Lübnan: İsrail tankları BM üssüne zorla girdi

Liz Truss, gücü aşırı neoliberal düşünce kuruluşlarına mı devretti?

Liz Truss'u kim seçti? Elbette, Muhafazakâr Parti üyeleri. Peki onlar kim? İngiltere'nin güneyinde yaşayan aşırı zengin, beyaz, yaşlı erkekler. Ancak kim olduklarını bilme imkânımız olmayan bazı üyeler daha var. Onlar Birleşik Krallık'ta yaşamıyorlar, burada hiç ikamet etmediler ya da vatandaş olmadılar ve İngiltere seçimlerinde oy kullanma hakları yok. Şaşırtıcı bir şekilde, 2018'ten bu yana bu yabancı üyelerin İngiltere başbakanının kim olması gerektiğini belirlemelerine izin verildi. Muhafazakar Parti'nin tüzüğü, politikamızla uğraşmak, karışıklık çıkartmak isteyen herkese açık bir davet anlamına gelmektedir. Başka bir hükümetin ajanlarının yurtdışındaki Muhafazakarlara üye olmalarını engelleyecek hiçbir şey yok gibi görünüyor. Ayrıca, birden fazla üyelik için başvuran bir kişiyi (veya bir bot hesabı) durduracak bir şey yok gibi de görünüyor. Bu, vatanseverlik, egemenlik ve ulusal güvenlik partisi de buraya kadarmış. Bu açık davet, toplayabildiğimiz küçük bilgilerden yola çıkarak yargıya varmak gerekirse henüz tam olarak kullanılmadı. Belki de yabancı hükümetler kendilerine bulunmaz bir fırsat verildiğini henüz fark etmemişlerdir. Belki de Torilerin bu kadar sorumsuz olduğuna inanamıyorlardır. Ancak Truss'ı bir tür Mançuryualı Aday olarak görmek için başka bir devletin demokratik olmayan çıkarlar adına demokrasimizden geriye kalanları altüst edecek bir kampanya yaptığını aklımıza getirmeye gerek yok. Kural olarak, bir politikacı vatanseverliğini ne kadar yüksek sesle ilan ediyorsa, yabancı para adına hareket ediyor olma olasılığı o kadar yüksektir Her yeni Muhafazakar başbakan ulusötesi sermayenin çıkarlarını ulusun çıkarlarının üstünde görmüştür. Ancak, önceki liderlerden daha büyük ölçüde, Truss'un siyaseti kendilerine düşünce kuruluşu diyen fakat kimler tarafından fonlandıklarını açıklamayı reddeden lobiciler olarak tanımlamanın daha doğru olduğu organizasyonlar tarafından şekillendi. Şimdi Truss bu organizasyonları hükümetin tam kalbine soktu. Truss'ın kıdemli özel danışmanı Ruth Porter, aşırı neoliberal bir lobi grubu olan Ekonomik İşler Enstitüsü'nde (IEA) iletişim direktörüydü. Demokrasi platformu Transparify tarafından yürütülen bir soruşturma, IEA’yı fon kaynakları konusunda “hiç saydam olmayan” bir kurum olarak listeledi. Basına sızan belgelerden ve ABD kayıtlarından biliyoruz ki, IEA tütün şirketlerinden ve 1967'den beri petrol şirketi BP'den para alma geçmişine sahip ve bazıları iklim biliminin inkar edilmesinin ana sponsorları arasında yer alan ABD milyarderleri tarafından finanse edilen vakıflardan büyük ödemeler alıyor. IEA'da çalışırken, Porter konut yardımını ve çocuk yardımını azaltmak, hastaların İngiliz Ulusal Sağlık Servisini ücret karşılığı kullanmalarını sağlamak, denizaşırı yardımları kesmek ve yeşil fonları çöpe atmak için çağrıda bulundu. Daha sonra Transparify tarafından yine “hiç saydam olmayan” bir kurum olarak listelenen Policy Exchange'de ekonomik ve sosyal politika başkanı oldu. Policy Exchange, (Porter gittikten sonra) Extinction Rebellion’a (Yokoluş İsyanına) karşı içişleri bakanı Priti Patel'in elinde Polis, Suç, Ceza ve Mahkemeler Yasası haline gelen yeni bir yasa çağrısında bulunan gruptur. Daha sonra bu grubun ABD petrol şirketi Exxon'dan 30.000 dolar aldığını keşfettik. IEA'nın başkanına göre Liz Truss, etkinliklerin çoğunda “son 12 yılda diğer politikacılardan” daha fazla konuştu. Truss'un örgütle yaptığı iki görüşme resmi kayıtlardan silindi, daha sonra silme işlemlerinin bir skandala yol açmasının ardından kayıtlar eski haline getirildi.  