Kamuoyunda Katliam Yasası olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki değişikliklere karşı hayvan hakları aktivistlerini ve örgütleri bir araya getiren Yaşatacağız! Platformu, Kadıköy’de gerçekleşen basın toplantısı ile miting duyurusu yaptı. Her türlü hayvan sömürüsüne karşı olan platformun basın toplantısında vegan atıştırmalıklar ikram edildi.
Yaşatacağız! Platformu Kadıköy’de düzenlediği basın toplantısıyla 29 Eylül’de gerçekleşecek büyük İstanbul mitingine çağrı yaptı
Yaşam İçin Yasa İnisiyatifi’nin başlattığı ve birçok kitle inisiyatifinin dahil olduğu nöbet ve eylemlerde bir araya gelen aktivistler tarafından, yasaya karşı kitlesel kampanya örgütleme hedefiyle kurulan Yaşatacağız! Platformu, hayvanların katline ve tecridine karşı olan herkesi 29 Eylül saat 17.00’de Maltepe Miting Alanı’nda gerçekleşecek büyük İstanbul mitingine çağırdı.
Platform üyelerinden Ersin Tek, “AKP ve MHP oyları ile yasanın meclisten geçirilmesinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında yerel inisiyatifler kuruldu. Hayvan hakları savunucuları il il, mahalle mahalle örgütlenerek kendi sokaklarındaki hayvanları korumak için bir araya geliyor. Bu yerel direnişler sayesinde pek çok toplama ve katliam girişimi engellenebildi. Mahalle örgütlenmeleri ve eylemleri devam ederken bu yasanın tamamen yürürlükten kalkması hedefiyle kitlesel eylem ve çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.“ dedi.
Yasa AYM gündeminde
Anayasa Mahkemesi, Katliam Yasası’nın iptali için yapılan başvuruyu inceledi. Ve esastan görüşülmesine karar verdi.
Arzum Bahab, toplumun AYM’den bu katliam yasasını iptal etmesini beklediğini ve kamuoyunun gözlerinin AYM’nin üzerinde olduğunu belirtti.
“Anayasa Mahkemesi toplumun büyük çoğunluğunun karşı olduğu, yaşam hakkını tartışmaya açan, ekolojik ve toplumsal dengeye zarar verecek bu yasayı derhal iptal etmeli” diyen Sevcan Çamlıdağ, sözlerine şöyle devam etti:
“AYM’nin bu yasayı iptal etmesi gerektiğine inanıyoruz fakat çıkacak karar ne olursa olsun bu yasanın uygulanamaz olduğunu, Türkiye’nin hiçbir yerinde bu yasayı uygulatmayacağımızı bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Bu yasayı sokakta, kitlesel bir kampanya ile durduracağız ve sokaktaki hayvanları bugüne kadar yuva bildikleri sokaklarda, mahallelerde güvenle yaşatacağız”.
---
“Türcü, ırkçı, cinsiyetçi olmayan bir direniş”
Bir video eylemci olarak hayvan hakları mücadelesinde yer almaya 2 Haziran’da Ankara Tandoğan’da düzenlenen eyleme katılarak başladım. Hayvan hakları alanında daha önce aktif değildim; ancak Roboskî Katliamı, Gezi Direnişi, Yüksel Direnişi gibi toplumsal hareketlerde bulunmuş biri olarak bu mücadelede de yer almak benim için kaçınılmazdı. İlk katıldığım hayvan hakları eyleminde, kitlenin bir bölümünün kolluk güçlerinin talimatları doğrultusunda hareket etmesi, türcü, ırkçı ve cinsiyetçi sloganlar kullanması beni hayal kırıklığına uğrattı. Ancak, bu eylemlerde baskıcı otoritelere ve ayrımcı söylemlere karşı duran, mücadeleyi hayvan hakları, ırkçılık, cinsiyetçilik ve diğer toplumsal adaletsizliklerin birbirinden ayrılamaz olduğu kesişimsellik perspektifiyle ele alan bireylerin varlığını fark ettim. Bu insanlara odaklanarak, Sokaktayım Yanındayım Direnişi’ne katıldım.
