Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 2 Aralık'ta tüm illerde mitingler yapmaya hazırlanıyor.
2024 yılı bütçesi, iktidarın işçilere ve emekçilere ekonomik saldırıları, patronları ihya eden adımlarıyla birlikte geliyor.
KESK, iktidarın tutumuna karşı çıkarak, bütçeye dair eleştirilerini şöyle aktarıyor:
Giderler bir önceki yıla göre %148 artışla 11 Trilyon 89 milyar TL’ye çıkmaktadır.
Gelirler bir önceki yıla göre %121 artışla 8 Trilyon 437 milyar TL’ye çıkmaktadır.
Bu durumda bütçenin bir önceki yıla göre %302 daha fazla açık vermesi, bütçe açığının 2 trilyon 652 milyar TL’ye olması hedeflenmektedir.
Bir önceki bütçede gelirlerin %85’ini oluşturan vergilerin bu kez gelirlerin %88’ini oluşturması, bir yıl önceye göre %132 artırılarak 7 Trilyon 408 Milyar TL’ye çıkarılması hedeflenmektedir.
Sendika, vergideki adaletsizliğe son verilmesini istiyor:
"Buna göre 2024 yılında toplanması hedeflenen her 100 TL’lik verginin 27 TL’sinden daha baştan sermeye lehine vazgeçilmektedir. Bu durum 2024 bütçesinin emek karşıtı sermaye yanlısı bir bütçe olduğunu tek başına ortaya koymaktadır.
Çok kazananlardan, holdinglerden, şirketlerden, patronlardan vergi al(a)mayanlar tüm yükü ücretli-maaşlı kesimlere, bizlere yıkmaktadır.
Vergi harcaması kara deliği yoksuldan alıp zengine verme politikasının en temel aracı olarak kullanılmaktadır.
2024 bütçesinde vergilerde fahiş artış yaşanmaktadır."
Bütçe ödenekleri kimlere ne kadar dağıtılıyor
İstihdama 238 Milyar TL ile %2,
Tarım ve ormancılığa 316 Milyar TL ile %2,8,
Yoksullukla mücadeleye 238 milyar ile sadece %2,1
Engellilikle mücadeleye 136 milyar ile sadece %0,012
Çocukların korunmasına 27 milyar TL ile %0,002
Bağımlılıkla mücadeleye 9 Milyar TL ile %0,0008
Kadının güçlendirilmesine 4 milyar TL ile %0,0004 yani milyonda dört
İnsan haklarının geliştirilmesine 0,5 Milyar TL ile %0,00005 on milyonda 5 gibi komik rakamlar ayrıldığı görülmektedir.
Kamu hizmetlerine, yatırıma, istihdama ayrılmayan kaynaklar 2024 bütçesinde de:
Faize
Savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya,
Hazine garantisi olarak Kamu-Özel İş Birliği (KÖİ) Projelerine,
İktidarın ideolojik aygıtına dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmaktadır.
"2024 bütçesinde en büyük gider kalemi 4,3 trilyon TL ile cari transferlere ayrılmıştır. 2023 bütçesinde 1,9 Trilyon olan cari transferlerde yaşanan oransal artış %126’dır.
Ocak – Eylül 2023 dönemi bütçe açığı 512 Milyar TL olduğu için iktidar bloku yılın geri kalan son üç ayında 1 Trilyon 140 Milyar TL’lik bir açığı gerçekleştirecek harcamalarda bulunacak demektir. Bu rakama %126 artan cari transferlerde eklendiğinde iktidarın yerel yönetim seçimleri yolunda çok ciddi harcama yapmayı planlandığı görülmektedir.
2024 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için 1 Trilyon 254 Milyar TL’lik bir kaynak ayrılmıştır. 2023 bütçesine göre %122 artışa denk gelen bu tutara Kur Korumalı Mevduat (KKM) yoluyla yapılan ödemeler dâhil değildir.
Bu durumda her 100 TL verginin 17 TL’si faiz ödemlerine gidecektir.
