8. Mersin Onur Haftası" etkinlikleri, Mersin Valiliği tarafından yasaklandı. Böylece Türkiye'de düzenlenmek istenen tüm LGBTİ+ onur etkinlikleri yasaklanmış oldu.
Mersin 8. Onur Haftası Düzenleme Komitesi tarafından yapılan açıklama şöyle:
Mersin'de 15 gün boyunca LGBTİ+ temalı etkinlik yapmak yasaklandı.
Etkinlik yapmayı planladığımız işletmeler, otellere yasak kararı tebliğ edilerek paydaşlarımız taciz edildi!
Her hafta maç yaptığımız halı sahamız dahil olmak üzere tüm paydaşlarımıza gözdağı verildi!
Geçtiğimiz yıllarda nasıl tüm yasakları yasakladıysak bu sene de her yerde olmaya devam edeceğiz! Bunlar tanıdık baskılar! Bunlara pabuç bırakmayacağız!
Onur Haftası Yaşanacak!
Varoluşumuzu yasaklayamazsınız!
Her yürüyüşümüz Onur Yürüyüşü!
Akademisyen, sanatçı ve gazetecilerin de aralarında olduğu 202 yurttaş, Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları için “Silahı bırakma çağrılarını da içeren, görüş ve önerilerini son derece önemli, değerli ve içtenlikli buluyoruz,” dedi ve altılı masa liderlerini, Demirtaş’ın, “Kürt sorunu” ve çözümüne ilişkin görüşlerini desteklemeye çağırdı.
Yapılan çağrıda, “HDP’nin önceki eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş’ın, son iki söyleşisinde vurgu yaptığı, Kürt sorunu ve çözümüne ilişkin, ‘siyasetten ‘şiddeti dışlama’ ve bu amaçla silah kullanan tüm yapılara ‘silahı bırakma’ çağrılarını da içeren görüş ve önerilerini son derece önemli, değerli ve içtenlikli buluyoruz” denildi. 202 yurttaşın imza attığı çağrıda, sorunların hukuk ve demokrasi içinde çözümü ile toplumun bütün farklılıklarıyla ‘barış içinde birlikte’ yaşamasının hedeflendiği söylenerek “Altılı masa liderleri başta olmak üzere, tüm siyasi partileri, tarafları ve herkesi, bu yoldaki barışçı ve birleştirici açıklama ve girişimcileri desteklemeye çağırıyoruz” sözleriyle destek istendi.
© Raul Arboleda, AFP
Dünya basınına yansımayan bir halk isyanı
Soma Ege Linyitleri İşletmesi bünyesinde linyit kömür üretimi yapılan Eynez açık ocak bölgesindeki özelleştirmeye karşı çıkan işçiler, direniş çadırı kurdu.
Suruç Katliamında yaşamını yitirenler İstanbul'da düzenlenen açıklamayla anıldı. Açıklama sonrası yürüyüşe yapmak isterken gözaltına alınan 104 kişiden 88'i serbest bırakıldı.
© Gigi İbrahim; 2011 Devrimi sırasında Mısır’daki Tahrir Meydanı’nın işgali.
Son on yılda Kuzey Afrika’da, Orta Doğu’da ve Asya'da isyanlar ve devrimler patladı. Nick Clark, Anne Alexander'ın yeni kitabı Devrim Halkın Tercihidir’in (Revolution is the Choice of the People) bu ayaklanma ve devrimleri anlamamıza yardımcı olabileceğini öne sürüyor.
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) 20. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşüne yapılan polis müdahalesi ve 373 kişinin gözaltına alınması üzerine bir açıklama yayınladı:
Greta Thunberg ve Fridays for Future'un (Gelecek İçin Cumalar) çağrısıyla yeniden sokaklara inecek olan iklim aktivistleri 25 Mart'ta dünyanın her yerinde gerçekleştirilecek büyük bir greve hazırlanıyor.
