COP27 İstanbul'da protesto edildi

12.11.2022 - 12:28

Mısır'da toplanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı 2022 (COP27), tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de eylemle kınandı. Mısırlı aktivistlerin çağrısıyla Kadıköy'de buluşan İklim Adaleti Ağı, vakit daha da geç olmadan yaşamı savunma çağrısı yaptı.

Süreyya Operası önünde toplanan aktivistler, İklim Adaleti İstiyoruz pankartını taşıdı. Greenpeace aktivistleri "İklim Adaleti Hemen Şimdi!" pankartını açtı. Antikapitalistler, DSİP ve Yeşiller aktivistlerinin aralarında yer aldığı eylemciler, iklim krizine çözüm bulmayan COP27'yi eleştiren dövizler taşıdı.

İklim Adaleti Ağı adına Yeşiller'den Koçer Karatepe ve Antikapitalist Öğrenciler'den Suda Sim Meriç basın açıklamasını okudu. Greenpeace'ten bir aktivist açıklama yaptı. Öğrenci Ali Karakoç ve öğretmen Ebru Gökçe de konuştu.

Hasanpaşa'ya yürüyen iklim aktivistleri, burada Greenpeace'in düzenlediği İklim Buluşması'na geçti.

Yeşiller'den Koçer Karatepe ve Antikapitalist Öğrenciler'de Suda Sim Meriç'in okuduğu basın açıklaması:

"Mısırlı iklim aktivistlerin çağrısına yanıt olarak toplandık. 

Bu yıl Mısır’da düzenlenen COP27’yi tedirginlikle ve öfkeyle izliyoruz.  

Dünyanın en nüfuzlu iklim müzakereleri olarak bilinen COP27, şu anda bir şirketler buluşmasından farksız. Davetliler arasında ada devletlerinin ve iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin delegelerin toplamından daha fazla fosil yakıtla ilgilenen insan var. İnsanların sağlığı, ekosistemin dengesi, dünyanın sürdürülebilirliği… Para lafı karşısında tüm bu  gerçeklerden, korkularından sıyrılanlar bize iklimi krizi konusunda ahkam kesiyorlar. Kapitalist zihniyetin hüküm sürdüğü bu dünya düzeni iklim müzakerelerine, 400ü aşkın özel jetle insan taşıyor.  

Dünyanin en büyük plastik kirleticisi olan Coca Cola’nın resmi sponsor olduğu bir konferanstan başka ne beklenebilir ki? 

Son çare tutunduğumuz, dünyanın her bir yerinden gelen iklim aktivistleri, şaklabanlar arasında gerçekleri göstermeye çalışıyorlar; iklim krizi için acil eylem talep ediyorlar. 

İklim krizinde kritik noktalara gidiyoruz. Birleşmiş Milletler Çevre Programı Emisyonun Açığı Raporuna göre, 1.5 derece hedefi çoktan kaçırıldı, tüm taahhütler uygulansa bile 2050 yılına kadar, küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutamayacağız.  

Bu duruma tüketici devletlerin verdiği tepki ise daha fazla tüketmek. Bunun yanında iklim değişikliğine en az katkıda bulunanlar, bu krizden en çok etkilenenler oluyor. Verdiği taahhütleri yerine getirmekten uzak politikacılar ve patronlar eşliğinde geri dönülmez bir sürece giriyoruz. 

Biz Antikapitalist Öğrenciler ve Yeşiller olarak bu tiyatroyu kabul etmiyoruz.  

Çünkü artık kaybedecek zamanımız kalmadı. Dikkate değer önlemlerin alınmaması insanları ve insanlığın ayrılmaz bağlarla bağlı olduğu yaşam bütünlüğünü acı bir sona doğru hızla sürüklüyor. Tiyatroyu bırakın, bilime kulak verin, yaşamı savunun!"

İklim aktivisti ilköğretim öğrencisi Ali Karakoç'un yaptığı konuşma:

"Ben birkaç şey söylemek istiyorum.

Son iki yılda benim gibi çocukluğunu yaşaması gereken tüm yaşıtlarım iklim felaketlerini izliyoruz. Orman yangınlarıyla sel felaketleri aynı anda yaşanıyor. Karadeniz’de seller, Akdeniz ve Ege’de orman yangınları, ağaçlar, hayvanlar, insanlar mahvoluyor.

