8 Mart'ın ardından: Vardık, varız, var olacağız

8 Mart'ta kadınlar hükümete yanıt verdi

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne "Hükümet istifa" sloganları damgasını vurdu.

Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı

Muğla’da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i katleden Cemal Metin Avcı ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı. Kardeşi Mertcan Avcı ise 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

8 Mart'ın gündemi

6 Şubat’ta meydana gelen ve Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya gibi pek çok şehirde hissedilen deprem hepimizin son zamanlardaki tek gündemi. Depreme uygun şekilde inşa edilmemiş binlerce binanın yıkılması, iktidarın sorumsuzluğu ve uyguladığı yanlış politikalar, hızlı reaksiyon göstermemesi ve devlet kurumlarının organizasyon eksikliği yüzünden on binlerce insan hayatını kaybetti.  Enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin yardımına hızlıca örgütlenen gönüllüler yetişti ve kısıtlı imkanları ile yardım etmeye çalıştı. Göçük altından bulunduğu yerin adresini mesaj atan ve kurtarılmak için yardım isteyen insanların tek seslerini duyurabileceği yer olan Twitter bant daraltma ile yavaşlatıldı. İlk 72 saat oldukça önemli iken, enkaz bölgelerinde büyük çoğunlukla sadece gönüllüler vardı. Ulaşılamayan pek çok köy, ilçe, bina, göçük vardı. Resmi kurumlar çok geç geldiği gibi, organize eksikliği yaşadı ve bu sorun sebebiyle işleri yavaşlattı, ekipman sorunu yaşandı. Deprem alanına gitmiş gönüllü arkadaşlarımızdan duyduklarımızla ve deprem bölgesinden sosyal medyada paylaşım yapan pek çok  gönüllüden ya da depremzededen olayın vahametini öğrendik.  Hepimiz günlerdir haberleri ve sosyal medyayı takip ediyoruz, kimsenin bilmediği bir şey yazmıyorum, sadece yaşananların unutulmaması için tekrar vurguluyorum. Binlerce insanın ölümünün yarattığı öfke silinip gitsin istemiyorum. Öfkemizin, konuyla hiç alakası olmayan kimselere (örneğin Suriyelilere) yönetilmesinin önüne geçmek ve bu ırkçı refleksi engellemek istiyorum. Öfkemiz, ölmemize neden olan gerçek sorumluları hedef alsın istiyorum. Hesap sormak istiyorum. Evlerini ve yakınlarını kaybetmiş binlerce insan 1 ay sonra unutulup gitsin ve kendi hallerine bırakılsın istemiyorum. İstanbul depreminde başka binlerce insan ölmesin diye hemen gerekli adımlar atılsın istiyorum.  Büyük bir yıkım ile sarsılmışken, bir yanda büyük bir dayanışma refleksiyle çok hızlı bir şekilde örgütlenen ve yardım ulaştırmak için canla başla uğraşan insanların varlığına şahit olup umut doluyoruz; bir yandan da LGBTİ+’ların deprem bölgesinde dışlanması, yardım almalarının engellenmesi, evi yıkıldığı için çocuğu ile birlikte eski eşinin evine sığınmak zorunda kalan kadının yüzüne kaynar su dökülmesi, enkazdan kurtarılan bir çocuğun istismara uğraması gibi haberler ile öfkemiz artıyor. Yine her zaman olduğu gibi, depremin yıkıcılığının da en çok kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, göçmenleri vurduğunu gördük. Daha açık olmak adına her birini tek tek açıklamaya çalışacağım. Kadınları örneğin hijyenik ürünlere ulaşım sıkıntısı, hijyenik tuvaletlerin eksiklikleri nedeniyle kadın hastalıkları riski, şiddete ya da istismara açık olmaları gibi sebeplerle etkiliyor; çocukları istismara karşı korumasız olmaları konusunda (pek çok annesini babasını kaybetmiş çocuk olduğunu ya da kayıp olan çocukları hatırlayalım) ya da böylesine travmatik bir şey karşısında yeterli desteği alamamaları konusunda etkiliyor; LGBTİ+’ları kullanmaları gereken ilaçları erişim sıkıntısı, en temel ihtiyaçları olan barınma, karınlarını doyurma, hijyenik tuvalete erişim vs gibi ihtiyaçlarının önüne geçilmeye çalışılması, düşmanca tavırlara maruz kalmaları konusunda etkiliyor; göçmenleri de yine ırkçı reflekslerle suni sebepler yaratmak, yaşananların sorumlusu onlarmış gibi davranılması hayatlarını güvensiz hale sokuyor, yine göçmenler de barınma ya da yemek gibi ihtiyaçlarına erişme sorunu yaşayarak etkileniyor. Yaşanan tüm bu adaletsizliklere karşı çıkmak için, kadınlar ve LGBTİ+'larla  dayanışmak için, çocukların korunmasını güvence altına almak için, deprem bölgesindeki herkesin acil ihtiyaçlarının derhal yerine getirilmesi için, sivil dayanışma faaliyetlerine yapılan baskıların son bulması için, statların ve sokakların özgür olması için, depremi felakete dönüştürenleri göndermek için hep birlikte, sokaklarda yan yana olalım. Özgürlüklerimiz için, hayatlarımız için, adalet için 8 Mart’ta meydanlarda haykıralım. Bizim birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız yok. Her yalnız bırakılışımızda, her felakette yarattığımız dayanışma ruhu ile bunu defalarca kanıtladık. Biz birlikte güçlüyüz ve bunu onlar da çok iyi biliyor.  Dila Ak

