SGK uzmanları asgari ücretle çalışan milyonlarca işçinin, maaşlarının hızla erimesi nedeniyle 2025 yılbaşına kadar zor zamanlar geçireceğini ve 2025 yılının “Toplumsal Bunalım” süreci olarak yaşanacağını öne sürüyor. DİSK-AR’ın araştırma sonuçları da bu fikri doğruluyor. Son zamanların en büyük yoksullaşma dalgası yaşanıyor.
Dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması (açlık sınırı) 19.234 TL. Gıda ile diğer tüm temel harcamalar için haneye girmesi gereken toplam gelir (yoksulluk sınırı) 62.653 TL. Asgari ücret ise 5500 TL eridi. İşsizlik 11 milyona dayanmış bulunmakta. Bu rapora göre nitelikli istihdamın çok düşük olduğu görülüyor. Vergi adaletsizliği, gelir adaletsizliği, zengin ve fakir arasındaki eşitsizlik giderek artmakta. Türkiye’deki en zengin %1'lik kesim, ülke servetinin büyük bir kısmına sahip. Bu da ülkede ciddi bir gelir eşitsizliği olduğunu ortaya koyuyor. Siyasi iktidar, Mehmet Şimşek yönetimindeki acı reçeteyi, yani “Orta Vadeli Programı”, enflasyonu tek haneli rakamlara indirene kadar uygulamaya devam edeceğini açıkladı. İşçiler bu duruma öfkeli. Yazın başından beri çeşitli iş yerlerinde direnişler var. Polonez işçileri, Yatağan Termik Santrali işçileri, Akcanlar işçileri haklarını almak için mücadele etmeye devam ediyor.
Türk-İş, Hak-İş, DİSK gibi sendikalar eylem programları çıkardılar. Emek örgütleri mücadele programlarını ne yazık ki ayrı ayrı oluşturdu. Hâlbuki birleşik mücadelenin kazandırdığını, Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin birçok deneyiminden biliyoruz. Uzun yıllar sonra Türk-İş’in, Hak-İş’in sokağa çıktığını görüyoruz. Tabandaki işçilerin öfkesi ve mücadele isteği, bu sendikaların yönetimleri üzerinde basınç yaratıyor. İşçi sınıfının biriken öfkesi her an sokağa taşabilir. Büyük eylemlere karşı hazır olmalıyız. Yoksulluk, işçiler karşı çıkarsa engellenebilir. Yıllardır işçileri kutuplaştıran siyasetler sendikaların bir araya gelmesini engelledi. Ancak durum değişmeye başladı. Özellikle son yıllarda eğitim ve sağlık başta olmak üzere farklı sendikaların yan yana geldiğini gördük. Bu bir araya geliş aslında iş yerlerinde çalışanların birlikte tutum almak istemelerinden kaynaklandı. İş yerlerinde ortak mücadele programı için sendika yönetimlerine baskı yapmalıyız. Atıl kalan sendika yönetimlerine bu basıncı oluştururken, çeşitli araçlar ve inisiyatifler geliştirmeliyiz.
Polonez işçileri, Yatağan Termik Santrali işçileri gibi hala devam eden direnişler de tüm emek örgütleri birleşip, grev yaptığında, sokağa çıktığında kazanacaktır. İşçi sınıfı mücadelede ne kadar kararlı, birlikte ve kitlesel olursa, yoksulluk belasından kurtulma olasılığı da o kadar yüksek olacaktır.
Türkiye'nin en fazla üyeye sahip sendika konfederasyonu, "vergide ve gelirde adalet" talebiyle 24 Eylül Salı günü iş bırakma eylemi yapıyor.
Eylem kararı, Türk-İş Genel Merkezi tarafından konfederasyona bağlı sendikaların genel başkanlıklarına, bölge ve il temsilciliklerine bir yazıyla gönderildi.
Mesai başlangıcında servislerden fabrikalara yürüyüş ve bir saat oturma eylemi yapılacağı duyuruldu.
Bu işçi hareketi açısından önemli bir gelişme. Eğer bu karar gerçekleştirilirse, çok büyük mücadelelerin temeli işyerlerinde atılacak.
Türk-İş daha önce TBMM meclis açılışında Ankara'nın merkezinde kitlesel miting yapacağını da duyurmuştu.
İstanbul Hadımköy’deki As Plastik fabrikasında çalışan işçiler örgütlü oldukları Petrol-İş ile ilk toplu iş sözleşmesini (TİS) imzalatabilmek için grevde.
İşçiler, iki yıl önce sendikaya üye olmuştu. Fakat patronun sendika düşmanlığı sebebiyle birçok işten atma yaşandı. Bununla da kalmadı. Patron birçok kez sendikanın yetkisiz olduğu iddiasıyla mahkemelere başvurup, işçilerin toplu sözleşme hakkını engelledi.
