygulama “bahanesi” basına yansımadı.
Erkekler, 40 kadını darp ederek, dokuz kadını kesici aletle, yedi kadını ateşli silahla, üç kadını da yakarak yaraladı. İki kadına da dijital yollardan şiddet uyguladı.
Erkekler, 12 kadını araba, iş yeri, otobüs, ormanlık alan gibi ev dışı alanlarda, 41 kadını ev içinde yaraladı. Erkeklerin, altı kadını nerede yaraladığı bilgisi basına yansımadı. Erkekler iki kadına dijital ortamda şiddet uyguladı.
Seks İşçiliğine Zorlama
Erkekler Aralık’ta en az 130 kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 43 idi. Seks işçiliğine zorlanan 35 kadın Türkiye vatandaşı değil. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da var.
Mart 2020’den beri hayatın her alanında etkisi altında olduğumuz küresel salgın, iş yaşamı ve gündelik hayatın tüm çelişki ve krizlerini derinleştirmeye devam ediyor. Dünya genelinde yaşanan bu kriz ve daralmanın, sosyal politikalardan yoksun ve hâlihazırda demokrasiyle olan bağını da koparmış Türkiye gibi ülkelerde, ekonomik boyutunun yanı sıra toplumsal katılım, temel hak ve özgürlükler gibi pek çok alanda yaşanan ihlaller/kayıplar ile birlikte daha da belirginleştiğini söylemek mümkün. Kapitalizmin yarattığı ekonomik sömürüyü besleyen ve ondan beslenen patriyarkal bir sistem içinde bu tablo kadınlar için daha da derinleşiyor ve gündelik yaşamın her alanını daha da sert bir iklime doğru sürüklüyor. İstihdam koşullarında, fırsatlarda, haklarda zaten eşitsiz politikalar ile mücadele etmek durumunda olan ve kayıt dışı istihdamın büyük kısmını oluşturan kadın işgücü, pandemi ile birlikte daha da kırılganlaşarak mevcut kazanımlarından da geriye düşüyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü, TÜSİAD, Türkonfed, İşKur, TÜİK gibi kurumlar ve sendikaların yayımladığı 2021 yılının son çeyreğine ilişkin rapor ve istatistikler, bir taraftan artan işsizlik ve yoksullaşmaya vurgu yaparken, bir taraftan da bu istatistiklerde yer alan rakamların bu durumu gizlemenin bir aracı olduğunu gözler önüne seriyor.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan ve 10 Kasım 2021’de yayımlanan “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü” başlıklı raporda ortaya konan verilere göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı Eylül 2021’de 7 milyon 870 bin kişi olarak gerçekleşti. Aynı kategori, TÜİK’in Eylül 2021 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarında ise bir önceki aya göre 70 bin kişi azalarak 3 milyon 794 bin kişi olarak açıklandı. Bu rapordaki rakamların belirlenmesinde TÜİK tarafından kullanılan en önemli kriter aktif iş arama kanallarından birini kullanmaktır ve İŞKUR en yaygın kullanılan iş arama kanalıdır. Ancak İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı artarken TÜİK işsiz sayısını azalmış olarak açıklamıştır.
Çalışma yaşamındaki mevcut eşitsizliklerin, pandemi gibi küresel kriz koşullarında daha da derinleşmesi, mevcut cinsiyetçi politikaların kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Kadınlar, bir taraftan kayıt dışı işler ve hizmet sektörü gibi alanlarda daha fazla yer aldıkları için pandemiden öncelikli olarak etkilenen bu sektörlerdeki mevcut işlerini kaybederken, kısa çalışma ya da işsizlik ödenekleri/yardımları gibi oldukça kısıtlı desteklerden de çoğunlukla ya hiç ya da en az yararlanan kesim oluyorlar. Gündelik ya da yatılı temizlik/ev hizmetlerinde çalışan kadınların büyük çoğunluğu, Covid-19 salgınının başlamasıyla birlikte ya hemen işlerini kaybetmiş ya da özlük/özgürlük haklarından büyük oranda vazgeçerek işlerine devam edebiliyorlar. Ev İşçileri Dayanışma Sendikasının yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de büyük bir çoğunluğu kayıt dışı olan gündelikçi ev işçisi kadınlar, Covid-19 krizinde yoğun bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Yatılı olarak çalışan ve önemli bir bölümü göçmen olan ev işçilerinin ise izin kullanmadan ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyulmaksızın çalıştırılıyorlar. Hastalanma, işsizlik, yoksulluk gibi risk ve kayıpların yanında, ayrımcılığa uğramak da yine bu en kırılgan iş kollarında çalışan kadınların karşılaştıkları olumsuzlukların başka bir boyutu olarak ortaya çıkıyor.
