Sene başında Türkiye'de 392 Euro olan brüt asgari ücret (3577 TL), son kur artışlarıyla 329 Euro'ya kadar geriledi. AB'de en az asgari ücretin verildiği Bulgaristan'da bu miktar 332 Euro.
TL'deki değer kaybı ve yüksek enflasyon halkın çoğunluğunu yoksullaştırırken, asgari ücrette Türkiye Avrupa Birliği ülkeleri arasında son sıradaki Bulgaristan'ı da geride bıraktı.
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, 1 Ocak 2021 itibariyle en yüksek brüt asgari ücret 2202 euro ile Lüksemburg’da olurken son sırayı 332 euroyla Bulgaristan aldı.
Avrupa’da ortalama asgari ücret brüt 1600 Euro, pek çok ülkede asgari ücretten vergi kesilmiyor, brüt ücretin yüzde 95’i net olarak ödeniyor.
Asgari ücret Euro karşısında eridi
1 Ocak 2021 tarihli kura göre de Türkiye’de 3 bin 577 liralık brüt asgari ücret 392 Euro'ya denk geliyordu ve Türkiye'de asgari ücret Bulgaristan'ın önündeydi.
10,85'lik Euro/TL kuruna göre Türkiye'de brüt asgari ücret 329 Euro seviyesinde ve Bulgaristan'ın gerisinde. Türkiye’de brüt asgari ücret yaklaşık 9 ayda Euro cinsi olarak yüzde 16 oranında eridi.
Türkiye'de net asgari ücret Ağustos ayına kadar net 2825 TL idi, bu aydan itibaren artan vergi dilimi nedeniyle 2725 liraya indi, bugün itibarı ile asgari ücretin döviz karşılığı 260 Euro. Brüt asgari ücretin yüzde 24’ü vergi ve sigorta kesintilerine gidiyor.
AB içinde asgari ücretin en yüksek olduğu ülke, 2202 Euro ile Lüksemburg. Onu 1724 Euro ile İrlanda, 1701 Euro ile Hollanda, 1626 Euro ile Belçika takip ediyor.
AB'nin bir numaralı ekonomisi Almanya'da brüt asgari ücret 1585 Euro, iki numaralı ekonomisi Fransa'da ise 1555 Euro seviyesinde bulunuyor.
Komşumuz Yunanistan'da ise bu rakam 758 Euro.
AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri içinde ise Arnavutluk, 245 Euro ile en düşük asgari ücrete sahip ülke konumunda. Bu rakam Kuzey Makedonya'da 359 Euro, Karadağ'da 331 Euro seviyesinde ve Türkiye'nin üzerinde yer alıyor.
Bursa’da faaliyet gösteren Cargill fabrikasında sendikaya üye olduktan sonra işten atılan işçilerin başlattığı ve 1280 gündür sürmekte olan eylemler sonrası Tek Gıda-İş Sendikası fabrikada yetkiyi aldı.
1280 gün sonra fabrikada yetki aldıklarını duyuran Tek Gıda-İş Sendikası, Cargill fabrikası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Fabrika önünde yapılan açıklamada konuşan Tek Gıda-İş Sendikası Genel Teşkilatlanma Sekreteri İbrahim Ören, Cargill yönetiminin daha önce sendikal çalışma yapılmasını engellemeye çalıştığını ve çalışma yapan 14 işçinin de işten çıkarıldığını söyledi.
Tüm hukuksuzluklara ve baskıya rağmen 1280 gündür direnişlerini devam ettirdiklerini söyleyen Ören, “Bugün sendikalı olmak için yıllardır mücadele veren Cargill emekçisi ve teşkilatımız adına önemli bir gün. 1280 günlük mücadelenin sonunda bugün ilgili bakanlıktan çoğunluk tespit belgemizi aldık. 1280 gündür tüm hukuksuzluklara ve baskılara boyun eğmeyen Cargill emekçisi, Tek Gıda-İş Sendikası çatısı altında yine güçlü bir şekilde birleşerek mücadelesinden asla vazgeçmediğini tüm dünyaya gösterdi.” dedi.
