Lübnan: İsrail tankları BM üssüne zorla girdi

NATO’nun Ukrayna'ya silah yağdırması vekalet savaşını tırmandırıyor

Ukrayna işgalinin 100. gününe yaklaşıyoruz. Bir yandan Rusya’nın saldırıları, diğer taraftan NATO'nun bu savaşı tırmandıran politikaları… Her ikisi de korkunç bir yol haritası izliyor. ABD yetkilileri birkaç gün önce yaptıkları açıklamada, 40 milyar dolarlık yardım paketinin içinde Ukrayna'ya gönderilecek uzun menzilli roket sistemlerinin de bulunduğunu söylüyordu. Bu yeni silah sevkiyatı Himars adı verilen uzun menzilli roketatar sistemlerini ve 80 km menzile sahip hassas güdümlü mühimmatı da içeriyor. ABD başkanı Joe Biden, New York Times gazetesindeki köşe yazısında, "Ukraynalılara gelişmiş füze sistemleri ve mühimmat sağlamaya karar verdim" diyordu; "Bu sayede belirlenen hedefleri hatasız bir doğruluk payıyla vurabilecekler." Üst düzey bir yetkilinin bildirdiği kadarıyla, Ukrayna'dan, Himars füzelerini Rusya topraklarına saldırmak için kullanmayacaklarına dair güvence alındı. Buna gelişmeye ek olarak, Şansölye Olaf Scholz da Almanya'nın en yeni taktik saldırı füzeleri olan Iris-T hava savunma sistemini Ukrayna'ya gönderebileceğini açıkladı ve beraberinde Rusya’nın topçu birliklerinin yerini tespit edebilen bir radar sistemi de verebileceklerini ekledi. Ukrayna savunma bakanı Oleksii Reznikov’un birkaç gün önce yaptığı açıklamada, ABD'den gelecek olan, Danimarka üzerinden gerçekleştirilecek bir sevkiyatla teslim alacakları Harpoon gemisavar füzelerini beklediklerini söylüyordu. Ayrıca ABD'nin doğrudan teslim edileceği zırhlı M109 Paladin kundağı motorlu obüsler de sevkiyata hazırlanıyor. Uzun menzilli M109’lar 45 kg ağırlığındaki top mermileriyle 40 kilometrenin üzerindeki mesafeleri bile vurabilen bir bombardıman sistemidir. Diğer taraftan, Rusya savunma bakanlığı da bu hafta Yars balistik füzelerinin kullanıldığı bir nükleer tatbikat yaptıklarını açıkladı. Rusya'nın iç bölgelerindeki İvanovo'da düzenlenen tatbikatlara füze sistemlerinden sorumlu olacak 1.000 kadar asker katıldı. Yars termonükleer füze sistemlerinin menziliyse 10 bin km kadar. Kamuya açık bilgilere bakılırsa, bu füzelerle gerçekleştirilmiş olan bir önceki askeri tatbikat 19 Şubat’ta yürütülmüş ki bu tarih, Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmeye hazırlandığı zamana denk geliyor. Bütün bunlar olup biterken, Ukrayna birlikleri de Donbas bölgesindeki hedeflerden biri olan Severodonetsk'i tahliye etmeye başladı. Doğu Luhansk valisi, Rusya’nın Severodonetsk'in yüzde 70'ini ele geçirdiğini duyurdu. Yerle bir edilen ve artık büyük ölçüde boşaltılmış olan şehrin savaş öncesindeki nüfusu 100 