Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

TÜİK'in işsizlik hesaplamasına DİSK'ten itiraz

TÜİK'e göre işsiz sayısı  Kasım ayında bir önceki aya göre 115 bin kişi artarak 3 milyon 116 bin kişi oldu. DİSK-AR ise geniş tanımlı işsiz sayısını 8,7 milyon kişi olarak hesapladı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi, Türkiye İstatistik Kurumu'nun Kasım 2023 işgücü istatistiklerine şu noktalarda itiraz ediyor: Gerçek işsiz sayısı 3,1 milyon değil, 8,7 milyon! TÜİK’e göre dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 9’a düştü! Gerçek işsizlik oranı yüzde 22,7! Dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki puan farkı 13,7! Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 30’u aştı! "DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Kasım 2023’te 8 milyon 671 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 Kasım’da yüzde 13,3 olan dar tanımlı işsizlik Kasım 2023’te yüzde 9 olarak gerçekleşti. Ancak aynı yıllarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,4’ten yüzde 22,7’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 795 bin artarak 7,8 milyondan 8,6 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 4,3 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 285 bin kişi arttı. İŞKUR’un Kasım 2023 verilerine göre ise bu ayda işsizlik ödeneği alabilenlerin sayısı 370 bin civarındadır. Böylece Kasım 2023’te resmi işsizlerin sadece yüzde 11,9’u işsizlik ödeneği alabildi. 2,7 milyonu aşkın işsiz işsizlik ödeneğinden yoksun kaldı. Bu da işsizlerin yüzde 88’inin işsizlik ödeneği alamadığı anlamına geliyor."