LGBTİ+ derneklerinden ortak açıklama: Havle Kadın Derneği yalnız değildir

LGBTİ+ alanında da faaliyet yürüten Havle Kadın Derneği, özellikle son onur yürüyüşünden ve 171 kadın ve LGBTİ+ örgütü tarafından yapılan açıklamadan sonra, nefret söylemlerine ve sosyal medyada linçe maruz kaldı. Dernek, “Ancak bizler bu sessizliğe razı değiliz ve bu sessizliğin sonuçlarını tek başımıza yüklenmek istemiyoruz. Feminist ve LGBTİ+ dostlarımızın ve birçok farklı kurumun desteğini yanımızda hissediyoruz. Birlikte mücadeleye devam edeceğiz. Ancak dayanışmamızı büyütmenin zamanı geldi de geçiyor. Bu konuda hassasiyet gösteren tüm kişi ve kurumlan Havle Kadın Derneği’ne desteğe davet ediyoruz. Tüm kişi ve kurumlardan bu çağrıyı yaygınlaştırmalarını ve ses çıkarmalarını istiyoruz” diyerek dayanışma çağrısında bulundu. LGBTİ+ dernekleri de bu dayanışma çağrısına cevap vererek, Havle Kadın Derneği’yle dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler. Metnin tamamı şöyle: Sesimize ses veren Havle Kadın Derneği’nin sesini kesmek isteyenleri görüyoruz. Buna karşı, Havle’nin “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır” ve “Müslüman LGBTİ+’lar vardır” diyerek direnişini ise çok yakından tanıyoruz. Kurulduğu günden beri yol arkadaşımız olan Havle Kadın Derneği yalnız değildir. Zira, tıpkı Arkadaş’ın dizelerinde dediği gibi “yürek kendini tanır.”  Varoluşu, kimliği, hayatı lanetlenirken yeni pencereler açarak sesini, sözünü duyurmaya çalışan LGBTİ+ örgütleri olarak Havle ile birlikteyiz. Havle’nin sesini ta ötelerden değil, tam da yanıbaşından duyuyoruz, dinliyoruz.  Bütün bu nefret ikliminin bizleri birbirimizden uzaklaştırmasına izin vermeyeceğiz. Havle’nin de dediği gibi, kimseye tek bir doğrunun dikte edilmediği, herkesin kendini korkmadan ve özgürce ifade edebildiği demokratik bir Türkiye için mücadele edeceğiz. Havle Kadın Derneği ne yalnızdır, ne de yanlış! 17 Mayıs Derneği, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği, Genç LGBTİ+ Derneği, HEVİ LGBTİ+ Derneği, Kaos GL Derneği, Kırmızı Şemsiye Derneği, Lambdaistanbul LGBTİ+ Derneği, LİSTAG-LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği, Mersin Yedirenk Derneği, Muamma LGBTİ+ Derneği, Özgür Renkler Derneği, Pembe Hayat Derneği, SPoD, ÜniKuir Derneği.

