Ankara'da söyleşi: Hayvan düşmanlarına oy yok!

Adliye koridorları 'Eros için adalet' sesleriyle yankılandı, katile hak ettiği ceza verilmedi

İstanbul Başakşehir’de bir sitede doğan ve site sakinleri tarafından 6 yıldır bakılan kedi Eros’u asansörde tekmeleyerek öldüren İbrahim Keloğlan serbest bırakıldı. Keloğlan, kediyi ısrarla takip ederek, kaçmasını engellemiş ve Eros’u işkenceyle öldürmüştü.  Keloğlan, 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmasında 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmış, daha sonra mahkeme heyeti cezayı üç ay daha indirerek hükmün açıklanmasını geriye bırakmıştı. Keloğlan’ın tutuklanmaması anlamına gelen bu karara büyük tepkiler geldi, sosyal medyada “İbrahim Keloğlan tutuklansın” etiketiyle kampanya başlarken, internet üzerinden yürütülen imza kampanyasına 250 binden fazla imza verilmişti. Mahkeme heyeti, savcılığın en üst sınırdan ceza verilmesi ve tutuklanması talebini redderek sanığa "iyi hal indirimi" uyguladı. "Katil İbrahim" Bugün görülen duruşma tarihi anlara sahne oldu. Çok sayıda hayvan hakları savunucusu adliye koridorlarını doldurdu ve haykırdı: "Katil İbrahim!" Eros için adale diyenler mahkeme salonuna ve koridorları sığmadılar. Küçükçekmece Adliyesi önünde protestolar sürdü. Karar sonrası mahkeme salonu önünde "yuhh", "hepiniz katilsiniz" sesleri yükseldi. Tepkiler sosyal medyada devam ediyor.

İstanbul'da İliç protestosu

Kadıköy’de DİSK, KESK, TMMOB ve İstanbul Tabip Odası'nın çağrısıyla Erzincan İliç’te meydana gelen maden katliamı protesto edildi. Katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşu gerçekleştirildi. "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganının  sık sık atıldığı eylemde yapılan konuşmalarda bilimsel uyarıların dinlenmediği, felaketin göz göre göre geldiği söylenirken "katillerden hesap soracağız" vurgusu yapıldı. Eyleme sol örgütler, çevreciler ve DSİP üyeleri de katıldı.

Afet değil katliam: İliç'teki maden faciası tam bir suç dosyası

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) açıklaması:

İliç'teki altın madeninde göçük: Uyarılar dinlenmedi

Hekimler, mühendisler, çevreciler, yerel halk siyanürlü altın madenciliğine ve daha çok kâr için aşırı kapasite kullanımına karşı çıkmıştı. Göçük sonrası meydana gelen heyelan sonucu toprak altında kalan işçiler var... Erzincan İliç'te  Amerikalı Anagold Madencilik ve Çalık Holding’in ortağı olduğu Çöpler Altın Maden'inde bir felaket meydana geldi. Oluşan göçük sonrası büyük bir toprak kayması yaşandı. Maden sahasında göçük altında kalan işçi sayısı henüz tam bilinmemekle birlikte en az 9 kişi olduğu tahmin ediliyor. Bu doğal bir felaket değil. İliç'te resmi ÇED raporlarıyla desteklenen aşırı kapasitedeki yıkımın bir felakete neden olacağı Türk Tabipleri Birliği, Metalurji Mühendisleri Odası ve çevreciler tarafından ısrarla duyurulmuştu. Medyana gelen felaketin boyutları henüz tam olarak bilinmiyor. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz... 

