Türkiye sanayinin dev fabrikalarından insanca ücret ve daha fazla sosyal hak talepleri yükseliyor. Türk Metal-İş 2023-2025 toplu iş sözleşmesi taleplerini duyurdu.
Sendikanın 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi'ne dair taslak teklifi şöyle:
• İlk olarak, saatlik ücreti 65 TL’nin altında olan üyelerimizin saatlik ücreti 65 TL’ye çekilmesini talep ediyoruz. (Bu talebimizin teklifimize yüzde getirisi %2,23)
• Daha sonra, tüm saat ücretlerine, sözleşmenin ilk altı aylık dönemi (1 Eylül 2023 – 29 Şubat 2024) için %80 zam talep ediyoruz.
• Son olarak, 20 yılla sınırlı olmak üzere, her kıdem yılı için ücretlerde 3 TL artış istiyoruz. (Bu talebimizin yüzde getirisi %29,14)
• Bu taleplerimize ek olarak sosyal haklarda ilk yıl için %150 artış istiyoruz. (Bu talebimizin yüzde getirisi %7,68)
• Böylece, tüm bu taleplerimiz toplandığında sözleşmenin ilk altı ayı için toplam talebimiz %119,05.
• Bu taleplerimize ek olarak, sözleşmemizin sona erdiği 31 Ağustos 2023 tarihinden yeni sözleşmenin imza tarihine kadar geçecek sürede, avans niteliğinde olmak üzere her ay ücretlerle birlikte 5 bin TL ödenmesini talep ediyoruz.
• Sözleşmenin ikinci altı aylık (1 Mart 2024-31 Ağustos 2024) döneminde, 1 Eylül 2023-29 Şubat 2024 tarihleri için açıklanan 6 aylık enflasyon oranına ek 5 puan,
• Üçüncü altı aylık (1 Eylül 2024 – 28 Şubat 2025) döneminde, 1 Mart 2024-31 Ağustos 2024 tarihleri için açıklanan 6 aylık enflasyon oranına ek 5 puan,
• Dördüncü altı aylık (1 Mart 2025 – 31 Ağustos 2025) döneminde, 1 Eylül 2024-28 Şubat 2025 tarihleri için de yine açıklanan altı aylık enflasyon oranına ek 5 puan artış istiyoruz.
• Sosyal haklarda ise ikinci yıl için, 31 Ağustos 2024 tarihinde açıklanan yıllık enflasyon oranına ek olarak 10 puan daha artış istiyoruz.
Türk-İş'e bağlı Türk Metal-İş sendikası örgütlü olduğu fabrikalar:
Ford Otomotiv, Oyak Renault, Arçelik, Tofaş Türk, İçdaş, Çolakoğlu Metalurji, Mercedes Benz Türk, BSH Ev Aletleri, Aygaz, Borçelik, Bosch, Türk Traktör, İzmir Demir Çelik, Borusan Mannesmann, Erdemir Çelik Servis.
Patronların örgütü MESS ile pazarlık masasına oturacak sendikanın yürüteceği toplu iş sözlemesi görüşmeleri Türkiye kapitalizminin en büyük 100 şirketinde 16'sını kapsıyor. 196 işverene bağlı 400'ün üzerindeki işyerinde çalışan 145 bin 033 işçiyi ilgilendirendiriyor.
Eskişehir'in Mihalıççık ilçesindeki madende 160 işçi kıdem tazminatlarının ödenmemesi, maaşlarının asgari ücrete düşürülmesi ve sigortalarının düşük gösterilmesi üzerine greve başladı ve kendilerini madene kapattı.
Ayrıca açlık grevine başladıkları bildirildi.
Eskişehir Haber'in aktardığına göre maden işçileri, 9 aydır ödenmeyen kıdem tazminatları, 650 kişinin toplu iş sözleşmesinden doğan ve yüksek hakemden gelen karar bağlamında kişi başı ortalama 150 bin TL olan alacaklarının ödenmesi, çalışanlardan kesilen bireysel emeklilik ve icra kesintileri hesaplarına yatırılmaması, maaşların düzenli ödenmemesi, işçilere tebliğ edilmeden çalışma yerlerinin değiştirilmesi ve maaşlarının düşürülmesi nedenlerinden dolayı bugün kendilerini madene kapattı. Eylemi madene taşıyan maden işçileri, madene girmeden önce yaptıkları açıklamalarla taleplerinin bir an önce karşılanmasını istedi.