Daha da önemlisi, Truss, 2011 yılında Muhafazakâr milletvekillerinin serbest girişim grubunun görünürdeki kurucusuydu. Grubun web sayfası, o sırada IEA için çalışan Ruth Porter tarafından lisanslandı. IEA bu grup için etkinlikler düzenledi ve medya brifingleri verdi. Mevcut kabinenin en üst düzey isimlerinden birkaçı da dahil olmak üzere on iki üyesi bu gruba aitti. Bugün, bu grubun web sayfasını açmaya çalışırsanız, kendisini “Ekonomik İşler Enstitüsü'nün bir projesi” olarak nitelendiren Free Market Forum’a (Serbest Piyasa Forumu) yönlendirilirsiniz. Truss'un baş ekonomi danışmanı, benzer bir lobi grubu olan Vergi Mükellefleri İttifakı'nın eski CEO'su Matthew Sinclair'dir. Bu ittifak da ayrıca yabancı bağışçılar tarafından gizli bir şekilde finanse edilmektedir. Sinclair, Let Them Eat Carbon (Karbon Yemelerine İzin Ver) başlıklı ve iklimin bozulmasını önlemek için örgütlenen harekete karşı tartışan bir kitap yazdı. Kitap şunu iddia ediyordu: “Ekvator bölgeleri zarar görebilir, ancak bunun Grönland gibi bölgeler tarafından dengelenmesi tamamen mümkündür.” Başka bir deyişle, milyarlarca insanın hayatını dünyadaki en az nüfus barındıran yerlerden bazılarına dair olasılıklara karşılık takas edebiliriz. Bu, bugüne kadar duyduğum en duygusuz ve cahil ifadelerden biri. Truss'un geçici basın sekreteri Alex Wild, aynı organizasyonda araştırma direktörüydü. Sağlık danışmanı Caroline Elsom ise Transparify tarafından, tahmin ettiğiniz gibi “hiç saydam olmayan” bir kurum olarak listelenen Politika Araştırmaları Merkezi'nde kıdemli araştırmacıydı. Siyasi sekreteri Sophie Jarvis, yine “Hiç saydam olmayan” ve başka finansörlerin yanı sıra tütün şirketleri ve ABD vakıfları tarafından finanse edilen Adam Smith Enstitüsü'nde) hükümet işleri başkanıydı. Bu gruplar neoliberalizmin en aşırı halini, uç noktasını temsil ediyor. Bu, insan ilişkilerini tamamen alım-satım işlemine indirgeyen yaklaşımı sürdürür: Her şeyden önce davranışımızı şekillendiren para arayışıyla motive oluyoruz. Yine de, komik bir şekilde, fonları konusunda onlara meydan okuduğunuzda, aldıkları paranın takındıkları tutumları ve pozisyonları etkilediğini inkar ediyorlar.  On yıllardır sağdaki politika gelişimi şu şekilde şekillendi. Oligarklar ve şirketler thinkthankleri finanse etti. Thinkthankler tamamen tesadüf eseri oligarşilerin ve şirketlerin çıkarlarına uygun politikalar önerdiler. Oligarkların da sahipleri arasında olduğu milyarderlerin basını, bu politika önerilerini bağımsız kuruluşlar tarafından önerilmiş parlak görüşler olarak yansıttı. Önde gelen Muhafazakârlar daha sonra basında çıkan haberleri kamu talebinin kanıtı olarak gösterdiler: oligarkların sesi halkın sesi olarak kabul edildi. Think Thank isimli otobiyografisinde,  Adam Smith Institute’nün kurucusu Madsen Pirie, bu yapının nasıl çalıştığını açıkladı. Her cumartesi, Leicester Meydanı'ndaki bir şarap barında, Adam Smith Enstitüsü ve Ekonomik İşler Enstitüsü'nden personel, Muhafazakar araştırmacılar ve Times ve Telegraph'ın önde gelen yazarları ve köşe yazarlarıyla “önümüzdeki haftanın stratejisini” planlamak ve “bizi kolektif olarak daha etkili hale getirmek üzere faaliyetlerimizi koordine etmek" için oturuyordu. Daily Mail, lobicilerin argümanlarını iyileştirmelerine yardımcı olmak ve her rapor yayınladıklarında editör sayfasında destekleyici bir makalenin yayınlanmasını sağlamak için aralarına katıldı.  Ama şimdi thinkthank kuruluşlarının dolambaçlı bir rota izlemeye ihtiyaçları yok. Artık hükümete lobi yapmıyorlar. Artık, hükümetler. Liz Truss onların adayı. Küresel sermayenin çıkarlarını savunmak için, hayatımızı iyileştirmeye veya yaşayan gezegeni korumaya yönelik her türlü ortak çabaya karşı savaş açacaktır. İşçi Partisi bir sonraki seçimde savaşmak için üç kelimelik bir slogan arıyorsa, “Bu Ülkeyi Onar”dan daha kötüsünü bulabilir. George Monbiot (The Guardian)  Çeviren: Şenol Karakaş Redaksiyon: Tuna Emren