#KârDeğilİnsan
İçinde sürüklenmekte olduğumuz yıkıcı iklim kaosu, acilen başka bir sistemle değiştirilmesi gereken ve özünde sorunlu bir sosyo-ekonomik model olan sömürgecilik/hafriyatçılık/kapitalizmin yüzlerce yıldır sürdürdüğü sömürü ve baskının bir sonucudur.
Zengin ulusların küresel emisyonların %92'sinden sorumlu olduğu ve dünya nüfusunun en zengin %1'inin, en yoksul %50'ye kıyasla iki kat kirlilik ürettiği bir sistem bu.
Tarihsel mücadelelerimiz ve deneyimlerimizin ışığında, en çok etkilenen insanlar ve bölgeler (MAPA) için ve onlar tarafından yönetilmesi şartıyla iklim tazminatları talep ediyoruz.
İklim Tazminatları
İklim tazminatları sadaka değil, siyasi gücün bizatihi halklarda olacağı dönüştürücü bir adalet sürecidir.
Bunlar bir tür borçlandırma da değildir; yerli halklar, siyahlar ve patriyarkaya karşı direnenler başta olmak üzere daha pek çok ötekileştirilmiş toplulukların kendi arazileri üzerindeki haklarının tanınıp harfiyen iade edilmesi, iklim krizinden en fazla etkilenen toplumlara ‘uyum’ ve 'kayıp/zarar' için kaynak sağlanmasıdır. Refahın, bilgi ve teknolojilerin, sağlık ve bakım hizmetlerinin, siyasi gücün hem Küresel Kuzey’den Küresel Güney’e hem de yukarıdan aşağıya yeniden paylaştırılması, hatta birçok durumda kolektif hale getirilmesidir.
Sorunumuz
Yıllardır sürdürmekte olduğumuz iklim mücadelesi özünde sınıf mücadelesidir ve egemen sınıfa, yani ağırlıklı olarak refah içinde yüzen beyaz, heteroseksüel cis-erkeklerin hakimiyetinde olan Küresel Kuzey şirketleri ve devlet yönetimlerine karşı yürütülen bir mücadeledir. Sömürgecilik, kapitalizm, patriyarka, beyaz üstünlükçülüğü ve sömürü yoluyla elde ettikleri gücü ve iktidarı, yeryüzünü ve dünya halklarını en ufak bir vicdan azabı duymadan yok etmek için kullanıyorlar.
Küresel Güney’in ekosistemleri ve halklarını “kalkınma” saydıkları bitmek tükenmek bilmeyen bir “ekonomik büyüme” uğruna kasıtlı biçimde feda ediyor ve tüm bunları işçi sınıfını kullanarak yapıyor, onları yok etmeye adanmış bu sistemi yine onlar üzerinden sürdürmeye çalışıyorlar.
Yapmamız gereken
İklim kaosuna sürüklenmemize neden olan her bir zulmün ardındakiler, hatta zulümler üzerinde yükselen bu sistemin kalbindekiler, sömürgeciler ve kapitalistlerdir. Bu düzeni bozmanın en iyi yolu, bir iklim eylemi olarak iklim tazminatı talep etmek olacaktır.
Tüm bunların ve bile bile göz ardı ettikleri her durumun müsebbibi en varlıklı kapitalistler, yani küresel nüfusun %1’idir. Hepsinin onlar yüzünden yaşandığı bilinmeli ve sorumlu tutulmalıdırlar. Onların kâr dediği şey, bizler için ölüm anlamına geliyor. Onların kazancı, bizim acı verici kayıplarımız üzerinden gerçekleşiyor.
Dünyanın her yerinde, toplumların her bir kesimi olarak, en önde en ötekileştirilmiş olanlarımızın bulunacağı şekilde harekete geçmeli, bizlerden çaldıkları bu gücü geri alıp yeniden gerçek sahiplerine; toplumlara vermeliyiz.
Bize katılın, hep birlikte #KârDeğilİnsan’ın öncelikli olacağı yeni bir sistemin, gerçek bir yuvanın temellerini atalım.
Çeviri: Özdeş Özbay ve Tuna Emren