Madenin patronu, SSS Yıldızlar Holding’e bağlı Doruk Madencilik.
Türkiye Maden İşçileri Sendikası Orta Anadolu Şube Başkanı Talih Kocabıyık durumu şöyle anlattı:
"TMSF başkanlığına yaptığımız hem yazılı hem sözlü uyarılara rağmen cevap alınamamış devir aşamasından bugüne kadar geriye dönük alacaklarımızın akıbeti hakkında hiçbir zaman net cevaplar verilmemiştir. Ayrıca açılan davamız mahkeme tarafından ve istinaftan onaylı bir şekilde apaçık ortadadır. Yeraltı çalışma ruhsatlarının kendilerine verilmediğini ifade edip yeraltı çalışanı 190 kişinin temmuz ayı içerisindeki sigortaları ve ücretleri herhangi bir tebliğ yapılmadan çalışanların sigortaları ve ücretleri yerüstüne uyarlanmıştır. 250 kişinin 9 aydır ödenmeyen kıdem tazminatı verilmemiştir. 2016 yılından bugüne kadar yüksek hakem kurulundan gelen karar bağlamında uygulanmayan toplu iş sözleşmelerin uygulanmaması ve geriye dönük alacaklarımız verilmedi. Bireysel emeklilik ve icra kesintileri üyelerimizden kesilip hesaplarına aktarılmadı. Temmuz ayında yeraltı çalışanlarına tebliğ yapılmadan sigortaları ve ücretleri yerüstüne göre uyarlandı. 2016-2022 yılları arası emekliliğinden dolayı ayrılan çalışanların kıdem tazminatlarının verilmemesi ana gündem sorunlarımızdır.
Başlıca sorunlardan dolayı çalışanların hak ettiği ortalama 400.000 TL civarındadır. Bu zor geçen hayat şartlarında temel ihtiyaçlarımızı karşılamak ve önümüzdeki günlerde açılacak olan okulların eğitim masraflarının karşılanması bu yaşadığımız mağduriyette hiçbir şekilde mümkün değildir. Hal böyleyken sabırlı olmamız ve duyarsız kalmamızda söz konusu olamaz. Sesimizin duyulmaması ve sorunlarımıza çözüm bulunulmaması sonucunda işi aksatmadan ve iş yerine herhangi bir zarar vermeden 4 gündür yaptığımız oturma eylemimizi yer altında açlık grevi boyutuna taşıyoruz. Başta TMSF olmak üzere işveren yetkilileri ve devlet büyüklerimizden sorunlarımıza çare olmalarını bekliyoruz."
Gece maden desteğe önü desteğe gelen bir işçi yakını şunları söyledi:
"Şu an bölgedeydik ama bizi dağıttılar, çoluk çocuk yola çıktık biz. Tahminim 50 aile vardı. Bizler işçi yakınlarıyız. Ücretsiz izne çıkarılmalar var. Burada nasıl bir şey dönüyor bilmiyorum, ne yapmaya çalıştıklarını da anlamıyorum. Bize tahmin edici bir cevap da vermiyorlar. Yaşananlar çok üzücü, biz yıllardır burada çalışıyoruz hakkımızı istiyoruz sadece. Sendikal haklarımız yıllardır verilmiyor”
İzmir Dikili-Bergama yolu üzerinde bulunan Agrobay Seracılık’ta çalışan 2’si mühendis 39 kişinin işten atılmasına karşı işçilerin işletme önünde eylemleri devam ediyor. Tarım-Sen’e üye oldukları gerekçesiyle işten atılan işçilerin çoğu kadın.
Bayburt Grup bünyesindeki Günlerdir Agrobay Seracılık önünde eylem yapan işçilerden biri çalışma şartlarına vurgu yaparak “Bu seranın içi 80 derece sıcak oluyor” diyerek işten atılmalara tepki gösterdi.
Türkiye ekonomisinin yüzde 3,8 büyüdüğünün duyurulduğu gün... Çoğunluğu iktidar yani patron temsilcilerinden anti-demokratik kurul, 4 milyon memur ve 2,5 milyon memur emeklisine yoksulluğu reva gördü.
