Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

Sermayeye değil emekçiye bütçe

Yeni yılın bütçesi TBMM’ye sunuldu. Bütçe giderleri 1 trilyon 751 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 473 milyar lira, bütçe açığı ise 278 milyar lira olacak. Bütçeye yol göstermek amacıyla, bütçeden iki ay önce hükümet tarafından açıklanan Orta Vadeli Program’da (OVP) dolar kuru hedefi 2022 yıl sonu itibariyle 9,27 TL olarak belirlenmişti, bu rakam şimdiden aşıldı. Yıl sonuna kadar 2023 hedefinin de (9,77 TL) aşılması bekleniyor. Dolar kurunun yanlış belirlenmesi, bütçe hedeflerinin tutturulamayacağı, bütçe açığının çok daha fazla olacağı anlamına geliyor. Pahalılık artıyor TÜİK verilerine göre bile gıda enflasyonu yıllık yüzde 29’a, konut enflasyonu yüzde 21’e ulaştı. Benzine, mazota, otogaza, elektriğe her gün yeni zamlar geliyor. Açlık sınırı yılın başından Ekim ayına kadar 2 bin 590 TL’den 3 bin 100 TL’ye çıktı. Yoksulluk sınırı ise yine aynı dönemde 8 bin 436 TL’den  10 bin 100 TL’ye çıktı. TL’nin döviz karşısında değeri son bir yılda yüzde 30 düştü. Sadece akaryakıtta, doğalgazda, elektrikte değil, sanayi mallarından ara ürün ve ham maddeye, gıdaya kadar hemen her alanda ithalata bağımlı bir ekonomi var. Bu nedenle dövizdeki her artış, emekçilerin sofrasına pahalılık olarak yansıyor.  Bütçe sermayeye aktarılıyor Eğitime, sağlığa, yatırıma, istihdama yeterli pay ayrılmayan 2022 bütçesinde en büyük pay yine sermayeye, patronlara aktarılıyor. 2022 bütçesinden patronlara destek için 68,9 milyar lira kaynak (2021 bütçesinde 50,6 milyardı) ayrıldı. Bu rakama İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan ve yıllardır sürdürülen prim destekleri dahil değil. Hükümet, 2022 bütçesinde vergi harcaması adı altında tam 336 Milyar TL’den vaz geçiyor. Söz konusu muafiyet, istisna, indirim ve teşvikler ağırlıklı olarak sermayeye ve patronlara aktarılıyor, sadece 50 milyarlık bir bölümü Asgari Geçim İndirimi (AGİ) adı altında emekçilere veriliyor. Kaynaklar savaşa aktarılıyor Bütçede bir diğer kalem savunma ve güvenlik harcamaları adı altında silaha, çatışmaya, savaşa ayrılan para. Savunma ve güvenlik harcamaları; ekonomik ve siyasi krizin derinleşmesine, iç ve dış politikada izlenen gerginlik stratejisine, Suriye’den, Libya’ya, Afrika’ya uzanan emperyal arayışlara paralel olarak artıyor.  Savunma ve güvenlik harcamaları son dört yılda iki kattan fazla arttı. 2021’de 140 milyar liraya ulaştı.  2022 bütçesinde Savunma ve Güvenliğe ayrılan pay yüzde 30 artarak, 181 Milyar lira oldu.  Ayrıca Savunma Sanayii Destekleme Fonuna 2022 bütçesinden 31,3 milyar lira aktarılacak. Bu durumda savunma ve güvenliğe ayrılan bütçe Cumhurbaşkanlığı’na bağlı tüm örtülü ve yedek ödenekler,  iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen ‘gizli harcamalar’ hariç, 212 milyar lirayı buluyor. Gelir dağılımı adaletsizliği derinleşiyor Bu bütçe mevcut gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştiriyor, yıllardır emekçilerin omuzlarına yıkılan vergi yükünü daha fazla artırıyor. Pandemiden etkilenen milyonlarca insanın temel gelir güvencesi talebine yer verilmiyor. Bunun yerine emekçilerin cebinden alıp işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği, ‘hazine garantisi’, faiz olarak aktarıyor. Savunma ve güvenlik adı altında savaş harcamalarını artırmayı temel alıyor. Savaşa değil barışa bütçe istiyoruz İçinde bulunduğumuz kriz koşullarında dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin salgından korunarak nefes almasını ve insanca bir yaşam sürmesini sağlayacak; emekten, halktan, barıştan ve çevreden yana bir bütçe istiyoruz.

