'Suriye halkının omuzlarından devasa bir yük kalktı'

'Yerinden etmeleri durdurun, şiddeti durdurun!'

Almanya’daki Die Linke/Sol Parti’nin Öğrenci birimi olan SDS’nin açıklaması. Şeyh Cerrah'taki insanlarla dayanışmaya Dünyanın dört bir yanından gelen Doğu Kudüs'teki yerinden etmelere ve şiddete son verilmesi için yapılan çok sayıdaki çağrıya katılıyoruz. Dayanışmamız Şeyh Cerrah'ta evlerini kaybetme riskiyle yaşayanlarladır. Adaletsizlik içinde yaşayan Filistinlilerin seslerinin duyulmasını istiyoruz. Bu son çatışmalar Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah semtindeki Filistinlilerin evlerinin ellerinden alınmasıyla tetiklendi. "Çatışmayı anlamak için İsrail ve Filistin tarihinde 1970 yılına kadar geri gitmek gerekiyor. O günlerde Yahudilere, Doğu Kudüs'te 1948 savaşında kaybettikleri toprakları geri alma yetkisi tanıyan bir kanun çıkarıldı." diye yazıyor taz gazetesi. İsrailli insan hakları örgütlerinden Ir Amim'in de belirttiği gibi, bu kanun o tarihte aynı şekilde topraklarını kaybeden Filistinlilere de topraklarını geri alma hakkı tanımadığı için ayrımcıdır. Ir Amim'den Aviv Tatarsky'nin açıkladığı gibi, Filistinli İsrailliler mahkemeyi kaybetti, çünkü Yahudilere tanınan hakkın tam tersi olarak hukuk sistemi, onların "biz mülteciyiz, mülklerimizi kaybettik" demelerine imkân vermiyor. Yani evler bu şekilde geri alınabiliyorsa, bu İsrailliler için geçerli olduğu gibi Filistinliler için de geçerli olmalıdır. Kudüs'ün Arap Doğu kısmı, Frankfurter Rundschau gazetesinde belirtildiği gibi genel anlamda Batı kısmıyla eşit düzeyde değil. "Orada yaşayan Filistinliler medeni hakları sınırlandırılmış, tahammül gösterilen kişilerdir". Demokratik bir hukuk devletinde eşit haklar herkes için geçerli olmalıdır. Kısa bir süre önce İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden bir uzmanın raporunda eleştirdiği gibi, İsrail'deki durum açıkça böyle değil. Bu politika uluslararası alanda giderek daha çok hedefe alınmaktadır. Yalnızca son günlerde, Black Lives Matter ve Fridays for Future hareketlerinin yanı sıra Greta Thunberg de, Şeyh Cerrah'taki olaylara dikkat çektiler ve orada yaşayanlarla dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler. Solcu ve liberal Amerikalı senatörlerden bazıları yerinden etmelerin derhal sona erdirilmesi için güçlü çağrılar yaptılar. ABD'den "Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da hükümetle işbirliğiyle çalışan aşırılıkçı İsraillilerin şiddetine güçlü bir şekilde karşı" pozisyon almasını talep eden Bernie Sanders'ın yanı sıra, Twitter'da, "Şeyh Cerrah'ta yaşayan Filistinlilerle dayanışma gösteren" Alexandria Ocasio-Cortez ve ayrıca Elizabeth Warren yerinden etmelere "iğrenç ve kabul edilemez" diyerek şöyle devam etti: "Bu yerinden etmeler illegaldir ve derhal durdurulmalıdır."  Almanya'daki durum farklı. Filistinli örgütlerin ve aktivistlerin açıklamaları ayrıca İsrail hükümetini eleştirenler ve Yahudi solcuların sesi hâlâ çok az duyuluyor. Buna karşın WELT gazetesi bir "Ramazan İsyanı" diyerek Müslüman karşıtı ve ırkçı ruh halini körüklüyor. Ön plana, mevcut durumun nedeni olmasalar da açıkça kınanması gereken Hamas'ın roket saldırıları çıkarılıyor. Ancak Die Linke'nin (Sol Parti) Federal Meclis Grubu'nun dış politika sözcüsü Gregor Gysi'nin dile getirdiği gibi "Yalnızca Gazze Şeridi'den gelen roketler yok, aynı zamanda Kudüs'te de Filistinlilerin direnişi var. Bu direniş İsrail'in polisiye ve askeri üstünlüğüne karşın, güçsüzlüğünden kaynaklanmaktadır. Ve Filistinlilere etkili bir biçimde yardım eden hiçbir ülke yok. Bütün bu huzursuzluk Filistinlilerin ümitsizliklerinden besleniyor.”  Sol olarak bizler daima ezilenlerin yanındayız. Kimi hedefe alıyor olursa olsun biz her türlü ırkçılığa karşı mücadele ederiz. Herkes için adalet ve barış içinde iyi bir yaşam istiyoruz. Bu nedenle yerinden etmelerin ve yeni yerleşim yeri yapımlarının derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Ateşkes çağrısı yapıyoruz. Çünkü tırmanan gerginliğin kurbanları bölgedeki tüm halklardır. Ayrımcı ve ırkçı kanunların kaldırılmasını talep ediyoruz. Ve barış ve adalet için İsrail'de ve Filistin'de mücadele edenlere destek olmaya çağırıyoruz. Sessiz kalmayarak, kendimizi konumlandırıyoruz: Filistin Konuşuyor, Migrantifa-Grupları, Migrantifa-Berlin/NRW ve de Orta Doğu’da Adil Barış için Yahudi Sesi gibi gruplarla eylemler yaparak, işlerini destekleyerek. Almancadan Çeviren: Z.Soner Dinç

