Özdeş Özbay, DSİP tarafından düzenlenen Marksizm 2021 toplantılarına Almanya, İngiltere, İrlanda, Yunanistan ve ABD’den katılan sosyalistlerin tartışmalarından yola çıkarak uluslararası mücadelelerinin deneyimlerini ve odaklandığı konuları ele alıyor.
İçerisinden geçmekte olduğumuz pandemi krizi aslında birkaç başka krizin hem sonucu hem de bir bileşeni: 2008’den beri içinde bulunduğumuz ekonomik kriz ile çok daha uzun süredir yaşamakta olduğumuz iklim krizi ve ekolojik krizler. Pandemi böyle bir dönemde, ekolojik krizin bir sonucu olarak ortaya çıktı ve var olan ekonomik krizi derinleştirdi. Derinleşen sosyal adaletsizliklere ve insan hayatını değil ekonomiyi önceleyen kararlara rağmen, 2020 yılı büyük mücadelelerin yılı oldu.
Yunanistan’da mücadele
Yunanistan’da neoliberal sağlık sisteminin zaten çökmüş olması nedeniyle sıkı tedbirler alındı ancak bu sefer de ekonomik sorunlar büyüdü.
İktidardaki sağ parti geçtiğimiz yaz olduğu gibi bu yaz da tüm hedefini turizm sektörünü kurtarmaya adıyor. Ancak Yunanistan’da sosyalistler ve sendikalar ne kadar diri olduklarını, bu büyük sorunların ortasında faşist Altın Şafak partisinin kapatılmasını sağlayarak gösterdi. On binler salgına, yasaklara ve polis baskısına rağmen mahkeme önünde bir araya gelerek Altın Şafak’ın bir siyasi parti değil suç örgütü olduğunu belirtti.
Bu zaferin ardından öğrenciler aylarca gerici üniversite reformuna karşı kitlesel gösteriler düzenledi. Pek çok sektörden işçiler, turizm işçileri, tiyatro çalışanları ve eğlence sektöründe çalışanlar sokaklara çıktı ve 6 Mayıs’ta muhafazakâr hükümete karşı kitlesel bir genel greve gidildi.
Pandeminin ilk aylarında da Yunanistan sağlık emekçileri çalışma koşullarının iyileştirilmesi için iş yeri eylemleri yapıyordu. Yani Yunanistan’da faşizme, neoliberalizme ve kapitalizme karşı mücadele kuvvetli bir şekilde sürüyor. Yunanistan’ın devrimci sosyalistleri bir yandan birleşik bir işçi cephesi kurmaya çalışırken, bir yandan da kapitalizmin krizlerine karşı sosyalist bir alternatif inşa etmeye çalışıyor.
ABD’de ırkçılığa karşı mücadele ve sınıf mücadelesi iç içe
ABD kapitalizmi dünya kapitalizmin ırkçılıkla en net iç içe geçtiği ülke. Tarihsel nedenlerden dolayı sınıf mücadelesi hiçbir zaman etnik meselelerden ayrı gitmiyor. Tesadüf değil; Covid-19 ölümlerinde dahi siyahların ölüm oranı beyazların iki katıydı.
Pandemi döneminde eşitsizlikler artarken, buna siyah ABD’li George Floyd cinayetinin eklenmesi Siyah Hayatlar Önemlidir hareketini bir kez daha sokaklara dökmüştü. Bu sefer beyazların çoğunlukta olduğu milyonların öfkeli eylemleri Trump’ın başkanlık seçimlerini kaybetmesiyle sonuçlandı. Faşistler ABD tarihinde daha önce görülmemiş şekilde Kongre binasını bastı ama ırkçılık karşıtları kararlı bir şekilde mücadeleyi sürdürdü.
Seçimlerden sol oldukça başarılı şekilde ayrıldı ve hemen mücadeleye girdi. Biden’ın Paris İklim Anlaşması’na dönmesi aktivistlere yetmedi, Yeşil Yeni Düzen anlaşmasını sosyalist senatör Sanders ve temsilci Ocasio-Cortez’in öncülüğünde Kongre’ye tekrar sundular. Zenginlerden alınan vergiler artırıldı. Yetersiz de olsa 2 trilyon dolardan fazla altyapı ve iklim için dönüşüm bütçesi ayrıldı.
Seçimlerin ardından daha çok yasa geçirmek üzerinden süren mücadele, İsrail’in Gazze saldırısı sonrasında tekrar sokak muhalefetine evrildi. ABD’de çok kalabalık bazı Filistin eylemleri oldu, sosyalist temsilciler İsrail’e yapılan tüm askeri ve ekonomik yardımların kesilmesini talep etti.
Bu eylemler sosyalistler için itici bir güç. ABD’de başını sosyalistlerin çektiği, aşırı sağa karşı bir birleşik cephe örgütlenmesi sürüyor. Sendikalar bu mücadeleye katılmaya çalışıyor. Ayrıca devam eden göçmen krizi nedeniyle göçmenlere ve ekonomik kriz nedeniyle sayısı artan işsizlere de bu platformlarda yer veriliyor.
“Kârdan Önce İnsan” hareketi büyüyor
İrlanda’da sosyalistlerin ve toplumsal hareketlerin birleşik platformu olan Kârdan Önce İnsan partisi etki gücünü artırmaya devam ediyor. İrlanda’da Siyah Hayatlar Önemlidir eylemlerinin ardından Filistin için de büyük eylemler gerçekleştirildi. Hatta Kârdan Önce İnsan Partisi’nin önerisiyle, İsrail Büyükelçisi’nin sınır dışı edilmesi de mecliste oylandı. Sağ partiler ve Yeşiller’in oylarıyla bu teklif reddedilse de ırkçılık karşıtı hareketin gücü sayesinde Sinn Fein ve bazı bağımsız vekiller teklifin lehine oy kullandılar.
Brexit’in ardından Kuzey İrlanda’da birleşme yönündeki eğilim de güçleniyor. İngiliz emperyalizmi İrlanda konusunda oldukça zor duruma düştü. Zaten Birleşik İrlanda fikrini savunan Sinn Fein’ın tarihte ilk kez birinci parti olması da bu eğilimi gösteriyor.
İrlanda’da yeni genç bir kuşak giderek radikalleşiyor. ABD’deki yeni kuşak nasıl ırkçılık karşıtı ise, İrlanda’daki yeni kuşak da hem Kuzeyde hem Güneyde yerleşik muhafazakâr görüşlere prim vermiyor.
Kârdan Önce İnsan, İrlanda’yı sosyalist bir perspektifle birleştirmek için milliyetçi kampanyalar değil, toplumsal talepler etrafında birleşik kampanyalar yapıyor. Örneğin kadının kürtaj hakkı kampanyasını hem Belfast’ta hem Dublin’de yürütüyor. Aynı şekilde, ırkçılık karşıtı Siyahların Hayatı Önemlidir kampanyasını her iki bölgede de yapıyor. Bu sayede, birleşik bir İrlanda ve antikapitalist bir alternatif için sendikalar ve toplumsal hareketler içerisinde aktif çalışan sosyalistler de etkilerini artırıyorlar.
Uluslararası Sosyalist Akım içindeki örgütler, Yunanistan’dan Türkiye ve ABD’ye, İrlanda’dan İngiltere’ye kadar her yerde kapitalizmin ekonomik, ekolojik ve sağlık krizlerine karşı sosyalist bir alternatif oluşturmak için mücadele ediyor.
(Sosyalist İşçi)