Küresel isyan dalgası, işçilerin korku duvarlarını yerle bir eden kitlesel eylem ve grev kararlarıyla bambaşka bir seviyeye erişti: İşçiler durdurulamıyor.
Fransa’da petrol işçileri Macron iktidarının tüm tehditleri ve baskılarına rağmen bugün (18 Ekim Salı) kitlesel greve gidiyor.
140 bin işçi Pazar günü Paris sokaklarındaydı ve bir kitlesel grev duyurusu yaptılar. Greve demiryolu işçileri, ulaşım işçileri ve eğitim işçileri de katılma kararı aldı; bakım işçileri, otomobil işçileri ve süpermarket işçilerinin de katılabilecekleri söyleniyor.
Aşırı sağcı Macron grevdeki petrol rafinerisi işçilerini “Terörle Savaş” kategorisine girdiği kabul edilen baskıcı yasalarla durdurmaya çalıştı ama Macron’ın tehditlerine rağmen işçiler geri adım atmadı; grevleri büyüterek sürdürüyorlar.
Direniş, Exxon ve Total'deki petrol rafinerisi işçileri tarafından, 27 Eylül'de başlatılmış ve işçiler yükselen enflasyon karşısında maaşlarının da iyileştirilmesi talebinde bulunmuştu. O zamandan bu yana ülkedeki rafinerilerin yarısından fazlasında iş durdurdular ve geçtiğimiz hafta ülkedeki benzin istasyonlarında akaryakıt sıkıntısı yaşanmaya başladı. Compagnie Industrielle Maritime (Denizcilik Sanayi Şirketi) işçileri, grevden etkilenen tesislere ham petrol naklini de durdurmaya karar verdi. Dünyanın üçüncü büyük petrol limanı olan güney Fransa'daki Marsilya-Fos limanındaki işçiler de iş yavaşlatarak yakıt tedariki sürecini kesintiye uğratmaya devam ediyor.
Macron da bunun üzerine işçilerin işe geri dönmeleri için tutuklama tehdidini kullandı ve acil durumlar için tutulduğu iddia edilen yakıt stoklarını kullanıma açtı.
Bu gelişmelerin üzerine birkaç farklı nükleer santraldeki işçiler de petrol işçilerinin grevine destek verip grev kararı aldılar.
İşçiler pes etmiyor; grev hakları ve iklim krizinin çözümüne yönelik taleplerini de dile getirmeye başlayarak, birleşik bir harekete doğru gidildiğini gösteriyorlar.
İşçiler, kitlesel isyanlarıyla Macron'u yenebileceklerini gösterip, ayrıca Marine Le Pen ve temsil ettiği faşistlere de tokat niteliğinde bir yanıt vererek baskıcı ve otoriter neoliberallerden kurtuluş ümidinin faşistlerde değil, solda ve işçilerin birliğinde yattığını hatırlattı.
Güney Afrika'daki liman ve demiryolu işçileri de durdurulamıyor
Güney Afrika'da sayıları 10 binleri bulan liman ve demiryolu işçileri greve gitti, ücret artışları için mücadele etmenin yolunu gösterdi. İşçiler hem patronlara hem de devletin sendika karşıtı yasalarına meydan okuyor.
İki büyük sendika, Untu ve Satawu’nun çabalarıyla örgütlenen kitlesel greve katılan işçilere Güney Afrika Devrimci Taşımacılık Birliği (Retusa) de katıldı ve limanlardaki hareketlilik durma noktasına geldi.
Tıpkı Fransa’da olduğu gibi, G. Afrika’da da greve giden işçiler tehdit edildi, durdurulmaya çalışıldı. Ancak sendikalar, tüm tehditlere rağmen pes etmeyeceklerini, grevleri sonlandırmayacaklarını açıkladılar.
İran'daki rejim karşıtı protestolara petrol işçileri de büyük bir grevle destek verdi!
Rejim karşıtı isyanın ikinci ayında, rejimin baskıyı artırıp protestoculara mermilerle karşılık vermeye başlaması üzerine ülkedeki iki büyük petrol rafinerisindeki işçiler grev kararı alarak protestolara sahip çıktıklarını gösterdi.
İran’da petrol işçilerinin örgütlenmesi yeni bir gelişme değil; son yıllarda giderek daha örgütlü bir duruma geldiler. Ve şimdi rafinerileri bir dizi grevle sarsmaya başladılar. İşçilerin grevi, İran ekonomisinin temel dayanağı olan petrol ve gaz sektörünü çıkmaza sokup, asıl gücün baskıcı rejimlerde değil işçilerin birliğinde olduğunu gösterecek gibi duruyor.
Rejim, Rusya’nın musluğu kısması üzerine Avrupa'daki enerji talebini karşılama konusunda büyük bir heves duyuyordu ama bu gelişmeyle birlikte hevesleri kursaklarında kaldı.
Petrol işçilerinin ilk talepleri, ücretlerde iyileştirme ve çalışma koşullarının düzeltilmesiydi, ancak artık rejime de meydan okumaya başladılar. İran’daki isyanın korkusuz protestocuları, rejimin baskısı arttıkça sokaktaki isyanı daha da büyütüyor, sokakları “Diktatöre ölüm!” sloganıyla inletiyorlar – Assaluyeh'teki Buşehr petrokimya tesisine giden yolu kapatan işçiler "Korkmuyoruz! Hepimiz birlikteyiz”, “Diktatöre ölüm!” diyordu.
Sadece bir gün sonra, ülke genelindeki birçok üniversite de onlara katıldı. Rejimin silahlı güçleri Tahran Üniversitesi ve İran'ın kuzeyindeki Mazandaran Üniversitesi'ndeki öğrencilerin isyanını bastıramayınca inanılmaz bir şiddet uyguladı ama öğrencileri her türlü baskı ve şiddete rağmen yıldıramadılar. Pazartesi akşamının ilerleyen saatlerinde, eli kanlı kolluk kuvvetleri hızını alamayıp kuzey Gilan’daki Rasht’ta kadın yurtlarına da saldırdı.
İşçiler de öğrenciler ve kadınlar da pes etmiyor: Başkent Tahran dahil olmak üzere birçok şehirde rejimin lideri Hamaney'in resimleri siyah boyayla kapatılıyor, yerine Mahsa Amini'nin fotoğrafları asılıyor.
Ülke çapındaki protestolar, grevdeki petrol işçileriyle gücünü daha büyütüp korku duvarlarının aşılmasını sağladı. Ve o duvarların sadece İran’da değil, G. Afrika ve Fransa’da da aşıldığı anlaşılıyor.
İşçiler, birleştiklerinde yenilmez olduklarını gösterip bir kez daha tarih yazmaya başladılar.