Lübnan: İsrail tankları BM üssüne zorla girdi

Kolombiya’da barış umudu

Kolombiya’da hükümetle Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) arasında barış görüşmeleri yeniden başladı. Heyetler görüşmeler için Venezüella’nın başkenti Caracas’ta bir araya geldi. Caracas’taki ilk görüşmeler 20 gün sürecek.  Görüşmelerin başlamasının ardından yapılan ortak açıklamada  "tarafların tam bir siyasi ve ahlaki iradeyle diyalog sürecini başlatmakta anlaştıkları" söylendi.  Taraflar görüşmelerin hedefinin “barışı tesis etmekle somut, acil ve gerekli değişiklikler yapmak olduğunun altını çizdiler. Öte yandan, Kolombiya Savunma Bakanı Ivan Velasquez görüşmelerin ELN’ye yönelik askeri operasyonların sona ermesi anlamına gelmediğini açıkladı. Görüşmeler, Venezüella’dan sonra garantör ülkeler Küba ve Norveç’te devam edecek. Hükümetle ELN arasındaki görüşmeler barış umudunu yeniden ortaya çıkarırken, bir önceki barış görüşmelerinin 2019 yılında başkent Bogota'da bir polis akademisine bombalı araçla düzenlenen ve 22 kişinin öldüğü saldırının ardından sonlandığı herkesin hafızasında tazeliğini koruyor. Bu türden çözüm süreçlerinin nihayete ermesinin önünde sayısız engel bulunuyor. Özellikle devletler bir dizi mekanizmayı devreye sokarak çözüm süreçlerinin tıkanmasına neden oluyor. Yine de Kolobiya’da 2016 yılında Devrimci Silahlı Güçler’le (FATC) barış anlaşmasının imzalanmış olması ve şimdi yeniden barış umudunun doğmuş olması, barıştan başka çözüm olmadığını gösteren gelişmeler olarak görülmelidir. Kolombiya’da iç savaş 60 yıldır sürüyor ve yaklaşık 450 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Kendisi de eski bir gerilla olan ve Mayıs ayında cumhurbaşkanı seçilen Gustavo Petro seçim kampanyasında iç savaşı sona erdireceğini ilan etmişti.

