İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararının görülmeye devam edildiği davada Danıştay Savcılığı, Cumhurbaşkanı'nın sözleşmeden çekilme kararının hukuka aykırı olduğu görüşünü ve çekilme kararının iptali konusundaki mütalaasını yineledi.
Danıştay'da görülen ikinci duruşmada kadınlar bir kez daha duruşma salonunu doldurdu, katledilen kadınların isimleri ve hikâyelerini aktaran avukat Müjde Tozbey Erden'in konuşması sırasında tüm salon ayağa kalkarak “Buradayım” diye karşılık verdi.
Sözleşmeden çekilme kararına karşı açılan çok sayıda dava var. Dün gerçekleştirilen ikinci duruşmada 15 dava görüldü. Diğer davalarsa Haziran ayı boyunca devam edecek olan duruşmalarda görülecek.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın başvurusu da ikinci duruşmada görülen davalardan. Buldan, “Bugün burada LGBTİ+’lar ile ülkedeki tüm kadınlar adına savunmaya yapacağım” diyerek başladığı sözlerine şöyle devam etti; “Sözleşme tüm devletlere şiddet mağduru kadınların ihtiyaçlarını karşılayacak bütçeyi zorunlu kılar.”
“Bugün ülkede ise kadınların nafaka hakkı dahil birçok hakkı saldırı altındadır. Kadınları katletmeye yeltenen erkekler adliyenin bir kapısından girmiş, diğer kapısından çıkmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılması bu ülke için bir utançtır. Bugün belki de tarihi bir karar vereceksiniz. Vereceğiniz kararla Türkiye adaletine öyle bir imza atın ki; ileride vicdanlı yargıçlar olarak hatırlanın. Vicdanlı olmanızı talep ediyorum.”
Devlete, kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara yönelik şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi, Meclis’te oybirliği ile kabul edilmiş olsa da Cumhurbaşkanı’nın verdiği keyfi bir kararla feshedilmeye çalışılmıştı. Sözleşmeye yönelik bu atakla birlikte failler asgari düzeyde cezalar ya da cezasızlıkla ödüllendirildi, kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların yaşadıkları şiddet meşrulaştırılmaya çalışıldı.
İkinci duruşmada Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada geri çekilme kararının hukuksuz ve hükümsüz olduğu vurgulandı:
"Bir kişinin verdiği İstanbul Sözleşmesi’nden çekiliyorum, çekildim kararına karşı davalarımızı açtık. Bizler bu davada şunu gördük, nasıl bir eşitlik karşıtı ortamdayız, bunu anladık. Bizler Anayasa’dan ilerledik, karşı taraf hukuksal bir şey ifade edemedi. Biz İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz derken çok ciddiyiz, bu mücadeleyi sürdürmekte son derece kararlıyız."
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Danıştay'da görülen İstanbul Sözleşmesi'nin fesh edilmesi kararının iptal edilmesi çağrısı yaptı.
DSİP'in açıklaması:
Kadınlar katlediliyor, şiddete, tacize, saldırılara maruz kalıyor. Aşırı sağcı iktidar, bu vahim durumu önlemek yerine kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi'ni fesh etti.
Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu sözleşmeden çekilmesi, bir avuç cinsiyetçiyi memnun ederken, kadınlar, LGBTİ+lar buna itiraz etti, ediyor.
Kadın mücadelesinin kazanımları, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yok edilemez.
Kadınlara alenen hakaret eden bir iktidardan kadın cinayetlerini durdurması, gerçek tedbirler alması, yasaları işletmesi beklenemez.
Danıştay'ı hukukun gereğini yerine getirmeye, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını bozmaya çağırıyoruz.
İstanbul Sözleşmesi ve diğer kazanımları savunma mücadelesi bitmedi. Hep birlikte cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa ve şiddete karşı mücadeleyi sürdümeliyiz.
Kadınlara, LGBTİ+'lara, eşitliğe ve özgürlüğe karşı çıkanlar yenilmelidir.
DSİP GYK
Aşırı sağcı iktidarın cinsiyetçiliği kışkırttığı koşullarda, kadınlara karşı adı konulmamış bir savaş sürüyor. Çocuklar da şiddetin, istismarın, cinayetlerin hedefinde.
Bianet'ten Evrim Kepenek'in basında çıkan haberlerden yaptığı derlemeye göre geçen Mayıs ayında erkekler en az 32 kadını öldürdü, en az dört kadına tecavüz etti. En az 64 kadına şiddet uyguladılar, en az 22 kız ve oğlan çocuğunu istismar ettiler, en az 11 kadını taciz ettiler, 65 kadını da seks işçiliğine zorladılar.