Dünyada Filistin'le dayanışma eylemleri: Irkçılık karşıtları, sosyalistler, barış yanlıları sokakta

İsrail'in Gazze ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları sürüyor. İsrail’in saldırıları nedeniyle ölenlerin sayısı 100’ü aşarken dünyanın birçok ülkesinde Filistinle dayanışma eylemleri gerçekleşiyor. Lübnan'ın başkenti Beyrut'taki Mar İlyas Mülteci Kampı'nda toplanan Filistinli mülteciler, İsrail’e karşı sokağa indi. Suriye rejiminin neredeyse dümdüz ettiği İdlib’in Eriha ilçesinde de Filistinle dayanışma eylemleri gerçekleşti. ABD'nin New York ve Washington şehirlerinde binlerce kişi yürüyüş gerçekleştirirken Alexandra Occasio-Cortez ve Bernie Sanders, Biden’ın İsrail’e yaptırım uygulamasını talep ettiler. Ancak Biden yöntemi değil yaptırım uygulamak BM Güvenlik Konseyi’nde önerilen İsrail’e yönelik ateşkes açıklamasını veto etti. Daha da ilginç olarak 11 Mayıs’ta çıkan bir haberde Biden yönetiminin yurt dışı yardım bütçesinde İsrail’e askeri harcamaları için yıllık 3,8 milyar dolar destek vereceği, aynı bütçe paketinde gelişmekte olan dünyaya iklim değişimiyle mücadele için 2,5 milyar dolar vereceği ortaya çıkmıştı.  İngiltere’de de Londra’da 10 bin kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlendi. Savaş karşıtları Birleşik Krallığın İsrail’e verdiği desteği kesmesini istediler. Mitingte İşçi Partisi’nin eski başkanı Jeremy Corbyn, Savaş Karşıtı Koalisyon kurucularından Lindsey German ve Ulusal Eğitim Sendikası Genel Sekreteri Kevin Courtney konuşma yaptılar. Londra’dan başka Brighton, Sheffield, Cambridge, Leicester, Chesterfield gibi şehirlerde de binlerce kişi sokaktaydı. Londra’daki eylemde Cumartesi günü için büyük bir gösteri çağrısı yapıldı. Paris’te yapılmak istenen gösteriye polis pandemi gerekçesiyle saldırarak dağıttı. Bunun üzerine Cumartesi günü için büyük eylem çağrısı yapıldı ancak Fransa hükümeti, eylemlerin pandemi nedeniyle yasaklandığını duyurdu. İsrail’de de savaş karşıtları sokakta Filistin için yapılan eylemlerin en önemlisi ise İsrail’de gerçekleşti. Başkent Tel Aviv’de Arap ve Yahudi grupların birlikte düzenledikleri eylemde ortak bir açıklama okundu. İsrail’de solu yeniden ayağa kaldırmak amacıyla Arap ve Yahudilerin birlikte mücadelesini savunan Standing Together hareketi 25’ten fazla yerde yüzlerce kişiyi biraraya getirerek İsrail’in saldırganlığını protesto etti.  İsrail Komünist Partisi (Maki) ve Demokratik Görüş ve Eşitlik Partisi (Hadaş) İsrail’in Doğu Kudüs’teki ayrımcı uygulamalarına karşı açıklama yaptılar. Aşırı sağcılar saldırıyor İsrail’de gerçekleşen savaş karşıtı eylemlere rağmen aşırı sağcıların eylemleri de sürüyor. Haaretz yazarı Louis Fishman twitter’dan yaptığı paylaşımda İsrailli aşırı sağcı paramiliterlerin Bat Yam kentinde Araplara ait işyerlerine saldırarak zarar verdiklerini yazdı. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda aşırı sağcılar Arap olduğundan şüphelendikleri bir kişiyi arabadan indirerek öldüresiye dövüyorlardı.  Bat Yam’daki olaylardan bir gün sonra, İsrail devletinin yalan haberlerini ifşa eden İsrail merkezli Fake Reporter hesabı, uzun süredir whatsapp ve diğer sosyal medya gruplarında takip ettiği İsrailli aşırı sağcıların yazışmalarını yayınladı. Yazışmalarda aşırı sağcılar Araplara ait işyerlerini ve silah fotoğrafları paylaşıyor. Ramla, Lod, Bat Yam, Afula, Haifa, Tiberias, Kudüs ve Beersheba’da organize olan grupların saldırı hazırlığında olduğu görülüyor. Bu yazışmaların büyük bir tehlike içermesi sebebiyle yayınladığını söyleyen Fake Reporter, buna rağmen hiç kimsenin gözaltına alınmadığını duyurdu.

