İstanbul Tuzla'da bulunan Mutlu Akü fabrikasında çalışan işçiler, toplu iş sözleşmesinde belirlenen ücretlerin eridiğini belirterek yüzde 34 ek zam talep ediyor.
Petrol-İş 2 No'lu Şube üyesi işçiler, 2 Ağustos günü yemekhanede ses çıkarma eylemi yaptı.
Sendikanın işyeri temsilcisi Yılmaz Erturan, “Alım gücümüz düştü, sözleşmedeki ücretler bugün en acil ihtiyaçlarımızı karşılamamıza dahi yetmiyor. Talebimiz açıklanan resmi enflasyon oranında zam yapılması. Yüzde 34 zammı dahi çok gören bir patron var. Eğer taleplerimiz karşılanmazsa eylemlere devam edeceğiz” diye konuştu.
Koç Üniversitesi Hastanesi'nde çalışan taşeron işçiler, ücretlerinin artırılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele başlattı.
2 Ağustos günü vardiya değişimi sırasında hastane önünde toplanan işçiler eylem yaptı. 'İşçiler burada, yönetim nerede?' sloganı atıldı.
Temizlik ve hasta bakım işçilerinin eylemine bazı hekimler de destek verdi.
İktidar ile kamu emekçileri sendikaları arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde tuhaf bir fotoğraf ortaya çıktı.
Kamu çalışanları sendikalarının üyelerinin yüzde 44'ü kadın olmasına rağmen masada onlarca erkek arasında tek kadın sendikacı var: KESK yöneticisi Şükran Kaban.
Tuhaf fotoğraf, cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin ne kadar hayati bir mesele olduğunu bir kez daha gösterdi.
İktidarın ekonomik saldırısına öfke büyürken sendikalar ve emek meslek örgütleri birleşik mücadele çağrısı yaptı: "Geçinemiyoruz, insanca yaşamak istiyoruz!"
Türk Tabipleri Birliği (TTB) sitesinden alıntıladığımız basın toplantısı duyurusu şöyle:
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB); derinleşen ekonomik krize ve artan zamlara karşı 2 Ağustos 2023 günü TTB’de “Geçinemiyoruz, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!” başlıklı bir basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı; ülkenin zamlarla adeta kavrulduğunu, buna karşı emek alanından beş örgüt olarak “Krizin bedelini, krizi çıkaranlar ödesin” demek ve emeğin hakkını talep etmek için bir araya geldiklerini söyledi. Korur Fincancı, emek örgütleri olarak üretimden gelen güçlerini kullanma iradesine sahip olduklarının da altını çizdi.
DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün; ekonomik krizin yanı sıra son olarak Akbelen’de örneği görülen doğa katliamı ve hukuksuzlukların da tırmandığını, tüm bu çoklu kriz haline karşı örgütlü ve birleşik mücadele yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz; piyasanın egemen olduğu bir ekonomik anlayış sonucunda halkın büyük çoğunluğunun açlık, yoksulluk ve işsizlik ile baş etmeye çalıştığını belirtti. Bilimin ve tekniğin gereklerinin yerine getirilmediğine dikkat çeken Koramaz, buna bağlı olarak iş cinayetlerinin artması, güvencesizliğin hızlanması, hakların tırpanlanması gibi sonuçlar yaşandığını kaydetti.
TDB Genel Sekreteri Diş Hekimi Emel Eroğlu; yaşanan ekonomik krizin siyasi bir tercihin sonucu olduğunu, iktidarın tercihini emeğiyle geçinenlerden değil, sermayeden yana kullandığını vurguladı. Hekimlerin olduğu gibi diş hekimlerinin de emeklerinin hızla değersizleştirildiğini belirten Eroğlu, son bir yılda TDB’den alınan iyi hal belgesi sayısının geçtiğimiz yıla oranla üç kat arttığını, genç diş hekimlerinin geleceksizlik kaygısıyla yurtdışında çıkış aradığını aktardı. Eroğlu, toplumsal muhalefetin emek eksenli bir mücadele yürütmesi gerektiğinin de altını çizdi.
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil; günlerdir ağacına, ormanına sahip çıkmak için Akbelen’de direnişte olanlara selam gönderdi ve bu beş örgütün temsilcilerinin bugün direniş alanında olacaklarını hatırlattı. İktidarın yıllardır sürdürdüğü doğa talanına sessiz kalmayacaklarını sözlerine ekleyen Kablan Yeşil, daha sonra ortak basın açıklamasını okudu.
Ortak açıklama şöyle:
Geçinemiyoruz, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!
Zamlar Geri Alınsın!
Krizin Faturasını Krizi Yaratanlar Ödesin!