Çankaya Belediyesi işçileri seslerini duyurmak istiyor

Çankaya Belediyesi işçileri, geçinemediklerini ve yoksulluk sınırının altında kalmak istemediklerini anlatmak için bağlı oldukları sendikanın önünde basın açıklaması yapacak 11 Ocak günü Genel-İş önünde yapılacak açıklamanın içeriğini daha bilmeksizin bağlı oldukları sendika şubeleri,  8 Ocak'ta bir açıklama ile işçileri susturmak istedi ve yapmakta oldukları toplu iş sözleşmesi sürecini zedelemekle suçladı.  Sosyalist işçiler olarak bu sürecin takipçisiyiz. Ve bu süreçte işçi sınıfını zedeleyen her ne varsa karşısında olacağımızı da belirtiyoruz. Aynı sendika yönetimi kısa süre içerisinde yalan yanlış bilgi vererek işçilerin güvenini sarsmıştı. Açlık sınırında tutulan işçiler, artık seslerinin duyurmasını istiyor ve enflasyona yenik düşmeye karşı çıkıyor. İşçilerin haklı davalarına ses olmak işçi sendikasının yapması gereken bir görevdir,  karşısında olmak değil. Peki Genel-İş Ankara 1 N Nolu Şube ne yapmaktadır? İşçi iradesini yıkıp işçiyi susturmak mı? Böyleyse neden? İşçilerin yazmış oldukları basın açıklaması ise hayatın tüm gerçeğini göstermektedir. Acımasız enflasyon hayatı zorlaştırmış ve ekonomik kriz ilk  başta işçi sınıfını vurmuştur.  Çankaya Belediye Emekçilerinin açıklaması Basına ve Kamuoyuna Değerli İşçi Arkadaşlar; Evimizde hayallerimizin, soframızda ekmeğimizin küçüldüğü karanlık bir dönemden geçiyoruz. Yıllardır süregelen AKP iktidarı işçiyi-emekliyi, memuru- çalışanı büyük bir yükün altına soktu, ülkemizi enflasyon belasıyla baş başa bırakarak yoksullaşmanın önünü açtı. Tüm çalışanları asgari ücrete mahkûm etti. Bizler de tüm çalışanlar gibi, Çankaya Belediyesi işçileri olarak, uzun süredir enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadele etmeye çalışıyoruz. Her toplu sözleşme dönemi geldiğinde bizim maaşlarımız erimiş ve açlık sınırının altına düşmüş oluyor. Vergiye zam geliyor, harçlara zam geliyor, ekmeğe zam geliyor, okul kıyafetine zam geliyor, kiraya zam geliyor, yumurtaya zam geliyor. Ama bize bekleyin deniyor. Ama neyi bekleyeceğimiz, neden beklememiz gerektiği söylenmiyor. 2023 senesinin Haziran ayında yapılan asgari ücret zammını bile, bizler “seyyanen” zam adı altında taban ücretlere yansıtılmadan sus payı olarak, Ağustos ayında alabildik. Şu anda da aynı süreç işletiliyor. TİS süreci başladı, ancak kimin ne söylediği belli değil. Ne  zamlar belli ne taban ücretler. “Refah payı” adı altında yeni bir “sus” payı üretme çabasındalar. Bizim TİS sürecinden anladığımız eşitler şeklinde işçi ve işveren karşılıklı olarak oturur şartlarını ortaya koyar ve süreci işletir. Şimdi soruyoruz sendikamızın işverenden talepleri nedir? İş veren taleplerimiz karşısında tavrını hangi yönde kullanmaktadır? Sendikamız taleplerini oluşturmak ve işçisiyle paylaşmak için neyi beklemektedir? Her zaman olduğu gibi alınacak işaretle üzerine mi talepler ortaya konacaktır. Süreç böyle işlemeye devam ettiği sürece ; Zengin kesesini, züğürt dizini dövmeye devam edecektir. Lafı uzatmadan biz taleplerimizi buradan işverene ve temsilcimiz olan sendikamıza iletmek istiyoruz! Ülkede resmi yoksulluk sınırı 47.009 TL’dir . Yoksulluk sınırının altında resmi talep de, öneri de kabul edilemez.  TÜİK Enflasyon Verilerini yalancılık ile suçlayan sendikalar, örgütlü oldukları belediyelerde mevcut iktidarın aynı işi yapan memura verdiği zam oranını dahi talep etmemektedir. Açlığı da yoksulluğu da kabul etmiyoruz! Adaletli, eşit ve emeğin hakkını bilen bir geleceği savunanların, adaleti tesisi etmek için bahaneleri de yoktur! Çankaya Belediyesi işçisine yakışan; işçi ve emekçinin ezilerek halkın yoksulluktan perişan edildiği bu süreçte, onurlu, başı dik, tüm Türkiye’ye örnek olacak bir TİS sürecini yürütmektir. Emeğin dostu Çankaya’ya yakışan; imzalanacak TİS’in 1 yıllık yapılarak Kadrolu, Çanpaş, İmar, Belde ayırmadan ortak TİS dönemine geçilmesi, sonraki süreçte tüm sosyal hak ve ekonomik koşullarının işçi kardeşliğini sağlayarak eşitlenmesidir. Biz işçilerin hakkını savunan, bizleri sefalete mahkûm etmeyen, işçinin taleplerine kulak tıkamayan, şeffaf yürütülecek bir TİS sürecinde sendikamızın yanında mücadele etmeye hazırız. Ancak işçinin eylem hakkını elinden alarak, sefalet ücretinin dayatılmasını kabul etmeyeceğiz! Başta Özak Tekstil İşçileri, Agrobay İşçileri, işine haksız yere son verildiği için direnmeye devam eden Belediye İşçisi Yoldaşlarımızı selamlıyor, haklı mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu bilmelerini istiyoruz. ÇANKAYA BELEDİYESİ EMEKÇİLERİ

İş cinayetleriyle geçen yıl: 2023'te en az 1929 işçi hayatını kaybetti

2023 iş güvenliğinin patronlarca hiçe sayıldığı bir yıl olarak bitti. Aralık ayında en az 154 işçi, çalışırken öldü. İSİG Meclisi'nin raporunda öne çıkanlar:

