Özdeş Özbay, DSİP tarafından düzenlenen Marksizm 2021 toplantılarına Almanya, İngiltere, İrlanda, Yunanistan ve ABD’den katılan sosyalistlerin tartışmalarından yola çıkarak uluslararası mücadelelerinin deneyimlerini ve odaklandığı konuları ele alıyor.
Aşırı sağcı devlet başkanı Jair Bolsonaro’nun Covid-19’u inkâr eden tutumunun sonucunda halkın büyük zarar gördüğü Brezilya’da, on binler sokaklara çıkarak protesto gösterileri düzenledi.
Dün ülkenin 200 farklı noktasında yapılan eylemlerde, Bolsonaro’nun istifası ve mahkûm edilmesi talep edildi.
Aşıları önemsiz, maske takmayı gereksiz bulan başkanın yönetiminde Brezilya bir felakete sürüklendi. Ülkede Covid-19 nedeniyle 460 binden fazla kişi öldü. Virüsün P1 adı verilen son derece tehlikeli bir varyantı Amazonlar’da ortaya çıktı. Bolsonaro zihniyetinin umursamazlığının da etkisiyle kolayca yayıldı. Ülkede mezarlıklarda yeni ölülere yer açmak için çalışmalar başlatıldı, sağlık sistemi çöktü, hastaneler doldu taştı.
Brasilia kentindeki eylemlerde bir gösterici “Bolsonaro virüsü defol!” dövizi taşıyordu. Sao Paulo’daki protestoda ise benzer şekilde “Soykırımcı Bolsonaro defol!” pankartı taşındı. Yine aynı gösteride Bolsonaro’yu vampir olarak resmeden bir balon uçuruldu.
Eylemlerde, hapisten çıkan solcu eski devlet başkanı Lula da Silva’nın resimleri de taşındı.
Recife kentinde yapılan gösteride, polis eylemcilere plastik mermi ve gaz bombalarıyla saldırdı.
On binlerce kişinin yer aldığı eylemleri siyasi partiler, kitle örgütleri, sendikalar hep birlikte örgütledi. Protestolarda Filistin’le dayanışma sloganları da atıldı.
Sao Paulo’daki eyleme katılan hemşire Patricia Ferreira, Bolsonaro’nun “virüsten daha kötü” olduğunu söyledi ve ekledi:
“Bitkin durumdayız ve sağlık sistemimiz çöküşün eşiğinde. Bolsonaro iktidarda olduğu sürece pandemiye bir çare bulmamız mümkün değil.”
Birleşik Siyah Hareketi aktivisti Silvia de Mendonça ise “Bugün soykırımcı Bolsonaro’yu yenme mücadelesinde çok kritik bir mihenk taşı” diye konuştu.
Bolsonaro, Covid-19 tedbirlerine karşı çıkarken, ekonominin yıkılmasının getireceği zararların virüsten büyük olacağını savunmuştu. Halka “mızmızlanmayı kesin” diye seslenmişti. Aşırı sağcı başkanın popülerliği anketlerde dibe vururken, birkaç hafta önce ordunun kuvvet komutanları kendisiyle yaşadıkları fikir ayrılığı nedeniyle toplu olarak istifa etti.
Son anketlere göre Bolsonaro yönetimini onaylayanların oranı %24. Halkın %49’u görevden alınması gerektiğini savunuyor.
Faslı göçmenlerin 17 Mayıs'ta gece yarısından itibaren başlattıkları ve Fas yönetiminin göz yumduğu geçiş devam ediyor. Fas’tan, İspanya’nın Kuzey Afrika’daki sömürgesi Ceuta kentine yüzerek ya da yürüyerek son iki günde 8 binden fazla kişi geçti.
Aileler açık denizden geçmeye çalışırken, dramatik sahneler ortaya çıktı. İspanyol görevliler denizde mahsur kalan küçük bir kız çocuğunu kurtardılar. Bir Faslı çocuk, plastik şişelere tutunarak yüzdü ve sınırı geçti. Öte yandan Ceuta kentine geçmek isteyen Faslı gençler ile geçişlerine izin vermeyen güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı.
