#FosilYakıtlaraSonVer
İklim aktivistleri 15 Eylül 17:00’de Kadıköy İskele Meydanı’nda buluşuyor.
#EndFossilFuels
İklim aktivisti ve Just Stop Oil (Sadece Petrolü Durdurun) destekçisi Morgan Trowland, dünyayı korumak için hapsedilmenin nasıl bir şey olduğu hakkında Highpoint hapishanesinden Socialist Worker gazetesine yazdı.
Morgan Trowland geçen yıl Kraliçe II. Elizabeth Köprüsü'nün tepesine tırmandı. O ve diğer aktivist Marcus Decker, köprüyü 36 saat boyunca işgal etti.
Trowland eylem sırasında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Köprüye tırmanırken, tam anlamıyla adrenalin hissettim. Kabloya çıkmak korkutucu bir adımdan sonra, oldukça sakin ve dengeli bir şekilde tırmandım. Kablodan inmek yine korkutucuydu. Tırmanırken bir kez kabloya sıkıca sarılmam gerektiğinde bir titreme yaşadım.
Bu korkutucu, baş döndürücüydü. Ama bağlıydım, bu yüzden tehlikede olmadığımı biliyordum. Köprünün tepesinde, içten gelen bir mesajı selfie bir video aracılığıyla iletmek aşkın bir duygu verdi. Tepede olduğumda, hayatta kalma gibi taktiksel konuları düşündüm ve ardından inmek için en iyi zamanı düşündüm.
Bir süre boyunca gece üşüme konusunda endişelendim. Ancak ilk gece rüzgar azaldı ve uyudum. Uyandığımda büyülü ve genişleyen bir güneşin doğuşunu gördüm. Çoğu zaman, uyarı mesajını nasıl ileteceğim konusunu düşündüm. O saatler çok fazla medya ilgisi vardı.
Marcus ve ben, Just Stop Oil'un (JSO) mesajını yaklaşık beş medya kuruluşuna iletmek için çok zaman harcadık. İki kritik noktayı net bir şekilde iletmek bizim için gerçekten önemliydi. İlk olarak, petrol ve gaz üretiminin şu anda insanları öldürdüğünü ve ikinci olarak hükümetin yeni petrol kuyularına lisans vermeyi durdurması gerektiğini vurgulamak istedik.
Oradayken zamanımın birazını arkadaşlarıma ve aileme mesaj atmak için harcadım. Yeni Zelanda'daki kız kardeşim ve babamla telefon görüşmesi yaptım, bu gerçeküstü bir hissiyat verdi. Üşüme konusunda endişelendiğim süre dışında, planımızı başarıyla gerçekleştirebildiğimiz için çoğunlukla sevinçli hissediyordum.
Bu duyguyu hissetmek iyiydi, çünkü birkaç yıldır ekolojik çöküş yoluyla ne kadar çok şey kaybettiğimiz konusunda çok karamsardım. Küresel Güney'dekilerin iklim değişikliği etkilerinden kendilerini korumak için çok az olanakları olduğunu biliyordum. İnsanlara maruz bıraktığımız acı dehşet verici. İktidardakiler iklim krizi konusunda ayak sürüyorlar.
Daha fazla petrol kuyusu açıyorlar ve ekonomik büyümeyi insanların can güvenliğinin önüne koyuyorlar. Köprüde Salı öğle vaktine yaklaşırken, motor yolu üzerinde ciddi bir aksama yarattığımızın farkındaydık, bu nedenle gerilim arttı.
Polise teslim olmak ve inmek için karar verdiğimde, görevimi yerine getirdiğim için sakin ve rahattım. Benim için bu eylem, dört yıl süren şiddet içermeyen doğrudan eylemin bir sonucuydu. Önce Extinction Rebellion (Yokoluş İsyannı) ile başladı, ardından JSO ile devam etti. Yaklaşık 32 farklı eyleme katıldım ve bunların 27'sinde tutuklandım.
Bu eylemlerden bazıları çok stresliydi ve birçok planlama gerektiriyordu. Ancak bunlardan özgürce çıktım. Bu eylemler, dünyada kaybettiğimiz tüm güzellikler için umutsuzluk ve üzüntü duygularıyla birlikte, insanların kendi evimize bunu yapmasına duyulan öfke tarafından belirlendi.
---
'Şiddetsiz doğrudan eylem gezegeni kurtarmak için yeterli değil'
Ben şiddetsiz doğrudan eylemin gezegeni kurtarmanın en iyi yolu olmadığını düşünüyorum. Bence bu, çevre aktivisti Joanna Macy'nin "Büyük Dönüş" olarak tanımladığı şeye yol açabilecek üç boyutlu bir faaliyetin bir parçası olmalı.
Macy, hayatı doğru bir şekilde sürdürebilen bir sisteme geçişi sağlayacak üçüncü büyük bir devrimin gerektiğini düşünüyordu. Bunun için üç boyutlu bir eylemden bahseder. İlk olarak şiddetsiz doğrudan eylem, ikincisi doğayla dengede yaşamak için alternatif sistemler oluşturmak ve üçüncüsü ise zihniyetimizi dönüştürmek.
Şiddetsiz doğrudan eylem, zararı yavaşlatmaya ve yaşama hayatta kalma şansı tanımak açısından önemlidir. Ancak tek başına yetersizdir, çünkü sömürücü kapitalizm acımasızdır ve kaçınılmaz olarak baskın gelir. Yapmamız gereken, üç boyutu bir araya getirmek.