İran'daki ayaklanmadan notlar

Mahsa Amini adlı genç kadının ahlak polisinin işkencesiyle öldürülmesinin ardından İran'da gelişen protestolar, mollalar rejiminin tüm saldırılarına, tutuklamalara ve idam cezalarına rağmen dinmek bilmiyor. İran ayaklanmasında yaşanan son gelişmeleri derledik.  Mahabad’da halka saldırı İran’ın Batı Azerbaycan eyaletine bağlı Kürt kenti Mahabad’da İran kolluk kuvvetleri halka ateş açtı. En az 4 kişinin öldüğü açıklandı. İran’ın Batı Azerbaycan eyaletine bağlı Kürt kenti Mahabad’da düzenlenen Mahsa Amini protestoları sırasında İran kolluk kuvvetleri halka ateş açtı. En az 4 kişinin öldüğü açıklandı. Sosyal medyaya yansıyan görüntülere göre, polis halka karşı patlayıcı da kullandı. Kentte rejim aleyhine sloganlar atan göstericiler, bazı caddeleri tuğla ve taşlarla kapattı. Emniyet güçlerinin göstericilere ateş açtığı kentte, yer yer patlama sesleri duyuldu. Erbil merkezli Rudaw haber ajansının haberine göre polis, Mahabad’a zırhlı araçlar ve ağır silahlarla girdi, elektriklerin kesildiği kent tamamen karanlığa büründü. Mahabad’ın civarında yer alan bölgelerde de genç eylemcilerin, kent merkezine giden araçların önünü kesmeye çalıştıkları bildirildi. Öte yandan Hengaw İnsan Hakları Örgütü, ağır silahların kullanılması sonucu Mahabad’da 4 Kürt vatandaşın öldürüldüğünü duyurdu. Öldürülenlerin isimlerinin Muhammed Ahmedi Gagış, Mehran Rehmani, Kemal Ahmedpur ve Azad Hesenpur oldukları açıklandı. Habere göre İran’daki Kürt kentleri Bokan, Sakız, Merivan, Divandere, Pave, Kirmaşan, Bane, Nexede, Piranşar ve Hoy kentlerinde de eylemler devam etti. İlam eyaletinin Murmuri kentinde geniş çaplı protesto düzenlendi. Devrim Muhafızları Ordusu ve hükümete ait bazı binalar yakıldı. Protestolar her yerde devam ediyor İran’ın birçok kentinde de protestolar devam etti. Ülkenin farklı bölgelerinde yer alan Mazenderan, Şehid Beheşti, Urumiye, Tebriz Tıp Bilimleri, Zehra, Bilim ve Teknoloji, Noşirevani, Terbiyet Müderris, Kirmanşah Razi, Allame Tebatebayi, Emir Kebir, Senendec Tıp Bilimleri, Azad, Kürdistan, Tahran Sanat, Hamid Kaderzade üniversitelerinde öğrenciler cumartesi günü protestolar düzenledi. Tahran Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öğrencileri, tutuklu öğrenciler ve protestolarda öldürülenlerin anısına kampüs içindeki havuzu kırmıza boyayıp kağıttan gemiler yüzdürdü. Görüntülerde, Hoca Nasruddin Tusi Üniversitesi’nde gösteri düzenleyen öğrenciler ile Besic milis gücü üyesi olduğu ileri sürülen kişiler arasında çatışma çıktığı görüldü. Öğrencilerce yapılan açıklamada, çok sayıda öğrencinin yaralandığı bilgisi aktarıldı. Kürdistan Üniversitesi’nde çekildiği ileri sürülen görüntülerde, güvenlik güçlerinin silahlı müdahalede bulunduğu, öğrencilerin dağa doğru koştuğu, bir kısmının yere düştüğü, bazı öğrencilerin yaralandığı görüldü. Üniversitelerde düzenlenen gösterilerde çok sayıda kişinin gözaltına alındığı haberleri de gelen bilgiler arasında yer aldı. Tahran’da 13 Eylül’de “ahlak polisi” olarak bilinen İrşad devriyeleri tarafından “başörtüsü kurallarına uymadığı gerekçesiyle” gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hastaneye kaldırılan 22 yaşındaki Mahsa Jîna Amini’nin, 16 Eylül’de yaşamını yitirmesi ülke yönetimine karşı protestolara yol açmıştı. Humeyni’nin evi yakıldı İran'da rejim karşıtı eylemler ülke genelinde devam ederken rejimin kurucusu ve ilk dini lideri Ayetullah Humeyni’nin eski evinin ateşe verildiği görüntüler sosyal medyada yayıldı. İnsan hakları örgütlerinin verdiği bilgilere göre İran’da devam eden protesto gösterilerinde perşembe günü, bir gün içinde en az 18 kişi hayatını kaybetti Oslo merkezli insan hakları örgütü Hengaw’a göre Batı Azerbaycan vilayetindeki Bukan ve Kürdistan vilayetinin başkenti Senendec’de polis protestoculara gerçek mermiyle ateş açtı. Bukan’da bir ve Senendec’de iki kişi hayatını kaybetti. Senendec’de bir güvenlik görevlisinin de hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bu arada İran devlet medyasına göre ülkenin orta kesimindeki İsfahan’da üç Besic milisi kimliği belirsiz kişilerce öldürüldü. Ülkenin güneybatısındaki İze’de de kimliği belirsiz kişiler insan kalabalığına tüfekle ateş açtı. İran rejimin kurucusu ve ilk dini lideri Ayetullah Humeyni’nin eski evinin ateşe verildiği belirtiliyor. görüntüler sosyal medyada yayıldı. İki çocuk öldürüldü Bu arada 9 yaşındaki Kian Pirfalak ile 14 yaşındaki Sepehr Maghsudi’nin ailesi de, çocuklarının eylemlerde, güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğünü açıkladı. Kian Pirfalak’ın ailesine yakın bir kişi, Kian’ın bir grup güvenlik gücü üzerlerine ateş açtığı sırada, babası Maysham ile birlikte arabada olduğunu söyledi. Kian’ın gerçek mermiyle göğsünden vurulduğu ve olay yerinde öldüğü, üç mermi isabet eden Maysham’in ise hastanede tedavi gördüğü belirtildi. 14 yaşındaki Sepehr Mahghsoodi’nin ailesine yakın bir kaynak da BBC Farsça’ya 14 yaşındaki çocuğun protesto sırasında gerçek mermiyle başından vurulduğunu söyledi. Aynı kaynak, Maghsoodi’nin naaşının, morga götürülmesinden iki saat sonra güvenlik güçleri tarafından çalındığını iddia etti. İran’da salı gününden bu yana, yeni bir gösteri ve grev dalgası ilan edildi. Bu gösterilerde, Kasım 2019’da artan yakıt fiyatlarına karşı düzenlenen eylemlerde ölenler de anılıyor. Grev ve gösterilerin devam etmesi bekleniyor.