Kadın çalışanların iş yaşamında karşılaştıkları bu hak kayıpları, ücretlendirilmeyen ev içi emek ve işsizlik sorunları; 2021 yılı son ererken de krizin ağırlığının, var olan eşitsizlikler üzerinde yükseldiğini gözler önüne seriyor. DİSK-Ar’ın araştırma raporuna göre, cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliğinin tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 10 iken, bu oran kadınlarda yüzde 14,6.
Ayrımcı ve cinsiyetçi politikalar nedeniyle sistematik bir şekilde hak kayıplarına uğrayan kadınlar, göçmenlik, işsizlik, yaş gibi kırılganlıklarla beraber gerek iş hayatında gerekse gündelik hayatta çok daha zorlayıcı koşullar altında yaşıyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı önleyici politikaları ve devletin sorumluluğunu hatırlatan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin bir kararname ile çıkması, özel alanın da çoğunlukla iş yaşamından farklı olmayan patriyarkal dinamikler ile kadına yönelik ayrımcılığı yeniden üreten bir mekanizma olarak görüldüğünü gözler önüne sürüyor.
Bu çoklu kriz ortamında; toplumsal cinsiyet eşitliği, göçmenlerle dayanışma, temel hak ve özgürlükler, adalet için verilen mücadelelerin yan yana gelmesiyle daha da etkin bir mücadele hattı kurma çabalarımıza devam etmemiz gerekiyor.
Esra Akbalık
Sosyalist İşçi yazarları Dila Ak, Ozan Tekin, Çağla Oflas, Tuna Emren, Özdeş Özbay, Atilla Dirim ve Yıldız Önen mücadeleler yılı olarak hatırlanacak 2021’i değerlendirdi.
Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu, Aysel Tuğluk ve Garibe Gezer'e yapılan zulmü İstanbul'da protesto edecek.
HDP önceki dönem Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, hafıza kaybı gibi ciddi sağlık sorunları yaşadığı halde hapiste tutuluyor.
Garibe Gezer, Nusaybinli, 28 yaşında bir kadın. Kayseri Cezaevi'nden Kandıra Cezaevi'ne sevk edilmişti ve Kandıra Cezaevi'ne sevk edilirken çok ciddi işkence, taciz ve tecavüze maruz kaldı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Müvekkilimiz Garibe Gezer’in intihar ettiği bilgisini aldık. Kendisi işkence mağduruydu. Hücre cezası vardı. Cezaevi müdürü ablasını aradı maalesef Garibe’mizi kaybettik. Av Jiyan Tosun ve Av Jiyan Kaya yanına gidiyorlar” diyerek 2. vahim olayı duyurdu.
Gezer'in hücrede tutulduğunu aktaran Keskin, “Garibe hücre cezası çekiyordu. Hücredeki bir insan kendini nasıl asabilir. Yazıklar olsun size!!!! Dargeçit’te yaşayan aileye çektirdiğiniz kaçıncı acı!!” demişti.
Her iki kadın şahsında hapishanelerde yaşanan baskı ve işkenecleri protesto açıklaması, 10 Aralık Cuma saat 19:30'da Kadıköy'de Süreyya Operası önünde gerçekleştirilecek.
25 Kasım etkinlik ve eylemleri, işçi hareketi içinde önemli bir kampanyanın başlamasına da sahne oldu.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu, İstanbul’dan başlayan eylemlerle ILO 190 sayılı sözleşmenin onaylanması için mücadeleye girişti.ILO yani Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 190 sayılı sözleşmesi nedir? Neden uygulanmalı?
DİSK şöyle açıklıyor:
“Çalışma hayatı ve iş yerleri de kadınlar için güvenli değildir. İş yerlerinde kadınlar fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet ve taciz ile karşı karşıya kalıyor. Biliyoruz ki, çalışma hayatında kadına yönelik şiddet ve taciz evrensel bir sorundur. 2019 yılının Haziran ayında Uluslararası Çalışma Konferansı, iş yerlerinde toplumsal cinsiyet temelli şiddet başta olmak üzere her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için ILO 190 sayılı Sözleşme’yi gündemine almıştı. Sözleşme, 25 Haziran 2021’de yürürlüğe girdi.
ILO 190 sayılı Sözleşme, şiddeti tek taraflı ısrarlı takip, tehdit, sözlü kötü muamele gibi geniş kapsamlı olarak tanımlaması ve herkesi kapsamasıyla şiddete ve tacize karşı mücadele için önemli bir yol haritasıdır.