İspanya İçişleri Bakanlığı, Ceuta kentine 17 Mayıs'tan bu yana geçiş yapan 8 bin kadar göçmenin çoğunluğunu Fas'a geri gönderdiğini açıkladı.
Fas yönetimi, halkının ticaret yaparak geçimini sağladığı Fnideg kenti ile İspanya idaresindeki Ceuta kenti arasındaki sınır kapısını Aralık 2019'da kapatmıştı. Bu tarihten itibaren sosyal ve ekonomik kriz yaşayan kent sakinleri, şubat ayında yaşam koşullarını protesto etmek için gösteriler düzenlemişti.
1976 yılına kadar İspanyol sömürgesi olan, daha sonra Fas’ın işgal ettiği Batı Sahra bölgesinde; 1973 yılından beri Polisario Kurtuluş Cephesi bağımsızlık için savaşıyor. Batı Sahra konusunda İspanya-Fas arasında dönem dönem gerginlikler yaşanıyor.
Danimarka’da sosyal demokrat hükümet, daha önce iltica talebini kabul ettiği Suriyelileri mültecileri sınır dışı etmeye başladı. Hükümetin ırkçı tutumuna karşı 24 şehirde mültecilerle dayanışma eylemleri yapıldı.
Toplam nüfusu 5,8 milyon Danimarka, 2013'te patlak veren Suriye savaşıyle bile can güvenlikleri kalmayan 35 bin Suriyeli mülteciyi ev sahipliği yapıyor.
Hükümet sınırdışı etmelere gerekçe olarak Suriye’de durumun düzeldiğini, geri dönüş koşullarının oluştuğunu ileri sürüyor.
Hapishanelerinde binlerce kişinin bulunduğu, binlerce kişinin idam edildiği, iç savaşın devam ettiği Suriye’de durumun normal olmadığı ise bariz bir gerçek.
Gittikçe güçlenen, üçüncü büyük parti olan sağcı Danimarka Halk Partisi, göçmen düşmanlığı yapıyor. İktidardaki sosyal demokrat koalisyon da sağcı oylardaki artışı gerekçe göstererek, göçmen düşmanı politikalar izlemeye başladı ve son kararıyla Avrupa'daki aşırı sağ partilerden farksız bir konuma geldi.
Öte yandan dünyanın her yerinde olduğu gibi Danimarka'da da mültecilerin dostları, ırkçılık karşıtları ve sosyalistler var.
Eş zamanlı dayanışma eylemleri
Hükümetin sınır dışı kararını protesto etmek için Danimarka’nın 24 yerleşim biriminde eş zamanlı eylemler yapıldı.
Göçmen haklarını savunan dernekler ve Uluslararası Af Örgütü’nün çağrısıyla bir araya gelen insan ve mülteci hakları savunucuları, Danimarka Hükümeti’nin tek taraflı olarak verdiği ülkede kalma izninin iptalini protesto etti.
Gösterilerde, Danimarka Hükümeti ve Göçmen Bürosu’nun mültecileri sınır dışı etme kararlarının derhal durdurulması talep edildi.
Uluslararası Af Örgütü tarafından yapılan açıklamada, Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönderilmelerinin tehlikeli olduğuna, zorla göndermenin uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna vurgu yapıldı.
Gösteriyi örgütleyen kuruluşlar, Suriyelilerin sınır dışı edilmelerinin engellenmesi için “Vatandaşlık Kapsamında” adıyla başlatılan imza kampanyasına katılım çağrısı yaptı.
Danimarka Göçmen Bürosu, geçtiğimiz aylarda Suriye’nin başkenti Şam ve çevresinde koşulların iyileştiğini ileri süren bir raporun ardından, Suriyeli mültecilerin oturma izinlerini yeniden gözden geçirme kararı almıştı. Göçmen Bürosu, iltica talebi yeniden değerlendirilen 600 mültecinin 200’ünün Danimarka’daki sığınma iznini iptal etmişti.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine yönelik saldırıları yoğun biçimde devam ediyor. Saldırılarda 10 Mayıs'tan bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı 58'i çocuk, 34'ü kadın olmak üzere 197'ye çıktı.