Rusya Ukrayna’ya füzelerle saldırdı

Rusya, dün Ukrayna kentlerine yoğun roket saldırısı başlattı. Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, pek çok şehirde altyapının hasar gördüğünü, elektrik kesintileri yaşandığını söyledi. Yapılan açıklamada 7 milyon kişinin elektriksiz kaldığı aktarıldı. Ukrayna’nın başkenti Kiev de vurulan kentler arasında. Ukrayna Enerji Bakanı, son füze saldırılarının, savaşın başladığı 24 Şubat'tan bu yana altyapıyı hedef alan en büyük saldırı olduğunu açıkladı. Ukrayna, Rusya’nın fırlattığı 90 füzeden 73’ünü vurduğunu, kalan 17’sinin ise elektrik santrallerinde hasara yol açtığını duyurdu. Polonya'ya düşen füze dünyayı savaşın eşiğine getirdi  Polonya’ya 15 Kasım’da düşen füze bir anda dünyanın gündemine girdi, NATO’yu alarma geçirdi, savaş zillerini çaldırdı. Ancak ABD Başkanı Biden’ın, füzenin Rusya’dan ateşlenmediğini açıklamasıyla dünya rahat bir nefes aldı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, iki kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Polonya'ya düşen füzenin, ittifaka yönelik kasıtlı bir saldırı olmadığını ve füzenin Ukrayna hava savunma sistemine ait olabileceğini kaydetti. Stoltenberg, Ukrayna'nın kendini savunduğunu belirterek, olaydan yine de Rusya'yı sorumlu tuttuklarını kaydetti.   ABD Genelkurmay Başkanlığı, 265. gününe giren Ukrayna’daki savaşta 100 bin civarında Rus, 100 bin civarında da Ukrayna askerinin öldüğünü ya da yaralandığını tahmin ettiklerini açıkladı. Bu rakamlara sivil ölümleri ve yaralanmaları dahil değil. Ukrayna’da savaş suçları işleniyor Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, Rus askerlerinin Herson kentinden geri çekilirken 400'den fazla savaş suçu işlediğini öne sürdü. Ukrayna’ya göre Şubat ayından beri Rusya, en az 34 bin savaş suçu işledi.  Birleşmiş Milletler ise her iki tarafın da savaş esirlerine işkence ve kötü muamele uyguladığına dair kanıtlara ulaştığını aktardı. Rusların eline esir düşen çok sayıda Ukraynalı asker, taciz, uzun süren dayaklar, köpek saldırıları, elektroşok, cinsel şiddet, çıplak arama, tehdit gibi kötü muamele vakaları aktardı.  Aynı zamanda Ukraynalı askerlerin de Rus mahkûmlara kötü muamelede bulunduğuna dair suçlamalar var. Türkiye, Rus petrol ürünlerinin ihracatında 'arka kapı' haline geldi  Finlandiya merkezli Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA), Türkiye'nin Rus petrolünün Avrupa Birliği'ne (AB) ihracatı için "arka kapı" haline geldiğini ve bunun da yaptırımlarda bir "boşluk" oluşturduğunu duyurdu.  Raporda Rus petrolü için, "Artan miktarda Rus ham petrolünün rafine edildiği Türkiye üzerinden AB'ye giden yeni bir rota ortaya çıkıyor" deniliyor. Ukrayna'nın işgalinden bu yana Türkiye'nin Rusya'dan ham petrol ithalatı arttı. Rapora göre, Türkiye'den Avrupa ve ABD limanlarına yapılan petrol ürünleri ihracatı Eylül-Ekim aylarında Temmuz-Ağustos dönemine kıyasla yüzde 85 yükseldi. Rusya ekonomisi yüzde 4 küçüldü; resesyona girdi  Rusya Federal İstatistik Kurumu (Rosstat), bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin gayrisafi yurt içi hasıla verilerini açıkladı. Buna göre, bu yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4,1 küçülen Rusya ekonomisi, üçüncü çeyrekte de yüzde 4 küçüldü. Böylece Rusya ekonomisi iki çeyrek üst üste daralarak resesyona girdi. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı, ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 2,9 küçüleceği tahmininde bulunurken, Rusya Merkez Bankası ise ekonominin yüzde 3 ila 3,5 arasında küçülmesini bekliyor. Batılı ülkeler, Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rusya’ya başta enerji ve finans sektörü olmak üzere kapsamlı yaptırımlar uyguluyor.

