'Suriye halkının omuzlarından devasa bir yük kalktı'

Roman Soykırımı kurbanları anılıyor

Nazi Almanyası'nın Auschwitz-Birkenau toplama kampında 3 bin Roman yurttaşı öldürmesinin üzerinden 78 yıl geçti. Avrupa Parlamentosu, 2015 tarihli kararıyla, 2 Ağustos'u Nazi işgali altındaki Avrupa'da katledilen 500 bin Avrupalı Roman yurttaşı anmak için "Roman Soykırımını Anma Günü" olarak ilan etti. İnsan onuruna saygı için çabalayacağız Avrupa Komisyon tarafından yapılan açıklamada, "Avrupa Roman Soykırımını Anma Günü'nde, Nazi rejimi altında acı çeken ve öldürülen yüzbinlerce Roman soykırım kurbanını anıyoruz. Soykırım (Holokost) sırasında Romanlara yönelik zulmü asla unutamayız. Roman azınlığın halen karşı karşıya olduğu zorlukları ve ayrımcılığı da görmezden gelemeyiz. Üye Devletlerimiz ile birlikte Roman karşıtlığı ile mücadele için yakın bir çalışma içindeyiz. Bu yıl, ulusal Roman stratejileriyle ilgili ilk değerlendirmeyi sunmuş olacağız. Birliğimizde (Avrupa Birliği), açıklık, hoşgörü ve tüm insanlar için insan onuruna saygı için çabalayacağız. Sadece bu ruhla ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele edebiliriz” denildi. Roman soykırımı Edirne’de anıldı Türkiye’nin ilk Roman milletvekili Özcan Purçu, Nazilerin yüz binlerce romana yönelik soykırımını unutmayacaklarını belirterek, 2 Ağustos 1944’te Auschwitz Kampındaki katliamı andı. Purçu, “Faşizme karşı el ele mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. Hitler Almanyasında Yahudiler gibi Nazilerin hedefi haline gelen Romanlara, ayrımcılıkla başlayan saldırılar İkinci Dünya Savaşı’nda soykırıma kadar vardı. Naziler tarafından yıllarca “aşağı ırk” denilerek ayrımcılığa ve katliamlara uğrayan Romanlar; Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya gibi birçok kampta zorla çalıştırılıp deneylerde kullanıldı. Nazilerin iktidarında katliama uğrayan Romanların sayısının toplamda 800 bine yakın olduğu ifade ediliyor. Edirne'de, Romanlar için Meriç Nehri kıyısında anma programı düzenlendi. Katledilen Romanların anısına Meriç Nehri'ne çiçek bırakıldı. 78 yıl önce, 2 Ağustos 1944'te, çoğu kadın ve çocuk 3 bin Roman, Auschwitz-Birkenau'da gecenin karanlığında vahşice öldürüldü. Ancak bugün de Roman toplumları dünyanın pek çok bölgesinde ırkçılık ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. 

