Erdoğan yönetimi her koldan kemer sıkmayı dayatırken işsizlerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu Haziran ayı işgücü istatistikleri raporu, Türkiye kapitalizminin ekonomik dengelerinin köklü olarak bozulduğu ortaya koydu.
15 ve daha yukarı yaştaki kişiler arasında işsiz sayısı bir önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0.7 puan artarak yüzde 9,2 seviyesinde gerçekleşti.
Haziran ayı mevsim etkisinden arındırılmış istihdam verilerine bakıldığında, bir önceki aya göre 341 bin kişi azalarak 32 milyon 522 bin kişi oldu. İstihdam oranı ise 0.6 puan azalarak yüzde 49,3'e geriledi.
İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,6 iken kadınlarda yüzde 12,4 olarak tahmin edildi.
15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı, bir önceki aya göre 1.7 puan artarak yüzde 17,6 oldu.
Az sayıda işçi daha fazla işçinin yapacağı işlere zorlanırken haftalık ortalama fiili çalışma süresi bir önceki aya göre 0.1 saat artarak 44.0 saat olarak gerçekleşti. Avrupa Birliği vatandaşları ise haftalık ortalama 36.1 saat çalışıyor.
Sebep ve vahim sonuçlar
İşsizlikteki artış eğiliminin ana sebebi insanların çalışmak istememesi değil patronların yeterince yapmaması ve pazar kaybı ile birlikte istihdamdaki düşüştür.
Bunun sonucu yine işsizlik olarak geri dönüyor. Birçok fabrikada işten çıkarma haberleri geliyor. İşini kaybeden işçiler ise yasal korumadan yoksun, direnenler devlet baskısıyla karşılaşıyor.
İşsizlikteki artışın vahim sosyal sonuçlarından biri ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yaygınlaşması. Ana akımdan en uçtaki faşist örgütlerce yayılan "göçmenler işimizi elimizden" alıyor yalanı epey alıcı buluyor.
Oysa asıl sebep patronlar ve onların çıkarlarını savunan AKP-MHP iktidarının siyasi tercihleridir. Irkçılık, sermaye partilerinin yüzde 1'lik en zengin kapitalistleri daha da ihya eden politikalarını perdelerken, yine egemen sınıf ve siyasi iktidar olarak haklardan yoksun ucuz emek sömürüsüne maruz bırakılan göçmenler günah keçisi ilan ediliyor.
Sendikalar harekete geçmeli
Öte yandan yüksek işsizlik oranları, çalışanlar üzerinde büyük bir baskının başlıca kaynağıdır. Her an işten atılma tehdidi altındaki işçiler, kolay kolay mücadeleye girişemezler.
Bu rüzgarı tersine döndürecek yegane güç sendikaların birleşik mücadelesidir. Kendi üyelerinin hakkını savunmaları için işsizlerin iş bulması talebi için de mücadele etmeliler.
Kemer sıkma dayatması altında, açlık ve yoksulluk dalga dalga yayılırken sessizliğe, atıllığa değil harekete geçmeye, mücadeleye ihtiyacımız var.
AKP bir zamanlar sağlık sistemiyle övünüp oy istiyordu. Tayyip Erdoğan ve Fahrettin Koca'nın alelacele açtığı hastanedE yeni doğan ünitesindeki patlama ve tavanın çöküşü, sağlık sisteminin çöktüğünü gösteriyor.
İstanbul'da, Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'nde meydana gelen facia üzerine Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şubesi'nin duyurusunu olduğu gibi paylaşıyoruz:
"Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesinde dün gece yarısı (3 Ağustos) yeni doğan yoğun bakım ünitesinde sıcak su tesisatının patlamasıyla tavanın çöktüğünü, ünitede 5'i entübe 3'ü ise spontan takip edilen bebeklerin tedavi gördüğünü. Maalesef entübe takip edilen 1 prematüre bebeğin yaşamını yitirdiğini. Sağlık emekçisi arkadaşlarımızın da bebekleri tahliye ederken yaralandığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Sendikamızın örgütlü olduğu bu hastanede daha önce teknik ve yapısal sorunlar ilgililere iletilmesine rağmen bu somut olaydan da anlaşılacağı üzere gerekli bakım ve tadilatlar ciddiyetle yapılmamıştır. Isıtma sistemleri bozuk küvezler ve oksijen desteğinin verilemediği bu kaotik faciada bebekleri tahliye eden sağlık emekçilerinde cam kesileri ve yanıklar oluşmuştur
2020 Yılında Pandemide acil durum hastanesi olarak Açılışını bizzat Cumhurbaşkanının yapmış olduğu bu hastanenin 45 gün gibi kısa bir sürede yapılışıyla övünülmesini, büyük bir başarı hikayesi olarak reklam edilişini dün gibi hatırlıyoruz
2023 Nisan ayında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi binalarının hasarlı olmasından kaynaklı Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesine taşındı. Üçüncü basamak bir üniversite hastanesi alt yapısı fiziki koşulları üçüncü basamak sağlık hizmeti sunumuna uygun olmayan bir alana tıkıştırıldı. Kervan yolda dizilir misali personelin ve hastaların ulaşımının zor olduğu, hastane etrafında hiçbir eczane, medikal, yerleşim yerinin olmadığı, yılana varana kadar haşerelerin cirit attığı, kışın ısınmanın klima ve elektrikle sağlandığı, sık sık yemekhaneden besin zehirlenmelerin yaşandığı ilkel koşullarda sağlık hizmeti sunulan bir hastaneye dönüştü.
Geçici denerek önlem almayan, açılan soruşturmaları zamana yayarak unutturan hastane idaresi, iş kazalarını da örtbas etmeye devam etmektedir. Yüzlerce personeli ve hastayı etkileyen gida zehirlenmeleri için açılan soruşturma bunun açık göstergesidir. İhmali olanlar tespit edildiği için soruşturma başka birine devredilerek unutturulmaya çalışılmakta, sonuçlandırılmamaktadır. Liyakatsiz idareciler ve yöneticiler görevlerini yapmayarak suç işlemeye devam etmektedirler.
Sağlık kurumları halk ve sağlık emekçileri açısından sağlıklı ve güvenli olmak zorundadır. Şifa vermesi gereken kurumlarımız bizim ve hastalarımızın mezarına dönüşmesin istiyoruz
Bu olay; alınmayan tedbirleri, yeterli ve bilimsel denetim yapılmadan kabulü gerçekleşen tesisleri, yönetimlerin liyakatsizliğini kısaca ihmalin vehametini gözler önüne sermiştir.
Bir bebeğimizin yaşamını yitirdiği bu faciada bebeğimizin yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. Yaralanan sağlık emekçisi arkadaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Bilinmelidir ki yaşanan bu faciaya davetiye çıkaranların ortaya çıkarılması ve gerekenin yapılması için olayın takipçisi olacağız.
SES İstanbul Aksaray Şube Yönetim Kurulu"
Yerel seçimler sonrası işten çıkarılan Çiğli Belediyesi işçileri, Ankara'da haklarını CHP'den istiyor. Özgür Özel ise seslerini duyurmak isteyen işçileri salondan çıkarttı.
İşlerini geri isteyen 147 işçinin temsilcisi olan bir grup işçi günlerdir CHP Genel Merkezi önünde eylem yapıyor.
CHP Kadın Kolları Kurultayı'na giden işçiler, Özgür Özel'e konuşması sırasında taleplerini duyurmak istedi.
Özel ise işçileri dinlemek yerine salondan çıkarttırdı.
İşçiler öfkeli, mücadeleye devam edeceklerini söylüyor.
Yayınladığı enflasyon verilerinin yanlışlığı geniş kesimlerce konuşulan TÜİK Başkanı, aldığı emirleri yerine getirerek ekmeğimizle oynuyor.
Temmuz ayında işçi, memur ve emekli aylıklarındaki otomatik artışları belirleyecek olan Haziran 2024 tüketici enflasyon rakamlarının düşük gelmesi infial yarattı.
Türkiye İstatistik Enstitüsü'nün web sitesinde hesaplamaya konu olan fiyatlardan biri olan kiraların ortalama 5 bin 300 lira olarak verilmesi tüm madde fiyatlarında çarpıtma olduğu kanısını uyandırdı.
Eleştiri oklarının hedefindeki TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya, bir basın toplantısı düzenlemek zorunda kaldı. Fakat öyle şeyler söyledi ki daha da battı.
Çetinkaya, ortalama kiraların 5 bin 300 lira olduğunu savundu. Fakat bağımsız akademisyenler TÜİK hesaplamasında 2022 yılı Nisan ayındaki veriler baz alınarak bugüne ortalama yapıldığını ortaya koydu. Sadece büyükşehirler değil ülke genelinde kira fiyatlarındaki tırmanış ve gerçek ortalama herkesin malumu.
TÜİK Başkanı önemli bir itirafta da bulundu. Yüksek enflasyonun sebebi fahiş şirket kârlarıdır dedi. Bunu dediği sırada özel enerji şirketlerinin dayatması devlet eliyle hayata geçirilip, onlar daha fazla kâr etsin diye hane elektriğine yüzde 38 zam yapılmıştı.
İktidar çevreleri "açgözlü şirketlerden" zaman zaman bahsediyor. Fakat AKP her zaman onları kollayıp devasa kârlarını artırmalarına, zararlarını topluma ödetmelerine dört elle yardım ediyor. Halk öfkelenince hayali suçlulara laf atıp tepkileri üzerlerinden kaydırmak biricik taktikleri.
Çetinkaya öyle bir laf etti ki evlere şenlik: 'Enflasyonun yüzde 75 olmasıyla yüzde 45 olması arasında bir fark yok.' TÜİK bir açıklama yapıp başkanlarının her iki oranın da yüksek olduğunu söylemek istediğini belirtse de iki rakam arasında dağlar kadar fark var. Bu fark ücretlerimizdeki artışı belirlemede baz alınıyor.
TÜİK Başkanı Çetinkaya tek başına bir makam değil. AKP iktidarının ve bizzat Erdoğan'ın belirlediği kararları uyguluyor.
Bu uygulama ise devletin, ücretlerimizin bir kısmına baştan el koymasına dayanıyor. Geri kalanına da yüksek vergilerle yine devlet ve fahiş fiyatlarla kapitalistler el koyuyor.
Ortak bir bildiri yayınlayarak iktidarı uyaran Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, çok daha fazlasını yapmalı. Bildiri yetmez, birleşik mücadele gerekir.
Enflasyon verilerinin çarpıtılmasına hayır!
Ücretler üç ayda bir gerçek enflasyona uygun bir şekilde artırılmalı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, asgari ücret ve genel ücretlerdeki artışın enflasyonu artırdığını söylüyor. Bu koca bir yalandır. Enflasyonun sorumlusu kapitalistler ve onların çıkarlarını kollayan devlet politikalarıdır.
Ücretlerimizi artırmak, vergi soygununa son vermek için tabandan mücadeleyi zorlamalıyız.
Kemer sıkma dayatmasına karşı tabandan gelişen tepki öyle büyük ki üç işçi sendikası konfederasyonu ortak bir bildiri yayınlandı.
Sermaye çevreleri tarafından yüceltilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ilk icraatlarından biri asgari ücrete Temmuz'da yapılan ara zammı kaldırmasıydı.
Ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerlerde sürünen emekli maaşlarının iyileştirilmeyeceğini söyledi.
Öte yandan kamuda ve sendikaların örgütlü olduğu işkollarında geçen yıl yapılan toplu sözleşmelerle belirlenen ücret artışları, yüksek enflasyon karşısında alım gücünün gerilemesi ile birlikte hiçbir şeye yetmeyen bir hale geldi.
İşçilerin çoğunluğunun çalıştığı ve sendikal örgütlenmelerin bulunmadığı özel sektörde ise ortalama ücretler aynı ölçüde düşük tutuluyor.
Buna karşılık vergi düzeni, doğrudan ve dolaylı şekilde çalışanların sırtına yüklenmiş vaziyette.
Asgari ücret artırılmadı. Fakat elektrik ve su faturaları otomatik olarak zamlandırıldı. Bunun doğrudan sonucu tüm ürünlerde fiyatların daha da artması oldu.
Harekete geçmek
Öfke çoğalıyor. Hoşnutsuzluk büyüyor. Fakat bu henüz bir mücadeleye dönüşmüş değil.
Bu durumun başlıca sebebi örgütlü işçi sınıfını harekete geçirecek, örgütsüz çoğunluğa mücadele platformu sunacak sendikaların ataletidir.
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK bildiri yayınladı. Fakat bu bildirideki talepleri kazanmak için bir eylem programı açıklamadılar.
Üç konfederasyon, örgütlü oldukları işyerlerinde demokratik bir tartışmayla üyelerinin isteklerini dinleyip ortaya çıkan mücadele önerilerini bir eylem programına dönüştürürse ve bunu tüm şehirlerde hayata geçirirse durum değişir.
İktidarın en büyük avantajı, karşında kitle gösterilerinin ve grevlerin olmaması.
Bunlar olmadıkça öfke, pozitif bir hareketlenmeye dönüşmüyor. Hatta negatif sonuçlar yaratarak, tüm sorunların kaynağının Suriyeli göçmenler olduğu ırkçı fikrinin popülerleşmesine neden olabiliyor.
Türkiye işçi hareketi tarihindeki birleşik mücadele deneyimlerinin tamamı, tabandan gelen baskıyla sendika yönetimlerinin zorlanması ile gelişti.
Sendikacılara kızmak yerine işyerlerinde, işkollarında, farklı sektörlerle dayanışma yoluyla harekete geçmemiz gerekir.
Eğer işçiler birleşip mücadele etmeye karar verirse hiçbir güç bunun karşısında duramaz.
Sendikaların ortak bildirisindeki talepleri kazanma görevi yine bizlere düşüyor.
---
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ortak bildirisinde öne çıkan talepler ve öneriler:
1- Vergide adalet istiyoruz.
2- Enflasyonla mücadele, ücretleri düşük tutarak sağlanamaz.
4- Kamuda ücret dengesizliği sona erdirilmelidir.
5- En düşük emekli aylığı asgari ücret tutarında olmalıdır.
6- Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
7- 696 Sayılı KHK kapsamı dışında bırakılan kamu taşeron işçileri daimi kadroya geçirilsin.
8- Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle çalışanların hakları aşındırılmasın.
9- İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu çözülmelidir.
10- Çalışma hayatında ayrımcılık son bulmalıdır.
---
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ortak bildiri yayınlarak, işçilerin acil taleplerini kamuoyuna duyurdu.
Türk-İş'teki toplantıya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ve Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan katıldı.
"1- VERGİDE ADALET: Ücretliler için gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 110 bin TL olarak belirlenmiştir. 2002 yılında brüt asgari ücret asgari ücretin 17 katıydı. Günümüzde 5 katına kadar gerilemiştir. Yılda 1,5 aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. İşçinin eline geçen net tutar azalmaktadır ve refahının düşmesine neden olmaktadır. Vergi sistemi gelir adaleti göz önünde bulundurularak yeniden tasarlanmalıdır.
2 - ENFLASYONLA MÜCADELE: Ücretleri düşük tutarak bunu sağlayamazsınız. İşçi, memur ve emekli maaşları TÜİK'in hesaplamalarına göre artırlıyor. Yaşanan enflasyonla yaşanan enflasyon arasında büyük bir fark var. Henüz zamlar ücretlere yansımadan elektriğe yüzde 38 zam yapıldı.
3 - ASGARİ ÜCRET: Acilen artırılmalıdır. Çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret seviyesinde ücret almaktadır. İstisnai olması gereken asgari ücret artık ortalama ücret haline geldi. Ülkedeki yüksek enflasyon sebebi sermayenin bitmek bilmeyen kâr hırsıdır, dar gelirli işçiler değildir. Enflasyonu düşürmek için işçilerden fedakârlık beklenemez. İşçiler enflasyonun sebebi değil mağdurudur.
4 - KAMUDA ÜCRET FARKI: Kamuda ücret dengesizliğine son verilmeli. Kamuda ücret farkı hat safhada. Buradaki ücret dengesizliği sona erdirilmeli.
5 - en düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olmalı: En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olmalı. Milyonlarca emekli, asgari ücretin çok altında aylık alıyor. Emekli aylıkları hesaplanırken büyüme tümüyle hesaba katılmalıdır.
6 - SENDİKAL ÖRGÜTLENME: Sendikal örgütlenmenin önündeki hakların kaldırılması: Mevzuatımızda yer alan düzenlemelere rağmen sendika üyesi olan işçilerin topluca işten çıkarılmasının önüne geçilmelidir.
7 - TAŞERON İŞÇİLER: 696 KHK'nin kapsamı dışındaki taşeron işçiler derhal kadroya alınmalıdır. Bu işçilerin sürekli kadroya geçirilmesi ve kamuda taşeron işçi statüsüne son verilmelidir.
8 - KAMUDA TASARRUF: Tasarruuf tedbirleri gerekçesiyle çalışanların hakları aşındırılmasın. Tasarruf adı altında işçinin emeğinin karşılığı olarak hak ettiği ücretten kesintiye gidilmesi ve sosyal haklarının azaltılması kabul edilemez.
9 - MESLEK HASTALIKLARI: İnsan onuruna yakışan bir çalışma için mesleki hastalıkları azaltan ve çalışma şartlarını iyileştiren bir sistem yaratılmalıdır.
10 – AYRIMCILIK: Çalışma hayatında ayrımcılık son bulmalıdır.
Maltepe, Arel, Fenerbahçe, Kadir Has ve Beykent Üniversitelerinde çeşitli bahanelerle onlarca akademisyenin işine son verildi.
Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi'nin yaptığı duyuruda "Kâr maksimizasyonu amacıyla hem hukuksuz hem de usulsüz bu uygulamalarınız yanınıza kâr kalmayacak" denildi.
İskenderun’da bulunan ve Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Yolbulan Metal’de toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işçilerin yüzde 130’luk zam talebine karşılık patron yüzde 50 artışı masaya koydu. Düşük zam dayatmasını kabul etmeyen işçiler greve çıktı.
İzmir’de Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Finlandiya sermayeli Purmo Metal’de işçilerin yüzde 120 zam taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle 1,5 ayı aşkındır grev sürüyor.
İzmir’de 3 bin işçinin çalıştığı Lezita’da, işçiler Öz Gıda-İş’e üye oldu. Patron sendikayı kabul etmeyince, grev başladı. Yakında 4. ayına girecek.
Gebze’de Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Mersen fabrikasında iki ayı aşkındır grev devam ediyor. Çünkü Fransız sermayeli şirketin patronu toplu sözleşme masasına oturmadı.
Çankırı’daki Sumitomo’da 2 bin 400 işçi çalışıyor. Petrol-İş’in örgütlü olduğu lastik fabrikasında toplu sözleşmede anlaşma sağlanamayınca işçiler bir aydır grevde.
İzmir’de Kristal Yağ Fabrikasında Tekgıda-İş üyesi işçiler ücretlerinin 35 bin liraya çıkarılmasını istedi. Patron kabul etmeyince grev başladı.
Nasıl destek olabiliriz?
İşçilerin patronlara karşı başlıca mücadele yöntemi grevdir. Taleplerimizi kazanmak için birbirimizi ikna eder ve üretimi durdururuz.
Grev süreci boyunca gözcülerimiz ve çadırımızla birlikte fabrika önünde bekleriz. Bu mücadeleyi canlı tutmak kadar patronun başkalarını getirip, çalıştırıp, üretime devam ederek grevi kırmasını engeller.
Fakat bir grevin başarıya ulaşması için aynı zamanda dayanışma da gerekir.
Bulunduğumuz yerdeki grevci işçilere destek ziyaretleri düzenleyebiliriz.
Çevredeki sendikaları ve işçileri greve destek olmaya davet edebiliriz.
İşçilerin talepleri doğrultusunda pratik ihtiyaçlar konusunda yardımcı olabiliriz.
Yerel seçimler sonrası 147 işçi işten atıldı. Belediye önünde direniş var.
Duyurularını paylaşıyoruz.