Sağcılığın hayali ailesi

Türkiye’de iktidar “Aileyi güvence” altına almak için bir yasal değişiklik peşindeyken, İngiltere’de ve dünyanın birçok ülkesinde de yönetenler kadınların ve LGBTİ+’ların özgürlüklerine karşı harekete geçiyor. ABD’de kürtaj hakkını yasaklayan eyaletlere İngiltere’de yeni başbakan Sunak’ın cinsiyetin toplumsal değil biyolojik cinsiyet anlamına geldiğini netleştirmek üzere Eşitlik Yasası’nı gözden geçirmeyi” planlaması ekleniyor.  Sunak’a kötü haber ise İngiltere ve Galler’den geldi. Nüfus sayımında ilk kez LGBTİ+’ların verileri kabul edildi. 1.3 milyondan fazla insan kendisini lezbiyen, gey veya biseksüel olarak tanımladı. “Aileyi koruma” maskesiyle yapılan bu saldırı gerçekten de küresel bir saldırı. İtalya, İsveç, Fransa, ABD, Macaristan, Türkiye gibi aşırı sağın öne çıktığı her yerde LGBTİ+ haklarına yönelik saldırılar ailenin korunması lafzının arkasına saklanıyor. Aşırı sağın asli hedefi göçmenler elbette ama LGBTİ+’lar da uzun bir süredir bu saldırıların hedefinde.  Tıpkı kadınların özgürlük mücadelesi gibi LGBTİ+’ların da özgürlük mücadelesi kapitalizme karşı büyük bir meydan okumanın parçası olarak ele alınmalı. Ne aile ne de cinsel yönelimlere karşı tırmandırılan baskı daima var olan olgulardır. Kadınların ve LGBTİ+’ların üzerindeki baskının yükselişiyle kapitalist çekirdek aile kurumunun sistem içinde oynadığı rolün sürekliliğinin sağlanması arasında doğrudan bir bağlantı var. Kapitalizm değiştikçe ailenin biçimi de değişikliğe uğruyor ama bir özelliği sabit kalıyor: Kadınların ve LGBTİ+’lara yönelik baskının sistem içinde kök salmasının aracı olma özelliği, aynı zamanda kapitalizme topyekun meydan okuyacak bir stratejiye tüm mücadelelerin ihtiyacı olduğunu da gösteriyor. Sadece otoriter sağcı iktidarlardan kurtulmak istemiyoruz, kapitalizmden kurtulmak istiyoruz.

'Kadınların isyanı değiştirecek!'