Mayıs ayı verilerinde öne çıkanlar:
- Mayıs’ta en az 21 kadının ölümü (Adana (1), Aydın (5), Çorum (1), Elazığ (1), Hatay (1), İstanbul (4), İzmir (1), Kayseri (1), Kırklareli (1), Manisa (2),Manisa (1), Ordu (1), Van (1)) basına şüpheli olarak yansıdı.
- Aydın’da bir kadın kendisine sistematik şiddet uygulayan ve işkence eden kocasına karşı meşru müdafaa hakkını kullandı.
- Erkekler, Sakarya’da bir kadını öldürmekle veya kadınlara zarar vermekle tehdit etti.
Cinayet
- Erkekler, Mayıs’ta en az 32 kadını öldürdü; geçen yıl bu sayı 18 idi. Ayrıca erkekler, kadınların yanında bulunan en az dört erkeği de öldürdü.
- Mayıs’ta öldürün kadınlardan biri trans kadındı. Kadınları öldüren erkeklerden biri, güvenlik görevlisiydi.
- Erkeklerin öldürdüğü kadınlardan biri Suriyeli, bir kadın da Afganistan vatandaşıydı. Erkekler en az beş kadını “koruma” veya “uzaklaştırma” kararına rağmen öldürdü. İki kadın şiddete karşı korunma istemişti, talebi karşılanmadığı için öldürüldü.
- Erkeklerin 19 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı. Erkekler 12 kadını ayrılmak istediği veya barışmak istemediği için öldürdü. Erkekler, bir kadını da “ücret” tartışması sırasında öldürdü.
- 21 kadını kocası, eski kocası veya sevgilisi öldürdü. İki kadını akrabası. Yedi kadını öldüren sekiz erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı. Bir kadını hastası, bir kadını da komşusu öldürdü.
- Erkekler, 20 kadını ev içinde, 12 kadını işyeri, ormanlık alan, sokak, hastane gibi ev dışı alanlarda öldürdü.
- Erkekler kadınlardan yarısından fazlasını ateşli silahlarla öldürdü.
- Erkekler, 20 kadını ateşli silahlarla, iki kadını boğarak, beş kadını da kesici aletle, iki kadını işkence ederek, bir kadını darp ederek, bir kadını balkondan atarak öldürdü. Erkeklerin bir kadını nasıl öldürdüğü basına yansımadı.
- Kadınları öldüren 34 fail vardı. 22 fail tutuklandı, sekiz fail intihar etti. Bir failin hukuki süreci basına yansımazken, üç fail gözaltına alındı.
Çocuğa şiddet - çocuk cinayeti
- Erkekler, Mayıs’ta altı çocuğu öldürdü. Geçen yıl bu sayı bir idi. Altı çocuğu da babası öldürdü. Erkeklerin öldürdüğü iki çocuk Ukraynalı, iki çocuk Afganistanlıydı.
- Erkekler, 3 çocuğu bıçakla, bir çocuğu darp ederek, iki çocuğu da balkonda atarak öldürdü.
Cinsel Saldırı / tecavüz
- Basına yansıyan bilgilere göre erkekler, Mayıs’ta en az dört kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı dokuzdu.
- Bir kadına yoga öğretmeni, iki kadına doktor tecavüz etti. Bir kadına tecavüz eden erkeğin kim olduğu bilgisi basına yansımadı.
- Erkekler, bir kadına hastanede tecavüz ederken, erkeklerin üç kadına nerede tecavüz ettiği bilgisi basına yansımadı.
Taciz
- Mayıs 2022’de erkekler en az 11 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı ay 13 idi.
- Erkekler, altı kadını sözlü ve fiziki yollarla taciz etti. Erkekler beş kadını da fotoğrafını veya videosunu çekerek taciz etti.
- Erkekler 11 kadını ev dışı alanlarla taciz etti. Kadınları taciz eden 10 erkeğin yakınlık derecesi basına yansımazken bir kadını da komşusu taciz etti.
- Kadınları taciz eden 12 fail erkek vardı. Sadece bir fail erkek tutuklandı. Üç fail gözaltına alındı. Üç fail hakkında soruşturma başlatıldı. Bir fail hakkında uzaklaştırma kararı verildi. Bir fail serbest bırakıldı. Üç failin hukuki süreci basına yansımadı.
Çocuk istismarı
- Erkekler, Mayıs’ta en az 22 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı 16 idi.
- En az dokuz çocuğu istismar eden dokuz erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı. 10 çocuğu iki öğretmen, bir çocuğu akrabası, iki çocuğu babası istismar etti.
- Erkekler, dört çocuğu ev içinde, 18 çocuğu okul, sokak gibi ev dışı alanlarda istismar etti.
- Çocukları istismar eden 12 fail erkek vardı. 10 fail tutuklandı. Bir fail serbest bırakıldı, bir fail hakkında yasal süreç başlatıldı.