İki araştırmada sosyal adaletsizlik

Türkiye’yi yönetenlerin söylediklerine bakılırsa Almanya ve İngiltere gibi Avrupa devletleri kıtlıkla imtihan olurken, burada bolluk var ve Türkiye ekonomisi “uçuyor.” Sosyal medyada ya da TV’lerde boy gösteren iktidar savunucuları Türkiye’de açlık ve yoksulluk sorunu olmadığını iddia edebiliyor. Sokak röportajlarında beliren AKP’liler, Avrupa’da asgari ücretin Türkiye ile hemen hemen aynı oranda düşük olduğunu savunuyor. Eğer kıyaslama Avrupa ile yapılacaksa karşımıza çıkanlar şöyle: Avrupa’daki 32 ülke içinde işsizlik oranının en yüksek olduğu 3. ülke Türkiye’de Ağustos ayında resmi işsizlik oranı yüzde 12,1 oldu. Bu oran Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise yüzde 6,8. Türkiye işsizlikte Avrupa’nın ilk üç ülkesinden birisi. Zirvede yüzde 14 ile İspanya duruyor. Yunanistan yüzde 13,2 ile ikinci sırada yer alıyor. Türkiye yüzde 12,1 ile üçüncü sırada. DİSK ve bazı araştırmacılar TÜİK istatistik verilerinin bilerek düşük tutulduğunu ileri sürerek işsizlik oranının en az yüzde 22 olduğunu söylüyor. Asgari ücrette Avrupa sonuncusu Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre, 1 Ocak 2021 itibariyle en yüksek brüt asgari ücret 2202 euro ile Lüksemburg’da olurken son sırayı 332 euroyla Bulgaristan aldı.  Sene başında Türkiye’de 392 Euro olan brüt asgari ücret (3577 TL), son kur artışlarıyla 329 Euro’ya kadar geriledi. AB’de en az asgari ücretin verildiği Bulgaristan’da bu miktar 332 Euro. 

Sağlık Bakanı inkâr ediyor ama Doktor Rümeysa Şen geçen ay 5 defa 36’şar saatlik nöbet tuttu

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, nöbetten sonra geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Doktor Rümeysa Şen'e ilişkin olarak, kazadan önce 36 saat çalıştığı şeklindeki bilginin yanlış olduğunu açıkladı. "Arkadaşımız günlük mesainin ardından nöbet tutmuş, sabah hastaneden ayrılmıştır" diyen Koca, "Biyolojik şartları zorlayan nöbetler kabul edilemez" dedi. Bu açıklamanın ardından, asistan arkadaşları ölen Doktor Rümeysa Şen’in son ay tuttuğu nöbetleri ve çalışma sürelerini kamuoyu ile paylaştı. Buna göre Rümeysa Şen; kazanın olduğu gün son bir ayda 10 defa tutması gereken nöbetlerinin yedincisinden çıkmıştı. Bu 7 nöbetin 5’inde 36 saat, 2’sinde ise 27’şer saat çalıştı. Rümeysa Şen bu nöbetlerin dışında, tüm mesai günlerinde saat 7’de işbaşı yaptı. Sağlık Bakanı'nın binlerce asistan hekimin sürekli maruz kaldığı 36’şar saatlik mesaileri kabul edilemez bulması tam bir ikiyüzlülük. Çünkü asistan hekimlerin büyük çoğunluğu Sağlık Bakanlığının hastanelerinde çalışıyor. Hatta kendi sahibi olduğu özel hastanede de asistan hekimler 36 saatlik mesaileri sık sık yapıyorlar.

