İstanbul’da, İran Konsolosluğu önündeki kadın eylemleri devam ederken Balıkesir, Sakarya, Aydın, Muğla, Ankara ve Mersin de Amini için eylemdeydi.
İran’da Mahsa Amini’in polis karakolunda ölmesinin ardından başlayan gösteriler giderek kitleselleşiyor. Gösteriler birçok kente yayıldı. Devlet güçlerinin uyguladığı şiddete rağmen başta kadınlar ve gençler sokaklara çıkan on binlerce insan geri adım atmıyor.
Gösterilerde şimdiye kadar 5 kişinin polisin açtığı ateş sonrasında öldüğü belirtildi.
İran’da çevik kuvvetin göstericileri engellemek için uyguladığı şiddet tam tersine gösterilerin yayılmasını tetikledi. Zaten polisin işlediği bir cinayetin ardından başlayan öfkeli eylemler devlet şiddetiyle yanıtlanınca hadiseler giderek sosyal patlamaya doğru evriliyor.
Her yerde eylem var
Eylemlerden gelen görüntüler halkın rejimin güçleriyle kıran kırana bir mücadeleye girdiğini gösteriyor. Birçok noktada halkın direnişi basınçlı suyla kitleleri püskürtmeye çalışan polis güçlerinin gerilemesine neden oldu.
Eylemler giderek çeşitlenmeye başladı. Bazı meydanlarda ateşin etrafında dans eden kadınlar başörtülerini dans edip ateşe atarken, bazı meydanlarda polisten kaçmayan göstericiler bir süre sonra polisleri kovalamaya başladı. Devlet terörüne tepki olarak esnafların bir kısmı kepenk kapatırken, kadınlar 22 yaşındaki Mahsa Amini için duydukları acıyı saçlarını kesme eylemiyle bir dayanışma hareketine çevirdiler.
Dün akşam saatlerinde toplanan binlerce insan Sari Belediye binasında asılı duran Humeyni’nin ve Ayetullah Hamaney’in resimlerini indirdiler.
İran’ın Kirman kentinde ise protestocular karşı kaldırımda duran polise “şerefsiz, şerefsiz, şerefsiz” sloganları atarak tepki gösterdiler ve polisin göz altına almak istediği protestocuları polise teslim etmediler.
Polisin Tahran’daki eylemlerde halkın üzerine ateş açtığı doğrulandı. Rejim gösterileri engellemek için aralarında aktivistlerin, aydınların ve gazetecilerin olduğu insanları sabah saatlerinde göz altına alsa da gösteriler durulacak gibi görünmüyor.
Gazeteci Savash Porgham verdiği haberde “Protestoların başat hareketi başörtüsü çıkarmak, sallamak ve yakmak. Kanımca İran zorunlu başörtüsü noktasında bir daha eskisi gibi olmayacak. İran rejimi elbette başörtüsü serbestisinde asla geri adım atmayacak ama İranlı kadınlar da artık asla geri adım atmayacakları eşikteler” diyor.
İran’ın Gorgan şehrinde ateşlerin etrafında slogan atan kadınların eylemi özellikle kadınların geri adım atmaya hiç niyeti olmadığını gösteriyor.
Kürtler öfkeli
Piranşehir’den gelen görüntülerde barikat kurup ateş yakan göstericilerin “Jin, Jiyan, Azadi” sloganları atması, İran’ın hem Kürt bölgelerinde hem de Kürt nüfusu içinde rejime öfkelenen kitlelerin harekete geçmekte olduğunun bir işareti.
İran’da rejimin güçlüğü olduğunun söylendiği Meşhed’de “kadın protestocular başörtülerini çıkartıp öfkeyle sallıyorlar.
Yine rejimin güçlü olduğu Kum şehrinde de sokaklarda yakılan ateşler ve genç göstericilerin öfkeli sloganları göze çarpıyor.
İran’ın Kirmanşah, Kiş Adası, Raşt, Bandarabbas gibi birçok şehrinde ve bölgesinde eylemler dur durak bilmiyor.
İranlı milletvekili Celal Raşidi Koçi, “ahlak polisinin ülkeye zarar vermekten başka bir işe yaramadığını” söylerken, Hangaw İnsan Hakları Örgütü de Kürdistan eyaletinin yönetim merkezi Senedec kentinde protestocuların üç gündür Hamaney'e karşı benzer sloganlar attığını açıkladı.
