Orta vadede işçiler yok
İktidarın Orta Vadeli Programı (ODP) işçiler açısından iki büyük tehlikeyi barındırıyor.
Bu program daha önce yüzde 24,9 olarak açıklanan 2023 sonu enflasyon tahminini yüzde 65 olarak güncelledi. Bunun bir güncelleme olmadığı çok açık. Yüzde 100’den büyük bir yanılma payı bu hedefleri tespit edenlerin istifa etmesini gerektirir.
TÜİK ağustos ayı enflasyon oranını yüzde 58,9 olarak açıklarken ENAG’a göre bu oran yüzde 128 ki bu da, ODP’nin yoksuları hiç umursamadığını gösteriyor.
DİSK’in açıkladığı gibi, “Orta Vadeli Program’a göre, hem asgari ücret hem de emekli aylıkları yılın ikinci altı ayı için planlanan enflasyonun çok altında kalmakta ve ücretler erimeye mahkûm edilmektedir.”
“Orta Vadeli Program’daki 2023 yılı enflasyonu öngörüsü yüzde 65’tir. Buna göre ikinci altı ayda öngörülen enflasyon oranı yüzde 38’dir. Oysa asgari ücret yılın ikinci yarısı için yüzde 34 artmıştı. Emekli aylıklarına ise Temmuz 2023’te iyileştirme ile birlikte yüzde 25’lik bir artış uygulanmıştı. Milyonlarca emekli ise sıfır zam almıştı. Orta Vadeli Program’da ilan edilen enflasyon öngörüsüne göre işçiler ve emekliler gelir kaybına uğramaktadır.”
Bunun bir diğer tehlikesi ise zaten eritilen Kıdem Tazminatı’nın ODV’yle birlikte yeniden gasp edilmek istenmesi oldu.
Eğer ekonomi bakanının açıkladığı gibi maaş zamları enflasyon hedeflerine göre ayarlanacaksa, tüm memurları büyük bir saldırı bekliyor demektir. Çünkü, iktidarın enflasyon hedefi yıllardır yüzde 5’teydi, gerçek enflasyon ise bununla kıyaslanamaz bile.
---
Demirtaş ve tüm Kobanê tutuklularını serbest bırakın!
HDP Eş sözcülüğünü yaptığı dönemde dokunulmazlığı kaldırılan ve tutuklanan Selahattin Demirtaş hakkında iddianame yazan savcı derdest edilerek gözaltına alındı.
Selahattin Demirtaş, “Kobanê soruşturması” kapsamında dosya savcısı olan Yüksel Kocaman’a yargı önünde hesaplaşacaklarını söylemiş ve bu nedenle iki yıl altı ay hapis cezası almıştı.
Şimdi bu savcının mafya lideri Ayhan Bora Kaplan ile ilişkisi tartışılıyor.
Yapılması gereken çok açık: Tüm Kobanê davası tutukluları serbest bırakılmalıdır!
---
Emekliye tek seferlik yardım değil gerçek bir zam gerekiyor!
Temmuz ayında emekliler birçok şehirde emekli maaşlarına yapılan düşük zamlara karşı protesto eylemleri örgütlemişlerdi.
Basın açıklamalarında yoksulluk sınırının yaklaşık 34 bin lira olduğunun altı çizilmiş ve emeklilerin büyük çoğunluğunun maaşlarının zamlı halinin bırakalım yoksulluğu, açlık sınırı olan 10 bin 373 liranın altında kalacağı vurgulanmıştı.
Temel ihtiyaç mallarına o zamandan beri gelen zamlar karşısında emekliler düpedüz açlığa itiliyor.
Şimdi “Cumhuriyetin 100. yılı” nedeniyle emeklilere 5 bin lira ikramiye verilmesi gündemde. İktidar emeklileri aşağılamaya devam ediyor. 100. yıl ikramiyesi değil, insanca yaşamaya yetecek bir ücret zammı lazım bize.
Emeklilerin yoksulluk sınırının ve gerçek enflasyon oranının üzerinde maaş alması talebinden vazgeçmeyeceğiz.
---
Göz boyamaya son verin!