İsrail ordusuna ait savaş uçakları, gece saatlerinde Gazze'nin güney, batı ve kuzey bölgelerinde çok sayıda noktayı bombaladı.
Saldırılar bazı bina ve evlerin yanı sıra cadde ve sokaklarda büyük hasara yol açtı, hedef alınan noktalara yakın bölgelerde elektrik kesintilerinin yaşandı, kanalizasyon, su ve elektrik şebekeleri zarar gördü.
İsrail'e ait savaş uçakları, Gazze'nin güneyinde yer alan Refah ve Han Yunus kentlerindeki bazı evleri ve tarım arazilerini de bombaladı. Öte yandan denizde konuşlanan İsrail savaş gemileri de, Gazze sahil şeridine ateş açtı.
Gazze Sağlık Bakanlığı acil tıbbi malzeme yardımı istiyor
Gazze'deki Sağlık Bakan Yardımcısı Yusuf Ebu Riş, basına yaptığı açıklamada, "İsrail savaş uçakları, sağlık merkezlerini, ambulansları, yetimhaneleri, ibadet alanlarını ve yaralıların tedavisini engellemek amacıyla hastane yollarını hedef aldı" dedi. Saldırılarda iki doktorun da hayatını kaybettiğni açıkladı. Gazzeli yetkili, İsrail'in bununla da yetinmeyip sivil yerleşim alanlarını, arazileri, altyapıyı, basın ofislerini ve hükümet binalarını hedef aldığını dile getirdi.
İsrail'in Gazze'ye yönelik abluka ve saldırıları nedeniyle sağlık altyapısının ciddi zarar gördüğü ve acilen tıbbi malzeme yardımının yapılması gerektiği belirtildi.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı, gece yarısından itibaren düzenlenen saldırılar nedeniyle büyük yıkımın oluştuğu Gazze'de morglarda yer kalmadığını açıkladı.
Evleri yıkılan ya da bombardıman tehlikesi altında bulunan 40 bin kişinin Gazze'nin daha güvenli bölgelerine göç etmek zorunda kaldığı aktarıldı.
Gazetecilere saldırı
İsrail polisi Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah mahallesinden zorla tahliye edilmek istenen Filistinlilere destek için toplanan kalabalığı görüntülemek isteyen gazetecilere saldırdı. Bir gazeteci gözaltına alındı.
Fransa İçişleri Bakanlığı ülkenin belirli bölgelerinde Filistin’in özgürlüğü için düzenlenecek gösterileri yasaklamıştı. Paris’in de içinde bulunduğu Île-de-France ve Marsilya’nın da içinde bulunduğu Bouches-du-Rhône bölgelerinde yasağa rağmen İsrail’in Filistin’in halkına uyguladığı işkenceyi ve vahşeti protesto etmek isteyen insanlar sokaklara döküldü.
Paris’te polis gösterilere müdahale etti ve çatışmalar yaşandı. Göstericiler, polisin saldırısını kurdukları barikatlarla engellemeye çalıştı ve baskıya rağmen Place de la République’te toplandılar ve Filistin için özgürlük istediler. Lyon, Strasbourg, Bordeaux, Lille ve Nimes gibi diğer şehirlerde ise gösteriler yasaklanmadı ve olağan şekilde yapıldı.
Neden yasaklanmış olabilir?
Gösterilerin yasaklanmasının ardında yatan nedenlerden biri de, Fransa devletinin Müslüman vatandaşlarına karşı baskı uygulaması. Geçtiğimiz aylarda meclisteki oylamayla geçirilen Séparatisme, yani Bölücülük yasası özellikle Müslüman toplulukları hedefliyor ve onların birçok dini pratiğini kısıtlıyor. Bu kısıtlamaların arasında, çocuğunu okuldan almak isteyen annelerin başörtüsünün yasaklanması yer alıyor çünkü artık okulların çevresinde başörtüsü takmak yasak. Bu yasayla birlikte birçok cami de bölücülükle suçlanıp kapatıldı. Fransa’da Filistin’i desteklemek için sokağa dökülen grupların başında Müslümanlar geliyor. Açıkça İsrail’i destekleyen Fransa, bir kere daha kendi toplumunda büyük yer kaplayan ve bir gerçeklik olan Müslüman topluluğunun varlığını reddedip bunu şiddetle bastırmak istiyor.