Katıldığım ilk gün Tandoğan’dan Kızılay Sakarya Caddesi’ne yapılan yürüyüş sırasında ve sonrasında, direnişin bir parçası olarak sokakta canlı yayınlar yapmaya devam ettim. Sakarya Caddesi’nde yapılan basın açıklaması ve oturma eylemleri sırasında, Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi ile de tanıştım. 104 gündür devam eden bu eylemlere başlangıçta sadece bir video eylemci olarak katılmıştım. Ancak zamanla hem Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi hem de Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi bünyesinde, sokak hayvanlarının katliamını durdurmak için daha aktif bir rol üstlendim.
Hayvan hakları mücadelesini sağcı, gerici, muhafazakar ve kariyerist bir çerçeveye hapsetmeye çalışanlara karşı, bu iki inisiyatifin ortaya koyduğu eylem ve etkinliklerin, hayvan hakları mücadelesine yeni bir perspektif kazandırdığına inanıyorum. Özellikle şu günlerde Anayasa Mahkemesi süreci devam ederken, yaşam savunucularını yurt genelinde örgütleyerek toplumsal muhalefeti kitleselleştirmek, bu ay sonuna İstanbul ve Ankara’da kolektif olarak düzenlenmesi planlanan mitinglerle, Kuğulu Park’ta devam eden yaşam nöbeti, AYM önünde yapılan eylem ve diğer etkinliklerle barışçıl direnişi sürdürmek ve katliam yasasına karşı çıkmak hayati öneme sahiptir. Katliam yasasını durdurmak ve canlarımızı kurtarmak için direnişi ve dayanışmayı büyütmekten başka çare yoktur. Sokaklar özgürleşene ve son kafes kırılana dek, Sokaktayım Yanındayım!
Gökhan Mezarcı
(Video eylemci, HYÖ ve SYİ üyesi, Ankara)
Katliam yasası 5 Eylül’de görüşülmek üzere Anayasa Mahkemesi gündemine alındı. Hayvan hakları inisiyatifleri, aynı AYM önünde nöbet tutmaya başlayacak.
Hayvan, Yaşam, Özgürlük ve Sokaktayım Yanındayım inisiyatifleri'nin çağrısı şöyle:
"Haydi tüm Türkiye, AYM önüne!
5 Eylül Perşembe
08:00
Ahlatlıbel-Ankara
5 Eylül Perşembe günü, sabah 08.00’den itibaren "hayvanların yaşam hakkının" görüşüleceği Anayasa Mahkemesi önünde başlıyoruz.
#AYMYasayıİptalEt
#KatliamYasasıİptalEdilsin
#HaydiTümTürkiyeAYMÖnüne
İktidarın sokakta yaşayan hayvanları önce tecrit sonra da katletmek için yürürlüğe koyduğu yasa mecliste geçtiğinden beri sayısız katliama tanık olduk, oluyoruz. Güvenli sokaklar iddiasıyla meşrulaştırmaya çalıştıkları katliam yasası sokakta yaşayan hayvanların en temel hakkı olan yaşam hakkını ortadan kaldırırken, bu şiddet ortamında katillerle birlikte yaşamaya mecbur bırakılıyoruz. Biz yaşam hakkı savunucuları yasanın iptal edilmesi için 5 Eylül Perşembe günü saat 08:00’de AYM önünde yaşam nöbeti tutmaya başlayacağız. Temel hak ve özgürlüklere, yaşam hakkına inan herkesi bu nöbete katılmaya davet ediyoruz."
Ankara'da sokak hayvanlarının katledilmesini içeren yasaya karşı başından beri mücadele eden Hayvan, Yaşam, Özgürlük ve Sokaktayım Yanındayım inisiyatifler direnişin 100. gününde etkinlik ve eylemler yapacak.
İnisiyatifler, tüm hak savunucularını 31 Ağustos günü Kuğulu Park'a, 18:30 Sakarya Caddesi'ndeki basın açıklaması ve oturma eylemine davet etti.