Önümüzdeki 3 yılda faiz için bütçeden 5 Trilyon 358 Milyar TL ödeme yapılacak, faiz giderlerinin bütçedeki payı % 10,5’ten % 14,3’e çıkacaktır.
2025 yılından itibaren iç borç faiz ödemeleri (467 Milyar TL) anapara ödemesini (318 Milyar TL) geçecektir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı 12. Kalkınma Planı sunumunda “Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak da dahil edildiğinde savunma ve güvenlik sektörü için 2024 yılında 1 trilyon 133,5 milyar lira ödenek tahsis ediyoruz” demiştir."
KESK'in talepleri
Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.
Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini
Engellilere yönelik Kamu Hizmetlerinin geliştirilmesinin, engelli hizmetleri için ayrılan bütçe payının arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz.
Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını istiyoruz.
Toplumun en zengin %1’lik kısmının Milli Gelirin %54’üne el koyduğu, geri kalan %99’un payına ise Milli Gelirin sadece %46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.
Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.
Eylem programı
"15 Kasım 2023 Çarşamba günü tüm illerde yerellerin belirleyeceği yer ve saatlerde diğer emek ve demokrasi güçlerini de katmayı temel alan kitlesel basın açıklamaları yapacağız."
"27 Kasım- 1 Aralık tarihleri arası MYK üyeleri ile işyeri ve illerde alan etkinlikleri çalışması yapılarak 2 Aralık tarihine İstanbul’da Emek ve demokrasi güçleri ile Bölge mitingi, diğer illerde alanlarda yerel emek ve demokrasi güçleri ile eylemlikleri hayata geçireceğiz.
Tüm bu eylem etkinlikler sonrasında taleplerimizin karşılanmaması halinde “Emek karşıtı bütçeye” karşı Kasım-Aralık ayı içerisinde bir günlük hizmet üretmeme eyleminin yapılabilmesi için çalışma yürüteceğiz."
Belçika'nın ardından İspanya'da liman işçileri sendikası, Gazze halkıyla dayanışma için İsrail'e silah götüren gemileri yüklememe kararı aldı. ABD'de protestocuların bir gemiye silah yüklenmesini engellemesi sendikalı işçilerden destek buldu.
Bazı sendikalar örnek tutumlar alarak diğer sendikaları mücadeleye teşvik etmek istiyor. Amerika'da ve İngiltere'de aktivistlerin İsrail'e silah taşınmasını engellemek için yaptığı doğrudan eylemler, sevkiyatları geciktirdiği gibi sendikalı işçileri de etkileyerek mücadeleye çekiyor. Japonya ve Avustralya'da da işçiler ayakta.
İspanya
Barselona liman işçilerini temsil eden sendika, İsrail'e ya da sivillere karşı kullanılabilecekleri başka bir savaş bölgesine giden hiçbir gemiye askeri malzeme yüklememe ya da boşaltmama sözü verdi.
Barselona Liman Stevedorları Sendikası (Katalanca adıyla OEPB) yaptığı duyuruda İsrail, Filistin, Ukrayna ve diğer tüm küresel çatışmalarda ateşkes çağrısında bulundu.
Sendika, "Limanımızda askeri teçhizat içeren ve tek amacı herhangi bir bölgedeki sivil nüfusu korumak olan nakliye faaliyetlerine izin vermemeye karar verdik," diye yazdı: "Hiçbir gerekçe sivillerin feda edilmesini haklı çıkarmaz."
OEPB, bir işçi örgütü olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne "saygı duymanın ve onu şiddetle savunmanın" kendi görevi olduğunu söyledi: "Beyannameyi imzalayan ülkeler tarafından unutulmuş gibi görünen ve şu anda Ukrayna'da, İsrail'de, Filistin topraklarında ve gezegenin diğer bölgelerinde ihlal edilen insan haklarıdır."
OEPB, tüm küresel düşmanlıklarda ateşkes çağrısında bulunmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler'i özellikle "eylemsizlik yoluyla suç ortaklığı duruşuna son vermeye" ve uluslararası barış ile güvenliği koruma, insan haklarını koruma, insani yardım dağıtma, sürdürülebilir kalkınma ve iklim eylemlerini destekleme, uluslararası hakları koruma misyonuna geri dönmeye çağırdı.
