Lübnan: İsrail tankları BM üssüne zorla girdi

İsrail devletinin ırkçı vahşeti: 58'i çocuk 197 Filistinli hayatını kaybetti

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine yönelik saldırıları yoğun biçimde devam ediyor. Saldırılarda 10 Mayıs'tan bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı 58'i çocuk, 34'ü kadın olmak üzere 197'ye çıktı. İsrail ordusuna ait savaş uçakları, gece saatlerinde Gazze'nin güney, batı ve kuzey bölgelerinde çok sayıda noktayı bombaladı.  Saldırılar bazı bina ve evlerin yanı sıra cadde ve sokaklarda büyük hasara yol açtı, hedef alınan noktalara yakın bölgelerde elektrik kesintilerinin yaşandı, kanalizasyon, su ve elektrik şebekeleri zarar gördü. İsrail'e ait savaş uçakları, Gazze'nin güneyinde yer alan Refah ve Han Yunus kentlerindeki bazı evleri ve tarım arazilerini de bombaladı. Öte yandan denizde konuşlanan İsrail savaş gemileri de, Gazze sahil şeridine ateş açtı. Gazze Sağlık Bakanlığı acil tıbbi malzeme yardımı istiyor Gazze'deki Sağlık Bakan Yardımcısı Yusuf Ebu Riş, basına yaptığı açıklamada, "İsrail savaş uçakları, sağlık merkezlerini, ambulansları, yetimhaneleri, ibadet alanlarını ve yaralıların tedavisini engellemek amacıyla hastane yollarını hedef aldı" dedi. Saldırılarda iki doktorun da hayatını kaybettiğni açıkladı. Gazzeli yetkili, İsrail'in bununla da yetinmeyip sivil yerleşim alanlarını, arazileri, altyapıyı, basın ofislerini ve hükümet binalarını hedef aldığını dile getirdi. İsrail'in Gazze'ye yönelik abluka ve saldırıları nedeniyle sağlık altyapısının ciddi zarar gördüğü ve acilen tıbbi malzeme yardımının yapılması gerektiği belirtildi. Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, gece yarısından itibaren düzenlenen saldırılar nedeniyle büyük yıkımın oluştuğu Gazze'de morglarda yer kalmadığını açıkladı. Evleri yıkılan ya da bombardıman tehlikesi altında bulunan 40 bin kişinin Gazze'nin daha güvenli bölgelerine göç etmek zorunda kaldığı aktarıldı. Gazetecilere saldırı İsrail polisi Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesinden zorla tahliye edilmek istenen Filistinlilere destek için toplanan kalabalığı görüntülemek isteyen gazetecilere saldırdı. Bir gazeteci gözaltına alındı. 