binin üzerinde seyrediyordu. The Wall Street Journal gazetesi, "Amerika'nın Avrupalı müttefikleri ile giderek şiddetlenen bir ayrışma yaşamasının sonucunda Batı cephesinde bazı fikir ayrılıkları oluşmaya başladı" diyor ve Fransa ile Almanya'nın başını çektiği bir grup ülkenin, Ukrayna'ya gönderilen saldırı sistemlerinin giderek daha güçlü olmasının maliyeti ve tehlikeleri konusunda endişe duyduklarını vurguluyor.  Bu siyasi yönetimlerin hissetmeye henüz başladıkları baskıyı toplumun, hayat pahalılığı krizi iyice şiddetlendiği ve fiyatlar yükselmeye devam ettiği için artmakta olan öfkesi oluşturuyor. Geçtiğimiz ay yapılan bir anket, Almanya’da nüfusun yüzde 46'sının gerginliğin giderek tırmanmasından endişe duyduklarını, ağır silah sevkiyatının bu savaşı Ukrayna sınırlarının ötesine yayabileceğini düşündüklerini gösterdi. İtalya ve Fransa'da gerçekleştirilen anketler de benzer sonuçlar veriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da 12-19 Haziran'da gerçekleştirilecek olan seçimler nedeniyle tedirginlik yaşamaya başladığı anlaşılıyor. 20 Mayıs'ta, üye sayısı açısından ‘küçük’ fakat diğerlerinden daha radikal olan sendikalar bir grev düzenledi. Bu grevde bir yandan NATO'nun savaşa müdahil olmasına karşı sloganlar atılıyor, diğer taraftan hayat pahalılığı mücadelesinin talepleri dile getiriliyordu.  Ne var ki Biden ve Boris Johnson'ın güç birliği sonlanmış değil. The Wall Street Journal’a göre, her ikisi de Ukrayna'yı “Rusya'nın Batı ile olan rekabetinde daha geniş ölçekli bir savaşa geçişin cephe hattı” olarak görmeye devam ediyor. ABD’nin geri çekilmeye niyeti yok. Bazı fikir ayrılıkları yaşanmaya başlamış olsa dahi Avrupa Birliği de, artmaya devam eden petrol, gaz ve elektrik maliyetlerine rağmen Rusya'dan enerji arzını sınırlama planlarından vazgeçmedi. Batı cephesi, Irak ve Afganistan'da kırılan gururlarını şimdi Rusya'yı küçük düşürerek telafi etmenin ve ardından Çin'e geçip ona da aynı şeyleri yapmanın peşinde. Putin ise Donbas'ı ele geçirmeyi başarabilirse zaferini ilan edip içerideki gücünü göstermeyi umuyor ki diğer sınır ülkelerine de gözdağı verebilsin. Ukrayna halkı bu ikisi arasında, her birinin kendi emperyalist çıkarları doğrultusunda sürdürdükleri bir vekalet savaşına çekildi. Savaş trajik bir dönüm noktası olarak görülen 100. gününe yaklaşırken hem Rusya'da hem de Batı'da yükselmesi gereken yeni bir direniş dalgasına ihtiyacımız olduğu çok açık. Bu emperyalist kıyıma karşı yürütülen savaş karşıtı hareket ile işçi sınıfını usandıran hayat pahalılığına karşı başlatılan mücadeleyi birleştirmek gerekiyor.  Charlie Kimber Socialist Worker’dan çeviren Tuna Emren