İspanya 2022 yılının ilk yarısında 1,3 milyar avroluk askeri teçhizat ihraç etti ve bunun 9 milyonu İsrail'e gönderildi.
Bu hareket aynı zamanda İsrail'e giden silahları hedef alan ve sayıları giderek artan doğrudan eylemlerin de temelini oluşturuyor. İspanya'daki sendikanın kararı, Belçikalı üç taşımacılık sendikasının üyelerini İsrail'e giden askeri teçhizatı taşımamaya çağıran bir bildiri yayınlamasından bir hafta sonra geldi.
Belçika
Taşımacılık ve yer hizmetlerinde örgütlü üç sendika, Filistin'de yaşanan soykırım girişimine karşı harekete geçti. ABVV-BTB, ACV/CSC ve BBTK - Setca isimli üç sendika, Gazze'de ateşkes talep ederek, üyelerini İsrail'e giden silahların yükleme ve boşaltma işlemlerini yapmamaya çağırdı.
Sendikaların yaptığı ortak açıklama şöyle:
"Filistin'de soykırım yapılırken, Belçika'nın çeşitli havalimanlarındaki işçiler silahların savaş bölgelerine gönderildiğini görüyor. Bu silahların yükleme ve boşaltımını yapmak kurumların masum insanları öldürmesine yardım ediyor. Biz yer hizmetleri sektöründe etkin sendikalar olarak üyelerimizi, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmanın başında olduğu gibi net anlaşma ve kurallarla Filistin/İsrail'e askeri ekipman gönderen uçuşlarla ilgilenmemeye çağırıyoruz."
Acil ateşkes çağrısı yapan sendikalar Belçika hükümetini de sevkiyatlarına hoşgörü göstermemeye davet etti.
ABD
Protestocular MV Cape Orlando gemisinin Oakland ve Tacoma limanlarından ayrılmasını, geminin İsrail'e gidecek silahlarla yüklü olduğu haberini aldıktan sonra engellemeye çalıştı. Cuma günü Oakland'da dokuz saat, Pazartesi günü ise Tacoma'da sekiz saatten fazla geminin ilerlemesini geciktirdi.
Yüzlerce protestocu 6 Kasım sabahı Washington Eyaleti'ndeki Tacoma Limanı'nı bloke ederek Uluslararası Nakliyat ve Depo Sendikası'na (ILWU) bağlı işçilerin İsrail'e gittiğine inanılan bir gemiye silah yüklemesini engelledi.
MV Cape Orlando'ya silahların yerel saatle sabah 7 ila 8 arasında yüklenmesi planlanmıştı. Ancak ILWU çalışanları protesto başladığında yüklemenin terminalde bulunan askeri personel tarafından yapılacağını söyledi. ILWU işçilerinin gösteri gibi "sağlık ve güvenlik" endişesi taşıyan gemilerde çalışmama hakları bulunuyor. Bir işçi direniş hattını geçmeyeceklerini söyledi.
Bir işçi protestodan etkilenerek gemiden indi ve 1.000'den fazla protestocu için bir mesaj bıraktı:
"Mücadeleye devam edin, sendikalaşın, dünyanın büyük güçlerine birlik olarak anlamsız katliamların üstesinden gelebileceğimizi ve birbirimizin insanlığı için küresel bir bilinç geliştirebileceğimizi gösterin" dedi ve ekledi: "Ben hiçbir şekilde özel değilim. Hepiniz ve ben biriz."
75'ten fazla aktivist, İsrail'in Gazze'de kullandığı bombaları üreten Missouri'deki bir Boeing fabrikasının girişini engelledi. Fabrika İsrail'e küçük çaplı mombalar ve doğrudan saldırı mühimmatları da dahil olmak üzere yaklaşık 1.000 bomba göndermişti.
Protestocular, 6 Kasım sabahı Boeing işçilerinin birkaç saat boyunca fabrikaya girmesini engelledi.