Fransa’da Filistin'le dayanışma eylemleri, gösteri yasağına rağmen sürüyor

Fransa İçişleri Bakanlığı ülkenin belirli bölgelerinde Filistin’in özgürlüğü için düzenlenecek gösterileri yasaklamıştı. Paris’in de içinde bulunduğu Île-de-France ve Marsilya’nın da içinde bulunduğu Bouches-du-Rhône bölgelerinde yasağa rağmen İsrail’in Filistin’in halkına uyguladığı işkenceyi ve vahşeti protesto etmek isteyen insanlar sokaklara döküldü. Paris’te polis gösterilere müdahale etti ve çatışmalar yaşandı. Göstericiler, polisin saldırısını kurdukları barikatlarla engellemeye çalıştı ve baskıya rağmen Place de la République’te toplandılar ve Filistin için özgürlük istediler. Lyon, Strasbourg, Bordeaux, Lille ve Nimes gibi diğer şehirlerde ise gösteriler yasaklanmadı ve olağan şekilde yapıldı.  Neden yasaklanmış olabilir?  Gösterilerin yasaklanmasının ardında yatan nedenlerden biri de, Fransa devletinin Müslüman vatandaşlarına karşı baskı uygulaması. Geçtiğimiz aylarda meclisteki oylamayla geçirilen Séparatisme, yani Bölücülük yasası özellikle Müslüman toplulukları hedefliyor ve onların birçok dini pratiğini kısıtlıyor. Bu kısıtlamaların arasında, çocuğunu okuldan almak isteyen annelerin başörtüsünün yasaklanması yer alıyor çünkü artık okulların çevresinde başörtüsü takmak yasak. Bu yasayla birlikte birçok cami de bölücülükle suçlanıp kapatıldı. Fransa’da Filistin’i desteklemek için sokağa dökülen grupların başında Müslümanlar geliyor. Açıkça İsrail’i destekleyen Fransa, bir kere daha kendi toplumunda büyük yer kaplayan ve bir gerçeklik olan Müslüman topluluğunun varlığını reddedip bunu şiddetle bastırmak istiyor.  İsrail’in Filistin işgali şu anda ne durumda?  İsrail, geçtiğimiz gün Hamas’ın yöneticilerinin içinde bulunduğu iddiasıyla Katarlı El Cezire medya ofisinin bulunduğu binayı roket atarak imha etti ve birçok sivilin ölümüne sebep oldu.  Roketin atılacağından haberi olmayan ve yan binada yaşayan, Ramazan bayramını kutlamak için bir araya gelen sekiz kişi bu saldırının sonucunda yaşamını yitirdi. Yalnızca beş aylık olan Omar yıkıntıların arasından kurtarıldı. İsrail, ne olursa olsun “gerekli oldukça” saldırılara devam edeceğini açıkladı.

Nakba ve dayanışma: Yüz binlerce kişi Filistin için sokakta