İsrail’in Filistin işgali şu anda ne durumda?
İsrail, geçtiğimiz gün Hamas’ın yöneticilerinin içinde bulunduğu iddiasıyla Katarlı El Cezire medya ofisinin bulunduğu binayı roket atarak imha etti ve birçok sivilin ölümüne sebep oldu.
Roketin atılacağından haberi olmayan ve yan binada yaşayan, Ramazan bayramını kutlamak için bir araya gelen sekiz kişi bu saldırının sonucunda yaşamını yitirdi. Yalnızca beş aylık olan Omar yıkıntıların arasından kurtarıldı.
İsrail, ne olursa olsun “gerekli oldukça” saldırılara devam edeceğini açıkladı.
İsrail’in Batı Şeria’daki şiddeti ve Gazze’ye yönelik ölümcül askeri saldırıları üzerine dünyanın dört bir yanında eylemler yapılmaya devam ediliyor. 15 Mayıs Cumartesi günü için yapılan büyük miting çağrıları aynı zamanda Nakba Günü’ne denk geldi. İsrail’in kuruluşu Filistinliler tarafından Nakba yani Büyük Felaket olarak geçiyor.
Filistinle dayanışma eylemlerinin en büyüğü 100 bin kişinin katıldığı Londra’da gerçekleşti. Nüfusun büyük çoğunluğunun aşılanmasının ardından pandemi önlemlerini neredeyse tamamen kaldırılmasıyla birlikte Londra ilk büyük gösteriye şahit oldu.
Filistin Dayanışma Kampanyası, Savaşı Durdurun Koalisyonu ve Nükleer Silahsızlanma Kampanyası’nın yaptığı çağrıyla İsrail Büyükelçiliği önüne yürüyen kitlelere Corbyn de bir konuşma yaparak seslendi. "Evinizin gözünüzün önünde bombalandığını, içerideki ailenize yardım edebilmek için hiçbir şey yapamadığınızı hayal edin.” diyen Corbyn, Gazze ablukasının ve yasa dışı İsrail yerleşimlerinin kaldırılmasını istedi. Londra'nın yanı sıra Birmingham, Coventry, Birston, Cardiff ve Edinburgh gibi kentlerde de eylemler düzenlendi.
Paris'te yüzlerce gösterici, İsrail'in Gazze ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıları karşısında Filistin'e destek için Barbes Meydanı'nda toplandı. Yürüyüş hem pandemi nedeniyle hem de önceki yıllarda sinagoglara yönelik ırkçı saldırıları nedeniyle mahkeme kararıyla yasaklanmıştı. Eylemcilere bibergazı ve tazyikli suyla saldıran polis çok sayıda göstericiye para cezası kesti. Öte yandan Lyon ve Marseille kentlerinde birkaç yüz kişilik barışçıl gösteriler gerçekleşti.
Madrid'de, çoğu Filistin bayraklarına sarılmış gençlerden oluşan yaklaşık 2 bin 500 kişi, şehir merkezindeki Puerta del Sol meydanına "Bu bir savaş değil, soykırım" sloganlarıyla yürüdü.
Yunanistan’da İsrail Büyükelçiliği’ne yürüyen kalabalıklara da polis müdahale etti.
Irak, Lübnan, Ürdün’de de onbinler Nakba gününde Filistin için yürüdü.
İtalya’da sendikalı liman işçileri, İsrail'e silah sevkiyatı için Livorno Limanı'na gelen "Asiatic Island" adlı gemiyi yüklemeyi reddetti. Filistin halkının yanında olduklarını ilan eden otonom sendikanın üyeleri bir de gösteri örgütleyerek dayanışmasını gösterdi. Ancak liman yönetimi gemiyi sendika üyesi olmayan diğer işçilere yükletti ve gemi maalesef yola çıktı.