İngiltere
İngiltere'de Filistin ile dayanışma kampanyası yürüten aktivistler başta İsrail'in en büyük silah üreticisi olan Elbit Systems olmak üzere silah üreticilerini hedef alan çeşitli doğrudan eylemler gerçekleştirdi. 6 Kasım'da bir Elbit fabrikasını abluka altına aldı ve ardından üç protestocu tutuklandı. Salı günü ise Bristol'deki Elbit genel merkezinin girişini kapattılar.
Grup, Bristol'de polisin dört protestocuyu tutukladığını ve olay yerine vardıklarında ablukayı kaldırmalarının üç saatten fazla sürdüğünü söyledi.
Japonyalı ve Avustralyalı işçilerden de destek
Japonya'da ise Chiba Ulusal Demiryolu Gücü Birliği (Doro-Chiba) yaptığı açıklamada, "Filistinli sendikaların çağrısına yanıt vereceğiz ve İsrail'e silah, mali yardım veya başka herhangi bir destek sağlamayı amaçlayan Kishida yönetimine karşı mücadele edeceğiz" dedi.
İşçi sendikacıları ve aktivistler, Avustralya'da da bir silah kargosunun Melbourne limanına yanaşmasını ve yüklenmesini engelledi.
Çeşitli iş kollarında örgütlü KESK sendikaları seçim hazırlıkları içinde. Eğitim Sen kongresi 26 Kasım’da yapılacak.
Yıllarca eleştirdiğimiz, KESK’in hemen hemen bütün üyelerinin hemfikir olduğu, ama nedense bir türlü değiştirilmeyen doğrudan seçim sistemine değil, nispi temsil sistemine dayalı delegelik sistemi bu seçimlerde de uygulanıyor. Delegelik sisteminde işyerlerindeki bütün sendikalı üyeler, şube yönetimine gelecek adayları doğrudan seçebilme hakkına sahip değil. Ancak her işyerine düşen belli sayıdaki delegeleri seçerek dolaylı yoldan seçimlere katılabilirler.
Delegelik sistemi, tabanda herhangi bir sol örgüte üye olmayan öncü işçilerin yönetime girmelerinin, sendikada aktif rol almalarının önünde engel oluşturuyor; taban inisiyatifinin önüne geçiyor.
Yüksek enflasyonun sorumlusunun çalışanların ücretlerine yapılan zamlar olduğunu söyleyen ve faturayı yine emekçilere yıkan hükümet, yeni bir saldırı paketinin hazırlıkları üzerinde çalışıyor. KESK buna karşı bir eylem planı açıkladı.
KESK’in bu saldırılara karşı birleşik bir mücadeleyi örmesi, kongreler nedeniyle yaşanan bu içe dönüklüğü aşması gerekiyor. Kutuplaştırıcı politikalar tabanda birleşik bir mücadelenin önünde engel oluşturur. ‘’Gericilik’’ vurgusunun KESK’in sloganlarında ve söylemlerinde çokça yer alması, cumhuriyetin kazanımlarının öne çıkarılması, işyerlerinde laik-dindar kutuplaşmasının yaratılması , tabanda ortak talepler etrafında birleşik bir mücadele veren emekçiler arasında bölünmelere yol açar. KESK’i büyütecek olan, işyerlerinde bütün çalışanların taleplerini ortaklaştırmak ve aktif kampanyalar yapmaktır.
Emekçilerin ödediği vergiler artırıldı, adaletsizlik büyüyor. Vergide adalet mücadelesi, genel bir işçi mücadelesine dönüşürse bu dayatmalar boşa çıkartılabilir.
21 Ekim İstanbul'da Kartal'daki DİSK mitingine binlerce kişi katıldı. Filistin halkıyla dayanışma sloganlarının da atıldığı mitingin gündemi vergideki adaletsizlik idi.
Vergide Adalet Mitingi şu gerçeklerin üzerine geldi:
Temmuz ayında alınan ücret zamları gelir vergisine gitti.
2023 Ocak ayında yaklaşık 1.300 TL gelir vergisi ödeyen bir çalışan 2023 Ekim’den itibaren 3.500 TL gelir vergisi ödüyor.