Putin, Ukrayna’da giderek daha fazla batağa saplanıyor

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üzerinden 7 aydan fazla zaman geçti. Askeri olarak gerileyen Rusya, seferberlik ilan etti, 300 bin kişiyi daha cepheye sürmeye çalışıyor. 24 Eylül'de başlayan işgal için Rusya 200 bin dolayında asker görevlendirmişti. Bu kuvvetlerinin en az yarısının ölü ve yaralı olarak savaş dışı kaldığı tahmin ediliyor. Askeri olarak çok daha güçlü olduğu zannedilen Rusya, pek çok yerde geri çekilmeye başladı. Ukrayna kuvvetleri en az 6 bin km2 toprağı işgalden kurtardı. Rusya askerleri pek çok yerde ellerindeki ağır silahları bırakarak kaçtılar. Bunun önemli bir nedeni Rusya askerlerinin Ukrayna’nın işgalini yanlış bulmaları. Savaşta bozguna uğrayan Rusya ordusunun bazı komutanları Putin tarafından görevden alındı. Putin artık orduya daha fazla emir verir durumda. Bu durum, Hitler’in 2.dünya savaşının sonuna doğru bozguna uğramaya başlayan Alman ordusuna daha fazla emir vermesine benzetiliyor. Ayrıca Moskova dahil pek çok Rusya kentinde savaş aleyhtarı gösteriler düzenleniyor. Siviller arasında da savaşa karşı çıkma oranı oldukça yüksek. Bu gösterilere katılmak bile en az 10 yıl hapis cezasına yol açabiliyor. Seferberlik konusu Rusya’yı karıştırdı Rusya yönetiminin ilan ettiği seferberlik sonrası Rusya’da büyük gösteriler yapıldı, binlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar zorla askere alınmaya çalışılıyor. Asker kaçaklarının ailelerinin cezalandırılacağı söyleniyor. Seferberlik kararından bu yana, çok sayıda Rusya vatandaşı ülkeyi terk etmeye çalışıyor. Gürcistan, ve Finlandiya sınırlarında Rusya vatandaşları ve araçları uzun kuyruklar oluşturdu. Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan gibi en yakın yerlere bile uçak biletlerinin fiyatı 10 bin dolara kadar çıktı. Sibirya'daki Ust-Ilimsk kentinde askere gitmek istemeyen bir kişi askere alma görevlisini ağır yaraladı. Kuzey Kafkasya'daki Dağıstan cumhuriyetinde, seferberliğe karşı çıkanlar polisle çatıştı. Askere alma merkezlerini ve hükümet binalarını yaktı. Başkent Mahaçkala'da 100'den fazla kişi tutuklandı. Putin giderek yalnızlaşıyor Rusya'nın işgalindeki bölgelerde düzenlenen tartışmalı referandumlar sona erdi. Bölgelere Rusya tarafından atanan yetkililer, oy verenlerin neredeyse tamamının Rusya'ya katılma yönünde tercih yaptığını ileri sürdü. Referandumlar yasadışı ilan edildiği için, oylamalarda uluslararası gözlemciler bulunmadı. Referandumlarla ilgili ilginç bir tepki Çin’den geldi. Çin'in Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi, Ukrayna'daki ilhak referandumlarını eleştirdi, " ülkelerin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi" çağrısında bulundu. Türkiye de yaptığı açıklamada "Kırım'ın ilhakını tanımadığımız gibi bunu da tanımayacağız" dedi. Rusya, referandumlar konusunda hiçbir ülkeden destek alabilmiş değil.  Rusya parlamentosunun önümüzdeki günlerde bir karar alarak bu toprakları Rusya toprağı ilan etmesi bekleniyor. Rusya'nın referandum yapılan dört bölgeyi ilhak etmesi savaşı yeni ve daha tehlikeli bir boyuta taşıyabilir; çünkü Moskova, Ukrayna'nın bu bölgeleri geri alma girişimini kendi egemenlik alanına bir saldırı olarak görüyor.