Kadınlar Birlikte Güçlü platformu, 2023'ü eylemle karşıladı. İstanbul Kadıköy'de buluşan kadınlar, cinayetleri ve şiddeti, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkış kararını protesto etti. Platform adına Sarya Arin ve Cemile Baklacı'nın yaptığı açıklama:   "2022 senesini geride bıraktık. 2022’yle beraber geride bırakmak istediğimiz fakat hatırlayarak güçleneceğimiz pek çok şey oldu. Son üç senedir her yıla Gülistan Doku’nun nerede olduğunu vazgeçmeden sorarak başladık. Neredeyse her sene nafaka hakkımız gasp edilmeye çalışıldı, mücadelemizle engelledik. Her 8 Mart’ta olduğu gibi şehir şehir feminist bir dünya kurmak için sokaklara döküldük. Hakkını arayanların yargılandığı, şiddet faillerinin cezasızlıkla ödüllendirildiği bir sene daha geçti ama biz kadınlar ve LGBTİ+’lar içerideki arkadaşlarımızla dayanışmamızın duvarları aşması için, hapishanelerdeki erkek devlet şiddetinin, hak ihlallerinin son bulması için çabaladık, şiddet failleri ve suç ortaklarını ifşa etmekten, sokaklarda adalet talep etmekten vazgeçmedik.  Pınar Gültekin’in, Şule Çet’in, öldürülen tüm kadınların sorumlularını biliyoruz, erkek şiddetinin hesabını sorduk, soruyoruz. Son üç senedir İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmediğimizi söyledik, bu mücadelemiz bu sene Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar ve LGBTİ+’larla mahkeme salonlarında da devam etti. Failleri aklayan erkek adalet karşısında gerçek adalet sağlanana kadar duruşma salonlarını da, sokakları da, meydanları da terk etmedik, etmiyoruz.  İktidar kadınlara, çocuklara şiddet uygulayanları cezasızlıkla  kollarken Onur yürüyüşlerine saldırmak isteyenlere sokakları gösterdi, RTÜK aracılığıyla LGBTİ+ düşmanlığı resmi kanallarla yaygınlaştırılmak istendi. İnat ve isyan galip geldi. Tüm yasaklara rağmen cinselliğimizden, arzularımızdan, sokaklarda olmaktan vazgeçmedik, her yanı saran nefrete karşı Onur Yürüyüş’ünde beraberdik, eylemlerde kol kolaydık.  Mülteci ve göçmenlere yönelik artan saldırılara, ırkçılığa, şiddete karşı kadın dayanışmamızın sınırları aştığını gösterdik. İran’da Mahsa Amini ile başlayan molla rejimine karşı kadınların isyanı her yeri sardı. İsyanın ateşi, jin jiyan azadi sloganı her yerden yankılandı, birbirimize güç verdi.  Kayyumlarla, kapatma ve tutuklamalarla yüzlerce insan tutsak edilirken kadın katilleri, çocuk istismarcıları cezasızlıkla aklanıyor, salıveriliyor. Erkek devlet şiddetine karşı binlerce kadın olduk, Aysel’i cezaevinden çıkardık. bitmedi, bitmeyecek.. Erkek Adalet yargı ile iktidarın talimatlarıyla hukuksuzca tutulan Şebnem Korur Fincancı, Mücella Yapıcı ve nice yol arkadaşlarımızı alana dek bitmeyecek bu isyan, mücadelemiz artarak devam edecek!  Erkek şiddeti, taciz, tecavüz, cezasızlıkla ödüllendirilirken, infaz yasalarıyla failler salıverilirken, 6284 tedbirleri uygulanmazken, erkek yargı failleri değil katledilen Hatice Kaçmaz’ı ve diğer kadınları sorgularken; erkek şiddetine direnen, kendi adaletini arayan, hayatını savunan kadınlar yıllardır hapsediliyor. Nevin Yıldırım, Hülya Halaçkay ve hayatlarını savunan tüm kadınlar isyanımızdır! Türkiye’nin birçok ilinde 25 Kasım eylemlerinde sözümüzü söyledik, maruz kaldığımız polis şiddetine karşı hep beraber susmadık, polis şiddetinin bir an olsun peşini bırakmadık. Sadece 25 Kasım’da değil, birçok eylemimizi, sözümüzü kriminalize etmeye çalışan polis şiddetine karşı birbirimizden ve mücadelemizden güç aldık