Ocak 2023’te yaklaşık yüzde 22 olan ücretliler üzerindeki vergi ve kesinti yükü 2023 Ağustos’tan itibaren yaklaşık yüzde 30 oldu.
Asgari ücret istisnasının matrahtan indirim yerine vergiden indirim yoluyla uygulanması sebebiyle çalışanlar daha fazla gelir vergisi ödüyor.
2023 Ocak’ta 4.350 TL olan vergi ve kesinti toplamı 2023 Mayıs’ta 5.100 TL’ye, 2023 Temmuz’da 6.378 TL’ye ve 2023 Ekim’den itibaren ise 7.295 TL’ye yükseldi.
Çalışanların gelir vergisi yükünün artmasının birkaç nedeni var:
Gelir vergisi oranlarının çok yüksek olması,
Asgari ücret istisnasının matrahtan değil gelir vergisinden indirim yoluyla uygulanması,
Gelir vergisi tarife dilimlerinin düşük tutulması ve böylece çalışanların kısa sürede bir üst vergi tarife dilimine girmesi.
DİSK’in gelir vergisi ve kesintiler konusundaki talepleri
Gelir vergisi ilk vergi tarife oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir.
Gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranında (asgari ücret artışından az olmamak kaydıyla) artırılmalıdır.
Asgari ücret istisnası vergiden indirim değil, matrahtan indirim yoluyla uygulanmalıdır.
İşverenlere uygulanan 5 puan SGK prim desteği çalışanlara da uygulanmalıdır.
Çağdışı damga vergisi kaldırılmalıdır.
Türk-İş de şikayetçi
Temmuz'da fahiş vergi zamlarının ardından konuşan Türk-İş Başkanı Ergün Atalay şu sözlerle tepki göstermişti: "Çalışanlara uygulanan vergi sistemi adil ve doğru değil. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalı."
Servet vergisinin gerekliliği
Şimdiki vergi düzeni sonucu devletin elde ettiği gelirlerinin yarısından fazlasını işçiler ödüyor. Tüketici vergileriyle birlikte daha geniş ödemeler kesiliyor. Kapitalistler ise çeşitli tarifelerden yararlanarak gerektiği kadar vergi vermiyor.
Sosyalistler, mevcut vergi düzenini reddediyor. Adil bir vergi düzeni çok kazanandan çok vergi alınması, yani şimdiki sistemin tam tersinin uygulanması ile mümkün.
Vergide adalet talebini kazanmak, birleşik mücadelelerin hedeflerinden biri olmalı.
İstanbul Ataşehir Belediyesi'nde zorunlu emeklilik bahane edilerek işten çıkarılan 9 işçinin direnişi sürüyor. Belediye şirketi Ataper'deki işçi kıyımı 25 Ekim günü saat 12:00'de protesto edilecek.
İşçilerin çağrısı şöyle:
“26 Eylül günü emekliliğe hak kazandığımız gerekçesi ile onayımız alınmadan, irademiz dışında Kod 8’den işten atıldık. Kanunsuz şekilde işten çıkarıldığımız için 2 Ekim’den bu yana Ataşehir Belediyesi önünde direnişteyiz. İşimize geri dönünceye kadar mücadelemizi devam ettireceğimizi ve hiçbir kanunsuzluğa boyun eğmeyeceğimizi bir kere daha ilan etmek için basın açıklaması yapacağız. Basın açıklamamız, 25 Ekim 2023 Çarşamba günü saat 12.00’da Ataşehir Belediyesi önünde yapılacaktır. Aramızda bulunmanızdan, sesimizin duyurulması için yardımcı olmanızdan mutluluk duyacağız.”
Türk-İş'in önerisi tüm boyutlarıyla hayata geçirilmeli. Yeni yılda asgari ücret pazarlıkları canlı yayında gösterilmeli ve işyerlerinde alanlarda demokratik protestolarla desteklenmeli.
Temmuz'daki ara zamdan kısa süre sonra asgari ücret, dört kişilik bir işçi ailesinin zorunlu mutfak masrafını karşılayamaz, tek başına yaşayan bir işçi için ayakta tutamaz hale geldi.