Kolombiya seçimleri: İlk turda kazanan solcu aday nasıl başarılı oldu?

Kolombiya’da ilk turu yapılan başkanlık seçimlerinde ikinci kez başkanlığa adaylığını koyan eski gerilla Gustavo Petro oyların yüzde 40’ını alarak birinci oldu. Başkan Yardımcısı adayı Francia Marquez de çevre hakları aktivisti bir siyah kadın politikacı. İkinci tura kalan diğer isim ise Kolombiya’nın Trump’ı olarak bilinen sağcı milyarder Rodolfo Hernandez oldu. Merkez sağ aday Federico Gutierrez'in ikinci olarak ikinci tur seçimlere katılması beklenirken sürpriz yapan Hernandez oyların yüzde 28’ini aldı. İlginç bir şekilde ikinci tura kalan iki aday da sosyal politikaları öne çıkarıyor. Milyarder Hernandez, Trump’a benzer şekilde sağ popülist bir propaganda yaparak ülkedeki yolsuzluk rejimini hedef aldı, piyasacı olsa da yoksullukla mücadele ve istihdam artışı gibi hedefleri öne çıkardı. Solcu Petro ise solun hiç bir zaman başkanlık seçimlerini kazanamadığı ülkede çok daha radikal bir değişim programı ortaya koydu. Daha önceki başkanlık seçimine kıyasla programının radikalleşmiş olmasının nedeni ülkede son yıllarda yükselen toplumsal hareketler ve bu hareketlere yönelik devlet şiddeti. Kolombiya’da FARC silahlı örgütülü ile yapılan barış anlaşması sonrası gerillanın çekildiği bölgelerde büyük bir çete şiddeti yükselmeye başlamıştı. Şiddet kentlere de sıçradı. Nüfusun yüzde 40'ının yoksulluk sınırının altında yaşadığı ülkede halk yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı sokak eylemlerine başlamış, karşısında devlet şiddetini bulmuştu. Petro, bu nedenle yolsuzluğu, yoksulluğa ve suç örgütlerine karşı bir kampanya yaptı. Ancak bu kampanyayı büyük bir ittifak projesi içerisinde gerçekleştirdi. 2021’in Şubat ayında ilan edilen Tarihi İttifak kampanyası ülkedeki merkez ve radikal solda bulunan neredeyse bütün partileri ve ayrıca çevre, kadın, LGBTİ hareketlerini birleştiren bir kampanya oluşturdu. Bu geniş mücadele birliği radikal bir program meydana getirdi. Tarihi İttifak, hem sosyal adalet açısından hem de iklim ve çevre mücadelesi açısından radikal değişiklikler vaat ediyor.  Ülkede emeklilik hakkından yararlanamayan üç milyon kişiye emekli maaşı bağlanması, en zengin kesimlerin vergilerinin artırılması ve en yoksul kesimlerin durumunu düzeltmeye yönelik topumsal projelere ağırlık verilmesi gibi vaadler yer alıyor programda.  Açlıkla mücadele konusunda ise "ekonomik olağanüstü hal" ilan edeceğini duyurdu Petro. İklim mücadelesi açısından ise son derece radikal bir hedefi var sol ittifakın: Yürürlükteki bütün petrol projelerinin askıya alınması ve enerjide fosil yakıt dışı kaynaklara geçişin başlatılması. Kolombiya gibi ihracatının yüzde 50'si ve devlet gelirlerinin yüzde 10'u petrole dayanan bir ülke için bu hedefler hem çok radikal hem de ülke tarihinde bir ilk.  İkinci tur seçimler 19 Haziran’da gerçekleşecek ve sağın tüm versiyonları milyarder Hernandez etrafında birleşmiş durumda. Hernandez, sağ popülizmi yükselterek yoksullukla mücadele konusunda daha fazla şey vaad edecek gibi duruyor. Petro’nun ise dünyanın çeşitli örneklerinde olduğu gibi bir seçim yapması gerekiyor. Ya işçilere ve ezilenlere yönelik daha fazla değişim ya da sağ oylara yönelmek adına daha merkez bir kampanya. İkincisini yapacak olursa Kolombiya tarihinde ilk kez bir solcu başkan tarafından yönetilme fırsatını kaçırabilir çünkü Hernandez aynı Clinton’a karşı Trump’ın yaptığı gibi radikal bir değişim öneriyor.

İran'da rüşvete ve yaygın yolsuzluğa öfke

İran'da temel gıda fiyatlarına yapılan zamların protesto edilmesinin ardından, yolsuzluğa karşı yaygın kitle gösterileri yaşanıyor. Abadan kentinde 23 Mayıs günü inşaat halindeki bir bina çöktü ve 24 kişi hayatını kaybetti. Çok sayıda kişi elleriyle enkazı kazarak insanları kurtarmaya çalıştı. 37 kişinin de yaralandığı binaya, çökme tehlikesi bulunduğu halde ruhsat verilmesi halkı çileden çıkardı. İşyeri olarak inşa edilen binanın alt katındaki dükkanlar, çökmeden bir kaç gün önce açılmıştı. Bu faciayı yaygın yolsuzlukların bir parçası olarak görenler Abadan, Hürremşehr, İsfahan dahil bölgedeki birçok şehirde sokaklara döküldü. Öfkeli kalabalık, rüşvetçilikle suçladıkları belediye başkanı ve belediye meclis azaları da dahil, binanın çökmesinin sorumlularının yargılanmasını istedi. Öfke sadece yerel yetkilerle sınırlı kalmadı, ülkenin dimi lideri Ali Hamaney de protesto edildi. Gösterilerin yayılması ve hafta boyunca devam etmesinin ardından İran polisi, gerçek mermi kullanmak da dahil şiddet yöntemleriyle protestoculara saldırdı. Yolsuzluğu karşı yapılan gösterilerden iki hafta önce İran rejiminin temel gıda ürünlerine yaptığı fahiş zamlar protesto edilmişti. ABD'nin yaptırımları karşısında oluşan zorlu ekonomik koşullarda, mollalar rejiminin yozlaşmışlığına ve emekçilere karşı politikalarına karşı isyan siyasallaşarak büyüyor.