Rusya-Ukrayna savaşında son durum: İşgalin 155. gününde gelişmeler

Füzeler Belarus'tan Ukrayna'nın kuzey bölgelerini vuruyor; İngiltere, Ukrayna'nın Kherson'daki karşı saldırısının ivme kazandığını söyledi. Rus kuvvetleri tarafından Belarus'tan Ukrayna'nın kuzey bölgelerine 25 füze ateşlendi. Çernihiv, Kiev, Zhytomyr şehri çevresindeki bölgelere füze saldırıları başlatıldı. Chernihiv valisi, dokuz füzenin Honcharivska köyü yakınlarına çarptığını, bazılarının ormana düştüğünü söyledi. Belarus'taki Rus askeri hareketlerini takip eden aktivistler, füze rampalarının Gomel yakınlarındaki Ziabrauka havaalanından geldiğini söyledi, Belarus’a yaptırımların artırılması çağrısında bulundu. Mykolaiv valisi, “28 Temmuz sabahı Mykolaiv'e büyük bir roket saldırısı düzenlendi. Korabelny semtindeki ortaokul binası üç füze saldırısı sonucu neredeyse tamamen yıkıldı, bir kişi yaralandı" dedi. Ukrayna'nın Kherson'daki karşı saldırısı hız kazanıyor. Ukrayna güçleri Rus işgali altındaki Herson'un kuzey sınırını oluşturan Ingulets Nehri'nin güneyinde bir köprübaşı kurdu. Ukrayna, yeni uzun menzilli toplarıyla, Rusya'nın kontrolü altındaki bölgelere tedarik için kullanılan Dnipro Nehri üzerindeki köprülerden en az üçünü yıktı. Rus kuvvetleri daha önce işgal ettiği Melitopol ve Zaporizhzhia bölgeleri ile Kherson'a savunma amaçlı asker gönderiyor. Rus güçleri doğu Ukrayna'daki ikinci büyük elektrik santralini ele geçirdi. Moskova'nın Ukrayna'yı işgalini protesto eden bir Rus gazetecisi Rus mahkemesi tarafından, ordunun itibarını zedelemekten suçlu bulundu. Gazeteci Marina Ovsyannikova 15 yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya. Rusya'nın bağımsız gazetelerinden Novaya Gazeta hükümet tarafından kapatılıyor. 1993'ten bu yana Rusya'nın baskı altındaki bağımsız medyasının temel direklerinden biri olan Novaya Gazeta, Mart ayında, ülke içindeki operasyonlarını savaşın sonuna kadar durdurmuştu. Norveç'in BM büyükelçisi, BM Güvenlik Konseyi'nin geçen hafta Ukrayna ve Rusya'dan dünya çapında milyonlarca aç insana tahıl ve gübre taşınmasını olumlu karşılayan bir açıklama üzerinde anlaşamadıklarını söyledi. Açıklamada, genel sekreter Antonio Guterres ve Türkiye hükümeti anlaşmanın düzenlenmesindeki kilit rollerinden dolayı övülecekti. Türkiye, tahıl ve gübre taşınması sürecini denetlemek üzere İstanbul'da bir merkez açarken, Ukrayna limanlarından ayrılacak ilk gemiler için hazırlıklar devam ediyor. Ukrayna donanması, yenilenen tahıl ihracatına hazırlanmak için üç Ukrayna limanında çalışmaların başladığını doğruladı. Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar, ilk sevkiyatın birkaç gün içinde yola çıkmasının beklendiğini söyledi. Kuzey Akım 1 üzerinden akışlar, bir gün önce yaklaşık 28 milyon kWh/saatten dün 14,4 milyon kilowatt saate (kWh/sa) düştü. Rusya Çarşamba günü Avrupa'ya daha az gaz verdi, bu zaten normal kapasitenin sadece %40'ıydı. Almanya, Moskova'yı enerji ihracatı üzerinden "güç oyunu" oynamakla suçladı. Ukrayna savaşı, 1945'ten bu yana Avrupa'da yaşanan en büyük savaş. Ukraynalılar için bu, Rus emperyalizmine karşı varoluşsal bir mücadele.

Sınıf mücadelesinde yeni bir dönem başlıyor: İngiltere'de on binler grevde

Ve on binler, yüz binlere dönüşmek üzere... İngiltere’nin dört bir yanında on binlerce demiryolu işçisi greve gitti. İletişim İşçileri Sendikası'nda (CWU) örgütlü telekom işçileri bir ulusal greve hazırlanılırken başlayan demiryolları grevine şimdi telekom ve sağlık işçileri de destek veriyor. Büyüyen sınıf mücadelesi dalgasının başlangıcına işaret eden geçen ayki üç günlük grevin ardından gerçekleşen büyük greve sendika aktivistleri de katıldı. Sınıf mücadelesinde önemli bir değişim yaşanıyor. Sayılarının 80 binden fazla olduğu bildirilen demiryolu ve telekom işçilerine, 115 bin kişilik Royal Mail işçileri de katılmayı planlıyor. Ve itfaiyeciler de kendilerine önerilen düşük zam oranlarını kabul etmeyip mücadeleye hazır olduklarını bildirdiler. Tüm gözler işçilerde Demiryolu sistemini felç etmeleri beklendiği için şimdi tüm gözler greve giden işçilerde. Hayat pahalılığı karşısında giderek eriyen işçi ücretleri ve haksız işten çıkarmalara karşı direnen işçiler "Artık yoksul olmayı reddediyoruz" pankartları taşıyor.. RMT’ye (Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık Sendikası) bağlı 40 bin demiryolu işçisinin öncülük ettiği büyük grevde işçiler bu mücadeleyi tüm işçi sınıfı adına verdiklerini, kazanımlarıyla herkesi cesaretlendireceklerini ifade ediyor. RMT genel sekreteri Mick Lynch, işçilerin “iyi bir ücret artışı, iş güvenliği ve düzgün çalışma koşulları için her zamankinden daha kararlı” olduğunu söyledi. RMT Doğu Londra başkanı Wale Agunbiade ise önceki grevlerin işçilerin güvenini artırdığını belirtti; “Artık herkes bir sendikaya bağlı olmak gerektiğine emin oldu. Ve üye sayımız artıp duruyor.” İşçiler, Network Rail patronlarının 13 Temmuz'da yaptıkları, Ocak ayına kadar geriye dönük yüzde 4 ve gelecek yıl için de yüzde 2 olarak belirlenen artışı kabul etmedi. Güney Londra'daki Waterloo istasyonundan bir demiryolu grevcisi, Socialist Worker'a şunları aktardı; “Bütçeleri var var ama hissedarlara gidiyor, işçilere değil. Buna rağmen daha fazla sorumluluk üstlenmemizi ve daha çok çalışmamızı istiyorlar. Şimdi bir de bilet gişelerini kapatacakları için bazı üyelerimiz işlerini kaybedecek.” Londra'nın merkezindeki King's Cross istasyonundan grevci George ise "Her işçi, şu anda yapmakta olduğumuz şeyin, örgütlü olsaydı işyerlerinde yapabilecekleri bir şey olduğunu kavramaya başladı,” dedi. Sendika temsilcileri, sokakta mücadelenin büyümesinden iyice korkmaya başlayan British Telekom (BT) yöneticilerinin her işçiyi tek tek arayıp grev yapmayı planlayıp planlamadıklarını sorduğunu bildiriyor. Fakat işçiler korkmuyor, bilakis bu gözdağı verme çabalarına, mücadeleyi daha da büyütmeye niyetli olduklarını göstererek yanıt veriyor.  