Kürt nüfusun yoğun olduğu Kürdistan, Kirmanşah, İlam ve Batı Azarbaycan eyaletlerinde de Kürt partilerinin çağrıları üzerine esnaf kepenk indirdi.
Üniversiteliler harekete geçti
BBC’nin haberine göre “Tahran Üniversitesi'nde 18 Eylül'de başlayan öğrenci protestoları İsfahan Üniversitesi'ne ve Amirkabir, Allame Tebatebai ve Tarbiat Modares dahil olmak üzere başkentteki diğer birçok üniversiteye yayıldı. Shahid Beheshti Üniversitesi'ndeki bir toplantıda bazı kız öğrenciler başörtüsü kurallarına meydan okuyarak başörtülerini çıkardı ve din adamlarının yönetimine son verilmesi çağrısı içeren sloganlar attı.”
Eylem görüntülerinde genç kadın ve erkeklerin yoğun katılımı, gençlerin öfkeyle hareketin içinde olduklarını kanıtlıyor.
Rejim kendi ahlak bekçilerinin topluma kan kusturması nedeniyle köşeye sıkışmış durumda. Kadınların ve harekete geçen insanların öfkesi, Masha Amini’nin öldürülmesine duyulan öfke; tüm nobran, sağcı, özgürlük düşmanı devlet uygulamalarına karşı öfkenin harekete geçmesini tetikledi.
Şimdi mücadelenin bayrağı bir kez daha İran halkının omuzlarında. 2011 yılında Tunus’ta başlayan Ortadoğu isyanları bir seyyar satıcının, Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasıyla başlamıştı. Bu defa İran polisinin işlediği cinayete duyulan öfkeyle başladı.
Erkeklerin cinsiyetçi şiddeti kadınların ve çocukların hayatlarını karartmaya devam ediyor.
bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; erkekler Ağustos’ta az 31 kadını ve 7 çocuğu öldürdü.
- Ağustos’ta en az 13 kadının ölümü basına "şüpheli” (Aydın (1), Erzurum (1), İstanbul (2), İzmir (2), Samsun (1), Sinop (1), Tokat (1), Urfa (2), Zonguldak (2) ölüm olarak yansıdı.
- Erkekler, en az 79 kadına şiddet uyguladı, en az 12 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, en az 13 kadını taciz etti, altı kadını da seks işçiliğine zorladı.
Cinayet
- Erkekler, Ağustos’ta en az 31 kadını öldürdü; geçen yıl bu sayı 34 idi. Ayrıca erkekler, kadınların yanındaki en az altı erkeği de öldürdü.
- En az altı kadın koruma kararı rağmen öldürdü. Öldürülen kadınlardan biri Suriyeli, iki kadın da Gürcistanlıydı.
- Erkekler, 19 kadını ev içinde dokuz kadını işyeri, ormanlık alan, sokak, hastane gibi ev dışı alanlarda öldürdü. Erkeklerin üç kadını nerede öldürdüğü basına yansımadı.
Çocuğa şiddet - çocuk cinayeti
- Erkekler, Ağustos’ta yedi çocuğu öldürdü. Geçen yıl aynı ay sayı 6 idi.
- İki çocuğu babası, bir çocuğu abisi, bir çocuğu akrabası, bir çocuğu da erkek arkadaşı öldürdü. İki çocuğu öldüren erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
Cinsel saldırı /tecavüz
Erkekler, Ağustos 2022’de en az bir kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı 11 idi.
Taciz
Ağustos 2022’de erkekler en az 13 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı 28 idi. Erkeklerin taciz etiği kadınlardan biri Iraklıydı.
Çocuk istismarı
- Erkekler, Ağustos’ta en az 12 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı 13 idi.
Şiddet / yaralama
Erkekler, Ağustos’ta 79 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl da aynı ay bu sayı, 61 idi.
Erkeklerin şiddet uyguladığı en az 9 kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az 11 kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı.
En az 55 kadını kocası, sevgilisi erkekler yaraladı.
Seks işçiliğine zorlama
Erkekler, Ağustos’ta en az altı kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 20 idi. Seks işçiliğine zorlanan kadınlar Türkiye vatandaşı değildi. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da vardı.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.
Dört ay önce verdiği konser sırasında arf ettiği sözler nedeniyle hedef gösterilen şarkıcı Gülşen Çolakoğlu'nun tutuklanmasına yönelik tepkiler sürüyor.
