Kara Salı işçi sınıfı ve yoksulların hayatını allak bullak etti. Liranın aşırı değer kaybının işçileri ve yoksulları nasıl etkilediğini sorduk.
"Geçinemiyoruz, artık yeter!" diyen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) örgütlü olduğu işyerlerinde bildiri okuma eylemleri yaptı, birçok ilde basın açıklamaları gerçekleştirildi.
İstanbul Kadıköy İskele Meydanı'nda yüzlerce işçinin katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Eylemde "Asgari ücret 5.200 net", "Hükümet istifa, "Zafer direnen emekçinin olacak", "Asgari yaşamak istemiyoruz", "Direne direne kazanacağız" sloganları atıldı.
25 Kasım günü DİSK Ege Bölge Temsilciği ve bağlı sendikaların İzmir Şubeleri “Artık yeter, geçinemiyoruz” diyerek Basmane Meydanı Kültürpark Dokuz Eylül kapısı önünde basın açıklaması yaptı.
Açıklama öncesi Genel-İş Sendikası binası önünde toplanan şube yöneticileri ve işçiler, “İşçi memur el ele genel greve”, “Hükümet istifa” sloganları eşliğinde açıklamanın yapıldığı alana yürüyüş gerçekleştirdi.
Sık sık genel grev çağrısı yapan işçiler, “Şalter inecek bu iş bitecek”, “Hükümet istifa”, “AKP mezara halk iktidara”, “Yandaşa değil emekçiye bütçe”, “Sarayın kölesi olmayacağız” sloganları attı.
Açıklamayı DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı okudu. Sarı, “Bu kış işçiler, emekçiler, yoksullar için kara kış olacak eğer mücadele etmezsek, ama mücadele edersek iktidarın kara kışı olacak demiştik. Artık yeter geçinmek istiyoruz, biz çalışıyoruz biz üretiyoruz ama geçinemiyoruz. Borçla yaşamaya çalışıyoruz, patronlardan daha çok vergi veriyoruz" dedi. Ekmek zammından benzine gelen zamlara değinen Sarı, "genel grev" sloganı her gün sokakta atmaya devam edeceklerini söyledi.
"Üretimden gelen gücün kullanımı da dahil olmak üzere demokratik her türlü yöntemle direneceğiz" diyen Sarı sözlerini şöyle tamamladı; Buradan Türk-İş’e, Hak-İş’e üye işçilere, emekçilere sesleniyoruz, sadece DİSK’li üyelerin paraları pul olmuyor, sadece DİSK’li üyeler yoksullaşmıyor. Bu ülkede emekçiler yoksullaşıyor. Gelin şalteri indirelim, genel greve çıkalım, bu işe artık dur diyelim.”
DİSK'ten Mersin, Antalya ve Adana'da eylem
DİSK, Mersin ve Adana’da "Geçinemiyoruz, artık yeter" diyerek eylemler düzenledi. Yapılan açıklamalarda, işçilerin, üretimden gelen güçleriyle beraber her türlü demokratik yöntemi kullanarak direnecekleri ve kara kışı işçi baharına çevirecekleri vurgulandı.
Antalya’da basın açıklamasını DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi Vedat Küçük okudu.
"Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz, bu ülkenin ekonomisini biz büyütüyoruz ama geçinemiyoruz" diyen Küçük, şöyle devam etti: "İşyeri işyeri, meydan meydan milyonlarca işçi emekçi adına, emekli adına, geçinemeyenler, barınamayanlar, iş bulamayanlar adına haykırıyoruz: Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükünü biz taşıyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyor, hergün yoksullaşıyoruz."
TL'nin değer kaybetmesiyle iğneden ipliğe her şeye zam geldiğini ve bununla beraber hergün daha da yoksullaştıklarını ifade eden Küçük, işçilerin, üretimden gelen güçleriyle beraber her türlü demokratik yöntemi kullanarak direneceklerini ve kara kışı işçi baharına çevireceklerini söyledi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), devletin resmi öğretmenler gününde, eğitim emekçilerinin zorlu çalışma koşullarını ortaya koyarak düşük ücretlerle çalıştırılmalarını kınadı.