İsrail’in Batı Şeria’daki şiddeti ve Gazze’ye yönelik ölümcül askeri saldırıları üzerine dünyanın dört bir yanında eylemler yapılmaya devam ediliyor. 15 Mayıs Cumartesi günü için yapılan büyük miting çağrıları aynı zamanda Nakba Günü’ne denk geldi. İsrail’in kuruluşu Filistinliler tarafından Nakba yani Büyük Felaket olarak geçiyor. Filistinle dayanışma eylemlerinin en büyüğü 100 bin kişinin katıldığı Londra’da gerçekleşti. Nüfusun büyük çoğunluğunun aşılanmasının ardından pandemi önlemlerini neredeyse tamamen kaldırılmasıyla birlikte Londra ilk büyük gösteriye şahit oldu. Filistin Dayanışma Kampanyası, Savaşı Durdurun Koalisyonu ve Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın yaptığı çağrıyla İsrail Büyükelçiliği önüne yürüyen kitlelere Corbyn de bir konuşma yaparak seslendi. "Evinizin gözünüzün önünde bombalandığını, içerideki ailenize yardım edebilmek için hiçbir şey yapamadığınızı hayal edin.” diyen Corbyn, Gazze ablukasının ve yasa dışı İsrail yerleşimlerinin kaldırılmasını istedi. Londra'nın yanı sıra Birmingham, Coventry, Birston, Cardiff ve Edinburgh gibi kentlerde de eylemler düzenlendi. Paris'te yüzlerce gösterici, İsrail'in Gazze ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları karşısında Filistin'e destek için Barbes Meydanı'nda toplandı. Yürüyüş hem pandemi nedeniyle hem de önceki yıllarda sinagoglara yönelik ırkçı saldırıları nedeniyle mahkeme kararıyla yasaklanmıştı. Eylemcilere bibergazı ve tazyikli suyla saldıran polis çok sayıda göstericiye para cezası kesti. Öte yandan Lyon ve Marseille kentlerinde birkaç yüz kişilik barışçıl gösteriler gerçekleşti.  Madrid'de, çoğu Filistin bayraklarına sarılmış gençlerden oluşan yaklaşık 2 bin 500 kişi, şehir merkezindeki Puerta del Sol meydanına "Bu bir savaş değil, soykırım" sloganlarıyla yürüdü.  Yunanistan’da İsrail Büyükelçiliği’ne yürüyen kalabalıklara da polis müdahale etti.  Irak, Lübnan, Ürdün’de de onbinler Nakba gününde Filistin için yürüdü. İtalya’da sendikalı liman işçileri, İsrail'e silah sevkiyatı için Livorno Limanı'na gelen "Asiatic Island" adlı gemiyi yüklemeyi reddetti. Filistin halkının yanında olduklarını ilan eden otonom sendikanın üyeleri bir de gösteri örgütleyerek dayanışmasını gösterdi. Ancak liman yönetimi gemiyi sendika üyesi olmayan diğer işçilere yükletti ve gemi maalesef yola çıktı.  İsrail’de barış eylemleri Perşembe günü olduğu gibi Cumartesi günü de İsrail’in birçok şehrinde Araplar ve savaş karşıtı Yahudiler sokaklara indi. Arap mahallerinde de binlerce kişi Filistin bayraklarıyla yürüyüşler gerçekleştirdi. Arap ve Yahudi aktivistlerin ortak platformu Standing Together ise 100’den fazla noktada ateşkes ilan edilmesi talebiyle sokaklardaydı.