Kadınlar Birlikte Güçlü platformunun çağrısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde bir araya gelen kadınlar, hep bir ağızdan "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımıyoruz", "Hayatlarımıza müdahaleleri tanımıyoruz", "Eşit değilsiniz diyenleri tanımıyoruz", "Yoksunuz diyenleri tanımıyoruz", "Şiddeti hak ediyorsunuz diyenleri tanımıyoruz", "Danıştay kararını tanımıyoruz", "Tanımıyoruz ve hep birlikte biziz diyoruz. İstanbul Sözleşmesi biziz", "Yaşasın kadın dayanışması" sloganlarını attı.
Polisin sardığı alandaki basın açıklamasına HDP Milletvekili Züleyha Gülüm de destek verdi. Kadın Zamanı Derneği Başkanı Dilek Başalan'ın okuduğu, "Gülşen’i apar topar tutuklayanlar, konu gerçek failler olduğunda sessiz ve adaleti işletmiyor" denilen ortak basın açıklaması özetle şöyle:
“Sahnede istediğini giydiği, istediğini söylediği, LGBTİ ’lara ve kadınlara desteğini özgürce ifade ettiği için Gülşen tutuklanırken, Firdevs’e cinsel saldırıda bulunan Ramazan Babat tutuksuz yargılanıyordu!
Kadınlara uygulanan bu düşman hukukunun onda biri her türlü savaş politikasını kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmak için kullanan erkeklere uygulansaydı Firdevs bugün hayatta olacaktı. Yozgat’ta bugün Beyza, kucağında çocuğu varken eski eşi Bahattin Gazi Baldemir tarafından defalarca bıçaklandı ve bu esnada da oğlunu engellemeyen İsa Baldemir Beyza’yı tutuyordu! İsa Baldemir serbest bırakılırken, Bahattin Gazi Baldemir henüz bulunamadı. Gülşen’i apar topar tutuklayanlar, konu gerçek failler olduğunda sessiz ve adaleti işletmiyor.
İktidarın nefret söylemi, muhalefetin iktidarı besleyen tutumları ve yargının erkek aklı esas alması biz kadınları ve LGBTİ ları hedef almakta ve her an bir ölüm, tecavüz, tutuklama ile karşı karşıya bırakmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, 6284’ün etkin uygulanmaması ve tüm kararların tek adamdan çıkması ülkeyi demokrasiden, özgürlükten, güvenilir bir yer olmaktan hızla uzaklaştırıyor.
Bizler, erkek egemen sistemin yapmak istediklerini geçmişten yaşadıklarımızdan deneyimledik ve bunu kabul etmeyecek ne makul kadın olacak ne itaat edenler olacağız.
Katillerin, tecavüzcülerin sırtını sıvazlayanlara sözümüz var; sokakta, evde, okulda, işyerinde her yerdeyiz. Ne size ne kadın düşmanı politikalarınıza itaat etmiyoruz."
Eski HDP milletvekili Aysel Tuğluk'un yargılandığı Kobane davasında tahliye kararı verilmişti. İleri düzeyde demans hastalığı çeken Tuğluk hakkındaki karara, 5 ayrı devlet kurumu itiraz etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Adalet Bakanlığı ve MİT Müsteşarlığı tahliye kararının bozulmasını istiyor.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi, itirazları yerinde bulmayarak ayrı ayrı retlerine karar verdi. Nihai kararı ise Ankara 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi verecek.
Tuğluk hakkında Kobane davasında tahliye kararı çıksa da yargılandığı ilk davadan aldığı kesinleşmiş ceza yüzünden serbest bırakılmamıştı.
Hasta mahpusların serbest bırakılması çözüm sürecinden bu yana hep konuşuldu. Son olarak Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 22 Temmuz'da yeni bir düzenleme yapacaklarını söylemişti.
Bu düzenleme gelmedi ve Adalet Bakanlığı, kendine bakamayacak durumdaki Aysel Tuğluk'u hapiste tutmak isteyen kurumlardan biri olarak öne çıktı.
İHD Merkezi Hapishane Komisyonu'nun hazırladığı listeye göre Türkiye hapishanelerinde 651'i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunuyor.
28 Şubat darbecisi Çevik Bir, demans hastalığı sebebiyle tahliye edildi. Anayasa Mahkemesi, aynı hastalığı yaşayan Aysel Tuğluk'un serbest bırakılması için yapılan başvuruyu ise reddetti. Aysel Tuğluk için 1000 Kadın grubu AYM kararı üzerine bir açıklama yaptı.