Eğitim ve Bilim Emekçilerin Sendikası (Eğitim-Sen) "24 Kasım Öğretmenler Günü" dolayısıyla genel merkez binasında basın toplantısı düzenledi.
Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul'un konuşmasında öne çıkanlar:
İktidarın "yeni ekonomik politikasının" yarattığı ekonomik ve sosyal yıkım, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) örgütlü olduğu işyerlerinde ve tüm illerde protesto ediliyor.
24 Kasım 2021 Çarşamba günü DİSK’in örgütlü olduğu tüm işyerlerinde aşağıdaki bildiri okunuyor.
25 Kasım 2021 Perşembe günü DİSK’in örgütlü olduğu tüm illerde ve bölgelerde kitlesel basın açıklamaları yapılacak.
Antikapitalist Çalışanların düzenlediği Emek Forumu, 4 Aralık Cumartesi günü 14:00-16:00 saatleri arasında İstanbul Kadıköy'de toplanıyor.
Konuşmacılar:
Arif Çinpolat (Kristal İş Sendikası üyesi)
Can Irmak Özinanır (Barış İmzacısı Akademisyen)
Deniz Mahir (Katı Atık İşçileri)
Gamze Şahin (SES üyesi)
Nuran Gülenç (Birleşik Metal-İş, Uzman)
Taha El Gazi (Suriyeli Eğitim İşçisi)
Tuna Emren (Antikapitalist İşçiler)
Bakırköy Belediyesi İşçileri
Dardanel İşçileri
---
Adres: Sögütlü Çeşme Cad. Kalem Sok. Arif Bey İşhanı, No.11, Kat:3 Kadıköy
İletişim: 0555 4237407
Toplantı Marksist.org Youtube ve DSİP Facebook sayfalarından canlı yayınlanacak.
Facebook etkinlik sayfası
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü' etkinlikleri İstanbul Kadıköy'de başladı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu'nun, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında ILO 190 sayılı "İşyerinde Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi'nin” Türkiye Hükümeti tarafından onaylanması için Kadıköy'de yapılan basın açıklamasında yaptığı konuşma:
Dominik Cumhuriyeti'nde faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin öncüsü olan ve 25 Kasım 1960'da diktatörün askerleri tarafından öldürülen Mirabel kızkardeşlerin anısı, dünyanın dört bir yanındaki kadınların eşitsizliğe, ayrımcılığa, sömürüye, şiddete ve savaşa karşı verdikleri mücadelelerinde yaşamaktadır.
25 Kasım, kadına yönelik artan şiddete, kadın cinayetlerine, erkek şiddetine, derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadelede önemli mihenk taşıdır. DİSK olarak bu yıl da 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde” isyanımızı yükseltiyoruz.
İçinden geçtiğimiz salgın koşulları kadınların evde ve kamusal alanda karşılaştığı şiddeti, tacizi ve ayrımcılığı artırdı. Salgın, dünyanın her yerinde varolan toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştirdi. Kadınlar daha fazla iş ve istihdam kaybına uğradı ve daha çok yoksullaştı. Çocuk, yaşlı ve hasta bakımı kadınların üzerine yıkıldı.
En yaygın hak ihlallerinden biri olan kadına yönelik erkek şiddeti eşitsizliklerden, ayrımcılıklardan ve ataerkil sistemin güç ve iktidar ilişkilerinden beslenmeye devam ediyor. Tüm bunların üstüne siyasi iktidarın kadın düşmanı politikaları eşitsizliği ve ayrımcılığı derinleştiriyor. Kadınları erkek şiddetine karşı korumasız bırakıyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak için düzenlenmiş ve Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek için atılan adım bu örneklerden yalnızca biridir.