ve bu sokakları hiçbir zaman bırakmadık. İnsan hayatlarını bir seçim ve iktidar hesabı haline getirenlere karşı “savaşa hayır” diyerek barışı savunduk. Hep birlikte “bizim de barış içinde yaşama hakkımız var” diyerek bulunduğumuz her yerden barışın sesini yükselttik, yükseltmeye devam edeceğiz. İstismarcıları koruyan aile aklayan bu düzene karşı “erkek, aile, tarikat, cemaat istismar ediyor, devlet istismarcıyı koruyor!” diyerek isyan ettik, ediyoruz. Diyanete, savaşa ayrılan bütçe milyonları bulurken kadınlara ve çocuklara bu bütçeden yoksulluk kaldı. Bütün bir yıl gitgide derinleşen yoksulluğa, ucuz işgücü olmaya, ev içerisinde bitmek bilmeyen, ülkedeki kriz yüzünden her geçen gün daha da üstümüze yıkılan karşılıksız ev işi ve bakım yüküne, esnek ve güvencesiz çalışmaya, sonu gelmeyen zamlara, hayatımızı dar eden barınma krizine tahammülümüz bitti!  Son zamanlarda önümüze gelen anayasa değişikliği teklifi yine şiddet ve istismar dolu aileleri koruyan, heteronormativiteyi dayatan ve lgbti+’lara yönelik nefreti meşrulaştıran, kadınları dindar - dindar olmayan diye ayrıştıran, dini referanslarla yapılan ayrımcı bir tekliftir ve sonuçları bakımından eşitliği değil, ayrımcılığı anayasal güvence altına almaktan başka bir şey değildir. Anayasa değişikliğini onaylayan, destek veren siyasi yapılar kadınlardan ve LGBTİ÷ dan yana değildir! ***** Kadınların İsyanı değiştirecek! Tüm saldırılara sokaklarda cevap veren kadınlar 2023 e isyanı büyüterek geliyor.  2023 öyle sıradan bir yıl da değil, seçimlere doğru giderken AKP-MHP iktidarının ve tek adamın aynı eşitsizlik, aynı sömürü ve şiddetle iktidarını bir kez daha inşa etmesine ne pahasına olursa olsun engel olacağımız yıl! Hayatlarımızın ve haklarımızın seçim masalarında pazarlık konusu haline getirilmesine, yoksulluk, adaletsizlik, eşitsizlikten bıkıp usanmış insanların öfkesini bastırmak için şiddetin dozunun her geçen gün artırılmasına, isyanımızın ve öfkemizin karşısına diktiğiniz cezasızlıkla ödüllendirilmiş erkek şiddetine ve polis şiddetine ne pahasına olursa olsun hep aynı yanıtı vereceğimiz bir yıl! Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz! Hayatın her alanını dar eden tek adam rejimi; haksızlık; hukuksuzluk; bizi esir almaya çalışan umutsuzluk hissi ve daha nicesine baş kaldırıyoruz! Şddetsiz, sömürüsüz, eşit, özgür bir hayat kurana dek bitmeyecek bu isyan dedik. Hayatın her alanında, her yerde eşitlik istiyoruz. İnsanca çalışma koşulları ve ücretlerde eşitlik istiyoruz! Üzerimize yıkılan bakım hizmetlerinin karşılanmasında eşitlik istiyoruz. Heteronormativiteye karşı arzularımızda, aşklarımızda, cinselliğimizde eşitlik istiyoruz.  Çocuk istismarının meşrulaştırılması karşısında her çocuğun güvende, kendi kimliğiyle, özgürce yaşayabileceği toplum istiyoruz.  Biz kadınlar şimdiye kadar sokaklarda, isyanla mücadeleyle kazandığımız haklarımızı alacağımız bir yıla adım atıyoruz. Bu yıl bir kişi daha eksilmediğimiz, serbest bıraktığınız tüm katillerin ve meşrulaştırdığınız erkek şiddetinin hesabını verdiğiniz bir yıl olacak. Bu yıl tüm tutsak kadınları özgürlüklerine kavuşturduğumuz, bu yıl İstanbul Sözleşmesi’nin bir seçim vaadinden fazlası olması için mücadele edeceğimiz bir yıl olacak.  Tüm kadınları, haklarımız, özgürlüğümüz, hayatımız için 2023'te mücadelenin kadın dayanışmasının ve bu kalabalığın bir parçası olmaya çağırıyoruz. Yola çıkarken dediğimiz gibi tek başına olmaz kadınlar birlikte güçlü!"