Seçim yenilgisinin ardından ana muhalefetin büyük partileri CHP ve İYİP’in atışmaları ve yerel seçimlerde İYİP’in her şehirde kendi adayını çıkartacağını ilan etmesinden sonra 6’lı Masa’nın sona erdiğini söyleyebiliriz.
CHP’nin kendi iç krizi ve kongre sürecinde ortaya çıkan saflaşmayla birlikte düşünüldüğünde, yerel seçimlerde 14-28 Mayıs seçimlerinde olduğu gibi bir ittifakın kurulması zor görünüyor.
6’lı Masa, tarihin gördüğü en başarısız ittifak olarak kayıtlara geçti.
Seçimi garanti görüp sokakta mücadele etmek isteyenlere ket vuran ve iktidarın aşırı sağcı politikalarına sağcılık yaparak alternatif olmaya çalışan Millet İttifakı özünde seçim yenilgisinin krizini yaşıyor.
Sağcı iktidara karşı sağcı seçim muhalefeti değil işçi sınıfı ve ezilenlerin sokakta muhalefetini örme kararlılığı gerekiyor.
---
Mısır’da darbecilerle kol kola
2013 yılının temmuz ayında Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi bir askeri darbeyle devrilmişti.
Bu, kanlı bir askeri darbeydi.
Mursi yıllarca tek kişilik hücrede tutuldu, 2019 yılında yargılandığı mahkemede yaşamını yitirdi.
Darbe günlerinde Erdoğan’ın gelişmelere karşı yaptığı sert açıklamalar nedeniyle, Kahire’deki Türk büyükelçileri Mısır rejimi tarafından “istenmeyen adam” ilan edildi.
Erdoğan’ın, darbenin lideri Sisi’ye karşı sert açıklamalarından ve Mısır’la dondurulan ilişkilerden şimdi Kahire’yle Türkiye arasında karşılıklı ziyaretlerin konuşulduğu bir aşamaya geçildi.
Yeni Delhi’de yapılan G-20 zirvesinde Erdoğan ve Sisi, yaptıkları görüşmede birbirlerini ülkelerine davet ettiler. Böylece 2013’ten 2023’e Erdoğan iktidarının dönüşümü tamamlanmış oluyor: Darbecilere karşı olan Erdoğan, Sisi’yle uzlaşmış oldu – tıpkı Türkiye’de eski darbecilerin çoğunun şimdi iktidar blokunun bir parçası olması gibi.
Toplumsal muhalefetin birçok alanında yer alan 814 isim, çok sayıda kuruluşun desteğiyle, iktidarın hedefindeki Sezgin Tanrıkulu ile dayanıştıklarını duyurdu.
#FosilYakıtlaraSonVer
Bugün Hrant Dink’in doğum günü. Bundan dört ay sonra ise 2007’nin 19 Ocak günü kurucusu olduğu Agos gazetesinin önünde katledildi.
"Neden katledildiğini biliyoruz. Sosyalist bir Ermeni gazeteci olarak Ermeni Soykırımı’nı gündeme getirmesi nedeniyle katledildi. Çünkü Hrant Dink kimsenin duymazdan gelemeyeceği bir biçimde, incelikle ve kesinlikle anlatıyordu 1915’i. Suçu, suçlayıcı bir dil kullanmadan ortaya seriyordu ve onu duyanlar, dinleyenler, yazılarını okuyanlar bir şey yapmalı diye düşünüyordu.
1915’le ilgili bir şey yapmanın, sorgulamanın derinleşmesini, yüzleşme talebinin yaygınlaşmasını engellemek için ırkçılar, faşistler, soğukkanlı bir şekilde öldürme emrini verenler devreye girdi.
Katliam mekanizması görevini yerine getirdi. Hrant Dink’i öldürdüler. Ama 1915’le yüzleşilmesini engelleme çabalarında başarılı olamadılar.
Tüm dünyada ve Türkiye’de milyonlarca insan Hrant Dink’ten ilham aldı.
Doğum gününde bir kez daha yüzleşme ve hesaplaşma mücadelemizin süreceğini ifade ediyoruz.