Bilinmeli ki, biz DİSK'li kadınlar İstanbul Sözleşmesi'nden asla vazgeçmeyeceğiz, "İstanbul Sözleşmesi Yaşatır”demeye devam edeceğiz.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini destekleyen, derinleştiren, normalleştiren her icraat ve söylem, kadına yönelik şiddetin önünü açmaya devam ediyor. Nafaka hakkının tartışılması, 6284 sayılı şiddet önleme Yasası'nda "reform” tartışmaları şiddeti yeniden üretiyor. Kadına yönelik şiddete mazeret üretmeye çalışan yargı kararları da şiddeti desteklemeye devam ediyor. Hayatta kalmak için kendisine şiddet uygulayan erkeği öldüren kadına yıllarca hapis cezası verilirken, katil erkeklere cezasızlık politikaları uygulanmaya devam ediyor.
Çalışma hayatı ve işyerleri de kadınlar için güvenli değildir. İşyerlerinde kadınlar fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet ve taciz ile karşı karşıya kalıyor. Biliyoruz ki, çalışma hayatında kadına yönelik şiddet ve taciz evrensel bir sorundur. 2019 yılının haziran ayında Uluslararası Çalışma Konferansı, işyerlerinde toplumsal cinsiyet temelli şiddet başta olmak üzere her türlü şiddetin ortadan kaldırılması için ILO 190 sayılı Sözleşme'yi gündemine almıştı. Sözleşme, 25 Haziran 2021'de yürürlüğe girdi.
ILO 190 sayılı Sözleşme, şiddeti tek taraflı ısrarlı takip, tehdit, sözlü kötü muamele gibi geniş kapsamlı olarak tanımlaması ve herkesi kapsamasıyla şiddete ve tacize karşı mücadele için önemli bir yol haritasıdır.
Bu nedenle, DİSK olarak diyoruz ki; ILO 190 sayılı "İşyerinde Şiddet ve Tacizle Mücadele Sözleşmesi” hükümet tarafından hızla onaylanmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır.
ILO 190 sayılı Sözleşme'nin onaylanması ve etkin bir biçimde uygulanması için DİSK olarak işyerlerimizden, siyasi partilere kadar sürecin tüm muhataplarına ulaşmayı hedeflediğimiz bir kampanyayı başlatıyoruz. Bugünden itibaren tüm DİSK'li kadınlar olarak işyerlerimizde, fabrikalarımızda bu talebimizi anlatan kokartlarla çalışacağız. İşyerlerimizde bildirilerimizi okuyacak ve talebimizi yüksek sesle ifade edeceğiz. Birincisini 22 Kasım 2021'de İstanbul'da başlatacağımız basın açıklamalarımızı iki hafta boyunca tüm bölgelerde gerçekleştireceğiz.
ILO 190 sayılı Sözleşmesi'nin onaylanması için kampanyamızı işyeri işyeri, kent kent yürütecek ve mücadelemizi büyüteceğiz. Emeğimize, ekmeğimize ve hayatlarımıza sahip çıkacağız…
Her alanda inatla ve umutla mücadele eden kadınlar olarak taleplerimiz açıktır ve nettir:
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir biçimde uygulansın!
25 Haziran 2021'de yürürlüğe giren ILO 190 sayılı Sözleşme onaylansın!
Kadınlara özgü görülen ev içi sorumluluklar için kamusal politikaların hayata geçirilmesi şarttır. Özellikle kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalıdır.
Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmelidir.
İktidarın politikalarında kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimleri yerine kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalıdır.
Covid-19 pandemisinin yarattığı iş ve istihdam kayıplarından en çok etkilenen, iş ve gelir kaybına uğrayan kadınlar için özel önlemler alınmalıdır.
ILO 190 ONAYLANSIN, ETKİN BİÇİMDE UYGULANSIN!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve tabip odaları, “Emek bizim, söz bizim” başlıklı eylem sürecinin beşinci haftası kapsamında, altı yıl önce sağlıkta şiddet sonucu katledilen Dr. Aynur Dağdemir’i andı. Sağlıkta şiddete karşı etkin yasa ve güvenli işyerleri talep etmek amacıyla birçok ilde işyerlerinde ve tabip odalarında basın açıklamaları düzenledi.