Rusya'nın Ukrayna işgali dördüncü ayına girdi

Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı işgalde 3 ay bitti, 4. ay başladı. Putin, 24 Şubat'ta sabahın erken saatlerinde televizyondan Ukrayna'nın işgaline başladıklarını duyurmuştu.  Rus askeri birlikleri, Ukrayna'nın Donetsk ve Luhansk bölgelerinden Kiev yönetiminin kontrolündeki bölgelere, aynı anda Rusya sınırından Harkiv, Sumi, Çernigiv bölgelerine, Belarus üzerinden Çernobil bölgesine girdi. Rus ordusu, Kırım üzerinden de Herson ve Melitopol bölgelerine doğru asker çıkardı. Kiev yakınlarına havadan ve karadan asker sevk edildi ve Kiev kuşatma altına alındı. Savaşın ikinci ayında Kiev’den ve Çernigiv bölgesinden Rus askerleri geri çekildi ve Ukrayna birlikleri, buralarda kontrolü yeniden ele aldı. Başkent Kiev’de hayat yeniden canlanmaya başladı, savaşın gölgesinde normal yaşama geri dönüş süreci devam ediyor. Rus ordusu, Ukrayna’ya silah sevkiyatı yapan NATO ülkelerine ait nakliye araçlarının, Rus ordusunun meşru hedefi olduğunu duyurdu. Ukrayna, bu saldırılarda sivillerin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını duyurdu. Harkiv direniyor, Mariupol kaybedildi Rus askeri birlikleri, askeri altyapı tesislerini hedef alırken savaşın başından beri Harkiv ve Mariupol’ü de kuşatma altına aldı. Ancak Ukrayna ordusu, bu şehirlerde çok güçlü direniş gösterdi. Harkiv bölgesinde Ukrayna ve Rus birlikleri arasındaki çatışmalar hala sürerken Ukraynalı yetkililer, bu bölgedeki bazı yerleşim birimlerinin kontrolünü yeniden sağladıklarını açıkladı. Harkiv’de Ukrayna ordusunun direnişi güçlü şekilde devam ediyor. Rus ordusu, Azak Denizi kıyısındaki Mariupol’de Ukrayna’nın güçlü savunmasıyla karşılaştı. Günlerce süren çatışmalarda Mariupol harabeye döndü. Rusya Savunma Bakanlığı, Azovstal Metalürji Fabrikası sahasındaki sığınaklarda saklanarak direniş gösteren 2 bin 439 Ukraynalı savaşçının silah bırakarak teslim olduğunu açıkladı. Ukrayna tarafı ise bu kimselerin esir değişimi şartıyla teslim olduğunu savundu. Azovstal Fabrikası’nın da alınmasıyla Rus ordusu, Mariupol’ün kontrolünü tamamen ele geçirmiş oldu. Savaşın etkisi Ukrayna’nın doğusunda hissediliyor Nisanda Ukrayna’nın doğusuna kayan savaş, etkisini burada yoğun şekilde hissettiriyor. Rus askeri birlikleri, Ukrayna’nın doğusundan ilerleyişini artırdı ve bazı yerleşim birimleri Rusların eline geçti. Rus