Trump'tan Biden'a: ABD emperyalizminin korsan devlet İsrail'e desteği değişmiyor

Irkçı İsrail devleti sadece Filistin topraklarını işgal edip halkı katletmiyor, vahşetin dünyaya duyurulmasını da imha ile engellemek istiyor.  ABD Başkanı Joe Biden'in katillere destek açıklamasının ardından, Gazze'deki AP ve El Cezire ofislerinin de bulunduğu 13 katlı bina İsrail ordusu tarafından yerle bir edildi.  Reuters'in haberine göre bina sahibi İsrail hava saldırısı öncesi uyarılmış ve boşaltılmıştı. Binada ailelerin yaşadığı dairelerin yanı sıra avukatlık büroları ve doktor muayehaneleri gibi işyerleri bulunuyordu. Filistin'de yaşanan vahşetin, dünyada büyük öfke yaratması üzerine İsrail devleti haber alma hakkına karşı savaş uçaklarıyla saldırı düzenledi ve bunu savundu. Gerekçesi bu binada Hamas'ın askeri malzemelerinin bulunduğu yalanı. Ölüm sayısı artıyor İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik hava saldırıları sürerken ölü sayısı 145'e yükseldi. Yüzlerce yaralı var. Öte yandan BBC'ye göre Hamas'ın İsrail'e attığı roketler sonucu 8 kişi hayatını kaybetti. Biden katillerin yanında ABD'de Cumhuriyetçi Trump yönetimi, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin ortak kutsal alan olarak gördüğü Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan etmişti. Ardından gelen Biden ise son saldırılarıyla "yeni bir savaş" başlatan Netanyahu yönetimine "İsrail'in kendisini savunduğunu" söyleyerek destek verdi. Sorunun çözümü için bir ABD'li diplomatın bölgeye gittiği gün, İsrail hava saldırıları devam etti ve uluslararası medya kuruluşlarının bulunduğu bina havaya uçuruldu. Okurlarımız için not edelim: ABD, açık farkla dünyanın en büyük silahlı gücü. Ve bu gücü paylaştığı tek devlet olan İsrail, Amerikan teknolojisi sayesinde silah satıcısı devletlerden biri. Sol kanat itiraz ediyor Alexandria Ocasio-Cortez ise, Başkan Joe Biden'ın "İsrail'in kendini savunma hakkı var" sözlerine, "Bu tarafsız bir dil değil, taraf tutan, işgalin tarafını tutan bir dil" karşılığını verdi. Alexandria Ocasio Cortez, Rashida Tlaib, Ilhan Omar, Mark Pocan, Ayanna Presley, Paramila Jayapal gibi isimlerin başını çektiği sol kanat Demokratlar, Biden yönetiminin öldürülen Filistinli çocuklar nedeniyle İsrail’i kınamaması, Filistinlilerin yaşadığı vahşeti ve insan hakkı ihlallerini gündeme getirmemesi nedeniyle ciddi bir biçimde mevcut yönetimi eleştiriyorlar. İsrail’in işlediği insanlık suçlarının videolarını sosyal medyada paylaşarak gündeme getirmeye çalışıyorlar.