İŞKUR kursları askıya alındı, sebep 'bütçe yok'

İŞKUR İşbaşı Eğitim Programı ve Mesleki Eğitim ve Beceri Geliştirme İşbirliği Protokolü kursları, 4 Ekim’den itibaren tüm Türkiye’de eşzamanlı olarak ilk kez askıya alındı.  İstihdamı artırmak ve işsizlerin mesleki deneyim kazanmaları amacıyla yaklaşık 8 yıldır yoğun bir şekilde uygulanan yılda 150 bin kişi katılıyor. İŞKUR sitesinde yer alan bilgilere göre bu yılın ocak-eylül döneminde her iki programa 381 bin kişi katılmış Öte yandan  programların suiistimal edildiği ve bunun üzerine durdurulduğu da söyleniyor ve performansa dayalı yeni bir düzenleme üzerinde çalışıldığı iddia ediliyor.  Fakat öne çıkan iddia programların durdurulmasının sebebi ayrılan bütçenin bitmiş olması. Bütçenin işsizliğe değil de nerelere harcandığı, ödeneklerden kimlerin yararlandığı ise 2022 bütçe görüşmelerinde görülüyor.

Türk-İş: Yoksulluk sınırı 10 bin lirayı aştı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Türk-İş) raporuna göre, yoksulluk sınırı ilk kez 10 bin TL'nin üzerine çıktı. Türk-İş'in Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması'nın Ekim 2021 raporunda, Ankara'da hesaplanan gıda enflasyonunun Ekim'de bir önceki aya göre yüzde 1.45 arttığı; dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının ise ilk kez 10 bin TL'yi aştığı açıklandı. Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için dört kişilik bir ailede yapılması mecburi diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 10.075,58 TL, bekâr bir çalışanın "yaşama maliyeti" ise aylık 3.771,96 TL oldu. Ekim'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 3,093.2 TL'ye yükseldi. Raporda "2021 yılının ilk gününden itibaren aylık 2,825.9 TL olarak yürürlüğe giren net asgari ücret açlık sınırının altındadır ve her geçen gün aradaki makas açılmaktadır" tespiti yapılıyor. Türk-İş hesaplamasına göre 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcaması geçen aya göre 44 TL, geçen yıla göre 611 TL arttı.

Bakırköy Belediyesi işçileri grevde: 'Herşeye zam var işçiye yok!'