Ortak basın açıklaması şöyle:
“Türk Tabipleri Birliği olarak başlattığımız mücadele programında her hafta ayrı bir talep ile sesimizi yükselttik, ancak bu hafta bizler için ayrı bir öneme sahip. Samsun’da görev yaptığı esnada birlikte çalıştığı sağlık çalışanının eski eşi tarafından bıçaklanarak katledilen Dr. Aynur Dağdemir’in bugün aramızdan ayrılışının yıldönümü. Dağdemir, çalışma arkadaşını şiddetten korumak isterken öldürüldü. Bu olay, sağlıkta şiddetin ve kadına yönelik şiddetin en can yıkıcı noktasında duruyor sevgili Aynur.
Doktor Aynur Dağdemir, çalıştığı özel hastaneye elinde ekmek bıçağı ile giren erkek tarafından altı yıl önce bugün öldürüldü. Dr. Edip Kürklü’yü, Dr. Göksel Kalaycıoğlu’nu, Dr. Ersin Arslan’ı, Dr. Kamil Furtun’u, Dr. Hüseyin Ağır’ı, Dr. Fikret Hacıosman’ı da işyerlerinde uğradıkları şiddet sonrası kaybettik. Kayıplarımızın yanı sıra meslektaşlarımız işyerlerinde bıçaklı, silahlı, sopalı, oraklı, taşlı fiziksel saldırılara uğruyor, klinikler ateşe veriliyor, her birimiz her gün sözel şiddete maruz kalıyoruz. Yalnızca 2020 yılında, 12 bine yakın beyaz kod verilen sağlıkta şiddet olayı yaşanmıştır. Yaptığımız ankette hekimlerin %84’ü daha önce hasta veya yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını belirtmiştir. Tüm bunlara rağmen hâlâ işyerlerimizde şiddetten koruyacak önlemler alınmazken, çıkarılan sağlıkta şiddet yasası algıyı yönetmeye çalışmak dışında bir işe yaramamıştır.
Hiçbir kamu kurumuna hatta alışveriş merkezlerine kontrolsüz girilemezken hastanelere akla gelebilecek her türlü zarar verici alet ile girilebilmesini kabul etmiyoruz. Klinikler, yoğun bakımlar, acil servisler, ambulanslar, polikliniklerdeki fiziksel şartlar şiddetin önünü açmaktadır. Bu nedenle güvenli çalışma alanları oluşturulmasının ivedi gereklilik olduğunu ve bütün yöneticilere sağlık çalışanları için güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması konusunda sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz.
Şiddete, yalnızca hastaneye başvuranlar tarafından değil ekranlardaki dizilerde, gazetelerdeki köşe yazılarında, politikacıların sözlerinde, idarecilerin baskılarında da tanıklık ediyoruz. Çıkarılan SABİM hattı ile de tüm hekimler Sağlık Bakanlığı tarafından psikolojik şiddete, ağır duygusal yüke maruz bırakılıyor. Acil asistanı olarak görev yaptığı sırada SABİM’e yapılan haksız başvurular gerekçe gösterilerek işyerinde sürekli mobbinge maruz kaldığı için canına kıyan Dr. Melike Erdem, ne yazık ki bu şiddetin en ağır göstergesi olmuştur. Görevini yaptığı sırada şiddete uğrayan hekimlerin şikâyetlerine yönelik hiçbir adım atmayan yönetenler, gereksiz başvurular ile hekimler üzerinde baskı yaratmakta, hekimlerin saatlerini en basit şikâyetlere cevap yazmakla harcatmaktadır. Üstelik şikâyetlere konu olan sorunların tamamına iflas etmiş sağlık sistemi neden olmaktadır. Randevu alamayan, 5 dakikada bir muayene olmaya zorlanan, özel hastaneye başvurmak zorunda bırakılan, her sağlık başvurusunda cebinden parası alınan yurttaşlar sistemin tüm sorunlarını karşılaştığı sağlık personeline yansıtmaktadır. Hâlbuki sistemden ne hekim ne hemşire ne de sağlık personeli sorumludur. SABİM hatları ile sorumluluğu üzerinden alıp hekimlere atmak isteyenlere karşı hastalarımız da artık gerçekleri görmelidir.
