(Dosya) Emek sömürüsünde dünya lideriyiz

Filistin sendikalarından dünya işçilerine çağrı

Filistin Sendikalar Federasyonu (PGFTU) İsrail’in durdurulması için boykot ve grevlerin hayata geçirilmesini bir kez daha istedi. Filistinli işçiler 29 Kasım’da tüm dünyada eş zamanlı eylemler yapılması çağrısında bulundu. “Sivillerin ölümünü durdurmak için derhal ateşkes ilan edilmeli ve insani yardımlar bölgeye güvenli bir şekilde ulaştırılmalıdır” denilen açıklamada, İsrail saldırılarında öldürülenlerin arasında İsrail’de çalışan Filistinli işçiler de bulunduğu belirtildi. Açıklamada, “Bunların bazıları işlerine giderken veya işten eve dönerken yerleşimciler tarafından öldürüldü. Zeytin toplayan çiftçilere yönelik saldırılar devam ediyor. Pek çok işçi çalışma izni iptal edildikten sonra sınır dışı edildi. Bazıları evlerine dönemedi. 5 bin 800 işçi sendika binalarında kalıyor. 4 bin işçi gözaltında. Bu işçilerin rehine takasında kullanılmak üzere bekletildiğini tahmin ediyoruz. Gözaltındaki işçilerin işkence gördüğüne dair kanıtlar bulunuyor” ifadeleri yer aldı. Federasyonun, Arap Sendikalar Konfederasyonunun (ATUC) 10-12 Kasım 2023 tarihinde Tunus’ta düzenlenen Genel Kurulu’na sunduğu bildiri de hatırlatılarak şu ifadeler kullanıldı: Uluslararası işçi dayanışması, halkların kendi kaderini tayin hakkı ve Uluslararası Sendikalar Konfederasyonunun (ITUC) temel ilkelerine bağlılığımızı bir kez daha ilan ediyoruz. Gazze halkına yönelik saldırı ve katliamların sona erdirilmesi, derhal ateşkes ilan edilmesi, bölgeye insani yardım ulaştırılması ve savaş sırasında sivillerin korunmasına yönelik 4. Cenevre Sözleşmesi'nin (1949) uygulanması taleplerimizi yineliyoruz. Birleşmiş Milletler kuruluşlarını uluslararası kararları uygulamaya çağırıyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarındaki yerleşimlerin yasa dışı olduğunu hatırlatarak buralarda yapılan yatırımların durdurulması için herkesi boykota davet ediyoruz. Açıklamada, ayrıca, “Hastanelere yönelik bombardıman ve kuşatma durdurulmalıdır. Gazze Şeridi için insani ve tıbbi yardım sağlanmalıdır. İsrail ve Batı Şeria'daki işçilere yönelik baskı ve gözaltılar son bulmalıdır. Tutuklanan veya mahzur kalan işçilerin evlerine güvenli dönüşü sağlanmalıdır ve Gazze ve Batı Şeria'daki tüm tutuklular derhal serbest bırakılmalıdır” denildi.

'Sermayeye değil tarıma bütçe istiyoruz'