Fakat kararlı mücadele devam etti. Sonunda sendika yetkiyi aldı ve patron toplu iş sözleşmesi masasına oturmak zorunda kaldı. Fakat burada da düşük ücret dayatmasında bulundu. Ortaya çıkan uzlaşmazlık üzerine işçiler yasal haklarını kullandı. Ve grev kararı alındı. Bunun üzerine üçü Petrol-İş temsilcisi olmak üzere 10 işçi, işten atıldı.
Atılan işçilerin geri alınması talebiyle fabrika önünde direniş ve grev de başladı.
►Konuşmacılar:
Kadim Fırat - Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) Dila Ak - DSİP
►19 Eylül 2024 Perşembe 19:30
►Söğütlüçeşme Cad. Kalem Sk. No: 11 Arif Bey İşhanı K: 3, Osmanağa-Kadıköy
Neler yaşandı? Neler yaşanacak?
Konuşmacılar:
Dilek Şanlı, Ali Haydar Tuna (Kent AŞ)
Kemal Bozyiğit, Umut Kavasoğlu (Menemen Belediyesi)
Canan Ünal (Taşeron Belediye İşçileri Birliği- TABİB)
22 Eylül Pazar 15:00'da başlıyor!
Yer: Karakedi Kültür Merkezi - 1421. Sokak, No: 21, Kat: 3, Alsancak
Düzenleyen: Antikapitalist Çalışanlar
Türkiye'nin en büyük makarna üreticilerinden birinin fabrikasında işçi sağlığı ve iş güvenliği zorunlu tedbirlerinin alınmadığı bir patlama ardından yangın sonucu açığa çıktı.
OBA Makarna'nın Sakarya Hendek'teki fabrikasında bir patlama meydana geldi.
Pazar günü mesai yapan 30 işçi yaralandı. 6 işçinin durumunun ağır olduğu bildirildi. 2 işçi entübe edildi. Ve bir işçi hayatını kaybetti.
Patlama, fabrikanın çatı katında meydana geldi. Ardından alevler her yeri sardı. Bazı işçiler yanma sonucu ağır yaralanırken, bazıları mahsur kalıp itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı.
Resmi soruşturma başlatıldı.
Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz...
DİSK-AR'ın araştırmasına göre işsizlik Avrupa Birliği, OECD ülkeleri ve ABD'den daha fazla. İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu (Eylül 2024) öne çıkan bulgular şöyle:
Son bir yılda geniş tanımlı işsiz sayısı yaklaşık 2 milyon arttı.
Temmuz 2024’te geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 26,5, geniş tanımlı işsiz sayısı 10,7 milyon.
Türkiye OECD ülkeleri içinde en yüksek işsizliğe sahip dördüncü ülke.
Türkiye’de geniş tanımlı işsizlik oranı AB ortalamasının 2 ve ABD ortalamasının ise 3,4 katı düzeyinde.
Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi, Türkiye İstatistik Kurumu'nun 10 Eylül'de yayınladığı iş gücü istatistiklerini baz alarak hesaplamalar yaptı.
Sendikanın vardığı sonuçlara göre:
Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,8 mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 26,5 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2024 Temmuz ayında 3 milyon 167 bin oldu.
DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Temmuz 2024’te 10 milyon 681 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 Temmuz’da yüzde 13,9 olan dar tanımlı işsizlik Temmuz 2024’te yüzde 8,8 olarak gerçekleşti. Ancak aynı dönemde geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 19,3’ten yüzde 26,5’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 977 bin artarak 8,7 milyondan 10,7 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 7,2 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 4 milyon 75 bin kişi arttı.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.
En savunmasızlar, sadece katillerin değil kapitalizminde hedefinde. İSİG Meclisi, son bir yılda bilinen çocuk işçi cinayetlerini duyurdu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin araştırmasında öne çıkanlar:
- "Yüzde 24’ünü yerel kaynaklardan ve bize gelen bildirimlerden öğrendiğimiz kadarıyla 2023 Eylül-2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetti."
- "Son bir yılda tarım sektöründe 24 çocuk (20 işçi ve 4 çiftçi), sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuk çalışırken hayatını kaybetti."
- "Tarımda ölen çocukların 14’ü mevsimlik tarım işçisi, 6’sı çoban ve 4’ü çiftçiydi."