Sendikalardan ve akademisyenlerden TÜİK'e tepki: Bu rakamlar doğru değil

Kamu çalışanları ve emeklililerin ücret artışlarında baz alınan devletin resmi enflasyon verileri, KESK, DİSK ve iktisatçıların tepkisiyle karşılandı. Türkiye İstatik Kurumu (TÜİK'in) 2023 yılı ve Aralık enflasyon verilerine göre: Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 64,77, aylık yüzde 2,93 arttı.  TÜİK'e göre enflasyon 2023'ün Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarında enflasyon yüzde 37,56 olarak gerçekleşti.  Son alt ayda gerçekleşen enflasyon farkı, memur ve emekli maaşlarındaki zam oranını da belirliyor.  SSK ve Bağkur emekli maaşlarının yüzde 37,56, memur ve memur emeklisinin alacağı zam oranı da yüzde 49,3 olarak hesaplanıyor. Kamu Êmekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), resmi enflasyona oranına itiraz etti. Konfederasyonun TÜİK rakamlarına tepkisi şöyle oldu: “Kamu emekçileri ve emekliler sanal enflasyon rakamları ile her geçen gün daha da yoksullaşıyor. Enflasyon sepeti üzerindeki manipülasyona rağmen aralık ayı enflasyon rakamını yüzde 2.93 olarak açıklayan TÜİK eliyle iktidar gerçek enflasyon rakamlarını en az yüzde 25 oranında aşağıya çekmiş, bir kez daha bizlere sefalet koşullarında yaşamayı dayatmıştır. Bu temelde kamu emekçileri ve emeklilere gelecek olan toplam yüzde 46.57'lik ücret artışının enflasyon ile eksilen ücretlerin sadece bir kısmını karşıladığının altını çiziyor, ENAG'ın da açıkladığı gibi sadece Aralık ayı enflasyonunun yüzde 4,12 olarak gerçekleştiği bir ülkede yoksulluk sınırının 50 bin TL'nin üzerinde olduğunu kamuoyu ile paylaşıyor, emeğin haklarını, ranta, sermayeye peşkeş çeken iktidarın emek düşmanı politikalarını değiştirecek gücün kamu emekçileri, emekliler, işçiler ve yoksul halkın olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.” Bir itiraz da çatısı altında işçi emeklililerin de örgütlendiği Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'ndan (DİSK) geldi. DİSK Araştırma Merkezi yaptığı hesaplamayı açıkladı: "Resmi ortalama enflasyon oranları düşük gelirlilerin, emekçilerin günlük yaşamda karşılaştığı ve hissettiği oranlar değildir.  Bu nedenle DİSK-AR olarak TÜİK’in ham verilerinden yararlanarak emeklilerin, dar gelirlilerin, düşük gelirlilerin hissettiği gıda enflasyonunu yeniden hesaplıyoruz. Yaptığımız hesaplamaya göre gıda enflasyonu ortalama yüzde 72 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 88,4 oldu. Üçüncü yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 82,1 olurken, düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 94,1 ve en yoksul yüzde 20’lik gelir grubun gıda enflasyonu ise yüzde 113,1 olarak gerçekleşti." Kısacası asgari ücretli işçiler gibi kamu emekçileri ve emekliler de 2024'te yine düşük ücretlere mahkum edildi. Akademisyenler ne diyor? TÜİK'e en sert tepkilerden biri ana akım iktisatçı Mahfi Eğilmez'den. X hesabında şu yorumu yaptı: "Açıklanan yıllık enflasyona bakınca bir kez daha gördüm ki ekonomide yapısal reformların ilk adımı TÜİK'in kamu kesiminden tümüyle bağımsız hale getirilmesi olmalı. Gerçek verilerin açıklanmadığı bir yerde ekonomi politikası da yalan üzerine kurulu olur ve hiçbir işe yaramaz." TÜİK ile davalık olan bağımsız akademisyenler, TÜİK ile aynı yöntemle (Piyasa fiyatlarının araştırılması) bakarak bambaşka rakamlar hesaplamaya devam ediyor. Enflasyon Araştırma Grubu'na (ENAG) göre 2023'te yıllık enflasyonu yüzde 127.21, 2023 yılı Aralık ayı enflasyonu ise yüzde 4.12 oldu. Aradaki müthiş fark, maaşlarımızın nasıl eksik verildiğinin göstergesi. Birçok kişi maaş artışlarının TÜİK'e göre değil ENAG'ın rakamlarına göre belirlenmesini istiyor.