Şiddet / yaralama
- Erkekler, Mayıs’ta en az 64 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl da aynı ay bu sayı, 67 idi.
- Erkeklerin şiddet uyguladığı 10 kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az on iki kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı.
- Erkeklerin şiddet uyguladığı kadınlardan biri Suriyeliydi.
- En az 46 kadını kocası, eski sevgilisi öldürdü, bir kadını damadı, bir kadını babası, bir kadını da iş arkadaşı öldürdü. 15 kadını öldüren 16 erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı.
- Erkekler sekiz kadını ayrılmak istediği için, üç kadını kıskandığı için bir kadını aidat ödemek istemediği için öldürdü. Erkekler bir kadını işe geç geldiği için öldürürken, erkeklerin 52 kadını yaralama “bahanesi” basına yansımadı.
- Erkekler, 51 kadını darp ederek yaralarken, dört kadını ateşli silahlarla, altı kadını da kesici aletle yaraladı. Erkekler iki kadını yakıcı madde ile yaralarken bir kadını da doğalgazla öldürmeye çalıştı.
- Erkekler, 24 kadını iş yeri, otobüs, ormanlık alan gibi ev dışı alanlarda, 30 kadını ev içinde yaraladı. Erkeklerin on kadına nerede şiddet uyguladığı basına yansımadı.
- Kadınlara şiddet uygulayan 65 fail vardı. Sadece bir fail tutuklandı. 30 fail hakkında soruşturma başlatıldı. En az üç fail hakkında uzaklaştırma kararı verildi. Bir failin süreci basına “intihar etti, bir failin durumu da “polis öldürdü” diye yansıdı. En az üç failin süreci “kaçtı aranıyor” diye yansırken, iki fail hakkında uzaklaştırma kararı verildi. Yedi fail gözaltına alınırken, en az 17 failin hukuki süreci basına yansımadı.
Seks işçiliğine zorlama
- Erkekler, Mayıs’ta en az 65 kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 584 idi. Seks işçiliğine zorlanan 27 kadın Türkiye vatandaşı değildi. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da vardı.
- Kadınları seks işçiliğine zorlayan 72 fail vardı. 18 fail tutuklandı. 52 fail gözaltına alındı, iki fail de gözaltından serbest bırakıldı.
Kadın örgütleri ve 700'ye yakın kadının imzasıyla yapılan açıklamada ırkçılığa, ayrımcılığa, göçmen düşmanlığına ve nefrete geçit verilmemeli deniyor.
Açıklama şöyle:
Türkiye'de son birkaç haftadır göçmenlere yönelen ırkçı, cinsiyetçi saldırılar ve şoven tehditler hızla yükseliyor. Zamanı ve mekânı teyit edilmemiş sosyal medya paylaşımlarıyla, öncesi ve sonrası kopuk videolarla nefret körüklendikçe durum boyut değiştiriyor ve tekil suçlara dair iddialar göçmenleri topyekün hedef göstermek için araçsallaştırılıyor. Bu tablo; hâlihazırda binbir türlü zorlukla boğuşan, iradeleri hiçe sayılan, siyasal iktidarın Avrupa Birliği ile yürüttüğü her müzakerede pazarlık unsuru haline getirilen mülteciler dâhil olmak üzere statüsü fark etmeksizin tüm göçmenlerin yaşamlarını içinden çıkılmaz bir ayrımcılık ve şiddet döngüsüne hapsediyor.
Bu karanlık iklimde; göçmen düşmanlığını, ırkçılığı, nefreti ilke edinerek palazlanan, kadın ve LGBTI+ düşmanlığı tescillenmiş siyaset esnafları 'kadınların güvenliğine' dair kaygıları öne sürerek ırkçılıklarına meşruiyet zemini yaratmaya çalışıyorlar. Göçmenlerin ve mültecilerin hedef gösterilmesi, toplumun her kesiminde mevcut sosyo-ekonomik sorunlar karşısında biriken öfkenin yanlış yere kanalize edilmesinin ve siyasal iktidarın sorumluluğunun kamufle edilmesinin yöntemlerinden biri olarak işlev görüyor.
Göç bir insan hakkıdır. Savaşın, yıkımın, emperyalist hayaller uğruna gerçekleştirilen katliamların, erkek şiddetinin, işsizliğin, ekonomik krizin asıl sorumluları gizlenirken, bu politikaların sonucunda içinde bırakıldıkları cendereden zorlukla kurtularak hayatta kalan göçmenler düşman haline getirilemez.