İçi boşaltılan Hrant Dink cinayeti davasıyla ilgili olarak ise Hrant’ın Arkadaşlarının sloganının altına imza atıyoruz: 'Biz bitti demeden bu dava bitmez!'
DSİP
15.09.2023"
Kapatılan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma için bir günlüğüne sorumlu yazı işleri sorumluluğunu üstlendiği için 1 yıl 3 ay hapis cezası verilen 78'liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, tutulduğu Silivri hapishanesinden bir mektup yazdı.
Can'ın mektubu şöyle:
İklim aktivistleri 15 Eylül 17:00’de Kadıköy İskele Meydanı’nda buluşuyor.
#EndFossilFuels
İTÜ'de örgütlü Tez-Koop İş, Türk Eğitim-Sen, Eğitim Sen, Eğitim-Bir-Sen, Ünipersen, Eğitim-İş sendikaları ve İTÜ Öğrencileri ortak basın açıklaması yayınladı: "Yemekhane ihalesini alacak firmaları boykot edeceğiz."
Açıklamada öne çıkanlar:
“Günümüzdeki ekonomik kriz koşulları, temiz, güvenli ve sağlıklı beslenme olanaklarının zorluğu düşünüldüğünde İTÜ yönetiminin bu girişimi, tüm öğrenciler ve çalışanlar tarafından büyük bir endişe ve tepki ile karşılanmıştır. Yemek hizmeti özelleştirilen diğer üniversitelerdeki; yemekten faydalanmayı bırakma, sağlık sorunları, toplu zehirlenme, fahiş fiyatlandırma, muhatapsız kalma vb. sayısız olumsuz sonuç ortada iken; kendi işçileri ile yemeğini yapan İTÜ’nün de bu yanlışa düşmesini kabul etmek mümkün değildir.”
“Açılan ihale şartnamesinde belirtildiği üzere, özelleştirmenin gerçekleşmesi durumunda ihaleyi alacak olan firma kendi personeli ile çalışacak olup, mevcut yemekhane işçilerimiz, artık yemekhanede çalışamayacak ve geleceği belirsiz hale getirilecektir. Yıllardır İTÜ öğrencilerine ve çalışanlarına sağlıklı ve nitelikli yemek hizmeti vermek için zor koşullarda emek veren işçilerimizin, işlerinin elinden alınması, geleceklerinin belirsiz hale getirilmesi büyük haksızlıktır. Kamu hizmetlerinin özel sektörün ‘maliyet-kar’ hesaplaması anlayışı içinde değerlendirilmesi, Anayasaya ve temel insan haklarına aykırıdır. Üniversitelerde sunulan hizmetlerin de halkın vergileriyle oluşturulan kamu kaynaklarından karşılanması sosyal devlet anlayışının bir gereği olup, İTÜ’de yaratılan öz kaynakların ve genel bütçenin İTÜ çalışanları ve öğrencilerinin yaşamını kolaylaştırmak için kullanılması, huzurlu ve mutlu bir çalışma ve eğitim-öğrenim ortamı yaratılması hakkımızdır.”
“Bundan sonra İTÜ çalışanları ve öğrencilerini etkileyecek tüm olumsuz uygulamalara karşı birlikte karşı duracağımızın ve ortak mücadele edeceğimizin İTÜ mensupları ve kamuoyu tarafından bilinmesini istiyoruz. Tüm taleplerimize rağmen yemekhanenin özelleştirilmesi girişiminde ısrar edilirse buna karşı yanıtımız yemekhane ihalesini alacak firmaları boykot olacaktır.”
İstanbul'da içki yasağını protesto etmek isteyen Serbest Düşünce Derneği'nin Moda'daki etkinliğine gelen polis üç kişiye işlem yaptı.
Dernek üyeleri, İstanbul Valiliğin açık alanlarda içki içilmesini yasaklayan kararını protesto için 9 Eylül günü "İçeceğini al da gel" çağrısı yapmıştı. Buluştular. Üç dernek kurucusu içkilerini içmeye başladığı an polis geldi ve cezayı kesti.