İşte program:
Hayvan, Yaşam, Özgürlük ve Sokaktayım Yanındayım inisiyatifleri Anayasa Mahkemesi'nin karşısında eylem yaptı. AKP-MHP'nin sokak hayvanlarını katletmeyi içeren yasasına bir kez daha hayır dediler.
Yasanın yürütmesinin durdurlması talebi AYM'nin önünde. Hak savunucuları, yasanın iptalinin bir an önce gündeme alınıp sokak hayvanlarının yaşamını kurtarılmasını istiyor.
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:
Ankara'daki hayvan hakları inisiyatifleri Anayasa Mahkemesi önünde seslenecek: AYM yasayı iptal et, katliamı durdur!
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi 29 Ağustos Perşembe saat 14:00'de AYM önünde buluşma çağrısı yaptı.
Tüm hayvan hakları savunucularını eyleme davet ediyorlar.
CHP katliam yasasının iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. CHP'li Mansur Yavaş ise yasayı uyguluyor. Hak savunucuları Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde eylemdeydi.
AKP-MHP'nin sokak hayvanlarını katletmeyi içeren yasası meclisten geçti. Daha yönetmelik çıkmadan Ankara'nın çeşitli semtlerinden aşılı, kısırlaştırılmış, küpeli, mahalleli tarafından bakılan ve hiçbir saldırganlık göstermeyen sokak köpekleri büyükşehir belediyesi ekipleri tarafından toplanmaya başladı.
Köpeklerin götürüldüğü barınaklarda durum ise içler acısı. Gönüllülerin denetimleri sonucu hayvanların hastalıklara, kötü koşullara, ölüme terk edildiği tespit edildi.
Üstelik AKP'li Altındağ Belediyesi'nin hayvan barınağı yakınlarında toplu mezarlar, ölüm çukurları bulundu. Parti farkı gözetmeksizin belediyelerin topladığı bazı hayvanların akıbeti ise bilinmiyor
Ankara'daki hayvan hakları savunucuları "dostlarımızı vermeyeceğiz" diyerek isyan ediyor.
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnsiyatifi'nin çağrısı ile ABB önünde toplanan hak savunucuları Mansur Yavaş'a dur dedi. Belediyenin veterinerlik işleri dairesi başkanı Mustafa Şenel'i istifaya çağırdı. Ve CHP'yi uyardı.
İnisiyatiflerin açıklaması şöyle:
AKP ve MHP’nin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda adeta baskın yaparak gerçekleştirdiği değişiklik zaten hâlihazırda sokakta yaşayan hayvanları hedef alan katliamların hız kazanmasına yol açtı. Niğde’de ve Ankara Altındağ’da hayvan katliamı bizzat aktivistler ve gönüllüler tarafından belgelendi.
AKP’li vekillerin gülümseyerek geçirdikleri yasa teklifi sokakta yaşayan hayvanların toplatılmasını ve öldürülmesini içeriyor. Bunun için düzenlenen nefret kampanyası uzun bir zamandır sürüyordu. Son yıllarda AKP’li medya “Köpek terörü”, “Başıboş köpek sorunu” gibi başlıkları sık sık kullanır oldu. Sosyal medya için örgütlenen troller ordusu medyanın yarattığı bu nefreti besledi. Yasanın değişmesi gündeme geldikten sonra ise sahte bir kuduz paniği yaratıldı. Her nefret dalgasında kedi ve köpeklere dönük cinayetler hız kazandı. Cinayetlerin faillerine yatarı olmayan cezalar verildi.
AKP’nin katliam yasasına imza veren vekillerin bir kısmının daha önceki yıllarda “hayvan hakları” konusunda önergeler verdiği, bunlarla sosyal medyada övündüğü de biliniyor. Şimdiyse bütün suçların bedelini sokaklarda yaşayan köpeklere yükleyerek, hayvan hakları savunucularını da hedef gösteriyorlar. Yasa değişikliği mecliste komisyonda görüşülürken, veteriner hekimler ve hayvan hakları savunucuları, muhalefetteki vekillerle beraber meclis koridorlarında tartaklandı. Ankara’da meclis önünde yaşam hakkını savunanlar polis saldırısına uğradı. Yasa, resmen gizlenerek önce komisyondan sonra da genel kuruldan geçirildi.