2024 açlık yılı

Türkiye’de milyonlarca vatandaşı ilgilendiren asgari ücret, 1 Ocak 2024'ten geçerli olmak üzere, 700 lirası asgari ücret desteği olmak üzere net 17 bin 2 lira olarak belirlendi.  Gelir vergisi asgari ücretliden bu yıl da alınmayacak. Fakat gelir vergisinde düzenlenme yapılmamasından kaynaklı olarak doğrudan vergiler oranları daha erken artacak.  Marketler, temel gıda ürünlerine erkenden zamlarını yansıttılar bile. Ocak ayında kira fiyatlarındaki değişimi göreceğiz. İktidarın ulaşım, elektrik, doğalgaz ve su da belediye seçimlerine kadar zam göstermeyip seçim sonrası korkunç zam oranlarıyla halkı karşı karşıya bırakacağını öngörmekteyiz. Mehmet Şimşek ne yapıyor? 2023 yılı içerisinde Hazine ve Maliye Bakanlığı, çokça tartışılan kararlar aldı. Yeni yıl içerisinde Mehmet Şimşek, halkın alım gücünü azaltarak Türkiye’nin boşalan kasasını durdurmaya çalışırken sarayın masraflarını kesmemekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız gibi gözükse de onun tercihlerini hayata geçiren Mehmet Şimşek, çözümü halkın üç kuruşuna gözünü dikmiş durumda. Biz bu duruma ‘HALK DUR, SARAYA PARA LAZIM’ diyoruz. Maliye Bakanlığı'nın en son aldığı komik karar ise şans oyunlarından vergilerin indirimi olmuştur. Belediye seçimlerinden önce alınan yeni karar da bizi şaşırtmıştır: “9.Kamu idarelerinin hazırladıkları malî tablolar Maliye Bakanlığı’nca konsolide edilir ve belirlenen süreler içinde kamuoyuna sunulur. Konsolidasyon işlemi önce merkezi yönetim, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumları alt grupları bazında, daha sonra da genel yönetim düzeyinde yapılır. Konsolidasyon sonucunda ortaya çıkan malî tablolar, kamu idareleri arasındaki işlemlerden kaynaklanan karşılıklı borç, alacak, gelir ve gider doğuran işlemler arındırıldıktan sonra ilgili alt grupların veya genel yönetimin malî durumunu gösterir. ” Bu karar AKP’li belediyelerde işleyecek mi? Muhalefet partilerinin belediyelerine erken kayyum hazırlığı gibi görünmekte, özellikle de DEM Partisi'ne.  Son olarak, Türkiye’nin gündemine oturan açıklama ise yine Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten geldi. Şimşek, “Dünyada kredi kartına taksit uygulayan tek ülkeyiz. Bu da vatandaşın gelirinden fazla harcamasına neden oluyor. Bu iyi bir şey değil” ifadelerini kullandı. Kriz Seçimlerden sonra yakıt, doğalgaz, elektrik ve su da büyük bir artış beklenmekte.  Maliye Bakanlığı'nın aldığı kararlar neticesinde halkın bütçesi daha da azalmakta. Enflasyonun gerçek yüzü sokaklarda görülmektedir. Devlet okulların da okuyan çocuklarımız öğlen yemeklerini sağlıksız gıdalarla geçiştirmekte, emekçilerin sosyal hayatları yok olduğu gibi hayatlarını mutsuz olarak geçirmekteler. Esnaf satışların azalmasından dertli ve birçoğu kepenkleri kapatmış durumda. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan halk çaresiz durumda. Bu gidişle, Türkiye’de halk ayağa kalkacak gibi görülmekte, ekonomik krizin faturası hep yoksul halktan çıkarılmak istenirken... Ceyhun Su