Biz kadınlar, savaş politikalarının sonuçlarını en ağır şekilde; ölerek, sevdiklerimizin ölümüne tanıklık ederek, yersiz yurtsuz kalarak; göç yollarında, geri gönderme merkezlerinde, sınırlarda, kamplarda, tacize, tecavüze, erkek şiddetine maruz bırakılarak, yoksullaşarak; fabrikalarda, atölyelerde ve bakım işleri için evlerde ucuz güvencesiz işgücü haline getirilip sömürülerek yaşadık, yaşıyoruz. Mevcut koşullarda en temel haklara bile erişemeyen göçmen-mülteci kadın ve LGBTI+'lar; kurumsallaşmış ırkçılık ve ayrımcılık nedeniyle maruz kaldıkları taciz, ayrımcılık, sömürü, tehdit, kötü muamele, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik ve tüm boyutlarıyla erkek şiddeti karşısında herhangi bir makama başvurmaktan ve şikâyetçi olmaktan büsbütün çekinir hale geliyor.
Her savaşın, yükseltilen her düşmanca söylemin ve her tür ırkçı kalkışmanın; yabancı düşmanlığını, kadın düşmanlığını, transfobiyi, homofobiyi, nefreti, erkek şiddetini ve hak gasplarını tırmandırdığını çok iyi biliyoruz. 'Buralı' veya göçmen tüm kadınlar ve LGBTI+'lar evlerde, sokaklarda, işyerlerinde, okullarda sıklıkla 'en yakınımızdaki erkekler' tarafından; tacize, tecavüze ve tüm boyutlarıyla sistematik erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Fail ise evlerde babalar, kocalar, kardeşler, sevgililer, partnerler; işyerlerinde patronlar, ustabaşılar ya da birlikte çalıştığımız erkekler; mahallede komşu erkekler oluyor, ortak noktaları çoğunlukla yakınımızda olmaları. Hayatlarımızı hedef alan erkek şiddeti, ortak bir kaynaktan, erkek egemenliğinden besleniyor.
Göçmenlere ilişkin olarak gündemdeki bazı tartışmalar 'kadınların güvenliği' ekseninde yürütülürken sorunun kökeni görmezden geliniyor; her zaman olduğu gibi bugün de kadınlar ve LGBTI+'lar için evleri, sokakları, toplu taşıma araçlarını ve tüm mekânları güvensiz hale getiren esas sorunlar ve mücadele ettiğimiz koşullar konuşulmuyor.
Devletin cezasızlık politikasını uygulayan erkek yargı eliyle şiddet failleri aklanıp şiddete maruz bırakılanlar suçlanırken aynı mahkemelerde hayatlarını savunan kadınlar üst sınırlardan en ağır cezalarla yargılanıyor. Boşanmalar zorlaştırılıp nafaka hakkına göz dikilirken kadınlar içinde yaşadıkları şiddet sarmalına mahkum ediliyor. Çocuk istismarına evlilik koşuluyla af getirilerek failleri aklamak için meclise önergeler yağdırılıyor, çocuğun rıza yaşı tartışmaya açılarak istismarı yasalaştırmak için fırsat kollanıyor. LGBTI+'lar hedef gösterilip nefret yükselirken eğitim, sağlık, barınma ve çalışma haklarına erişmeleri imkansız hale getiriliyor. İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekilerek kazanılmış haklarımız gasp ediliyor. Sınır dışı edilme riski olan göçmen-mülteci kadınlara ve statü sağlayıp geri göndermeme güvencesi sunan sözleşmenin yürürlükte olmadığı koşullarda hak ihlallerine karşı başvuru mekanizmalarına erişim imkansız hale geliyor. Koruyucu-önleyici hiçbir tedbir alınmıyor, yasal düzenlemeler uygulanmıyor.
Göçmenleri taciz, tecavüz, istismar ve şiddet faili olarak işaretleyerek hedef gösteren ve yaşadıklarımızı göçmen ve mültecilerin yarattığı sorunlar olarak tarifleyen bu ikiyüzlülüğü teşhir ediyoruz. Zira söz konusu ikiyüzlülük, maruz bırakıldığımız sistematik erkek şiddetinin esas nedeni olan erkek egemen sistemi görmezden geliyor ve eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam mücadelemize karşı yürütülen saldırganlığın ayrılmaz bir halkasını oluşturuyor.
Irkçılığa, göçmen ve mülteci düşmanlığına, nefrete geçit vermeden; bedenlerimize, haklarımıza, hayatlarımıza sahip çıkarak hep birlikte özgür, eşit, şiddetsiz bir gelecek inşa etme umudumuzu talan etmeye yönelik bu saldırılara karşı göçmenlerin yanındayız, yan yanayız.
Biz varız! Buradayız. Birlikte yaşıyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz.
Türkiye sağcı paramiliter örgütleri konuşurken Silopi'de Sakine Kültür'ü işkenceyle katleden Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı İbrahim Barkın tutuklandı.
