Dünyada Güncel Gelişmeler

19.12.2022 - 11:06

Derleyen: F. Levent Şensever

Biden’ın Afrika Zirvesi

ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz hafta Barack Obama’nın sekiz yıl önce düzenlemiş olduğu ‘Afrika Zirvesi’nin ikincisini düzenledi. Washington’da düzenlenen zirveye 49 Afrikalı lider katıldı. Biden Afrikalı liderlere hitap ettiği konuşmasında, “ABD, Afrika’nın geleceğinde her şeyiyle var,” dedi. Afrika kıtasıyla “Serbest Ticaret Alanı Mutabakatı” imzalayacaklarını açıklayan Biden, ABD Kongresi’nin dış yardımlar fonundan 500 milyon dolar kaynak ayıracaklarını ve çeşitli projeler için de 370 milyon dolar düzeyinde yatırım gerçekleştireceklerini belirtti.

Zirvenin temel amacı, kıtada uzun yıllardır büyük projelere yatırım yapan Çin’in bölgedeki etkisini azaltmak olduğu açık. Ancak Biden’ın Afrikalı liderleri ikna etmesi kolay olmayacak. Zira kıta liderlerin çoğu, ABD tarafından daha önce birçok kez aldatılmış olduklarını düşünüyor. Obama’nın 2014 yılında düzenlediği zirvede verilen kıta ülkelerini destekleme vaatleri yerine getirilmediği gibi, aksine, Obama yönetimi AIDS ile mücadele için ayrılan fon kaynağını ve dış yardım desteklerini azaltmıştı.

Çin, Sahara altı bölgedeki ülkelerin bir numaralı ticaret ortağı konumunda. Bunun dışında, son yirmi yıldır yollar ve limanlar gibi birçok büyük çaplı altyapı projeleri de gerçekleştirirken, bölge ülkelerine yaptığı dış yardımların miktarını da düzenli olarak artırıyor.

Bu girişimlerin sonucu Çin’in bölgede siyasi etkisi önemli ölçüde arttı. Örneğin, geçtiğimiz eylül ayında Birleşmiş Milletler’de Çin’in Doğu Türkistan’da “İnsanlığa karşı suç işlemiş” olduğuna dair suçlamalara ilişkin, Çin tarafından söz konusu suçlamaların bir “dezenformasyon” olduğuna dair sunulan önergeyi destekleyen 28 ülkenin yaklaşık yarısı Afrika ülkelerinden oluşuyordu.

Biden’ın zirvede attığı en anlamlı adım, Afrikalı kölelerin soyundan gelen Afro-Amerikalı temsilcilerin de bulunduğu bir yemek sırasında, Afrikalı liderlere hitaben, ülkesinin köle ticareti sırasında gerçekleştirdiği “tasavvur edilemeyecek düzeydeki zalimliklerinden” dolayı özür dilemiş olmasıydı. Biden, konuşmasında bunu “Ulusunun işlediği ilk günah” olarak tanımladı. Her ne kadar bu sözleri çok anlamlı olsa da Biden’ın unuttuğu ya da hatırlamak istemediği “ilk günah,” aslında ABD’nin kuruluş döneminde, Kuzey Amerika kıtasının ilk yerleşimcileri olan yerli halklara karşı gerçekleştirdikleri soykırım olmuştu.

Afrika’dan kaçırılan kölelerin ABD’ye getirilerek, plantasyonlarda çalıştırılmaları ilk 1619 yılında başlamış ve köle sahiplerinin desteklediği 11 eyaletten oluşan Konfederasyon ile Birlik üyesi eyaletler arasında gerçekleşen iç savaş sonrası sona ermişti. Savaşın galibi Birlik üyesi eyaletlerin hazırladığı yeni anayasaya eklenen 13’üncü maddeyle, ülkede 1865 yılının aralık ayında kölelik feshedilmişti. Bununla birlikte Afrika kökenli Amerikalılara yönelik oluşturulan kurumsal ırkçı altyapı, günümüzde halen birçok eyalette varlığını sürdürüyor. 