Ukrayna savaşında ölümcül tehditler

Putin seferberlik ilan etti, nükleer saldırı tehdidinde bulundu; ABD, biz de aynı şekilde misilleme yaparız, dedi. Putin’in geçtiğimiz günlerde seferberlik ilan edip Rusya’daki savaş karşıtlarını sokağa dökmesi üzerine, "Putin için ölmeye değer mi?" diyen 1300’den fazla kişi gözaltına alınmış, 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecekleri duyurulmuştu.  Putin’in seferberlik hamlesiyle 300 bin yedek askeri orduya çağırmasının sebebi, kontrolü yeniden ele geçirmeyi başardığı bölgeleri elinde tutabilmekti.  Ardından yaptığı açıklamada, nükleer silahları kullanabileceğini vurguladı ve takip eden günlerde de blöf yapmadığını söyledi; "Bazı yönlerden NATO ülkelerininkinden daha güçlüyüz ve ülkemizin toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit oluşması durumunda, Rusya'yı ve halkımızı korumak için elimizdeki tüm araçları kullanacağız. Bu bir blöf değildir.” Ukrayna’yı vekalet savaşında kullanan ABD’den gelen yanıtta ise, Putin’in Ukrayna’da nükleer silah kullanması halinde ABD’nin Rus ordusuna ‘yıkıcı bir saldırı’ ile misilleme yapacağı söylendi, Rusya’nın Karadeniz filosunu ve Kırım’daki üslerini hedef alabilecekleri vurgulandı.  Nükleer silah restleşmesi sürerken savaş giderek daha da derinleşiyor.  Bunca baskıya ve tehdide rağmen, Rusya’daki savaş karşıtlarının “Seferberlik yok!” sloganları atarak sokakları doldurmuş olması, dünyanın her yerindeki savaş karşıtlarını, bu sesi büyütmek için harekete geçirmelidir. Rusya’ya ve NATO ittifakına “dur” diyebilecek tek gücü, birlikten doğan gücümüzü dünyanın her yerinde yükseltmeli, sadece emperyalist güçlere ve şirketlere yarayan bu savaşı sonlandırmak adına baskı oluşturmalıyız. Baskı için referandum Putin’in gündeme getirdiği referandum da Ukrayna işgalinde Rusya’nın içine düştüğü zor durumu gösteriyor. Rus güçlerin işgali altındaki Ukrayna topraklarında Rusya'ya katılım için başlatılan halkoyu yoklaması gazetemiz baskıya hazırlanırken devam ediyordu. Referandum beş gün sürecek ve Ukrayna’nın doğusundaki Luhansk ve Donetsk bölgelerinin yanı sıra, ülkenin güneyindeki Herson ve Zaporijya'da gerçekleşecek. Kelimenin tam anlamıyla Rusya’nın işgal ettiği bölgelerde “silah namlusu altında anket yapmaya” benzetilen referandumda Rusya’ya katılıma karşı çıkanlar fişlenmekten korkuyor. Kiev’de referandum karşıtı gösteriler sürerken Putin’in Kırım’ı ilhak etmek için gerekçe olarak gösterdiği referandumun bir benzerinin hayata geçirilmesi Ukrayna işgalinin daha uzun süre devam edeceğini de gösteriyor.  Rus birlikleri ve Rusya’ya bağlı güçler güçler Luhansk bölgesinin tamamını, Donetsk bölgesinin ise yüzde 60'ını elinde tutuyor. Rusya’da iktidar sözcüsü Dimitry Peskov referandumlardan Rusya'ya katılım kararı çıkarsa Rus Anayasası'nın bu bölgelerde derhal yürürlüğe gireceğini ilan etti.