Şırnak'ın Silopi ilçesinde tam bir vahşet yaşandı. 5 çocuklu bir anne olan 38 yaşındaki Sakine Kültür, bıçak darbeleriyle öldürüldü, yüzü yakıldı ve cansız bedeni evinden 10 km uzaktaki çöplüğe atıldı. Evinde bulunan bir miktar para da çalındı.
Silopili kadınlar vahşi cinayeti protesto ederek Türkiye kamuoyuna duyurdu.
Emniyet ikisi kurbanın akrabası olmak üzere 3 kişiyi gözaltına aldı. Silopi Başsavcılığı, soruşturmada ulaştığı DNA örnekleri ve parmak izlerinin İbrahim Barkın'a ait olduğunu saptadı.
İbrahim Barkın, tartışma sırasında bir anlık öfkeyle cinayet işlediğini söylese de gerek katledilme gerekse ölüm sonrası yapılan işkenceler tam tersini gösteriyor.
Cinayete karışan diğer iki kişi ise adli denetimle serbest bırakıldı.
İbrahim Barkın kimdir? İçişleri Bakanlığı'na bağlı İl Özel İdaresi'nde "saha personeli" olarak çalıştığı tespit edilen katil, aynı zamanda Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı.
Adı kadın cinayetiyle duyulan Özel Harekat Ocakları nedir? 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 2017'de İzmir merkezli olarak kurulan ve dernek statüsünde olan bu oluşum Türkiye'nin batısında ve doğusundaki çeşitli illerde örgütlendi.
Kendilerini Polis Özel Harekat ile özdeşletiren bu sivil oluşum amblem olarak - bir çok sağcı paramiliter grup gibi - Teşkilat-ı Mahsusa'nın sembolünü seçmiş. Teşkilat-ı Mahsusa, Enver Paşa liderliğinde 1912 yılında kurulan İttihat ve Terakki'nin gizli örgütlenmesiydi. Yerel çeteleri merkezi bir yapıda birleştiren örgüt, 1915'te ve sonrasında birçok katliam ile cinayete imza atmıştı.
Özel Harekat Ocakları, il, ilçe ve mahalle düzeyinde örgütlenirken, kendilerini devlet güçleri olarak niteleyip "huzuru sağlamak" misyonuyla hareket ettiklerini iddia ediyor. Milliyetçi ve muhafazakar, ama ençok devletçi bir ideoljiyi savunuyorlar.
Silopi'deki elemanları ise bir kadının canını vahşice aldı, parasını çaldı ve çocuklarını annesiz bıraktı.
Paramiliter örgütler dağıtılmalı, yasaklanıp kapatılmalı. Özel Harekat Ocakları soruşturulmalı. Sakine Kültür cinayeti bütün yönleriyle açığa çıkarılmalı, tüm failler hak ettikleri cezalara çarptırılmalı.
Kürtaj haklarını kısıtlama girişimleri, 400'den fazla yerde protesto edildi. Gösterilerin ortak talebi, kürtaj yasaklarının geri çekilmesi.
Planned Parenthood (Planlı Ebeveynlik) ve Women’s March (Kadınların Yürüyüşü) arlarında bulunduğu kürtaj hakkı savunucusu örgütlerin öncülüğünde başkent Washington’un yanısıra New York, Los Angeles ve Chicago dahil çok sayıda kentte “Yasakları bedenlerimizden çekin” sloganıyla eylemler düzenlendi.
Anayasa Mahkemesi'nden sızdırılan taslak belgede kürtaj hakkının sınırlandırılacağının ortaya çıkması büyük öfkeyle karşılanmıştı.
Sızdırılan taslak karar metnine göre, Anayasa Mahkemesi’nin muhafazakar hakimlerinden Samuel Alito ve Brett Kavanaugh, 1973'te yürürlüğe koyulan federal kürtaj hakkı yasasının devre dışı bırakılmasından yana. Kürtaj hakkının eylat yönetimlerine bırakılmasını istiyorlar ki bu muhafazakarların yönettiği eyaletlerde yasaklar anlamına geliyor.
Belgenin sızdırılmasından bu yana Alito ve Kavanaugh’ın evlerinin önünde de protestolar düzenleniyor.
14 Mayıs'ta gerçekleşen ulusal çaptaki kürtaj eylemlerinin, Anyasa Mahkemesi'nin Temmuz ayında açıklanacak kararına kadar süreceği ve daha büyüyeceği söyleniyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nde kürtaj hakları tehdit altında. Kürtaj hakkını tanıyan “Roe v Wade” kararının mahkeme tarafından birkaç ay içinde bozulabileceğine dair bir belge sızdırıldı.