Bakırköy Belediyesi’ne bağlı BUYAŞ firmasında çalışan işçiler üç yıldır zam alamadıkları gerekçesiyle greve başladı. Belediye önünde toplanan işçiler belediye başkanı Bülent Kerimoğlu’nu protesto etti. Bakırköy Belediyesi’ne ait Atatürk Spor ve Yaşam Köyü’nde çalışmakta olan ve belediyeye ait BUYAŞ firmasında çalışan Türk-İş’e bağlı Belediye-İş’e üye işçiler grevlerinin üçüncü günündeler. İşçiler Bakırköy Belediyesi’nin önünde grev çadırı kurdular. Belediye İş Sendikası ile Bakırköy Belediyesi arasında yürütülen görüşmeler olumsuz sonuçlandı. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu işçilere zam yapılmayacağını bildirdi. İki gündür ellerinde bulunan pankartlar ve sloganlarla Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nu protesto eden işçiler haklarını alana kadar grevlerini sürdüreceklerini belirtti. Bakırköy Belediyesinde 12 yıldır işçi olarak çalışan İsmail Uluçay devletin verdiği zam oranından başka bir zam istemediklerini belirterek “Biz Bakırköy Belediyesi’nden devletin memura verdiği enflasyon oranında zam istedik. Ancak Bakırköy yönetimi bize sıfır zam teklif etti. Biz en son 2017 yılında sözleşme yaptık. O zamandan bu yana zam alamadık. Her ürünün fiyatı artıyor ancak biz 2017 yılında yapmış olduğumuz toplu sözleşme ile kaldık. Mart ayından bu yana görüşmeler devam ediyor. Bu görüşmelerde de bize sıfır zam teklif edildi. Biz şuan işçi arkadaşlarımızla karar aldık ve greve çıktık. Biz bu grevi bir yıl sürdürecek azme sahibiz. Aramızda da bunu konuştuk. Bize ’işçilerin zammını karşılayacak gücümüz’ yok dediler. Biz asgari ücret alan inanlarız. Çok fazla ücret alan insanlar değiliz” diye konuştu. Üç yıldır zam alamadıklarını belirten Ayşe Erdem Temiz ise “İnsanca yaşamak istiyoruz, bu pahalılıkta kendimize yetecek kadar maaş istiyoruz. Ama üç yıldır sözleşme yapamıyoruz. Yüzde sıfır zam teklif edildi. Bu da insanca yaşamak için çok yetersiz. Hakkımızı aramak için burada iki gündür soğukta bekliyoruz. Hepimiz hasta olduk ama mecburen hakkımızı aramak için buradayız” diye konuştu. Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Erol Özdemir belediyeye seslenerek şöyle konuştu: “Demokrat söylevlerine denk düşen adımlar atmaya, işten atılan işçi arkadaşlarımızı işe başlatmaya, hayvan barınağına sürgün edilen kadın sendika temsilcimizi eski görevini iade etmeye, yasalar ve toplu iş sözleşmesiyle elde ettiğimiz haklarımızı uygulamaya davet ediyoruz. BUYAŞ’ta üyelerimizi kapsayacak toplu iş sözleşmesinin masada bitirilmesi, iş barışının sağlanması için adım atılmasını istiyoruz”

KESK: Emekten, halktan, barıştan yana bir bütçe!