Ayrıca, iklim ve ekolojik çöküşün sonsuz kayıp tehdidi oluşturduğu argümanı da var. Bu nedenle, kaybı azaltma şansı olan herhangi bir eylem, küçük bile olsa, potansiyel olarak büyük bir fayda sağlar. Elbette otoyolda seyahat eden insanları engellemek ve bir uyarıda bulunmamnın onlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu kesin olarak bilemiyorum.
Belki çoğu insan "Siktirin gidin, meşgulüm. Yolumdan çekilin" diyor. Ancak önemli bir kesimin, fosil yakıtların bizi öldürdüğünü anladığı ve mesajı aldığı büyük bir olasılıktır.
Ve tabii ki, küçük bir azınlık derinden etkilenir ve kendileri için eyleme geçme ilhamını alır. İklim hareketi, değişimi gerçekleştirmek için gereken tüm sarmalı, şiddetsiz doğrudan eylemi de içeren bir şekilde benimsemelidir.
(Socialist Worker)
Mısır'da toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı 2022 (COP27), tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de eylemle kınandı. Mısırlı aktivistlerin çağrısıyla Kadıköy'de buluşan İklim Adaleti Ağı, vakit daha da geç olmadan yaşamı savunma çağrısı yaptı.
Süreyya Operası önünde toplanan aktivistler, İklim Adaleti İstiyoruz pankartını taşıdı. Greenpeace aktivistleri "İklim Adaleti Hemen Şimdi!" pankartını açtı. Antikapitalistler, DSİP ve Yeşiller aktivistlerinin aralarında yer aldığı eylemciler, iklim krizine çözüm bulmayan COP27'yi eleştiren dövizler taşıdı.
İklim Adaleti Ağı adına Yeşiller'den Koçer Karatepe ve Antikapitalist Öğrenciler'den Suda Sim Meriç basın açıklamasını okudu. Greenpeace'ten bir aktivist açıklama yaptı. Öğrenci Ali Karakoç ve öğretmen Ebru Gökçe de konuştu.
Hasanpaşa'ya yürüyen iklim aktivistleri, burada Greenpeace'in düzenlediği İklim Buluşması'na geçti.
COP27’nin Ardından: İklim Çöküşü ve Devrim İhtiyacı
İran'da Mahsa Amini'nin katledilmesinin ardından başlayan isyan, devlet güçlerinin muazzam baskısına rağmen büyüyerek devam ediyor. İranlı aktivistler Roya ve Goodarz bizlere, orada neler yaşandığını anlattı.
Küresel isyan dalgası, işçilerin korku duvarlarını yerle bir eden kitlesel eylem ve grev kararlarıyla bambaşka bir seviyeye erişti: İşçiler durdurulamıyor.
Eğitim işkolunda örgütlü 12 sendika öğretmen meslek kanununun değişmesi, yoksulluk sınırı üzerinde ücret ve kamuda mülakat sisteminin kaldırılması için 2 Kasım'da bir günlük iş bırakma eylemi yapılacağını duyurdu.
Öğretmen meslek kanununa karşı bir araya gelen eğitim sendikaları ortak mücadele kararı aldı. Eğitim Sen, Eğitim İş, Hürriyetçi Eğitim Sen, Teç Sen, Anadolu Eğitim Sen, Özgür Eğitim Sen, Eğitim Hak Sen, Eksen Eğitim Sen, İdeal Eğitim Sen, Eğitim Söz Sen, Eğitimde Birlik Sen ve Eşit Haklar Sendikası tarafından yapılan ortak açıklamada, 19 Kasım'da yapılacak kariyer basamakları sınavının derhal iptal edilmesi, yeni bir meslek kanununun eğitim sendikaları ve öğretmenlerin görüşleri alınarak düzenlenmesi istenildi.
Tüm eğitim emekçilerinin yoksulluk sınırının üzerinde ücret almasına ilişkin düzenleme yapılması istenilen açıklamada, "Eşit işe eşit ücret ilkesine uygun olarak farklı ücret ve istihdam şekillerine son verilmeli, kadrolu güvenceli istihdam sağlanmalıdır. Kamuda mülakat uygulamasına son verilmelidir. Tüm eğitim çalışanlarına sosyal devlet ilkesi gereği ayrım yapılmaksızın; giyim, ulaşım, barınma, beslenme, yakıt, kira yardımı ve aile çocuk yardımı tutarları iyileştirilmeli, vergi dilimi adaletsizliğine son verilmelidir. Öğrencilerimizin en temel hakkı olan eğitim, barınma ve beslenme hakları sosyal devlet anlayışıyla devlet güvencesine alınmalı ve kamusal eğitim sağlanmalıdır" denildi.
Sendikalar tarafından alınan ortak karara göre 26, 27,28 Ekim günlerinde işyerlerinde kokart takılacağı, 26 Ekim'de ilk teneffüs saatinde öğretmenler odasında ortak bildiri okunacağı ve 2 Kasım'da bir günlük iş bırakma eylemi yapılacağı duyuruldu.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Öğretmenlik Meslek Kanunu’na (ÖMK) karşı Ankara’da miting düzenledi. Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul, “ÖMK iptal edilsin. Emek mücadelemiz hepimizin elleriyle inşa edilsin” dedi.