İsrail’de barış eylemleri
Perşembe günü olduğu gibi Cumartesi günü de İsrail’in birçok şehrinde Araplar ve savaş karşıtı Yahudiler sokaklara indi. Arap mahallerinde de binlerce kişi Filistin bayraklarıyla yürüyüşler gerçekleştirdi.
Arap ve Yahudi aktivistlerin ortak platformu Standing Together ise 100’den fazla noktada ateşkes ilan edilmesi talebiyle sokaklardaydı.
Irkçı İsrail devleti sadece Filistin topraklarını işgal edip halkı katletmiyor, vahşetin dünyaya duyurulmasını da imha ile engellemek istiyor.
ABD Başkanı Joe Biden'in katillere destek açıklamasının ardından, Gazze'deki AP ve El Cezire ofislerinin de bulunduğu 13 katlı bina İsrail ordusu tarafından yerle bir edildi.
Reuters'in haberine göre bina sahibi İsrail hava saldırısı öncesi uyarılmış ve boşaltılmıştı.
Binada ailelerin yaşadığı dairelerin yanı sıra avukatlık büroları ve doktor muayehaneleri gibi işyerleri bulunuyordu.
Filistin'de yaşanan vahşetin, dünyada büyük öfke yaratması üzerine İsrail devleti haber alma hakkına karşı savaş uçaklarıyla saldırı düzenledi ve bunu savundu. Gerekçesi bu binada Hamas'ın askeri malzemelerinin bulunduğu yalanı.
Ölüm sayısı artıyor
İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik hava saldırıları sürerken ölü sayısı 145'e yükseldi. Yüzlerce yaralı var.
Öte yandan BBC'ye göre Hamas'ın İsrail'e attığı roketler sonucu 8 kişi hayatını kaybetti.
Biden katillerin yanında
ABD'de Cumhuriyetçi Trump yönetimi, Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin ortak kutsal alan olarak gördüğü Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan etmişti.
Ardından gelen Biden ise son saldırılarıyla "yeni bir savaş" başlatan Netanyahu yönetimine "İsrail'in kendisini savunduğunu" söyleyerek destek verdi.
Sorunun çözümü için bir ABD'li diplomatın bölgeye gittiği gün, İsrail hava saldırıları devam etti ve uluslararası medya kuruluşlarının bulunduğu bina havaya uçuruldu.
Okurlarımız için not edelim: ABD, açık farkla dünyanın en büyük silahlı gücü. Ve bu gücü paylaştığı tek devlet olan İsrail, Amerikan teknolojisi sayesinde silah satıcısı devletlerden biri.
Sol kanat itiraz ediyor
Alexandria Ocasio-Cortez ise, Başkan Joe Biden'ın "İsrail'in kendini savunma hakkı var" sözlerine, "Bu tarafsız bir dil değil, taraf tutan, işgalin tarafını tutan bir dil" karşılığını verdi.
Alexandria Ocasio Cortez, Rashida Tlaib, Ilhan Omar, Mark Pocan, Ayanna Presley, Paramila Jayapal gibi isimlerin başını çektiği sol kanat Demokratlar, Biden yönetiminin öldürülen Filistinli çocuklar nedeniyle İsrail’i kınamaması, Filistinlilerin yaşadığı vahşeti ve insan hakkı ihlallerini gündeme getirmemesi nedeniyle ciddi bir biçimde mevcut yönetimi eleştiriyorlar. İsrail’in işlediği insanlık suçlarının videolarını sosyal medyada paylaşarak gündeme getirmeye çalışıyorlar.
Birçoğu İtalya’da yaşayan genç Yahudi aktivistler, korsan İsrail devletinin son günlerdeki saldırılarına karşı, ABD’nin Irak işgali sırasında savaş karşıtı harekette öne çıkan “Benim adıma değil” sloganını kullanarak bir kampanya başlattılar.