KESK, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ne yönelik değerlendirme ve taleplerini düzenledikleri basın toplantısında açıkladı. KESK 2022 yılı merkezi bütçesine yönelik değerlendirme ve taleplerine ilişkin basın açıklaması yaptı. KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, “Bizim cebimizden alıp işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği , "hazine garantisi", faiz olarak aktarmayı, savunma ve güvenlik adı ile savaş harcamalarını artırmayı temel alan bu bütçeyi kabul etmiyoruz” dedi.  Bozgeyik, dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin salgından korunarak nefes almasını ve insanca bir yaşam sürmesini sağlayacak; emekten, halktan, barıştan ve ekolojiden yana bir bütçe istediklerini ifade etti. Mehmet Bozgeyik, halkın temel gündeminin zam yağmurları, TL’nin döviz karşında değer kaybı ile gelirinin, ücretinin, maaşının erimesi olduğunu vurguladı. Milyonların açlığa, sefalete sürüklendiğini söyledi. Bozgeyik,  gıda enflasyonunun yıllık yüzde 29’a, konut enflasyonunun yüzde 21’e ulaştığını belirtti. Hayat pahalılığını körükleyen zam yağmurunun devam ettiğini belirten Bozgeyik, “TÜİK verilerine göre bile sadece son bir yılda yumurta ve domates yüzde 70, tavuk eti yüzde 69, patates yüzde 58, ayçiçeği yağı yüzde 52, mercimek ve margarin yüzde 50, nohut yüzde 42, süt-peynir-yoğurt yüzde 35, ekmek yüzde 28, dana eti yüzde 25 zamlandı” dedi. Merkez bankasının 23 Eylül ve 21 Ekimde aldığı faiz indirimi kararları sonrası TL’nin döviz karşısındaki erimesinin hız kazandığını söyleyen Bozgeyik, “Bu durumda sadece akaryakıtta, doğalgazda, elektrikte değil, sanayi mallarından ara ürün ve ham maddeye, gıdaya kadar hemen her alanda ithalata bağımlı hale getirilen ülkemizde hayat pahalılığının daha da artması kaçınılmazdır.  Açlık sınırı yılın başından Eylül ayına kadar olan dokuz ay içinde 2 bin 590 TL’den yüzde 18 artış ile 3 bin 49 TL’ye çıkmıştır.  Yoksulluk sınırı ise yine aynı dönemde 8 bin 436 TL’den  yüzde 18 artış  ile 9 bin 932 TL’ye çıkmıştır.  Ocak 2021 itibari ile 4.046 TL olan en düşük kamu emekçisi maaşı Eylül 2021 itibari ile yüzde 4,5 artış ile 4 bin 239 TL olmuştur. En düşük kamu emekçisi maaşı ile 2021 Ocak ayında 549 dolar alınırken dün itibari ile alınan dolar 114 birim azalarak 435 dolara inmiştir” diye konuştu. Bütçe sermayeye aktarılıyor Bozgeyik, "Eğitime, sağlığa, yatırıma, istihdama yeterli pay ayrılamayan 2022 merkezi bütçesinde aslan payının en büyük ortağı yine sermayedir, büyük patronlardır, beşli çete olarak bilinen yandaş müteahhitlerdir. Her yıl gittikçe artarak adeta bütçeyi yutan bir kara deliğe dönen vergi harcaması bunun en büyük ispatıdır.  2022 bütçesinde vergi harcaması adı altında tam 336 Milyar TL’den muafiyet, istisna, indirim ve teşviklerle vazgeçilmektedir. Söz konusu muafiyet, istisna, indirim ve teşviklerden ağırlıklı olarak sermaye, patronlar yararlanmaktadır.  Emekçiler vergi harcamasından sadece asgari geçim indirimi (AGİ) yoluyla yaralanmaktadır. Çalışanlara vergi harcaması kalemi içinde ödenen AGİ bugün 50 milyar TL civarındadır” dedi. Kaynaklar savaşa aktarılıyor Bütçede bir diğer ortağın savunma ve güvenlik harcamaları adı altında silaha, çatışmaya, savaşa ayrılan kaynaklar olduğuna dikkat çeken Bozgeyik, “Savunma ve güvenlik harcamaları ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi krizin derinleşmesine, iç ve dış politikada izlenen gerginlik stratejisine, Suriye’den, Libya’ya, Afrika’ya uzanan emperyal arayışlara paralel olarak gittikçe artmaya devam etmektedir.  Savunma ve güvenlik harcamalarının son dört yıl içinde iki kattan fazla artarak 2021 itibari ile 140 milyar TL’ye ulaşmıştır.  2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde Savunma ve Güvenliğe ayrılan bütçe yüzde 30 artarak, 181 Milyar TL olarak belirlenmiştir.  Ayrıca Savunma Sanayii Destekleme Fonuna 2022 bütçesinden 31,3 milyar TL aktarılacaktır. Bu durumda Savunma ve Güvenliğe ayrılan bütçe Cumhurbaşkanlığı’na bağlı tüm örtülü ve yedek ödenekler,  iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen ‘gizli harcamalar’ hariç 212 Milyar’a çıkmaktadır” dedi. Bozgeyik, “Mevcut gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştiren, yıllardır omuzlarımıza yıkılan vergi yükünü daha fazla artıran, pandemiden etkilenen milyonların temel gelir güvencesi talebine yer verilmeyen, bunun yerine bizim cebimizden alıp işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği, ‘hazine garantisi’, faiz olarak aktarmayı,  savunma ve güvenlik adı ile savaş harcamalarını artırmayı temel alan bu bütçeyi kabul etmiyoruz.  KESK olarak içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda dar gelirlilerin, ücretli kesimlerin salgından korunarak nefes almasını ve insanca bir yaşam sürmesini sağlayacak; emekten, halktan,barıştan ve ekolojiden yana bir bütçe istiyoruz” dedi. Savaşa değil barışa bütçe istiyoruz Kamu emekçilerinin 2022 yılı merkezi bütçesine ilişkin taleplerini Bozgeyik şöyle sıraladı: • Bütçe hakkımız önündeki engellerin kaldırılmasını, • Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini, • Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını, • Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, • Yıllardır “satış sözleşmeleri” ile oluşan mali kayıplarımızın yaşanan gerçek hayat pahalılığı ve yoksulluk sınırında yaşanan artış temel alınarak telafi edilmesini, • Ücretli kesimler olarak bizlerin omuzlarına yıkılan vergi yükünün hafifletilmesini, bunun için gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini, tüketimden alınan dolaylı vergilerin düşürülmesini, kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, • Başta salgın koşullarından en çok etkilenen kadınlara olmak üzere, herkese yaşanabilir bir ücret düzeyinin altında olmamak kaydıyla “temel gelir güvencesi” verilmesi için bütçeden kaynak ayrılmasını, • Geçsek de geçmesek de, hizmet alsak da almasak da otoyolların, köprülerin, şehir hastanelerinin müteahhitlerine parası bizim cebimizden çıkan hazine garantilerine son verilmesini, • Temel tüketim maddelerine son iki yıl içinde yapılan zamların geri alınmasını, söz konusu maddelerden alınan KDV’nin sıfırlanmasını, • Savunma ve güvenliğin daha fazla silahlanmaktan değil, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesinden, adaletin tesisinden geçtiği gerçeğinden hareketle ülke kaynaklarının barış ve demokrasi için kullanılmasını, • İş güvencemizi ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini, herkese güvenceli iş ve güvenli gelecek sağlanmasını, • Kamusal sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin güçlendirilmesini, • Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesini  istiyoruz.