İnatlarından vazgeçmeleri ve bahanelerini çöpe atmaları için Cargill işverenine seslenen Ören, işten çıkarılanların da işlerine geri başlatılmaları çağrısında bulundu.
İşçiler fabrika önünde bulunan direniş çadırını iyi niyet göstergesi olarak kaldırırken, mücadelenin toplu iş sözleşmesi imzalanana kadar sürdürüleceği açıklandı.
Ne olmuştu?
Bursa Orhangazi’de 1999 yılında nişasta bazlı şeker ve hayvan yemi üretmeye başlayan ABD gıda şirketi Cargill’de Tek Gıda-İş sendikası 2018 yılında örgütlenme çalışmalarına başlamıştı.
Sendikaya üye olan 14 işçi, 17 Nisan 2018’de işten atıldı. İşçiler Bursa Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Mahkeme, dava açan 12 işçiyi haklı bularak işe iade kararı verdi. Ancak Cargill mahkemenin verdiği işe iade kararını uygulamadı, bunun üzerine işçiler direnişe başladı.
Cargill’de işçiler direnişlerini 846. günde şirketin İstanbul, Ataşehir’deki Palladium Tower’da bulunan genel merkezi önüne taşıdı.
Cargill işçileri, direnişlerinin 1000’inci gününde Ankara'da Tarım Bakanlığı'na kadar yürümek istedi. Polis, işçileri gözaltına aldı.
İstanbul'daki Koç Üniversitesi kampüsünde yapılan eylem Koç Üniversiteliler Dayanışması hesabından şöyle duyuruldu:
"Koç Üniversitesi taşeron temizlik işçileri mobbinge, baskıya uğruyor; mücadele eden işçiler rotasyonla yıldırılmaya çalışılıyor. Bu mobbing sonucu işten ayrılan Taşeron İzleme Kurulu işçi temsilcisi için bir araya geldik.
İşçi-öğrenci-akademisyen birlikte mücadeleyi büyütüyoruz!
Mobbinge, baskıya, rotasyona son verilsin. Yaşasın dayanışma!"
Hekimlerin acil sorun ve taleplerini konuşmak için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan randevu talep eden Türk Tabipleri Birliği (TTB), yanıt alamaması üzerine "Bu Sağlık Sistemi İflas Etmiştir, Artık Söz Bizdedir!" başlıklı bir eylem takvimi başlattı.
TTB'nin duyurusunda şu tespitler yer alıyor:
"Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, özel sağlık işletmeleri ve sermaye sahiplerini korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımıyor."
"AKP’nin savunuculuğunu yaptığı ve uyguladığı sağlık sistemi toplum sağlığı için önemli bir risk halini almıştır. Artık bu sistemin yürütülmesi olanaksızdır...
En kısa sürede toplumcu bir sağlık sistemine geçme zorunluluğumuz bulunmaktadır."
Covid-19'un öldürücü tehditi altında hayatları kurtarmaya çalışan hekimlerin, özelleştirilmiş sağlık sistemi tarafından dayatılan çalışma koşullarında durumu anlatılıyor: Kamuda ve özelde işten atmalar, düşük ücretler ve özelde ücret alamamalar, uzun çalışma saatlerinde yoğun emek sömürüsü. TTB, AKP iktidarının özelleştirdiği sağlık sisteminin hizmet alanlar için kalitesizliğini de ortaya koyuyor. Doktorlara 10 dakikada iki hastaya bakmaları söyleniyor!
Salgın süresince bu koşullarda çalışmak istemeyen çok sayıda doktor istifa etti. Bir bölümü yurtdışına daha iyi koşullar ve ücretler de çalışmaya gitti.