Yaşamı savunanlar susmuyor!
Ancak AKP hükümeti bu sefer baltayı taşa vurdu. İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da başlayan eylemler hızla tüm Türkiye’ye yayıldı. Hayvanların öldürülmesine karşı mücadele eden yepyeni bir kuşak kendini bu eylemlerle ortaya koydu, koyuyor. İstanbul’da devasa mitingler yapıldı, Ankara’da Sakarya Caddesi’nde başlayan direniş kendini Kuğulu Park’a ve diğer mahallelere taşıdı, Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi beraber mücadele etmeye devam ediyor. İstanbul’da ise hayvan hakları hareketi içinden Yaşatacağız Platformu doğdu.
İstanbul’daki hayvan hakları aktivistleriyle röportaj:
Mayıs ayında İstanbul ve Ankara’da nöbet eylemleri başlayan ve bugün kitlesel bir hayvan hakları hareketine doğru evrilen katliam yasasına karşı gelişen muhalefeti, Yaşatacağız Platformu aktivistleri Ersin Tek ve Sevcan Çamlıdağ ile konuştuk:
Yaklaşık 3 aydır sokaktasınız. Siz eylemlere başladığınızda henüz komisyon görüşmeleri de başlamamıştı. Direniş süreci nasıl örgütlendi?
Sevcan Çamlıdağ: Yasa değişikliği zaten bir süredir kulaktan kulağa dolaşan bir bilgiydi ve çeşitli girişimler olduğunu biliyorduk. Bu sefer, yasa çalışması olduğunu duyduğumuzda çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bir yandan sokaktaki eylemleri örgütlerken, bir yandan da yasaya karşı argümanları geliştirdik. Milletvekillerine bilgi verildi. Basınla ilişkiler geliştirildi, yasaya dair bilgi verildi .
Bu süreçte henüz Yaşatacağız Platformu kurulmamıştı değil mi?
Sevcan Çamlıdağ: Evet, biz o sürece Yaşam için Yasa İnisiyatifi ile başladık. Zaten bu alanda 2 yılı aşkın süredir çalışan hayvan hakları savunucularının birikimi ile başladık yani. Yaşam için Yasa İnisiyatifi bu anlamıyla çok önemli rol üstlendi. Bu sürecin en başındaki zemini, hayvan hakları temelindeki söylemi oluşturdu.
Ersin Tek: Hayvan Yaşam Özgürlük İnisiyatifi kuruluşunda, hayvan hakları perspektifini geliştirmek ve özellikle muhalefetin içinde hayvan hakları mücadelesini merkezi bir konuma yerleştirme amacını taşıyordu. Ankara’da başlayan süreç, bu son yasa girişimi ile birlikte İstanbul’a sıçramış oldu. Biz HYÖ olarak İstanbul’daki nöbete daha sonra dahil olduk.
Nöbet eylemleri nasıl başladı, temel amacınız neydi ve büyük eylemlere nasıl evrildi?
Sevcan Çamlıdağ: Nöbet eylemleri bir yandan yasa girişimine karşı ısrarla sokakta olacağımızı vurgulamak hem de henüz toplumun hiç bilmediği yasa girişimine karşı bilgilendirme amacını taşıyordu. İki ay kadar bir süre her gün akşam Beşiktaş İskele Meydanı’ndaydık. Henüz yasa kamuoyunda hiç bilinmediği için, bu ısrarlı ve her gün yaptığımız nöbet önemli bir görev gördü. Ancak zaman ilerledikçe, her gün yaptığımız eylemlerin çeşitli sorunlar yarattığını gördük. İnsan gücü açısından zorluk yarattığı gibi, artık bilgilendirme aşamasından bir anlamda hareket aşamasına geçmenin de gerektiğini tartışanlar oldu.
