Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

Elazığ'da madende göçük

Kayaönü köyü civarında bulunan özel bir krom madeninde göçük meydana geldi. İşçiler toprak altında kaldı. Neyse ki kurtarıldılar. AFAD, UMKE ve 112 ekipleri bölgeye sevk edildi. Elzağı Valisi Ömer Toraman, "Arama kurtarma faaliyetleri süratle başladı. İlk etapta bir işçimiz kurtarıldı. Biraz önce de ikinci işçimizin kurtarıldığı haberini aldık. Şu anda göçük altında 2 işçinin kaldığını değerlendiriyoruz. Onlara da ulaşmak için arama kurtarma ekiplerimiz yoğun şekilde faaliyetlerini sürdürüyorlar" dedi.

Ücretleri yükseltme mücadelesi devam etmeli

Kamuda Mayıs 2023’te yapılan toplu iş sözleşmeleri sonucu belirlenen ücretler, yüksek enflasyon ortamında hiçbir şeye yetmez hale geldi. Kamu çalışanlarının ücretlerini belirlerken resmi verileri baz alınan TÜİK, henüz yılın başındayken itiraf etti: Sokakta tüketicinin karşılaştığı enflasyon, hesapladığımız oranın 2 katı. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, ocak ayı enflasyonu yüzde 6,70 oldu, yıllık enflasyon ise yüzde 64,86’ya yükseldi. Yıllık olanı ikiyle çarptığımızda, fiyatların artış hızı yüzde 129,72 oluyor – ki bu oran, TÜİK'in dava açtığı, bağımsız akademisyenler tarafından kurulan ENAG’da yüzde 129,11 görünüyordu. Birçok sendika TÜİK verilerine itiraz ediyor, bir kısmı ENAG verileri baz alınsın diyor. Haklılar, ücretlere yapılacak zam gerçek enflasyon oranında olmalı. Yüksek enflasyon ortamında, fiyatların artış hızına bağlı olarak ücretler de artırılmalı. Fakat Türkiye’deki iş yasaları ve bürokratik temelde yürütülen statik toplu sözleşmeler buna müsait değil.  Geçen mayıs ayında yapılan kamu sözleşmeleri, bu seneki ücretleri de belirledi. İki yıllık bir dönemi kapsayan toplu iş sözleşmelerini ek zamla iyileştirmek ancak mücadeleyle olabilecek bir şey. Nitekim başta savunma sanayinde örgütlü Harb-İş, ulaşımda çalışan işçilerin sendikası Demiryol-İş sendika şubeleri olmak üzere ek zam talebi gündeme geldi. Kamuda farklı işkollarındaki sendikalı işçilerin ortak talebi şimdi bu. Giderek sendika ve konfederasyon yönetimlerine karşı isyana dönüşen bu talepler karşısında sendika bürokrasisi başta kayıtsız ardından düşmanca bir tavır takındı. Kamu işçilerinin öfkesi ve harekete geçme talepleri adeta bastırıldı. İşçiler, Türk-İş ve Hak-İş’e kızgınlar. Ve bu öfke dinecek gibi değil. Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı araştırması, kamudaki örgütlü işçiler gibi tüm işçilerin sorununun yüksek enflasyon ve düşük ücretler olduğunu ortaya koyuyor: Yerel seçimler öncesinde bu taleple sokağa çıkan sendikacılar, bizzat bürokratlar tarafından “seçim öncesinde sokakları karıştırmakla” suçlandı. Oysa bir sendikanın yapması gereken, iktidar tam da oya muhtaç olduğu zamanda üyelerinin haklı taleplerini kazanmak için bastırmaktı. Yerel seçimler gelecek ve geçecek. Oysa başkanlık rejiminin ekonomik ve siyasi tercihleri dört yıl boyunca uygulanmaya devam edecek.  Ücretleri yükseltme mücadelesi işyerlerinden işkollarına yayılmalıdır.  (Sosyalist İşçi)