Bu nedenle, DİSK olarak diyoruz ki; ILO 190 sayılı “İş yerinde Şiddet ve Tacizle Mücadele Sözleşmesi” hükümet tarafından hızla onaylanmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır.”
Her sene olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Türkiye’nin birçok kentinde erkek ve devlet şiddetini protesto gösterilerine sahne oldu.
Başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere eylemlere katılım yüksekti. Geçen yıla göre daha fazla kadın ve LGBTİ+’nin sokağa çıktığına tanık olduk.
Sistematik cinayetler
İstanbul’da önleri kesilen binlerce kadın ve LGBTİ+ polis barikatını yıktı, çünkü:
• 1 Ocak 2021- 23 Kasım 2021 arasındaki dönemde erkekler en az 285 kadını öldürdü, 711 kadını da yaraladı.
• Erkekler, 1-23 Kasım arasında en az 29 kadını öldürdü, 41 kadını yaraladı.
• Yani 326 günde 285 kadın öldürüldü, 711 kadın yaralandı.
• Erkeklerin öldürdüğü kadınlardan üçü trans kadındı.
• Erkeklerin öldürdüğü kadınlar arasında, iki Afganistanlı, bir Faslı, bir Suriyeli, bir Ukraynalı, bir Ezidi, bir Azerbaycanlı, bir Rusyalı, bir de Kırgızistanlı göçmen kadın vardı.
Aşırı sağcı yönetim altında yaşam
Bunlar Bianet’in açık kaynaklardan derlediği rakamlar. Kadına yönelik tüm şiddet biçimleri ele alındığında, buna hayatları cehenneme çevrilen LGBTİ+ların maruz kaldığı şiddet katıldığında, aşırı sağcı iktidar blokunun beslediği şiddetin boyutları daha iyi anlaşılabilir.
Cinsiyet ayrımcılığına ve şiddete karşı kadınların haklarını savunan tek uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan iktidar o günden bu yana Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi 6284’ü uygulamadığı gibi, polis şiddet uygulayan erkekleri salmaya, mahkemeler kadın katillerine “iyi halden” ceza indirimi yapmaya devam etti. Kadın ve LGBTİ+ kazanımlarına yapılan aşırı sağcı saldırının bedelini kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’lar en ağır şekilde öderken 25 Kasım’da sokakları dolduran göstericiler, güçlü ve kararlı bir mücadelenin var olduğunu kanıtladı. Her işçi, bu haklı mücadeleyi desteklemeli.
Seçim tartışmaları, maalesef önceki seçimlerden ders alınmamışçasına hep bir “sandık gelsin, gitsin” meselesine kilitleniyor. Hani sandık gelse, ona hazır bir muhalefet var mı? Muamma.
“Mesela kadın aday olacaksanız mükemmel aday olacaksınız; üniversite mezunu olacaksınız, yabancı diliniz olacak veya yüksek lisans, doktora yapmış olacaksınız. Ama erkeklere bakıyorsunuz ilkokul mezunu biri aday oluyor. Kimse ona “Niye ilkokul mezunusun?” demiyor.” (Kadın – CHP eski üyesi)
“Ben her toplantıya gidişimde ‘Ne zaman evleneceksin?’ diye soruyor bana kurul üyelerimiz…” (Kadın – CHP)
“…erkekler siyasette kadını cinselliğinden azade görmek istiyorlar…bekâr kadın ise cinselliğiyle var, tehlike olarak algılanıyor… [bekâr kadınlar] siyasetçi kimliğiyle değil, genç, bekâr kadın kimliğiyle tanınıyor…” (Kadın – HDP)
“Şunu ifade edeyim: Çocukları olan, genç olan ve hayatın çok aktif böyle içerisinde olan hanımları ben çok siyasetin içerisinde görmüyorum, aktif siyasetin içerisinde görmüyorum...” (Kadın- SP)
Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, Türkiye ulusal parlamentolarda kadın temsil oranı açısından dünya ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor.
Az önce okuduğunuz tanıklıklar, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IstanPol) “Türkiye'de Kadının Siyasete Katılımı: Siyasal Hayatta Karşılaşılan Engeller ve Deneyimler" raporundan.
En başta bu detaylı raporu tüm siyasi partilerin bir başvuru kitabı gibi okumalarını önereyim.
Asıl meseleye de geleyim hemen.
Siyasi krizlerin, ekonomik sorunların hızla yükseldiği memlekette, muhalefet ille de “erken seçim” çağrısı yaparken iktidar da tam tersi oranında “hayır olmaz seçim yok da yok” deyip duruyor.