Rusya: İşgalde geri adım

Ukrayna ordusunun geçtiğimiz günlerde Herson kentini geri almasıyla birlikte işgalde yeni bir dönüm noktasına daha gelindi. Herson; Donetsk, Luhansk ve Zaporijya bölgeleriyle birlikte Rusya’nın ilhak ettiği yerlerden biriydi. Hatta bu dört bölgede halkın Rusya’ya destek verdiği söyleniyordu ama Rusya ordusunun geri çekilmek zorunda kaldığı Herson’un aylar süren işgalden sonra nihayet rahat bir nefes aldığı görülüyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Rusya birliklerinin kentten geri çekilmesinden birkaç gün sonra Herson’u ziyaret etti ve ülkesinin barış istediğini ima etti. Zelenski’nin aktardıklarına göre, Rusya birlikleri geri çekilmeden önce kentin altyapısını çalışmaz duruma getirdi, iletişim hatları devre dışı kaldı. Su ve elektriğin de verilemediği söyleniyor. Geride bırakılan mayınlar içinse temizleme çalışmaları başlatıldı. Şimdi gündemde Ukrayna ve Rusya arasında yürütülecek barış müzakereleri var.  ABD dışişleri temsilcisi Josep Borrell, bu kararı Ukrayna’nın vereceğini, kendilerinin “görevlerinin” ise verilen karara desteklemek olduğunu iletti. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, nükleer tehdidi ortadan kaldırmak adına Rusya ile görüştüklerini iletmişti. Putin’in en önemli müttefikleri bile onu “ordunun imajını sarsmış olması” gibi sert eleştirilerle ve başarısızlıkla suçluyor.  Önce Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekildiğini duyuran ama hemen sonra Ukrayna’nın Karadeniz’deki limanlarından tahıl sevkiyatını yeniden başlatacağını açıklayan Putin ayrıca gıda fiyatlarının yeniden dalgalanmasına da sebep oldu.  Putin’in güç kaybettiğine dair söylentiler yayılırken çeşitli muhalif sesler ve siyasi gözlemciler tarafından, Ukrayna konusunda bir çıkmaza girdiği, iki tarafı da memnun edecek bir anlaşma sunmakta zorlandığı da aktarılıyor.