Marmara Denizi’nde iş cinayeti

Marmara Adası’ndan Bursa’nın Gemlik ilçesindeki Roda Limanı’na gitmek üzere 14 Şubat saat 20.30’da, 1250 ton mermer tozu yüküyle ve 6 kişilik mürettebatıyla hareket eden 69 metre uzunluğundaki “Batuhan A” adlı kargo gemisi, 15 Şubat saat 06.20’de Karacabey açıklarında, kıyıdan 4 mil uzaklıkta battı. Mürettebattan aşçı Zeynep Kılınç ve işe henüz başlayan yağcı Hüseyin Tutuk’un enkazdaki cansız bedenlerine ulaşıldı; birinci kaptan, ikinci kaptan, başmakinist ve makinist hâlâ aranıyor. Geminin neden battığı henüz tam olarak aydınlatılmasa da 1971’de imal edinen geminin yaşlı olması, kötü hava koşullarında sefere çıkılması, bakımlarının aksatılması, yükün doğru şekilde yüklenmemesi gibi bir dizi ihmalin yol açmış olabileceği öne sürüldü. Bunlardan hangisinin asli kusur olduğu, arama kurtarma çalışmalarının ardından yapılacak incelemelerle belirlenecek. Ancak kesin olan bir şey var ki hayatını kaybeden çalışanlar yakınlarına gönderdikleri son mesajlarda yoğun yağış, rüzgâr ve yüksek dalgalarla boğuştuklarını bildiriyorlardı. Arama kurtarma çalışmaları yine aynı sebeplerden ötürü ilk iki gün boyunca yapılamadı ve ilk taramalarda boş bir can salı dışında hayatta kalanlara dair bir iz bulunamadı. Gemi çalışanları ve kaptanlar bu yaştaki gemilerin kısa mesafeli alanlarda ve kontrollerinin aksatılarak çalıştırıldığını ifade ediyor. Özellikle kış aylarında yapılan seferler sırasında yapılan bu ihmaller onlarca işçinin yaşamına mal oldu. Geçtiğimiz Kasım ayında da Zonguldak açıklarında “Kafkametler” isimli gemi batmış, 12 denizciden yalnızca 5’inin bedenlerine ulaşılabilmişti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Ana Arama Kurtarma Merkezi Kaza/Olay istatistiklerine göre, 2016 yılından 2023’ün sonuna kadar 677 denizci hayatını kaybetti, 390 kişi de kazaların ardından kayıp olarak kayıtlara geçti.

Taşeron işçiler İzmir'de sokağa çıktı: 'Katılın, birlikte değiştirelim'