Sağlıkta şiddet, genel şiddet ikliminden, siyasetçilerin şiddet üreten politikalarından da ayrı düşünülemez. Özellikle son yaşanan olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz, elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Bir yandan kadına yönelik şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken; diğer yandan hekime, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin sonlanması için etkili ve caydırıcı yasaların çıkması için mücadele veriyoruz.
Birlikte çalıştığı sağlık personelinin eski eşi tarafından öldürülmesine engel olan, sevgili Aynur Dağdemir’in cesaretli dayanışmasını büyütmek ve şiddeti bitirmek için birlikte mücadele ediyoruz. Hekimlerin gördüğü her şiddette, yaşamdan hoyratça koparılan her kadında yüreğimiz ve aklımızla söz veriyoruz sana Aynur! Söz veriyoruz Melike’ye, Ersin’e, Kamil’e, Gülnur’a… Artık şiddet doğuran sağlık sisteminde, güvensiz işyerlerinde çalışmak istemiyoruz. Birimizin daha aramızdan alınmasına tahammülümüz yok!
• Sağlıkta şiddetin ana kaynağı olan neoliberal sağlık politikalarından derhal vazgeçilmesini,
• Sağlıkta şiddet için Türk Tabipleri Birliğinin önerileri çerçevesinde etkili yasa çıkarılmasını,
• Sağlık kurumlarında şiddeti önleyen fiziksel değişiklikler yapılmasını, güvenli işyerleri oluşturulmasını,
• Tüm işyerlerinde kadına karşı şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulanmasını,
• İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konup etkili bir şekilde uygulanmasını,
• İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesinin imzalanmasını talep ediyoruz.
Dr. Aynur Dağdemir Samsun’da anıldı
Sağlıkta şiddet sonucu altı yıl önce öldürülen Dr. Aynur Dağdemir Samsun’da mezarı başında anıldı. Daha sonra TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Meltem Günbeği’nin, Samsun Tabip Odası yöneticilerinin, sağlık çalışanlarının ve Dr. Aynur Dağdemir’in ailesinin katılımıyla Dr. Kamil Furtun Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Hastanesi önünde basın açıklaması düzenlendi.
DİSK Ege Bölge Temsilciliği ve İzmir Şubeleri, ekonomik kriz ve yapılan zamlarla birlikte işçi emekçilerin geçim sorunu yaşadığını ifade ederek, gelir ve vergide adalet talebiyle “Geçinemiyoruz” diyerek kitlesel basın açıklaması yaptı. Eyleme binlerce işçi katılırken, asgari ücret için bir günlük genel grev çağrısı yapıldı.
İşçiler, Konak Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüyüş gerçekleştirerek, vergide ve gelirde adalet talep etti.
Eylemde "Ücrette adalet, emekçiden yüzde 50 vergi kesintisi patronlara vergi affı, vergide adalet istiyoruz”, "Herkese iş ekmek güvenli bir gelecek", "696 sayılı KHK'nın yasalaşan hükümleri kaldırılsın, herkese kadro verilsin, emeklilik zorunlu olmasın", "Fay kadar gergin volkan kadar öfkeliyiz", "Metal işçileri isyanda bıçak kemikte dayanamıyoruz" pankartları açıldı.
Basın açıklamasını DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı okudu. "Ülkeyi yönetenler ısrarla yükseliş, şahlanış masalları anlatırken bizler gerçekleri anlatıyoruz, taleplerimizi haykırıyoruz" diyen DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, “Yarın nelere zam gelecek, eriyen ücretlerimizle nasıl geçineceğiz, kapıya dayanan kara kışı nasıl atlatacağız bilmiyoruz. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Her gün paramızın pula dönmesiyle emeğimiz pula dönüyor” dedi.
Mersin ve Dikili'de eylemler
Mersin’de Emek ve Demokrasi Platformunun çağrısıyla bir araya gelen emekçiler "geçinemiyoruz" dedi. Açıklamada halktan yana bütçe için birlikte mücadele çağrısı yapıldı.
“Geçinemiyoruz, halktan ve Emekten Yana Bütçe İçin Omuz Omuza” başlıklı açıklamayı Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına Disk Genel-İş Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy okudu.
