Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

DİSK-AR: Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 1,4 milyon arttı!

DİSK-AR İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu (Ekim 2023) yayımlandı.  Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 23! TÜİK’e göre dar tanımlı işsiz sayısı 3,2 milyon! Resmi işsizlerin yüzde 88,4’ü işsizlik ödeneği alamıyor! Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 31! TÜİK’in Ağustos 2023 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçları 10 Ekim 2023’te yayımlandı. Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 9,2, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 23 seviyesinde gerçekleşti. TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde dar tanımlı işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2023 Ağustos ayında 3 milyon 223 bin oldu. DİSK-AR tarafından TÜİK verilerinden yararlanarak yapılan hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Ağustos 2023’te 8 milyon 839 bin kişi olarak gerçekleşti. TÜİK’e göre pandemi öncesinde, 2019 Ağustos’ta yüzde 14,1 olan dar tanımlı işsizlik Ağustos 2023’te yüzde 9,2 olarak gerçekleşti. Ancak aynı yıllarda geniş tanımlı işsizlik yüzde 19,2’den yüzde 23’e yükseldi. Son 1 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı yaklaşık 1 milyon 433 bin artarak 7,4 milyondan 8,8 milyona yükseldi. Covid-19 salgını sonrası geniş tanımlı işsizlik oranı 3,8 puan, geniş tanımlı işsiz sayısı ise 2 milyon 234 bin kişi arttı. Rapora erişmek için tıklayın.