Diaspora Yahudilerinden Filistinlilere destek kampanyası

Birçoğu İtalya’da yaşayan genç Yahudi aktivistler, korsan İsrail devletinin son günlerdeki saldırılarına karşı, ABD’nin Irak işgali sırasında savaş karşıtı harekette öne çıkan “Benim adıma değil” sloganını kullanarak bir kampanya başlattılar. Dünyanın birçok yerinde Filistin’le dayanışma eylemleri kitleselleşirken, barış yanlısı Yahudiler de seslerini yükseltiyor. Geçtiğimiz yaz İsrail’in Batı Şeria’daki bazı toprakları ilhakına karşı bir araya gelen İtalya’da yaşayan bir grup Yahudi, son günlerdeki saldırılara karşı bir açıklama yayımladı. Siyonist rejim ile Filistin direnişini eşit güçlermiş gibi ele alan bazı argümanların etkisi görülse de, Filistinlilerin mücadelesine destek anlamı taşıyan, hem islamofobiye hem de antisemitizme karşı çıkan metni önemli buluyoruz. Genç Yahudi aktivistler şunlara karşı “Benim adıma değil” diyorlar: Şeyh Cerrah mahallesindeki tahliyeler ve sonrasında meydana gelen polis baskısı, Mescid-i Aksa’ya karşı son baskılar, İsrail hükümetinin, İsrail’deki ve diasporadaki tüm Yahudiler adına konuşurkenki hak iddiası, İnsanların hayatını önemsemeyen iktidar oyunları (İsrail, Hamas ve Mahmud Abbas arasındaki), Birçok İsrail şehrinde gerçekleşen linçler ve şiddet eylemleri, Gazze’nin bombalanması, Hedef gözetilmeden atılan Hamas füzeleri, Tartışmanın taraftar desteği gibi bir noktaya indirgenmesi, Holokost’un İsrail’i hem eleştirirken hem de desteklerken araçsallaştırılması, İtalya’daki Yahudi toplumunu temsil eden kurumların tek taraflı ve eleştirel olmayan tutumları, Meydanlarda İtalyan Yahudi toplumunun, İtalyan egemen sınıfı, aşırı sağı ve ırkçılarının desteğiyle yapılan gösterileri, Ortadoğu’daki olayları medyanın yansıtışında görülen, ezen ezilen ilişkisini dikkate almayan anlatı, İslamofobik ve antisemit temsilleri içeren tüm konuşmalar ve girişimler Yahudi gençlerden oluşan grup ayrıca şunları ifade ediyor: “Şu anki durum, çok uzun yıllardır devam eden, eşitsizliklerden ve adaletsizliklerden oluşan sistemin zirvesini temsil ediyor: Filistin topraklarını İsrail’in işgali ve Gazze ablukası, Filistin halkının günlük olarak yaşadığı yapısal şiddeti cisimleştiriyor. Filistinlilere karşı ırkçı ve ayrımcı politikaları lanetliyoruz.  Toplumlarımızda her tür dayanışmanın ve seferberliğin gerekli olduğunu biliyoruz, ancak kendimizi zor bir durumda buluyoruz. Anti-siyonizmin antisemitizmle eş anlamlı olmadığını bilsek de, ham bir antisemitizm de gözlemliyoruz. Haklı ve meşru İsrail eleştirilerinin içine boca edilen bu antisemitizm, bazı dayanışma alanlarını inşa etmeyi güçleştiriyor. Her tür baskıya karşı mücadele etmek için bunun içinden çıkmamız gereken bir kördüğüm olduğunu düşünüyoruz.” Bildiriyi imzalayan isimler şöyleydi: Aliza Fiorentino Sara De Benedictis Daniel Damascelli Bruno Montesano Teodore Cohen Micol Meghnagi Michael Blanga-Gubbay Susanna Montesano Michael Hazan Beatrice Hirsch Giorgia Alazraki Bianca Ambrosio Alexander Fishman Tali Dello Strologist Julia Frova Sara Missio Alexander Dayan Ruben Attias Keren Strulovitz Enrico Campelli Jonathan Misrachi Yael Pepe Claudia Pepe Daniel Drawing Sara Buda Dana Portalone Ludovico Treasure Viola Gabbai Edward Gabbai Benjamin Fishman Lorenzo Fo à Alexander Fo à Julius Ambrosius Gaia Fiorentino Joy Arbib Nathan De Peace Habib Joel Hazan Tami Fiano Emanuel Salmoni

'Yerinden etmeleri durdurun, şiddeti durdurun!'