Açıklamada şunlar söylendi:
"Aysel Tuğluk’un cezaevinde tek başına yaşamını idame ettiremeyeceğini, hastalığının her geçen gün daha da ağırlaştığını gösteren çok sayıda bilimsel rapor, reçete ve belge Anayasa Mahkemesi’nin önünde duruyordu. Ama AYM, siyasi saiklerle hareket eden Adlî Tıp Kurumu’nun adaletsiz raporlarıyla karar verdi. Hem de büyük çelişkilerle! AYM ‘nörolojik rahatsızlığın zamanla ilerleyebileceği, bir başkasının yardımı olmadan zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamaz, cezaevi koşullarında hayatını yalnız idame ettiremez duruma gelebileceği ihtimali’yle tedbir kararı verirken, Aysel Tuğluk’u cezaevi koşullarına mahkûm etti. Tarihe geçecek bu çelişki yalnızca bu ülkedeki adaletsizlik silsilesine eklenecek yeni bir vaka değil, bir insanın, hasta bir mahkumun, Aysel Tuğluk’un yaşamına mal olacak kadar ağır sonuçlar doğuracak, kabul edilemez bir tutumdur! Hem de çok kısa bir zaman önce demans hastası Çevik Bir’in tahliye edildiği şu şartlarda bu apaçık siyasi bir karardır.
Biz, ülkenin ve dünyanın dört bir yanından binlerce kadın olarak Aysel Tuğluk’un göz göre göre unutmaya, unutturulmaya mahkum edilmesine izin vermiyoruz! Kaybedecek bir gün bile yok, Aysel Tuğluk derhal tahliye edilerek bir an önce tedavi olanaklarına kavuşturulmalı. AYM kararı sebebiyle kararın muhatabı olan Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına bir kez daha yapılacak olan hukuki başvurunun, Aysel Tuğluk’un hemen tahliyesini içeren taleplerin de takipçisiyiz.”
İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde hakkında koruma kararı bulunan 16 yaşındaki Beyza Doğan 35 kez şikâyetçi olduğu Selim Tekin isimli erkek tarafından katledildi.
Olay 6 Ağustos Cumartesi günü Bahçelievler Cumhuriyet Mahallesi’nde yaşandı. Selim Tekin isimli erkek Beyza Doğan’ın yaşamakta olduğu eve gelerek zorla içeri girdi. Tekin, daha sonra Beyza Doğan’ı ateşli silahla vurduktan sonra kendi yaşamına da son vermek istedi.
Hastaneye kaldırılan Beyza Doğan, 2 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti.
Doğan’ın cenazesi Adli Tıp Kurumu’nda yapılacak incelemenin ardından defnedilmek üzere memleketi Urfa’ya götürülecek.
Beyza Doğan’ı ve ailesini ölümle tehdit eden Selim Tekin için ailenin koruma kararı aldırdığı öğrenilirken, Doğan’ın teyzesi Zerife Doğan, “Anne ve babası şikayetçi olmuştu. 2 yıldır bu dava sürüyor. Defalarca savcılığa mahkemeye çıkıldı. Bütün deliller vardı ama hiçbir şey yapmadılar. Sürekli tehdit ediyordu” diye belirtti.
“Koruma kararı sınırsızdı ve Eylül’de mahkemesi vardı” diyen teyze Doğan, “Defalarca Beyza’yı kaçırdı. Annesi babası defalarca gidip şikâyetçi oldu. Beyza 13 yaşından 16 yaşına kadar bunları yaşadı. Beyza sürekli öldürüleceğini söyle ama onu kimse duymadı. O daha çocuktu. Bu adam niye tutuklanmadı? Kızı 3-4 defa kaçırdı. Polis benim ablama bağırıyordu evrak istedi diye. Bu şekilde olur mu? Koruma kararı aldılar. 1 ay içerisinde geldi kızı vurdu” dedi.
Temmuz 2022’de basına yansıyan erkek şiddeti, kadın cinayetleri, çocuğa yönelik şiddet, cinayete teşebbüs, taciz, cinsel şiddet, tecavüz ve yaralama vakalarının gün gün tam listesini sunan Bianet Erkek Şiddeti Çetelesi raportörü Elif Yılmazlı, erkeklerin Temmuz’da en az 28 kadını ve bir çocuğu öldürdüğünü duyurdu.
Erkekler, Temmuz’da en az 64 kadına şiddet uyguladı, en az 16 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, en az 17 kadını taciz etti, 12 kadını da seks işçiliğine zorladı.
Son derece muhafazakar olarak tanınan Kansas, kürtaj haklarını oylamaya sunan ilk ABD eyaletiydi.