Dile kolay. Türkiye işçi sınıfının yüzde 57'si asgari ücretle çalıştırılıyor. Üstelik en alt seviyeyi belirlemesi gereken artış oranı, kalan yüzde 30'un (önemli kısmı sendikalı işçiler) ücret zamlarını da belirliyor. Memur ve sözleşmeli çalıştırılanlar bu genel durumun bir parçasıdır.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay bir çıkış yaparak önümüzdeki dönem pazarlıklarının başka olacağını duyurdu:
"Kasımın 20'sinden sonra komisyonu kurarız. Bu masada asgari ücretli otursun, biz oturmayalım. Asgari ücreti 20 senedir anlatıyorum. Sendikalarda asgari ücretli işçi yok. Sendikanın olduğu yerde aile yardımı, ikramiye, servis, yemek olur. 8 milyon işçi, sanki bizim üyemiz, ailemizin parçası gibi gayret sarf ediyoruz. Allah nasip ederse kasımın 20'sinden sonra yeni asgari ücret komisyonu kuracağız. Belki Türkiye'de şimdiye kadar hiç kurmadığımız şekilde komisyon kuracağız. 2 kadın, 2 erkek olacak komisyonda. Yani ne olması gerekiyorsa orada oturanlar karar verecekler. Sendikacılar da onlara uyacaklar."
Asgari ücreti bir komisyon belirliyor. Normalde Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun 11 üyesinden dördünü işçiler adına en fazla üyeye sahip sendika Türk-İş temsilcileri belirliyor.
Bu çıkış desteklenmeli. İşçi temsilcilerinin hangi yöntemle belirleneceğini bilmiyoruz. Fakat işçilerin haklarını savunan her kimse hepimiz desteklemeliyiz. Hayata geçirmeliyiz.
Fakat bu destek asgari ücreti artırma mücadelesinde kazanmamız için aktif bir destek olmalı:
- Asgari Ücret Tespit Komisyonu kapalı kapılar ardında toplanmamalı. Herkesin kimin ne dediğini bilmeye hakkı var. Tıpkı Meclis TV gibi canlı yayınlanmalı.
- Türk-İş, Hak-İş, DİSK, KESK, Memur-Sen asgari ücret pazarlıklarına birleşik mücadeleler ve işyerlerinde ortak eylemlerle müdahil olmalı.
Asgari ücret zammı Türkiye’de işçi sınıfı açısından kelimenin tam anlamıyla bir ölüm kalım, açlık sınırının altında yaşayıp yaşamayacağını belirleyen bir mücadeledir.
Asgari ücret hemen 15 bin liraya çıkartılmalıdır.
Asgari ücretten vergi kesintilerine son verilmelidir.
Kira artışlarına son! Kiralar dondurulmalıdır! İstanbul’da merkez ilçelerde dört kişilik bir ailenin dördü de asgari ücret alsa bir ve kiralamaları hemen hemen imkansızdır.
İşsizlik maaşı yükseltilsin ve maaş alma kriterleri hafifletilsin!
Son üç yıldır yaşanan dolarizasyonun, hayat pahalılığının ve bu süreçte yaşanan kaynak transferinin sorumluları açığa çıkartılsın ve bunlardan hesap sorulsun.
Kriz bahane edilerek gıda, elektrik, doğalgaz gibi yaşamsal ihtiyaçlara yapılan zamlar geri alınsın! Gıda fiyatlarına zam yapılmasın! Bir kilo peynir bir yılda 100 lira zamlandı.
Sermayedarlara vergi affına son! Sermaye sahipleri daha fazla vergilendirilsin! Krizin faturasını krizi çıkartanlar ödesin!
Devletin, bankaların ve sermaye gruplarının borçlarını, bu borçları yapanlar, kaymağını yiyenler ödesin. Kaynaklar patronlara, askeri çatışmalara, silaha değil, işçilere ve yoksullara aktarılsın.