Yetkililerin buna dur demesi gerekiyor.

2019 yılında Kadıköy’den büyük yürüyüş sırasında da başka biz gezegenimiz, bir Gezegen B’nin olmadığını söylemiştik.

2021 yılında 500 binden fazla insan aşırı hava olayları nedeniyle etkilendi.

Bangladeş’te 50 dereceye yaklaşan sıcaklar, Pakistan’da önce aşırı sıcaklar ardından 30 milyon kişiyi yerinden eden 1500 kişinin ölmesine neden olan, benim yasılanlarımın kaybolmasına neden olan seller hepimizi üzüyor.

Gezegeni en çok kirleten zengin ülkelerin şirketlerinin bedelini gezegeni en az kirleten fakir ülkelerin halkları ödüyor.

Mısır’da toplanan iklim zirvesindeki liderlere, harekete geçecekseniz geçin, yoksa biz duruma el koymak zorunda kalacağız diyerek hatırlatmada bulunmak istiyorum.

Bizden önceki kuşakların, annelerimizin babalarımızın, onların büyüklerinin tanık olduğu dereler, göllerin bazılarını göremiyoruz. Kurudular.

Bazı canlı türlerini hiç bilemeyeceğiz. Çünkü iklim krizi nedeniyle yok oldular. 

Biz şimdi tüm canlılar için ses çıkartıyoruz.

Başka hiçbir kayıp vermemek için ses çıkartıyoruz.

Herkesi iklim acil durumu ilan etmeye çağırıyoruz.

Oyalanacak hiç zamanımız kalmadı."

Eğitim Sen üyesi Ebru Gökçe şunları söyledi:

"İklim krizine karşı ses çıkartmak üzere buradayız. Ben Eğitim Sen üyesi bir öğretmenim ve artık hepimiz biliyoruz ki iklim krizi hepimizin sorunu. İşçilerin, gençlerin, öğretmenlerin, doktorların, yaşlıların, kadınların.

İklim krizi küçük bir azınlığa dokunamıyor. Onun dışında yoksulluğu derinleştiriyor, gıda krizini tetikliyor, göç dalgalarına neden oluyor. 

Zaten ay sonunu getirecek kadar maaş alamayan, yoksulluk ya da açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan aşırı sıcaklar, seller, tarım arazilerinin yok olması, işyerlerini su basması gibi iklim krizinin etkileriyle uğraşmak zorunda kalıyorlar.

İklim krizinin sorumlusu bizler, öğretmenler, öğrenciler, işçiler, kadınlar, çalışanlar, köylüler, yoksullar değiliz.

İklim krizinin sorumlusu zenginler ve onların koruyan, onlar adına çalışan iktidarlar.

Biliyoruz ki dünya nüfusunun en yoksul yarısı 1,5C hedefiyle uyumlu ölçekte emisyon üretiyor. Ama en zengin yüzde 1 ve yüzde 10 ise bu seviyeyi sırasıyla 30 kat ve 9 kat aşıyor.

Yani en zengin %1 dilimindeki bir milyarderin %97'lik emisyon kesintisi yapması gerek ki bizlerle eşitlensin.

Biz işçilerin, yoksulların, asgari ücretlilerin karbon ayak izimiz yıllık azami 4-15 ton civarında.

Ama Elon Musk'ın sadece Tesla'dan kaynaklı bireysel yıllık karbon ayak izi asgari 𝟱𝟴𝟴 𝗸𝗶𝗹𝗼𝘁𝗼𝗻 

Facebook’un sahibi Zuckerberg'in asgari 𝟯𝟭𝟯𝟳 𝗸𝗶𝗹𝗼𝘁𝗼𝗻

Bill Gates'in 𝟲𝟯𝗯𝗶𝗻𝟳𝟬𝟬 𝗸𝗶𝗹𝗼𝘁𝗼𝗻

İklim aktivisti Greta Thunberg’in dediği gibi Kişi başına düşen yıllık bazda 3 milyar insanın standart bir Amerikan buzdolabından daha az enerji kullanması, küresel eşitlik ve iklim adaletinden şu anda ne kadar uzakta olduğumuza dair bir fikir veriyor.

İklim krizi korkunç bir iklim adaletsizliğiyle birleşiyor.