Bu durum karşısında TTB yani tüm hekimlerin meslek örgütü Sağlık Bakanı Koca'dan randevu talep etti. Bakan doktorlarla görüşmek istemedi. Bunun üzerine TTB acil yerine getirilmesi gereken hekimlerin talepleri ve eylem takvimini duyurdu.
Hekimlerin talepleri
1. Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikalar durdurulmalı, sağlık hizmetleri toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmelidir. Sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılmalıdır.
2. Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmeli, güvenceli çalışma esas olmalıdır.
3. İşyerlerimiz alanın uzmanları ile görüşülerek güvenli, sağlıklı çalışma ortamları haline getirilmelidir.
4. Haftalık çalışma sürelerimiz yeniden düzenlenmelidir.
5. Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ödeme sağlanmalıdır. Hekimlere 7200 ek gösterge verilmelidir.
6. COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılmalıdır! Pandemi süresince çalıştığımız her yıl için derhal 120 gün fiili hizmet süresi zammı tüm sağlık çalışanlarına verilmelidir.
Bu taleplerimiz için adım adım ilerleteceğimiz, her aşamasını üyelerimiz ile tartışacağımız, kabul edilene kadar devam ettireceğimiz mücadele programımızı sizler aracığı ile tüm kamuoyuna sunmak istiyoruz.
Eylem takvimi
Türkiye’de işsiz sayısı 10 milyonu buldu. Ancak Amasya Valisi Mustafa Masatlı’ya göre sorun işsizlik değil, iş beğenmemek. Kentteki organize sanayi bölgelerinde başta mermer olmak üzere çeşitli sektörlerde çalıştırılmak üzere eleman ihtiyacı bulunduğunu belirten Masatlı, “Mermerde çalışacak eleman bulunmuyor. Yaklaşık 4 bin TL de maaş veriyorlar” dedi.
İki ay önce de Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran da, “İşsizlik var ama işsiz yok!” diyerek benzer bir söylemde bulunmuştu. Özellikle; inşaat, sağlık, tekstil, mobilya gibi sektörlerde eleman bulmakta güçlük yaşandığını kaydeden Baran, “Türkiye’de işsizlik var ancak eleman aradığınızda kimse başvurmuyor, başvursa da işi beğenmiyor” demişti.
Asgari ücret açlık sınırının altında, ama patronlar bunu umursamıyor
Bütün bu söylemlerin ardında yatan gerçek şu: Patronlar insanları köle gibi çalıştırmak, açlık sınırının altında ücret vermek istiyorlar, ama insanlar yoksulluk sınırının 10 bin lira, açlık sınırının 3 bin lira olduğu bir zamanda, 2825 liralık asgari ücreti kabul etmek istemiyor. Çünkü çalışmak için gereken ek masraflar; yol, yemek, kıyafet vb. asgari ücretle çalışmayı çoğu zaman anlamsız kılıyor.
Eğitimdeki plansızlık, gençlerin iş bulmasını zorlaştırıyor
Türkiye’de her yıl yüksek okullardan, üniversitelerden 1 milyon öğrenci mezun oluyor, bunların en az 600 bini çalışmaya başlıyor. Ama eğitim konusunda hükümetin plansızlığı, pek çok gencin kendi mesleği ile ilgisi olmayan işlerde çalışmasına yol açıyor. Yüksek okul mezunu gençler, haklı olarak, kendi meslek alanları ile uzaktan yakından ilgili olmayan işlerde çalışmak istemiyorlar.
Mermercilik, meslek hastalıklarının yaygın olduğu bir iş koluy
Ayrıca Amasya Valisinin bahsettiği mermer işi, dünyanın en zor ve sağlık açısından kötü işlerinden biri. İşçiler günde 10-11 saat çalıştırılırlar, ağı mermer bloklarını taşımak zorunda kalırlar, mermer kesme işlemi yüksek gürültüde çalışan ve toz çıkaran makinalar tarafından yapılır, işçiler sürekli mermer tozu yutmak zorunda kalırlar. Mermer işçilerinde silikozis, işitme kaybı, bilişsel bozukluklar gibi meslek hastalıkları yaygındır. Benzer bir durum kot taşlama işçilerinde de vardı, bu işçiler silikozis hastalığına yakalanmaktaydılar, bu iş yasaklandı. Ama mermer işçiliği, taşlama işçiliği gibi insanları öldüren işler devam ediyor.