Enflasyon hakkındaki ilk çarpıtma şudur: Marx, ücret artışı istemenin boşuna olduğunu, bunun patronların karlarını korumak için fiyatları artıracağını, dolayısıyla enflasyonun yükseleceğini ve satın alma gücünün azalmasına neden olacağını söyleyenlere karşı bu ücret-fiyat sarmalı teorisinin saçma olduğunu şöyle gösterdi. Marx’ın öncelikle “ücret artışlarının önceki, fiyat artışları doğrultusunda gerçekleştiğini” açıklıyordu.
Asgari ücret zammının asıl amacı, son bir yıldaki kayıplarımızı karşılamak istememiz. Biz henüz önceki fiyat artışlarının yarattığı zararı karşılamak için uğraşıyoruz. Bu artışlar ise işçilerin daha yüksek ücretler için aşırı ve gerçekçi olmayan talepleri nedeniyle değil “üretim miktarı yani büyüme oranları, emeğin üretken güçleri yani verimlilik artışı, paranın değeri yani para arzının büyümesi ve fiyat ayarlamaları ile endüstriyel döngünün yükseliş ve çöküş aşamaları” gibi evreleri tarafından belirlenir.
Bakan Şimşek, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Bailey’in yakın arkadaşı mı bilemeyiz ama bu yetkili işçi ücretlerine düşmanlık yarışında Şimşek’le yarışır. Şunları söylüyordu geçen sene: “Kimse maaş zammı almaz demiyorum, beni yanlış anlamayın. Ama benim söylediğim şu ki, maaş pazarlığında kısıtlama görmemiz gerekiyor, aksi takdirde iş kontrolden çıkacaktır.”
Ücret-fiyat sarmalı iddiası bir burjuva yalanıdır
Ücretler yükselirse fiyatlar da yükselir diyen tüm burjuva sözcüleri, İşçi sınıfının daha ağır şartlarda sömürülmesi, daha çok aç kalması, işçi çocuklarının daha az yemek yemesi, daha kötü okullara gitmesi, daha az eğlenmesi için bastırıyorlar.
Oysa, bu yalanı, ortada egemen sınıfların bir örgütü olan IMF’nin hazırladığı rapor bile teşhir ediyor. Ücret-fiyat sarmalı diye bir şeyin olmadığını gösteriyor: “En azından fiyatların ve ücretlerin sürekli olarak hızlanması olarak tanımlanan ücret-fiyat sarmallarını, son tarihsel kayıtlarda bulmak zor. 1960'lara kadar uzanan, fiyatların ve ücretlerin hızlanmasıyla tanımlanan 79 olaydan yalnızca küçük bir kısmı, sekiz çeyrekten sonra daha fazla hızlanma gördü. Dahası, gerçek ücretlerin önemli ölçüde düştüğü günümüze benzer dönemlere bakıldığında, sürekli ücret fiyatı artışı bulmak daha da zor. Bu durumlarda, nominal ücretler, reel ücret kayıplarını kısmen telafi etmek için enflasyonu yakalama eğilimindeydi… Nominal ücretlerdeki hızlanmanın, ücret-fiyat sarmalının tutunmaya başladığının bir işareti olarak görülmemesi gerektiği sonucuna vardık."
İzmir Sağlık Platformu, sağlıkta şiddete karşı İzmir Sağlık Müdürlüğü'nün önünde basın açıklaması yaptı.
Açıklamada şu tespit ve talepler dile getirildi:
"Sağlıkta şiddet iktidarın yıllardır izlediği sağlık politikalarının sonucudur. Zaten şiddetin hak arama aracı haline geldiği, hukuksuzluğun had safhada olduğu bu dönemde hastalar ve yakınları alamadıkları veya eksik aldıkları hizmet sebebiyle şiddete başvurmaktadırlar.
Sağlık kurumlarında şiddete karşı acil önlemler artırılmalıdır. Hastaların randevu alabildiği, randevu saatlerine kadar uygun bir şekilde bekleyecekleri ortamların hazırlanması gerekmektedir. Sağlıkçılara yönelik şiddet uygulayanlara etkin bir ceza uygulanmalı hemen tutuklanmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması gereklidir."