İşgal güçleri Gazze'ye saldırıyor, Filistinliler bütün bölgelerde direniyor

İsrail’in günlerdir süren saldırılarına rağmen Filistinlilerin işgal güçlerine direnişi sürüyor. Batı Kudüs’teki bir halk pazarında İsrailli çeteler Filistin sokaklarında “Araplara ölüm” sloganlarıyla geziyor, insanlara saldırıyorlar. Medya ve siyasetçiler ise durumu tam tersiymiş gibi yansıtmaya çalışıyor; Lydd şehrinin belediye başkanı, Filistinlilerin protesto eylemlerini “pogroma” benzetti! Oysa iki İsrailli sivil toplum örgütü, Whatsapp ve Telegram’da aşırı sağcıların Araplara yönelik katliam planlayan yazışmalarını ortaya çıkarmıştı. Polis bunlarla ilgili hiçbir şey yapmadı. İşgalci İsrail devleti dün de Gazze’ye havadan saldırılar düzenlemeye devam etti. İsrail askerlerinin kara harekâtı başlattığı haberi ise daha sonradan yalanlandı. Gazze’den gelen bilgilere göre, İsrail'in saldırılarında 10 Mayıs'tan bu yana 31'i çocuk, 19’u kadın olmak üzere 119 kişi hayatını kaybetti. Yaralıların sayısı ise 621. Savunma Bakanı Benny Gantz, 2014’te 2 bin 200’den fazla kişinin öldürüldüğü saldırıdan daha büyük bir yıkımı planladıklarını açıklamıştı. Ocasio-Cortez’den Biden’a eleştiri ABD’de özellikle New York’ta yapılan Filistin’le dayanışma eylemlerinin kitleselliği dikkat çekerken, Başkan Joe Biden “İsrail’in kendini savunma hakkı var” diyerek siyonist rejimi desteklemişti. Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Alexandria Ocasio-Cortez, bunun “işgalin tarafını tutan bir dil” olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), ABD’nin bugün yapılması planlanan toplantıya itirazlarının ardından, İsrail ile Filistin arasında giderek artan gerilimi ve Gazze'ye dönük saldırıları görüşmek için pazar günü toplanma kararı aldı. Her yerde gösteriler Son günlerde İsrail’e karşı gösteriler, Batı Şeria ve Doğu Kudüs dışındaki bölgelere de yayılmış durumda. İsrail’in resmi sınırlarının içindeki bölgelerde de birçok yerde eylemler oluyor ve Lydd, Nazareth, Haifa, Umm al-Fahm ve Jaffa gibi kentlerdeki protestolara polisler saldırıyor.  Bu bölgelerdeki Filistinliler “Arap İsrailliler” olarak tanımlanıyordu ve diğer bölgelerdeki Filistinlilerden farklı olarak İsrail içinde “haklara” sahip sadık yurttaşlar oldukları iddia ediliyordu. Fakat aslında bu gruplar da 1948’te topraklarından sökülüp atılan Filistinlilerin arasından kurtulmayı başarabilmiş kişiler ve İsrail’in içerisinde de birçok ayrımcılığa uğruyorlar. Arapların okullarına çok daha az bütçe ayrılıyor, yaşadıkları bölgelerin ekonomik olarak gelişmesine izin verilmiyor, nüfus her zaman belirli bir oranın altında tutuluyor ve barınmayla ilgili sürekli olarak sorunlar yaşıyorlar.