ordusu, saldırılarına devam etse de çok büyük ilerleme sağlayamadı. Rusya, Odessa ve Mıkolayiv bölgelerine saldırılarını artırdı. Mayısın ikinci haftasından itibaren Karadeniz’de, Ukrayna’nın güneybatısında stratejik bir konuma sahip Yılan Adası üzerinde çatışmalar arttı. Savaşın başında Rusların kontrolüne geçen Ada'yı almak için Ukrayna ordusu girişimlerde bulunsa da henüz sonuç alamadı. Savaşın Moldova’ya taşacağı endişesi Transdinyester’in başkenti Tiraspol'deki "Devlet Güvenlik Bakanlığı" binasına, 25 Nisan'da roketatarlı saldırı düzenlendi. Daha sonra radyo yayınlarını sağlayan anten kulelerinde patlamalar oldu. Bazı siviller bölgeyi terk etti. Rusya’dan, Moldova’daki Transdinyester bölgesi ile ilgili yapılan açıklamalar, savaşın Ukrayna dışına taşacağı endişelerini gündeme getirdi. Savaşta ölü sayısıyla ilgili net açıklama hala yok Savaşın ilk ayında Rus askerlerinden 1351’inin öldüğünü, 3 bin 825'inin yaralandığını bildiren Rus askeri yetkililer, daha sonra bu hususta yeni bir bilgi açıklamadı. Rus yetkililer, Ukrayna ordusunun savaş boyunca 23 bin 367 askerini kaybettiğini iddia etti. Ukrayna da bugüne kadar 29 bin 350 Rus askerinin öldüğünü ileri sürdü. Savaştaki sivil kayıplara ilişkin ne Ukrayna ne de Rus tarafı net rakam vermedi. Ukraynalı mülteci sayısı 6,5 milyonu geçti Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre, 24 Şubat-22 Mayıs döneminde, yarıdan fazlası Polonya'ya olmak üzere, Ukrayna'dan 6 milyon 552 bin 971 kişi komşu ülkelere geçti. BM’ye bağlı Uluslararası Göç Örgütüne göre, çatışmalar nedeniyle her 6 kişiden biri ülke içinde yerlerinden edildi, toplam sayı 7,7 milyon kişi olarak kayda girdi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine göre 24 Şubat’tan bu yana en az 3 bin 381 sivil yaşamını yitirdi, 3 bin 680 sivil yaralandı. Ateşkes müzakereleri kesildi Savaş devam ederken Rusya ve Ukrayna heyetleri, ateşkes sağlanması için 3’ü Belarus’ta, 1’i Türkiye’de olmak üzere 4 defa yüz yüze müzakere yaptı. Belarus’ta, her iki taraf sadece çatışma bölgelerinden sivillerin tahliyesi için insani yardım koridorları konusunda anlaşabildi. 29 Mart’ta İstanbul’da yapılan müzakereler sonucunda her iki taraf birbirine anlaşmaya zemin olabilecek taleplerini iletti. Ukrayna tarafı, 17 Mayıs’ta savaşın başlamasından bu yana Ukrayna’daki durumun çok değiştiğini ve Rusya ile müzakereleri askıya aldıklarını duyurdu.