Seçimler bitti, iktidarın hazırda beklettiği ekonomik saldırı dalgası başladı! Ardı arkası kesilmeyen zam işçileri, emekçileri, emeklileri, kadınları canından bezdirdi. Ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor.
IMF reçetelerinden de beter bir programla bir kez daha ezilenlerin, yoksulların ceplerine göz dikiliyor.
“Mali disiplin”, “bütçe açığını azaltma”, “vergiyi tabana yayma” gibi adlar altında torba yasalarla vergi yükü işçilerin, emekçilerin, emeklilerin omuzlarına yıkılıyor.
İktidarın soyup soğana çevirdiği hazineyi doldurmak adına uygulanan politika bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçilerini, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor, emeğimizi her gün biraz daha değersizleştiriyor.
Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla mücadele ederken AKP iktidarı hâlâ bir avuç patrona ve yandaş zümreye yeni ayrıcalıklar tanıyor, muafiyetler getiriyor. Bu nedenle nüfusun yüzde 1’ini oluşturan ama ulusal servetin yüzde 54’ünü elinde tutan dolar milyarderleri büyüdükçe büyüyor.
Ücretlerimizin belirlenmesinde temel alınan ekonomik veriler TÜİK eliyle düşük gösterilirken vergi ve harçlar astronomik düzeyde artırılıyor. Emeği ile geçinen bizlerin maaşlarından peşinen gelir vergisi kesilirken tüketirken de ayrıca vergi vermek zorunda bırakılıyoruz.
Bizler zam sağanağı altında inim inim inlerken tek sesli medyanın propagandasıyla yaşananların zorunluluktan kaynaklandığı, zamlarla ekonominin toparlanacağı, enflasyonun frenleneceği yalanı dolaşıma sokuluyor!
Gerçeği haykırmaya çalışan çığlıklar baskı, şiddet ile; özgür basın ise sansür ve zor ile bastırılmak isteniyor.
Öte yandan toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan, ayrımcı ve cinsiyetçi uygulamalarla kadın emekçiler işsiz bırakılırken, çalışmaya devam inadı baskı, taciz ve mobbing ile her geçen gün artarak kırılmaya çalışılıyor.
Halkın ezici çoğunluğunu yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu politikalar sadece bizlerin değil Türkiye’nin sırtında bir yüktür.
Bu yükü taşımaya mecalimiz kalmadı!
Yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz.
Başta temel tüketim maddeleri olmak üzere yapılan zamlar geri alınmalıdır!
Temel ücretler yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalı, en düşük emekli maaşı Temmuz 2023 itibariyle net 15 bin TL’ye çıkarılmalıdır.
Ücretler toplu sözleşmelerle belirlenmeli, her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellenmeli, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamları refah payı olarak eklenmelidir.
Yüksek enflasyon döneminde asgari ücret de yılda dört kez belirlenmelidir.
Vergide adalet sağlanmalı, az kazanandan az, çok kazandan çok verginin alındığı, artan oranlı servet vergisinin uygulandığı bir vergi düzeni getirilmelidir.
Sendikalaşma ve grevli gerçek toplu iş sözleşmesi önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB olarak; zamlardan, yoksullaştıran ekonomik politikalardan rahatsız olan, “Bu böyle gitmez” diyen herkese sesleniyoruz:
Bizlere her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik dayatılan bu pespaye sistemi değiştirmek ve dönüştürmek elimizde!
Daha fazla bedel ödemek istemiyorsanız; sendikalı sendikasız, çalışan-emekli, gelin hep birlikte haklarımız için omuz omuza verelim. Üretimden gelen gücümüzle haklarımıza sahip çıkalım.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB)
İktidar ve memur sendikaları arasında ücret pazarlıklarının başladığı gün, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 81 ilde eylem yaparak taleplerini duyurdu.
KESK grevli toplu sözleşme, yoksulluk sınırının üzerinde ücret, güvenceli istihdam, demokratik ve adil bir çalışma yaşamı, halktan yana bir kamu hizmeti ve temel gelir güvencesi istiyor.
1 Ağustos'ta Ankara'da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde açıklama yapan KESK'liler “Sefalet ücretini kabul etmeyeceğiz. Gerçek bir toplu sözleşme olması için masada taleplerimizi ileteceğiz” dedi.
KESK Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik "Tüm kamu emekçilerine şunu söylemek istiyorum. Kamunun talan sorunu hepimizin sorunu. Kemer sekme politikalarına karşı, enflasyonist politikaya karşı tüm yurttaşlara bir çağrı yapıyoruz. Hep birlikte KDV artışlarına hayır diyelim. MTV’ye ve ÖTV’ye hayır diyelim. Ücretsiz ulaşım hakkı için birleşelim. Ancak birleşirsek bu baskıcı rejimi geriletebileceğimizi söylüyoruz. 10 ağustos tarihinde tüm kamu emekçileri bu mücadeleyi büyütecek. 10 Ağustos tarihi itibariyle bir günlük iş bırakma kararı aldığımızı duyuyoruz. Bugün sağlık emekçileri bu startı verdi. Eylül ayı itibariyle yapacağımız eylemler ile mücadeleyi daha da güçlendireceğiz de buradan söyleyelim. Gelin hep birlikte mücadele edelim” çağrısını yaptı.