Belediye şirket işçileri ve kamuda çalışan taşeron işçiler bu kez İzmir'de taleplerini duyurdu. Kadrolu güvenceli çalışma ve eşit işe eşit ücret ortak talepleri için mücadele eden işçiler, Cumhuriyet Meydanı'nda buluştu. 'Birleşen işçiler yenilmezler', 'Kahrolsun ücretli kölelik düzeni', 'Taşeron işçiliğe hayır', 'Direne direne kazanacağız' sloganlarının atıldığı İzmir eylemi, Ankara, İstanbul ve Adana'da yapılan kitlesel basın açıklamalarının ardından geldi. Taşeron Belediye İşçileri Birliği'nin ülke çapında örgütlenmesi ve mücadeleye atılmasını, kamuda çeşitli işkollarında çalışan taşeron işçilerin örgütlenmesi ve birleşik mücadeleleri izledi. Belediye Çalışanları ve Kamu Taşeron İşçileri Derneği, Belediye Mimar ve Mühendisleri Derneği, Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB), Aile Sağlık Merkezi Elemanları Derneği, Belediye İşten Çıkarılanlar Platformu, Kamu Taşeron İşçileri Sendikası, Karayolları Taşımacılık Emekçileri Sendikası, Enerjisen, Tüm Otel Ve Turizm İşçileri Sendikası,bugün İzmir Cumhuriyet Meydan'ında bir araya gelerek kadro taleplerini yinelediler. Eylemin çağrıcısı olan örgütlenmelerin temsilcileri, kendi sorun ve taleplerini anlatan konuşmalar yaptı.   Belediye Çalışanları adına konuşan Cenan Ünal yaptığı şunları söyledi:  “5393 Sayılı Belediyeler Kanunu 49. Maddesi yeniden düzenlenmeli, norm kadro sayıları revize edilerek arttırılmalı, tüm belediye işçilerin istihdamı bu maddeye göre yapılmalıdır. Sendikalar tarafından her ay açıklanan "Yoksulluk Sınırı tüm belediye işçilerinin net taban ücreti olmalıdır.6772 sayılı kanun'a göre 52 günlük ilave tediye ayrım gözetmeksizin belediyelerdeki her işçiye verilmeli, geriye dönük hakkedişlerimiz de ödenmelidir."Brüt" yerine, "net ücret" olarak belirtilmeli, gelir vergisi yükü kaldırılmalıdır. Kadın erkek eşitsizliği, kadın istihdamının arttırılması ile çözülecek kadar basit değildir. Belediyelerdeki cinsiyetçi iş bölümü ve ücretlendirme son bulmalı, kadınların güvenceli ve güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır. Belediye işçilerinin çocukları için kreş hakkı, günün koşullarına uygun ve gerçekçi biçimde karşılanmalıdır. Doğum iznine ayrılan kadın işçiler, işlerini kaybetme endişesi içerisinde olmamalıdır. 60 günlük sendikal ikramiye, haftalık 35 Saat çalışma, sosyal haklara her ay Enflasyon oranında zam, meslek pirimi, yeterli miktarda yemek ve ulaşım ücreti, refah payı ve tayin hakkı verilmelidir. Tüm belediyelerde, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun çalışma ortamı oluşturulmalı, meslek hastalıklarına karşı önlemler alınmalı, iş yükü hakkaniyetli biçimde bölüştürülmelidir. İş kanunu, işçilerin lehine göre yeniden düzenlemeli, sendika ve toplu iş sözleşmesi kanununda değişiklik ile sendikal örgütlülüğün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Sendika aidatı tutarları derhal düşürülmelidir. Anayasa 128 maddesi gereğince belediyelerde, güvenlik, mimarlık, mühendislik, zabıta gibi alanlarda memur işi yapan tüm işçiler ayrım yapılmaksızın memur kadrosunda geçirilmelidir.Haksız işten çıkarmalarda, işçilerin iş akdini sona erdiren kamu görevlileri, işçiye ödenecek kötü niyet tazminatından kişisel olarak sorumlu tutulmalı, işten keyfi çıkarmaların önüne geçilmelidir. Bu haklı taleplerimiz için birkaç yıldır olağanüstü bir mücadele içerisindeyiz. İşyerlerinde örgütlenmekten, kent meydanlarında basın açıklaması yapmaya kadar, sosyal medyada sesimizi yükseltmekten, Meclis'te vekillere soru önergesi ve kanun teklifi verdirmeye kadar pek çok alanda haklarımız için mücadele ediyoruz. Mücadelemiz gün geçtikçe daha fazla ses getiriyor. Bu çalışmaları sayıca fazla işçi grupları ile birlikte yapmalıyız. Bunun için her işçi arkadaşımızı bizimle birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz, Katılın, birlikte değiştirelim.” Aile Sağlık Merkezi Elemanları Derneği adına konuşan Özlem Şahin, “Bizler ne devlet büyüklerimize nede asmlere yük değiliz aksine yükü omuzlayan tarafız asmlerde kurum içinde sizlerle ilgilenen tıbbı sekreter att ebe hemşire ve temizlik personelleri kadrosuz. Asgari ve daha altında maaşlarla iki dudak arasında çalışıyor.18 bin kişi ile başladığımız bu yolda işten çıkarmalar yüzünden 13 bin civarı bir sayımız kaldı ve her geçen günde azalmaktayız.2022 kasım ayında yan odamızda 4a'lı çalışan kamu dışı aile sağlığı elemanları nasıl kpss şartı aranmadan kadro ile müjdelendirildiyse o kadro bizimde hakkımızdır.Aynı iş aynı diploma fazla iş yükü ama farklı muamele gördük. aynı kurum içinde ayrıştırıldık. bu haksızlık daha fazla göz ardı edilmemelidir.Buradan değerli devlet büyüklerimize soruyoruz emekli olup çalışan personellerde dahil olmak üzere 13 bin kişi sayımız varken bu kadar kişi sizler gerçekten yük mü” dedi. Karayolları  Emekçileri adına konuşan İsmail Otman ise “2010 yılında Yol İş Sendikası'nın açtığı davalar Yargıtay'da da onanınca 2012'den sonra KGM hizmet alımı ihalesini iptal edip anahtar teslimi ihalesine geçildi. Dün bizle birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız 2015 ve 2016 yılında kadro alırken bizler hala kadro alamadık. Bu da yetmiyormuş gibi Türkiye'de 1 milyon kişi kadro alırken 4 Aralık 2017'de anahtar teslim ibaresi yüzünden ve yüzde 70 maliyeti diye bir kriter yüzünden bizler tekrar kadro dışı bırakıldık. 2023 yılı içerisinde karayollarında mevcut çalışan taşeron işçi varken 3 bin kişi İŞKUR üzerinden kadrolu işçi alımı yapıldı dolayısıyla Şimdi de 100 bin kişinin kadroya alınacağına dair sözler verildi ama Öğrendiğimiz bilgilere göre tekrar bizlerin kapsam dışı kaldığımızdır. Bizler karayollarında asıl işi yapıyoruz Bu konuda yardımlarınıza ihtiyacımız var bizleri lütfen destekleyin sorunumuzun çözülmesini istiyoruz” dedi. Antikapitalist Çalışanlar'ın da katıldığı eylem, bir kez daha işçi isyanına sahne oldu.

İstanbul'da İliç protestosu

Kadıköy’de DİSK, KESK, TMMOB ve İstanbul Tabip Odası'nın çağrısıyla Erzincan İliç’te meydana gelen maden katliamı protesto edildi. Katliamda yaşamını yitirenler için saygı duruşu gerçekleştirildi. "Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek" sloganının  sık sık atıldığı eylemde yapılan konuşmalarda bilimsel uyarıların dinlenmediği, felaketin göz göre göre geldiği söylenirken "katillerden hesap soracağız" vurgusu yapıldı. Eyleme sol örgütler, çevreciler ve DSİP üyeleri de katıldı.

18 Şubat'ta İzmir'de: 'Kadrolu ve güvenceli çalışma istiyoruz'

Belediye şirket işçileri ve kamuda çalışan taşeron işçiler, Ankara, İstanbul, Adana'nın ardından İzmir'de buluşuyor. 18 Şubat (Pazar) saat 15:00'te Cumhuriyet Meydanı'nda basın açıklaması yapılacak. Eylemin hazırlıkları İzmir'in birçok ilçesinde afişlemeler ve bildiri dağıtımı ile başladı. Aralarında Taşeron Belediye İşçileri Birliği'nin (TABİB) bulunduğu işçi örgütlenmeleri ortak talepler için bir araya gelme çağrısı yapıyor.  Eylem hazırlıklarını TABİB sosyal medya hesabından takip edebilirsiniz.

DERİTEKS: Baskılara ve kurşunlara boyun eğmeyeceğiz

Sendika başkanının yaralanmasıyla sonuçlanan silahlı saldırının ardından Akar Tekstil önüne yürüyen DERİTEKS üyeleri ve destekçileri , "Bu saldırı tüm işçilere yapılmıştır" dedi.  İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Akar Tekstil' e üyelerinin sorunlarını konuşmak için DERİTEKS Başkanı Makum Alagöz ve sendika yöneticilerinin üzerine işyerinin ortaklarından biri olan Hayrettin Akar'ın kardeşi Onur Akar tarafından ateş açılmıştı. Başkan Alagöz'ün yaralandığı fabrikada sendika yedi yıldır örgütlü ve toplu sözleşme yetkisine sahip. Saldırıyı gerçekleştiren tutuklandı. DERİTEKS şimdi hak ettiği cezaya çarptırılmasını istiyor. Ve bu talebi Akar Tekstil önünde eylem yaparak duyurdular. Organize sanayi girişinden “Kurşunlara boyun eğmeyeceğiz”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Sendika hakkımız engellenemez”, “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganlarıyla fabrika önüne yürüyüş yapıldı. Yapılan konuşmalarda öne çıkanlar Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak: “Bu kurşun Türkiye işçi sınıfına sıkılmış bir kurşundur." DERİTEKS Genel Merkez Teşkilat Sekreteri Ayhan Yanılmaz: “Emeğin örgütlü gücünü yaratmak için gösterdiğimiz sendika mücadele dönemimizde tek arayışımız sadece konuşabilme kabiliyetine haiz işverenlerle süreç yürütmek olmuştur. Maalesef bu insanca tutumumuz bırakın anlaşılmayı üstüne üstlük canımıza kastetmeye kadar vardırılmış canice bir hisle insan öldürme teşebbüsüne kadar ileri gidilmiştir” Eylemde İliç'teki maden felaketi de protesto edildi. Türk-İş, bağlı sendikalar, bazı KESK şubeleri ve Antikapitalist Çalışanlar eyleme katılarak destek verdi. Okunan basın açıklamasının tam metni: "İzmir'de Çiğli Organize Sanayi Bölgesinde bulunan ve toplu sözleşmeli iş yerimiz olan AKAR TEKSTİL' de saldırıya uğradık kurşunlandık. Fabrikada yaşanan kimi sorunları çözmek için görüşme daveti üzerine gittiğimiz ve 3 dönemdir onlarca görüşme gerçekleştirdiğimiz iş yerimiz diye telaffuz ettiğimiz fabrikada bu sefer kurşunlarla karşılandık. İş yeri sahibi ve yöneticilerinden Hayrettin AKAR'ın kardeşi Onur AKAR tarafından adeta planlı ve pusu kurar gibi gerçekleşen bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Başta sendikamız DERİTEKS, olmak üzere birçok kardeş sendikamız, direnen işçiler bu saldırılara maalesef ki yabancı değil. Genel Başkanımız Makum ALAGÖZ' ün yaralandığı sendika yönetici ve çalışma arkadaşlarımızın şans eseri yara almadan kurtulduğu bu saldırı, sömürüyü dizginsiz yürütmek isteyenlerin aklıdır. Bütün dertleri daha fazla kâr etmek olan zihniyetin saldırısıdır. Kendilerini lüks ve şatafat içinde yaşatan işçinin kazanılmış hakkını gasp etmeye çalışarak, emeğin değerini bilmeyen aklın ürünüdür. Bu saldırı insanca ve hakça paylaşımın kıymetini bilmeyenlerin, alın terine ve onu değerini savunanlara karşı vicdansızlığın bir ürünüdür. İşçiye, sendika yöneticilerine kurşun sıkma cesareti, hadsizliği münferit bir olay değil sömürü çarklarının vahşi bir parçasıdır. DERITEKS ailesi olarak yıllardır işçilerin hakları gasp edilmesin, işçilerin örgütlenme haklarına saygı gösterilsin diye gösterdiğimiz fedakârca tutum, korkaklığımızdan değil sabırla yürüttüğümüz demokrasi mücadelesine olan inancımızdan ve 21. Yüzyılda orman kanunlarının değil diyaloğun yollarını açma anlayışımızdan gelmektedir. Israrla yürüttüğümüz; ne olursa olsun işçilerin yanında duran sendikal anlayışımızı bedeli ne olursa olsun savunacağız. Yıllar içinde yaşadığımız patron baskısı ve saldırılarından bir milim geri atmayışımız onurlu bir sendika çizgisini pusula edindiğimiz içindir. Emeğin örgütlü gücünü yaratmak için gösterdiğimiz sendika mücadele dönemimizde tek arayışımız sadece konuşabilme kabiliyetine haiz işverenlerle süreç yürütmek olmuştur. Maalesef bu insanca tutumumuz bırakın anlaşılmayı üstüne üstlük canımıza kastetmeye kadar vardırılmış canice bir hisle insan öldürme teşebbüsüne kadar ileri gidilmiştir. Ülkenin dört bir yanından onlarca fabrikadan gelen işçi çığlıkları, insanca yaşamak için insanca Ücret, sendikalı çalışma taleplerine takınılan vahşi saldırı aynı kaynaktan beslenen aynı faşizan tutumdur. Safımız işçi sınıfının onurlu safıdır. Kazlıçeşme'den bugüne yaşadığımız saldırılardan başı dik çıkışımız, sizler gibi belinde silahla mafya artığı ilkel tavrınızı boyun eğmeyi reddettiğimiz içindir. Bu saldırı emek düşmanları için de karşısında dik duran sınıf sendikacılığı yapan sendikalar için de ne ilk ne de sondur. Eğer daha önce dikkatinizi çekmediyse para için cana kasteden Onur AKAR ve gibilerine bir mesajımız var. Savunduğumuz sendika çizgimizden geri durmayacağımızı, alın terinin hakkını almak için, toplu sözleşmeli çalışma hayatı için, işçilerimizin insanca yaşam talepleri için 76. yılımızda bir kez daha ifade ediyoruz ki BURADAYIZ. Konfederasyonumuz TÜRK-İŞ ile milyonlarca işçi ile, emek dostlarımız ile BURADAYIZ. HİÇBİR YERE GİTMİYORUZ. Biliyoruz ki sözlerimiz sadece DERİTEKS 'in sözleri değil tüm işçi sınıfın tüm emek dostlarının duygularını ifade etmektedir. Yaşanan bu saldırı karşısında sessiz kalmayacağız. Bu saldırıyı yapanların gerekli cezayı alıncaya kadar sürecin takipçisi olacağız. Mücadele tarihimizden öğrendiğimiz bir şey var. O da her zorlu süreci birlikte aştığımız gibi bu saldırıları da birlikte aşacak sınıf dayanışması ile göğüsleyeceğiz. KORKMADIK, KORKMUYORUZ, BİRLİKTE KAZANACAĞIZ, BİZ KAZANACAĞIZ, İŞÇİ SINIFI KAZANACAK YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI DERITEKS YK. Adına Genel Merkez Teşkilat Sekreteri Ayhan YANILMAZ"

İzmir'de sendikacılara silahlı saldırı; Tuzla'da protesto

AKAR TEKSTİL'e işçilerin sorunlarını konuşmak için giden sendikacılar, patronlardan birinin kardeşi tarafından silahlı saldırıya uğradı. DERİTEKS Sendikası Genel Başkanı Makum Alagöz yaralandı. 1948'de kurulan Türk-İş'e bağlı DERİTEKS Sendikası'nın saldırı sonrası (12 Şubat) şu duyuruyu yaptı: "İzmir'de bulunan ve toplu sözleşmeli iş yerimiz olan AKAR TEKSTİL' de iş yeri sahibi ve yöneticilerinden Hayrettin AKAR'ın kardeşi Onur AKAR tarafından, iş yerinde yaşanan ve işçilerin talebi üzerine kimi sorunları konuşmak üzere gittiğimiz görüşme esnasında Genel Başkanımız Makum ALAGÖZ ve sendika yönetici ve çalışanlarımıza silahlı saldırıda bulunulmuştur. Saldırıda Genel Başkanımız Makum ALAGÖZ bacağından vurulmuş ve yaralanmıştır. Sendika yönetici ve çalışanlarımızdan Örgütlenme Daire Başkanı Binali TAY ve Genel Koordinatör Engin ÇELİK arkadaşlarımız saldırıdan yara almadan kurtulmuştur. Genel Başkanımız Makum ALAGÖZ’ün hayati tehlikesi bulunmamakta olup hastanede tedavisi devam etmektedir. Bu saldırı başta sendikamıza sonra da tüm işçi sınıfa ve onun örgütlü gücü tüm sendikalara yapılmıştır. DERİTEKS nezdinde işçi sınıfına yapılan bu saldırıyı kınıyor, takipçisi olacağımızı ve sınıf sendikacılığı çizgimizden geri durmayacağımızı 76. yılımızda bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz." Ardından 13 Şubat günü Tuzla Organize Sanayi'nde protesto eylemi yapıldı. Sendikanın açıklamasında öne çıkanlar: - "AKAR Tekstil'de Silahlı saldırıya uğrayan Genel Başkanımız Makum ALAGÖZ, sendika yönetici ve arkadaşlarımız için Tuzla OSB den sesleniyoruz. KORKMADIK KORKMUYORUZ BİZ KAZANACAĞIZ İŞÇİ SINIFI KAZANACAK DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ" - "Sesimiz sadece DERİTEKS'in sesi değil tüm işçi sınıfının duygularını ifade ediyor. Baskıya uğrayan işçilerin, örgütlenme özgürlüğünü kullanırken saldırya uğrayan her iş kolunda işçilerin, emek dostu demokratik kitle örgütlerinin  ORTAK SESİDİR.  BİRLİK MÜCADELE ZAFER." - "Genel Başkanımız nezdinde sendikamıza yapılan bu silahlı hain saldırıyı yapanların hak ettiği cezayı alıncaya kadar sürecin takipçisi olacağız. İşçi sınıfına ve işçilerin öz örgütlülüğü sendikalara yapılan bu saldırı öfkemizi büyütmekten başka bir işe yaramamıştır."

Geri 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 İleri

Bültene kayıt ol