Brezilya: Bolsonaro yenilebilir

Brezilya’da 2 Ekim’de başkanlık seçimleri gerçekleşecek. Lula da Silva, İşçi Partisi lideri ve solun adayı. Tüm anketlerde 8 ila 16 puan farkla seçim yarışında önde görünüyor. Mevcut başkan ve ırkçı, maço, aşırı sağcı Bolsonaro ise yüzde 30’larda görünüyor. Irkçı başkan tüm seçim kampanyasını İşçi Partisi düşmanlığı ve antikomünizm üzerine oturtuyor. Elbette kürtaj karşıtlığı ve ailenin varlığının kadın ve LGBTİ+’ların kazandığı haklar tarafından yıkıma uğratıldığı da kampanya stratejisinin omurgasını oluşturuyor. Lula ise yoksulların umudu durumunda bir kez daha. Bolsonaro rejiminin gasp ettiği tüm haklar ezilenler açısından bir ölçüde Lula’yla özdeşleştiriliyor. Bolsonaro dünyadaki tüm otoriter ve aşırı sağcılar gibi seçim stratejisinin içine seçimler hakkında şüphe yaratma öğesini de ekliyor. Seçimlere küresel bir komployla müdahale edileceği ve hile karıştırılacağı Bolsonaro’nun iddiaları arasında. Irkçı ve maço başkanın seçimleri kaybetmesinin nedeni komplolar değil, seçildiği günden beri kadınların, yerli halkların, emekçilerin Bolsonaro’nun ilk günden itibaren çürüyen rejimine karşı verdiği kitlesel mücadeleler olacak.

Putin, Ukrayna savaşında ölümcül bir tırmanış tehdidinde bulundu ve yanıt NATO değil

Rusya devlet başkanı Vladimir Putin, 300.000 yedek askeri çağıracağını açıkladı ve nükleer silahları kullanabileceği tehdidini savurdu.  

Rusya’da savaş karşıtı gösteriler: 1.300'den fazla kişi tutuklandı

Putin’in seferberlik ilan edip herkesi orduya çağırması üzerine 38 şehirde protestolar gerçekleştirildi, Moskova ve St. Petersburg’da 1000’den fazla kişi gözaltına alındı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde yeni evre: Rusya seferberlik ilan etti

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde, savaş yeni evreye giriyor. Son haftalarda Ukrayna’nın askeri olarak bazı başarılar kazanması, Rusya’nın işgal ettiği 6 bin km2 toprağı geri alması üzerine, Rusya seferberlik ilan etti. İşgal ettiği Ukrayna’nın Donbas bölgesine yeni bir askeri harekât yapacağını açıkladı. Bunun için 300 binden fazla Rusya vatandaşı askere alınacak. Seferberlik kapsamından sadece hasta, sakat ve savunma sanayi çalışanları muaf olacak. Seferberlik açıklaması üzerine Rusya borsasında sert düşüşler yaşandı, yurt dışı uçak seferlerinin bilet fiyatları arttı. Rusyalı gençler bir an önce Rusya’yı terk etmeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde sızan, mahkûmların Rus paralı asker şirketi Wagner için silah altına alındığını gösteren video, Rusya'nın savaşacak asker bulmakta zorlandığını gösteriyordu. Rusya Savunma bakanı Şoygu, Ukrayna’daki savaşta 5 bin 937 Rus askerinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Ancak Ukrayna tarafının yaptığı açıklamalara göre savaşta en az 100 bin Rus askeri öldü veya yaralandı. Benzer bir kayıp Ukrayna ordusu için de söz konusu. BM’nin açıklamalarına göre savaşta en az 15 bin sivil hayatını kaybetti. İşgal edilen bölgeler Rusya’ya bağlanıyor Rusya, bir yandan seferberlik ilan ederken, diğer yandan da kontrolü altındaki dört bölgenin Rusya’ya bağlanması için referandum düzenleyeceğini duyurdu. Doğudaki Donetsk ve Luhansk'ta yetkililer, oylamanın bu Cuma günü başlayacağını açıkladılar. Referandumun 27 Eylül'e kadar devam edeceği kaydediliyor. Güneydeki Herson ve Zaporijya’da da benzer bir referandum süreci planlanıyor. Ukrayna ise bu tür hamleleri, ilhaka meşruiyet sağlamak için tasarlanmış  “danışıklı dövüş” olarak değerlendiriyor. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitro Kuleba referandumların hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ve Ukrayna’nın bu bölgeleri özgürleştirmeyi sürdüreceğini söyledi. Kiev'e bağlı Luhansk Bölge Valisi Serhiy Gayday, “Yapabilecekleri tek şey alelacele sahte referandumlar düzenlemek” dedi. AB, Ukrayna’da ayrılıkçıların düzenlemeyi planladığı referandumu tanımayacağını duyurarak eylemi "Rusya'nın yasa dışı askeri kontrolünü meşrulaştırma girişimi" olarak tanımladı. ABD – Rusya arasında nükleer restleşmesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Özbekistan’daki Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde “Ukrayna savaşını mümkün olan en kısa sürede bitirmeyi düşünüyoruz. Onların karşı saldırılarının nasıl biteceğini göreceksiniz” çıkışı, Rusya ile ABD arasında yeniden Nükleer Silah restleşmesi başlattı. Biden, “Rusya nükleer silah kullanırsa hiç olmadığı kadar parya olur” açıklaması yaptı. Biden, “Eğer Rusya, Ukrayna savaşında nükleer veya kimyasal silah kullanmaya kalkışırsa atacağı bu kritik adımın yıkıcı boyutuyla orantılı olarak çok yüksek bedel ödemek zorunda kalacak” dedi. Erdoğan’ın “Putin’in savaşı bitirmek istediği” sözü yanlış çıktı Son gelişmeler, Erdoğan’ın Putin’in savaşı bitirmek istediği şeklindeki sözlerini boşa çıkardı. ABD’de demeç veren Erdoğan, Ukrayna ve Rusya arasında esir takası olacağını, Putin’in de savaşı bitirmek istediğini söylemişti. Ancak Rusya tarafından seferberlik çağrısı yapılması, Ukrayna’nın tamamına yönelik askeri tehditler savrulması, işgal altındaki bölgelerin acele Rusya’ya bağlanmaya çalışılması, Putin’in barışı değil savaşı derinleştirdiğini gösteriyor. Ukrayna’da şiddetlenen savaşa karşı barışın sesini yükseltmek şimdi çok daha önemli.