İki gün süren grevin ardından sözleşme imzalandı. Demiryol-İş Sendikası, "Her iki taraf memnun, uzlaşı ile bitirdik" derken bazı işçiler imzalanan sözleşmedeki ücretleri düşük buldu.
Ücretler 4 grup halinde toplanırken, birinci ve ikinci grup günlük yevmiye 640 TL, üçüncü grup 570 TL, dördüncü grup ise 550 TL oldu. Sendika ayrıntıları sonra açıklayacağını belirtti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, işçilerin taleplerini yerine getirmezken (her patron gibi) Başkan Soyer grevcileri suçladı. Demiryol-İş üyesi metro ve tramvay çalışanları taleplerini kazanana kadar grevde ısrarlı.
Metro seferlerinin durması üzerine ulaşım otobüslere yönelmiş durumda. "Açlık ve yoksulluk sınırı ortada ve aldığımız maaşlarla geçinmemiz mümkün değil" işçilerin ücret talepleri sendika tarafından şöyle sıralandı:
“Birinci altı ay birinci grubumuza brüt yevmiye ücreti 575 TL, ikinci grubumuza 547 TL, üçüncü gruba 522 TL, dördüncü gruba 500 TL önerdiler. İkinci altı ay için birinci grubumuza 640 TL, ikinci grubumuza 607 TL, üçüncü gruba 577 TL, dördüncü gruba 550 TL önerdiler. İş riski için birinci grubumuza 1125 TL, ikinci grubumuza 1125 TL, üçüncü gruba 840 TL, dördüncü gruba 550 TL teklif ettiler. İş riski 2 için de birinci grubumuza 27 TL, ikinci grubumuza 27 TL, üçüncü gruba 27, dördüncü gruba 27, sürücülere 30 artı 30 TL, ayrıca temizlik görevlisi arkadaşlara günlük 3,5 TL koku primi önerdiler. 1 Ağustos’tan sonra sosyal kalemlere enflasyon farkı verilecek. Söyleyeceğim brüt ve net ücretlerde yol, yemek, gece çalışma ücreti, eğitim, ve izin yardımı da dahil değil. Evli bir çocuklu 10 yıllık çalışan için orta grupta bizim talebimiz ikramiyesiz 24 bin 500 TL, ikramiyeli 29 bin 500 TL idi. Son teklifleri ikramiyesiz 19 bin 300 TL, ikramiyeli de 23 bin TL. Bu birinci altı ay için geçerli. En alt grupta ise birinci altı ay talebimiz yüzde 15 vergide 22 bin 500 TL idi, ikramiyeli 27 bin 500 TL idi. Büyükşehir'den gelen teklif 17 bin 500 TL, ikramiyeli 21 bin 250 TL.”
Metro işçilerinin talepleri bu kadar haklıyken Belediye Başkanı Tunç Soyer, sosyal medya hesabında yazdığı mesajda halkla grevcileri karşı karşıya getirmek istedi:
"- İşçilerin taleplerini duyurabilecek yöntemler varken doğrudan greve çıkılması, üstelik de hafta başı başlatılması kentimiz ve hemşehrilerimiz açısından ciddi mağduriyete neden olmuştur."
Oysa mağduriyeti yaratan işçilerin toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde masaya koyduğu talepleri yerine getirmeyen Başkan Soyer'in ta kendisidir.
Temmuz ayında asgari ücrete yapılan artış, daha işçinin cebine girmeden eridi. Merkez Bankası raporu, milyonlarca emekçinin yoksullukta eşitlendiğini ortaya koydu.
İktidar ve patron örgütlerinin hegemonyası altındaki Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2023 ikinci yarısında geçerli olacak asgari ücreti yüzde 34 oranında artırarak 8 bin 506 liradan 11 bin 402 liraya yükseltmişti.
Türk-İş'in Temmuz ayı temel ürün fiyatlarına dayalı araştırmasına göre zorunlu gıda harcamaları 11 bin 658 TL'ye çıktı. Yani asgari ücret hemen açlık sınırının altında kaldı.
Gıda harcamalarına ek olarak kira, faturalar, ulaşım vb gibi temel masrafların tutarı da 28 bin liraya ulaştı. Böylece bir hanede iki asgari ücretli çalışsa bile yoksullluk aşılamaz halini korudu.