Kara tablo: Kadınların ve çocukların hayatı tehdit altında

bianet'ten Evrim Kepenek'in hazırladığı 2023 Erkek Şiddeti Çetelesi Raporu, kadınlara ve çocuklara karşı sistematik şiddet dalgasını tüm boyutlarıyla ortaya koydu. 2024 de vahşetle başladı. Medyaya düşen haberlerden yapılan taramaya göre erkekler, 2023'te en az 333 kadını ve 28 çocuğu öldürdü. 8 kadına tecavüz etti, 371 kadını seks işçiliğine zorladı, 355 kadını taciz etti, 123 çocuğu istismar etti. Erkekler 745 kadını yaraladı. 2023'de aralarında transların da olduğu en az 270 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak yansıdı. Basına yansıyan bilgilere göre erkekler, en az 46 kadını, “koruma”, “uzaklaştırma” kararı ve “talebine” rağmen öldürdü. Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın. Öte yandan basına yansıyan haberlere göre 2024'ün ilk 22 gününde öldürülen kadın sayısı 17'ye ulaştı.

'Bizden hayvan düşmanlarına oy yok!'

Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi yerel seçimlere dair çağrı yaptı. Çağrının tam metni:  Sokakta yaşayan hayvanlara dönük bir soykırım yürütülüyor. Hem hükümet ve ortakları hem de ana muhalefet ve muhalefet yaptığını iddia eden diğer sistem partileri sokak hayvanlarını hedefe yerleştirmiş durumda. Muhalefetin belediyeleri de, iktidar blokunun belediyeleri gibi yasaya aykırı şekilde sokakta yaşayan hayvanları topluyor.  Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, ağzını her açtığında sokakta yaşayan hayvanları toplayacaklarını tekrarlıyor. Hem Büyükşehir hem Çankaya hem Keçiören belediyeleri sokak köpeklerini topluyor, toplanan köpeklerin akıbetini bilmiyoruz, öğrenemiyoruz. Meclisteki partilerin çok azı sokak hayvanlarının haklarını savunuyor.  Genel seçimlerde toplumun üzerine püskürtülen milliyetçiliğin, ırkçılığın, şovenizmin, otoriterizmin başta göçmenler ve LGBTİ+’lar olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerini nasıl hedef aldığını görmüştük. Yerel seçimlerde hedef gösterilenlere bir de sokak hayvanlarının ekleneceğini kestirmek zor değil.  Bizden hayvan düşmanlarına oy yok! Özgürlüklerin bir bütün olduğunu savunan herkesi de aynısını yapmaya davet ediyoruz. “Sokağı bırak, seçimlere bak” diyenlere kulak asmayacağız.  Hayvan hakları sadece vicdani bir mesele değildir, hayvan cinayetleri politiktir dolayısıyla hayvan hakları politikanın meselesidir. Sıradan insanlar için bu politikanın dile getirileceği yer sokaktır.  Sokakta yaşayan hayvanlarla ortak yaşamı inşa edinceye, bir hayvan hakları yasası çıkıncaya kadar sokakta hayvanların hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz! Yerel seçimlerde kimler kazanırsa kazansın, hayvan haklarının takipçisi olacağız!  Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi 