Zaho saldırısı BM Güvenlik Konseyi'nde görüşüldü: Irak Türkiye'yi suçladı, Türkiye ortak soruşturma istedi

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Irak'ın Zaho bölgesindeki Parkha beldesine geçen hafta düzenlenen ve 9 sivilin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili acil olarak toplandı. Konsey'e bilgi veren BM Irak Özel Temsilcisi; "Irak saldırıyı Türkiye'nin düzenlediğinden emin, Türkiye ise Irak'la ortak soruşturmaya hazır" dedi. Kürdistan Özerk Bölgesi'nin Dohuk eyaletindeki Zaho'nun Parkha beldesine 20 Temmuz'da düzenlenen saldırıda 33 kişi de yaralanmıştı. BM Güvenlik Konseyi 25 Temmuz'da saldırıyı kınamış, Türkiye ise Irak'ın suçlamalarını reddederek, PKK'yı suçlamıştı. BM Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert, Konsey'e, olay hakkında kendisinin elindeki bilgileri şöyle özetledi: "20 Temmuz günü öğle saatlerinden sonra Parkha tatil bölgesine beş top mermisi atıldı. Burası iyi bilinen bir turistik bölge ve yılın bu döneminde, beklenebileceği gibi çocuklar da dahil çok kalabalık bir grup insanla doluydu. Birinci mermi Parkha'ya bakan yerleşim bulunmayan dağ eteğine isabet etti. Ancak ondan sonraki mermiler tesisin merkezini vurdu ve birisi bir yaşında bebek olmak üzere üçü çocuk 9 sivilin ölümüne ve 33 sivilin yaralanmasına yol açtı. Yaralılardan 11'ine cerrahi müdahale yapıldı, üçünün durumu hala kritik. Saldırıdan hemen sonra Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi bir komisyon kurdu, komisyon aynı gün yıkımı görmek, kanıt toplamak, tanıklarla ve yerel yetkililerle görüşmek için saldırıya uğrayan bölgeye gitti. Irak hükümeti olay yerinden toplanan kanıtlara dayanarak yaptığı değerlendirmede saldırıyı net şekilde Türk ordusunun düzenlediğinde ısrarlı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise "sivilleri hedefleyen her türlü saldırıya karşı olduklarını" bildirerek, saldırıdan PKK'yı sorumlu tuttu. Buna karşılık PKK da, bölgede güç bulundurmadığını ve saldırıdan Türkiye'nin sorumlu olduğunu kaydeden bir açıklama yaptı. BM Özel Temsilcisi, Irak Meclisi'ne bilgi veren Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in "2018 yılından bu yana Türkiye'nin Irak'ın egemenliğini 22 bin 700 kere ihlal ettiğini ve Irak'ın aynı dönemde Türkiye'ye 296 protesto notası verdiğini söylediğini" de kaydetti. BM Özel Temsilcisi özet olarak Irak tarafının, Türkiye'den, topraklarındaki bütün güçlerini geri çekmesini istediğini, ayrıca "söylentileri, inkârları, yanlış anlamaları ve gerginliğin tırmanmasını önlemek için" bağımsız veya ortak ama şeffaf bir soruşturma çağrısı yaptığını, Türkiye'nin de bu konuda Irak ile ortak bir çalışma yapmaya hazır olduğu izlenimi aldığını aktardı. BM’nin konu ile ilgili toplantısı henüz sonuçlanmadı. Irak'ta Sadr yanlısı protestocular parlamento binasını bastı Irak’ta Türkiye ile ilgili gelişmeler sürerken, parlamentoda yeni başbakanın belirlenmesi konundaki tartışmalar sokaklara sıçramış durumda. Irak’ta Koordinasyon Grubu’nun Muhammed Şiya el-Sudani’yi başbakan adayı göstermesine itiraz eden Şii din adamı Mukteda Sadr'ın destekçileri, Yeşil Bölge’deki parlamento binasını bastı, polis biber gazı sıktı, en az 1 yaralı var.  

