Uzaktan eğitim dayatmasına son!

Şişli'de söyleşi - Kâr değil güvenli bir yaşam

30 Mart Perşembe 19:30 başlıyor! 📣 Konuşmacı: Süleyman Kaygaz Yer: Nostalji Kitap Café, Teyyareci Fehmi Sk., Şişli İletişim:  0555 4237407

Neden Erdoğan'a oy yok?

İşçi haklarına düşmanlık ediyorlar Kadın haklarını gasp etmek istiyorlar Göçmenleri pazarlık unsuru olarak kullanıyorlar Kürt sorununda askeri politikaları öne çıkartıyorlar, anadilde eğitime karşılar İklim krizini derinleştiren yatırımlar yapıyorlar Hayvan haklarını tanımayan, hayvan cinayetleri işleyenleri özendiriyorlar Dış politikada askeri çözümleri devreye sokuyorlar ve komşu ülkelerle sürekli bir gerilim içindeler Fakirden alıp zengine vermek dışında bir ekonomi politikaları yok Yargıyı iktidarın oyuncağı haline getirdiler, hukuk bazılarına işler bazılarına işlemez bir kuruma döndü Kayırmacılık, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar, çürüme ve mafyatik örgütlenmelerin yükselmesi bu iktidarın mantıksal sonucu oldu  Depremin felakete dönüşmesine neden oldular.

Depremin yarattığı ekonomik yıkım

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan rapora göre Kahramanmaraş ve Hatay’da gerçekleşen depremlerin Türkiye ekonomisine maliyeti 2 trilyon lirayı (yaklaşık 103,6 milyar dolar) buluyor. Bu miktar 1999 depreminin yarattığı hasarın 6 katına, 2023 milli gelir beklentisinin ise %9’una tekabül ediyor. Yaklaşık 300 bin binanın kullanılamaz hale geldiği depremin ardından yazılan raporda “Titiz bir çalışmayla bina, konut, işyeri, fabrika, makine ve teçhizat bilgileri tam sayım niteliğine yaklaşmıştır. Sahadan gelen güncel verilere göre, toplamda 1,6 trilyon TL maddi hasar tespit edilmiştir” ifadelerine yer verildi. Milli gelir azalması nedeniyle yıkımın yanı sıra toplamda 351,4 milyar TL'lik bir kayıp oluşması beklendiğinden depremin maliyeti 2 trilyon olarak hesaplandı.

Nurdağı ve İslahiye raporunda skandal

​6 Şubat’ta yaşanan Maraş merkezli depremde büyük yıkıma uğrayan Gaziantep’in Nurdağı ve İslahiye ilçeleri hakkında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Gaziantep İl Müdürlüğü’nde 2022 yılında şube müdürü olarak görev yapan bir yönetici tarafından hazırlanan ve hayati öneriler içeren raporun dikkate alınmadığı öne sürüldü. 27 Aralık 2022 tarihinde, depremden 40 gün önce hazırlanan raporda, Deprem Yönetmeliği’nin 2018 yılında yenilendiği belirtilerek “2018 yılı ruhsatlı betonarme binaların 2017 yılı deprem yönetmeliğine göre projelendirildiği düşünülerek, 2018 ve öncesi betonarme yapıların deprem risk analizinin yapılması gerekmektedir” denildi. İlçelerde ve bağlı köylerde yaşanan yıkımın boyutu, raporun doğruluğunu ortaya koyarken raporu hazırlayan bürokratın ise kısa süre içerisinde pasif göreve çekildiği öğrenildi.

Irkçılığı yeneceğiz!

Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü 21 Mart’ta Kadıköy’de bir basın açıklaması yapan Tarlabaşı Dayanışma ve Hepimiz Göçmeniz Platformu göçmenlerle dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Hepimiz Göçmeniz Platformu adına basın açıklamasını yapan Nuran Yüce, “Türkiye'de ve birçok ülkede Suriye ve başka ülkelerden gelen göçmenlerin, sorumlusu olmadıkları sorunlarda sorumlu gibi gösterilmelerine karşı çıkıyoruz. Unutmamalıyız ki Holokost’un nedeni, 1920’lerin başından itibaren Yahudileri imha etmeyi savunan fikirlerin hoyratça dile getirilmesiydi. Irkçı fikirlerin bu kadar kolayca, hoyratça dile getirilmesi ve hiçbir cezai yaptırımla karşılaşmaması karşısında çok dikkatli olmak zorundayız. Bugün Arap, Afgan, Pakistanlı ve başka ülkelerden gelen göçmen gruplarının hedef gösterilmesine izin vermemeliyiz” dedi.  Deprem günlerinde göçmen düşmanlığı yapanları tanıyoruz Yüce konuşmasında şunları söyledi: “Irkçılık ve yalanlar birbirinden ayrılmıyor. Irkçılık bir insanlık suçuysa göçmenler hakkında yalanları sistematik bir şekilde yayan odaklar da insanlık suçu işliyorlar. Son örneğini hemen 6 Şubat depremlerinden sonra yaşadık. 6 Şubat depremleri bir Türkiye-Suriye depremi olarak görülmelidir.  Deprem, sınırın her iki yanında halkların büyük acılar çekmesine neden oldu. Bu acılar hala sürüyor. Fakat Türkiye’de depremin ardından başka bir tehlikeli gelişmeye tanık olduk. Deprem sanki Suriyeli göçmen toplumunun hemen hemen yarısını, 1 milyon 900 bin göçmeni etkilememiş gibi, on binlerce Suriyeli enkaz altında kalmamış gibi, binlerce Suriyeli depremde yaşamını yitirmemiş gibi, depremi göçmen düşmanlığını yükseltmek için kullananları gördük. Göçmenlerin yağmacı olduğu yalanını söylediler. Ekranlara yansıyan “yağma” görüntülerini fırsat bilen bir göçmen düşmanı, yağmacılar için vur emri çıkartılmasını talep etti. Eş zamanlı bir şekilde bazı sosyal medya hesapları da Suriyeli göçmenleri hedef gösteren paylaşımlarla, nefret tohumları ekmeye devam etti.” Irkçılık insanlık suçudur İktidarı ve muhalafeti seçim sürecinde göçmen düşmanlığı yapmamaları gerektiği konusunda uyaran basın açıklamasında şu talepler dile getirildi:  Göçmenler bu toplumun parçasıdır, eşit hakları tanınmalıdır.  Kürtler, Romanlar, Yahudiler, kime yönelirse yönelsin ırkçılıkla hemen o anda mücadele edelim. Irkçılık insanlık suçudur. Gerek iktidar gerek muhalefet blokunda gözüken ırkçı ve faşist girişimlere karşı birlikte mücadele edelim. İktidarı da muhalefeti de uyarıyoruz: Göçmenler ve ezilenler üzerinden siyasi pazarlıklar yapmaya son verin. Sınırdışılar başta olmak üzere göçmen karşıtı uygulamalarınızı durdurun.  Ezilenleri hedef almaktan vaz geçin. Göçmenlerin onurlu, eşit yurttaşlık hakkını tanıyın. Seçim kampanyalarında göçmen düşmanlığı temelli yarışmalara son verin, göçmenleri hedef göstermekten artık vaz geçin! Sığınmacılar, bir an önce sınır dışı edilmesi gereken insanlar değil hak sahibi kişilerdir, hukuken tanımlanmış statüleri vardır. Sığınmacı Hakları Platformu’ndan Taha Elgazi’nin Arapça yaptığı basın açıklamasının ardından Tarlabaşı Dayanışma’dan Kadir Bal da bir konuşma yaptı.

AKP-MHP iktidarı, Çakıcı ve jandarma komutanı

Alaattin Çakıcı’yı biliyoruz. Faşist bir organize suç örgütü lideri. Hapisteyken devlet Bahçeli’nin ısrarlı çabalarıyla afla hapisten çıktı. Bir süre sonra İç İşleri Bakanlığı’nın organize suç örgütü listesine adı ve örgütü yer alan Çakıcı, aldığı bir duyumla Türkiye’yi terk ederek bu türden her unsurun cirit attığı KKTC’ye yerleşti. İşte Türkiye’de iktidar ve suç örgütleri arasındaki karmaşık denklem Çakıcı’nın bir danışmanı olması gibi garipliklere izin vermesinde açığa çıkıyor. Geçtiğimiz hafta deprem bölgesini ziyaret eden Alaaddin Çakıcı’nın sözde basın danışmanı Ferhat Aydoğan, Kahramanmaraş’taki Jandarma Mobil Harekat Komutanlığında, Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin’i ziyaret ederek kameralara poz verdi. Arif Çetin’in daha önce de Mehmet Ağar başta olmak üzere, Gürcistan’a firar eden Galip Öztürk ve ünlü gasp çetesi lideri ve tarihi eser kaçakçısı Selahattin Yılmaz gibi suç örgütü liderleriyle fotoğrafları ortaya çıkmıştı. Bir mafya teşkilatı Türkiye’nin Jandarma Genel Komutanı’nı nasıl, hangi cüretle ziyaret edebilir? Bu ziyaret gün gibi ortada olmasına rağmen, bu Jandarma Genel Komutanı nasıl hâlâ komutan olarak kalabilir? Jandarma Genel Komutanı derhal görevden alınmalıdır. Bu tür hamleler, iktidar ittifakının bilinçli bir şekilde attığı adımlar olarak görülmelidir. Muhalefete, ‘kimlerin kimlerle iş birliği içinde’ olduğunu gösteriyorlar. Böylece korku imparatorluğunu güçlendirmeye çalışıyorlar. (Sosyalist İşçi)

Yaşam yeniden nasıl kurulacak?

Mimar Esra Akbalık ile Türkiye’de doğal felaketlerin neden hızla kitlesel katliamlara dönüştüğünü konuştuk.