2023 gezegenin en sıcak yılı

2023, en sıcak yıl rekorunu büyük bir farkla kırdı. Bilim insanları, iklim hasarı derinleşirken yaşanabilir koşulları korumak için fosil yakıt kullanımının acilen azaltılması gerektiğini söylüyor.  2023 yılında gezegen, fosil yakıtların kitlesel olarak kullanımından önceki döneme kıyasla, 1.48oC daha sıcaktı. AB'nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi'ndeki (CCCS) bilim insanları, önümüzdeki 12 ay içinde 1.5oC sınırının ilk kez geçilmesinin muhtemel olduğunu belirtiyor. CCCS verileri ayrıca, 2023'ün her gününün 1850-1900 sanayi öncesi kayıtlarına göre en az 1oC daha sıcak olduğu ilk yıl olduğunu göstermiştir. Sıcaklıklarla birlikte yükselen iklim felaketleri Yüksek sıcaklıklar sıcak hava dalgalarına, sellere ve orman yangınlarına yol açarak dünya genelinde yaşama ve geçim kaynaklarına zarar verdi. Analizler, Avrupa ve ABD'deki sıcak hava dalgaları gibi bazı aşırı hava koşullarının, kapitalizm kaynaklı küresel ısınma olmadan neredeyse imkânsız olacağını gösteriyor. CCCS, 2023 yılında Kanada'da orman yangınlarından kaynaklanan küresel karbon emisyonlarının %30 oranında artmasına yol açan devasa yangınlar ve birçok bölgeyi etkileyen deniz ısı dalgalarına neden olan benzeri görülmemiş okyanus sıcaklıkları da dâhil olmak üzere bir dizi olaya dikkat çekti. Antarktika deniz buzu da rekor kıracak kadar düşük seviyelere geriledi. Bu yılın en ölümcül iklim felaketi Libya'nın sahil kenti Derna'da 11.300'den fazla kişinin ölümüne yol açan sel felaketiydi. Daniel Fırtınası tek bir günde şehre normalde Eylül ayı boyunca yağan yağmurun 200 katını yağdırdı. İklim değişikliği bu durumu 50 kat daha olası hale getirmiş görünüyor. Orman yangınları, Kanada ve Avrupa'da rekor bir alanı kül etti. Ağustos’ta Hawaii’nin Maui adasında meydana gelen ve yakın ABD tarihinin en ölümcül orman yangınında yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. Felaketleri ekonomik terimlerle hesaplamayı tercih edenler için ABD, Ağustos ayına kadar 23 felaketle, yıllık milyar dolarlık felaket rekorunu kırdı. Santiago Üniversitesi iklim profesörü Raul Cordero, bu yılki sıcakların etkilerinin Uruguay'da benzeri görülmemiş su stresi, Şili'de rekor kıran yangınlar, Amazon havzasında son 50 yılın en şiddetli kuraklığı, Ekvador'da hidroelektrik eksikliğinden kaynaklanan uzun süreli elektrik kesintileri ve Panama kanalı boyunca düşük su seviyeleri nedeniyle artan nakliye maliyetleri şeklinde Güney Amerika genelinde hissedildiğini söyledi. Bilimin de şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığı gibi, fosil yakıtları ve ormanları yakmaya devam ettiğimiz sürece küresel sıcaklıklar artmaya devam edecek.  Böyle giderse, önümüzdeki yıllarda, 2023'ün sıcaklık "anomalisi" ve felaketleri, önce yeni norm haline gelecek ve daha sonra insanların hayatlarındaki daha serin, daha istikrarlı yıllardan biri olarak hatırlanacak. İklim bilimci James Hansen'in de uyardığı gibi, radikal ve hızlı bir değişim olmadığı sürece, felaketler iklim sisteminin kalıcı bir parçası olacak. Ahmet A. (Sosyalist İşçi)

İşgal altında hiçbir canlı için adalet yok!

Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi Gazze'deki soykırıma karşı dayanışma ve mücadele çağrısı yaptı. Açıklamanın tamamı:

(Röportaj) 'Fosil yakıt şirketlerini doğrudan hedeflemek zorundayız'