Dayanışmanın gücü: İskoçya’da polis mültecileri sınır dışı edemedi

Glasgow’un Pollokshields bölgesine polis ekipleri baskın yaptı, iki Hindistan göçmeni sınır dışı edilmek üzere gözaltına alındı. Halkın sokağa çıkması ve 7 saat süren eylemler sonucu, devlet kararından geri adım attı, göçmenler serbest bırakıldı. Irkçılık karşıtı aktivistler ve yerel halk, mahallede bir zafer yürüyüşü düzenledi. Serbest bırakılan göçmenlerden Lakhvir Singh, “Bizi destekleyen herkese çok teşekkür ediyoruz. Habersizce baskın yapıldı ve polis minibüsüne bindirildik. Kaderim beni, insanların birbirine bu kadar bağlı olduğu buraya getirdiği için mutluyum. İçlerinden birine bir şey olduğunda hemen sokağa çıktılar” dedi. Perşembe günü sabah 10’dan itibaren, yerel dayanışma ağı, Göçmenlik Yürütme Timi’nin minibüsünün etrafını çevirdi. Bir kişi, 8 saat boyunca minibüsün hareket etmesini engelleyecek şekilde yere yattı. Bunun üzerine takviye polis güçleri olay yerine geldi. Ancak dayanışma gösteren insan sayısı da saatler geçtikçe arttı. Minibüsü kuşatanlar “Buralar bizim mahallelerimiz”, “Onları serbest bırakın” sloganları attılar. Glasgow Stand Up to Racism inisiyatifinden (Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk) Ruby Hirsch, “Bu şehirde, halkın sokağa çıkarak baskınları durdurması geleneğine sahibiz ve daha önce bu insanlık dışı uygulamayı mağlup ettik. Bayram günü yerel halktan bu kadar çok kişinin buraya geldiğini görmek ilham verici. İçişleri Bakanlığı’nın ve İskoç polisinin yanına bunu kâr bırakmayacağız” dedi.  (Video) Mültecilerin serbest bırakılma anı: (Video) Mahallede düzenlenen zafer yürüyüşü:

İsrail devletinin vahşeti devam ediyor: Filistin'e özgürlük!