Merkez Bankası'nın tahminine göre 2024 ilk aylarında enflasyon yüzde 28 olacak ve memur maaşları kanun olarak enflasyon, yani fiyatların artış hızı oranında belirlenecekti. Fakat devletin ta kendisi olan Kamu Hakem Görevlileri Kurulu, kamu emekçilerine 2024'ün ilk ayı açın yüzde 15, geri kalan isim için yüzde 10 ücret artışı kararını aldı.
Yüksek enflasyon sorununa dair bir kaynak ya da çözüm ortaya çıkmamışken 2025 için ise yüzde 6 + 5 ücret artışı olacak.
Son kararı yine devletin patronu Cumhur Başkanı verecek. Eğer bu maaş artışına imza atarsa önümüzdeki iki memurları tüm işçiler gibi sefalet için, zorluklarla yaşam bekliyor.
Kurulda, en fazla üyeye sahip olan sendikal konfederasyon ki iktidara yakınlığıyla biliniyor bu karar 'Hakem değil noter' olarak niteledi. Ve Memur-Sen, AKP'li devlet yöneticilerinin çoğunlukta olduğu kurulun antidemokratik yapısını teşhir etti. Bunda tabanın öfkesi belirleyici oldu. Memur-Sen böyle bir tutum almazsa tepki görecek ve üye kaybedecekti.
Ülkücülere yakınlığıyla bilinen ikinci büyük sendikal konfederasyon T. Kamu-Sen, toplu iş sözlemesi görüşmeleri sona ermeden zaten protestoyla masadan ayrılmıştı. Kararı, 'vicdanlara bırakıyoruz' şeklinde açıklama yapan Kamu-Sen'in üyeleri buna tepki göstererek, vicdani tepki mücadele etmek gerektiğini dile getirdi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ise bu sonucu protesto ederek, kamu emekçilerine kendi saflarında örgütlenme çağrısı yaptı.
Geçim sıkıntısı gibi meseleler masa başında bir takım yöneticilerin kararıyla çözülemez. Erdoğan'ın Memur-Sen pazarlıklarda ana talebi olan yüzde 70 oranında artışı kabul etmesi mümkün değil. Resmi enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığı ise popüler bir bilgi.
Öyle ya da böyle, kamu emekçilerinin tüm işçiler gibi ücretleri ve hakları artırmak için mücadele etmekten; farklı sendikalara üye olup aynı işyerinde aynı işkollarında çalışanların birleşik hareketinden başka bir yol yok.
Tabandan yükselen ve sendika yönetimlerini zorlamaya başlayan öfkenin çoğalması, emekçilerin bu durumlarda verebileceği en etkili yanıt olan grevi de hazırlar.
4,5 milyon kamu emekçisinin grev hakkı yasalar tarafından engelleniyor. Fakat biliyoruz ki grev hakkı grev yaparak kazanılır.
Kaybedilen yakınlarının hesabını soran Cumartesi Anneleri'nin ardından asgari ücret dayatan özel okul sahiplerini protesto eden öğretmenler polis şiddetinin hedefi oldu.
İstanbul Beyoğlu'nda bulunan Türkiye Özel Okullar Derneği (TÖZOK) Genel Merkezi önünde basın açıklaması yapmak isteyen özel okul öğretmenleri ters kelepçe takılarak, kötü muameleyle gözaltına alındı.
Polisin ablukan altına aldığı öğretmenler buna 'Öğretmene değil patronlara barikat!' sloganıyla isyan etti.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası bu basın açıklamasını niye yapmıştı?
Velilerden devasa paralar alan özel okullar, çalıştıdıklara öğretmenlere asgari ücret veriyor.