İş cinayetleri sistematik olarak işleniyor

2023 yılının ilk dokuz ayında en az 1409 işçi hayatını kaybetti... İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) yayınladığı son rapor, patronların kâr hırsı ve devletin denetimsizliği/yaptırımsızlığının iş cinayetlerini sistematik hale getirdiğini ortaya koyuyor. Yılın ilk dokuz ayını kapsayan acı bilanço buzdağının görünen kısmı. Haber olmayan ya da bildirilmeyen can kaybı sayısı daha fazla. Raporda yer alan tespitler şöyle: İnşaat, tarım, sanayi, lojistik, hizmet sektörü: Dokuz ayda 1409 iş cinayeti! • İstihdamın büyük çoğunluğunun kısa süreli, işin bitimine ya da işin bir kısmının yapımına dayalı olduğu, taşeron çalışmanın başat olduğu ‘ekonominin lokomotifi’ inşaat işkolunda bu yıl en az 261 işçi arkadaşımızı kaybettik. Yani her gün en az bir inşaat işçisi iş cinayetlerinde aramızdan ayrıldı. İnşaat işkolundaki ölümlerin yarıdan fazlası yüksekten düşme kaynaklı. Oysa uygun iskele, korkuluk, güvenlik ağı ve ekipmanla bu ölümlerin tamamı önlenebilir. • Tarım işkolunda ise Nisan ayında ivme kazanan ‘mevsimlik çalışma’ sona ermek üzere. Dokuz ayda çoğunluğu (150) çiftçi olmak üzere tarım, orman işkolunda en az 259 arkadaşımızı kaybettik. Özellikle işçi taşımacılığının kapalı kasa kamyonet, uygun olmayan servisler ve traktör römorkları gibi araçlarla yapılması ölümlere adeta davetiye çıkarmaktadır. Çiftçiler için ise en çok ölüm nedenini uygun olmayan ve artık miadı dolmuş eski traktörlerin kullanılmak zorunda kalınması sonucu ezilmeler oluşturmaktadır. • Sanayi işkolları çok parçalı. O yüzden fabrikalardaki büyük patlamalar ve maden ocaklarındaki göçükler dışındaki ölümler görülmüyor. Oysa şu ana kadar gıda, maden, kimya, tekstil, ağaç, çimento, metal, enerji ve tersane işçisi 312 arkadaşımızı kaybettik. Fabrikalarda alınmayan İSİG önlemleri, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması ve sendikal baskılar bu ölümlerin temel nedenlerini oluşturuyor. • Türkiye’nin geneline yaygınlaşan sanayileşme, bunun gerektirdiği lojistik ağlar ve diğer taşımacılık faaliyetlerinde çalışan 171 şoför arkadaşımızı kaybettik. Şoförlerin ölümü iş cinayeti olarak değil trafik kazası olarak görülüyor. Oysa tır, kamyon, otobüs, servis minibüsü, taksi şoförleri uzun çalışma saatlerinde ve neredeyse dönüşümsüz çalışmaktalar. Diğer yandan araçların yeterli bakımı yapılmıyor ve eski araçlar kullanılıyor, yol aydınlatması veya düzenlemelerinde sorunlar var. • Hizmet sektörü de çok parçalı ve tehlikesiz işler olarak görülmektedir. Örneğin uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hakim olduğu ve sendikal örgütlenmenin yok gibi ya da zayıf olduğu bir meslek moto kuryelik. Dokuz ayda 38 moto kurye arkadaşımızı kaybettik. Peki ya işsizlik kıskacında olan ve Eylül ayında iki oyuncu arkadaşımızın intihar ederek yaşamına son vermesi. Mobbing ve şiddet kıskacında olan sağlık emekçileri. Ataması yapılmayan, yoğun çalışmaktan derslerde kalp krizi geçiren, düşük ücretle çalıştırıldığı için ek işlerde çalışan öğretmenlerimiz. Büro işçilerimiz, belediye işçilerimiz... 2023 yazına damga vuran bir ölüm nedeni: Sıcakta çalış(tır)ma Bu yaz dünya çapında sıcaklık rekorları kırıldı. Ortalık nemden yapış yapış oldu, yerden adeta alev çıktı, hava durumu görsellerinde harita neredeyse kırmızıya boyandı. Televizyondan “işiniz yoksa öğle saatlerinde dışarı çıkmayın, bol sıvı alın, güneşte kalmayın” uyarıları yapıldı. Ancak tarımda, inşaatta, tersanede, kısacası birçok işkolunda, özellikle öğle sıcağında işçilerin dışarıda çalıştırılması devam etti. Kapalı ortamlarda ve kalabalık bir biçimde çalışmak da sorunun başka bir yönünü oluşturdu. Örnek verelim, hatırlatalım: İzmir’de bir kadın PTT işçisi arkadaşımız öğle sıcağında dağıtım yaparken beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetti. Osmaniye’de bir enerji işçisi arkadaşımız çalışırken kalp krizi geçirdi. Sıcakta çalıştırmanın işçilerin ölümüne neden olmasının diğer yönü de özellikle tarım işçilerinin serinlemek için girdikleri gölet ve kanallarda boğularak hayatlarını kaybetmeleri oldu. Maraş depremleri 6 Şubat günü 04.17’de