BM İklim Zirvesi COP28 30 Kasım’da, bir fosil yakıt devleti olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) ve BAE’nin ulusal fosil yakıt şirketi Adnoc’un CEO’su Sultan El Cebir’in başkanlığında başladı. Zirve bir günlük uzatmayla 13 Aralık’ta sona erdi. COP28 zirvesinde alınan kararları ve zirve değerlendirmesini Açık Radyo programcısı ve iklim adaleti aktivisti Özdeş Özbay ile konuştuk. Sosyalist İşçi: COP28’de hangi kararlar alındı? Özdeş Özbay: Zirvede devletler 10 yeni deklarasyon ilan etti. Elbette tüm katılımcı devletler bu deklarasyonların her birine imza atmadı. Örneğin Türkiye sadece üç tanesine imza verdi. Bu deklarasyonlar arasında gıda sistemlerinin iklim değişimiyle uyumlu hale getirilmesi gibi bazı ilkler de yer aldı ve sağlık sistemlerinin iklime dirençli, düşük karbonlu, sürdürülebilir, eşitlikçi olacak şekilde dönüştürülmesi gibi önemli konulardaki ortak taahhütler de vardı.  Ayrıca “Küresel Karbonsuzlaşmayı Hızlandırma Girişimi” adında bir mutabakat paketi açıkladı. Bu paket zirvedeki en somut ve önemli kararlardan biri oldu. "Küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 3 katına, enerji verimliliğini 2 katına çıkarmayı" hedefleyen bu karara Türkiye imza atmadı. Bir başka önemli karar ise, iklim değişimi kaynaklı felaketlerin yol açtığı yıkımların tazmini konusunda, gelişmekte olan ülkelerin yararlanabileceği bir kayıp ve hasar fonu oluşturulduğunun ilanı oldu.  Böyle bir fon oluşturulması uzun zamandan beri tartışılan ve Batı ülkelerinin dahi direndiği bir konuydu. Sürpriz bir karar oldu, diyebilir miyiz? Aslında bu kararın alınması zirve öncesinde bekleniyordu çünkü yoksul ülkeler (çoğunlukla küresel güney ülkeleri) yıllardan beri bu konuda büyük baskı yapıyordu. Bir önceki COP27 zirvesinde de ev sahibi Mısır’ın en yoğun çalışması bu fonun ilan edilmesi üzerineydi fakat başarılamamıştı. Zengin dünyanın bu direnişi büyük tepki çekmişti. Son yıllarda küresel iklim hareketinin de iklim adaleti konusunda en çok öne çıkardığı taleplerden biri buydu. Bu nedenle karar bir sürpriz olmadı; bir mücadelenin sonucuydu. Fakat kararın hemen ardından zengin ülkelerin ilan ettiği bağışlar, işi yokuşa sürmeye çalıştıklarını gösterdi. Mesela, ABD fona sadece 17 milyon dolar bağışlayacağını açıkladı. Ev sahibi BAE 100 milyon dolar bağış yaparak en çok bağış açıklayan devletlerden biri oldu. Toplamda zengin ülkeler 700 milyon dolar civarında bir taahhütte bulundu. İklim değişimi kaynaklı aşırı hava olaylarının, gelişmekte olan ülkelerde her yıl 400 milyar dolar kadar hasara yol açtığı tahmin edilirken ilan edilen bu miktar, gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldığı kayıpların %0,2'sine dahi denk gelmiyor. Okyanusta bir damla diyebiliriz. Zirveye dair tartışmalarda bir de son gün tüm devletlerin oyladığı karar metninde “fosil yakıtlar” kelimelerinin yer almış olması var. Bu bir ilk. Nasıl değerlendirmek gerekiyor bu kararı? Evet, bugüne kadar “fosil yakıtlar” kelimeleri hiçbir COP zirvesi metninde yer almadı. Sorumluyu ilan etmeyen metinler arasında Paris İklim Anlaşması dahi vardı. Fakat küresel iklim adaleti hareketinin büyük baskısı sonucu, zirve, bu kelimelerin geçip geçmeyeceğine odaklandı. Sonunda “fosil yakıtlar” ilk kez karar metnine sokuldu ama içeriği boşaltılarak. Metinde şöyle deniyor; “Enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşılması, 2050 yılına kadar bilime uygun olarak net sıfıra ulaşılması için bu kritik on yılda eylemlerin hızlandırılması. . .” Hareketin ve bilim insanlarının talebi ise karar metninde açıkça “fosil yakıtların terk edilmesi” cümlesinin yer almasıydı. Bu maalesef gerçekleşmedi. Karar metninin ilk taslağında dahi “fosil yakıtların üretiminin ve kullanımının azaltılması” gibi yumuşatılmış olsa bile en azından anlamı çok açık olan bir cümle yer alıyordu fakat ilk taslağın ardından OPEC ülkeleri, Suudi Arabistan ve Irak üzerinden zirveyi kilitlemeye varan tehditlerle direnişe geçti ve de kazandılar. Son karar metninde “fosil yakıtlardan uzaklaşılması” deniyor.  