Özdeş Özbay

Özdeş Özbay son yazıları

Özdeş Özbay tüm yazıları

22.11.2024 - 12:10

Kaybedilen Alman Devrimi: Başka bir dünya mümkündü

Marx ve Engels işçi devriminin kapitalizmin en gelişkin olduğu ülkede olacağını tahmin ediyordu çünkü en gelişmiş kapitalizm aynı zamanda sınıf çelişkilerinin de en keskin olduğu ülke anlamına geliyordu. Tüm Avrupa’da işçi sınıfı örgütleri giderek büyüyordu. Bu nedenle gözlerini İngiltere’de gerçekleşebilecek bir devrime dikmişlerdi. 

Ancak işçi devrimi İngiltere’de değil 1917 yılında Rusya’da gerçekleşti. Rusya aslında oldukça geri bir sanayi devletiydi. Toplumun büyük çoğunluğunu köylüler oluşturuyordu ama yine de sanayileşmiş kentlerdeki modern fabrikalarda gelişmiş bir işçi sınıfı da bulunuyordu. Troçki, Rusya’nın özgün koşullarından dolayı devrimin işçi sınıfı liderliğinde Rusya’da başlayabileceğini öngörmüştü ancak sosyalizmin kurulabilmesi için devrim mutlaka diğer ülkelere özellikle de sanayileşmiş, gelişmiş kapitalist ülkelere yayılmalıydı. 

1917 yılında Rusya’da işçiler önce Şubat devrimiyle sovyet denilen işçi meclislerini kurdular, ardından da Ekim ayında Lenin’in “tüm iktidar sovyetlere” sloganını hayata geçirip iktidara el koydular. Lenin ve sonradan katılan Troçki’nin de içerisinde yer aldığı Bolşevik Parti’nin devrimin zaferle sonlanmasında hayati bir yeri olmuştu.

Devrimin iki önemli lideri Lenin ve Troçki bütün umudu Almanya’dan yükselecek bir devrime bağlamışlardı. Kıta Avrupası’ndaki en büyük ve örgütlü işçi sınıfı Almanya’daydı. Hatta Alman devrimi o kadar önemliydi ki Lenin, Alman devriminin kazanması için gerekirse Rusya’da devrimi feda edebileceklerini söylüyordu. Çünkü sosyalizm Stalin’e kadar hiçbir zaman tek ülkede kurulabilir bir toplumsal düzen olarak görülmüyordu. Kapitalizm küresel bir sistem olduğu gibi sosyalizm de ancak küresel düzeyde gerçekleşebilirdi ve Alman devrimi İngiltere, Fransa, ABD gibi büyük devletlerdeki işçi sınıfını da harekete geçirebilirdi. 

Alman işçi sınıfı ayaklanıyor

Almanya’da dünyanın en büyük işçi partisi olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Birinci Dünya Savaşında kendi devletinin ve burjuvazisinin yanında yer almıştı. Oysa Bolşevikler, Rusya’da tam tersine savaşa karşı çıkarak işçi sınıfı içerisinde çoğunluğun desteğini kazanmıştı. Ancak SPD’nin sol kanadı olan savaş karşıtı devrimciler Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg savaşa karşı durmaya ve Ekim devriminden ilham alarak işçi iktidarı propagandası yapmaya devam ediyordu. Partinin bu küçük savaş karşıtı kanadı 1914’te SPD’den ayrılarak Spartakist Birlik’i kurdular.

1917 Ekim devrimi öyle bir etki yaratmıştı ki savaştan bıkan milyonlarca işçi İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da ve daha birçok ülkede savaş karşıtı gösteriler ve grevler düzenliyordu. Devrim korkusu Avrupa egemen sınıfını sarmıştı. Ekim’den tam bir yıl sonra 1918’in Kasım ayında bu kez de Almanya’da devrim oldu. Ancak bu henüz Rusya’da olduğu gibi bir işçi devrimi değildi. SPD liderliğinde bir cumhuriyet ilan edildi ama aynı zamanda Rusya’daki sovyetlere benzer şekilde Almanya’da da konseyler (işçi ve asker meclisleri) ortaya çıkmıştı.