Avrupa Parlamentosu yolsuzluk skandallarıyla çalkanıyor

Rüşvet skandalı: Temel özgürlükler, insan hakları, demokrasi ve yolsuzluklara karşı mücadele gibi konularda tüm dünyaya örnek teşkil etme iddiasındaki Avrupa Birliği ülkelerinin ortak parlamentosu, geçtiğimiz günlerde yolsuzluk iddialarıyla çalkalandı.

Avrupa’nın başkenti konumundaki Brüksel’de Belçika güvenlik güçlerinin ortaya çıkardığı, Katar’la ilişkili rüşvet suçlamaları, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) en düzey yetkililerine kadar sıçradı. Soruşturmalar bir yandan bazı milletvekilleri ve bürokratlarına yönelik AP’nin ekonomik ve siyasi kararlarını etkilemeye yönelik girişimlere yönelik sürerken, bu konuda Katar’ın Avrupa Birliği’yle ilişkilerinde AB’ye vizesiz seyahat gibi ayrıcalıklar elde etmesine yönelik dağıtılan rüşvet iddialarını da kapsıyor.

Söz konusu suçlamalar, Parlamento’nun tarihindeki en büyük skandal olarak nitelendiriliyor. Hakkında soruşturma yapılanlar arasında Parlamento’nun Başkan yardımcılarından biri olan Yunanistan milletvekili Eva Kaili de bulunuyor.

Belçika savcılık makamının yaptığı açıklamaya göre, federal adli polis, birkaç aydır Katar’ın Parlamento’nun ekonomik ve siyasi kararlarını etkilemek üzere girişimlerde bulunduğundan kuşkulanmakta ve bu amaçla Parlamento’da stratejik pozisyonlardaki bürokratlar ve milletvekilline yönelik büyük miktarlarda rüşvetler döndüğünden şüphelenmekteydi.

Soruşturma çerçevesinde evlere ve ofislere yapılan baskınlarda 1,5 milyon euro nakit para ele geçirildi. Evinde 150 bin euro nakit para bulunan ve skandalda adı öne çıkan Kaili, Parlamento’da yapılan oylamada bire karşı 625 oyla başkan yardımcılığı görevinden alındı. Şüpheliler, suç örgütüne katılmak, para aklama ve yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya.

Mültecilere yönelik hukuk dışı uygulamalar: AP’ye yönelik skandallar bununla sınırlı değil. Avrupa Parlamentosu Sol Blok milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği’nin sınırlarında mültecilere yönelik hukuk dışı uygulamalara dair belgeler ve gözlemleri içeren 3 bin sayfadan oluşan bir raporu parlamentoya sundu. Dört bölümden oluşan rapor, binden fazla tanığın ifadelerine yer veriyor. Rapor, dövülerek, tekmelenerek, aşağılanarak ve keyfi olarak tutuklanarak, ardından yasa dışı bir şekilde AB sınırlarının dışına itilen 25 bine yakın mülteci hakkındaki belgeleri içeriyor.  

AB’nin sınırlarında gerçekleşen bu hukuksuz uygulamalara ilişkin belgeler, AB üyesi 15 ülkeyi kapsıyor. Konuyla ilgili yapılan açıklamada, “Bu raporda belgelenen çok sayıda dehşet verici vaka, Avrupa sınırlarında geri itmelerin sistematik doğası hakkında hiçbir şüpheye yer bırakmıyor. Bunlar, ‘birkaç çürük elmanın’ neden olduğu münferit olaylar değil; söz konusu şiddet, işkence ve aşağılamalar katlanarak büyümekle kalmayıp, aynı zamanda normalleştirilen “çürümüş bir meyve bahçesine işaret ediyor,” deniliyor.