Ersin Tek: Temmuz ayına girerken bu sebeplerle nöbet eylemlerini sonlandırıp her biri bir sonrakini güçlendiren eylemler yapmayı denemeye karar verdik. “Bir kartopu efekti” yaratmaya çaba harcadık. Hem sürecin başından beri yer alan YİYİ hem HYÖ hem de bağımsız aktivistlerin katkısıyla bir eylem süreci örgütlemeye başladık.
Bahsettiğiniz kartopu efektinde de başarılı olduğunuzu görüyoruz. Onlu sayılarla başlayan eylemler en son Kadıköy eyleminde 15.000 kişiye ulaştı. Bundan sonraki süreci sormadan önce bir başka sorum olacak. Dağınık ve çok farklı fikirlerin olduğu hayvan hakları hareketinde nasıl farklı bir söylem ortaya koydunuz?
Sevcan Çamlıdağ: Yasa değişiklikleriyle ortaya çıkan durumu, insanın insan harici hayvanlar karşısındaki konumunun, hayvanlar üzerinde süregelen tahakkümünün bir görünümü olarak değerlendiriyoruz. Buradaki ezen-ezilen ilişkisini görmek zor değil. Üstelik hangi sınıftan olursa olsun hiçbir insan bu tahakkümden muaf değil. Sermayenin tüm hücrelerine kadar sömürdüğü işçi sınıfı da insan harici hayvanların faili. En çok ezilenler dahi hayvanlar karşısında ezen konumunda. Bunun üzerine düşünmek zorundayız. Mesele tekil şiddet vakalarının çok ötesinde. Ortada sistematik hiyerarşik bir ilişki ve bu ilişkiden doğan çelişkiler var.
Bunun temelinde de insanın doğaya antroposantrik (insan merkezci) yaklaşımı, yani her şeyi kendisini merkeze alarak konumlandırması yatıyor. Üzerine düşündüğümüzde “çevre” kelimesinin bile insanmerkezci bir gönderme içerdiğini görüyoruz. İnsanı merkezde ve doğayı insanın “çevresinde”, “etrafında” konumlandırdığını, doğa ile insanı birlikte var olan/yatay bir düzlemde ilişki içerisinde olan iki varlık olarak tanımlamadığını görüyoruz.
İnsan, insan harici hayvanlar karşısında kendisini o kadar merkezi, o kadar yukarıda bir yerde konumlandırıyor ki her biri kendi yaşamının öznesi olan canlıların yaşamı, insanın iki dudağının arasına sıkışmış durumda. Bu ilişkiyi hiç sorgulamıyoruz. Oysaki insan ve insan harici hayvan arasındaki mülkiyet ilişkisi, üzerine düşünmeye değer bir mesele. Denizde kendi hâlinde yaşayan bir balığı oltayla yakalayıp (ister yemek için ister satmak için - hiç fark etmez) “bu benim” demenin, onun yaşamı/bedeni üzerinde hak iddia etmenin, onu özel mülkiyet ilişkisine tabi kılmanın, “bu topraklar benim” demekten farkı var mı?
Hayatta kalmak için günde 15 saat çalışmaya mecbur kılınan insanla sütü/yumurtası için esir tutulup “üretime” zorlanan hayvan üzerindeki tahakkümün benzer yönlerini görmemiz gerekiyor.
Güncel yasa değişikliklerini ise, tam da bu nedenle, bu sistematik şiddetin ve hiyerarşik ilişkinin bir parçası olarak okumak, bu çerçevede söylem üretmek ve politik bir hat çizmek zorundayız.
Söylemlerinize pek çok eleştiri geldi. Sert bulanlar oldu, “bizim meselemiz hayvanlara merhamet duyulması” diyenler oldu. Ancak buna rağmen söylemlerinizin ana akımlaştığını da görüyoruz. Bu söylemler neden önemli sizce?
Sevcan Çamlıdağ: Türkiye’de gerçekten çok sayıda hayvansever var. Hayvanların özgürlüğünü ya da haklarını bütünlüklü olarak ele almayan, gündeminde bu olmayan, ancak hayvanlara sevgi ve şefkat duyan insanlardan söz ediyorum.
