İBB'ye bağlı Ağaç AŞ işçileri, düşük ücret dayatmasını protesto etti. Şehrin çeşitli yerlerindeki şantiyelerde iş bırakan işçiler, belediye binasının bulunduğu Saraçhaneye yürüdü ve burada eylemdeler.
DİSK'e bağlı Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası üyesi işçiler, asgari standart olarak belirtilmiş olan Boğaziçi A.Ş. sözleşmesinden yararlanmayı talep ediyor.
Çankaya Belediyesi işçileri, Genel-İş ve yönetim arasında gizlice imzalanan Ek Protokolü kabul etmediği için sendika şube yöneticileri tarafından darp edilmişti. Bir açıklama yaparak olanları aktardılar, kendilerine hakaret ve darpla karşılık veren sendikacıları Genel-İş'e şikayet edeceklerini duyurdular.
İşçilerin açıklaması:
"Sendikamız Genel-İş Ankara 1 Nolu Şube Yönetiminin, talep ettiğimiz Ek Protokol şartlarının kabul edilmesi için 10.08.2023 tarihinde almış olduğu basın açıklaması ve oturma eyleminin olduğu gün, belediye avlusunun Belediye Başkanımız Alper Taşdelen'in konuşması için hazırlandığını fark ettik. İşçilere ve hatta atadıkları temsilcilere bile alınan kararları bildirmedikleri için alınan kararı öğrenmek için sendika yöneticilerine ulaşmaya çalıştık. Telefonlara cevap alamayınca durumu sormak için şubemize gittik. Duyduğumuz rakamlarla yapılan anlaşmanın neden gizli tutulduğunu, bu rakamların geçimimiz için yeterli olmadığını, neden eylem kararından vazgeçildiğini, şubenin talep ettiği ücreti almak için direnmeye hazır olduğumuzu bildirdik. Şubede bulunan temsilci, delege, disiplin kurulu üyesi olan kişiler "siz buraya kavgaya mı geldiniz" diyerek bir tartışma başlattı. Önce arkadaşlanmıza parmak işareti yaparak tehdit ettiler. Kadın arkadaşımızdan birine "dua et kadınsın, kadın olmasan seni burada döverim" diye cümleler kurdu. Buna verdiğimiz tepkiler üzerine fiziksel şiddete maruz kaldık. Kadın ve erkek işçiler olarak kendi sendikamızda görüşmeye gittiğimiz bir anda, hemen hepsi erkek olan sendika temsilcisi, disiplin kurulu üyesi, delegesi gibi sıfatlar ile orada olan bu sendikacılar tarafından uğradığımız saldırı sonrası kendilerini haklı çıkarmak için bir de küfrettiğimiz, kavga çıkardığımız gibi iftiralara uğradık. Bu kişiler hakkında işlem yapılması ve sendikadaki görevlerinden alınması için Genel-İş Genel Merkezine şikayet edeceğiz ve şikayetimizin takipçisi olacağız. Sendikanın kadınlar ve muhalefet eden işçiler için güvensiz hale getirilmesine izin vermeyeceğiz! İşverene karşı eylem hakkımızı elimizden alan bürokratik ve anti-demokratik sendikacılığa karşı mücadele etmekte kararlıyız! Hem iş yerlerinde hem sendikalarda işçi demokrasisini mutlaka kuracağız! Mücadelemizde eşitlikten ve özgürlükten yana bütün kamuoyunu yanımızda olmaya çağırıyoruz!"
Düşük ücretler içeren 2022 toplu sözleşmeleri, İzmir'de de belediye işçilerinin tepkisiyle karşı karşıya. Bornova, Buca ve Bayraklı belediyelerinde işçiler, ek zam talebiyle iş bıraktı.
İşçilerin üyesi olduğu Genel-İş ile belediye yönetimleri ek protokol pazarlıklarında anlaşamayınca grev başladı.
Talep: Yüzde 50 zam
- Buca: 2022'de imzalanan toplu sözleşme sonucu en düşük işçi maaşı 12 bin lira. İşçiler ek zam olarak yüzde 50 istiyor.
- Bornova: Bu belediyede en düşük işçi maaşı ise 12 bin 500 lira. Onlar da yüzde 50 artış istiyor.
- Bayraklı: Burası da Bornova gibi.
Senaristlerin başlattığı greve, set ve ofis işçileri, ardından oyuncular katıldı. Grev o kadar etkili oldu ki TV alanının prestijli ödüllerinin töreni, ertelenmek zorunda kaldı.