Bir başka hesaplamayı Ekonomim yazarı Hüseyin Gökçe yaptı. Asgari ücretteki artışa paralel olarak birçok mal ve hizmete fahiş zamlar yapıldı. Buna kurdaki artış eşlik ettikten sonra şu manzara ortaya çıktı:
"...asgari ücret, daha işçilerin cebine girmeden, dolar kurundaki artış sebebiyle 60 dolar birden gerileyerek 422,9 dolara düşmesi (kur 26,96 liradan hesaplanmıştır).
Başka bir ifade ile belirlendiği tarihteki kurla 482 dolar olan asgari ücret, işçinin cebine 60 dolar daha eksik olarak 422,9 dolar olarak girecek. Yani dolar cinsinden yüzde 12,25 erimiş olacak."
Merkez Bankası'nın itirafı
Asgari ücret, normalde en düşük ücret olmalı ve bu alt seviyede çalışanların bir azınlık olması beklenir. Türkiye kapitalizmi ise yaygın emek sömürüsünü asgari ücret dayatmasıyla sürdürürken, bu miktar ortalama ücret olarak tutuluyor.
Merkez Bankası'nın hazırladığı raporda göre işkollarına göre asgari ücretle çalışanların oranı şöyle sıralandı: Genel sanayide 50.4, giyimde 70, gıdada 67.1, turizmde 73, inşaatta 71.4. Yani işçilerin ezici çoğunluğu asgari ücretle çalıştırılıyor.
Söylenti
Öte yandan iki yıldır yapılan ara artışların sona ereceği, asgari ücretin yılda bir kez saptanacağı ileri sürüldü.
Piyasaya yanlıları Merkez Bankası'na yapılan atamaları alkışlıyor. Fakat "yeni" ekonomi yönetimi, eskisi gibi enflasyon silahını işçilerden patronlara gelir transferi yapmak için kullanırken ücretleri diplerde tutmak istiyor ki bu iktidarın temel politikasıdır.
Sabah itibarıyla devlet hastanelerinde ve sağlık merkezlerinde grev başladı. Acil servis ve bakım hizmetleri dışında iş bırakan sağlık emekçileri sendikaları ve emek meslek örgütleri haklarını istiyor. Grev yarın da devam edecek.
19 sendika ve 2 aile hekimliği federasyonu, sağlık emekçilerinin ortak taleplerini savunmak için Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu’nu (SABİM) kurdu. SABİM, 1-2 Ağustos günlerinde ülke çapında grevi örgütlüyor.
Hastane içlerinde yürüyüşler ve şehir merkezlerinde basın açıklamaları yapılıyor.
İstanbul
İstanbul'da iş bırakan sağlıkçılar, Çemberlitaş'taki İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanarak taleplerini duyurdu. SABİM platformu bileşeni sendikalar ve emek meslek örgütleri ortak eylemde buluştu.
Ankara
Başkent'te grevciler İbn-i Sina Hastanesi önünde toplandı ve basın açıklaması yaptı.
İzmir
İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan sağlık emekçileri haykırdı: "İnsanca yaşamak, insanca çalışmak için haklarımızın peşindeyiz!"
Talepler
SABİM platformunda yer alan KESK'e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) genel taleplerini şöyle sıraladı:
Performans, ek ödeme, taban, teşvik değil, tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyan temel ücret istiyoruz. Bunun üzerine yapılan işin niteliği ve riski, eğitim durumu, hizmet yılı gibi kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlensin.
Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri derhal göreve başlatılsın
Grevli toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkı içeren sendika yasası çıkarılsın,
Sağlık hizmetleri ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) yıllık 90 gün üzerinden tam olarak tüm emekçilere ödensin ve geçmiş yılları da kapsasın
NÖBET, İCAP VE FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETLERİ 2 KAT ARTTIRILSIN
Sağlık alanında çalışan tüm emekçiler “sağlık hizmetleri sınıfı”na alınsın
Üniversite hastanelerinde de çalışanlara tayin hakkı verilsin,
Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin son bulması için “şiddet üreten sağlık sistemi” değişsin,
Sağlık ve sosyal hizmetler alanında OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdam edilerek, sözleşmeli tüm çalışanlar 657 4/A kapsamına alınsın.
Kamu sağlık hizmeti verilen ASM’lerde her türlü giderler devlet tarafından karşılansın,
Covid-19 gibi meslekle ilgili hastalıklar, illiyet bağı aranmadan sağlık kurumlarında çalışan tüm personel için meslek hastalığı sayılsın,
Muayene, tedavide ve ilaçta hiçbir ad altında; katkı, katılım payı, ilave ücret alınmasın. Sağlık hizmetleri ücretsiz olsun.