Almanya’daki Die Linke/Sol Parti’nin Öğrenci birimi olan SDS’nin açıklaması. Şeyh Cerrah'taki insanlarla dayanışmaya Dünyanın dört bir yanından gelen Doğu Kudüs'teki yerinden etmelere ve şiddete son verilmesi için yapılan çok sayıdaki çağrıya katılıyoruz. Dayanışmamız Şeyh Cerrah'ta evlerini kaybetme riskiyle yaşayanlarladır. Adaletsizlik içinde yaşayan Filistinlilerin seslerinin duyulmasını istiyoruz. Bu son çatışmalar Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah semtindeki Filistinlilerin evlerinin ellerinden alınmasıyla tetiklendi. "Çatışmayı anlamak için İsrail ve Filistin tarihinde 1970 yılına kadar geri gitmek gerekiyor. O günlerde Yahudilere, Doğu Kudüs'te 1948 savaşında kaybettikleri toprakları geri alma yetkisi tanıyan bir kanun çıkarıldı." diye yazıyor taz gazetesi. İsrailli insan hakları örgütlerinden Ir Amim'in de belirttiği gibi, bu kanun o tarihte aynı şekilde topraklarını kaybeden Filistinlilere de topraklarını geri alma hakkı tanımadığı için ayrımcıdır. Ir Amim'den Aviv Tatarsky'nin açıkladığı gibi, Filistinli İsrailliler mahkemeyi kaybetti, çünkü Yahudilere tanınan hakkın tam tersi olarak hukuk sistemi, onların "biz mülteciyiz, mülklerimizi kaybettik" demelerine imkân vermiyor. Yani evler bu şekilde geri alınabiliyorsa, bu İsrailliler için geçerli olduğu gibi Filistinliler için de geçerli olmalıdır. Kudüs'ün Arap Doğu kısmı, Frankfurter Rundschau gazetesinde belirtildiği gibi genel anlamda Batı kısmıyla eşit düzeyde değil. "Orada yaşayan Filistinliler medeni hakları sınırlandırılmış, tahammül gösterilen kişilerdir". Demokratik bir hukuk devletinde eşit haklar herkes için geçerli olmalıdır. Kısa bir süre önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden bir uzmanın raporunda eleştirdiği gibi, İsrail'deki durum açıkça böyle değil. Bu politika uluslararası alanda giderek daha çok hedefe alınmaktadır. Yalnızca son günlerde, Black Lives Matter ve Fridays for Future hareketlerinin yanı sıra Greta Thunberg de, Şeyh Cerrah'taki olaylara dikkat çektiler ve orada yaşayanlarla dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler. Solcu ve liberal Amerikalı senatörlerden bazıları yerinden etmelerin derhal sona erdirilmesi için güçlü çağrılar yaptılar. ABD'den "Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da hükümetle işbirliğiyle çalışan aşırılıkçı İsraillilerin şiddetine güçlü bir şekilde karşı" pozisyon almasını talep eden Bernie Sanders'ın yanı sıra, Twitter'da, "Şeyh Cerrah'ta yaşayan Filistinlilerle dayanışma gösteren" Alexandria Ocasio-Cortez ve ayrıca Elizabeth Warren yerinden etmelere "iğrenç ve kabul edilemez" diyerek şöyle devam etti: "Bu yerinden etmeler illegaldir ve derhal durdurulmalıdır."  Almanya'daki durum farklı. Filistinli örgütlerin ve aktivistlerin açıklamaları ayrıca İsrail hükümetini eleştirenler ve Yahudi solcuların sesi hâlâ çok az duyuluyor. Buna karşın WELT gazetesi bir "Ramazan İsyanı" diyerek Müslüman karşıtı ve ırkçı ruh halini körüklüyor. Ön plana, mevcut durumun nedeni olmasalar da açıkça kınanması gereken Hamas'ın roket saldırıları çıkarılıyor. Ancak Die Linke'nin (Sol Parti) Federal Meclis Grubu'nun dış politika sözcüsü Gregor Gysi'nin dile getirdiği gibi "Yalnızca Gazze Şeridi'den gelen roketler yok, aynı zamanda Kudüs'te de Filistinlilerin direnişi var. Bu direniş İsrail'in polisiye ve askeri üstünlüğüne karşın, güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Ve Filistinlilere etkili bir biçimde yardım eden hiçbir ülke yok. Bütün bu huzursuzluk Filistinlilerin ümitsizliklerinden besleniyor.”  Sol olarak bizler daima ezilenlerin yanındayız. Kimi hedefe alıyor olursa olsun biz her türlü ırkçılığa karşı mücadele ederiz. Herkes için adalet ve barış içinde iyi bir yaşam istiyoruz. Bu nedenle yerinden etmelerin ve yeni yerleşim yeri yapımlarının derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Ateşkes çağrısı yapıyoruz. Çünkü tırmanan gerginliğin kurbanları bölgedeki tüm halklardır. Ayrımcı ve ırkçı kanunların kaldırılmasını talep ediyoruz. Ve barış ve adalet için İsrail'de ve Filistin'de mücadele edenlere destek olmaya çağırıyoruz. Sessiz kalmayarak, kendimizi konumlandırıyoruz: Filistin Konuşuyor, Migrantifa-Grupları, Migrantifa-Berlin/NRW ve de Orta Doğu’da Adil Barış için Yahudi Sesi gibi gruplarla eylemler yaparak, işlerini destekleyerek. Almancadan Çeviren: Z.Soner Dinç