Pazarcık’ta 7,7 ve 13.24’te Elbistan’da 7,6 büyüklüğünde on bir şehrimizi (Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Şanlıurfa, Kilis ve Elazığ) etkileyen iki deprem meydana geldi. Resmi olarak 50 binin üzerinde kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kayıp var. Halkımıza tekrar başsağlığı diliyoruz... Depremin gece olması nedeniyle esas olarak ölümler konutlarda meydana geldi. Ancak deprem esnasında işyerinde ya da patronun talimatıyla bölgede olan (geçici görevlendirme, seminer vb. faaliyetler nedeniyle) bütün işçilerin ölümünü iş cinayeti kapamında değerlendirmek gerektiğini hatırlatalım. Bu noktada İskenderun Devlet ve Hatay Eğitim Araştırma ile Özel Akademi, Defne ve Megapark hastaneleri (veya belli bölümleri) yıkıldı. Yine yıkılan otel (25 civarında), lokanta, oto tamir, belediye, genel işler vb. işyerleri var. Buralarda gece vardiyasında çalışırken hayatını kaybeden tüm işçiler de yine bölgedeki otellerde eğitim seminerleri ve geçici görevlendirme ile kalırken hayatını kaybeden işçi arkadaşlarımız da iş cinayetleri kapsamındadır. Ancak tüm çabalarımıza rağmen bu kapsamda 92 işçi arkadaşımızın ölümünü tespit edebildik. Yıkım o kadar yoğun ve idare o kadar çaresiz ki bu kapsamdaki ölümler resmi olarak açıklanmadı. Yine çabalarımıza rağmen sembol oluşturabilecek (örneğin hastaneler) iş cinayetleri davaları için adım atılmadı. Asbest ve halk sağlığı üzerine bir hatırlatma Asbest sorunu esasen yıllardır (özellikle kentsel dönüşüm ve gemi söküm süreçleri ile birlikte) bir işçi-halk sağlığı sorunu olarak karşımızda duran ve üzeri örtülen bir konudur. Geçmiş yıllarda da birçok açıklamamızda asbest ve sonuçlarına değiniyorduk. Ancak deprem sonrası asbest içeren büyük bir enkaz (ki toplamının Erciyes Dağı boyutlarında olduğu belirtildi), uygun olmayan bir yıkım ve enkaz kaldırma faaliyeti ile atıkların atıldığı yerlerin uygun olmadığını gördük. Bu noktada, deprem bölgesinde yıkım, enkaz kaldırma ve depolama süreçlerinde vereceğimiz mücadelenin, uzun vadede yüz binlerce insanımızın sağlığını ilgilendirdiğini unutmamamız gereklidir. Yaşamak için direniyoruz, direneceğiz... • Devlet kendi yasalarına dahi uymadı ve çalışan çocuklar korunmadı. Çocuklar çalışması yasak olan işkollarında çalışmanın yanında 15 yaşın altında da çalıştırıldı. Çocuklarımız/gençlerimiz yoksulluk, 4+4+4 eğitim sistemi, çıraklık/stajyerlik uygulamaları, mevsimlik tarım işçiliğinin omurgasının çocuklardan oluşturulması ve ÇEDES/MESEM cenderesi vd. altındadır. Bu yılın ilk dokuz ayında 21’i 14 yaş ve altında, 23’ü 15-17 yaş aralığında olmak üzere 44 çocuk/genç çalışırken hayatını kaybetti. • Tarımda, sanayide, hizmet sektöründe kadınlar en güvencesiz koşullarda çalıştırıldı. Bu çalışma koşullarının diğer yanını ise işyerinde şiddet ve taciz oluşturdu. Kadınların ev içi emeği de –temizlik, yemek, çocuk ve yaşlı bakımı– görünmez kılındı. Bu yılın ilk dokuz ayında 136 kadın çalışırken hayatını kaybetti. • Yanlış dış ve iç politikalar sonucu Türkiye son on iki yıldır milyonlarca mültecinin akınına uğradı, uğruyor. Nüfusun yüzde 10’una yaklaşan göçmenler sigortasız, ucuz, dışlayıcı, yani tamamen korunmasız koşullarda çalıştırılmaktadır. Bu yılın ilk dokuz ayında 75 göçmen işçi hayatını kaybetti. • Ülkemizde hüküm süren durum bir ‘iş cinayetleri rejimi’nin varlığıdır: MKE’deki patlamalar; Midyat’ta, Darende’de, İnönü’de, Feke’de, Karaman’da, Seyhan’da, Gercüş’te, Çay’da, Gülağaç’ta, Akçakale’de ve Karacabey’de işçi servislerinin devrilmesi; Adıyaman’da ve Kahramanmaraş’taki otellerde enkaz altında kalan işçiler; İskenderun Devlet ve Hatay Eğitim Araştırma Hastanelerinde kaybettiğimiz sağlık emekçileri; Akdeniz’de, Fatih’te ve Yenimahalle’de yangında ölen sanayi işçileri; Maltepe’de ezilen yol onarım işçileri; Döşemealtı’nda kanalizasyon bakımı yaparken akıma kapılan belediye işçileri; yangınlara müdahale ederken kaybettiğimiz itfaiyecilerimiz; Menderes’te orman yangınını söndürürken helikopterleri düşen orman işçilerimiz ve inşaatlar ve fabrikalar ve tarlalar ve bürolar ve hastaneler ve sokaklarda çalışan onlarca arkadaşımız..."