Böyle bir girişim hem kürtaja erişimi zorlaştırır hem de kadınların ev işlerine geri döndüğünü görmek isteyenleri cesaretlendirmesi açısından çok tehlikeli bir rol oynar. Geçen hafta sızan belgeye göre, Yüksek Mahkeme'deki muhafazakar çoğunluk kararı durdurma ve her eyaletin kendi yasasına başvurmasına izin verme yönünde ilerlemek istiyor.
Bu, kadınlar için tam anlamıyla bir felaket olur, çünkü 13 eyalette, Roe kararı bozulduğu anda harekete geçirilmesi planlanan birtakım yasaklar ve sınırlamalara başvurulacağı da biliniyor.
Geçtiğimiz hafta Yüksek Mahkeme’nin önündeki merdivenlerde eylem yapan kadınlar demokratlara seslenerek “Bir şeyler yapın!” sloganı atıyorlardı. Kadınların haklı öfkesi öncelikle, kadın haklarını savunma konusunda başarısız bulunan ve devam etmekte olan tartışmalarda tüm kadınları hüsrana uğratan demokratlara yöneldi.
Başkan Biden ise meseleye sokaktaki hareketin değil, Yüksek Mahkeme'nin çözüm sunacağını söyleyip, öfkenin Kasım ayında yapılacak ara seçimlerde oylara dönüştürülmesini öneriyor; "Roe'yu kabul etmek için kürtaj hakkını savunan senatörlere ve kürtaj hakkı savunucularının Meclis'te çoğunluğu oluşturmasına ihtiyacımız olacak ki ben de yasayı geçirmek ve imzalamak için buna ihtiyaç duyuyorum."
Ancak kendi partisindeki sağcıların kürtaj hizmetlerini de içeren Kadın Sağlığını Koruma Yasası'na saldırdığı bilinirken, Biden'ın bu sözlerine güven duymak mümkün değil tabii.
Ön saflardaki kürtaj hizmetleri çalışanları, kendilerine yöneltilen saldırılara öfkeli eylemlerle yanıt vermeye devam ediyor. Pennsylvania'da kürtaj bakımında çalışan Crystal’s göre, "Demokrat Parti, Roe'ya yapılan son saldırılara kayda değer bir yanıt veremedi.”
“Bu korkunç yasaklar ve kısıtlamalara ilişkin açıklamaları son derece zayıftı ki zaten birçoğunda kürtaj hizmetlerinden hiç söz edilmemişti.”
Demokratların Roe v Wade'e onlarca yıldır saldırmaya devam edenler karşısındaki eylemsizliklerine rağmen, tanınmış kürtaj hakları örgütleri hala bu partiye on milyonlarca dolar akıtmaya devam ediyor.
2008 gibi yakın bir tarihte, başkan adayı Hillary Clinton, kürtaj konusundaki pozisyonunu tanımlarken “güvenli, yasal ve gerçekten gerektiğinde” ifadesini kullanıyordu; "Gerektiğinde derken, gerçekten gerekli olduğu ender durumları kastediyorum." Demokratlar şimdi “güvenli, yasal ve olağanüstü hallerde” düsturunu terk etmiş olsalar da, kürtaj hakları konusunda işe yarar bir şeyler yapmaya yeltenmiyorlar ve bu gerçek Biden'ın liderliği sırasında da hiç değişmedi. Geçtiğimiz Salı günü sızan belgeye kadar, "kürtaj" kelimesinin başkanın ağzından bir kez bile olsun çıktığı duyulmamıştı.
Yukarıdan gelen saldırılara karşı etkili bir muhalefet başlatmadaki başarısızlıklarına rağmen, ABD toplumunun büyük çoğunluğu sorunların seçimler yoluyla çözülebileceğini düşünüyor. Gallup tarafından Haziran 2021'de yapılan bir ankete göre, nüfusun yüzde 58'i Roe v Wade kararının bozulmasına karşı. Yüzde 32'sinin de bu girişimi desteklediği görülüyor.
Biden rejimi, Donald Trump'ın kaos yaratan karnavalına bir denge sunma sözüyle gelmişti. Ancak, bu konuda harekete geçip geçmeyeceğini anlayabilmek için, kürtaj haklarının nasıl kazanıldığına bakmak yeterlidir. Çünkü 1973'te alınan kürtaj haklarının genişletilmesi kararının kadın mücadelesinin kitlesel gücünden gelmiş olması da bir tesadüf değildir.