Cinsiyetçi şiddet Aralık ayında da hayatları karattı

Geçen Aralık ayında en az 19 kadın ve en az üç çocuk erkekler tarafından katledildi. Taciz, tecavüz ve istismar devam etti. bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; Aralık’ta en az 27 kadının ölümü basına "şüpheli” (Burdur (1), Ordu (1), Muğla (1), Sakarya (1), Diyarbakır (1), Bursa (1), Eskişehir (1), Niğde (1), Sinop (1), Antep (1), İstanbul (6), Antalya (2), Sakarya (1), Denizli (1), Bilecik (1), Sivas (1),  Siirt (1), Zonguldak (1), Adana (1), Iğdır (1), Trabzon (1)) olarak yansıdı. Erkekler, en az 65 kadına şiddet uyguladı, en az 29 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, en az 16 kadını taciz etti, Erkekler, basına yansıyan verilere göre en az 6 kadına tecavüz etti.  Ankara’da bir kadının ölümü basına “faili meçhul” olarak yansıdı. Konya’da bir kadın kendisine tecavüz eden kocasını öldürmek zorunda kalarak meşru müdafaa hakkını kullandı. Cinayet Erkekler, Aralık’ta en az 19  kadını öldürdü; geçen yıl da aynı ay bu sayı 34 idi. Erkekler, kadınların yanındaki iki erkeği de öldürdü. Erkeklerin öldürdüğü kadınlardan biri Iraklı biri de Almanyalıydı. Erkekler, en az dört kadını koruma kararına rağmen öldürdü. Erkeklerin 10 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı. Erkekler 7 kadını ayrılmak istediği veya barışmak istemediği için öldürdü. Erkekler iki kadını “kıskandığı” için öldürdü. 16 kadını kocası, eski kocası, sevgilisi erkekler, üç kadını da babası, oğlu ve abisi öldürdü. Erkekler, 10 kadını sokak, park, iş yeri gibi ev dışı alanlardan, sekiz kadını ev içinde öldürdü. Erkeklerin bir kadını nerede öldürdüğü bilgisi basına yansımadı. Erkekler, 11 kadını ateşli silahlarla, beş kadını kesici aletle, bir kadını boğarak bir kadını elektrikle öldürdü. Erkeklerin bir kadını nasıl öldürdüğü basına yansımadı. Çocuk cinayeti  Aralık'ta erkekler en az üç çocuğu öldürdü. Geçen yıl aynı ay da bu sayı üç di. Bir çocuğu zorla evlendirildiği erkek, iki çocuğu babası öldürdü. Erkekler, çocukları ateşli silahlarla öldürdü.  Cinsel Saldırı /Tecavüz Erkekler, Aralık’ta  en az altı kadına tecavüz etti. Geçen yıl aynı ay erkeklerin tecavüz ettiği kadın sayısı yedi idi. Erkekler bir kadına ev içinde, beş kadına da ev dışındaki alanlarda tecavüz etti. Taciz Aralık 2022’de erkekler en az 16 kadını taciz etti. Bu sayı geçen yıl aynı ay, 12 idi. Erkekler, 14 kadını sözlü ve fiziki yollarla taciz etti. Erkekler, en az iki kadını da görüntüsünü çekerek taciz etti. Erkekler 16 kadını da ev dışı alanlarda aciz etti. Beş kadını üniversitede çalışan bir erkek memur, bir kadını devlet memuru, bir kadını da garson taciz etti. Dokuz kadını taciz eden erkeğin kim olduğu bilgisi basına yansımadı. Çocuk İstismarı Erkekler, Aralık’ta en az 29 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti. Geçen yıl aynı ay bu sayı 37 idi. Erkeklerin istismar ettiği iki çocuk Suriye göçmeniydi. Bir çocuk istismarı çocuk hamile kaldığı için açığa çıktı. Erkeklerin istismar ettiği çocuklardan biri zihinsel engelleydi. Erkekler, 26 çocuğu okul, kuran kursu, tarikat evi gibi ev dışı alanlarda, üç çocuğu da ev içinde istismar etti. Bir çocuğu 3 tarikat üyesi ve yöneticisi, bir doktor dört çocuğu, bir çocuğu zorla evlendirildiği erkek ve ailesi, iki çocuğu üvey abisi, beş çocuğu apartman görevlisi, bir çocuğu akrabası, bir çocuğu da iki öğretmeni istismar etti. 14 çocuğu istismar eden 10 erkeğin kim olduğu basına yansımadı. Şiddet / yaralama Erkekler, Aralık’ta 65 kadına şiddet uyguladı. Geçen yıl da aynı ay bu sayı, 61 idi.  Erkeklerin şiddet uyguladığı en az yedi kadın “ağır” hasta olarak hastaneye kaldırıldı. Erkekler en az dokuz kadına “koruma kararını” ihlal ederek şiddet uyguladı. Erkeklerin şiddet uyguladığı kadınlardan biri Suriyeliydi. Erkekler Aralık’ta 4 transa da şiddet uyguladı. En az 40 kadını kocası, sevgilisi erkekler yaraladı. Bir kadını taksi şoförü, iki kadını da akrabaları yaraladı. 22 kadını yaralayan 10 erkeğin yakınlık derecesi basına yansımadı. Erkekler, en az dokuz kadına boşanmak istediği/barışmak istemediği için şiddet uyguladı. Bir kadına “sarhoşsun” diyerek şiddet uygulayan erkekler, bir kadını da “cinsel ilişki teklifini kabul etmediği” için yaraladı. Erkekler iki kadına da “kıskandığı” için şiddet uygula.  Erkeklerin 52 kadına şiddet uygulama “bahanesi“ basına yansımadı. Erkekler, 44 kadını darp ederek, 15 kadını ateşli silahlarla, beş kadını kesici aletlerle yaraladı. Erkekler, bir kadını arabayla ezerek yaraladı.   Erkekler, 47 kadını ev içinde, 17 kadını ormanlık alan, gazino ve sokak gibi ev dışı alanlarda yaraladı. Erkeklerin bir kadını nerede yaraladığı basına yansımadı. Seks işçiliğine zorlama Aralık’ta erkekler en az 56 kadını seks işçiliğine zorladı. Seks işçiliğine zorlananlar arasında çocuklar da vardı. Seks işçiliğine zorlanan 19 kadın Türkiye vatandaşıydı, 37 kadın Türkiye vatandaşı değildi.