Kıdem tazminatını savunma mücadelesi başladı

Kıdem tazminatının fona devredilmesine karşı DİSK İzmir Konak'ta kütlesel basın açıklaması düzenledi.  Eylem öncesi 10:00 -15:00 saatleri arasında, Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi'nde DİSK Ege Bölgesi Temsilciler Kurulu toplantısı  yapıldı. Katılımcıların verdiği bilgilere göre, pahalılık, toplu iş sözleşmelerinin enflasyon karşısında erimesi, yoksulluğun had safhada olduğu konuşuldu. Kıdem tazminatının ise kırmızı çizgileri oldukları, bu konuda en ufak bir girişimde karşında DİSK'iki bulacağına dair karar alındığı bildirildi. Konak'taki basın açıklamasında DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoglu şunları söyledi.  "Emeklilerin insanca yaşaması için buradayız. Taşeron işçiliğe karşı buradayız. Milyonlarca belediye şirket iscilerinin taşeron da kurtulup kadrolu olması için buradayız. Enflasyonla mücadele için buradayız. İşsizlik için buradayız. Hükümetin orta vadeli programında işçiler, ezilenler, emekliler yok, bu egemen sınıfın programıdır. Kıdem tazminatı işçi sınıfının 90 yıllık kazanılmış hakkıdır bundan vazgeçmeyeceğiz. Bugün kıdem tazminatında yapılan düzenlemelerle kuşa çevrildi. Bugün kayıtdışı çalışan isçilerin kıdem tazminatını alamadıklarını söylüyor hükümet. Bu nedenle bunu fona devrederek herkesin kıdem tazminatını alacağını anlatıyorlar, oysa hükümetin görevi gerekli denetimleri yaparak herkesin tazminat almasını sağlamak olmalıdır.  DİSK var olduğu sürece kimsenin kıdem tazminatına el uzatamayacağını buna niyetlenenlerin karşısında DİSK 'i göreceğini söylüyoruz. Vergiden Adalet istiyoruz. Dünyada hiçbir ülke yoktur ki işçinin ocakta aldığı maaşla Eylül'de aldığı maaş arasından% 50 fark olsun. Bütün bu aksaklıkları omuz omuza vereceğimiz mücadele ile çözeceğiz."

Trendyol'da direniş var: Atılan işçiler geri alınsın!

Sendikalaştıkları için işten atılan Trendyol depo işçilerinin, Maslak’ta bulunan Trendyol Genel Merkezi önündeki eylemi sürüyor. Dev alışveriş şirketinde PTT-SEN ve DGD-SEN örgütlenmek istemiş, fakat patron sendikalaşmanın önünü kesmek için sendika aktivistlerini işten atmıştı. En büyük 100 internet şirketi arasında birinci sırada alan Çin merkezli şirket işçi haklarını tanımıyor. Trendyol depo emekçilerinin talebi açık: 'İşe geri dönmek istiyoruz.'

Agrobay, işçilerin hakkını ver

AKP'ye yakın Bayburt Grup A.Ş.’ye ait Agrobay Seracılık'ta düşük ücretler ve koşullarda çalıştırılan çoğu kadın olan işçiler bu gidişata dur demek için Tarım-Sen'de örgütlenmek istedi. Tarım ürünleri ihracatı ile devasa kazançlar elde eden patron ise sendika düşmanlığına giderek kimilerinin emekliliği gelmiş 39 işçi ve 2 mühendisi Ağustos ayında işten attı. İşyeri önünde sürdürdükleri direniş, jandarma ve polis baskısına maruz kalan Agrobay sera işçileri çareyi İstanbul'a gelip şirket önünde nöbet tutmakta buldu. Şimdi Ankara’da haklarını istiyorlar.

Bize yoksulluk onlara devasa kârlar

Enflasyon, ekonomik arızalardan kendine kendine ortaya çıkan bir olgu değildir. Aksine kapitalistlerin, işçiler ve emekçilerin gelirlerine el koymasıdır. Çoğumuz için ekonomik buhran, onlar içinse kârlarını artırdıkları bir yükseliş/büyüme dönemi... Türkiye kapitalizminin kalbini oluşturulan en büyük 500 sanayi şirketi, önceki yıllar gibi, son bir yılda da büyük kârlar elde etti. İstanbul Sanayi Odası (İSO) adlı patron örgütlenmesi her yıl olduğu gibi bu sene de son bir yılın kazananlarını duyurdu. İSO'nun en fazla kazanan 500 şirket listesine bakıldığında, hayat pahalılığı, yoksulluk ve açlık ile geçen son bir yıl bazıları için hiç de böyle geçmedi: - Toplam net üretimden satışları yıllık bazda yüzde 119 artarak 4 trilyon 485 milyar TL’ye yükseldi. - İlk 50 şirketin net üretimden satış içindeki payı yüzde 52, ilk 100 şirketin payı yüzde 65 oldu. - İSO 500’ün Türkiye’nin toplam sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 40’lar seviyesinde oldu. - İSO 500’ün toplam faaliyet kârı yıllık yüzde 96 artışla 671 milyar TL’ye yükseldi. Bu şirketler aynı zamanda boğazına kadar borçlu: - İSO 500’ün toplam borcu yüzde 67 artışla 2,5 trilyon TL’ye çıktı. Yani Türkiye'nin toplam dış borcunun dörtte biri bu en büyük kapitalistlerin borcu. Onları diğer kapitalistler ve elbette Hazine yani devletin dış borçları izliyor.  İşçiler ise bankalara borçlu. Bankaların çoğunun sahibi ise yine en fazla kazanan şirketler. Enflasyon bir saldırıdır: - Fiyatların artış hızını yani zamlanmayı belirleyen başta enerji şirketleri olmak üzere büyük sermayedir. - Aynı zamanda kendi borçlarının (döviz cinsinden) geri ödemelerini fiyatlara ekleyen yine onlar. - Kapitalistleri destekleyen iktidar ise darphane ve kamu bankalarını kullanarak kuru baskılama, TL'nin değerini düşürme, bazen fazileri düşürüp bazen de artırma yoluna giderek enflasyonist durumu körüklemektedir. Buhran, işçi, emekçi, yoksul evlerinde yaşanıyor. İşçiler, kimlikler ve düzen siyasetleri arasındaki kutuplaşmaları aşıp servet eşitsizliğine karşı mücadeleye girişmeli.