Kürtaj haklarına erişim, 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başlarında ABD, İngiltere ve diğer ülkeleri kasıp kavuran kadın hareketinin başlıca taleplerinden biriydi. Kadın özgürlüğü ve işçi hareketindeki aktivistler, yasama değişikliği için kampanya yürütmenin yanı sıra kürtaj desteği de sundular. Bazıları için bu, kadınlara kürtajları sırasında kalacak yer konusunda yardımcı olmak ya da seyahat ve tıbbi bakım masraflarının üstlenilmesi anlamına geliyordu. Kadın haklarına yönelik en önemli eylemlerden biri olan Roe v Wade'den üç yıl önce, kadınlar yaklaşık 50.000 kişilik bir eylemle New York sokaklarındaydı. Eşit iş fırsatları, eşit ücretler, çocuk bakımı hizmetleri gibi taleplerinin yanına ücretsiz kürtaj hakkını da eklediler.
Yakın tarihte gerçekleşen kadın eylemleriyse o sokakların patriyarkaya karşı mücadele eden kadınlarla dolabildiğini, kitlesel bir kadın hareketinin mümkün olduğunu gösterdi. Yaklaşık 5 milyon kişi, Trump'ın Ocak 2017'de göreve başlamasını protesto etmek amacıyla eylem yaptı ve bu yürüyüşün ana temalarından biri de kürtaj haklarıydı.
Özetle, Roe v Wade'i savunma mücadelesinin birçok cepheden sürdürülmesi gerekir ki başarıya ulaşabilsin.
Sosyalistler de elbette yasal yollardan durdurma çabalarını destekliyor ve desteklemelidir de, çünkü Roe'nun hukukta yer alıp almayacak olması kadınların yaşamları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olacak. Bunu başarmanın en iyi yolu da en etkili toplumsal güçleri harekete geçirmektir. Bu, ilk etapta o merdivenlerde şahit olduğumuz öfke dalgasıdır ama o dalga büyür, herkesin katılımıyla – erkeklerin de – kitlesel eylemlere dönüşür.
Kürtaj hakları savunucuları, önümüzdeki Cumartesi günü ABD genelinde gerçekleştirilecek eylemler için çağrıda bulundu. Bu protestoların ses getirmesi son derece önemlidir.
Kürtaj haklarını korumak için harekete geçen aktivistler, kadınlara çok az şey sunabilen Demokratların ötesine bakmaya başlamalıdır. Nihayetinde asıl mücadelemiz, kürtaj hakkımızı bile savunmak zorunda kaldığımız bu patriyarka düzenini devirme mücadelesidir.
Sarah Bates
(Socialist Worker'dan Tuna Emren çevirdi)
Erkekler Nisan’da en az 29 kadını öldürdü, en az iki kadına tecavüz etti. 2022’nin ilk dört ayında 99 kadın katledildi.
Bianet'ten Evrim Kepenek’in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre:
Nisan’da en az 15 kadının ölümü (Muğla (1), Manisa (1), Kastamonu (1), Mardin (1), Ordu (1), Isparta(1), Zonguldak (1), Maraş (1), Karaman (1), Bursa (1), İstanbul (1), Malatya (1), Aydın (1), Urfa (1), Kocaeli (1), basına şüpheli olarak yansıdı.
Hatay’da bir kadın kendisine sistematik şiddet uygulayan ve işkence eden kocasına karşı meşru müdafaa hakkını kullandı.
Erkekler, Nisan’da Kırıkkale, Mersin, İzmir ve Diyarbakır’da kadınları öldürmekle veya kadınlara zarar vermekle tehdit etti.
Urfa’da Suriyeli bir kadının ölümü basına “faili belirlenmemiş cinayet” olarak yansıdı.
2021-2022: Vahim tablo
2021'in ilk dört ayında erkekler, 108 kadını öldürdü, 37 kadını taciz etti, 49 çocuğu istismar etti, 39 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 256 kadını seks işçiliğine zorladı, en az 253 kadına da şiddet uyguladı, yaraladı. 2021'in ilk dört ayında 74 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak yansırken, erkekler, yılın ilk dört ayında en az yedi çocuğu öldürdü.
2022’nin ilk dört ayında erkekler, 99 kadını öldürdü, 34 kadını taciz etti, 83 çocuğu istismar etti, 238 kadına şiddet uyguladı, 11 kadına tecavüz etti. Erkekler en az 262 kadını seks işçiliğine zorladı. 2022'nin ilk dört ayında 70 kadının ölümü basına "şüpheli" olarak yansırken, erkekler, yılın ilk dört ayında en az dokuz çocuğu öldürdü.
Cinayet
Erkekler, Nisan’da en az 29 kadını öldürdü; geçen yıl bu sayı 17 idi. Ayrıca erkekler, kadınların yanında bulunan en az beş erkeği de öldürdü.
Erkeklerin öldürdüğü kadınlardan biri Azerbaycan, bir kadın da Özbekistan vatandaşıydı. Üç erkek, üç kadını hapishaneden izinli çıkardıktan sonra öldürdü.
Erkekler en az yedi kadını “koruma” veya “uzaklaştırma” kararına rağmen öldürdü.