Bu nedenle Valinin dediği tür işlerde çalışmak isteyen insan sayısının az olması olağan.
Türkiye’de asgari ücret aylık 2 bin 825 lira, ortalama hane başı geliri aylık 4 bin lira. Ama patronların, yöneticilerin elde ettiği gelir yüzbinlerce lira. Siyasi iktidarın görevi, patronlarla işçiler arasındaki bu gelir uçurumunun azaltılmasını sağlamak. Ama son yıllarda Türkiye’de gelir eşitsizliği azalmak yerine giderek daha da artıyor. Ücretli çalışanların milli gelirdeki payı son bir yılda yüzde 39’dan yüzde 35’e indi.
Vali, patronlar için ucuz işçi bulmaya çalışacağına, işçilerin sağlıklı koşullarda, eğitimine uygun, daha yüksek ücretler alabileceği işler bulması için çaba sarf etmelidir.
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Mitsuba fabrikasında önceki gün başlayan ve iki ayrı vardiyada 100’ü aşkın işçinin katıldığı fabrikayı terk etmeme eylemi kazanımla sonuçlandı.
Fabrikada 1'i dün eylem başladıktan sonra olmak üzere toplamda 10 işçi tazminatsız şekilde işten atılmıştı.
Birleşik Metal-İş Gebze 2 Nolu Şube ile işveren tarafı arasında bugün gerçekleşen görüşmede patron, işçilerin tazminatlarını ödeyeceği sözünü verdi. Öte yandan işçilerin işe iade talebine dair dava süreci de devam ettirilecek.
Patron işçilerin sendika hakkını da tanıdı. Sendikanın hazırlayacağı taslak sonrası toplu iş sözleşmesi görüşmeleri için masaya oturulacak.
Ne olmuştu?
Gebze'de kurulu Mitsuba Otomotiv'de işten atmalara karşı ve sendikal haklarının tanınması için mücadele eden işçiler 30 Eylül’den beri direniyorlar. Önce fabrika içinde mola saatlerinde yürüyüşler şeklinde başlayan direniş, son olarak fabrikayı terk etmeme şekline dönüşmüştü.
Fabrikada Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 2 No’lu Şube örgütlenmiş, çoğunluğu sağlayarak mart ayında yetki belgesini almıştı. Ancak patron sendikayı tanımayıp sendikalaşan işçileri işten atmaya başlamıştı. İşçilerin kararlı direnişi, 24 saat dolmadan sonuç vermiş oldu.
Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin her ay yayınladığı açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre açlık sınırı son bir yılda 800 lira artarak 3 bin liraya yükseldi. 2825 liralık net asgari ücret açlık sınırının altında kaldı. Asgari ücret zorunlu gıda harcamalarını bile karşılayamıyor.
Asgari ücret vergi nedeniyle Ağustos ayında 100 lira daha azaldı
2021 yılı asgari ücreti Ocak ayında, brüt 3677 lira olarak belirlenmişti. Bu ücretten Ocak – Temmuz döneminde 501 lira Sigorta, 36 lira işsizlik sigortası, 188 lira vergi, 28 lira da damga vergisi kesiliyordu. Net asgari ücret 2825 liraydı. Ancak Ağustos ayından itibaren vergi kesintisi 100 lira daha arttı, net asgari ücret 2725 liraya indi.
Asgari ücret düzeyi son on yılda geriledi
Avrupa İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, Türkiye’de asgari ücret Avrupa ülkelerinden düşük. Türkiye’nin asgari ücreti 2021 Ekim’inde 260 Euro’ya tekabül ediyor. Türkiye’de bir asgari ücretlinin maaşı 2016 yılı başında 400 Euro idi.