Seçim tartışmaları, maalesef önceki seçimlerden ders alınmamışçasına hep bir “sandık gelsin, gitsin” meselesine kilitleniyor. Hani sandık gelse, ona hazır bir muhalefet var mı? Muamma.
Sonrasında da diyelim iktidar olsa şimdinin muhalefetinin, cinsiyet eşitliğine dayalı bir kabine çalışması var mı? Anladığım kadarıyla, o pek muamma değil. Böyle bir çalışma yok.
Çünkü şimdiye kadar kadın siyasetçilerin dışında hemen hiçbir erkek siyasetçiden kadının siyasete katılımı konusunda güçlendiren bir mesaj duymadık.
Gelelim, IstanPol’ın raporuna. Detaylarına bakmak isteyenler için buraya iliştirdiğim raporu, akademisyenler Dr. Bengi R. Cengiz, Gülşen Doğan ve Gülçin Garaba birlikte hazırladı.
13 kadın siyasetçi ile derinlemesine görüşme yapan ekibin bulguları, kadınların siyasete katılımı önündeki yapısal sorunlara işaret ederken, çözüm önerilerini de birlikte sunuyor.
Siyasete kadın katılımı en fazla 7 Haziran’da
Raporda da belirtildiği üzere 1935’te, Meclis’te ilk kez kadın milletvekilleri görev almaya başlıyor. 1935’teki 399 milletvekilinin olduğu Meclis’te, çok partili dönemle birlikte, kadın milletvekili oranı azalıyor ve yüzde 1’in altına düşerek yüzde 0,6 oluyor.
2007 seçimlerine kadar da TBMM’deki kadın milletvekili oranı 1935’teki yılındaki yüzde 4,5’in altında kalıyor. Ancak 1990’larda Türkiye’de kadın hareketinin ve kadın hakları savunucularının güçlü duruşu bu oranın yükselişinde önemli rol oyuyor.
Türkiye siyasi tarihinde en yüksek kadın temsiline ise 7 Haziran 2015’te yapılan 25. Dönem milletvekili seçimleri ile ulaşılıyor.
Seçimler sonrasında hiçbir siyasi parti tek başına iktidar olabilmek için gereken milletvekili sayısına ulaşamıyor ve çözüm olarak koalisyon hükümeti de kurulamıyor. Hatırlarsınız.
Bu kez de seçim tekrarlanıyor. 1 Kasım 2015 seçimleri gerçeklşiyor. Sonuç,Meclis tarihinin en yüksek kadın milletvekili oranı olan yüzde 17,8; yüzde 14,7’ye geriliyor.
İşte bu gelinen durumdan, daha doğrusu gelinen geri noktadan hepimiz sorumluyuz sorumlu olmasına da en büyük sorumluluk elbette siyasi alanı daha çok bir "erkeklik kulübü" olarak kurgulayanların yani patriyarkanın elbette.
Yine rapora dönecek olursak, 28 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakıldığında, Meclis’in verilerine göre Türkiye’de parlamentodaki güncel kadın temsilci oranı yüzde 17. CHP ve HDP, siyasetçi kadın oranlarında en ilerideki iki parti.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde kadınlar sokaktaydı.
İstanbul'da kadın örgütlerinin çağrısıyla Taksim Tünel'de toplanan göstericiler "İtaat etmiyoruz", "Erkek şiddetine susma", "Suça ortak olma" ve "Birimiz daha eksilmeyeceğiz" dövizleri taşıyarak ıslıklarlar ve zılgıtlarla Tünel Meydanı'nı doldurdu.
Coşkulu eylem "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz" sloganlarıyla başladı.Gösteride Gökkuşağı bayrakları da açıldı.
"Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa" ve "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atıldı.
Tünel'de polis tarafından önleri kesilen kadınlar, barikatın kaldırılmasını talep etti: "Yüklen yüklen barikata yüklen!"
Binlerce kadın ve LGBTİ+ yürümek istiyor fakat polis barışçıl gösterinin bir kaç yüz metre ilerideki Odakule'ye kadar sürmesini engelledi. Bu antidemokratik yasağa karşı kadınlar barikata yüklendi.
Bir polis barikatı göstericiler tarafından aşıldı, arkasından biber gazlı müdahale geldi. Eylemciler dağılmadı, "Polis defol bu sokaklar bizimdir" sloganı haykırdı. "Yasaklanamaz" açıklamasını okudu.
İzmir'de binlerce kadın Alsancak'ta yürüdü.