Birleşmiş Milletler Biyoçeşitlilik Konferansı (COP15) 

Birleşmiş Milletler’in (BM) 7-19 Aralık tarihleri arasında Kanada’nın Montreal kentinde gerçekleşen Biyoçeşitlilik Konferansı,  Birçok bilim insanı tarafından tarihi bir olay olarak nitelendiriliyor. Bu toplantı, konuyla ilgili konferanslar dizisinin on beşincisi olmakla birlikte, en önemli zirvesi olarak kabul ediliyor. Nitekim, toplantının açılış konuşmasında BM Genel Sekreteri António Guterres, “İnsanlık türlerin kitle imha silahı haline geldi. Bu konferans, söz konusu bu yıkım çılgınlığını durdurmak için bir şans olabilir,” dedi.

Biyoçeşitlilik, habitatın yok edilmesi, hastalıklar, işgalci türler, hava kirliliği ve iklim değişikliği gibi bir dizi nedenle hızla yok oluyor. 2019 yılında BM tarafından yayınlanan bir rapora göre, günümüzde kaba bir tahminle bir milyon bitki ve hayvan türü risk altında. WWF’nin bu yıl yayınladığı bir başka rapora göre, 1970 yılından bu yana türlerin toplam popülasyonu ortalama yüzde 69 düzeyinde azaldı. Bazı bilim insanları, gezegenin bugüne kadar yaşadığı türlerin altıncı kitlesel yok oluşu sürecinin içinde olduğumuza inanıyor. Ancak bundan önceki beş kitlesel yok oluştan farklı olarak, bu kez türlerin kitlesel yok oluşu insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak gerçekleşiyor. 

Üstelik türlerin yok oluşu, biyoçeşitlilik konusunda bundan 12 yıl önce Japonya’nın Nagoya kentinde düzenlenen toplantıda belirlenen bir dizi hedefe rağmen artan oranda sürüyor. Bilim insanları ve siyasetçiler, 2030 yılı itibariyle kürenin yüzde 30’unu koruma altına alma hedefi belirlemiş ve bu hedefi yüzden fazla ülke desteklediğini açıklamıştı. Bu iddialı hedef, şu an koruma altındaki alanların iki katına çıkarılması anlamına geliyor. Öte yandan okyanuslardaki durum ise çok daha kötü; günümüzde okyanusların oluşturduğu eko-sistemlerin ancak yüzde 8’i kadarı koruma altında. 

Hegemonya savaşları yeni coğrafyalara yayılıyor 

Küresel ısınma ve iklim değişikliğinden kaynaklı buzulların erimesi sonucu yükselmekte olan deniz suyu seviyeleri, özellikle okyanuslardaki ada halklarının yaşam alanlarını yok ederek milyonlarca iklim göçmeni yaratırken, bazı emperyalist devletler bu durumu hegemonyalarını güçlendirmek için bir fırsat olarak görüyor.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana jeopolitik çatışmaların dışında kalan Kuzey Kutbu, giderek coğrafi çekişmelerin odağı haline geliyor. Son 10 yıl içinde iklim değişikliğinin bir sonucu olarak bölgedeki buzulların yüzde 13’ü eridi. Bu gidişatın devam etmesi durumunda, Kutup bölgesindeki buzulların 2035 yılı itibariyle yaz aylarında tümüyle çözülmesi bekleniyor.

Daha şimdiden buzulların çözülmesi sonucu, daha önce mevsimsel olarak gemilerin seyrine olanak tanıyan sınırlı sayıdaki rotalara çok daha uzun sürelerle yenileri eklenmeye başladı. Bu durum, birçok ülke için zengin madenlere sahip bölgede yeni madencilik fırsatları yaratıyor. 

Ülkeler, bu fırsatı değerlendirmek üzere bölgede ekonomik ve askeri kontrolü ele geçirmek için şimdiden birbirleriyle rekabete girmeye başladı. Bu rekabet, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte daha da arttı. Rusya son yirmi yıldır bölgeye hakim ülkeler arasında öne çıkıyor. Kutup bölgesinde 15 bin millik bir kıyı şeridine sahip Rusya, bu bölgede uzun yıllardır madencilik ve petrol çıkartma faaliyetleri yürütüyor. 