Devlet ise özel okullara bir denetim yaptırımda bulunmadığı gibi haklarını isteyen öğretmenleri gözaltına alıyor.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası'nın polis zoruyla engellene basın açıklaması şöyle:
"Biz özel okullarda, kolejlerde, vakıf üniversitelerinde, kurs merkezlerinde, rehabilitasyon merkezlerinde; her gün sömürünün her türlüsünü yaşayan, mobinge maruz kalan, özlük hakları teslim edilmeyen, asgari ücretle ve asgari ücretin altına çalışmaya zorlanan, geleceği patronların iki dudağı arasına bırakılmak istenen ancak yılmayan, direnen ve direnmeye devam edecek olan eğitim emekçileriyiz. Biz Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasıyız! Sendikamız kurulduğu günden beri öğretmenlik mesleğinin onurunu, emeğin gücünü ve cesaretini kuşanarak patronların karşısına çıktı. Bugün yine patronların karşısındayız. Önünde bulunduğumuz kurum eğitimdeki her türlü yozlaşmayı, fahiş okul ücretlerini, veli-öğrenci-öğretmen sömürüsünü ve öğretmenlik mesleğinin onurunu ayaklar altına almayı temsil eden patronların kurumudur. Patronlar, yıllardır, gösterişli binalarında arkalarına devleti alarak her türlü yolsuzluğu gerçekleştirdiler ancak artık buna dur diyecek bir güç var, sendikamız var! Geçtiğimiz günlerde yeni milli eğitim bakanının açıklamaları okuduk, dinledik. Bakanın sözlerini özetliyoruz: -Özel sektör öğretmenlerine taban maaş haklarını vermeyeceğiz. -Asgari ücret düzeni devam edecek. Yusuf Tekin kısaca diyor ki ben sermayenin bakanıyım ve patronlar ne derse onu yaparım. Buradan patronlara ve onların bakanına tekrar sesleniyoruz: Özel sektör öğretmenleri bu bozuk düzene biat etmeyecek. Sendikamızın üye sayısı bugün on binlere ulaştı ve bu sayı katlanarak artmaya devam edecek. Özel sektör öğretmenleri artık örgütlü ve biliyoruz ki örgütlü ve direnen öğretmenlerin karşısında hiçbir patron duramaz! Öğretmenleri sefalet ücretlerine mahkum edemeyeceksiniz. Taban maaş talebimizde haklıyız ve ısrarcı olmaya devam edeceğiz. ‘eşit işe eşit ücret’ şiarımızı dilimizden düşürmeyeceğiz, aynı mesleği yaptığımız meslektaşlarımızla aynı haklara sahip olacağız. 2014 yılında kaldırılan taban maaş hakkımızı geri alana kadar bu konudaki mücadelemize devam edeceğiz. Asgari ücretle çalışmayı reddediyoruz, asgari ücretin altına çalışmaya isyan ediyoruz! Toplu sözleşme hakkımızı söke söke alacağız. Her özel öğretim kurumuna sendika girecek. Binlerce eğitim emekçisinin emeğinin sizler tarafından ayaklar altına alınmasına izin vermeyeceğiz! Belirli süreli iş sözleşmesini, yaz tatillerinde öğretmeni açlığa mahkum eden sözde ‘on ay’ sözleşmelerini ortadan kaldıracağız. İhbar ve kıdem tazminatı, ek ders ücretleri, doğum izni gibi haklarımızı alacağız ve öğretmenin onurunu zedeleyen, ötekileştiren her türlü ayrımcılığın karşısında duracağız. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası kurulduğu günden bu yana binlerce öğretmenin sesi oldu ve olmaya devam edecek. Sendikal mücadele veren arkadaşlarımızı işsiz bırakarak bize gözdağı veremezsiniz. Sizden de bizi yolumuzdan çevireceğini düşündüğünüz ayak oyunlarınızdan da korkmuyoruz ! Öğretmenler sizin köleniz değil. ‘Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz. Öğretmen ders verir.’. Mücadele dersini biz öğretmenler vereceğiz ve siz bu dersten geçemeyeceksiniz. Haklar yasalardan önce gelir. Patronların yasalarına karşı emeğin yasasını savunduk ve savunmaya devam edeceğiz. Sendikamız özel sektör eğitim emekçileri bütün haklarını alana kadar mücadeleden vazgeçmeyecek ve bu yolda da bütün bedelleri ödemeye hazırız. Bir gün paranın iktidarı yıkılır ve siz tarihin çöplüğünde yerinizi alırsınız. Biz savunduğumuz yüce değerlerle her zaman burada olacağız. Eskisi gibi olmayacak. Sendikamız var! Yaşasın Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası! Yaşasın Sendikamız!"
Metal işkolunda 2023-2025 döneminde işçi ücretlerini ve haklarını belirleyecek toplu sözleşme görüşmeleri sonbaharda başlıyor. 34 fabrikada 13 bin işçiyi temsil eden DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası taleplerini duyurdu.