Doğu Kudüs’ün İsrail tarafından işgalinin yıl dönümünde, İsrail polisinin Mescid-i Aksa’da nöbet tutan Filistinlilere göz yaşartıcı bomba, plastik mermi ve ses bombalarıyla yaptığı saldırıyla başlayan İsrail’in devlet terörü ve Filistinlilerin direnişi sürüyor. 7 Mayıs’ta başlayan İsrail güvenlik güçlerinin Filistinli sivillere karşı giriştiği vahşi saldırılar dün de kesintisiz biçimde sürdü. Doğu Kudüs’teki İsrail saldırılarında yüzlerce sivilin yaralandığı belirtiliyor. Yüz binden fazla Filistinli, Ramazan Bayramı namazını Mescid-i Aksa'da kıldı.  İsrail'in Gazze'ye saldırılarında yaşamını yitirenlerin sayısı 83'e yükseldi İsrail uçakları, Gazze’nin Beyt Lahiya bölgesindeki Şeyh Zayid kenti çevresini havadan bombardımana tuttu, saldırıda bölgedeki pek çok bina yıkıldı. İsrail'in Şeyh Zayid kentine gerçekleştirdiği saldırılarda yıkılan bir evin enkazında 2 Filistinlinin cansız bedenine ulaşıldı. Sivil savunma ekipleri, enkazdan çok sayıda kişiyi yaralı olarak çıkardı. İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda 11 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle yaşamını yitirenlerin sayısı 83'e yükseldi, yaralı sayısı 400'ü aştı. Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, İsrail askerlerinin Batı Şeria'nın pek çok kentinde Filistinlilere gerçek ve plastik merminin yanı sıra göz yaşartıcı gazla gerçekleştirdiği müdahalelerde yaşamını yitirenlerin sayısı 3'e, yaralananların sayısı ise 51'e yükseldi. İsrail, Gazze’ye kara harekâtı planlıyor İsrail Ordusu sözcüsü Jonathan Conricus, bugün yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne kara harekâtı hazırlıklarını sürdürdüğünü söyledi. Conricus son çatışmaların başlangıcından bu yana İsrail'e Gazze Şeridi'nden 1600 roket atıldığını, İsrail'in Demir Kubbe füze savunma sisteminin yaklaşık yüzde 90'lık bir etkinlik gösterdiğini, Gazze'deki 600 hedefin vurulduğunu söyledi. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile görüşen ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in saldırılarını savundu.

Kolombiya’da kitle gösterileri nereye gidiyor?

Kolombiya yaklaşık iki haftadır yüz binlerin eylemleriyle sarsılıyor. Ekonomik taleplerle başlayan grev ve gösteriler hızla politik taleplere de evrilmiş durumda.  Telesur kanalının haberine göre, eylemlerin başladığı 28 Nisan’dan bu yana polis tarafından gerçekleştirilen 1.773 şiddet olayı, 37 ölüm, 359 kayıp ve 11 cinsel saldırı yaşandı.  Her şey iktidardaki sağcı Ivan Duque hükümetinin, salgın koşullarında kötüye giden ekonomiyi toparlamak için “Sürdürülebilir Dayanışma Yasası” tasarısını Kongreye sunmasıyla başladı. Aslında bir vergi yasası olan tasarıda KDV’nin yükseltilmesi ve vergi tabanının genişletilmesi yer alıyor. Yasaya karşı kurulan ve yedi sendikanın birleşmesiyle oluşturulan Ulusal Grev Komitesi daha sokağa çağrı yapar yapmaz kazanım elde etmeye başladı. Önce vergi yasası geri çekildi. Ardından Hazine Bakanı Alberto Carrasquilla istifa etti. Tepki çeken bir diğer hükümet kararı olan 4,5 milyar dolarlık “24 savaş uçağı alımı” planından da vazgeçildi. Ancak Komite eylemlere devam kararı aldı çünkü ülkede işsizlik ve yoksulluk ciddi bir seviyede. Üstelik sağcı iktidar FARC gerillaları ile süren barış sürecini baltalayan saldırılara girişmiş durumda. Geçtiğimiz beş yılda resmi olarak barışın devam etmesine rağmen 276 eski FARC militanı ve 900’den fazla topluluk lideri öldürüldü. Başkan Duque ise o dönem barış sürecini başlatan partinin milletvekili iken bu sürece karşı çıkarak kendi partisini kurmuş ve iktidara gelmişti. Komite, ilan ettiği taleplerde hem ekonomik adalet hem herkesin aşılanması hem de barış sürecine sadık kalınması çağrısı yapıyor. Polis şiddetine rağmen grevler ve gösteriler sürüyor. Kolombiya sokaklarını dolduran yüz binlerin yaş ortalaması oldukça düşük. Eylemler, genç işsizler ve geleceksizler hareketi haline gelmiş durumda. Kadınlar, feministler cinsel şiddete karşı sloganlar atıyor. Trans seks işçileri yürüyüşlerde yer alıyor.  Her ne kadar eylemler birleşik bir grev komitesi tarafından yürütülüyor olsa da aslında ekonomiyi kilitleyen bir genel grev henüz örgütlenebilmiş değil. Kolombiya’da devletin şiddet mekanizmasını etkisiz kılacak tek gelişme gerçek bir genel grevin örgütlenmesi olacaktır.