Hepsi bu katliam yasası karşısında iyi niyetle ve sürecin yarattığı panikle bir şeyler yapmaya çabalıyor. Ancak biraz önce sözünü ettiğim sistematik hiyerarşik yapı karşısında söylemi ve politik hattı hayvan sevgisi, şefkat, merhamet gibi apolitik bir yerden kurmak çok sorunlu ve riskli.
Çünkü hayvanı insanın sevgisine, şefkatine ve merhametine tabi kılmak politik hattı yine insana endeksleyerek çizmek demek. Hayvanların kendi biricik yaşamlarının öznesi olduğunu reddetmek demek. Bu anlayış, hiçbir mevcut ya da müstakbel sorunu çözmek için elverişli değil.
Çıkış noktamız insanın hayvan üzerindeki tahakkümünü kararlı şekilde reddetmek olmalı. Politik hattın sınırlarını bu çerçevede belirleyemeliyiz. Aksi takdirde, bu yasa değişikliği sürecinde de gördüğümüz gibi, bahisler önce katletmekten açılacak, sonra hayvanları barınak denen toplama kamplarında esir etmeye razı edilmeye çalışılacağız. Bu nedenle başlangıçtan itibaren hayvanlar için özgürlük talebimizi öne çıkarmak, bundan bir adım taviz vermeden söz kurmak zorundayız.
Ersin Tek: Belki de bu süreçte, Sevcan’ın dediği gibi vicdan-merhamet değil de insan-doğa tahakkümüne karşı eşitlik ve adalet bakışı olduğu için karşımızdaki gücün istediği gibi istediği manipülasyonları da yapamadığını gördük.
Bu manipülasyonlar yapılmadı mı aslında? Hem haber kanalları eliyle hem de doğrudan meclisteki vekiller tarafından? Basında her gün köpek saldırısı haberlerinin köpürtüldüğünü ve dezenformasyon amaçlı sahte fotoğrafların yayınlandığını, paralı troll orduları ile sosyal medya kampanyaları yapıldığını ve hatta bunların bizzat İletişim Başkanlığı tarafından düzenlendiğini gösteren pek çok delil yayınlandı.
Ersin Tek: Doğru, yapıldı ama istedikleri etkiyi elde edemediler. Bütün güçleri ile hem basında yalan haberler yapıldı, hem sosyal medyada günler boyu dev bütçelerle troll orduları tutuldu, hem hayvan hakları savuncuları hedef gösterildi, hem yasada “öldürme yok” yalanları söylendi. Üstelik meclis sürecinde o kadar korkakça davrandılar ki, uzmanları gece 02.00’de toplam 15 dk aldılar komisyona. Meclisin içindeki ekranları bile söktüler. Öyle bir göz vardı üzerlerinde. Tam da bu göz üzerlerinde olduğu için bu manipülasyonlar tutmadı.
Peki tekrar kitlesel eylemlere dönecek olursak, Yaşatacağız Platformu niye kuruldu? Yaşam için Yasa ve Hayvan Yaşam Özgürlük bu süreçte yer almayacak mı?
Ersin Tek: Bizler hem inisiyatiflerden hem de bireysel olarak aktivistler olarak yasa çıkana kadar olan süreci birlikte kolkola örgütledik. Kimimiz yıllardır tanışıyor olsak da çoğumuz birbirimizi bu bir kaç ayda sokakta tanıdık. Yasa çıktıktan sonra, bütün merkezi bu katliam yasasına odaklı olan ve ülkedeki en geniş kesimleri bu hareket etrafında bir araya getirip harekete geçirebilecek daha büyük bir birliğe ihtiyacımız olduğunu fark ettik ve birlikte bu platformun temelini attık.
Sevcan Çamlıdağ: Yaşatacağız Platformu aslında bir kampanya birliği olarak kurulmuş oldu. Yaşatacağız’ın temel amacı bu yasaya karşı olabilen en büyük sesi, olabilen en geniş kesimlerle ama az önce söylediğimiz temel politik söylem ekseninde harekete geçirmek.