612 TL olduğu Valilik tarafından duyurulan ceza sonrası, etkinlikleri fiilen yasaklanan dernek şu duyuruyu yaptı:
“Bu akşam (09.09.2023) saat 18.00’de, İstanbul Valiliği’nin 18.08.2023 tarihli ‘alkol yasağı’ olarak medyada geniş yer bulan ve hukuka açıkça aykırı genelgesine karşı özgürlüklerimizle birlikte haklarımızı korumak için planlanan ‘İçeceğini Al Gel’ etkinliğimiz kapsamında toplandığımız Kadıköy-Moda Sahili’nde alkol tüketilmesi, kolluk kuvvetlerince engellenmiş ve derneğimizin 3 kurucu üyesine 5326 sayılı Kanunun “emre aykırı davranış” başlıklı 32. maddesi uyarınca idari işlem uygulanmıştır. Yönetim Kurulu Başkanımıza ve diğer kurucu üyelerimize uygulanan kanunsuz emir dayatması ve neticesinde uygulanan idari işlem kabul edilemezdir. Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve kanuna aykırı olan bu idari işlemle birlikte söz konusu genelgeye karşı her türlü yasal haklarımızı kullanacağımızı saygılarımızla bildiririz.”
İstanbul Valiliği, eski bir yasayı tekrar gündeme getirerek açık alanlarda içki içmeyi yasaklamıştı. Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine, basına "sadece olay çıkartanlara işlem yapacağız" bilgisi verilmişti. Bunun üzerine genel kanı devletin geri adım attığı yönün oluştu.
Fakat öyle değilmiş. Aşırı sağcı iktidar, baskıcı uygulamalarda ısrarlı.
Konuyla ilgili yazımızı okumanızı öneririz:
İçki düzenlemesi değil, muhafazakâr otoriterlik
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, hem iktidarın hışmı hem de partisinin milliyetçiliği ile karşı karşıya.
Bir TV programında söylediği sözler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açıldı. "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama" ve "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama" ile suçlanıyor.
Sezgin Tanrıkulu ne dedi de bu girişim başladı?
"TSK'nın yaptığı her şey eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz bunları sorgularız."
"Bu Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi 12 Eylül'de faşist darbeyi yapan? Bu ordu değil mi 15 Temmuz'da darbe girişimi yapan, köyleri yakan... Onlarca faili meçhul cinayet. Benim takip ettiğim davalar var. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? AİHM kararıyla sabit hale gelen..."
"Biz soru sorarız, doğru olup olmadığını sorgularız. En azından TSK üzerinden bu tür şaibelerin kalkması amacıyla bunu sorarız… Bu kadar köyü yaktı? Daha yeni Roboski, Uludere oldu..."
Bunlar yakın dönem öncesine kadar genel kabul görmüş açıkça detaylı şekilde konuşulan gerçeklerdi. 1990'larda Kürt köyleri yakıldı, siviller infaz edildi. Bu açılan soruşturmalar, çıkmaza sokulan davalar ve Türkiye yasalarına göre kararları bağlayıcı Avrupa İnsan Mahkemesi kararları ile kayda geçirildi.
Şimdi bütün bunları söylemek suç haline getirildi. Üstelik 15 Temmuz darbe girişiminin arkasından. Orduyu eleştirmek yasak haline getirilmek isteniyor.
Üstelik bunu isteyenler sadece yargıyı siyasallaştıran ve düşünce-ifade özgürlüğünü yok AKP-MHP iktidarı değil.
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun, milletimizin gözbebeği Türk Silahlı Kuvvetleri'ni töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez" diyerek soruşturmaya ve suçlamalara destek verdi. Ve partinin yetkili organlarında görüşüleceğini de ekledi.
Oysa Öztrak, 2004 yılında "terörle mücadeleden doğan zararları" kabul ve tanzim eden yasa tasarısına oy veren milletvekillerinden biriydi.
Eski ortağı İYİP ile birlikte, iktidarla milliyetçilik yarışına giren CHP, tam da değişim tartışmaları yaşanırken haki gömleğini giydi. Belki de insan hakları ve demokratik hakları savunan tek milletvekilini hedef haline getirme girişimine katıldı.
Tanrıkulu'nun başına gelenler düşünce ve ifade özgürlüğünün herkes için ne denli gerekli olduğunu gösteriyor.