Sendika başkanı Adnan Serdaroğlu, Kadıköy'de işyeri temcilcileriyle birlikte düzenlenen basın toplantısında taleplerini şöyle anlattı:
“Her kıdem yılı için saat ücretlerine 2,50 lira verilmesini teklif ediyoruz. Ayrıca bu iki zamdan sonra tüm işçilerin saat ücretlerine seyyanen 77 lira ücret zammı teklif ediyoruz. 3 kalemden oluşan ücret zammı teklifimizin karşılığı oransal olarak ilk 6 aylık dönem için yüzde 140,5’tir. Bu teklifimiz ilk 6 aylık dönem için ortalama ücrette ikramiye dahil net 20 bin 587 liraya denk gelmektedir. Teklif ettiğimiz bu zam oranı ile ortalama bir metal işçisinin ücreti ikramiye dahil net 35 bin 64 lira olacaktır. Bu tutar bugün asgari düzeyde geçinebilecek bir ücrettir.”
Diğer altışar aylık ücret zammı tekliflerinin ise altı aylık dönemdeki enflasyon oranına 8 puan eklenmesi olduğunu belirten Serdaroğlu, sosyal haklarda da ilk 6 aylık dönem için ortalama yüzde 450 oranında artış talep ettiklerini söyledi.
Sendika ayrıca vergide adalet istiyor.
İstanbul Esenyurt'ta bulunan Trendyol deposunda işçi kıyımına karşı direniş var.
Büyük alışveriş şirketi, küçülme bahanesiyle işten atmalara başlarken, aynı anda işe başvuru ilanı yayınlandı.
Bunun üzerine PTT-SEN ve DGD-SEN'de örgütlü işçiler, depo önünde çadır kurup direnişe başladı.
Talepleri: Atılan işçiler geri alınsın! Trendyol'da sendika düşmanlığına son verilsin! Mobbinge, kötü çalışma koşullarına ve güvencesiz çalışmaya izin vermeyeceğiz!
Türk-İş'in açlık ve yoksulluk sınırı araştırması, Ağustos'ta zam dalgasının devam ettiğini ve hayat pahalılığı karşısında ücretlerin alım gücünün düştüğünü teyit etti.
Araştırmaya göre Ağustos'ta aylık gıda enflasyonu yüzde 4,63 olarak gerçekleşti. Yıllık ortalama yüzde 107,89 arttı.
Açlık sınırı, yani dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcamasının tutarı 12.198 TL oldu.
Gıda ile birlikte diğer zorunlu harcamaların bir hane için maliyeti, yani yoksulluk sınırı ise 39.733 TL'ye ulaştı.
Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 15.813,15 TL’ye yükseldi.
Zam dalgası
● Süt, yoğurt, peynir grubunda;
Bir ayda süt ortalama %12, yoğurt %14, peynir %26 zamlandı. Market markalı (private label) süt fiyatları 21,5 TL/L, peynir 117,5 TL/kg seviyesine geldi. 1,5 olması gerektiği kabul edilen süt yem paritesi 1,34 seviyesinde kalırken çiğ süt fiyatı resmi olarak hâlâ 11,50 TL seviyesinde.
● Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohum ürünlerinin bulunduğu grupta;
Et ve Süt Kurumu (ESK), Ankara Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren marketlerin bir kısmına, Nisan sonu itibariyle ithal edilmiş olan karkas etleri düşük fiyattan vermesi sayesinde dana kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılmaya başlanmıştı. Bu ürünler sırasıyla bu ay 269 TL ve 289 TL’den satıldı. Bunun yanında ulusal zincir marketler ve Ankara’nın dernek üyesi olmayan ve olup da yerli et satmaya devam eden yerel marketlerinden pek çoğunda dana kıyma ortalama 303, kuşbaşı ortalama 340 TL’den reyonlardaki yerini aldı. Bir ayda balık (kültür) ve nohut %4, tavuk %7, yağlı tohumlar (kuruyemiş) ve yeşil mercimek %10, kırmızı mercimek ve yumurta %11 oranında zamlandı. Önümüzdeki ay avlanma mevsiminin başlamasıyla balık fiyatlarının ne olacağı merakla bekleniyor. Dana etinin fiyatında sınırlı bir düşüş gözlemlendi. Tavuk yumurtasının tanesi 3,60 TL’nin üzerine çıktı. Tavuk üretimi resmi verilere göre düşmeye devam ederken ayrıca hızla artan fiyatları dolayısıyla mercimek ve nohut ihracatına yeni sınırlamalar getirildi.