NATO liderlerinden sevinç çığlıkları, Somali'de derinleştirilen savaş

ABD ve Rusya’nın Ukrayna’da yürüttükleri emperyalistler arası vekalet savaşını tırmandıran bir hamle daha... Finlandiya ve İsveç, savaş çığırtkanları ittifakına katılmak isterken NATO liderleri böbürleniyor. Biden ölüm mangalarını Somali'ye gönderiyor. Emperyalist militarizmin Avrupa’daki bir başka büyük genişleme sürecinde İsveç ve Finlandiya NATO ittifakına katılmak için resmi olarak başvurdu. Finlandiya, Rusya ile 1.300 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e göre bu hareket “tarihi bir adım.” NATO Ukraynalıları savunma kisvesi altında emperyalist gücünü genişletme fırsatı yakaladığı için Stoltenberg sevinçten havalara uçuyor.  İsveç’te çoğunluk yakın zamana kadar NATO üyeliğine karşıydı. Finlandiya’da ise NATO üyeliğine destek, Şubat ayında sadece yüzde 53 idi. Rusya’nın Ukrayna işgali bu durumu değiştirdi ve NATO liderlerinin ekmeğine yağ sürdü.  Üyeliğin önündeki en büyük engel Türkiye’nin itirazı olabilir.  Erdoğan, bu üyelik başvurusunu kabul etmeden önce ABD ve NATO’yla silah ve diplomatik destek için pazarlık yapmaya çalışıyor. Somali'de savaş ve emperyalizm Bu sırada ABD başkanı Joe Biden, bitirme sözü verdiği “ebedi savaşlardan” birini yeniden alevlendiriyor. Bu, Ukrayna’daki savaşla birlikte emperyalist militarizmin yeniden canlandığının bir başka işareti. Geçtiğimiz günlerde Biden, generallere Somali’ye yeniden yüzlerce özel harekât kuvveti gönderme yetkisi veren bir emir imzaladı.  Bu, önceki başkan Donald Trump’ın bu Doğu Afrika ülkesindeki neredeyse tüm kara birliklerini geri çekme hamlesini tersine çevirdi. Üstelik Biden bu durumu suikastlar ve ölüm mangalarıyla destekliyor. Pentagon’un, Eş-Şebab grubunun yaklaşık bir düzine şüpheli liderini hedef almak için talep ettiği yetkiyi onayladı. New York Times’a göre, “Bu kararlar, Amerika’nın teröre karşı verdiği küllenmekte olan açık uçlu mücadelesini alevlendirecek. Biden’ın bu hamlesi, geçen yıl ‘Ebedi savaşı bitirmenin zamanı geldi’ diyerek aldığı Amerikan kuvvetlerini Afganistan’dan çekme kararıyla taban tabana zıt.” Duyuru, Somali’deki uzun seçim sürecinin ardından yeni cumhurbaşkanının seçilmesini takip eden gün geldi. Seçim 16 ay gecikti ve oy verme hakkı 328 milletvekiliyle sınırlandırıldı. Durumun daha demokratik bir oylama yapmak için fazla istikrarsız olduğu değerlendirildi.  Somali, 1960 yılında kazandığı bağımsızlığından beri büyük güçlerin hedefinde. Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ndeki petrol yollarına yakın olan stratejik konumu nedeniyle Rusya ile ABD arasındaki Soğuk Savaş döneminde bir ödül haline geldi.  ABD, kıtlığı bahane ederek 1992’de Somali'yi işgal etti. Başlangıçta memnuniyetle karşılanan ABD, kısa sürede nefret edilmeye başladı. ABD önderliğindeki güçlerin katliamları ve işkenceleri büyük bir öfkeye neden oldu ve nihayet direniş ABD'yi aşağılayıcı bir şekilde geri çekilmeye zorladı. ABD müdahalesinin neden olduğu kaos ve yoksulluğun ortasında İslamcı gruplar ortaya çıktı ve ülkeye istikrar vadettiler. Sert olmalarına rağmen daha öncekilere kıyasla yaygın bir popülerlik kazandılar. Arkasında Batı desteği olan Etiyopya kuvvetlerinin işgaliyle püskürtüldüler. Somali’deki mevcut hükümetin hayatta kalabilmesinin tek nedeni 20 bin Afrika Birliği askeriyle ve ABD tarafından da siyasi olarak destekleniyor olması.  Afrika Birliği askerleri yerel halka uyguladıkları sert ve zalimce muameleler nedeniyle halk tarafından sevilmiyor. Eş-Şebab böylesi bir iklimde büyüyüp gelişti. Askerleri defalarca hükümetin kontrolündeki toprakları ele geçirdi.  Emperyalizm dünyanın hiçbir yerinde çözüm değildir.  Charlie Kimber Socialist Worker’dan çeviren Burak Demir