Bu isyan rejim devrilene kadar bitmeyecek

İran’da geçtiğimiz hafta üniversitelerde ve kuzeybatıdaki Kürt bölgelerinde yeni protestolar başladı. Tahran’daki protestolarda Marivanlı öğrenci Nasrin Ghadri’nin de polis tarafından öldürülmesi ve ölümünün yeni protestolara yol açabileceği korkusuyla cenaze töreni yapılmadan toprağa verilmeye çalışılması üzerine daha da büyüyen halk isyanı üniversitelere de yayılınca artık durdurulamaz hale geldi. Öğrenciler üniversitelerdeki cinsiyet ayrımı engellerini kaldırıyor, sokaklarda rejim yanlısı mollaları kovalıyor, dersleri boykot ediyorlar. Devrim Muhafızları Komutanının devlet televizyonunda protestoculara seslenip korku salmaya çalışması bile işe yaramadı: Kadınlar başörtülerini çıkarıyor, halk kamusal alandaki duvarları grafiti ve sloganlarla dolduruyor, rejime ait reklam panoları ele geçiriliyor, “Diktatöre ölüm!” sloganları atılıyor.  İranlı kadın sporcular farklı ülkelerdeki madalya törenlerine başörtüsüz çıktı, kadın oyuncular yabancı medya yayınlarına başörtüsüz fotoğraflarıyla demeçler verdi, sutopu takımı oyuncuları Tayland’da düzenlenen şampiyonada ilk maçlarına başlarken çalınan milli marşa eşlik etmedi. Rejimin baskıları işe yaramıyor Eylemler yaklaşık iki aydır devam ediyor. Şu ana dek 14 binden fazla kişi tutuklandı ve tutuklu eylemciler için ölüm cezası isteniyor. Ancak rejimin baskıları dozunu artırsa da artık toplumun tüm kesimleri harekete geçti, sokağa indi.  Parlamentoda okunan yazılı bir açıklamada toplam 290 milletvekilinden 227’si eylemcileri “muharip” diye tanımlıyor ve idam cezasına çarptırılmaları gerektiğini vurguluyordu. İran İnsan Hakları Gözlem Kurumu “muharibin” artık tüm muhalifler ve rejimin güvenliğini tehdit ettiği düşünülen herkes için kullanılmaya başlandığını bildirdi. Diğer taraftan her yeni baskıda, her yeni açıklamada yeni dalgalarla büyüyen isyan, ülkede bir referandum ihtiyacı olduğunu belirten bazı siyasetçilerin rejime karşı çıkmaya başlamasına da sebep oldu.  Rejim liderliği, protestocuları ölüm cezalarıyla bastırma yoluna giderken, karşısında yeni bir muhalefet daha bulmuş oldu. Muhalif siyasetçiler protestocularla ve bilhassa da öğrenciler ile diyalog başlatmak için üniversitelere gitti, cezaevlerinde tutulan yüzlerce öğrenci ve öğretim görevlisinin serbest bırakılması talebiyle karşı karşıya kaldılar. Öğrencilerin acil referandum talebine bazı din adamları da destek verdi, rejimin uluslararası gözlemcilerin de katılımıyla hemen bir referandum düzenlemesi istendi. Bu baskıcı rejimin çıkmaza girdiğini ilan eden referandum yanlıları “Halkın isteklerini görmezden gelmeyin” diyor, 43 yıl önce onaylanmış bu yasaların değiştirilmesini istiyor.  “İranlı kadınlar, çok yaşayın!” İsyanı baskı altına almak için her yolu deneyen, protestocuların üzerine rastgele ateş açan, cezaevlerinde işkenceye başvuran rejimin kendisi büyük bir baskı altında. Geçtiğimiz hafta binlerce kişi güvenlik güçlerinin 30 Eylül’de gerçekleştirdiği inanılmaz şiddete büyük bir öfkeyle yanıt verdiklerini göstermek için, ülkenin güneydoğusunda, Zahedan’da gerçekleşen ve en az 66 kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan polis şiddetini protesto etti. İşçiler de protestolara tarihe geçecek şekilde destek veriyor: İsfahan’da şimdi de demir döküm işçileri greve başladı. Geçtiğimiz haftalarda inşaat malzemeleri üreten işçiler ve alüminyum işçileri greve gitmiş, açıklamalarında bu mücadeleyi büyütmek gerektiğini söylerken “Örgütlü bir işçi sınıfı, değişime damgasını vurabilir” demişlerdi. Bu son kitlesel grev de ülkenin her yerine yayılmış protestolarda köklü bir değişim talebi olduğunu gösteriyor. FİFA Dünya Kupası’na katılmak için İngiltere’de bulunan İran milli takımı ise rejimin kendilerini, ülkedeki isyanı unutturmak için kullanmasına izin vermeyerek, yıldız forvetleri Sardar Azmoun aracılığıyla Instagram’da bir mesaj paylaştılar; “Halkımızı öldürüyorsunuz, hepinize yazıklar olsun. İranlı kadınlar, çok yaşayın!”

