Enflasyon, ekonomik arızalardan kendine kendine ortaya çıkan bir olgu değildir. Aksine kapitalistlerin, işçiler ve emekçilerin gelirlerine el koymasıdır.
Çoğumuz için ekonomik buhran, onlar içinse kârlarını artırdıkları bir yükseliş/büyüme dönemi...
Türkiye kapitalizminin kalbini oluşturulan en büyük 500 sanayi şirketi, önceki yıllar gibi, son bir yılda da büyük kârlar elde etti.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) adlı patron örgütlenmesi her yıl olduğu gibi bu sene de son bir yılın kazananlarını duyurdu.
İSO'nun en fazla kazanan 500 şirket listesine bakıldığında, hayat pahalılığı, yoksulluk ve açlık ile geçen son bir yıl bazıları için hiç de böyle geçmedi:
- Toplam net üretimden satışları yıllık bazda yüzde 119 artarak 4 trilyon 485 milyar TL’ye yükseldi.
- İlk 50 şirketin net üretimden satış içindeki payı yüzde 52, ilk 100 şirketin payı yüzde 65 oldu.
- İSO 500’ün Türkiye’nin toplam sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 40’lar seviyesinde oldu.
- İSO 500’ün toplam faaliyet kârı yıllık yüzde 96 artışla 671 milyar TL’ye yükseldi.
Bu şirketler aynı zamanda boğazına kadar borçlu:
- İSO 500’ün toplam borcu yüzde 67 artışla 2,5 trilyon TL’ye çıktı. Yani Türkiye'nin toplam dış borcunun dörtte biri bu en büyük kapitalistlerin borcu. Onları diğer kapitalistler ve elbette Hazine yani devletin dış borçları izliyor.
İşçiler ise bankalara borçlu. Bankaların çoğunun sahibi ise yine en fazla kazanan şirketler.
Enflasyon bir saldırıdır:
- Fiyatların artış hızını yani zamlanmayı belirleyen başta enerji şirketleri olmak üzere büyük sermayedir.
- Aynı zamanda kendi borçlarının (döviz cinsinden) geri ödemelerini fiyatlara ekleyen yine onlar.
- Kapitalistleri destekleyen iktidar ise darphane ve kamu bankalarını kullanarak kuru baskılama, TL'nin değerini düşürme, bazen fazileri düşürüp bazen de artırma yoluna giderek enflasyonist durumu körüklemektedir.
Buhran, işçi, emekçi, yoksul evlerinde yaşanıyor. İşçiler, kimlikler ve düzen siyasetleri arasındaki kutuplaşmaları aşıp servet eşitsizliğine karşı mücadeleye girişmeli.
(Sosyalist İşçi)