Ajansların bu durumu "11 Eylül 2001 saldırılarından sonra bir ilk" olarak geçti.
Neden grevdeler?
- İlk sebep tüm işçiler gibi Hollywood emekçilerine de düşük ücretlerin dayatılması. Ücretlerinin artırılmasını talep ediyorlar.
- Yapay zeka ile dil öğrenme yeteneğine sahip yazılımların senaryo yazımında yaygın olarak kullanılmaya başlanması sonucu, senaristler işten atılmaya başlamıştı. Senaristler iş güvenliği güvencesi istiyor.
Sendika
Hollywood oyuncularını temsil eden Beyaz Perde Aktörleri Derneği ve Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları birliği (SAG-AFTRA) üyeleri yukarıdaki talepler karşılanmadığı için 2 Mayıs’ta grev başlatmıştı..
SAG-AFTRA üyelerinin film prömiyerlerine katılması, yer aldıkları yapımlar için röportaj vermesi, ödül törenlerine gitmesi, film festivallerine katılması ve sosyal medyada filmlerinin reklamını yapması yasaklamıştı.
Grev, setlerde tam katılımla sürüyor. Diziler çekilemeyip, bekliyor.
İktidar ile memur sendikaları arasında 2024-2025 dönemi toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürüyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu birçok ilde sokağa çıkarak taleplerini savundu.
10 Ağustos günü yapılan eylemlerde “Hem iktidarı hem yandaş Konfederasyonları UYARIYORUZ! Hayat TÜİK rakamlarına göre akmıyor! Emeğimizin çalınmasına Artık Yeter!” pankartları açıldı.
KESK'in meydanlarda yaptığı açıklama şöyle:
ktidarın kamu emekçileri ve emeklilerinin 2024-2025 yılları toplu sözleşmesi taleplerine dair ilk teklifini sunmasına birkaç gün kaldı. Milyonların gözü o masadan çıkacak kararlara çevrilmiş durumda.
Öncesinde kurulan 6 masadan çıkan kararlara bakıldığında 7. Masadan da ne çıkacağını tahmin edebiliyoruz. Geride bıraktığımız 12 yıl içinde kaybeden hep biz olduk. Her seferinde daha fazla yoksullaştırıldık, daha güvencesiz hale getirildik. Haklarımız tek tek elimizden alındı. Çünkü o masanın biçimini ve özünü tarif eden yasa daha baştan tüm kuralları işverenin lehine koymuş. Yetmemiş masada oturan yandaş konfederasyona her türlü avantajı vererek işini yüzde birlik bir riske dahi bırakmamış. O da yetmemiş masaya oturmadan TÜİK eliyle rakamlara takla attırılmış ve masaya götürülecek teklifin en asgari düzeyde olmasının önü açılmış. Masada diğer yüzlerce talebimiz gibi kadın talepleri de görmezden gelinmiş. Konfederasyonumuz adına bu yıl görüşmelere katılan ve masanın tek kadın temsilcisi olan Eş Genel Başkanımızın İstanbul Sözleşmesi’ni dile getirir getirmez iki yandaş konfederasyon başkanının sözlü saldırısına uğraması da nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuza dair tarihe not düşülmesini sağlamıştır.
Tüm bunları teşhir etmek, taleplerimizi dile getirmek için eylem ve etkinlik yapmak istediğimizde ise karşımıza binlerce polis dikilmiş, müdahale edilmiş, arkadaşlarımız gözaltına alınmıştır.
Buradan bir kez daha mücadelemizin öncelikli hedefinin grevli toplu sözleşmeli gerçek bir TİS masanın kurulması olduğunun altını çizmek istiyoruz. Bunu başaramadığımız sürece yandaş konfederasyonlarla iktidarın danışıklı dövüşü devam edecektir. Aslında danışıklı dövüş tanımlaması da naif kalmaktadır, o kadar yüzsüzler ki, birbirlerine iltifat etmekten taleplerini söylemeye zaman bulamıyorlar! İktidarı zora sokacak bir talebi dile getirmemek için kırk dereden su getiriyorlar. Bir konfederasyon düşünün ki, seyyanen, ek ödeme, ilave ödeme adı altında emekliliğimize yansımayan artışların emekliliğimize yansıtılmasını bir talep olarak dahi dile getirmesin! Konfederasyonlardan biri hiç dile getirmez iken diğer konfederasyon ise sözlü olarak söyleyip resmi teklif metninde ise hesaplamaya dâhil etmiyor. İçerideki tutum ve duruşları budur. Basın önüne çıkınca aslan kesilmeleri ise kamu emekçileri ve özellikle emeklilerinin giderek büyüyen öfke ve isyanlarını kontrol altında tutmak içindir.