Dünyanın birçok yerinde Filistin’le dayanışma eylemleri kitleselleşirken, barış yanlısı Yahudiler de seslerini yükseltiyor. Geçtiğimiz yaz İsrail’in Batı Şeria’daki bazı toprakları ilhakına karşı bir araya gelen İtalya’da yaşayan bir grup Yahudi, son günlerdeki saldırılara karşı bir açıklama yayımladı.
Siyonist rejim ile Filistin direnişini eşit güçlermiş gibi ele alan bazı argümanların etkisi görülse de, Filistinlilerin mücadelesine destek anlamı taşıyan, hem islamofobiye hem de antisemitizme karşı çıkan metni önemli buluyoruz.
Genç Yahudi aktivistler şunlara karşı “Benim adıma değil” diyorlar:
Şeyh Cerrah mahallesindeki tahliyeler ve sonrasında meydana gelen polis baskısı,
Mescid-i Aksa’ya karşı son baskılar,
İsrail hükümetinin, İsrail’deki ve diasporadaki tüm Yahudiler adına konuşurkenki hak iddiası,
İnsanların hayatını önemsemeyen iktidar oyunları (İsrail, Hamas ve Mahmud Abbas arasındaki),
Birçok İsrail şehrinde gerçekleşen linçler ve şiddet eylemleri,
Gazze’nin bombalanması,
Hedef gözetilmeden atılan Hamas füzeleri,
Tartışmanın taraftar desteği gibi bir noktaya indirgenmesi,
Holokost’un İsrail’i hem eleştirirken hem de desteklerken araçsallaştırılması,
İtalya’daki Yahudi toplumunu temsil eden kurumların tek taraflı ve eleştirel olmayan tutumları,
Meydanlarda İtalyan Yahudi toplumunun, İtalyan egemen sınıfı, aşırı sağı ve ırkçılarının desteğiyle yapılan gösterileri,
Ortadoğu’daki olayları medyanın yansıtışında görülen, ezen ezilen ilişkisini dikkate almayan anlatı,
İslamofobik ve antisemit temsilleri içeren tüm konuşmalar ve girişimler
Yahudi gençlerden oluşan grup ayrıca şunları ifade ediyor:
“Şu anki durum, çok uzun yıllardır devam eden, eşitsizliklerden ve adaletsizliklerden oluşan sistemin zirvesini temsil ediyor: Filistin topraklarını İsrail’in işgali ve Gazze ablukası, Filistin halkının günlük olarak yaşadığı yapısal şiddeti cisimleştiriyor. Filistinlilere karşı ırkçı ve ayrımcı politikaları lanetliyoruz.
Toplumlarımızda her tür dayanışmanın ve seferberliğin gerekli olduğunu biliyoruz, ancak kendimizi zor bir durumda buluyoruz. Anti-siyonizmin antisemitizmle eş anlamlı olmadığını bilsek de, ham bir antisemitizm de gözlemliyoruz. Haklı ve meşru İsrail eleştirilerinin içine boca edilen bu antisemitizm, bazı dayanışma alanlarını inşa etmeyi güçleştiriyor. Her tür baskıya karşı mücadele etmek için bunun içinden çıkmamız gereken bir kördüğüm olduğunu düşünüyoruz.”
Bildiriyi imzalayan isimler şöyleydi:
Aliza Fiorentino
Sara De Benedictis
Daniel Damascelli
Bruno Montesano
Teodore Cohen
Micol Meghnagi
Michael Blanga-Gubbay
Susanna Montesano
Michael Hazan
Beatrice Hirsch
Giorgia Alazraki
Bianca Ambrosio
Alexander Fishman
Tali Dello Strologist
Julia Frova
Sara Missio
Alexander Dayan
Ruben Attias
Keren Strulovitz
Enrico Campelli
Jonathan Misrachi
Yael Pepe
Claudia Pepe
Daniel Drawing
Sara Buda
Dana Portalone
Ludovico Treasure
Viola Gabbai
Edward Gabbai
Benjamin Fishman
Lorenzo Fo à
Alexander Fo à
Julius Ambrosius
Gaia Fiorentino
Joy Arbib
Nathan De Peace Habib
Joel Hazan
Tami Fiano
Emanuel Salmoni