Irkçı İsrail yönetimine göre Filistinlilere yapılan devlet terörü 'yeni bir savaş'

İsrail'in gece boyu Gazze'ye düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 48'e, yaralıların sayısı 296'ya yükseldi. Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybedenlerden 14'ünün çocuk olduğunu açıkladı. İsrail'in Lod kentinde Yahudi yerleşimciler tarafından öldürülen Filistinlinin cenazesinde çıkan olayların ardından kentte OHAL edildi. Gece boyu Gazze'ye saldırıları devam eden İsrail savaş uçakları, sabahın erken saatlerinde, Gazze'deki Filistin direniş güçlerine ait güvenlik merkezleri ve polis karargâhlarına şiddetli saldırılar düzenledi. Kudüs’teki Şeyh Jarrah mahallesinde bulunan evlerinden zorla çıkarılmak istenen Filistinliler için uluslararası çapta imza kampanyası başlatıldı. İsrail polisi, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’da sabah namazından sonra bir kez daha Filistinli gençlere saldırdı, olaylar çok büyümeden son buldu. Dün akşam Mescid-i Aksa'nın içinde bulunduğu Şam Kapısı'nda İsrail polisinin Filistinlilere müdahalesinde 27 Filistinli yaralandı. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu saldırıya bütün güçleriyle devam edeceklerini söyledi. İsrail Savunma Bakanı, ''Gazze'ye ağır darbeler indirdik, birçok hedefimiz var ve bu sadece başlangıç'' açıklamasını yaptı. Hamas Sözcüsü Fevzi Berhum, yaptığı yazılı açıklamada, "Filistin direnişi, halkın korunmasının yanı sıra işgal güçlerinin ihlalleri, Kudüs halkı ve Mescid-i Aksa'da ibadet edenlerin aleyhinde işlediği suçlar, Gazze'deki sivilleri, çocukları ve direniş mevzilerini hedef alması karşısında güçlü ve doğrudan yanıt verilmesi sorumluluğunu üzerine aldı" ifadelerini kullandı ABD’de Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Hamas'ın İsrail'e füze atmasını kınarken, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını kınamadı.

Covid-19 ve otoriterleşme: Kapitalizmin sefaleti

Özdeş Özbay aylardır milyonlarca insanın yaşamını mahveden salgın hastalığın kapitalist sistemle ve otoriter rejimlerle bağını tartışıyor.