Artık öfkemiz sel oldu, isyanımız çığ gibi büyüdü, büyüyor. Bu üçüz kardeşlere dur demenin vakti geldi de geçiyor. Siyasal alanda nasıl bir ittifak yapıyorlarsa yapsınlar ancak ellerini ceplerimizden çeksinler. Zaten artık ceplerimiz de boşaldı, eve ekmek götüremez hale geldik. Kira fiyatları karabasan oldu. Bugün özellikle büyükşehirlerde asgari ücrete kiralık ev bulanlar adeta bayram eder hale geldi. Ortalama maaş alan bir kamu emekçisi maaşının %70’ini kiraya ayırmak zorunda kalıyor.
Gıda fiyatları aldı başını gidiyor. Sadece son bir ayda temel gıda maddelerine %30’un üzerinde zam yapıldı. İğneden ipliğe her şeye yansıyan akaryakıta yapılan zamları takip edemez hale geldik. Akaryakıta sadece son bir ayda %60’ın üzerinde zam yapıldı, bu akşam yeni bir zammın olup olmayacağını yaşayarak göreceğiz!
Bir yandan kavurucu sıcaklar bir yandan zam furyası altında nefes almaya çalışıyoruz.
Göz göre göre ekonomik krize yol açanların, bu krizden nemalananların, krizde daha yüksek kar elde edenlerin sıra emekçilere gelince “kaynak yok” demelerini kabul etmiyoruz. Çünkü yalan söylüyorlar. Tıpkı doğayı talan ettikleri gibi kaynakları da talan ettiler. Kaynaklarımızı sermayeye, kendi eş dostlarına peşkeş çektiler.
Mevcut ekonomik krizden şikâyet eden, zordayız diyen bir tane sermaye temsilcisi gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü öyle bir dertleri yok. Eskisinden daha fazla kar elde ediyorlar. Ama bizler bırakın ay sonunu ayın ortasını bile zor getiriyoruz. Biz yoksullaştıkça onlar zenginleşiyor, büyüyor. Hem maaşımızdan-ücretimizden kaynakta kesilen vergilerle, hem tükettiğimiz her üründe ödediğimiz KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin gittikçe artırılması ile tüm yük bize yıkılıyor. Satın alma gücümüz her geçen gün eriyor. Maaşlarımız, ücretlerimiz buharlaşıyor. Bankaya, çevresine, akrabalarına borcu olmayan kamu emekçisi yok.
Emeklilerin durumunu tarif edecek kelime bulamıyoruz. Emekliliği gelmiş on binlerce çalışan emeklilikte alacağı maaşı öğrenince kahrola kahrola çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor.
AKP iktidarı geldiğimiz noktada Temmuz maaş artışlarıyla milyonlarca kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluğa, emekli olunca ise daha fazla sefalete terk eden yeni bir maaş-ücret rejimi yaratmıştır.
Buna göre iktidarın “en düşük maaş” dediği kamu emekçisinin maaşı 22 bin TL olmuştur. Ancak artış kağıt üzerinde kalmıştır.
Çünkü 22.000 TL’nin olan bu maaşın; 3.390 TL’si sabit ek ödeme tutarı, 8.077 TL’si ilave seyyanen ödenek tutarı, 1.159 TL’si eş yardımı, 382 TL’si ise çocuk yardımından oluşmaktadır.
Bu 4 kalemden sigorta prim kesintisi ve gelir vergisi kesintisi yapılmamaktadır. Yani bunlar emekliliğe yansıtılmamakta, emekli aylığına esas tutarın hesabında SIFIR kabul edilmektedir.
Bu durumda 22.000 TL olan maaşın sadece 8.890 TL’si emekli aylığı hesabında temel alınacaktır. Emekli aylığı ise 4.500 TL civarında yani bugün alınan 22 bin TL maaşın beşte birine kadar inecektir.
Bugünü kurtarmak isteyen iktidar hepimizi önümüzdeki yıllarda çok daha derin bir açlığa, sefalete sürüklemektedir. Bu, iktidarın çalışanlara ve emeklilere kurduğu yeni bir tuzaktır.