Tunus'ta tek adam diktatörlüğü başladı

Tunus'ta cumhurbaşkanlığı yetkilerini büyük ölçüde genişleten, tek adam diktatörlüğüne geçişi sağlayan yeni anayasa kabul edildi. Muhalefetin boykot ettiği referanduma katılım oranı resmi açıklamalara göre yüzde 27,5 oldu. Anayasa referandumunda yüzde 94,6 "evet", yüzde 5,4 "hayır" oyu kullanıldığı açıklandı. Muhalefet partileri, Cumhurbaşkanı Kays Said'i darbe yapmakla suçladı ve yeni anayasanın otokrasiye doğru bir gerilemeye işaret ettiğini söyleyerek referandumu boykot ettiler. Yeni anayasa, cumhurbaşkanına hem hükümet hem de yargı üzerinde yetki verirken parlamentoyu zayıflatıyor. Tunus'ta hükümet, ekonomiyi düzeltmek için IMF'den 4 milyar dolarlık kredi alabilmek adına görüşmeler yürütüyor. Ancak yakıt kesintileri ve gıda sübvansiyonları da dahil olmak üzere halkı daha da yoksullaştıracak ekonomik kararlara karşı işçiler ve sendikalar muhalefet ediyor.  Yeni anayasa neleri değiştiriyor? Tunus’ta "Yasemin Devrimi" olarak adlandırılan 2011'deki halk ayaklanmasının ardından diktatör Zeynel Abidin bin Ali ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, parlamenter bir sistem kurulmuştu. Şimdi kabul edilen anayasa ile bu sisteme son veriliyor. Cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanıyan yeni anayasa taslağına göre, Cumhurbaşkanı hükümet başkanını ve üyelerini atayacak. Yeni anayasayla hükümetin veya herhangi bir hükümet üyesinin görevine son verebilecek, görevini yerine getirmesi esnasında üstlendiği eylemlerden sorumlu tutulamayacak. Cumhurbaşkanı hiçbir şekilde görevden alınamayacak ve herhangi bir denetim mekanizmasına tabi olmayacak. Tunus’ta Anayasa referandumu ile "Tunus'un dini İslam'dır" maddesi kaldırıldı, yerine "Tunus, İslam ulusunun bir parçasıdır" maddesi konuldu. Siyasi kriz Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz 2021'de Meclisin çalışmalarını askıya alarak milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdı, 22 Eylül 2021'de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendisine bağladı. Said, 13 Aralık 2021'de açıkladığı "siyasi krizden çıkışın yol haritası" gereği, 25 Temmuz'da yapılan anayasa değişikliği referandumu sonrası, 17 Aralık 2022'de erken genel seçime gidilecek, o zamana kadar Meclis kapalı kalacak.  