Ersin Tek: YİYİ ve HYÖ bir yandan kendi uzmanlık alanlarında çalışmaya devam ediyor. Bu kampanyanın ana inşacısı olanlar hem bu inisiyatifler hem de bu inisiyatiflerde yer alan bireyler ama bu kampanya ile çok daha geniş toplumsal kesimleri harekete geçirmeyi hedefliyoruz.
Bundan sonra nasıl ilerleyecek Yaşatacağız Platformu? Bu yasayı durdurabilecek bir kampanya yaratabilecek misiniz?
Sevcan Çamlıdağ: Önümüzde bir yandan yerel direnişlerin deneyimi biriktirmek gibi bir hedef var. Bununla beraber kampanya ana talebimiz üzerinden kitlesel eylemler düzenlemeyi hedefliyor. İlk olarak 1 Eylül’de Yenikapı’da kendi kortejimizle ortak eyleme katılacağız. 29 Eylül’de ise bugüne kadarki en kitlesel hayvan hakları eylemi olacağına inandığımız kitlesel bir miting gerçekleştireceğiz. Henüz toplum yasayı bilmiyorken, yaz aylarında bile bu tepki ortadayken meclis açıldığında çok daha büyük bir hareketle bu yasayı geri çekmek, yasayı sokakta yazmak mümkün.
Ersin Tek: 29 Eylül’ün, bu iktidara çok ciddi bir uyarı olacak boyutta olması çok önemli ve mümkün. 29 Eylül’e kadar da enselerinde olduğumuzu sürekli göstermeye devam edeceğiz. Bu hem iktidar hem de toplama yapma cüreti gösteren belediyeleri de kapsayacak. En başından beri inanıyoruz, biz bu yasayı durdurabiliriz. Toplumun %85’ine karşı bir avuç sağcının katliam arzusu var. Bu mücadelede biz güçlüyüz, güçlenerek ilerliyoruz. Yaşatacağız Platformu da bu büyümenin, güçlenmenin en önemli adımı oldu.
Hayvan, Yaşam Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi, aşılı küpeli sokak hayvanlarını toplayan Mansur Yavaş ve CHP'yi belediye önünde uyaracak.
Basın açıklaması 22 Ağustos Perşembe günü 13:00'da Ankara Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleşecek.
Tüm hayvan hakları ve yaşam savunucuları eyleme davet ediliyor.
ABB adres: Emniyet, Hipodrom Cd. No:5
Ankara'da sokak hayvanlarının katledilmesine karşı nöbetin 86. gününde yaşam savunucuları hep birlikte haykırdı: Susmuyoruz, korkmuyoruz, dostlarımızı vermiyoruz!
Hayvan, Yaşam, Özgürlük İnisiyatifi ve Sokaktayım Yanındayım İnisiyatifi'nin Sakarya Caddesi'nde düzenlediği eyleme sendikalar ve bir dizi sol kurumla parti destek verdi.
KESK Ankara Şubeler Platformu'nda çok sayıda sendikanın yöneticisi ve üyesi alandaydı.
Platformun dönem sözcüsü ve Ankara Eğitim Sen 1 No'lu Şube Başkanı Mehmet Aydoğdu, bir konuşma yaparak hayvam katliamına karşı mücadele çağrısı yaptı.
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, DİSK İç Anadolu Temsilcisi Birgül Kaya ve DİSK Emekli Sen Genel Başkanı Cengiz Yavuz'un yanı sıra sendikaların yönetici ve üyeleri de katıldı.
Tayfun Görgün yaptığı konuşmada "Bu ülkede canın değeri yok, bunu iş cinayetlerinden çok iyi biliyoruz. DİSK olarak tüm hayvan hakları savunucuları gibi bu işin peşini bırakmayacağız. Tekrar ediyoruz: Toplayamazsın, hapsedemezsin, öldüremezsin!" dedi.
DSİP, Altınteri, Kaldıraç, DEM Parti, YSP üyeleri de basın açıklaması ve oturma eylemine katıldı.