Erkeklerin 12 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı. Erkekler 12 kadını ayrılmak istediği veya barışmak istemediği için öldürdü. İki kadını velayet, iki kadını miras tartışması sırasında öldüren erkekler, bir kadını da kıskançlık “bahanesi” ile öldürdü.
22 kadını kocası, eski kocası veya sevgilisi öldürdü. Bir kadını oğlu, seks işçisi bir kadını “müşterisi”, beş kadını da damadı, torunu, eniştesi gibi akrabaları öldürdü.
Erkekler, 19 kadını ev içinde, 10 kadını işyeri, ormanlık alan, sokak, hastane gibi ev dışı alanlarda öldürdü.
Erkekler kadınların yarısından fazlasını ateşli silahlarla öldürdü. Erkekler, 23 kadını ateşli silahlarla, dört kadını boğarak, iki kadını da kesici aletle öldürdü.
Çocuğa şiddet - Çocuk cinayeti
Ankara’da bir, İstanbul’da da bir olmak üzere iki çocuğu babası ağır bir şekilde yaraladı. Balıkesir’de bir baba 3 yaşındaki oğlunu öldürdü.
Cinsel saldırı /tecavüz
Basına yansıyan bilgilere göre erkekler, Nisan’da en az iki kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı dokuzdu.
İki kadına da tecavüz eden kim olduğu bilgisi basına yansımadı. Erkekler iki kadına da ev dışındaki alanlarca tecavüz etti.
Taciz
Nisan 2022’de erkekler en az 14 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yılın Nisan ayında sekiz idi.
Erkekler, 11 kadını sözlü ve fiziki yollarla taciz etti. Erkekler üç kadını da fotoğrafını veya videosunu çekerek taciz etti.
Erkekler 14 kadını ev dışı alanlarla taciz etti. Kadınları taciz eden 13 erkeğin yakınlık derecesi basına yansıması.
Çocuk istismarı
Erkekler, Nisan’da en az 18 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı sekiz idi.
En az 12 çocuğu istismar eden 30 erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı. Dört çocuğu öğretmeni, bir çocuğu devlet memuru bir erkek, bir çocuğu da servis şoförü istismar etti.
Erkekler, 18 çocuğu okul, sokak gibi ev dışı alanlarda istismar etti. Erkeklerin istismar ettiği çocuklardan biri Iraklıydı.
Şiddet/yaralama
Erkekler, Nisan’da en az 52 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl, aynı ay bu sayı 68 idi.
Erkeklerin şiddet uyguladığı 12 kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az sekiz kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı. Erkeklerin şiddet uyguladığı kadınlardan biri Fransalıydı.
En az 39 kadını kocası, eski kocası, sevgilisi erkekler yaraladı. Sekiz kadını yaralayan sekiz erkeğin yakınlık derecesi basına yansımazken, beş kadını da baba, abi, torun gibi ailesinden erkekler yaraladı.
Erkeklerin 36 kadına şiddet uygulama “bahanesi” basına yansımazken, erkekler 14 kadına ayrılmak istediği, barışmak istemediği için şiddet uyguladı. Erkekler, dört kadını da kıskandığı için yaraladı.
Erkekler, 41 kadını darp ederek yaralarken, beş kadını ateşli silahlarla, beş kadını da kesici aletle yaraladı. Erkekler bir kadını da yaktı.
Erkekler, 27 kadını kuaför salonu, iş yeri, otobüs, ormanlık alan gibi ev dışı alanlarda, 24 kadını ev içinde yaraladı. Erkekler bir kadına sosyal medyada şiddet uyguladı.
Seks işçiliğine zorlama
Erkekler, Nisan'da en az 38 kadını seks işçiliğine zorladı. Geçen yıl aynı ay bu sayı, 58 idi. Seks işçiliğine zorlanan 5 kadın Türkiye vatandaşı değildi. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da vardı.
Kadın örgütleri, Gezi Davası'nda Mücella Yapıcı, Mine Özerden ve Çiğdem Mater'in hukuksuz bir şekilde ağır cezalara çarptırılmasını protesto etti.
TMMOB'lu kadınların çağrısıyla yapılan basın açıklaması öncesi Bakırköy Kadın Hapishanesi'nde tutulan Gezi tutsaklarına kartpostallar yollandı.
Protestoda sık sık "Her yeri Gezi, her yer direniş", "Mücella Yapıcı onurumuzdur", "Çiğdem Mater onurumuzdur" ve "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganları atıldı.
Kadınlar, Gezi Davası kararlarını ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasını kabul etmiyoruz dedi.
TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu ve Susma Bitsin platformu açıklamalar yaptı. Ardından serbest kürsüye geçildi.
DSİP üyeleri de eyleme katılarak Gezi tutsaklarıyla dayanıştı.