Danıştay kararına tepki: İstanbul Sözleşmesi için de 8 Ocak'ta Kadıköy'deyiz!

Danıştay kararı sonucu, Türkiye ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden resmen çıktı. Kadın örgütleri, siyasallaşmış yargın kararına karşı çıkıyor. Kadınlar Birlikte Güçlü: "Bizim için nihai karar değil, kararı tanımıyoruz. İstanbul Sözleşmesi için de 8 Ocak'ta Kadıköy'deyiz!" Eşitlik İçin Kadın Platformu: Kendi yapısı hukuka aykırı DİDDK, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını hukuka uygun bulmuş!! Türkiye taraf olmayabilir ama 6251 sayılı onay Kanunu ve dolayısıyla Sözleşme maddeleri yasa olarak yürürlükte. İç hukuk yolları hala tükenmedi

Halkın tepkisi sonucu çıkan yeni genelge

Kadına ve çocuğa yönelik “cinsel istismar” suçlarının titizlikle araştırılması için genelge yayınlandı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, kadına yönelik şiddet ile çocuklara yönelik özellikle cinsel istismar suçlarına ilişkin soruşturmaların titizlikle yürütülmesi ve bu konulardaki soruşturmaların Adalet Bakanlığı’na bildirilmesine yönelik genelge yayınladı AKP/MHP iktidarının bu adımı atmasına neden olan ve geçtiğimiz haftalarda altı yaşında bir kız çocuğunun “evlendirilmesi” ile gündeme gelen çocuk istismarı ve tecavüzü vakası, başta kadın örgütleri olmak üzere toplumun geneli tarafından büyük bir öfkeyle karşılanmıştı.  Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, Türkiye'de her 10 kadından 4'ünün yaşamının bir döneminde şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor. Buna göre çocuk yaşta evlenenler cinsel, fiziksel, duygusal olmak üzere şiddetin her türüne maruz kalırken, çocukluğunda cinsel istismara uğrayanların oranı yüzde 9'u buluyor. Boşanmış veya ayrı yaşayan kadınların yüzde 75'i ise fiziksel şiddet mağduru. Keza aile içi şiddet, istismar ve tecavüz kurbanı olan çocuklarda da çok vahim bir tablo söz konusu. Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeyi ve bunlarla mücadele etmeyi hedefleyen İstanbul Sözleşmesi bütün itirazlara karşı AKP/MHP iktidarı tarafından yürürlükten kaldırılmış, ardından kadına ve çocuğa yönelik şiddet patlamıştı.

Geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İleri

Bültene kayıt ol