Eylemde okunan inisiyatiflerin ortak açıklaması şöyle:
"86 gündür toplayamazsın hapsedemezsin öldüremezsin diyerek gerçekleştirdiğimiz eylemlere ve uzmanların, veterinerlerin, avukatların, yaşam hakkı savunucularının tüm itirazlarına rağmen meclis, adeta gecesini gündüzüne katarak sokak hayvanlarının katledilmesini öngören yasayı meclisten geçirdi. Bizler sokaklarda, meydanlarda bu kanlı yasanın nasıl hayvanları işkence ve eziyetle öldüreceğini anlatırken, halkın taleplerine kulak tıkayarak hareket eden meclisin kararını yaşamak haktır oylanamaz diyerek reddediyoruz.
Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük!
Katliam yasasını kanlı meclisten geçmesinin hemen akabinde, Değişen yasanın 28/A/2 maddesine göre, ev hayvanı ve evcil hayvanların öldürmenin hala suç olmasına rağmen zehirleyerek öldürmenin çevrenin kasten kirletilmesi, silahla öldürmenin genel güvenliğin tehlikeye atılması suçunu oluşturmasına rağmen kendi yasasına dahi uymadan katliam yapmak için can atarak adeta ölüm düzeninin piyonları olmak için savaş vermeye başladılar.
Katil iktidar hesap verecek!
Her gün ülkenin dört bir yanından katliam haberleriyle uyanıyoruz. Niğdeden Altındağa, Kocaeliden ve Edirneden hayvanların katledildiği haberlerini alıyoruz. Bize toplu mezarlara saçılmış cesetlerin doğal yollarla ölen hayvanlara ait olduğu yalanı söyleniyor. İnanmıyoruz. Yasayı uymayacağını söyleyen partinin büyükşehir belediyesinin birlik mahallesinde toplama yapmasının Hemen akabinde AYM'ye katliam yasasının iptali için başvuru yapanlar, hiç bir özeleştiri vermeden sessizliğini korumaları üzerindese bir kaç gün geçti. İnanmıyoruz.
Kurtuluş yok tek başina ya tüm türler ya hiçbirimiz!
Hemen her gün iş cinayetlerinde kurban edilen işçilere, saray rejiminin ve onun sermayesinin yarattığı ekonomik krizin faturasının halkın omzuna yüklenmesine, emperyalist savaşın her koldan toplumun yakasına yapışmasına, zaman aşımı kararlarıyla katliamları aklayanlara, öğrencileri daha okurken çalışmaya zorlayanlara, kemeklilerin açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmesine, hayvanların, kadınların, çocukların, LGBT+ların temel hak ve özgürlüklerinin tamamının ihlal edilmesine sessiz kalanlara sesleniyoruz. Şimdi aynı devlet, aynı sistem kanlı ellerini "hayvan" deyip geçtikleri evlerimizde ve sokaklarda yaşayan canlarımıza uzatıyor.
Hayvanları değil katilleri topla
Demokratik kitle örgütlerine, derneklere, yaşam onurunu savunan herkese, nasıl olsa yasa geçti, artık yapacak bir şey yok diyenlere çağrımızdır. yasa görüşülürken yan yana gelenler, yürünmez denen yolları direnişle aşmıştır. Şimdi yan yana gelerek bu kanlı yasayı uygulatmayacagimizi söyleme zamanıdır. Hayvanlar gibi insanlar da sokakta güzel, sokakta direnişte olmaksa hayvanları korumak icin en etkili yoldur. Meclisten belediyeden merhamet beklemeyin. Mahalleler, sokaklar, duvarlar hala bizim, duvarlarımızı afişlerle, yazılarla donatın. Mahallelerinizde tüm dostlarımızın kaydını tutun, toplamaları ihbar edin ve engelleyin. Bir can daha eksilmemek için mücadeleyi büyütün ve örgütlerin. Direniş ve dayanışmayla yasayı sokakta biz yazacağız.
Yasayı sokakta biz yazacağız!"