Asgari ücretin alım gücü dünyadaki pek çok ülkeden daha az
Asgari ücret ABD’de bin 800 dolar, Avrupa’da ortalama bin 600 Euro. Satın alma gücü açısından karşılaştırıldığında, Türkiye’deki asgari ücretin satın alma gücü ABD ve Avrupa’daki asgari ücretin dörtte biri kadar.
Türkiye’de asgari ücretle 55 kilo et alınabilirken, ABD’de ve Avrupa’da 250-300 kilo et alınabiliyor. Türkiye’de 340 litre benzin alınabilirken, Avrupa’da bin 100 litre, ABD’de 2 bin 250 litre benzin alınabiliyor. Türkiye’de ortalama 340 kilo sebze meyve alınabilirken, ABD ve Avrupa’da 600-650 kilo sebze meyve alınabiliyor. Türkiye’de 68 kilo peynir alınabilirken, ABD ve Avrupa’da 300-350 kilo peynir alınabiliyor.
Gıda harcamaları için Almanya’da asgari ücretin yüzde 16’sı, ABD’de yüzde 14’ü ayrılıyor. Türkiye’de ise zorunlu gıda harcamaları için asgari ücretin yüzde 110’unun yani asgari ücretten daha fazlasının ayrılması gerekiyor. Tabi bu mümkün olmadığından milyonlarca insan yetersiz besleniyor, açlık çekiyor.
10 milyon kişi asgari ücretle ve civarında çalışıyor
Türkiye, Avrupa içinde en düşük asgari ücrete sahip ülkelerden biri olmanın yanında, asgari ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke konumunda. Türkiye’deki asgari ücretlilerin oranı Avrupa ortalamasının 6 katından fazla. Asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısı 10 milyon. İşçilerin yüzde 17’si -yaklaşık 3,3 milyon işçi- asgari ücretin altında bir ücretle çalışıyor. Asgari ücretin yarısından daha azına çalışanların sayısı ise 1 milyona yakın.
Asgari ücretten vergi kesilmesi büyük bir haksızlık
Asgari ücretten alınan vergiler çalışanın omuzlarında yük olmaya devam ediyor. 2725 liralık asgari ücreti almak için 852 lira vergi ve diğer kesintileri ödüyoruz. Halbuki dünyada pek çok ülkede asgari ücretten herhangi bir kesinti yapılmıyor. Hatta bazı ülkelerde asgari ücret alanlara ek ödemeler yapılıyor.
Sonuç olarak;
Asgari ücret, milyonlarca işçinin toplu sözleşmesidir. Zam oranını asgari ücret tespit komisyonundaki 15 kişi mi, yoksa milyonlarca işçi mi belirleyecek? Önemli olan budur.
Asgari ücretin insanca bir düzeye yükseltilmesi için sendikalar, işçi örgütleri hemen çalışmaya başlamalı, hükümet üzerinde basınç oluşturmalıdır. İşçiler, emekçiler, işçi sendikaları; fabrikalarda, atölyelerde, hastanelerde, işyerlerinde birlik olmalıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonunda yer alan işçi sendikası (Türk-iş), patronlar ve hükümet insanca yaşanacak bir ücretin belirlenmesi için zorlanmalıdır.
Asgari ücret en az 5 bin lira olmalıdır.
Metal iş kolundaki 150 bin işçiyi ilgilendiren Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Grup Toplu İş Sözleşmesinde pazarlık süreci başladı.
Metal iş kolunda patronların örgütü Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile işçi sendikaları arasındaki Toplu İş Sözleşmesi (TİS) pazarlık süreci yarın başlıyor. Sözleşme ile metal işçisinin Eylül 2021 - Eylül 2023 tarihleri arasındaki parasal ve sosyal hakları belirlenecek.