İşçiler 2023’te Türkiye’nin her yerinde mücadeledeydi

2023 yılında işçiler Türkiye’nin pek çok yerinde direnişteydi. İşçiler sendika değiştirebilme hakları için, maaşlarına zam yapılması için, güvenceli kadrolara geçebilmek için ve daha iyi şartlarda çalışabilmek için grevler, eylemler, mitingler ve basın açıklamaları gerçekleştirdiler. Örgütlenme özgürlüğü için eylemler Trendyol’un deposunda kısa süreli güvencesiz sözleşmelerle ve farklı taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan işçiler DGD-Sen ve PTT-Sen’de örgütlendikleri için işveren tarafından işten çıkarılmışlar, 26 Eylül’de Trendyol’un genel merkez binası önünde şirketi protesto edince de gözaltına alınmışlardı.  Gebze’de bulunan ve Petrol-İş sendikasının örgütlü olduğu Corning Kablo’da işçiler toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine 14 Ağustos’ta greve çıktı. 156 gün süren grevden sonra işçiler kazanım elde etti ve Petrol-İş ilk altı aya yüzde 75, ikinci altı ay yüzde 30 zammın olduğu bir sözleşme imzaladı. Yaşasın grev! Greve gidilen bir başka fabrika da Selüloz-İş’in örgütlü olduğu Kocaeli’ndeki Kartonsan fabrikasıydı. 22 Aralık 2022’de başlayan grev 108 gün sonunda kazanımla sonlanmış, fabrikada en düşük ücret 20 bin 115 liraya, ortalama ücret 22 bin 370 liraya ve en yüksek ücret de 28 bin liraya çıkarılmış, sosyal haklarda da yaklaşık yüzde 120 artış gerçekleşmişti.  İzmir’de ise metro ve tramvay işçileri 31 Temmuz’da İzmir Belediyesi ve Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikası arasındaki toplu iş sözleşmesinin tıkanması üzerine greve gitti, etkili olan grevin ardından 2 Ağustos’ta anlaşmaya varıldı.  Ayrıca İstanbul Kalkınma Ajansı’nda, AFP’de de grevler gerçekleştirildi.  Yılın en uzun soluklu grevlerinden biri de Sputnik grevi oldu. Sputnik’te iş sözleşmesi görüşmelerinin ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası 24 Temmuz’da grev kararı almış, Sputnik yönetimi ise 7 Ağustos günü, tamamı sendika üyesi olan 24 gazeteciyi işten çıkarmıştı. Bunun üzerine, 24 Ağustos’ta başlayan grev halen devam ediyor. Belediye işçileri ayaktaydı Belediye işçileri de 2023’te hareketliydi. Türkiye’nin farklı belediyelerinde çalışan işçiler daha iyi ücretler ve çalışma şartları için mücadele ettiler.  Belediyelerin taşeron şirketlerinde çalışan işçiler de yıl boyunca norm kadro talebiyle eylemler yaptılar. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olan İZENERJİ AŞ’de çalışan işçiler ikramiyelerinin ödenmemesi üzerine 17 Ekim 2023’ten itibaren greve gitmiş ve direnişe başlamıştı. İşçilerin direnişi beş günün ardından başarıyla sonuçlandı ve ikramiyelerin yatırılacağı açıklandı.  Türkiye’nin farklı yerlerindeki enerji işçileri pek çok direniş gerçekleştirdiler. Urfa, Batman, Mardin, Diyarbakır, Siirt ve Şırnak’ın enerjisini sağlayan DEDAŞ işçileri maaşlarının yükseltilmesi ve sendikaya üye olabilme taleplerinin karşılanması için temmuz ayında iş bıraktı. Bu işçilerden 200 kişinin işine tazminatsız bir şekilde son verildi. İşçilerden iktidara yakın Hak-İş’e bağlı Enerji-Sen sendikasına üye olmaları istendi ve bunu kabul etmek zorunda kalanların bir kısmı yeniden işe alındı.  Dersim’de ise Fırat Elektrik Hizmetleri AŞ (FEDAŞ) işçileri ağustos ayında, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücretlerin arttırılması talebiyle iş yavaşlatmaya gidince 32 işçi işten çıkarıldı. Grevin yasak olduğu bir sektörde mücadele eden işçilerin 73 günlük direnişlerinin ardından 20 Ekim’de DİSK/Enerji-Sen, işverenle mutabakata varıldığını açıklamıştı. Sendikalaşma hakkı Sendikalaşma mücadelesi pek çok işyerinde temel talep oldu. Sakarya’da bulunan Burda Bebek Ürünleri fabrikasında Petrol-İş sendikasına üye oldukları için, dokuz kadın işçi tazminatsız olarak işten çıkarıldı. 250 işçiden 150’sinin kadın olduğu fabrikada işçiler baskı ve mobbinge maruz bırakılıyordu.  2023’ün bir başka sendikalaşma mücadelesi de kadın tarım işçilerinin çalıştığı İzmir Bergama’daki Agrobay seracılıkta gerçekleşti. Baskıyla karşılaşan, ekipman eksikliği nedeniyle kimyasal maddelerle temas ederek ve yüksek sıcaklıklara maruz kalarak çalışan işçiler Tarım-Sen üyesi olunca 39 işçi işten çıkarıldı. İşçiler direnişlerini bugün de sürdürüyor.  Düzce’deki Aluform Pekintaş fabrikasında ise işçiler Türk Metal İş sendikasına üye oldukları için işten çıkarılmış (2022) ve Ekim 2022’den itibaren bir direniş başlatmışlardı. İşçilerin fabrika önündeki pankartları defalarca kaldırılırken, fabrikanın faaliyetine engel olmak suçlamasıyla bazı işçilere uzaklaştırma cezası verilmişti.  Gebze’de bulunan Pulver Kimya’da da Petrol- İş sendikasında sendikalaşma mücadelesi veren ve işten atılan işçiler, 161 gün süren direnişlerinin ardından işe geri dönerken, işverenin sendikanın yetki almasına olan itirazını geri çekmesini de sağladılar. Yılın son direnişlerinden biri ise Özak Tekstil’de oldu. Urfa’da bulunan ve 700 işçinin çalıştığı Özak Tekstil, bir yandan Lewis gibi markalara ana tedarikçi olarak hizmet verirken diğer yandan işçiler ağır çalışma koşullarında çalıştırılıyor, üye oldukları Öz-İplik İş ise işçilerin taleplerini yeterince savunmuyordu. Bir kısmının BİRTEK-Sen’e üye olmasının ardından bir kadın işçinin işten çıkarılması üzerine direnişe başlayan işçiler jandarma ve polis saldırısına uğradı. İşçilerin direnişi halen sürüyor.