İnsan Hakları İzleme Örgütü: M23, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde savaş suçu işliyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki isyancı 23 Mart Hareketi'nin (M23) sivilleri hedef aldığını ve savaş suçu işlediğini belirtti. HRW'den yapılan açıklamada, Kuzey Kivu'da aktif olan örgütün Haziran ortasında en az 29 sivili katlettiği ve sivillerin hedef alınmasının savaş suçu olduğu ifade edildi. Açıklamada, isyancıların komşu Ruanda'dan destek bulduğuna ilişkin endişeler olduğuna yer verilerek, öldürülen kişilerin çoğunluğunun örgüt tarafından nerede saklandıklarını söylemekle suçlandığı aktarıldı. Kongo ordusu ile M23 örgütü arasındaki çatışmaların 200 bin kişinin yerinden olmasına yol açtığına işaret edilen açıklamada, M23'e destek verdiği anlaşılan tüm ülkelere "askeri yardımların kesilmesi" çağrısı yapıldı. Devam eden sınır krizi Ruanda ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti  arasında süren sınır krizi, iki ülke liderinin bir araya gelip yeni yol haritası belirlemesiyle çözüme kavuşsa da isyancı grup, yapılan anlaşmayı reddetti. 2012'den bu yana faaliyet gösteren M23 isyancıları, Kongo'yu Tutsilere karşı ayrımcı politikalar yürütmekle suçluyor. Kongo'nun Ruanda, Uganda ve Burundi sınırının bulunduğu doğusu, 20 yıldır altın ve kobalt gibi madenlerin kontrolünü sağlamaya çalışan silahlı grupların saldırıları ve çatışmalarına sahne oluyor. Evini terk etmek zorunda kalanların sayısı 200 bini aştı Ülkenin doğusunda, bazı bölgelerin kontrolünü ele geçiren M23 üyeleri ile Kongo ordusu arasında aylardır süren şiddetli çatışmalar sonucu, evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı 200 bini aştı. Kongo ordusundan yapılan açıklamada, M23 üyelerinin Bunagana kentinin kontrolünü ele geçirdiği doğrulandı. Kongo’daki silahlı gruplarla ordu arasındaki çatışmalardan en çok sivil halk etkileniyor.  

Sri Lanka isyanından çıkarılabilecek dersler

Sri Lanka’da yakıt ve gıda fiyatlarındaki yükselişin yarattığı isyan, otoriter rejimin devrilmesiyle sonuçlandı. Geçtiğimiz günlerde, istifa etmek zorunda kalıp ülkeden kaçan cumhurbaşkanı Gotabaya Rajapaksa'nın tekrar Sri Lanka'ya dönmesinin beklendiği yönünde açıklamalar yapılmış olsa da, sokaktaki hareket, onun ülkeye dönmesi durumunda – artık dokunulmazlığa sahip olmadığı için- hemen bir soruşturma başlatılması yönünde baskı yapıyor. Sri Lanka’da başarıya ulaşan halk ayaklanması, yeni bir sınıf mücadelesi döneminin başladığını gösteriyor. İşçiler ve yoksullar isyan bayrağını çekti; Macaristan ve Panama da geçtiğimiz haftalarda “artık yeter” demek için sokaklardaydı. Halklar, hepimizi giderek daha da yoksullaştıran bu muazzam krizin faturasını bizlere ödetirken lüks içinde yaşamaya devam eden baskıcı rejimlerin hepsinden kurtulmak istiyor. Yuri Prasad, International Socialism dergisinin Mayıs sayısı için, Sri Lanka'daki Jaffna Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Ahilan Kadirgamar ile bir röportaj gerçekleştirmişti. Ahilan Kadirgamar’ın aktardıkları, Rajapaksa’nın ülkeyi terk etmesinden önce yaşanan gelişmeler olsa da, baskıcı rejimin yönetimden çekilmek zorunda kaldığı Sri Lanka deneyiminden alınabilecek dersler konusunda, dünyanın her yerinden yükselmeye başlayan yeni isyan dalgalarına ışık tutabilecek son derece önemli deneyimleri içeriyor.

“Fosile Son: İşgal Et!”: İklim aktivistleri okulları ve üniversiteleri işgale hazırlanıyor

"İklim eylemsizliğini protesto etmek için dünyanın dört bir yanındaki okulları işgal ediyoruz!"

Myanmar’da katil askeri cunta, darbe karşıtı dört aktivisti idam etti

Myanmar’da darbeci ordu, darbe karşıtı dört aktivisti idam etti. Eski milletvekili Phyo Zeya Thaw, yazar Ko Jimmy, Hla Myo Aung ve Aung Thura Zaw’un idamları uluslararası toplum tarafından kınandı. İnfazların ne zaman ya da hangi yöntemle gerçekleştiği açıklanmadı. Aktivistlerin idam edileceği Haziran ayında açıklanmıştı. Myanmar’da yürürlükte olan idam cezası 1988’den beri uygulanmıyordu. İdam edilenlerden Phyo Zeya Thaw, Demokrasi İçin Ulusal Birlik Partisi (NLD) üyesiydi. Phyo'nun eşi Thazin Nyunt Aung, kocasının idam edileceği bilgisinin kendisine aktarılmadığını söyledi. Eski milletvekili Aung San Suu Kyi de idam edilenler arasındaydı.

Geri 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 İleri

Bültene kayıt ol