8 Mart'ın gündemi

03.03.2023 - 08:20

6 Şubat’ta meydana gelen ve Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya gibi pek çok şehirde hissedilen deprem hepimizin son zamanlardaki tek gündemi. Depreme uygun şekilde inşa edilmemiş binlerce binanın yıkılması, iktidarın sorumsuzluğu ve uyguladığı yanlış politikalar, hızlı reaksiyon göstermemesi ve devlet kurumlarının organizasyon eksikliği yüzünden on binlerce insan hayatını kaybetti. 

Enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin yardımına hızlıca örgütlenen gönüllüler yetişti ve kısıtlı imkanları ile yardım etmeye çalıştı. Göçük altından bulunduğu yerin adresini mesaj atan ve kurtarılmak için yardım isteyen insanların tek seslerini duyurabileceği yer olan Twitter bant daraltma ile yavaşlatıldı. İlk 72 saat oldukça önemli iken, enkaz bölgelerinde büyük çoğunlukla sadece gönüllüler vardı. Ulaşılamayan pek çok köy, ilçe, bina, göçük vardı. Resmi kurumlar çok geç geldiği gibi, organize eksikliği yaşadı ve bu sorun sebebiyle işleri yavaşlattı, ekipman sorunu yaşandı. Deprem alanına gitmiş gönüllü arkadaşlarımızdan duyduklarımızla ve deprem bölgesinden sosyal medyada paylaşım yapan pek çok  gönüllüden ya da depremzededen olayın vahametini öğrendik. 

Hepimiz günlerdir haberleri ve sosyal medyayı takip ediyoruz, kimsenin bilmediği bir şey yazmıyorum, sadece yaşananların unutulmaması için tekrar vurguluyorum. Binlerce insanın ölümünün yarattığı öfke silinip gitsin istemiyorum. Öfkemizin, konuyla hiç alakası olmayan kimselere (örneğin Suriyelilere) yönetilmesinin önüne geçmek ve bu ırkçı refleksi engellemek istiyorum. Öfkemiz, ölmemize neden olan gerçek sorumluları hedef alsın istiyorum. Hesap sormak istiyorum. Evlerini ve yakınlarını kaybetmiş binlerce insan 1 ay sonra unutulup gitsin ve kendi hallerine bırakılsın istemiyorum. İstanbul depreminde başka binlerce insan ölmesin diye hemen gerekli adımlar atılsın istiyorum. 

Büyük bir yıkım ile sarsılmışken, bir yanda büyük bir dayanışma refleksiyle çok hızlı bir şekilde örgütlenen ve yardım ulaştırmak için canla başla uğraşan insanların varlığına şahit olup umut doluyoruz; bir yandan da LGBTİ+’ların deprem bölgesinde dışlanması, yardım almalarının engellenmesi, evi yıkıldığı için çocuğu ile birlikte eski eşinin evine sığınmak zorunda kalan kadının yüzüne kaynar su dökülmesi, enkazdan kurtarılan bir çocuğun istismara uğraması gibi haberler ile öfkemiz artıyor. Yine her zaman olduğu gibi, depremin yıkıcılığının da en çok kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, göçmenleri vurduğunu gördük. Daha açık olmak adına her birini tek tek açıklamaya çalışacağım. Kadınları örneğin hijyenik ürünlere ulaşım sıkıntısı, hijyenik tuvaletlerin eksiklikleri nedeniyle kadın hastalıkları riski, şiddete ya da istismara açık olmaları gibi sebeplerle etkiliyor; çocukları istismara karşı korumasız olmaları konusunda (pek çok annesini babasını kaybetmiş çocuk olduğunu ya da kayıp olan çocukları hatırlayalım) ya da böylesine travmatik bir şey karşısında yeterli desteği alamamaları konusunda etkiliyor; LGBTİ+’ları kullanmaları gereken ilaçları erişim sıkıntısı, en temel ihtiyaçları olan barınma, karınlarını doyurma, hijyenik tuvalete erişim vs gibi ihtiyaçlarının önüne geçilmeye çalışılması, düşmanca tavırlara maruz kalmaları konusunda etkiliyor; göçmenleri de yine ırkçı reflekslerle suni sebepler yaratmak, yaşananların sorumlusu onlarmış gibi davranılması hayatlarını güvensiz hale sokuyor, yine göçmenler de barınma ya da yemek gibi ihtiyaçlarına erişme sorunu yaşayarak etkileniyor.

Yaşanan tüm bu adaletsizliklere karşı çıkmak için, kadınlar ve LGBTİ+'larla  dayanışmak için, çocukların korunmasını güvence altına almak için, deprem bölgesindeki herkesin acil ihtiyaçlarının derhal yerine getirilmesi için, sivil dayanışma faaliyetlerine yapılan baskıların son bulması için, statların ve sokakların özgür olması için, depremi felakete dönüştürenleri göndermek için hep birlikte, sokaklarda yan yana olalım. Özgürlüklerimiz için, hayatlarımız için, adalet için 8 Mart’ta meydanlarda haykıralım. Bizim birbirimizden başka kimseye ihtiyacımız yok. Her yalnız bırakılışımızda, her felakette yarattığımız dayanışma ruhu ile bunu defalarca kanıtladık. Biz birlikte güçlüyüz ve bunu onlar da çok iyi biliyor. 

Dila Ak



Bültene kayıt ol