DSİP: İsrail bir kez daha savaş suçu işliyor

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), ırkçı İsrail devletinin işgal ettiği Filistin'de işlediği insanlık suçlarını kınayarak, Filistin halkının özgürlüğü için küresel dayanışmayı büyütme çağrısı yaptı. İsrail polisi, Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa’ya arka arkaya saldırdı. Saldırıda namaz kılan cemaate yönelik ses bombaları, tazyikli su ve plastik mermiler kullanıldı. Meclis-i Aksa yıllardır İsrail işgali altında bulunan Doğu Kudüs’te yer alıyor ve İsrail ne zaman Filistin’e yönelik ağır bir şiddet uygulamaya karar verirse Mescid-i Aksa’ya saldırıyor. Filistin halkını tahrik etmek, tüm Arap halklarına gözdağı vermek, tüm dünyada kalbi Filistinlilerle atan savaş karşıtlarını öfkelendirmek, dizginsiz bir güç gösterisi yapmak için Mescid-i Aksa daima İsrail’in deneme tahtası olarak kullandığı bir yer hâline geldi.  Arka arkaya 2 gün saldırı oldu. İlk saldırıda 205 Filistinli yaralanmıştı. İkinci saldırı ise ilk saldırıya tepki gösteren Filistinlilere yöneldi. 10 Mayıs sabahı erken saatlerde binlerce Filistinli sabah namazını Mescid-i Aksa'da kıldı. Namazın ardından Filistinliler, Mescid-i Aksa'nın avlusunda gösteri düzenledi. Bir yandan da ırkçı, aşırı sağcı ve saldırgan İsraillilerin saldırı ihtimaline karşı bazı noktalarda barikatlar kurdu. İsrail polisi ise Filistinlilere şiddetli bir şekilde saldırdı. Bilgiler yüzlerce kişinin yaralandığı ve en az 50 kişinin çevredeki hastanelere kaldırıldığı yönünde. Fakat hızını alamayan İsrail bu kez de Gazze’de bir mahalleyi savaş uçaklarıyla bombaladı. Bu saldırılarda 27 Filistinli yaşamını yitirdi, 103 kişi yaralandı. Ölenlerden 9’u çocuk.   Nisan ayında İsrailli ırkçı ve faşistler, polisin göz yummasıyla Filistinlilere karşı bir pogrom girişimi örgütlemişlerdi. Bir gece boyunca sabaha kadar "Araplara Ölüm", "Yahudi namusunu yeniden kuralım", "Köyleriniz yansın" gibi sloganlarla 105 kişiyi hastanelik etmişlerdi. O linç girişiminde yaralanan 22 kişi hastaneye kaldırıldı.  İsrail devleti, on yıllardır sürdürdüğü işgale ve Filistin halkına düşmanlığına, İsrailli faşistlerin linç girişimlerinden de destek almaya başladı. Lehava adlı örgüt, ırkçı linç girişimi çağrıları yapıyor. ABD gibi ülkelerin Filistin’in işgalini büyütme girişimine verdikleri emperyalist destek, İsrail’in elini kolaylaştırıyor ve onlarca yıldır dünyanın gözü önünde bir katliam yaşanıyor. İsrail Filistin halkına saldırılarına son vermelidir. Hiç zaman kaybetmeden, Mescid-i Aksa’dan derhal geri çekilmelidir! İsrail derhal Filistin topraklarından çekilmelidir! İşgale hemen son verilmelidir. Türkiye’de hem dünya savaş karşıtlarına çağrı yapan bir dayanışma hareketine ihtiyacımız var, hem de iktidara baskı uygulayacak bir harekete.  İktidar, artık bir klişeye dönüşmüş biçimsel kınamaları bir kenara bırakmalıdır. İsrail’le tüm ikili anlaşmaları, askeri ve ekonomik iş birliklerini hemen askıya almalıdır. Yüksek sesle bağırmak politika yapmak anlamına gelmiyor. Filistin halkıyla dayanışmak için somut adımlar atılmalıdır. Üstelik iktidarın bir görevi daha var.  Antisemitist açıklamalara, nefret söylemini kullanarak Filistin halkıyla dayanışma görüntüsü altında hem genel olarak Yahudilere karşı ırkçılık yapanlara, hem de Türkiye’de yaşayan Yahudi yurttaşlara yönelik ırkçı söylemleri kullananlara taviz vermemelidir. Yanlış olan İsrail’in katliamlarına karşı çıkmak değil, İsrail devletinin işgalciliğinden bir halkın bütününü sorumlu tutmaktır. Bu yüzden Yahudi düşmanlığına da karşı çıkmayan bir Filistin’le dayanışma eylemi, sadece eylemin yapıldığı yerdeki ırkçılara yarar. Tüm kamuoyunu, Filistin halkıyla dayanışmaya, hükümeti ise hemen somut adımlar atmaya çağırıyoruz. DSİP 11.5.2021

Geri 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 İleri

Bültene kayıt ol