Bu tuzaktan tek çıkış yolu KESK olarak toplu sözleşme masasına götürdüğümüz maaş artışı teklifidir.
Buna göre:
Öncelikle tüm kamu emekçilerine brüt 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödenek mevcut taban aylık katsayısına dâhil edilmelidir.
Bu adımın atlandığı her maaş artışı teklifi daha baştan tuzağa düşmek demektir.
2024 yılı artışı ise ilave seyyanen ödeneğin taban aylığa yansıtılması sonucunda oluşan yeni katsayı üzerinden yapılmalıdır.
Söz konusu artışta tüm toplumun sahte olduğunu yaşayarak öğrendiği TÜİK rakamları değil, yoksulluk sınırı temel alınmalıdır.
Bu çerçevede; mevcutta iktidarın “en düşük maaş” olarak ifade ettiği maaşın dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı üzerine, yani 2024 yılı Ocak ayı itibariyle 45 bin TL’ye çıkarılmasını istiyoruz.
Bunun için;
Artan hayat pahalılığı karşısında bugün hiçbir karşılığı kalmayan eş yardımının 3.310 TL’ye çıkarılmasını İSTİYORUZ.
Bir bebeğin üç günlük bez, mama ihtiyacını bile karşılamaktan uzak çocuk yardımının her çocuk için 2.220 TL’ye çıkarılmasını İSTİYORUZ.
Konutu olmayan kamu emekçilerine büyükşehirlerde 7.500 TL, diğer şehirlerde 5.000 TL Kira Yardımı verilmesini istiyoruz.
Bu rakamları belirlediğimiz esnada Merkez Bankasının yılsonu enflasyon tahmini %22 idi. Üzerinden bir hafta geçmeden Merkez Bankası tahminini %58 olarak güncelledi. Dolaysıyla bırakalım talebin fazla olmasını asgari bir talep olduğu Merkez Bankasının sürekli düşük kalan tahminiyle de doğrulanmıştır.
Buradan hareketle maaşlarımızın 2024 yılı ocak ayından itibaren her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranına göre güncellenmesini istiyoruz. TÜİK rakamlarını esas alan refah payı aldatmacası değil, gerçek bir refah payı, büyümeden pay istiyoruz. Bunun için her üç ayda bir açıklanan çeyrek büyüme oranlarının maaşlarımıza yansıtılmasını İSTİYORUZ.
KESK olarak, çok fazla beklentimiz olmasa da kamu emekçilerinin ve emeklilerinin gerçek temsilcisi olarak TİS masasına gittik ve kamuoyuna da yansıyan temel taleplerimizi, işkollarımızın taleplerini dile getirdik.
Bu taleplerimizde esas olarak dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırının baz olarak alınmasını ve bunun üzerinden bir temel ücretin belirlenmesini istedik. Bu ülkede yoksulluk sınırının üzerinden bir talep bile aşırı bir talep olarak görülüyorsa artık söylenecek sözün de bittiği bir noktadayız demektir. 22 yıllık AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta budur maalesef.
Israrla ve tekrar edegeldiğimiz üzere taleplerimiz asgari taleplerdir ve insanca yaşamaya uyarlı taleplerdir.
Maaş artışı dışındaki temel taleplerimizi başlıklar halinde sıralayacak olursak:
Gelir Vergisi matrahına esas tutarın yıllık %15’i geçmeyecek şekilde düzenlenmesini, Gelir Vergisi diliminin %15’te sabitlenmesini, Vergide adaletin sağlanmasını, dolaylı vergilerin düşürülmesini, Servet Vergisi getirilmesini İSTİYORUZ.
Aylık 3.325 TL yemek yardımı verilmesini,
Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez brüt asgari ücret tutarında ikramiye verilmesini İSTİYORUZ.
Hangi adla anılırsa anılsın tüm ek ödemelerin taban aylıklarımıza yansıtılmasını İSTİYORUZ.
Ücretsiz kamu kreşleri açılıncaya kadar 0-6 yaş arasındaki her çocuk için 5.000 TL tutarında kreş yardımı verilmesini,
Seçim öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesini,
Mevcut emekli maaşlarının yoksulluk sınırı temel alınarak artırılmasını İSTİYORUZ.