Metal işçilerinin gücü
2015 yılında Bursa’da başlayan otomotiv işçilerinin eylemleri dalga dalga yayılmıştı. Eylemler otomotiv tekellerini felç etti. Renault ve Tofaş gibi fabrikalarda üretim durmuştu. Renault‘da başlayan direniş Tofaş’a ve Coşkunöz’e sıçradı. Renault, Tofaş, Mako, Coşkunöz, Delphi, Valeo, SKT, Nobel Automotive, Arçelik Beylikdüzü, Ototrim, Arçelik Tuzla, Otosan, Borusan, Borçelik, Farba, Ford Otosan, Çimtaş, Ficaso, K motor işçileri Türk Metal’e tepki göstererek sendikadan istifa ettiler.
Direniş o kadar etkin oldu ve patronlar ve iktidarın gözünü öylesine korkuttu ki 2017’deki toplu sözleşme döneminde işçiler greve çıkmadan taleplerini kazanabildiler. Çünkü 2017 yılı başında Birleşik Metal-İş’in imzaladığı, 2 yıllık ve yüzde 19’luk toplu sözleşme önemli bir kazanım oldu.
Metal işçilerinin 2015 direniş dalgasını, metalde direniş baharı deneylerini yeniden hatırlama zamanı. İki yıl önce sendikalar yüzde 34 zam isteyip, yüzde 17 zamma imza atmışlardı. Sendika liderlikleri greve çıkmak yerine son anda sözleşmeye imza atmışlardı.
Şimdi yine “Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” demenin zamanı.
Metal işçileri sadece enflasyonun altında ezilmemekle kalmayıp, tüm işçi sınıfına ilham veren bir direnişe ve hak kazanımına imza atabilir.
Metal iş kolundaki 150 bin işçiyi ilgilendiren Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) Grup Toplu İş Sözleşmesinde pazarlık süreci yarın başlayacak.
Metal iş kolunda patronların örgütü Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile işçi sendikaları arasındaki Toplu İş Sözleşmesi (TİS) pazarlık süreci yarın başlıyor. Sözleşme ile metal işçisinin Eylül 2021 - Eylül 2023 tarihleri arasındaki parasal ve sosyal hakları belirlenecek.
Arçelik, Bosch, Ford Otosan, Mercedes, Renault, Siemens, Tofaş ve TürkTraktör'ün de araların yer aldığı metal sektöründe yaklaşık 150 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde patron tarafını MESS, işçi tarafını ise Türk Metal, Özçelik-İş ve Birleşik Metal-İş sendikaları ayrı ayrı temsil edecek.
MESS ile Türk Metal Sendikası arasındaki ilk oturum yarın saat 10.30'da MESS Genel Merkezi'nde yapılacak.
Türk Metal Sendikası, Toplu İş Sözleşmesi'nde, ilk yılın ilk altı ayı için yüzde 30, ikinci altı ayı için enflasyon oranı, ikinci yılın ilk altı ayı için enflasyon oranı artı saatlik 1 lira, ikinci altı ayı için enflasyon oranında zam istiyor.
Türk Metal Sendikası sosyal yardımlara ise ilk yıl yüzde 35, ikinci yıl enflasyon artı yüzde 4 zam talep ediyor.
Metal işçisini ilgilendiren ve yarın başlayacak toplu sözleşme görüşmeleri, 60 gün boyunca taraflar arasında devam edecek.
İki yıl önce sendikalar yüzde 34 zam isteyip, yüzde 17 zamma imza atmışlardı
Bir önceki toplu sözleşme Ocak 2020’de imzalanmıştı. O dönem yüzde 34 zam isteyen Türk-Metal ve Özçelik-İş sendikaları, işçilerin kabul etmemesine rağmen yüzde 17’lik zamma imza attılar.
Birleşik Metal-iş ise Ocak 2020’de greve çıkacağını ilan etti, ancak Şubat ayında yüzde 17’lik zamma imza attı.