Hollywood’da yazarlar kazandı

Hollywood tarihinin en uzun ikinci grevi olan 146 günlük iş bırakma eyleminin ardından 24 Eylül Pazar günü geç saatlerde Hollywood yazarlarını temsil eden Amerikan Yazarlar Birliği (WGA) ve Hollywood'un en büyük stüdyolarıyla birlikte Amazon, Netflix ve Apple TV gibi video akış platformlarını temsil eden Sinema ve Televizyon Yapımcıları Birliği (AMPTP) bir anlaşmaya vardı.  Sendikanın grevi sona erdirme kararının ardından yeni anlaşmanın ayrıntıları da yayınladı. Açıklamada, "Büyük bir gururla söyleyebiliriz ki, bu anlaşma olağanüstü bir kazanımdır, her sektördeki yazarlar için anlamlı kazanımlar ve tedbirler içermektedir" denildi. Yazarlar asgari ücret ve tazminatlarda artış, emeklilik ve sağlık fonu gibi hakların genişletilmesi, istihdam sürelerinin uzatılması ve ekiplerinin büyütülmesi (son yıllarda büyük ölçüde küçülme eğilimi sergilemişti) gibi iyileştirmelerin yanı sıra – yabancı yayın organlarını da kapsayacak şekilde– daha iyi telif ücretleri talep ettiler ve kazandılar.  Ayrıca yapay zekanın ücretlerini düşürmek amacıyla kullanılmasını da yasaklayan bir anlaşma yapılması yönünde bazı şartlar ortaya koymuş oldular. Yeni sendika sözleşmesi, yazarların diledikleri takdirde ChatGPT gibi yapay zeka (YZ) araçlarını kullanabileceklerini ama YZ teknolojisini kullanmaya zorlanamayacaklarını söylüyor ve şirketler yazarlara YZ tarafından üretilen materyalleri verdiğinde bunu açıklama zorunluluğu getiriyor. Diğer bir deyişle, yazarlar YZ’yi bir araştırma aracı olarak kullanabilecekler ki bu durumda sektörün YZ kullanımı yazarların kontrolü altında tutulmuş olacak. Bu sözleşme sayesinde, YZ ile karşı karşıya kalan diğer sektörlerdeki işçilerin emek sömürüsüne de son verebilecek faydalı bir model oluştu.  Oyuncular grevi sonlandırmıyor Amerikan Yazarlar Birliği başkanı Lisa Takeuchi Cullen birkaç gün önce New York'ta oyuncular sendikası SAG-AFTRA tarafından düzenlenen bir mitingde halen grevde olan oyunculara moral veren bir kazanım konuşması yaptı. SAG-AFTRA liderleri de Hollywood stüdyolarıyla görüşmelere başladılar, ancak henüz bir anlaşmaya varılabilmiş değil.  Oyuncuların öne çıkan talebi ise, sözgelimi bir dizinin yayından kazanılan gelirin yaklaşık %2'sine denk gelen bir pay hakkının korunması. Yani, performansları çeşitli yayın platformlarında sergilendiğinde elde edilecek olan geliri stüdyolarıyla paylaşmak gibi son derece haklı bir talepleri var ve bu talep pastayı onlarla paylaşmak istemeyen TV ve sinema milyarderlerinin hiç hoşuna gitmiyor. İş durduran kazanır Yazarlar, Los Angeles'tan New York'a, aralarında Amazon, Netflix, Paramount ve Warner Bros'un da bulunduğu büyük stüdyolar ve platformların önünde aylarca grev yaptı. Onların greve başlamasından birkaç ay sonra, Hollywood oyuncuları sendikası SAG-AFTRA da benzer bir eyleme girişti ve tarihi bir "çifte grev" yaşandı. Los Angeles stüdyolarında muazzam şok dalgaları yaratarak prodüksiyonları durma noktasına getiren çifte grev Hollywood'un tarihine damgasını vurdu. Grevden ilk etkilenen, talk şovlar oldu. Örneğin, NBC’nin ünlü Saturday Night Live programında işe devam etmek isteyen yazar kalmadı. Yaz aylarında bu programların önemli bir kısmı tatile giriyor fakat bir sonraki yayın döneminin içeriği tam da bu tatil günlerinde yazılıyor. Dolayısıyla, grev sona ermiş olsa da bu arada yeni yayın dönemine de girilmiş olduğu için, geri döndüklerinde eski iddialarına sahip olamayacakları ortada. Deadpool, Mission Impossible ve Dune gibi birçok gişe rekortmeni yapımın önceden planlanmış devam filmleri de yine grev nedeniyle ertelenmek zorunda kaldı. Özetle Hollywood milyarderleri öyle büyük zarara uğradı ki neticede yazarlarla anlaşmaya varmak zorunda kaldılar.  Oyuncular aynı durumun er ya da geç kendileri için de geçerli olacağını biliyor ve grevi sonlandırmıyor. Dahası, kendi grevleri resmen sona ermiş olsa da yazarların büyük bir kısmı da oyuncularla dayanışmak adına grev hattında kalmaya devam edeceklerini açıkladı. 