Tüm kamu emekçilerine aylık 50 metre küp doğalgaz karşılığı üzerinden yakacak desteği verilmesini,
Hukuksuz ve keyfi olarak OHAL-KHK’leri ile işinden, ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesini, geriye dönük tüm hak kayıplarının karşılanmasını,
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yasasının geri çekilmesini İSTİYORUZ.
Tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini, görevde alım ve yükselmede mülakatın kaldırılmasını, liyakatin esas alınmasını,
Özelleştirmelere son verilmesini, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasına son verilmesini İSTİYORUZ.
Servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı verilmesini,
Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına sınavsız atanmalarını İSTİYORUZ.
Ayrımsız tüm çalışanları kapsayan, meslek hastalıklarının tanımlandığı yeni bir İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasasının hayata geçirilmesini,
Haftalık çalışma süremizin 35 saate düşürülmesini İSTİYORUZ.
Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulmasını,
190 sayılı ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesinin onaylanmasını,
İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca fesh edilmesinin iptal edilmesini,
Doğum öncesi 8, doğum sonrası 24 haftalık analık izni ve sonrasında 6’şar ay devredilemez ebeveyn izninin olmasını İSTİYORUZ.
Kamuda engelli istihdamının arttırılmasını, engelli kamu emekçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesini İSTİYORUZ.
Bu talepler karşılanamaz talepler değildir ve kaynak fazlasıyla vardır. Yeter ki, iktidar tercihini sermayeden yana değil emekten ve emekçiden yana koysun!
14 Ağustos’ta iktidar sunduğumuz tekliflere karşı kendi teklifini masaya getirecek. Taleplerimizi karşılayacak bir yaklaşım ve teklif görürsek sürecin hızlanması için elimizden geleni yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Çünkü var olma ve mücadele gerekçemiz çalışma yaşamında ve hayatın diğer alanlarında üyelerin ve tüm emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal, siyasal, kültürel, mesleki, hukuksal, özlük haklarını ve çıkarlarını korumak ve geliştirmektir.
Ancak diğer TİS görüşmelerinde olduğu gibi bir kez daha TÜİK verileri esas alınarak birkaç başlıkta önümüze bir teklif gelirse KESK olarak kabul etmeyeceğimizi ve 16 Ağustos 2023 Çarşamba günü üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakacağımızı buradan ilan ediyoruz.
Masada ittifak halinde olan diğer iki konfederasyona ve bunların dışında kalan kamuda örgütlü tüm konfederasyonlara buradan çağrıda bulunuyoruz: talepleriniz ve söylemlerinizde asgari düzeyde bir samimiyet varsa gelin birlikte emekten, emekçilerden, emeklilerden yana tavır koyalım ve en demokratik hakkımızı kullanarak genel greve gidelim. İnanıyoruz ki, böylesi ortak bir tavır ve eylem karşısında iktidar 24 saat geçmeden teklifini revize etmek ve taleplerimizi karşılamak durumunda kalacaktır.
KESK olarak; Toplu Sözleşme sürecinin asıl yetkilisi ve öznesi olarak gördüğümüz tüm kamu emekçilerini, emeklilerini Yoksulluk Sınırı Üzerinde, İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret için omuz omuza vermeye, yoksulluğa, sefalete karşı ortak mücadeleyi yükseltemeye davet ediyoruz.
Başkan AKP'li, CHP'li ya da MHP'li olsun fark etmiyor. Ankara'da belediye işçileri, sefalet ücreti dayatmasına direnişle yanıt veriyor.
Mamak Belediyesi'nde iş bırakma eyleminin 3. gününde anlaşma sağlandı. İşçiler ücretleri yükseltmeyi başardı. Anlaşmaya varılan taban ücret gruplara göre 16 bin 500 ila 18 bin 500 lira arasında değişiyor.
Yenimahalle Belediyesi'nde ise dün (10 Ağustos) iş bırakma eylemi başladı.
Çankaya Belediyesi'nde Genel-İş ile yönetim arasında imzalanan gizli anlaşma, kimseyi memnun etmedi. İşçiler tabandan mücadeleye devam etmeyi konuşuyor.
Etimesgut Belediyesi'nde anlaşma sağlanmış değil. İşçiler arasında huzursuzluk sürüyor.
Altındağ Belediyesi'nde ise yetkili sendika Hizmet-İş ile AKP'li yönetim, toplu sözleşme hükümlerinin yerine getirilmediği için mahkemelik oldu.
Sıra İstanbul'da mı?