Dünyada Filistin'le dayanışma eylemleri: Irkçılık karşıtları, sosyalistler, barış yanlıları sokakta

İsrail'in Gazze ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları sürüyor. İsrail’in saldırıları nedeniyle ölenlerin sayısı 100’ü aşarken dünyanın birçok ülkesinde Filistinle dayanışma eylemleri gerçekleşiyor. Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki Mar İlyas Mülteci Kampı'nda toplanan Filistinli mülteciler, İsrail’e karşı sokağa indi. Suriye rejiminin neredeyse dümdüz ettiği İdlib’in Eriha ilçesinde de Filistinle dayanışma eylemleri gerçekleşti. ABD'nin New York ve Washington şehirlerinde binlerce kişi yürüyüş gerçekleştirirken Alexandra Occasio-Cortez ve Bernie Sanders, Biden’ın İsrail’e yaptırım uygulamasını talep ettiler. Ancak Biden yöntemi değil yaptırım uygulamak BM Güvenlik Konseyi’nde önerilen İsrail’e yönelik ateşkes açıklamasını veto etti. Daha da ilginç olarak 11 Mayıs’ta çıkan bir haberde Biden yönetiminin yurt dışı yardım bütçesinde İsrail’e askeri harcamaları için yıllık 3,8 milyar dolar destek vereceği, aynı bütçe paketinde gelişmekte olan dünyaya iklim değişimiyle mücadele için 2,5 milyar dolar vereceği ortaya çıkmıştı.  İngiltere’de de Londra’da 10 bin kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlendi. Savaş karşıtları Birleşik Krallığın İsrail’e verdiği desteği kesmesini istediler. Mitingte İşçi Partisi’nin eski başkanı Jeremy Corbyn, Savaş Karşıtı Koalisyon kurucularından Lindsey German ve Ulusal Eğitim Sendikası Genel Sekreteri Kevin Courtney konuşma yaptılar. Londra’dan başka Brighton, Sheffield, Cambridge, Leicester, Chesterfield gibi şehirlerde de binlerce kişi sokaktaydı. Londra’daki eylemde Cumartesi günü için büyük bir gösteri çağrısı yapıldı. Paris’te yapılmak istenen gösteriye polis pandemi gerekçesiyle saldırarak dağıttı. Bunun üzerine Cumartesi günü için büyük eylem çağrısı yapıldı ancak Fransa hükümeti, eylemlerin pandemi nedeniyle yasaklandığını duyurdu. İsrail’de de savaş karşıtları sokakta Filistin için yapılan eylemlerin en önemlisi ise İsrail’de gerçekleşti. Başkent Tel Aviv’de Arap ve Yahudi grupların birlikte düzenledikleri eylemde ortak bir açıklama okundu. İsrail’de solu yeniden ayağa kaldırmak amacıyla Arap ve Yahudilerin birlikte mücadelesini savunan Standing Together hareketi 25’ten fazla yerde yüzlerce kişiyi biraraya getirerek İsrail’in saldırganlığını protesto etti.  İsrail Komünist Partisi (Maki) ve Demokratik Görüş ve Eşitlik Partisi (Hadaş) İsrail’in Doğu Kudüs’teki ayrımcı uygulamalarına karşı açıklama yaptılar. Aşırı sağcılar saldırıyor İsrail’de gerçekleşen savaş karşıtı eylemlere rağmen aşırı sağcıların eylemleri de sürüyor. Haaretz yazarı Louis Fishman twitter’dan yaptığı paylaşımda İsrailli aşırı sağcı paramiliterlerin Bat Yam kentinde Araplara ait işyerlerine saldırarak zarar verdiklerini yazdı. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda aşırı sağcılar Arap olduğundan şüphelendikleri bir kişiyi arabadan indirerek öldüresiye dövüyorlardı.  Bat Yam’daki olaylardan bir gün sonra, İsrail devletinin yalan haberlerini ifşa eden İsrail merkezli Fake Reporter hesabı, uzun süredir whatsapp ve diğer sosyal medya gruplarında takip ettiği İsrailli aşırı sağcıların yazışmalarını yayınladı. Yazışmalarda aşırı sağcılar Araplara ait işyerlerini ve silah fotoğrafları paylaşıyor. Ramla, Lod, Bat Yam, Afula, Haifa, Tiberias, Kudüs ve Beersheba’da organize olan grupların saldırı hazırlığında olduğu görülüyor. Bu yazışmaların büyük bir tehlike içermesi sebebiyle yayınladığını söyleyen Fake Reporter, buna rağmen hiç kimsenin gözaltına alınmadığını duyurdu.