Genel grev İran'ı sarsıyor

"Kanlı Kasım" ya da "Aban Katliamı" diye bilinen 2019-2020 yılında şiddetle bastırılan büyük protestoların yıldönümünde başlatılan eylemler, aynı zamanda ülkede üçüncü ayına giren ve ülkenin her yerinde süren protestolarla bütünleşiyor. 2019-2020 yılında petrol fiyatlarına yüzde 50-200 oranında zam yapılması üzerine patlak veren ve 20'yi aşkın kente yayılan protestolarda öfke giderek büyümüş, bankalar, resmi binalar tahrip edilmiş, hükümetin şiddetli müdahalesinde yüzlerce gösterici öldürülmüştü. Daha önce 2009 yılında da ülkede özellikle üniversite öğrencilerinin odağında olduğu bir protesto dalgası yaşanmıştı ama 2019 protestoları, yaygınlığı ve şiddeti itibariyle bunları geride bırakmıştı. Genel grev her yere yayıldı İşçilerin greve gittiği kentler arasında Tahran, Reşt, İsfahan, Tebriz, Şehinşehr, Hürremabad, Abadi, Kirmanşah, Bender Abbas, Burucerd ve Ahvaz da var. Geçtiğimiz Çarşamba gününden bu yana kitlesel gösterilerin yapıldığı, güvenlik güçlerinin gösterilere gerçek mermilerle müdahale ettiği Kürdistan bölgesinin Kamiyaran kentinde 15 kişi yaralandı. İnsan hakları kuruluşlarının paylaşımlarına göre, şu anda kentte internet bağlantısı tamamen kesik. Kentteki gösteriler Fawad Muhammedi adında bir protestocunun öldürülmesi üzerine iyice büyümüştü. Gösterilerin kitleselleştiği ve şiddetli müdahale gördüğü yerlerden bir diğeri de ülkenin ikinci büyük kenti Meşhed. İran'ın devlet denetimindeki medyasının haberine göre gösterilere katılarak tutuklananlardan üç kişiye daha ölüm cezası verildi. Gösterilerle ilgili olarak 13 ve 15 Kasım'da görülen davalarda iki kişiye daha idam cezası verilmişti. Şimdiye kadarki en uzun süreli gösteriler Mahsa Amini'nin gözaltında öldürülmesini protesto amacıyla iki ay önce başlayan gösterilerde şu ana kadar ölenlerin sayısı teyit edebilen haberlere göre 326. Fakat sayının bunun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Gösteriler, ülkenin her yanına ve farklı kesimlere yayılarak büyürken, bağımsız Harana haber ajansının tahminlerine göre gözaltına alınanların sayısı 15 bini buldu. İlk günlerinde kadınların yaygın ve cüretli eylemleriyle alevlenen protestolar giderek, daha geniş kesimleri kapsamaya başladı ve son günlerde "Kanlı Kasım" anmaları vesilesiyle işçilerin grevleriyle de desteklenmeye başladı. Gösterilerde artık memnuniyetsiz olunan her şey protesto ediliyor. Doğrudan rejimin çekirdeğindeki isimler açık bir şekilde hedef alınıyor, rejimin sembolleri hedefleniyor. Belki şiddeti bakımından en büyük değil, ama kesinlikle en uzun süren gösteriler gerçekleşiyor. Gösterilere ülkenin her yanından ve çok geniş toplumsal kesimlerden insanlar katılıyor. Protestolar, İran'da daha önce hiçbir toplumsal hareket ve tepkinin görülmediği bölgeleri ve kesimleri harekete geçiriyor.

İngiltere'de eğitim işçileri insanca ücret için greve hazırlanıyor

İngiltere'de grev hareketi büyüyor. Demiryolu işçileri ve hemşirelerin ardından 150 üniversitede çalışan 70 bin eğitim işçisi üç gün iş bırakacak. İngiltere’deki Üniversite ve Kolej Sendikası (UCU), üniversitelerde öğretim üyeleri ve diğer çalışanların maaş, emeklilik ve çalışma koşullarında uzlaşılamaması nedeniyle greve çıkacağını duyurdu. 23 Kasım'da tüm üniversitelerde kitlesel eylemler yapılacak. Ardından grev,  24, 25 ve 30 Kasım’da gerçekleşecek. Bazı öğrenci örgütleri de grevi destekliyor. Sendika üyeleri, enflasyonun yüzde 10’un üzerinde olduğu bir dönemde yüzde 3’lük zam teklifini reddediyor. Ayrıca emeklilik konusunda 10 yıldır süren anlaşmazlık ve emeklilik fonlarının nasıl kullanıldığı diğer bir anlaşmazlık konusu. Üniversite çalışanları insanca yaşayacak ücret talep ediyor. 