TÜRK-İŞ'e bağlı sendikalar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan işçiler için ek zam talep ediyor.
Tez-Koop-İş, Toleyis, TÜMTİS ve Türk Deniz-İş sosyal medyadan şu duyuruyu yaptı:
"İstanbul Büyükşehir Belediye işçileri TÜİK'in gerçek dışı enflasyonunun mağduru. %19'luk zam kabul edilemez! İBB Başkanı Sn. Ekrem İmamoğlu da TÜİK enflasyonunun gerçek dışı olduğunu her fırsatta söylüyor. Haziran ayında İstanbul son bir yılda dünyada hayat pahalılığının en fazla arttığı şehir oldu. ECA International'ın raporu İstanbul'un dünyanın en pahalı 108. kenti olduğunu hesapladı. İşçilere TÜİK zammı demek yoksulluk demektir. TÜİK enflasyonu çarşı pazar enflasyonu ile uyuşmuyor. TÜİK Haziran'da yıllık enflasyonu %59,95 açıkladı. ENAG ise yıllık enflasyona %108,58 dedi. İnsanca bir yaşam için büyükşehirde ek zam."
Çankaya Belediyesi emekçileri, CHP'li yönetim ile gizli anlaşma yapan Genel-İş sendikasını belediye binasında protesto etti.
Protestoya katılan marksist.org muhabiri olanları aktarıyor:
Çankaya Belediyesi’nde Genel-İş Sendikası ile Çankaya Belediyesi arasında yapılan gizli anlaşma sonucu, işçilere net 6000 TL seyyanen zam kabul edildi. Bu durum öğle saatinde işçilere bildirildi ve işçiler bu miktarı beklemedikleri için nedenini öğrenmek için sendikaya gitti. Sendika yönetimi, gelen işçileri kötü muameleyle darp edip itip dışarı attı. Yönetime yakın kişiler ve sendika yönetimi, belediye avlusunda halay çekmeye başlayınca, işçiler ve memurlar üçüncü kattan sloganlarla ve yuhalamalarla sendikayı protesto etti: “Sarı sendika istemiyoruz”, “İşçiyi döven sendika istemiyoruz”, “Yönetim istifa” gibi sloganlar en fazla atılanlardı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, konuşmada AKP’li belediyelerle kıyaslama yaparak örnek vermeye başlayınca işçiler yuhalamaya tekrar başladı ve protesto ederek alanı terk etti.
Ne olmuştu?
Tüm belediyelerde olduğu gibi Çankaya'da da işçiler düşük ücretlerinin artırılmasını ve belediye yönetimleriyle sendikalar arasında yapılan toplu iş sözleşmelerinde uzlaşılan rakamların yeterli olmadığını söylwyerek itiraz ediyor.
Çankaya Belediyesi emekçilerinin basıncı sonucu, DİSK Genel-İş sendikası eylem kararı aldı. Sendikanın yaptığı duyuru şöyleydi:
"Değerli Çankaya Emekçileri !!
Şube Yönetim ve Yürütme Kurulu olarak alınan karar doğrultusunda 10 Ağustos Perşembe günü saat 12:15’te Başkanlık avlusunda bir basın açıklaması yapılacaktır. Tüm işçi arkadaşlarımızı Basın açıklamamıza bekliyoruz. Eğer talebimiz çözüme ulaşmazsa 11 Ağustos Cuma günü 12:00-13:00 saatleri arasında tüm işyerlerinde oturma eylemi yapılacaktır. Taleplerimiz karşılanana kadar mücadelemiz devam edecektir."
Peki Çankaya emekçileri ne istiyor? Mücadeleci işçilerin eylem gerekçeleri ve talepleri:
Arkadaşlar, sendikamızla daha önce yaptığımız görüşmelerde en düşük işçi maaşının yol yemek hariç 22bintlde en düşük memur maaşına çıkarılacağı tabana uygulanan bu oranın (108) herkesin taban yevmiyesine zam olarak yansıyacağı söylenmişti. Sonra bu talepten de geri adım atılıp en düşük işçi maaşının yol yemek dahil 22bintl bandına çıkarılması için pazarlığa oturulacağı söylendi. Bizler bu talebin de yetersiz olduğunu düşünürken aylardır belediye başkanlığı ile görüşme yapılmasını ve neticenin doyurucu bir planla sendika tarafından işçiye duyurulmasını bekledik.