Eylül 2023: Hayat pahalılığı arttı, alım gücü düştü

Türk-İş'in Eylül ayında açlık ve yoksulluk sınırı araştırması, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısının her geçen gün daha da büyüdüğünü ortaya koydu: "2021 Ocak’tan 2023 Eylül ayına 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı tam 5 katına çıktı!" Ankara'daki tüketici fiyatlarını baz alan araştırmaya göre: - 2023 Eylül'ün mutfak enflasyonu enflasyonu yüzde 9,31, - Açlık sınırı, yani dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması 13,334 TL (Ağustos'ta 12.198 TL idi), - Yoksulluk sınırı, yani gıda ile temel harcamalar için gereken gelir 43,433 TL (Ağustos'ta 39.733 TL idi),  - Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 17,336 TL olarak ölçüldü. (Ağustos'ta 15.813 TL idi) - 12 aylık değişim oranı ise yüzde 106,21 olarak hesaplandı. Türk-İş gıda kalemlerine ilişkin tespitleri: "● Süt, yoğurt, peynir grubunda; Bir ayda süt ortalama %8 zamlanırken, peynir fiyatı sınırlı düzeyde geriledi, yoğurt fiyatı sınırlı düzeyde arttı. Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana bu gruptaki ürünler 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir. ● Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohum ürünlerinin bulunduğu grupta; Et ve Süt Kurumu’nun (ESK), Ankara Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren marketlerin bir kısmına, Nisan sonu itibariyle ithal edilmiş olan karkas etleri düşük fiyattan vermesi sayesinde dana kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılmaya başlanmıştı. Bu ürünler sırasıyla bu ay 289 TL ve 329 TL’den satıldı. Bunun yanında ulusal zincir marketler ve Ankara’nın dernek üyesi olmayan ve olup da yerli et satmaya devam eden yerel marketlerinden pek çoğunda dana kıyma ortalama 330, kuşbaşı ortalama 373 TL’den reyonlardaki yerini aldı. Av yasağının sona ermesiyle hamsi 100 TL’den, en çok talep gören deniz balıkları bir ayda %5 fiyat düşüşüyle beraber tezgâhlarda ortalama 164 TL’den satılmaya başladı. Bir ayda nohut %28, yağlı tohumlar (kuruyemiş) %27, yeşil mercimek %20, tavuk yumurtası ve kuzu eti % 17, kırmızı mercimek %13, kuru fasulye % 11, dana eti %9, tavuk sınırlı seviyede zamlandı.  Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana balık, kuru fasulye, kırmızı mercimek, yağlı tohum 2 kattan; yumurta, tavuk, kuzu, yeşil mercimek 3 kattan; nohut 4 kattan; dana 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir. ● Ekmek ve tahıllar grubunda; Bir ay içinde irmik %13, pirinç %10, bulgur %9, ekmek %8, makarna %5, un sınırlı seviyede fiyat artışı yaşadı. Ankara’da 7 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 735 TL oldu. Ocak 2022’den bu yana ekmek, pirinç, bulgur, makarna 3 kattan; un ve irmik 2 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir. ● Taze sebze-meyve grubunda; Semt pazarlarında hem yeşil soğan, maydanoz gibi salata yeşilliklerinin hem de ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları yükseldi. Kuru soğan 20 TL’ye dayanırken patates 20 TL’nin üzerine çıktı. Brokoli, karnabahar, kabak, patlıcan, sivri biber, fasulye, barbunya, havuç ve limon fiyatları artarken karalahana, turp, köy biberi, domates fiyatları geriledi. Bu ayın zam şampiyonu %60’lık fiyat artışıyla barbunya oldu. Nektarın, çilek, üzüm, şeftali armut fiyatları yükseldi. Karpuz, kavun, muz, erik fiyatları düştü. En düşük fiyatlı meyve bu ay yine 20 TL ile elma oldu. Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 29,40 TL, ortalama meyve kg fiyatı 32,96 TL oldu. Hesaplamada -bu ay- 23’ü sebze ve 9’u meyve olmak üzere toplam 32 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 26,95 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir). Yeni beslenme kalıbıyla hesaplamanın yapıldığı Ocak 2022’den bu yana meyve 7 kattan; sebze 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir. ● Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta; Bir ay içinde margarin %17, zeytinyağı %8, ayçiçek yağı %4 zamlandı. Tereyağı fiyatı sabit kaldı. Ocak 2022’den bu yana ayçiçek yağı 1 kattan; tereyağı ve margarin 3 kattan; zeytinyağı 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir. ● Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; Bir ay içinde ıhlamur %64, baharat %49, siyah zeytin %39, yeşil zeytin %34, çay ve reçel %7, salça %6, şeker %5, pekmez %4 fiyat zamlandı. Tuz fiyatı %7 geriledi. Ocak 2022’den bu yana zeytin 5 kattan; tuz, baharat, şeker, pekmez 4 kattan; çay, ıhlamur, reçel, salça 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir."

Tarım işçileri ölüm tehdidi altında

Son on yılda tarım işkolunda en az 1803 işçi çalışırken hayatını kaybetti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporu, tarım işçilerinin ne denli zorlu şartlarda çalıştırıldığını ortaya koydu. Raporda öne çıkanlar: - Ulusal ve yerel basından , işçilerin mesai arkadaşları, aileleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla, 2013 yılında 122 işçi, 2014 yılında 140 işçi, 2015 yılında 202 işçi, 2016 yılında 177 işçi, 2017 yılında 154 işçi, 2018 yılında 184 işçi, 2019 yılında 190 işçi, 2020 yılında 215 işçi, 2021 yılında 149 işçi, 2022 yılında 180 işçi ve 2023 yılının ilk sekiz ayında 90 işçi olmak üzere; 2013 yılından bugüne en az 1803 tarım işçisi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti... - Tarım işkolunda iş cinayetlerinin mesleklere göre dağılımı şöyle: 847 mevsimlik tarım/tarla işçisi, 451 çoban/hayvan çiftliği işçisi, 416 orman işçisi ve 89 ücretli çalışan balıkçı hayatını kaybetti. - Tarım işkolunda iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 346 kadın ve 1457 erkek işçi hayatını kaybetti. Tarım işkolunda iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 101 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 134 çocuk/genç işçi, 18-24 yaş arası 252 işçi, 25-34 yaş arası 218 işçi, 35-49 yaş arası 446 işçi, 50-64 yaş arası 363 işçi, 65 yaş ve üstü 104 işçi, Yaşını bilmediğimiz 185 işçi hayatını kaybetti… - Tarım işkolunda 80 şehirde ve yurtdışında balıkçılık için gidilen üç ülkede iş cinayeti tespit etmiş durumdayız. Ayrıntılı raporun tamamına ulaşmak için tıklayın.

Geri 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 İleri

Bültene kayıt ol