İktidarın hazırladığı 2024 bütçesine itirazlar yükseliyor. KESK'e bağlı Tarım Orkam-Sen basın toplantısı yaparak bütçe kalemlerindeki miktarları ve tercihleri eleştirdi. Tarım, Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası'nın açıklamasında öne çıkanlar: - Çarpıtılmış TÜİK rakamlarına göre belirlenen ve 6 ay sonra alınabilen enflasyon farkı nedeniyle emekçilerin ücretleri yıllardır erimeye devam etmektedir. Yapılan araştırmalar 2016- 2022 yılları arasında sermayenin milli gelirden aldığı pay %47,5’den %54.5’e çıkarken, emekçinin milli gelirden aldığı pay %36,3’ten %26,5’e gerilemiştir. Hal böyle olmasına rağmen iktidar hazırlanan “Bütçe Raporu”yla ve her fırsatta “personel giderleri en büyük giderdir” yalanıyla halkı kandırmaya, ekonomik krizin emekçiler yüzünden oluştuğu, enflasyonun emekçilerin maaşları nedeniyle oluştuğu algısını yaratmaya çalışmaktadır. Oysa iktidarın 2024 yılında faiz ödemesi için ayırdığı bütçe 1 trilyon 254 milyar iken, 2024 yılı için tüm personel giderleri 826 milyardır. - Ülkenin ormanlarını maden şirketlerine kamu yararı altında peşkeş çeken iktidar, madenlerden halkın yararına olacak payın 5.5 milyar TL. olacağını belirtmiştir. Madenlerden 55 milyar TL. gelir eden sermaye grupları halka %10 kadar ödemektedir. Burada bir kamu yararı değil şirket yararı vardır. Bu madenlerin satılması ile halkın kalkınacağını iddia edenler, tam tersi bir avuç sermayedarı kalkındırmaktadır. Bunu yaparken de kamu yararı altında 63.979 izin vererek 406.172 hektar ormanı yok etmişlerdir. Bu rakamlar bize gösteriyor ki yangından daha beteri; ormanların, ormancılık alanı dışına tahsis edilerek yok edilmesidir. - Eğitime 1 trilyon 615 milyon, sağlık ve sosyal yardıma 1 trilyon 650 milyon ayıran mevcut iktidar tarım kısmına sadece 384 milyar TL ayırmıştır. “2006 yılında kabul edilen tarım kanuna göre:  Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” şeklindedir. İktidarın kendi yönetim döneminde, kendileri tarafından çıkarılan kanuna bile uymayan iktidar, açıkladığı tarımsal destek miktarı 91,6 milyar TL. dir. Hâlbuki yine hükümetin 2024 yılı için GSYH tahmini 41.159 milyar TL. dir. Dolayısıyla tarımsal desteklere ayrılması gereken bütçenin en az 411 milyar TL olması gerekirken, bu rakam 91,6 milyarda kalmıştır. 2023 bütçesinde 63,4 milyar olan tarımsal desteklerde  %100’ü geçen enflasyon ortamında sadece %44,5 bir artış söz konusu olabilmiştir. Bu durumun üretim içinde bulunan çiftçi ve köylünün daha fazla tarımdan, topraktan kopmasına, ucuz işgücü olmasına ya da işsizleşmesine neden olacağı ortadadır. Dünya da %10 olan gıda enflasyonu ülkemizde %71’i geçmiş iken, AKP-MHP iktidarı halkın en temel ihtiyacı olan beslenme hakkını desteklemeyerek, halkın güvenilir olmayan kalitesiz gıda tüketmesine neden olmaktadır. - Rakamlar gösteriyor ki, iktidar 2024 yılında da üretmek yerine ithal ederek, kendi üreticisini değil yabancı ülke çiftçisini ve aracı olan ithalatçı firmaları zengin etmektedir. Cumhuriyet’i yoktan var edip kendi kendine yeten bir ülke sığır ithalatında %799 artışla, 705 milyon dolar ödemiştir. Meraları yapılaşmaya açıp, tarım arazilerini müteahhitlere peşkeş çeken iktidar, hayvan yemi ithalatına 4.3 milyar dolar ödemiştir. Savaşta olan iki ülkeden buğday ve ayçiçeği ithalatı yaparak rekor kırmış iktidar, ithalatından kazandığı sadece 2 milyar dolar artış ile övünmektedir. Ülkeyi ciddi bir gıda krizi beklerken mevcut iktidar sadece bakanlıkta bürokrat değiştirmekle uğraşmaktadır. 21 yıllık iktidarı boyunca 7 bakan ve yüzlerce bürokrat değiştiren iktidar ülkenin tarımını mahvetmiştir. Türkiye tarımının bitirilmesi, aynı zamanda tarımsal faaliyet gösteren kamusal kurumların özelleştirilmesi aracılığıyla sağlandı. Yapılan birçok bilimsel çalışma tarım alanında özelleştirmelerin ülke yararına olmadığını ortaya koyuyor. Bunun en açık örneğini özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinin tarımsal faaliyette bulunan çiftçilere uyguladığı fahiş fiyatlar ve keyfi kesintiler olmuştur.2024 bütçesinde, onbir adet HES’in özelleştirme çalışmalarına başlanacağı, ayrıca TEİAŞ’ın özelleştirilmesi içinde yabancı şirketlerle görüşmeler yapıldığı belirtilmektedir. Buradan tekrar uyarıyoruz; kamusal hizmetlerin, sermayenin insafsızlığına bırakılması felaketlere neden olacaktır. Sendika, 2 Aralık'ta KESK'in İstanbul ve Diyarbakır'da yapacağı "halktan emekten yana bütçe" mitinglerine katılma çağrısı yaptı. 