Erdoğan’ın yenilmesi yetmez

14 Mayıs'ta Erdoğan rejimine son vermek kadar seçim sonrası dönemin muhalefetinin devrimci antikapitalist kanadını inşa etmek sosyalistlerin başlıca işidir. Seçimler yaklaşıyor. 20 yıldan fazladır ülkeyi yöneten, getirdikleri "Türk tipi başkanlık" sistemiyle baskıcı bir rejim kuran AKP-MHP ittifakı, çok daha geniş ve kalabalık kesimleri karşısına almış durumda. Sadece baskıyla geçen yıllarda adaletsizliklerin, hukuksuzlukların ve ayrımcılıkların değil 2018'den bu yana ard arda yayılan yoksullaşma dalgalarının, yüksek enflasyon altında eriyen ücretlerin, hayat pahalılığının yarattığı öfke iktidarı sarsıyor. Bir azınlığın toplumsal zenginliğin devasa kısmına el koyuşu, AKP iktidarının servet transferi için tüm devlet mekanizmalarını kullanışı, en alt kademeden en üste uzanan kayırmacılık, kuralsızlıkla birleşen sömürü sorgulanıyor. Depremler, kuraklık gibi birçok çevre felaketinin üzerine geldi. İktidarın ekonominin motor gücü olarak gördüğü ve propagandasını yaptığı inşaat hamleleri depremle yerle bir olurken buna bir de sel felaketini önlemeyen, aksine afetten felaket yaratan bir düzenin hüküm sürdüğü çıplak gözle görülür oldu. Kadınlara ve LGBTİ+lara savaş açan, kendi yazdığı ve ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'ni fesh eden, aileyi yüceltmek adına saldırgan cinsiyetçiliği ve homofobiyi kışkırtan iktidar, geri adım atmayan kadın mücadelesinin meşruiyetiyle sarsılır halde. Kürtler, Aleviler, birçok ezilen toplumsal kesim eşitlik istiyor ve Erdoğan-Bahçeli ikilisinin eşitlik ve adalet getirmeyeceğini biliyor. İktidarın inşaat kadar belirleyici gördüğü dış politik ataklar propagandası ise öfkeli bir alaycılıkla reddediliyor. 14 Mayıs seçimlerinde devrimci sosyalistlerin önceliği, en geniş kesimlerle birlikte AKP-MHP iktidarının gönderilişine katılmak, bunu mümkün kılmak için çalışmaktır. Bunu yaparken, egemen sınıfın başka kanatlarını temsil eden Millet İttifakı karşısında işçilerin ve ezilenlerin taleplerini savunan bir alternatifin varolduğunu göstermeliyiz. Derdimiz sadece Erdoğan'ın gitmesi değildir. Onun etrafında kurulan iktidar bloku ile derinleşen sosyal sorunlara çözüm getirmek, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak, yeni bir dönemi  başlatmak istiyoruz. Sandıkta 5 dakikalık demokraside, herkes gibi Erdoğan'ın yenilmesi için oy kullanırken, şimdi ve sandık kapandıktan sonra, egemen sınıfın içindeki kanatların ve devlet içindeki kliklerin çatışmasının dışında gelişen bir taban hareketi yaratmalıyız. Bu hareket, AKP-MHP iktidarının tartışmasız yenilgisi, bu yenilgi sonrası kurulacak hükümet ve oluşacak güçler çatışması içinde emekçilerin yer alması, kutuplaşma politikalarının sınıf mücadelesiyle bertaraf edilmesini hedeflemeli. 15 Mayıs sabahı siyasi kriz bitmiş olmayacak. Bir yıl sonra yapılacak yerel seçimler ve başkanlık rejimine son verilmesi başta olmak üzere çeşitli anayasal değişikliklerin uygulanması, egemen sınıf partileri arasındaki kapışmanın kolayca bitmeyeceğini gösteriyor. Taban hareketi, kim kazanırsa kazansın, işçilerin ve ezilenlerin ağırlığını hak ettiği belirleyici yere taşıyabilir. Kim yönetirse yönetsin, devrimci sosyalistler muhalefetin en kararlı unsurları olarak onlara karşı mücadele edecektir. Seçim kampanyası buna hazırlıktır. Ne yapacağız? Bulunduğumuz şehirlerde kampanya stantları açacağız. Bu stantlarda Cumhur ve Millet İttifakları’nın gündeminde olmayan işçi-ezilenler taleplerini duyuracağız. Sol, demokratik, özgürlükçü her türden eylem, miting ve harekete destek verip katılacağız. Antikapitalist, özgürlükçü taleplerde ortaklaştığımız herkesle kol kola gireceğiz. Toplantılar, forumlar ve paneller düzenleyecek, sokak afişlemeleri yapacağız. Tüm bu etkinlikler içinde aşağıdan sosyalizmi savunacağız ve devrimci partinin inşasını sürdüreceğiz. Marksist.org ve Sosyalist İşçi okurları siz de bu kampanyaya katılabilirsiniz. Gazetemiz aracılığıyla bizimle irtibata geçin. Yeni bir dönemi hep beraber başlatalım.  

(Video) Kadıköy’de göçmenlerle dayanışma açıklaması

Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır Platformu ile Tarlabaşı Dayanışması, 21 Mart Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü’nde Kadıköy Süreyya Operası önünde bir açıklama yaptı.

1 2 3 4 5 6 İleri

Bültene kayıt ol