İklim adaletsizliği ise insan hakları ve hayvan hakları konusunda adaletsizlikle elele gidiyor.

Buradan Mısır’da seslerini çıkartmaya çalışan iklim ve insan hakları aktivistlerine ve şu anda tüm dünyada eylemler yapan iklim aktivistlerine aynı duyguları, aynı kararlılığı paylaştığımızı söylemek istiyorum.

Biz işçi ve emekçiler, hem emeğimizin karşılığını, hem de iklim krizine çözüm olması için iklim işlerini, fosil yakıta bağımlı olmayan bir emek süreçlerini talep ediyoruz.

Önümüzdeki dönemde binlerce on binlerce iklim aktivistiyle emekçilerin iklim kampanyasının birleşeceğini umuyorum."

Mısır'da iklim zirvesini takip eden Ümit Şahin'in eyleme yolladığı mesaj:

İklim aktivistleri çok az vaktimiz kaldığını, bir an önce harekete geçmezsek iklim krizi için çok geç olacağını söylerler. Bunun aslında artık çok da doğru olmadığını, ileride bir gün başımıza gelecek bir olaydan değil çoktan yaşanmaya başlamış bir felaketten söz etmemiz gerektiğini, pek çok az gelişmiş veya küçük ada devleti delegelerinin COP27'deki konuşmalarından görüyoruz. 

Son birkaç ayda, Pakistan, Çad, Nijerya, Benin, Dominik Cumhuriyeti, Venezuela, Etiyopya, Filipinler, Kolombiya ve Kamerun’da on milyonlarca insanın evleri sel sularının altında kaldı. Şu an onlar için iklim kriz başını sokacak kuru bir eve, suya batmamış bir yatağa ve çalışan bir ocağa sahip olmamak demek. Afrika Boynuzu'nda, Somali, Kenya, Eritre ve Etiyopya’da şu an en az 37 milyon kişi kuraklık nedeniyle aç. Şu an onlar için iklim krizi günde bir tabak yemeğe erişememek demek. Batı'da hükümetler, şirketler ve tüketime dayalı yaşam biçimini koruma derdindeki insanlar iklim krizini görmezden gelmeye devam ederken, iklim krizinin etkilerini her gün hisseden ve dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı yerlerdeki insanlar için iklim krizi gerçekten bir hayatta kalma meselesi haline gelmiş durumda. 

COP27'de artık bu iklim felaketleri yaşandığında yaraların biraz olsun sarılabilmesi ve insanların hayatlarını sürdürebilmesi için gereken paradan, yani kayıp ve zararlar finansmanından söz ediliyor. Zengin ülkelerin engellemeye çalıştığı kayıp ve zararlar finansmanı, örneğin yaşadığı son seller milli gelirinin yüzde 10'unu yok eden Pakistan için hayati önemde. Bu zararı iklim krizinin bu hale gelmesine en erken tarihlerde neden olan ve hala fosil yaıtlara dayalı gelişmesinin refahını ve ayrıcalığını yaşayan zengin ülkelerin tazmin etmesi gerekiyor. Artık iklim adaleti bu en basit haliyle iklim müzakerelerinin güncemine oturmuş durumda. 

Dünyanın en zengin yüzde biri toplam küresel emisyonların yüzde 17'sinden sorumlu ve fosil yakıt şirkertlerinin günlük karı 3 milyar dolar. Oysa yoksul bir ada ülkesi kasırga nedeniyle yıkılan altyapısını onarmak için yüksek faizle uluslararası bankalardan borç almak zorunda kalıyor. İşte bu nedenle Şarm el Şeyh'de fosil yakıt şirketlerinin karlarınından yüksek bir iklim vergisi almak gerektiği konuşuluyor. Artık fosil yakıtları yerin altında bırakmanın ve zengin ülke hükümetleriyle fosil yakıt şirketlerini de gezegene ve insanlığa verdikleri bu büyük zararı tazmin etmek için sorumlu tutmanın zamanı geldi. 

İklim kriziyle mücadele artık bir hayatta kalma ve adalet mücadelesi. Bunun için de iklim adaleti hareketini yükseltmeliyiz. 

Tüm iklim aktivistlerine Mısır'dan selamlar."



Bültene kayıt ol