2035 yılı itibariyle buzulların çözülmesi sonucu ortaya çıkacak olan yeni Kutup bölgesi boyunca uzanan deniz rotasının denetimini eline geçirecek olan güçler, önemli stratejik bir avantaj elde etmiş olacak. 

Bugüne kadar bölgede ciddi bir hakimiyeti olmayan ABD, son dönemde iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı bu ‘fırsatların’ farkına vararak, yakın zamanda bir “Kutup Bölgesi Ulusal Stratejisi” belirledi ve bu doğrultuda bölgede askeri ve diplomatik faaliyetlerini artırmaya başladı. 

Ancak bazı analistler, bu girişimlerin başarısı konusunda kuşkulu yaklaşıyor. Zira Rusya, bölgedeki güçlü sivil ve askeri altyapısıyla, bir kısım egemenlik alanları Kutup dairesi içinde yer alan diğer ülkelerin ekonomik çıkarlarını ve ulusal güvenliğini de tehdit edecek şekilde güçlü bir konumda. 

Küresel silahlanma yarışı hız kesmiyor 

ABD’nin Temsilciler Meclisi’nin ardından, geçtiğimiz hafta da Senato, 858 milyar dolar düzeyindeki 2023 savunma bütçesini onayladı ve böylece bütçe Biden’ın imzasına kaldı. 2023 bütçesi bir yıl önceki bütçeye göre yüzde 8 oranında arttı. 2023 yılı savunma bütçesinin de içinde olduğu yasa, bütçe dışında da bazı kararları içeriyor. Bunlar arasında, Küba toprakları içinde bulunan ve “Teröre karşı savaş” doktrini gereğince ele geçirilen “düşman savaşçı” tutsakların tutulduğu Guantanamo hapishanesinin faaliyetlerinin bir yıl daha uzatılması kararı da yer alıyor. 

ABD’nin yanı sıra NATO’nun bütçesi de artırıldı. Üye ülkelerin savunma bütçelerinin yanı sıra, NATO’nun doğrudan kendi operasyonları için de bir bütçesi var. Örgütün 2023 yılı bütçesi, askeri faaliyetler için yüzde 25 oranında artırılarak, 1,96 milyar euroya çıkartılırken, sivil faaliyetler için ayrılan bitçe de yüzde 28 oranında artırılarak, 370,8 milyon euroya yükseltildi. Sivil ve askeri bütçenin yanı sıra, ittifakın üçüncü ortak fonu olan NATO Güvenlik Yatırım Programı’nın 2023 için harcama tavanı da yüzde 26,6 artışla 1 milyar avro çıkarıldı.

Geçtiğimiz günlerin askeri konulardaki önemli gelişmelerden biri de Japonya’nın Çin tehditleri karşısında savunma politikasını kökten değiştiriyor olmasıyla ilgiliydi. Geçen hafta duyurduğumuz, ülkenin tarihindeki en büyük savunma revizyonu ve askeri harcamalarını artırma kararının ardından, bu kez de askeri komutasını yeniden düzenleyeceği ve yeni füze alımları haberi geldi. Bu değişim, Tokyo’nun Çin’in artan askeri gücü ve bölgesel duruşuna ilişkin korkularının yanı sıra komşusu konumundaki Kuzey Kore’nin fırlattığı füzeler ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından ortaya çıkan yeni tehditlerin bir yansıması.

Geçtiğimiz hafta konuyla ilgili önemli haberlerden biri de Almanya’dan geldi. Almanya, daha önce açıkladığı 100 milyar euroluk ek savunma fonundan ayrılacak bütçeyle ABD’den F-35 uçakları satın almaya karar verdiğini açıkladı. Uçaklar 2027 yılından itibaren Almanya’da konuşlanmaya başlayacak.

Kısa kısa

» Çin, yargı sektörünün yapay zeka altyapısıyla desteklenmesini amaçlıyor. Buna göre, 2025 yılına kadar yapay zekanın adli işlerle entegrasyonunun sağlanması hedefleniyor. Resmi yayın organı China Daily gazetesinin verdiği bir habere göre, Çin Yüksek Halk Mahkemesi, ülkedeki tüm mahkemelerin üç yıl içinde “yetkin” bir yapay zeka sistemini hukuk süreçleri içinde uygulamaya sokmasını istedi.