COP27 müzakerelerinin ikinci gününde Tuvalu’dan umut verici bir çıkış geldi

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP27’nin ikinci günü de geride bırakılırken Tuvalu müzakerelerin yanlış bir hatta ilerlediğini vurgulayan umut verici bir çıkış yaparak fosil yakıtların terk edilmesi gerektiğini hatırlattı.

Cop27'nin ilk gününde neler oldu?

Mısır’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP27 devam ediyor. İşte ilk günün kısa bir özeti: - BM genel sekreteri António Guterres “iklim cehennemine giden yolda” olduğumuzu ilan etti ve insanlığın önünde iki seçenek kaldığını belirtti: “Ya dayanışma ya da toplu intihar”. Guterres, konuşmasında şöyle diyordu; “Hayatımızın mücadelesindeyiz. Ve kaybediyoruz. Sera gazı emisyonları artmaya devam ediyor. Küresel sıcaklıklar yükselmeye devam ediyor. Ve gezegenimiz hızla iklim kaosunu geri döndürülemez hale getirecek dönüm noktalarına yaklaşıyor. Ayağımız gaz pedalındayken iklim cehennemine doğru hızlandığımız bir otoyoldayız.” - Barbados başbakanı Mia Mottley, Küresel Güney’in iklim kriziyle mücadele etmek için teknolojiye daha fazla erişime ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Yenilenebilir enerji dönüşümü için gereken şeyin Küresel Güney’de zaten bulunduğu, ancak bu teknolojilerin Küresel Kuzey ülkelerine gönderildiğini vurgulayan Mottley, “Sonra da bize ihracat yapmak isteyenlerin insafına kalıyoruz,” dedi. - Pakistan temsilcisi Nabeel Munir iklim adaleti talebini öne çıkardı, “Kayıp ve zarar hayırseverlik değil, iklim adaletidir.” ​- ​Emmanuel Macron, iklim çöküşünden daha az etkilenen daha zengin ülkelerin ödeme yapması gerektiğini kabul etti ve Ukrayna savaşının Fransa'nın iklim hedeflerindeki ilerlemesini durdurmayacağına dair pek de inandırıcı olmayan birtakım sözler verdi. - İklim krizinin çözümüne yönelik adımları gündemden uzaklaştırmaya çalışan Rishi Sunak iklim müzakerelerinde, Macron ve İtalya Cumhurbaşkanı Giorgia Meloni ile gerçekleştirdiği ikili görüşmelerinde kendi gündemlerini öne çıkardı ve göçle mücadele edecekleri yönünde bambaşka bir gündem dayatmış oldu. Göçmen karşıtı tutumunu medya ile yaptığı görüşmelere de taşıdı. Delegelere yaptığı konuşmasındaysa, "Putin'in Ukrayna'daki tiksindirici savaşı ve dünya genelinde artan enerji fiyatları, iklim değişikliği konusunda yavaşlamak için bir neden değildir" diyerek nispeten ılımlı bir yol izledi, fakat iklim krizini son derece sığ bir tutumla ele aldığı da gözlerden kaçmadı. - Bu yılki görüşmelerin en büyük fay hattı, emisyonların büyük payını oluşturan zengin, sanayileşmiş Küresel Kuzey ülkelerinin, iklim afetlerinin yükünü taşıyanlar için ne yapacakları sorusu. İklim değişikliğinin dünyanın en savunmasız toplumlarına verdiği geri dönüşü olmayan zararı kimin ödeyeceği konusundaki tartışmalara “Pakistan'da olan Pakistan'da kalmayacak” sloganının yazılı olduğu bir tabela damgasını vurdu. Konuşmasını o tabelanın önünde gerçekleştiren Guterres, bu yaz yaşanan ölümcül sellerin gelecek felaketlerin ilk habercisi olduğunu söyledi, "Uluslararası toplumun şu anda Pakistan'ı desteklemek gibi bir görevi bulunuyor" dedi; “Kayıp ve hasar konusunda herhangi bir şüpheniz varsa, Pakistan'a gidip görün.” - Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan delege listesinde 110 temsilci yer alıyor olmasına rağmen bunların sadece yedisinin kadın olduğu görülüyordu. - COP27’nin kömür, petrol ve gaz kullanımına son verecek bir gündemi bulunmuyor.  

Geri 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 İleri

Bültene kayıt ol