Taksim'de 1 Mayıs yasağını kaldırdılar

İktidarın hedefindeki Anayasa Mahkemesi'nin 2014 ve 2015 yıllarına dair iki ihlal kararı Resmi Gazete'de yayımlandı. He iki sene Taksim Meydanı'na yürüyenler polis şiddetine maruz kalmıştı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kani Beko, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, KESK Başkanı Lami Özgen, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, TTB Başkanı Bayazıt İlhan ve TTB üyesi Hüseyin Demirdizen, bunun üzerine her iki yasaklama kararına karşı AYM'ye başvurdu. Başvuruları görüşen mahkeme kararını açıkladı. Her başvurucuya 18'e binli tazminat verilmesini hükmeden AYM, kararın bir örneğinin "benzer hak ihlallerinin önlenmesi amacıyla bilgi için" İstanbul Valiliğine, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderecek. DW'nin haberine göre gerekçede ise şu tespitler yapıldı: - Kararın gerekçesinde, Taksim Meydanı'nın işçiler açısından önemine işaret edildi. Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs 1997 İşçi Bayramı kutlamalarına 500 bin kişinin katıldığı anlatılan kararda, bu kutlamalar sırasında yaşanan kargaşa ve gerçek mermilerin kullanılması sonucunda 34 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin yaralandığı kaydedildi. Bu tarihten sonra Taksim Meydanı'nın başta işçiler ve sendikalar olmak üzere farklı kesimler için 1 Mayıs kutlamalarında sembolik bir değer kazandığı anlatılan kararda, "Meydana gelen olaylar toplumsal hafızaya kazınmış, uzun yıllar devam eden soruşturmalardan ve yargılamalardan hiç kimse ceza almamıştır. Sendikalar ile devlet yetkililerinin karşılıklı suçlamaları bugüne kadar canlılığını korumuştur" denildi. - Bu nedenle işçi ve sendika kültürünün yapı taşlarından biri olan Taksim Meydanı'nın yalnızca 1 Mayıs günü orada bulunanların dayanışmasını değil aynı zamanda emekçilerin ortak hafızasının varlığını gösterdiği belirtildi. "Bu durumda kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her kişinin 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı'nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için orada bulunma hakkı vardır" denilen kararda, 1 Mayıs'ın Taksim Meydanı ile özdeşleşmesi nedeniyle anılan mekânın sınırlanmasının aktarılmak istenen düşüncenin de sınırlanmasına neden olduğu belirtildi. - 1 Mayıs'ın yasayla Emek ve Dayanışma Günü ilan edilmesinin ardından 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında kutlamalara izin verildiği, bu gösteride olay çıkmadığı anlatılan kararda, ancak AYM'ye taşınan 2014 ve 2015 yıllarında ise Taksim'e yalnızca az sayıda sendika temsilcisine açıldığı kaydedildi. Bu durumun "yeterli" olmadığı belirtilen kararda, "Taksim Meydanı'nın ve 1 Mayıs tarihinin işçiler ve sendikalar için büyük bir sembolik önemi olduğu da göz ardı edilmemelidir" denildi. Taksim'in yasaklanmasının, yalnızca halkın dinlenme, seyahat etme ve eğlenme gibi birtakım sosyal ve kültürel faaliyetlerinde aksaklıklara neden olmasının, 1 Mayıs kapsamında yapılacak gösteriye müdahaleyi tek başına haklı göstermeyeceği vurgulandı. - Valiliğin, yasaklama ve müdahale gerekçelerinden birinin, Taksim'in İstanbul'da yapılacak gösteri alanları içinde yer almadığı olduğuna değinilen kararda, şu değerlendirme yapıldı: "Ancak toplantı ve gösterinin düzenlenmesi ile hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi için mekanın önemi gözetildiğinde mekan seçme serbestisinin kategorik olarak yasaklanması anayasal hak bakımından kabul edilemez. Nitekim hedef kitlenin ilgisini çekebilmek için toplantının belli yerlerde yapılması gerekebilir. Bu nedenle hangi mekanın toplantıya en uygun olacağını seçme serbestisi, toplantının düzenleyicilerine tanınmalıdır. Dolayısıyla kamu otoritelerinin bu yöndeki sınırlamasının ve müdahalesinin somut olayın şartlarına göre demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerekir. Mekan yasağına ilişkin bir karar verilebilmesi ancak somut ve haklı gerekçelerin ortaya konulmasıyla mümkündür. Dolayısıyla Taksim Meydanı'nın idarece önceden belirlenen toplantı alanlarının biri olmadığı şeklindeki gerekçe, tercih edilen mekanda toplantı yapılmasını tamamen yasaklamak için yeterli kabul edilemez." - Somut olayda gösteri yürüyüşü henüz başlamadan kolluk güçlerince müdahale edildiğine dikkat çekilen kararda, düzenlenen tutanak ve belgelerde etkinliğin bazı faaliyetlerin akmasına neden olduğu, kamu düzenini bozduğu veya alınan güvenlik önlemlerini zaafa uğrattığı yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmadığı kaydedildi. Ancak kolluk güçlerinin derhal müdahale etmesini gerektirecek makul bir sebep olmadan ve anılan hakkın kullanılabilmesine yönelik bir tolerans göstermeden gruba müdahale ettiği belirtilen kararda, "Sonuç olarak 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak isteyen başvurucuların gösteri ve yürüyüş hakkına yönelik olarak zor kullanılmak suretiyle dağıtılması şeklindeki müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve demokratik bir toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli gerekçelerle ortaya konulmamıştır" görüşüne yer verildi. - "Düzenlenecek toplantı ve gösterinin kamu düzenini bozacak nitelikte somut bir tehlike veya açık ve yakın bir tehdit oluşturup oluşturmadığını irdelemelidir. Kamu otoriteleri hakkın sınırlanmasına ihtiyaç duyduğunda bunu gerektirdiği oranda yapmalı, durumun gerektirdiğinden ağır olan veya somut olayın şartlarında gerekmeyen tedbirlere başvurmamalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımına yönelik olarak idarenin pozitif yükümlülükleri bulunduğu da gözetilmelidir. Bu doğrultuda ortaya konan tehlike ve tehditlerin daha az katı tedbirlerle engellenip engellenmeyeceğin, dolayısıyla somut olayın şartlarında tedbirin zorunlu olup olmadığını değerlendirmelidir."