En 150 işçi... İş cinayetleri Ekim ayında da hız kesmedi

Çalışırken öldüler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) 2023 Ekim ayında iş cinayetlerini duyuran raporu yayınlandı. Raporda öne çıkanlar: Yüzde 65’ini ulusal basından; yüzde 35’ini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla, 2023 yılının ilk on ayında (Ocak’ta 116, Şubat’ta 266, Mart’ta 130, Nisan’da 125, Mayıs’ta 146, Haziran’da 161, Temmuz’da 183, Ağustos’ta 205, Eylül’de 152 ve Ekim’de 150 olmak üzere) en az 1634 işçi hayatını kaybetti... Ekim ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 41 işçi; Tarım, Orman işkolunda 31 emekçi (17 işçi ve 14 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 20 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 12 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 9 işçi; Metal işkolunda 5 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 4 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 3 işçi; Enerji işkolunda 3 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 3 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 3 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 2 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 2 işçi; Madencilik işkolunda 1 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 1 işçi; İletişim işkolunda 1 işçi; Basın, Gazetecilik İşkolunda 1 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 1 işçi; elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 7 işçi hayatını kaybetti… Ekim ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 38 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 27 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 22 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 21 işçi; Şiddet nedeniyle 11 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 7 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 6 işçi; İntihar nedeniyle 4 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 3 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 1 işçi; diğer nedenlerden dolayı 10 işçi hayatını kaybetti… Ekim ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 2 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 28 işçi, 30-49 yaş arası 67 işçi, 50-64 yaş arası 32 işçi, 65 yaş ve üstü 8 işçi, yaşını bilmediğimiz 12 işçi hayatını kaybetti…

DİSK Ankara'ya yürüyor: Gelirde adalet, vergide adalet!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) yürüyüşü, İstanbul Kadıköy'den başladı. DİSK duyurusunda yürüyüşün çağrısı şöyle yapıldı. "İşçi sınıfının adalet mücadelesini Ankara’ya taşıyoruz. Gelirde, vergide, ülkede adalet isteyen milyonların yüreğinin bizimle atacağı Ankara’ya yürüyoruz." Yürüyüşün çeşitli duraklarında eylemler yapılacak.

Taşeron işçiler Ankara'da eylem yaptı

Belediyelere bağlı şirketlerde taşeron olarak çalıştırılan işçiler ve tüm taşeron işçiler ücretlerde iyileştirme, kadro ve güvenceli çalışma talep ediyor. Kıdem tazminatıma dokunma diyorlar. Kısa adı TABİB olan, Türkiye'nin birçok ilindeki belediyelerde düşük ücretle çalıştırılanlar ve farklı iş kollarındaki işçilerin çağrısıyla başkentte buluştu. Eylem yeri Anıtpark olarak belirlenmişti. Fakat Ankara Valiliğin yasaklaması sonucu basın açıklaması Ulus Meydanı'nda yapıldı. "Direne direne kazanacağız" sloganının sık sık atıldığı eyleme katıldık, okunan basın açıklaması metnini paylaşıyoruz:

KESK halktan emekten yana bütçe için mücadelede

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 2 Aralık'ta tüm illerde mitingler yapmaya hazırlanıyor. 2024 yılı bütçesi, iktidarın işçilere ve emekçilere ekonomik saldırıları, patronları ihya eden adımlarıyla birlikte geliyor. KESK, iktidarın tutumuna karşı çıkarak, bütçeye dair eleştirilerini şöyle aktarıyor: Giderler bir önceki yıla göre %148 artışla 11 Trilyon 89 milyar TL’ye çıkmaktadır. Gelirler bir önceki yıla göre %121 artışla 8 Trilyon 437 milyar TL’ye çıkmaktadır. Bu durumda bütçenin bir önceki yıla göre %302 daha fazla açık vermesi,  bütçe açığının 2 trilyon 652 milyar TL’ye olması hedeflenmektedir. Bir önceki bütçede gelirlerin %85’ini oluşturan vergilerin bu kez gelirlerin %88’ini oluşturması, bir yıl önceye göre %132 artırılarak 7 Trilyon 408 Milyar TL’ye çıkarılması hedeflenmektedir. Sendika, vergideki adaletsizliğe son verilmesini istiyor: "Buna göre 2024 yılında toplanması hedeflenen her 100 TL’lik verginin 27 TL’sinden daha baştan sermeye lehine vazgeçilmektedir. Bu durum 2024 bütçesinin emek karşıtı sermaye yanlısı bir bütçe olduğunu tek başına ortaya koymaktadır. Çok kazananlardan, holdinglerden, şirketlerden, patronlardan vergi al(a)mayanlar tüm yükü ücretli-maaşlı kesimlere, bizlere yıkmaktadır. Vergi harcaması kara deliği yoksuldan alıp zengine verme politikasının en temel aracı olarak kullanılmaktadır. 2024 bütçesinde vergilerde fahiş artış yaşanmaktadır." Bütçe ödenekleri kimlere ne kadar dağıtılıyor İstihdama 238 Milyar TL ile %2, Tarım ve ormancılığa 316 Milyar TL ile %2,8, Yoksullukla mücadeleye 238 milyar ile sadece %2,1 Engellilikle mücadeleye 136 milyar ile sadece %0,012 Çocukların korunmasına 27 milyar TL ile %0,002 Bağımlılıkla mücadeleye 9 Milyar TL ile %0,0008 Kadının güçlendirilmesine 4 milyar TL ile %0,0004 yani milyonda dört İnsan haklarının geliştirilmesine 0,5 Milyar TL ile %0,00005 on milyonda 5 gibi komik rakamlar ayrıldığı görülmektedir. Kamu hizmetlerine, yatırıma, istihdama ayrılmayan kaynaklar 2024 bütçesinde de: Faize Savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya, Hazine garantisi olarak Kamu-Özel İş Birliği (KÖİ) Projelerine, İktidarın ideolojik aygıtına dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmaktadır. "2024 bütçesinde en büyük gider kalemi 4,3 trilyon TL ile cari transferlere ayrılmıştır. 2023 bütçesinde 1,9 Trilyon olan cari transferlerde yaşanan oransal artış %126’dır. Ocak – Eylül 2023 dönemi bütçe açığı 512 Milyar TL olduğu için iktidar bloku yılın geri kalan son üç ayında 1 Trilyon 140 Milyar TL’lik bir açığı gerçekleştirecek harcamalarda bulunacak demektir. Bu rakama %126 artan cari transferlerde eklendiğinde iktidarın yerel yönetim seçimleri yolunda çok ciddi harcama yapmayı planlandığı görülmektedir. 2024 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için 1 Trilyon 254 Milyar TL’lik bir kaynak ayrılmıştır.  2023 bütçesine göre %122 artışa denk gelen bu tutara Kur Korumalı Mevduat (KKM) yoluyla yapılan ödemeler dâhil değildir. Bu durumda her 100 TL verginin 17 TL’si faiz ödemlerine gidecektir. Önümüzdeki 3 yılda faiz için bütçeden 5 Trilyon 358 Milyar TL ödeme yapılacak, faiz giderlerinin bütçedeki payı  % 10,5’ten % 14,3’e çıkacaktır. 2025 yılından itibaren iç borç faiz ödemeleri (467 Milyar TL) anapara ödemesini (318 Milyar TL) geçecektir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı 12. Kalkınma Planı sunumunda “Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak da dahil edildiğinde savunma ve güvenlik sektörü için 2024 yılında 1 trilyon 133,5 milyar lira ödenek tahsis ediyoruz” demiştir." KESK'in talepleri Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.  Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini Engellilere yönelik Kamu Hizmetlerinin geliştirilmesinin, engelli hizmetleri için ayrılan bütçe payının arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz. Toplumun en zengin %1’lik kısmının Milli Gelirin %54’üne el koyduğu, geri kalan %99’un payına ise Milli Gelirin sadece %46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz. Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz. Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz. Eylem programı "15 Kasım 2023 Çarşamba günü tüm illerde yerellerin belirleyeceği yer ve saatlerde diğer emek ve demokrasi güçlerini de katmayı temel alan kitlesel basın açıklamaları yapacağız." "27 Kasım- 1 Aralık tarihleri arası MYK üyeleri ile işyeri ve illerde alan etkinlikleri çalışması yapılarak 2 Aralık tarihine İstanbul’da Emek ve demokrasi güçleri ile Bölge mitingi, diğer illerde alanlarda yerel emek ve demokrasi güçleri ile eylemlikleri hayata geçireceğiz. Tüm bu eylem etkinlikler sonrasında taleplerimizin karşılanmaması halinde “Emek karşıtı bütçeye” karşı Kasım-Aralık ayı içerisinde bir günlük hizmet üretmeme eyleminin yapılabilmesi için çalışma yürüteceğiz."