Son derece muğlak bir cümle bu. Fosil yakıt çıkarmaya karşı herhangi bir şey söylemiyor. Ayrıca sadece bu da değil; alınan kararlar arasında 2050 yılına kadar nükleer enerjinin üç katına çıkarılması, bilimsel olarak faydası hala kanıtlanmamış olan karbon yakalama teknolojilerine destek verilmesi ve de “geçiş yakıtı” adı altında sıvılaştırılmış gaz (LNG) üretimine destek verilmesi gibi iklim değişimiyle mücadele açısından olumsuz kararlar da yer aldı. Türkiye zirvede nasıl bir tutum aldı? Türkiye 1.000 kadar katılımcı ile en büyük katılımı gösteren ülkelerden biri olmakla birlikte son derece pasif bir katılım gösterdi. Zirvede devletlerin bir araya gelerek ilan ettikleri 10 deklarasyondan sadece üçüne imzacı oldu. Birkaç başka girişime de imzacı oldu.  Türkiye delegasyonu içerisinde çevre yıkımına sebep olan şirket temsilcileri ve fosil yakıt endüstrisi temsilcileri de yer alıyordu. Mesela Akbelen ormanlarını yok eden YK Enerji’nin ve IC Holding’in yöneticileri, Cengiz Holding temsilcileri, Azeri fosil yakıt şirketi SOCAR’ın Türkiye kolu olan SOCAR Türkiye temsilcileri, termik santral işleten şirket temsilcileri, otomobil şirketleri temsilcileri gibi… Dolayısıyla bu büyük katılım pek de olumlu sonuçlar vermedi. Türkiye yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç katına çıkarılmasını taahhüt eden 118 ülke arasında yer almadı. Bu taahhüdün dışında kalan diğer ülkeler ise Suudi Arabistan, Rusya ve Irak’tı. Türkiye ayrıca zirvede “fosil yakıtlardan çıkış” hedefine karşı çıktığı gibi gelişmekte olan ülkeler için kurulan kayıp ve hasar fonundan da yararlanması gerektiğini öne sürdü, kırılgan ülkeler statüsünde değerlendirilmeyi talep etti. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan ülkelerden biri olduğunu savundu. Oysa Türkiye bugün en çok sera gazı salımı yapan ülkeler sıralamasında ilk 20'de yer alıyor. Zirvede ABD dahil yedi ülke, önceki zirvelerde kurulan "kömür sonrası temiz enerji ittifakına" katıldığını açıklarken Türkiye bu ittifakta da yer almadı. Bu ittifak, yeni kömürlü termik santral geliştirmeme, mevcut kömür santrallerini aşamalı olarak kapatma ve kömürden temiz enerjiye geçişi hızlandırma taahhüdünde bulunuyordu ve Türkiye “kömüre devam” demiş oldu. Sonuç olarak zirveyi nasıl değerlendirmeli? COP zirvelerinden aslında uzun zamandır pek olumlu bir sonuç beklenmiyor. En büyük kazanım, fosil yakılardan çıkış kararı alınması olurdu ama o bile iklim değişiminin hızıyla kıyasladığımızda çok geç kalınmış bir karar olacaktı.  Zirve, kapitalizmin çoklu krizinin birer yansıması olan iklim değişimi, savaşlar ve küresel eşitsizlikler gibi konularda, var olan hiçbir uluslararası yapının çözüm olamayacağını bir kez daha göstermiş oldu. Tek çözüm, küresel bir antikapitalist mücadelenin inşasında.  Artık reforme edilemeyen bir küresel sistem var karşımızda. O nedenle bizi daha fazla oyalayacak bu zirvelerden bir beklenti içinde olmamız da pek mantıklı gelmiyor. Değişim istiyorsak, bunu bizzat inşa etmek zorundayız: Fosil yakıt şirketlerini hedef alan, iklim adaleti ile ırkçılığı ve militarizmi birbirine bağlayan geniş bir birleşik mücadele hattına ihtiyacımız var.

1 2 3 4 5 6 İleri

Bültene kayıt ol