Savaş ve şiddet göçe zorladı, sayıları 100 milyonu geçti

Dünyada zorla yerinden edilenler, tarihte ilk kez 100 milyonu geçti. Bu rakam, insan nüfusunun yüzde 1'den fazlasına denk geliyor Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) milyonlarca insanın yaşamaya mecbur bırakıldığı vahim durumu duyururken, yerinden edilmelerin ulaştığı boyutu "endişe verici" olarak niteledi. 2019'da savaş, çatışma, şiddet ve ölüm riski sebebiyle Etiyopya, Burkina Faso, Myanmar, Nijerya, Afganistan, Suriye ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki zorla yerinden edilenlerin sayısı 90 milyona yaklaşmıştı. Üç yıl sonra bu kez Ukrayna'da Rusya işgali ve savaş başladığında 6 milyon kişi zorla yerinden edilerek, başka devletlere sığındı.  Çatışmalardan ve ölümlerden kaçmak zorunda kalanlar, sınırlar, sömürü ve ırkçılıkla karşı karşıya kalıyor.  Emperyalist savaş ve işgaller, bölgesel güçlerin kapışmaları ve özellikle Afrika'da körüklenen çatışmalar, tüm dünyayı etkileyen büyük göç dalgalarının başlıca nedeni olarak öne çıkmakta. Savaşların ve sömürünün bitirildiği, sınırların kaldırıldığı bir dünyada zorla yerinden edilmeler tarihe karışabilir.

Belarus demiryolu işçileri işgalciye geçit vermedi

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik işgal girişiminde Belarus oldukça kritik bir yer tutuyordu, fakat Belarus halkının askeri operasyona sıcak bakmaması ve ülkelerinde Rus birliklerini istememesi güçlü bir direniş hareketinin ortaya çıkmasına yol açtı. 'Demiryolu Direnişi' olarak kayda geçen eylemler Ukrayna’nın kaderini değiştirdi.  “Üç günde işgal ederiz” denilen Kiev’in Rus güçlerince ele geçirilememesinin en büyük nedenlerinden birinin, Belaruslu demiryolu işçilerinin sabotaj eylemleri olduğu açıklandı. Rusya birliklerinin Kiev ve çevresinden çekilmesinin ardından yapılan incelemelerde, Belarus’da demiryolu işçilerinden, bilgisayar korsanlarından ve ordunun içinde bulunan muhaliflerden oluşan gizli bir “savaş karşıtı” ağın bulunduğu ortaya çıktı.  İşgalin başlamasıyla birlikte, Belaruslu işçiler demiryollarındaki sinyalizasyon ekipmanlarını ve rayları bozarak ulaşım hatlarında kaos oluşmasına neden oldu. Bilgisayar korsanları demiryolu hatlarının koordinasyonunu sağlayan merkezi kontrol sistemlerine yönelik siber saldırılar başlattı. Geçtiğimiz haftalarda polisin, Bobruisk kasabası yakınlarında üç sözde sabotajcıyı ateş edip yaralaması Belarus’ta büyük tepkilere yol açtı. Devlet televizyonu tarafından yayımlanan haberde işçilerin tutuklanmaya direndikleri için vuruldukları söylendi. Aktivistler için sabotaj eylemleri daha yehlikeli hale geldi. Ancak buna rağmen Rusya’nın Kiev’den çekildiğini duyurması aktivistler tarafından coşkuyla kutlandı. Milyonlarca insanın hayatını alt üst eden savaşın duraksamasında önemli pay sahibiydiler. Belarus muhalefet sözcüsünün “Rusların Kiev'den vazgeçmesi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Rusların geri çekilmesinde sergilediğimiz çabanın doğrudan sonuç yarattığına inanıyoruz. Çünkü Ruslar, Belarus'ta kendilerini güvende hissetmediler. Binlerce Rus askeri, yemeksiz, yakıtsız ve teçhizatsız kaldı” ifadesini kullandı. Aktivistler Donbas’a askeri tren seferlerini de sabote etmeye başladı Bugünlerde demiryolu savaşında yeni bir aşama başlıyor olabilir. Son günlerde demiryolu aktivistleri, Doğu Ukrayna'ya asker taşımak için kullanılan Rus demiryolu hatlarındaki sinyalizasyon kabinlerine verilen hasarın fotoğraflarını Telegram'da yayınlamaya başladı. Belarus’un savaş karşıtı demiryolu işçileri, Howard Zinn’in de söylediği gibi “Hareket halindeki bir trende tarafsız olamayacaklarını” anlamış görünüyor.