Küresel İklim İstihdamı Konferansı: “İklim krizi, sınıf mücadelesidir”

17-18 Eylül tarihlerinde düzenlenen ve dünyanın her yerinden iklim aktivistleri, kampanyacılar, sendikacılar ve araştırmacıları bir araya getiren Küresel İklim İstihdamı Konferansı’nda (Global Climate Jobs Conference) iklim krizi mücadelesinin bir sınıf mücadelesi olduğu vurgulandı, birleşik mücadelenin önemine değinildi.  

Mücadele dalgası: İran için yeni değil

İran 2017 yılının son günlerinde rejim karşıtı kitle gösteriyle allak bullak olmuştu. 2018 yılının sonlarında ise bu kez bir grev dalgası İran’da birçok sektörü etkisi altına almıştı. Kamyon şoförleri 10 gün boyunca 160 şehirde iş bırakmış, üç ay sonra, 31 eyaletin tamamında, toplamda 290 şehirde ülkedeki toplam 450 bin kamyon şoförünün 300 bini greve çıkmıştı. Rejimin yanıtı kamyonculara yönelik bir tutuklama dalgası oldu. Fakat aynı dönemde bu kez öğretmenlerin grevi 19 eyalete yayıldı. Ardından çelik işçileri maaşlarının ödenmemesi karşısında greve çıktılar, ardından şeker kamışı fabrikasında başlayan eylemler geldi. Eylemlerde devamlılık İran’da başlayan eylemler, aynı zamanda bir eylem silsilesinin devamı. 2019 yılında Ortadoğu’da üç ülke kitlesel ayaklanmalarla sarsılmıştı. Irak’ta başlayan ve devletin şiddetle yanıt verdiği çok sayıda insanın öldüğü kitle eylemlerinin sonucunda Adel Abdul Mahdi başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalmıştı. Irak’tan kısa bir süre önce Lübnan’da dev kitle eylemleri dalgası, başbakan Saad Hariri’nin istifasını sağlamıştı. Irak’ta başbakan istifa ederken Kasım ve Aralık aylarında bu kez İran’da 100’den fazla şehirde yapılan gösteriler rejimi sarsmaya başlamıştı. İran’da gösteriler fiyatların yüksekliğine ve aşırı vergilere karşı başlayıp, daha fazla değişim ve özgürlük taleplerini de dile getirmişti. İran’da gösterilerin yaygınlaşması karşısında paniğe kapılan rejim, Uluslararası Af Örgütü’nün verdiği bilgilere göre en az 200 göstericiyi öldürmüştü. Yeni mücadele bu mücadelelerin de bir devamcısı.

Geri 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 İleri

Bültene kayıt ol