İsrail'e silah sevkiyatına durdurmak için doğrudan eylemler ve mücadeleye katılan sendikalar artıyor

Belçika'nın ardından İspanya'da liman işçileri sendikası, Gazze halkıyla dayanışma için İsrail'e silah götüren gemileri yüklememe kararı aldı. ABD'de protestocuların bir gemiye silah yüklenmesini engellemesi sendikalı işçilerden destek buldu. Bazı sendikalar örnek tutumlar alarak diğer sendikaları mücadeleye teşvik etmek istiyor. Amerika'da ve İngiltere'de aktivistlerin İsrail'e silah taşınmasını engellemek için yaptığı doğrudan eylemler, sevkiyatları geciktirdiği gibi sendikalı işçileri de etkileyerek mücadeleye çekiyor. Japonya ve Avustralya'da da işçiler ayakta. İspanya Barselona liman işçilerini temsil eden sendika,  İsrail'e ya da sivillere karşı kullanılabilecekleri başka bir savaş bölgesine giden hiçbir gemiye askeri malzeme yüklememe ya da boşaltmama sözü verdi. Barselona Liman Stevedorları Sendikası (Katalanca adıyla OEPB) yaptığı duyuruda İsrail, Filistin, Ukrayna ve diğer tüm küresel çatışmalarda ateşkes çağrısında bulundu. Sendika, "Limanımızda askeri teçhizat içeren ve tek amacı herhangi bir bölgedeki sivil nüfusu korumak olan nakliye faaliyetlerine izin vermemeye karar verdik," diye yazdı: "Hiçbir gerekçe sivillerin feda edilmesini haklı çıkarmaz." OEPB, bir işçi örgütü olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne "saygı duymanın ve onu şiddetle savunmanın" kendi görevi olduğunu söyledi: "Beyannameyi imzalayan ülkeler tarafından unutulmuş gibi görünen ve şu anda Ukrayna'da, İsrail'de, Filistin topraklarında ve gezegenin diğer bölgelerinde ihlal edilen insan haklarıdır." OEPB, tüm küresel düşmanlıklarda ateşkes çağrısında bulunmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler'i özellikle "eylemsizlik yoluyla suç ortaklığı duruşuna son vermeye" ve uluslararası barış ile güvenliği koruma, insan haklarını koruma, insani yardım dağıtma, sürdürülebilir kalkınma ve iklim eylemlerini destekleme, uluslararası hakları koruma misyonuna geri dönmeye çağırdı. İspanya 2022 yılının ilk yarısında 1,3 milyar avroluk askeri teçhizat ihraç etti ve bunun 9 milyonu İsrail'e gönderildi.  Bu hareket aynı zamanda İsrail'e giden silahları hedef alan ve sayıları giderek artan doğrudan eylemlerin de temelini oluşturuyor. İspanya'daki sendikanın kararı, Belçikalı üç taşımacılık sendikasının üyelerini İsrail'e giden askeri teçhizatı taşımamaya çağıran bir bildiri yayınlamasından bir hafta sonra geldi. Belçika Taşımacılık ve yer hizmetlerinde örgütlü üç sendika, Filistin'de yaşanan soykırım girişimine karşı harekete geçti. ABVV-BTB, ACV/CSC ve BBTK - Setca isimli üç sendika, Gazze'de ateşkes talep ederek, üyelerini İsrail'e giden silahların yükleme ve boşaltma işlemlerini yapmamaya çağırdı.  Sendikaların yaptığı ortak açıklama şöyle: "Filistin'de soykırım yapılırken, Belçika'nın çeşitli havalimanlarındaki işçiler silahların savaş bölgelerine gönderildiğini görüyor. Bu silahların yükleme ve boşaltımını yapmak kurumların masum insanları öldürmesine yardım ediyor. Biz yer hizmetleri sektöründe etkin sendikalar olarak üyelerimizi, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmanın başında olduğu gibi net anlaşma ve kurallarla Filistin/İsrail'e askeri ekipman gönderen uçuşlarla ilgilenmemeye çağırıyoruz." Acil ateşkes çağrısı yapan sendikalar Belçika hükümetini de sevkiyatlarına hoşgörü göstermemeye davet etti. ABD Protestocular MV Cape Orlando gemisinin Oakland ve Tacoma limanlarından ayrılmasını, geminin İsrail'e gidecek silahlarla yüklü olduğu haberini aldıktan sonra engellemeye çalıştı. Cuma günü Oakland'da dokuz saat, Pazartesi günü ise Tacoma'da sekiz saatten fazla geminin ilerlemesini geciktirdi. Yüzlerce protestocu 6 Kasım sabahı Washington Eyaleti'ndeki Tacoma Limanı'nı bloke ederek Uluslararası Nakliyat ve Depo Sendikası'na (ILWU) bağlı işçilerin İsrail'e gittiğine inanılan bir gemiye silah yüklemesini engelledi. MV Cape Orlando'ya silahların yerel saatle sabah 7 ila 8 arasında yüklenmesi planlanmıştı. Ancak ILWU çalışanları protesto başladığında yüklemenin terminalde bulunan askeri personel tarafından yapılacağını söyledi. ILWU işçilerinin gösteri gibi "sağlık ve güvenlik" endişesi taşıyan gemilerde çalışmama hakları bulunuyor. Bir işçi direniş hattını geçmeyeceklerini söyledi. Bir işçi  protestodan etkilenerek gemiden indi ve 1.000'den fazla protestocu için bir mesaj bıraktı: "Mücadeleye devam edin, sendikalaşın, dünyanın büyük güçlerine birlik olarak anlamsız katliamların üstesinden gelebileceğimizi ve birbirimizin insanlığı için küresel bir bilinç geliştirebileceğimizi gösterin" dedi ve ekledi: "Ben hiçbir şekilde özel değilim. Hepiniz ve ben biriz." 75'ten fazla aktivist, İsrail'in Gazze'de kullandığı bombaları üreten Missouri'deki bir Boeing fabrikasının girişini engelledi. Fabrika İsrail'e küçük çaplı mombalar ve doğrudan saldırı mühimmatları da dahil olmak üzere yaklaşık 1.000 bomba göndermişti. Protestocular, 6 Kasım sabahı Boeing işçilerinin birkaç saat boyunca fabrikaya girmesini engelledi. İngiltere İngiltere'de Filistin ile dayanışma kampanyası yürüten aktivistler başta İsrail'in en büyük silah üreticisi olan Elbit Systems olmak üzere silah üreticilerini hedef alan çeşitli doğrudan eylemler gerçekleştirdi. 6 Kasım'da bir Elbit fabrikasını abluka altına aldı ve ardından üç protestocu tutuklandı. Salı günü ise Bristol'deki Elbit genel merkezinin girişini kapattılar. Grup, Bristol'de polisin dört protestocuyu tutukladığını ve olay yerine vardıklarında ablukayı kaldırmalarının üç saatten fazla sürdüğünü söyledi. Japonyalı ve Avustralyalı işçilerden de destek Japonya'da ise Chiba Ulusal Demiryolu Gücü Birliği (Doro-Chiba) yaptığı açıklamada, "Filistinli sendikaların çağrısına yanıt vereceğiz ve İsrail'e silah, mali yardım veya başka herhangi bir destek sağlamayı amaçlayan Kishida yönetimine karşı mücadele edeceğiz" dedi. İşçi sendikacıları ve aktivistler, Avustralya'da da bir silah kargosunun Melbourne limanına yanaşmasını ve yüklenmesini engelledi.

KESK kongresi yaklaşıyor

Çeşitli iş kollarında örgütlü KESK sendikaları seçim hazırlıkları içinde. Eğitim Sen kongresi 26 Kasım’da yapılacak. Yıllarca eleştirdiğimiz, KESK’in hemen hemen bütün üyelerinin hemfikir olduğu, ama nedense bir türlü değiştirilmeyen doğrudan seçim sistemine değil, nispi temsil sistemine dayalı delegelik sistemi bu seçimlerde de uygulanıyor. Delegelik sisteminde işyerlerindeki bütün sendikalı üyeler, şube yönetimine gelecek adayları doğrudan seçebilme hakkına sahip değil. Ancak her işyerine düşen belli sayıdaki delegeleri seçerek dolaylı yoldan seçimlere katılabilirler.  Delegelik sistemi, tabanda herhangi bir sol örgüte üye olmayan öncü işçilerin yönetime girmelerinin, sendikada aktif rol almalarının önünde engel oluşturuyor; taban inisiyatifinin önüne geçiyor. Yüksek enflasyonun sorumlusunun çalışanların ücretlerine yapılan zamlar olduğunu söyleyen ve faturayı yine emekçilere yıkan hükümet, yeni bir saldırı paketinin hazırlıkları üzerinde çalışıyor. KESK buna karşı bir eylem planı açıkladı.  KESK’in bu saldırılara karşı birleşik bir mücadeleyi örmesi, kongreler nedeniyle yaşanan bu içe dönüklüğü aşması gerekiyor. Kutuplaştırıcı politikalar tabanda birleşik bir mücadelenin önünde engel oluşturur. ‘’Gericilik’’ vurgusunun KESK’in sloganlarında ve söylemlerinde çokça yer alması, cumhuriyetin kazanımlarının öne çıkarılması,  işyerlerinde laik-dindar kutuplaşmasının yaratılması , tabanda ortak talepler etrafında birleşik bir mücadele veren emekçiler arasında bölünmelere yol açar. KESK’i büyütecek olan, işyerlerinde bütün çalışanların taleplerini ortaklaştırmak ve aktif kampanyalar yapmaktır.  

Vergide adalet: Çok kazanandan çok, az kazanandan az

Emekçilerin ödediği vergiler artırıldı, adaletsizlik büyüyor. Vergide adalet mücadelesi, genel bir işçi mücadelesine dönüşürse bu dayatmalar boşa çıkartılabilir. 21 Ekim İstanbul'da Kartal'daki DİSK mitingine binlerce kişi katıldı. Filistin halkıyla dayanışma sloganlarının da atıldığı mitingin gündemi vergideki adaletsizlik idi.  Vergide Adalet Mitingi şu gerçeklerin üzerine geldi: Temmuz ayında alınan ücret zamları gelir vergisine gitti. 2023 Ocak ayında yaklaşık 1.300 TL gelir vergisi ödeyen bir çalışan 2023 Ekim’den itibaren 3.500 TL gelir vergisi ödüyor. Ocak 2023’te yaklaşık yüzde 22 olan ücretliler üzerindeki vergi ve kesinti yükü 2023 Ağustos’tan itibaren yaklaşık yüzde 30 oldu. Asgari ücret istisnasının matrahtan indirim yerine vergiden indirim yoluyla uygulanması sebebiyle çalışanlar daha fazla gelir vergisi ödüyor. 2023 Ocak’ta 4.350 TL olan vergi ve kesinti toplamı 2023 Mayıs’ta 5.100 TL’ye, 2023 Temmuz’da 6.378 TL’ye ve 2023 Ekim’den itibaren ise 7.295 TL’ye yükseldi. Çalışanların gelir vergisi yükünün artmasının birkaç nedeni var: Gelir vergisi oranlarının çok yüksek olması, Asgari ücret istisnasının matrahtan değil gelir vergisinden indirim yoluyla uygulanması, Gelir vergisi tarife dilimlerinin düşük tutulması ve böylece çalışanların kısa sürede bir üst vergi tarife dilimine girmesi. DİSK’in gelir vergisi ve kesintiler konusundaki talepleri Gelir vergisi ilk vergi tarife oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir. Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranında (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılmalıdır. Asgari ücret istisnası vergiden indirim değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır. İşverenlere uygulanan 5 puan SGK prim desteği çalışanlara da uygulanmalıdır. Çağdışı damga vergisi kaldırılmalıdır. Türk-İş de şikayetçi Temmuz'da fahiş vergi zamlarının ardından konuşan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay şu sözlerle tepki göstermişti: "Çalışanlara uygulanan vergi sistemi adil ve doğru değil. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalı." Servet vergisinin gerekliliği Şimdiki vergi düzeni sonucu devletin elde ettiği gelirlerinin yarısından fazlasını işçiler ödüyor. Tüketici vergileriyle birlikte daha geniş ödemeler kesiliyor. Kapitalistler ise çeşitli tarifelerden yararlanarak gerektiği kadar vergi vermiyor. Sosyalistler, mevcut vergi düzenini reddediyor. Adil bir vergi düzeni çok kazanandan çok vergi alınması, yani şimdiki sistemin tam tersinin uygulanması ile mümkün. Vergide adalet talebini kazanmak, birleşik mücadelelerin hedeflerinden biri olmalı.

Geri 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 İleri

Bültene kayıt ol