Ukrayna'da işgal sürüyor, Rusya'da Putin eleştiriliyor

Rusya’nın 24 Şubat'ta başlattığı Ukrayna’yı işgal girişimi, savaşın 86. gününde devam ediyor. Rusya’nın işgali şimdiye kadar 30 binin üzerinde ölüme, binlerce yaralıya, 14 milyona yakın insanın göçmen olmasına yol açtı. 5 milyondan fazla Ukraynalı savaş nedeniyle komşu ülkelere göç etti. Şehir altyapıları büyük oranda tahrip oldu, yüz milyarlarca dolarlık ekonomik kayıp meydana geldi. İşgalin ilk günlerinde Ukrayna başkenti Kiev’in çok yakınlarına kadar gelen Rus askerleri, karşılaştıkları direniş sonucu geri çekilmişlerdi. Rusya’nın saldırıları şimdi büyük ölçüde Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde devam ediyor.  Mariupol kenti Rus işgaline girdi Azak Denizi kıyısındaki Mariupol kentinde çatışmalar giderek azalıyor. Mariupol'de teslim olan 900 Ukrayna askeri Rusya tarafından Donbas bölgesinde bir cezaevine gönderildi. Mariupol kenti savaşta en fazla yıkıma uğrayan Ukrayna kenti oldu. Binaların yüzde 90’ından fazlası yıkıldı. Beş yüz binden fazla insan göç etmek zorunda kaldı. Mariupol Belediye Başkanı, kentteki çatışmalarda en az yirmi bir bin sivilin öldüğünü açıkladı. Buça’daki Gençlik kampında Rusya’nın katliamı Rusya güçlerinin Ukrayna'nın başkenti Kiev'den geri çekilmek zorunda kaldığı Mart ayı sonundan bu yana yakınlardaki Buça bölgesinde binden faza sivilin cesedi bulundu. Bunların birçoğu aceleyle kazılan mezarlara gömülmüştü. Yetkililer 650 kişinin vurulduğu bir yaz gençlik kampının ortaya çıkarıldığını açıkladı. Katliamın gerçekleştiği alan suç mahalli olarak inceleniyor. Harkov’da yaşam normale dönüyor Rusya askeri güçleri kuzeydeki Ukrayna’nın ikinci büyük kenti Harkov çevresinden uzaklaştırılıyor. Savaşın başladığı günlerde en şiddetli çatışmaların yaşandığı kentte Ukrayna güçleri düzeni sağlamış durumda. Ukraynalı yetkililer, Harkov’un çevresinin ve Rusya sınırına kadar olan bölgenin büyük ölçüde Rus askerlerinden temizlendiğini açıkladı. Rusya televizyonunda Ukrayna savaşı eleştirildi Rusya Devlet Televizyonu'nda Ukrayna'da yürütülen " özel operasyon" da dahil her konuda Putin’in politikalarına övgüler dizilir. Fakat bu hafta bir programa konuk olan emekli albay ve askeri yorumcu Mihail Hodarenok, Ukrayna'nın Batı'dan aldığı askeri yardım arttıkça Rusya için işlerin daha kötüye gideceği uyarısında bulundu ve "Ukrayna ordusu 1 milyon kişiyi silahlandırabilir. Rusya'nın askeri ve siyasi yaklaşımı konusunda en büyük sorun, bizim tam olarak tecrit edilmiş olmamız. Kabul etmek istemesek de bütün dünya bize karşı. Karşımızda 42 ülkeden oluşan bir ittifak varken ve askeri-siyasi ve askeri-teknik kaynaklarımız sınırlıyken durumu normal diye değerlendirmek mümkün değil" dedi.  Denetime takılmadan yapılan bu değerlendirme, Rusya hükümetinin savaşın olumsuz sonuçları konusunda halkı şimdiden alıştırmaya çalışması olarak yorumlanıyor.

Sri Lanka’da nakit tükendi, ülkede benzin kalmadı

Sri Lanka, tarihinin en derin ekonomik kriziyle boğuşurken halk isyanı da büyüyerek devam ediyor.

Geri 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 İleri

Bültene kayıt ol