İşgal güçleri Gazze'ye saldırıyor, Filistinliler bütün bölgelerde direniyor

İsrail’in günlerdir süren saldırılarına rağmen Filistinlilerin işgal güçlerine direnişi sürüyor. Batı Kudüs’teki bir halk pazarında İsrailli çeteler Filistin sokaklarında “Araplara ölüm” sloganlarıyla geziyor, insanlara saldırıyorlar. Medya ve siyasetçiler ise durumu tam tersiymiş gibi yansıtmaya çalışıyor; Lydd şehrinin belediye başkanı, Filistinlilerin protesto eylemlerini “pogroma” benzetti! Oysa iki İsrailli sivil toplum örgütü, Whatsapp ve Telegram’da aşırı sağcıların Araplara yönelik katliam planlayan yazışmalarını ortaya çıkarmıştı. Polis bunlarla ilgili hiçbir şey yapmadı. İşgalci İsrail devleti dün de Gazze’ye havadan saldırılar düzenlemeye devam etti. İsrail askerlerinin kara harekâtı başlattığı haberi ise daha sonradan yalanlandı. Gazze’den gelen bilgilere göre, İsrail'in saldırılarında 10 Mayıs'tan bu yana 31'i çocuk, 19’u kadın olmak üzere 119 kişi hayatını kaybetti. Yaralıların sayısı ise 621. Savunma Bakanı Benny Gantz, 2014’te 2 bin 200’den fazla kişinin öldürüldüğü saldırıdan daha büyük bir yıkımı planladıklarını açıklamıştı. Ocasio-Cortez’den Biden’a eleştiri ABD’de özellikle New York’ta yapılan Filistin’le dayanışma eylemlerinin kitleselliği dikkat çekerken, Başkan Joe Biden “İsrail’in kendini savunma hakkı var” diyerek siyonist rejimi desteklemişti. Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Alexandria Ocasio-Cortez, bunun “işgalin tarafını tutan bir dil” olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), ABD’nin bugün yapılması planlanan toplantıya itirazlarının ardından, İsrail ile Filistin arasında giderek artan gerilimi ve Gazze'ye dönük saldırıları görüşmek için pazar günü toplanma kararı aldı. Her yerde gösteriler Son günlerde İsrail’e karşı gösteriler, Batı Şeria ve Doğu Kudüs dışındaki bölgelere de yayılmış durumda. İsrail’in resmi sınırlarının içindeki bölgelerde de birçok yerde eylemler oluyor ve Lydd, Nazareth, Haifa, Umm al-Fahm ve Jaffa gibi kentlerdeki protestolara polisler saldırıyor.  Bu bölgelerdeki Filistinliler “Arap İsrailliler” olarak tanımlanıyordu ve diğer bölgelerdeki Filistinlilerden farklı olarak İsrail içinde “haklara” sahip sadık yurttaşlar oldukları iddia ediliyordu. Fakat aslında bu gruplar da 1948’te topraklarından sökülüp atılan Filistinlilerin arasından kurtulmayı başarabilmiş kişiler ve İsrail’in içerisinde de birçok ayrımcılığa uğruyorlar. Arapların okullarına çok daha az bütçe ayrılıyor, yaşadıkları bölgelerin ekonomik olarak gelişmesine izin verilmiyor, nüfus her zaman belirli bir oranın altında tutuluyor ve barınmayla ilgili sürekli olarak sorunlar yaşıyorlar.

Dayanışmanın gücü: İskoçya’da polis mültecileri sınır dışı edemedi

Glasgow’un Pollokshields bölgesine polis ekipleri baskın yaptı, iki Hindistan göçmeni sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındı. Halkın sokağa çıkması ve 7 saat süren eylemler sonucu, devlet kararından geri adım attı, göçmenler serbest bırakıldı. Irkçılık karşıtı aktivistler ve yerel halk, mahallede bir zafer yürüyüşü düzenledi. Serbest bırakılan göçmenlerden Lakhvir Singh, “Bizi destekleyen herkese çok teşekkür ediyoruz. Habersizce baskın yapıldı ve polis minibüsüne bindirildik. Kaderim beni, insanların birbirine bu kadar bağlı olduğu buraya getirdiği için mutluyum. İçlerinden birine bir şey olduğunda hemen sokağa çıktılar” dedi. Perşembe günü sabah 10’dan itibaren, yerel dayanışma ağı, Göçmenlik Yürütme Timi’nin minibüsünün etrafını çevirdi. Bir kişi, 8 saat boyunca minibüsün hareket etmesini engelleyecek şekilde yere yattı. Bunun üzerine takviye polis güçleri olay yerine geldi. Ancak dayanışma gösteren insan sayısı da saatler geçtikçe arttı. Minibüsü kuşatanlar “Buralar bizim mahallelerimiz”, “Onları serbest bırakın” sloganları attılar. Glasgow Stand Up to Racism inisiyatifinden (Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk) Ruby Hirsch, “Bu şehirde, halkın sokağa çıkarak baskınları durdurması geleneğine sahibiz ve daha önce bu insanlık dışı uygulamayı mağlup ettik. Bayram günü yerel halktan bu kadar çok kişinin buraya geldiğini görmek ilham verici. İçişleri Bakanlığı’nın ve İskoç polisinin yanına bunu kâr bırakmayacağız” dedi.  (Video) Mültecilerin serbest bırakılma anı: (Video) Mahallede düzenlenen zafer yürüyüşü:

Geri 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 İleri

Bültene kayıt ol