» 18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü nedeniyle yapılan açıklamalara göre, 2020 itibarıyla dünya genelinde 281 milyon göçmen bulunuyordu. Bir önceki yıla göre yüzde 3,5 artış gösteren göçmen nüfusunun 135 milyonu kadın ve 146 milyonu ise erkeklerden oluşuyordu. Dünya çapında 1970’te 84 milyon ve 1990 yılında 153 milyon göçmen olduğu kaydedilirken, uluslararası göçmen sayısı son 50 yılda 3 kattan fazla artış gösterdi.

» ABD’nin Çin'in yarı iletken endüstrisine yönelik uyguladığı yaptırımlar, iki ülke arasında “chip savaşları” olarak tanımlanıyor. Geçtiğimiz günlerde bu savaşa Japonya ve Hollanda’nın da ABD’nin yanında katıldığı haberleri geldi. Bloomberg’in bir haberinde, Japonya ve Hollanda’nın prensipte ABD’nin yaptırımlarına katılacağı bildiriliyor. Her iki ülke de küresel yarı iletken üretiminde önemli bir konuma sahip. Dünya yarı iletken piyasasında Amerikalı şirketler lider konumdayken, onu Güney Kore, Japonya ve Avrupa Birliği izliyor. Çin, dünyanın en büyük yarı iletken pazarı konumunda, ancak Amerikan şirketleri bu pazarın yaklaşık yarısını kontrol ediyor.

» Geçen hafta Hindistan kaynaklı haberlerde, Hindistan ve Çin askerleri arasında Arunaçal Pradeş eyaletinin Tawang bölgesinde çatışma yaşandığı belirtildi. Hint ve Çin birlikleri, Haziran 2020’de Çin’in kontrolündeki Tibet platosu yakınlarındaki Ladakh’taki Galwan Vadisi’nde çatışmaya girmişti. Çatışmada 20 Hint askeri hayatını kaybetmişti. Çin tarafı kayıplarına ilişkin açıklama yapmamıştı. Hindistan ve Çin, 3 bin 800 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor ve sınırın birçok bölgesinde iki ülke arasında egemenlik alanlarına ilişkin tartışmalar söz konusu.

» Amerikalıların Trump’a olan desteği azalıyor. ABD’de Florida Valisi Ron DeSantis, Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 başkanlık seçimleri için önde gelen adaylarda biri olabileceği konuşuluyor. Şayet DeSantis aday olursa, daha önce adaylığını açıklamış olan Trump’ın en büyük rakibi olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Nitekim, kasım ayında gerçekleşen ara seçimlerde Trump’ın desteklediği adaylar büyük bir hezimet yaşarken, DeSantis Florida seçimlerini açık ara kazandı. Cumhuriyetçi Parti’nin seçimlerde beklenende kötü sonuçlar almasının faturası ise Trump’a çıktı.

» Bu arada yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, Amerikalıların büyük bir kısmı, Biden’ın 2024 yılında yeniden aday olmasını istemiyor. Ankete göre, ABD halkının yüzde 70’i Biden’ın 2024 yılında yeniden aday olmasını onaylamadığı; Demokrat Partili seçmenlerin yüzde 57’si ve Cumhuriyet Partililerin yüzde 86’sının Biden’ın adaylığına karşı olduğu ortaya çıktı.

» ABD Senatosu, kişisel bilgilerin Çin hükümetine verildiği şüphesi nedeniyle federal hükümet çalışanlarının devlete ait cihazlara TikTok indirmesini yasaklayan tasarıyı oy birliği ile kabul etti. Söz konusu tasarı ile federal hükümet çalışanlarının devlete ait cihazlara TikTok uygulamasını indirmesi yasaklanıyor. Tasarının yasalaşması için önce Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edilmesi, ardından da ABD Başkanı Joe Biden tarafından imzalanması gerekiyor.



Bültene kayıt ol