- "7 çocuk İstanbul’da; 5 çocuk Şanlıurfa’da; 4’er çocuk Adana, Kocaeli ve Konya’da; 3’er çocuk Ankara ve Kayseri’de; 2’şer çocuk Çorum, Gaziantep, Hatay, Malatya ve Manisa’da; 1’er çocuk Adıyaman, Aksaray, Antalya, Ardahan, Aydın, Balıkesir, Bartın, Batman, Bayburt, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Isparta, Karaman, Kilis, Kütahya, Mersin, Muğla, Niğde, Ordu, Şırnak, Zonguldak ve Irak’ta çalışırken hayatını kaybetti."
Devlet eliyle çocuk emeği sömürüsü
"MESEM 2016 yılı sonuna kadar var olan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamı niteliğindedir. Yani (4+4+4 modeliyle birlikte) eğitim sisteminin içine daha fazla entegre edilmiş ve kitleselleştirilmiş bir çocuk işçilik sisteminden bahsedebiliriz. MESEM kapsamında yaklaşık 1,5 milyon öğrencinin olduğu açıklandı. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. Yani çocuk işçilik “bir gün okulda dört gün işyerinde eğitim alma” uygulamasıyla meşrulaştırılıyor.
MESEM’ler sermayenin ucuz emek rezervlerini doldurmanın dışında doğrudan patronlara finansman desteğinin de bir aracıdır. 2024 yılında bedavaya çalıştırılan öğrenci-işçiler için patronlara 1 milyar 698 milyon TL ödenirken, son üç yılda MESEM programlarına aktarılan kamu kaynağı 15 milyar liraya yaklaştı.
MESEM’lerde yoğunlaşan “çocuk işçiliğin nesnel zeminini yoksulluk oluşturmaktadır”. Türkiye’de zaten binlerce çocuk aileleri geçinemediği için çalışmak zorundaydı. Bazen yazın çırak olarak bazen okul sonrası atölyeye giderek bazen de okulu bırakarak çalışıyorlardı. 2021 Eylül ayından itibaren ise derinleştirilen yoksullaştırma politikaları ile Türkiye’de her yaştan insan hızla ücretliler ordusuna katıldı.
MESEM aracılığıyla ortaokulu bitiren öğrencileri örgün eğitimden kopararak haftanın (resmi olarak) dört günü bedava işgücü olarak patronların sömürüsüne sunan MEB şimdi de yaz döneminde “beceri geliştirme programı” adı altında 7. ve 8. sınıftan itibaren tüm öğrencilerin katılabileceği “zanaat atölyeleri” açıyor. On şehirde -İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum, Konya, Mersin, Rize, Samsun, Sivas ve Şanlıurfa- 196 okulda başlatılacak pilot uygulamayla mesleki eğitim yaşı (12-13 yaşa) düşürülüyor."
- "2024-2025 eğitim öğretim yılı başlarken taleplerimiz
1- Çocuk işçilik yasaklanmalı, çocuk işçi çalıştıran patronlara en ağır cezalar verilmelidir.
2- Eğitim tamamen parasız olmalı ve müfredat aklın ve bilimin ışığında yenilenmelidir. Tüm Türkiye çapında okullarda bir öğün yemek verilmeli ve yoksul çocukların ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.
3- MESEM’ler bir eğitim-öğrenim işlevi görmemektedir. MESEM’li çocuklar işi bedava ve ağır koşullarda çalıştırılarak öğrenmektedir. Bu anlamda MESEM’leri revize etmek imkansızdır. MESEM’ler kapatılmalı ve mesleki eğitim yeniden yapılandırılmalıdır.
4- Beceri geliştirme programı adı altında hayata geçirilmeye çalışılan programlar iptal edilmelidir. Mesleki eğitim adı altındaki işçileştirme politikalarının 15 yaşın altına yayılması acilen engellenmelidir."
Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ücretlerin artırılması ve işten çıkarılanların geri alınması için iki aydır fabrika önünde direnen Polonez işçileri, Çatalca ilçe emniyet müdürü tarafından alenen tehdit edildi.
Polonez patronunun, direnişi kırmak için yasadışı işçi alımı yapmasını durdurmak isteyen direnişçi işçilere polis tarafından alandan çıkın dedi. İşçiler bunu kabul etmedi.
Bu sırada ortaya çıkan emniyet müdürü "Ben sizi gözaltı yapıp adli işlem yaparsam çocuğunuz zekiyse bile bir işe giremez” dedi.
İşçileri 'bizi tehdit ediyorsunuz' ediyorsunuz dedi. Ardından oturma eylemine geçen işçilere polis şiddetli şekilde saldırdı. Bazı işçiler yaralandı. Fakat kararlı bir şekilde oldukları yerde kaldılar.
Uzun süreli polis müdahalesi başarısız oldu. Tekgıda-İş üyesi işçiler onları püskürttü fabrika önünde direniş devam ediyor.