● Ekmek ve tahıllar grubunda;
Bir ay içinde pirinç, bulgur ve un %3’er, irmik ve makarna hafif seviyede zamlandı. Market markalı (private label) makarna fiyatları 20 TL/kg seviyesine yükseldi. Ankara’da 6,5 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 682,5 TL oldu.
● Taze sebze-meyve grubunda;
Semt pazarlarında hem yeşil soğan, maydanoz gibi salata yeşilliklerinin hem de ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları geriledi. Patates ve kuru soğan fiyatları 20 TL’den 16,7 TL’ye düştü. Limon, turp, barbunya, domates, karnabahar fiyatları azaldı. Fasulye, börülce bamya, kabak, patlıcan fiyatları yükseldi. Bu ayın zam şampiyonu %66’lık artışla pazı oldu. Elma, karpuz, kiraz, muz zamlandı. Nektarın, çilek, kavun, üzüm fiyatları geriledi. En düşük fiyatlı meyve bu ay 20 TL ile elma oldu. Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 25,50 TL, ortalama meyve kg fiyatı 34,69 TL oldu. Hesaplamada 24’ü sebze ve 10’u meyve olmak üzere toplam 34 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 27,51 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir).
● Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta;
Bir ay içinde zeytinyağında %24, tereyağında %22, margarinde %8, ayçiçek yağında %5 fiyat artışı yaşadı. Market markalı (private label) ayçiçek yağlarının fiyatı 40 TL/L, tereyağlarının 220 TL/kg seviyesine geldi. Hızla artan yurtiçi fiyatları (ortalama 251 TL) sebebiyle zeytinyağı ihracatı 1 Kasım’a kadar durduruldu.
● Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden;
Tuz %20, reçel %15, bal ve şeker %13, çay %3 zamlandı. Baharatlar, ıhlamur, zeytin ve salçada fiyat değişimi görülmezken pekmez fiyatı sınırlı seviyede azaldı.
Dünya, Wagner liderlerinin öldürülmesini konuşurken Putin rejiminin resmi yayın organı Sputnik Türkiye'de hukuksuzca işten atmalara ve düşük ücretlere karşı grev devam ediyor.
Sputnik’teki Türkiye Gazeteciler Sendikası üyeleri, patron Rusya devletiyle yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin tıkanmasının ardından 24 Temmuz tarihinde grev kararını işyerine asmıştı.
İki hafta sonra, yasal süreci tanımayan Sputnik yöneticileri 24 sendikalı çalışanı işten attı.
Bunun üzerine Ankara ve İstanbul'daki şirket merkezleri önüne grev pankartları asıldı ve direniş başladı.
Moskova'nın yanıtı, oradaki bazı Türkiyeli gazetecileri göreve atmak, yani grev kırıcılığı oldu. Bu sayede Sputnik yayınlarına devam etti.
Grev sürecinde, patronun hukuksuzluğuna rağmen, Türkiye yöneticilerinin yasaları uygulamaması öne çıktı.
Grevdeki çalışanlar, Sputnik yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Söz konusu yöneticiler şunlar:
Sputnik İstanbul İrtibat Bürosu Müdürü Maksim Durnev, Sputnik Ankara İrtibat Bürosu Müdürü Elena Koçetkova, Sputnik Web Koordinatörü Elif Sudagezer ve Sputnik Radyo Müdürü Fethi Yılmaz.
Suç duyurusunda, grev ilanı asıldıktan sonra 24 sendikalı çalışanın işten atılmasının kanunlara aykırı olduğu, anayasayla güvence altına alınan sendikalaşma hakkının patron temsilcileri ve yöneticileri tarafından ihlal edildiği söylendi.
Grevcilere birçok sendika destek ziyaretinde bulunuyor. 8. günde Sputnik sendikalı çalışanları kazanana kadar mücadelede kararlı.
Bakalım kanunlar onların hakları için uygulanacak mı?