Asgari yaşam pazarlıkları başladı: İnsanca yaşayacak ücret mücadeleyle kazanılır

Türkiye'de 8 milyon işçi asgari ücretle çalışıyor. Milyonlarca işçi de bu ücrete yakın çalıştırılıyor. En düşük ücret olması gereken bu miktar ortalama ücret olarak dayatılıyor. Türkiye kapitalizminin vahşi yüzü olan yaygın emek sömürüsü üzerine pazarlıklar başladı. Fakat her zamanki gibi antidemokratik koşullarda. Asgari Ücret Tespit Komisyonu 15 kişiden oluşuyor. Patron örgütleri adına 5, iktidar adına ve en fazla üyeye sahip sendikanın belirlediği beş kişi. İktidarın patronlardan yana olduğuna göre daha baştan kaybediyoruz. 'Geçinemiyoruz' Bu sene sonu pazarlıklarında farklı olan tek şey, işçi tarafını temsilen masaya oturan Türk-İş'in 5 sandalyesinden dördünü asgari ücretli işçilere bırakmış olması. Toplantıya katılan hastane işçisi Hatice Akgedik, AVM işçisi Meliha Nur Şıkbudak, karayolları işçisi Durmuş Öztürk, enerji işçisi Saffet Canbaz ise yaşadıkları sıkıntıları tek tek anlattı.  Fakat Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, yine pazarlığı en alt seviyeden başlattı. Bir sonraki toplantı 18 Aralık'ta Antikapitalist çalışanlar ne istiyor? Antikapitalist Çalışanlar bu duruma toptan itiraz ediyor ve aşağıdaki bildiriyi yayınladılar:  "Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplandı, pazarlıklar Aralık ayı boyunca sürecek. 2024 yılbaşında yapılacak artışı göreceğiz.  Pazarlıklardan ne çıkarsa çıksın, yaşanan ekonomik kriz karşısında belirledikleri miktar asla yetmeyecek.  İşçi tarafını temsil eden Türk-İş, pazarlıkları en alt sınırdan, açlık sınırından başlattı. Açlık sınırında dolaşan bir ücreti kabul etmiyoruz. Çünkü: - Kasım ayı itibarıyla dört kişilik bir ailenin zorunlu gıda harcaması  14.025 TL’ye yükseldi. - Fakat gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlariçin yapılması zorunlu diğer aylık harcamalar da var. Bu 45.686,81 TL'ye ulaştı. - Bekâr bir çalışanın 'yaşama maliyeti' de aylık 18.239,8 TL'ye yükseldi. Yani bir evde iki asgari ücretli çalışsa bile 14 bin lira olarak saptanan asgari ücretle o haneyi geçindiremez. Gıda ürünleri fiyatlarının günlük artışı ile birlikte 1 Ocak gününden itibaren fiyat etiketleri kat ve kat artacaktır.  Emekçiler, gıda ürünlerine rahatça ulaşamaz duruma getirilmiştir.  Barınma, su, elektrik ve doğal gaz gibi temel ihtiyaçlar, asgari ücretle karşılanamaz haldedir. İktidarın patronlarla kol kola belirlediği ücret artış oranlarının gerçekçiliği olmamakla birlikte gelecek aylarda da beklenen yüksek enflasyon işçileri ve yoksulları açlığa itecektir.  2024 için bizim beklentimiz insanca yaşayacak düzeyde asgari ücret zammı ile elektrik, su, doğalgaz ve ulaşımda devlet desteğidir.  Patronlara her türden mali desteği, vergi muafiyetleri ve düşük vergi almayı bilen iktidar, asgari ücretle çalışan 6,5 milyon işçi ve ailelerini de desteklemelidir. Faturalar, kiralar, gıda ve ulaşımda destek istiyoruz. Gelir vergileri sadece asgari ücretlilerden değil tüm emekçilerden kaldırılmalıdır.  