Alman devrimi, önceki aylarda savaşa ve yoksulluğa karşı gerçekleşen kitle gösterileri ve grevlerin zirve noktasıydı. Spartakistler bu hareket içerisinde önemli bir rol oynuyordu ama işçilerin çoğunluğu reformist bir parti olan SPD’ye destek vermeye devam ediyordu. 

Devrim, 29 Ekim 1918'de Kiel'de denizcilerin isyanıyla başladı. Denizciler, savaşın devam etmesine ve gemilerdeki kötü koşullara karşı ayaklandılar. 20 bin denizcinin kurduğu asker konseyleri hızla diğer liman şehirlerine ve kara birliklerine yayıldı.

İsyanlar, Almanya'nın dört bir yanında onlarca işçi ve asker konseyinin kurulmasına yol açtı. 4 Kasım’da Kiel şehrinin denetimi işçi ve asker konseylerinin eline geçti. 8 Kasım’da İşçi, Asker ve Köylü Konseyleri Bavyera Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. 

9 Kasım 1918'de ise Berlin'de kitlesel protestolar ve grevler patlak verdi. İmparator II. Wilhelm tahttan çekilmek zorunda kalarak Hollanda'ya kaçtı. Böylece cumhuriyet ilan edildi ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) lideri Friedrich Ebert, geçici hükümetin başına geçti. Aynı gün Karl Liebknecht de Berlin’de binlerce işçinin önünde Sosyalist Cumhuriyeti ilan etti. 

Resmi olarak iktidar SPD’deydi. Ancak toplumsal yaşamda konseyler hâkimdi. Spartakistler harekette politik olarak etkili olsa bile konseyler içinde yaygın değildi. İşçi ve asker konseyleri ulusal kongresinde 288 delegenin çoğunluğu Sosyal Demokratları desteklerken, Spartakistleri destekleyenlerin sayısı sadece 10’du.

SPD konseylerin iktidarına karşı çıkıyor ve reformist eğilimini sürdürerek iktidarın parlamentoda olması gerektiğini düşünüyordu. Ülke genelinde yapılan Konseyler Kongresi'nde SPD delegeleri, konseyler hareketinin sona ermesi gerektiğini anlatıyordu.

Bu koşullar altında 1919’un Ocak ayında Spartakistler (artık Komünist Parti adını almışlardı) iktidarı almak için ayaklandılar. Rosa Lüksemburg işçi sınıfı içerisinde henüz yeteri kadar örgütlü olmadıkları için isyana karşı çıkıyordu ama isyan başladıktan sonra tereddütsüz bir şekilde devrime katıldı. Ancak parti ayaklanan işçilere önderlik edebilecek örgütlülük düzeyinde değildi. İşçileri koordine edemedi. Devrimci liderler kararsız ve zaman zaman çelişkili tutumlar izliyordu.

SPD ve genelkurmay, eski imparatorluk özel harekât askerlerinden oluşan “Freikorps” denilen paramiliter birlikleri kullanarak işçi eylemlerini şiddetle ezdi. Devrimci hareketinin en büyük iki ismi Karl Liebknecht ve Rosa Lüksemburg öldürüldü. İşçi sınıfı her şeye rağmen henüz tamamen ezilmemişti ama bu başarısız isyan Alman egemen sınıfını işçileri tamamen ezmek için hareket geçirecekti.

Sosyalist bir dünya mümkündü

Sonuç olarak Almanya’da devrimci partinin zayıflığı işçi sınıfının yenilgisine yol açtı. Alman devriminin yenilgisi Rusya’da Ekim devriminin izole olmasına neden oldu. İç savaş ve izolasyon koşullarında bir karşı devrimle Stalinizm iktidarı ele geçirdi. Almanya’da ise karşı devrimci bir hareket olarak Nazi’lerin yükselmesine yol açtı.

Başka bir dünya çok yakındı. Devrim öncesinde işçi sınıfı içerisinde etkin bir ağa sahip olabilen bir devrimci parti kurulmuş olsaydı bu tarihi fırsat kaçırılmayabilirdi. Devrim diğer ülkelere yayılabilirdi. Stalinizm ve Nazizm hiç yaşanmayabilirdi.

Özdeş Özbay

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol