Soma'daki maden bir cehennem

Paket başı çalışmaya karşı direnen Vigo işçilerinin eylemleri devam ediyor

6 Nisan Cumartesi Beşiktaş Vigo merkezinin önünde toplanarak eylem yapan Vigo kuryeleri, taleplerine karşılık bulamamaları neticesinde direnişe devam etme kararı almışlardı. Düzenledikleri basın açıklamasında başta Getir olmak üzere Vigo ile çalışan şirketlere yönelik boykot çağrısı yaptıktan sonra kuryeler kontak kapatarak Bakırköy’e geçtiler. Bu süreçte Vigo’yla sözleşmesi olan Tavuk Dünyası, Köfteci Yusuf, Pizza Lazza, Maydonoz Döner önlerinde eylem yapan kuryeler, Bağcılar, Bahçelievler, Şirinevler, Esenler ve Gaziosmanpaşa’da konvoylar gerçekleştirdiler. 8 Nisan Pazartesi günü ise Vigo’nun Kozyatağı'ndaki merkezi önünde açıklama yaptıktan sonra Bağdat caddesinde kontak kapattılar.  Kuryeler, resmi bayram tatilinin başlamasından bir gün önce Whatsapp’larına gönderilen mesajla paket başına geçeceklerini öğrendiklerini dolayısıyla itiraz ve taleplerini görüşmek için muhatap bulamadıklarını belirtiyorlar. Saatlik ücret teklifi üzerine şirkette çalışmaya başlamalarına rağmen patronların aldığı paket başı kararına uymaya zorlandıklarını anlatıyorlar. Paket başı sistem, güvencesiz çalışma koşullarına ek olarak çalışanlar üzerinde üzerinde hız baskısı yaratıyor. Motor kuryeler için bunun sonuçları hayati olabilir. Zira Vigo Kuryesi ve Tehis üyesi Yasin Kölge, 2023 yılında gerçekleşen 68 motor kurye ölümünden 40 tanesinin paket başı çalışan kuryelerden oluştuğunu hatırlatıyor. 

Vigo motokuryeleri hakları için mücadelede

Zorlu koşullar altında çalışan, hayatlarını tehlikeye atmak pahasına siparişleri yetiştirmeye çalışan motokuryelere sefalet ücretleri dayatılıyor. Bu dayatmayı püskürtmek için harekete geçtiler. Motorlu Kurye İşçileri Derneği duyurdu: "Getir’e bağlı Vigo şirketinde çalışan motokuryeler olarak, bugün saatlik ücret 85₺ artı paket başı ücret 50₺ çalışırken, yarın paket başı 75₺ çalışmak zorunda olduğumuzu öğrendik." Bunun üzerine Kocaeli ve İstanbul'da bulunan yüzlerce motokurye direnişe geçti. Marksist.org muhabiri, haklarını isteyen işçilerle birlikte Beşiktaş'taki Vigo şubesi önündeki eylemdeydi.  İstanbul'un birçok ilçesinde protesto eylemi yapan Vigo motokuryeleri Bakırköy'de buluşarak ücretleri düşürme saldırısına karşı çıktı. Kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini duyuruyorlar. Vigo işleri kontak kapattı: Azraille dans ediyoruz  "Saatlik garanti ücret yerine paket başı ücret uygulamasına zorlanan Vigo kuryeleri, Beşiktaş’taki Vigo binası önünde toplanarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Paket başı uygulumasına habersizce geçirilen Vigo kuryeleri, daha hızlı dağıtım yapmaya zorlandıklarını ve bu yüzden canlarını riske atmak istemediklerini belirttiler. Vigo şirketi, yeni uygulamaya geçişi bayram tatili öncesindeki gece aniden haber vererek, işçilerin taleplerini iletebilecekleri yetkililerle görüşmelerini engellemiş oldu.  Haklarını alana kadar greve devam edeceklerini vurgulayan kuryeler, Vigo şirketinin çalıştığı başta Getir olmak üzere Tavuk Dünyası, Köfteci Yusuf gibi şirketleri boykot etmeye çağırıyor. Esnaf kurye modeliyle çalıştıkları için sendikalaşamayan Vigo kuryeleri, Motorlu Kurye İşçileri Derneği ve TEHİS üzerinden birliklerini sağlıyorlar. Eyleme Yemeksepeti kuryeleri de destek verdi."

Power Packer fabrikasında grev kararı asıldı

Manisa Akhisar'da kurulu olan fabrikada çalışan Birleşik Metal-İş üyesi işçiler, toplu iş sözleşmesinin anlaşmazlıkla sonuçlanması ve yasal arabuluculuk sürecinin de bitmesi üzerine grev kararı aldı. İşçiler, fabrika alanında alkışlı sloganla yürüyüş yaptı ve taleplerini kazanıncaya dek mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.

Sanayide reel ücretlerin eriyişi ve panzehir

Sanayi kapitalist ekonominin kalbidir. Üretimin merkezinde bulunan ve çeşitli sendikalarda örgütlü olan sanayi işçilerinin ücretleri, ortalama ücretleri yukarıya çekebilecek yegane faktördür. Özellikle toplu iş sözleşmesi süreçlerinde başta metal sektörü olmak üzere sanayide gelişen sendikal mücadelelere rağmen işçi ücretleri yıl be yıl eridi. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verileri, sanayideki artı-değer sömürüsünü ve servet eşitsizliğinin kökenlerini ortaya koyuyor. Yıllar içinde ne oldu? Dolar bazında bakıldığında yıllara göre reel ücretler: Sanayideki reel ücretler, iktidarın tam desteğine sahip Türkiye’nin en büyük şirketlerinin ne denli yüksek bir sömürüyle kasalarını doldurduğunu ortaya koydu. Toplu iş sözleşmesi dönemi yakın zamanda bitti. Fakat sanayi işçilerinin yenisini bekleyecek zamanı yok.  Sanayideki sendikalar mücadeleye atılırsa, tüm işçilere örnek olur ve cesaret verir. Ücretleri yükseltmeyi başarırlarsa, tüm ücretler yükseltilebilir.

Ruhsatsız tadilat katliama yol açtı

İstanbul’da bir gece kulübünde meydana gelen yangında 29 işçi hayatını kaybetti. Ölenler garson, aşçı ve tadilatı yapan inşaat işçileri. İşletmenin sahipleri olan iki eski sabıkalı şahıs ise yangın sırasında orada yoktu. Ortaya çıkan gerçekler, işçi katliamının göz göre göre geldiğini gösteriyor: 16 katlı bir binanın zemin kısmına kurulmuş olan gece kulübünün tadilatı için ruhsat alınmamış. Ruhsat için duvarları kaplayan bol miktarda yanıcı madde içeren döşemeleri kaldırmaları gerekirdi. Kaynak işlemi sırasında kaynak tüpünün patlamasıyla birlikte yanıcı maddeler tutuştu. Yalnızca tek çıkış kapısı olan mekanın içinde mahsur kalanların çoğu dumandan zehirlenerek öldü. Bu sadece tadilatın değil işyeri ruhsatının da mevzuata aykırı olduğunu ortaya koydu. İnşaatlardan, madenlere süregelen iş cinayetlerinin temel sebebi denetimsizliktir. Sadece açgözlü mafyatik patronlar değil, tüm denetleyici devlet kurumları da suçlu. Protesto İstanbul İSİG Meclisi'nin çağrısı:

İzmir Büyükşehir Belediyesi işçileri mücadele etti, kazandı

İBB ile Belediye-İş Sendikası İzmir Şubeleri arasında görüşülen, 5500 işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi anlaşmayla sonuçlandı. İşçiler iki kez iş bırakıp, grev yapmıştı. 2024-2026 yıllarını kapsayan sözleşmede %67,07 maaş zammı, aynı oranda yan ve sosyal haklar içinde uygulanacak olup, 10+6+6 aylık enflasyon farkları kazanıldı. Ocak ayı içerisinde başlayan görüşmelerde belediye bürokratlarının ilk oturumda yüzde 30, ikinci oturumdae yüzde 45 zam teklifleri, sendika yöneticilerinin masayı terk etmesiyle sonuçlanmıştı. Bugün ise bir törenle imza atıldı. Bundan sonraki süreçte işçilerin banka maaş promosyonlarında iyileştirme yapılmasına yönelik talepleri olacak. Bu görüşmelerden de olumlu sonuç alınıncaya kadar mücadele etme kararlılığındaki (sendika ve belediye bürokratlarına) tabandan gelen bir baskıya şahit olacağız.

Kaynak var, niyet yok

Emekliler insanca yaşayacak maaş istiyor. İktidar 'kaynak yok' diyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise bu yaklaşıma kökten karşı çıkıyor. Emeklilikte insanca yaşam haktır diyen DİSK, Şişli'de emekliler buluşması düzenledi. Eylemde “Avrupa’da ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu: Emekli Aylıkları, Emekli Sayıları ve Emeklilere Ayrılan Kaynaklar” başlıklı rapor ise DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından sunuldu. Raporda öne çıkanlar Türkiye’de ortalama emekli aylığı merkez Avrupa ülkelerinin 6’da biri düzeyinde: Ortalama emekli aylığı İspanya ve Fransa’da 1400, Almanya ve İtalya’da 1500, Belçika’da 1700, Hollanda’da 2000 avronun üzerinde iken Türkiye’de sadece 237 avro! Türkiye’de emekli aylıkları 2012 ve 2021 arasında avro cinsinden yüzde 33,6 oranında azaldı. 2012 yılında Türkiye’den daha düşük aylığa sahip 9 Avrupa ülkesi varken bu sayı 2021 yılında 1’e düştü. Türkiye’de emekli aylıklarına ayrılan kaynak Avrupa’da ayrılan kaynağın yarısından bile az: Emekli ödemelerinin GSYH’ye oranı 27 AB ülkesinde ortalama yüzde 9,5 iken Türkiye’de sadece yüzde 4,1! Türkiye’de aktif/pasif oranının çok düşük olduğu iddiası da doğru değildir: 2021 itibarıyla Avrupa ülkelerinde aktif/pasif oranı ortalama 1,6 iken Türkiye’de bu oran 1,9’dur. Yani Türkiye’de bu oran daha yüksektir. 2002 yılında Türkiye’de emekli ve hak sahiplerinin aylıklarının ortalaması asgari ücretin yüzde 22 fazlası iken, 2023’te yüzde 26 altına düşmüştür. Ortalama emekli aylığının kişi başına GSYH’ye oranı 2002’de yüzde 46,4 iken 2024’te yüzde 27,7’ye geriledi. Emeklilerin bu yoksullaşma süreci onları emekliyken de çalışmaya mecbur bıraktı. 2002 yılında çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı yüzde 36,6 iken Aralık 2023’te yüzde 55,3’e yükseldi. Bütçede emeklilere ve sosyal güvenliğe ayrılan pay düşüyor: 2008-2024 arasında SGK’ye yapılan bütçe transferlerinin oranı 5,2 puan azaldı. Kaynak yok diyenler doğru söylemiyor. SGK’da emekliler için yeterince kaynak var: Prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık ödemelerini karşılama oranı 2002’de yüzde 61 iken 2023’te yüzde 76,4’e yükseldi. Araştırmanın tamamına ulaşmak için tıklayın

Çiğli belediyesi işçileri ödenmeyen maaşları için öğle arası eylem yaptı

İlçeyi ayakta tutan belediye işçileri, ödenmeyen maaş farkları ve aylardır süren düzensiz maaş ödemelerine son vermek için İzmir Çiğli  Belediyesi önünde uyarı eylemi yapıldı. Genel-İş Sendikası yetkilisinin yaptığı açıklamada, belediye yönetimi tarafından bu uyarının dikkate alınmaması durumunda, 25 Mart'ta itibaren üretimden gelen güç kullanılarak iş bırakılacağı söylendi. Yarım saat süren uyarı eylemi işçilerin coşkulu sloganları ile sonlandırıldı.

(Röportaj) Gücümüzü bağımsız bir işçi hareketinin inşası için harcamalıyız

Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) gönüllüsü Kadim Fırat’a sorduk. Yerel seçimler kapıda. Yerel yönetimlerde çalışan yüz binlerce işçiye verilen vaatler tutulmamışken, seçim sonrasına dair tabanda hangi görüşler var? Kadim Fırat: Belediye iş kolunda seçim sonrasına dair umutlu bir beklenti olmadığını söyleyebiliriz. Yoksullaşma, ücretlerin erimesi, yaşam pahalılığı, gelecekte kemer sıkma çemberine sıkışıp kalan işçilerin bu sürecin olumsuzluklarını yaşadığını görüyoruz.  Hem 2023 genel hem 2024 yerel seçimleri öncesinde belediyelerde çalışan 700 bin işçinin şartlarının olumlu anlamda değişmemesi beklentiyi minimuma indiriyor.  Seçim süreçleri işçilerin siyasi partilere daha yoğun baskı kurma ve istediklerini alabilme süreci olmasına rağmen, her iki seçimde de işçiler bir şey alamadılar. Ek protokol ile bir miktar zam ve biraz promosyon parası sıkıştırdılar işçilerin cebine, sus payı niyetine. Hepsi bu kadar. Bunlardan da tüm işçiler yararlanmadı. Siyasi partiler, işçilerin sorunları yokmuş gibi davranıyor. İşçiler konu dışı bırakılıyor, partilerin seçim kampanyasında afiş asan ve oy kullanan pasif insanlar olarak konumlandırılıyor.  Sendikalar işçi haklarına karşı duyarsız. Yeni dönemde seçilecek belediye başkanları ile ortaklaşma çabasındalar, hatta seçileceği garanti başkanların yanında durmaktan geri kalmıyorlar, işçileri kampanyalara yönlendiriyorlar.  Bu anlamda işçilerin yetkili sendikalardan da beklentisi yok. Bir ilerleme sağlayacağını da düşünmüyorlar. TABİB ve ortakları dışında ortada itiraz eden, talep haykıran, süreç yürüten, eylem yapan kimse yok.  İkincisi, yüz binlerce belediye işçisi, belediyenin el değiştirmesi sonrasında işten atılacağı gerilimini düşünerek yaşıyor. Çünkü hiçbir işçinin iş garantisi yok.  Geriye 2024 Toplu İş Sözleşmeleri kalıyor. Onların da belediye başkanlarının, işveren sendikaları ve işçi sendikaları yönetimlerinin el ele vermesiyle işçiye sefalet sözleşmeleri olarak döneceği kesin gibi. Seyyanen zamlar ve bir miktar artış, üç beş idari madde yapılarak mesele kapatılmaya çalışılacak. Bu bir kumpas ve bu kumpası bozulmalıyız. TABİB ve kamuda çalışan taşeron işçiler 5 ayda 5. eylemini yaptı. Bundan sonrası için neler yapmayı düşünüyorsunuz? İşçiler arasında yukarıda saydığımız olumsuzluklar bir yana tabanda birlik eğiliminin de kurulduğu bir evreden geçiyoruz.  Uzun zamandır birbirinden uzak, birbirine yabancı, siyasetin bölüp istediği gibi yönettiği işçi grupları sosyal medyada kurdukları diyaloğu sokağa taşımayı başardılar. Birlikte eylem yapmak, aylarca süren çalışmalar örgütlemek olağanüstü bir deneyim kazandırıyor. Ve birlik eğilimi giderek büyüyor, yüz binlerce işçinin her gün süren hak arama mücadelesine katkı sunuyor. Farklı kutuplarda yer almış işçiler birlikte davranmayı öğreniyor. İlk 4 eylemimiz belediye şirket işçileri ve kamu taşeron işçileri imzalıydı. 5. eylemimizde kamu işçisi arkadaşlarımızla da ortaklık kurmayı başardık. Kamu işçisi, kadrolu olmasına rağmen ekonomik açıdan büyük zorluklar yaşıyor, sokağa birlikte çıkmamız hem yeni bir durum hem de mücadele kapsamını genişletmesi bakımında değerli olduğu gibi dayanışma zeminini kuvvetlendiriyor.  Eylemler ve örgütlenme çalışmaları devam edecek. Sosyal medya çalışmaları devam edecek. Ek Protokol kavgası devam edecek. Toplu İş Sözleşmelerine birlikte müdahale çalışmalarımız hız kazanacak. Taşeron sisteme, şirket işçiliğine karşı, güvencesizlik ve düşük ücretlere karşı politik pratik adımlar kararlılıkla atılmaya devam edecek.  Bilmeyenlere TABİB’i anlatır mısın? Hangi ihtiyaçtan doğdu? Nasıl bir örgütlenme? 2018 yılından itibaren, onlarca yıllık taşeron sürecinden çıkmış, sendikalı olmuş, uzun yıllar hiçbir sosyal hakkı olmamış işçilerin, haklarını geliştirme, işçi mücadelelerine nefes verme, sendikalarda demokratik bir ortamın tesisi için çaba harcayan işçilerin uğraşları duvara tosladı.  İşveren ve sendika ortaklığı ile işçilerin ileri hamleleri sabote edildi. Grevlerimiz boğuldu, toplu iş sözleşmelerimiz gece yarısı imzaları ile paçavraya çevrildi.  Sendikal süreçlere büyük bir itki kazandırabilecek on binlerce işçi, sendikal bürokrasinin ayak oyunlarıyla etkisiz hale getirildi. Nerede işçiler kendi çabaları ile güzel bir değer yaratsalar, işçi demokrasisinin nüvelerini dikseler, orada işveren ve sendikanın patronları bu değerleri paramparça etti. Türkiye işçi sınıfına ve demokrasi mücadelesine büyük kazıklar attılar. On yıllarca toplumsal muhalefetin çeşitli alanlarında emek veren, 2018 itibarı ile sendikaya girdiğinde pek çok şeyi değiştirebilecek kudrete sahip on binlerce işçinin önü yılların çürümüş sendikacıları tarafından profesyonelce kapatıldı. Yeni üyelerin bu çürümüşlüğü aşabilecek, bu kumpas kültürünü kıracak bir deneyimi ve bilgi ağı yoktu.  2021’de Kadıköy, Maltepe grevlerinin işveren ve sendika bürokratları iş birliğinde onur kırıcı bir şekilde kırılması öncü işçiler içinde yeni arayışların başlamasına neden oldu. Siyaset ve sendikanın bu aleni ortaklığına karşı ulusal düzeyde yeni bir örgütlenme arayışı fikrini kristalize etti. Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB), yozlaşmış kültüre ortak olmak istemeyen işçilerin tabanda örgütlenme, diğer belediyelerde olup biteni bilme ve bağ kurma arayışı sonucunda doğdu. Kısa sürede diğer belediyelerde iş durdurmuş, TİS süreçlerinde şartları zorlamış, greve gitmiş öncü işçiler arasında bağlar kuruldu. Ortak gündemler tartışıldı. İşçilerin ortak çıkarları ve gündelik ihtiyaçları konusunda çalışmalar yapıldı. Kuvvetli bir sosyal medya örgütlenmesi hedeflendi. Bu başarılınca sokağa çıkıldı, basın açıklamaları yapılarak irade beyanında bulunuldu.  Sendika ve siyasete dayanmayan, işçilerin kendini ifade edebileceği, yatay diyebileceğimiz bir örgütlenme doğdu ve çeşitli belediyelerde muhatap buldu.   TABİB bugün, sendika koltuklarından kırıntı peşinde koşmayan, temsilci ya da şube yönetimine girmek için çalışma arkadaşlarını ezmeyen, onları kazıklamayan, işverenin yarattığı rekabeti yeniden sendikalarda ve işyerlerinde üretmeyen, doğrudan demokrasiden yana, sadece bir işyerinin, şantiyenin, ofisin sınırlarıyla yetinmeyen, mücadeleyi ulusal düzeyde bir işçi örgütlenmesine doğru çeken, işyerindeki, üretim alanındaki örgütlenmeyi önemseyen, birleşik bir işçi mücadelesi örmeye çalışan ve bunun için maddi bir beklentiye ve çıkara sahip olmayan herkesin örgütlenmesidir. Bu düşünce ve ilkeleri benimseyen her işçi TABİB’dir. Kimseden izin alması gerekmez, kimseye bildirimde bulunması gerekmez, özgürdür, işçi sınıfını güçlendirecek her eylemi, imgeyi örgütleyebilir. Belediye işçilerinin hakları ancak ulusal düzeyde güçlü ve kararlı bir işçi hareketi ile kazanılabilir. TABİB, bunun için mental olarak işçilerin sendikalardan kopmasından yanadır. Yani sendikacıların işçilere diktiği kefeni paramparça etme cüreti gösterilmeli. “Sendikalardan istifa edin, başka bir sendikaya geçin” demiyoruz. Sendikaların tabanında güçlü bir ses çıkarma zamanı diyoruz, hep birlikte. Sendikacıların ideolojik ve politik yönelimine, yöntemine, düşünüş biçimine teslim olmama anlamında sendikalardan kopmalıyız diyoruz. Gücümüzü bağımsız bir işçi hareketinin inşası için harcamalıyız.

Geri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 İleri

Bültene kayıt ol