Vergi sistemi baştan aşağı değiştirilmelidir. Bu ülkede dolaylı ve dolaysız vergi sistemi çoğunluk için hayatı yaşanmaz hâle getirmiştir. Bir ürünün kendi fiyatından çok vergi olamaz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Asgari ücret sadece asgari ücretlilerin değil 30 milyondan fazla işçinin meselesidir. En düşük ücrette yapılan artış, tüm ücretlerdeki artış oranları belirliyor. Ayrıca emeklilere dayatılan sefaleti kabul etmiyoruz. En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Taleplerimiz: - Her artışın ardından açlık sınırının altına düşen bir ücreti kabul etmiyoruz. -Asgari ücret en az 20 bin TL olmalıdır.  -Pazarlığı açlık sınırından başlatan sendika bürokratları hesap vermelidir.  - Ekonomik krizin faturasının emekçi halka çıkarılmasına hayır diyoruz. - Yeni yılda asgari ücret, yüksek enflasyondan dolayı 3 ayda bir belirlenmelidir.  - Sendikalar, asgari ücretlilerin hakları ve tüm ücretleri yükseltmek için harekete geçmelidir.  - Asgari ücret pazarlıkları, canlı yayında, herkesin gözü önünde yapılmalıdır. - Vergide adalet istiyoruz. - Asgari ücretli işçilere devlet desteği, hemen şimdi!"

Taşeron işçiler 17 Aralık'ta İstanbul'da buluşuyor: Kölece çalıştırmaya son!

Türkiye işçi sınıfının sayısı 30 milyondan fazla. 2,5 milyondan fazla işçi ise kadrosuz, güvencesiz, kadrolu işçilerle eşit ücret ve haklara sahip olmadan çalıştırılıyor. Taşeron düzeni, neoliberalizm ve özelleştirme rüzgarıyla küresel uygulamaya girdi. Bir belediye işçisi, kadrolu çalışan değil. Belediyeye bağlı bir şirketin çalışanı.  Sadece belediyeler değil birçok kamu kurumunda çalışan işçiler, taşeron şirketlere kayıtlı. Kadroları yok. Üstelik özel sektörde - özellikle inşaat - asıl yüklenici firma birden fazla şirkete ihale verip, bu şekilde ücretleri düşürüp aşırı kârlar elde ediyor. Patronun AKP'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi fark etmiyor. Hepsi taşeron denilen ücretli kölelik sistemini dayatıyor. Ne iyidir ki son yıllarda buna karşı işçilerden bir başkaldırı var. Belediye şirket işçilerinin öz örgütlenmesi TABİB'in (Taşeron Belediye İşçileri Birliği) mücadelesi sayesinde kamu kurumlarındaki farklı işçi kesimleri ve örgütlenmeleri bir araya geldi. Türkiye'nin birçok ilinde birleştiler. Son gelişme ise Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndaki işçi temsilcileribin kadro talebini masaya koyması oldu. Ankara'da yaptıkları eylemlerin ardından 17 Aralık günü saat 15:00'te Kadıköy'de buluşacaklar. Başlıca talepleri: Kadro istiyoruz. Eşit işe eşit ücret! İskele Meydanı'nda gerçekleştirilecek basın açıklamasına, tüm işçiler destek vermelidir.  Marksist.org orada olacak.

Geri 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 İleri

Bültene kayıt ol