İktidarın ekonominin iyi gittiğine dair söylemlerini hatırlatan Göksoy, “Ülkeyi yönetenlerin büyüme rekorlarından, şahlanan Türkiye’den bahsediyor. Bir avuç sermayedar için, yandaş şirketler için dedikleri doğru olabilir. Ama emekçiler için halk için işsizlik büyüyor, pahalılık artıyor, borçlar kabarıyor, faturalar şahlanıyor…” dedi.
Kaynakların, bir avuç yandaşın aldığı beş rakamlı üçer beşer maaşa, itibar adı altındaki şatafata, yandaş vakıflara-cemaatlere değil halka ayrılması gerektiğini belirten Göksoy, “Bütçe, işçiler, emekçiler, işsizler, emekliler, küçük esnaf, çiftçiler, dar gelirliler, yani bu halkın “geçinemiyoruz” diyen büyük çoğunluğunun nefes alması için kullanılmalıdır” dedi.
Açıklamada emekçilerin talepleri şu şekilde sıralandı:
• Ücretli kesimlerin omzuna yıkılan vergi yükün hafifletilsin, bütçe gelirleri büyük oranda kar, faiz ve servetin vergilendirilmesine dayansın.
• Asgari ücret ve bütün ücretlerin asgari ücret kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın ve net ödensin. Böylece tüm ücretler yaklaşık 750 lira artırılsın.
• Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun.
• Dolaylı vergiler düşürülsün, tüm gıda ürünlerinde KDV sıfırlansın.
• Eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına son verilsin, kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılsın.
• En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine yükseltilsin.
• Gelirde adalet vergide adalet istiyoruz.
• Herkese temel gelir güvencesi sağlansın.
• Toplumsal Cinsiyete Duyarlı bir bütçe hayata geçirilsin
İnşaat işçisi Menderes Kış Sosyal Güvenlik Kurumundan 11 aydır cevap alamadı. İş kazası geçirdikten sonra Kazakistan’dan Türkiye’ye getirilen, ama tedavisi yaptırılmayan işçinin kaçak çalıştırıldığı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine SGK’ya başvuran Menderes Kış, kaza nedeniyle yüzde 20 engelli.
Ne olmuştu
Kazakistan’da Sembol İnşaat’ın yükleniciliğini yaptığı Kervansaray şantiyesinde çalışan Menderes Kış 25 Aralık 2020’de iskeleden düşerek yaralandı.
Menderes Kış, kazanın ardından Sembol İnşaat’ın taşeron firması olan Seyhan İnşaatın patronu ve Teka İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı ile İstanbul’a getirildi, ameliyat olması gerekiyordu, fakat patronlar tarafından evine gönderilerek bir daha aranmadı.
Yaralanan işçi Menderes Kış; işçilerin Seyhan İnşaat tarafından sigortasız çalıştırıldığını, bu ortaya çıkmasın diye iş kazasının üzerinin örtüldüğünü, patronlar tarafından tehdit edildiğini ve susturulmak istendiğini anlattı.
İnşaat Emekçileri Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Sendikamız Menderes Kış’ın her hakkını alabilmesi için yanındadır” denildi. Açıklamanın öne çıkan kısımları şöyle:
İşçinin hakkını verin
“İşçileri Kazakistan’da sigortasız, pasaportuna el koyarak, en kötü koşullarda zorla çalıştırmışlar. Bir işçi iskeleden düşmüş, üstünü örtme peşindeler. Pasaportuna el koydukları işçiyi İstanbul’a getirip ameliyat ettireceğiz diyerek oyalamışlar. Menderes Kış hakkını aramak için hukuk yoluna başvurunca da patronlar tarafından tehdit edilmiş. Diğer yandan taşeron firma, işçinin içeride kalan ücretlerini de ödememe keyfiyetini hala sürdürüyor.
Burada 3 firmanın adı geçiyor: Başta Sembol İnşaat, Seyhan İnşaat ve Teka İnşaat. Üç firma da Menderes Kış’ın her hakkının teslim edilmesi, sağlığına hızla kavuşabilmesi için üzerine düşeni derhal yapmalıdır. Sendikamız Menderes Kış’ın her hakkını alabilmesi için yanında olacak.”