Ne yazık ki dün yapılan görüşmede Belediye Başkanlığınca 2000tl gibi, var olan ekonomik koşullarda komik bir rakamın, teklif edildiği açıklandı. Sendikamız tarafından bunca zaman geçmesine rağmen bir yol haritası hala paylaşılmış, işçi gereğince aydınlatılmış değil."
Genel-İş eylemden saatlerce önce şu duyuruyu yaparak protestoyu iptal etti:
"Değerli Çankaya Emekçileri
Bildiğiniz üzere bir süredir Sendika Yönetimimiz ile Belediye Yönetimi arasında devam eden ek protokol süreci tamamlanmıştır. Bu temelde tüm işçilere Ağustos ayından başlayarak yılbaşına kadar her ay 6000 TL net seyyanen ödeme yapılacaktır. Yine Belediye Yönetimi ile yapılan ek protokol ile seyyanen net ödenen 6000 TL Ocak 2024 tarihinden itibaren yine tüm işçilerin taban ücretlerine yansıtılıp kalıcı hale getirilecektir. Ayrıca Belediye Yönetimi ile imzalanan protokole göre önümüzdeki yıl yeni yapılacak Kadrolu, İmar A.Ş Belde A.Ş TİS’lerinde maaş artışları altı ayda bir enflasyon oranında artacaktır, Çanpaş Tis’nin ise 2. yılı için 6 aylık enflasyon zammı için ek protokol yapılacaktır. Bilgilerinize sunarız."
İşte Çankaya Belediyesi emekçileri bunu protesto etti.
Alkışlarla karşılanan AKP'li Mehmet Şimşek yani Erdoğan yönetiminin "yeni" ekonomi politikasının yol açtığı vahim sosyal sonuçlar ortaya çıkmaya devam ediyor.
Haziran ayı işsizlik istatistiklerini yayınlayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) şu sonuçları duyurdu:
- Buna göre 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı Haziran’da bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 337 bin kişi oldu.
- İşsizlik oranı ise 0,1 puan artarak yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşti. Erkeklerde yüzde 7,8 iken kadınlarda yüzde 13,2 olarak tahmin edildi.
- İstihdam edilenlerin sayısı Haziran’da bir önceki aya göre 363 bin kişi azaldı. Toplam çalışan sayısı 31 milyon 291 bin kişi olarak tahmin edildi.
- Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18,6 oldu.
- Haftalık çalışma süresi bir önceki aya göre arttı. 0,7 saat artarak 44,6 saat olarak çıktı.
İŞKUR Temmuz verileri, işsizlikteki artış eğiliminin devam ettiğini ortaya koymuştu.
Haziran'ın ardından Temmuz'da da işsizlik arttı
Büyüme yavaşlıyor, küresel kapitalizm Temmuz'da da daraldı
Antep Başpınar'da kurulu olan tekstil fabrikasında işçiler düşük zam dayatmasına karşı iş bırakmıştı. BİRTEK-SEN, kısmi kazanımlara işaret ederken, bazı işçiler yüzde 54 zam talebini içermediği anlaşmaya tepki gösterdi.
BİRTEK-SEN'in duyurusundan:
"%34 zammı kabul etmeyen işçiler %54 zam istiyordu. Sabit ücretlerde zam oranı değişmedi ancak düşük bir üretim kotası belirlenerek bu kotanın üstüne prim ve zorunlu duruşlarda telafi ücreti teklif edildi.
Bu düzenlemeyle ücretler işçilerin talep ettiği zam oranına yaklaşmış oldu. Patronun ilk verdiği zamma göre dokuma operatörü(kalfa) ücreti 18.344 TL, op. yardımcısı(telci) 15.128 TL olacaktı. Yeni düzenlemeyle primlerle birlikte kalfa ücreti ortalama 21 bin TL, telci ücreti 17 bin TL’ye çıktı. Ancak anlaşma sırasında direniş alanında olmayan vardiyalardaki (vardiyalar fabrika önünde direnişi dönüşümlü sürdürüyordu) işçiler anlaşmaya tepkili. Çünkü işçilerin talebi %54 artışın sabit ücretlere yansıtılmasıydı. Bunun yine de önemli bir kazanım olduğunu söyleyen işçiler “daha bir gün önce işçileri toplu işten atmayla tehdit eden patron, bugün kibarca ‘yaşadıklarımızı unutalım, kaldığımız yerden devam edelim’ diyerek geri adım attı."