36 saat mesai olur mu! Doktor Rümeysa Berin Şen için tüm hastanelerde eylem

Hekimler, Ankara’da 36 saatlik nöbet dönüşü kaza geçiren ve yaşamını yitiren meslektaşları Dr. Rümeysa Berin Şen için yurt genelinde eylem yaptı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde yapılan açıklamada, “Öfkeliyiz. Meslektaşlarımız tükeniyor. Bu gidişe dur demezsek Türkiye hekimsiz kalacak. Artık katlanacak halimiz kalmadı” denildi. Ankara Şehir Hastanesi’nde 36 saat nöbet tuttuktan sonra aracıyla evine dönmek üzere yola çıkan 25 yaşındaki asistan hekim Rümeysa Berin Şen, cumartesi günü, park halindeki kamyona arkadan çarparak yaşamını yitirdi. Hekimler, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu’nun çağrısıyla, çalışma şartlarının düzeltilmesi için bugün eş zamanlı olarak yurt genelinde tüm hastanelerde eylem yaptı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi önünde yapılan eyleme onlarca hekim katıldı. “Uykusuz asistan ölüm demektir” pankartının açıldığı eylemde, sık sık, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganı atıldı. Eylemde açıklama yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Evet üzgünüz ama daha çok öfkeliyiz. Meslektaşlarımız tükeniyor. Bu tükenme ile meslektaşlarımız intihara sürükleniyor, mesleği bırakıyor ya da ülkeyi terk edip gidiyor. Bu gidişe dur demezsek aslında Türkiye hekimsiz kalacak. İnsanlık dışı çalışma koşullarına karşı eylemdeyiz. Emek bizim söz bizim” dedi.  İstanbul Tabip Odası Asistan ve Genç Uzman Hekim Komisyonu’ndan Dr. İlyas Kavak, bir devlet memuru ayda ortalama 168 saat mesai yaparken bir asistan hekimin mesai süresinin ise 360 saati bulduğunu söyledi. Yorgun, uykusuz ve tükenmiş hekimin sağlığa zararlı olduğunu vurgulayan Kavak, “Asistan hekimlerin çalışma şartlarının düzeltilmesi için kaç meslektaşımızın daha ölmesi gerekiyor? Bu çok net ki, ucuz işgücü olarak görülüyoruz. Biz bu düzeni kabul etmiyoruz. Hekimlik yaparken dayatılan insanlık dışı çalışma şartları nedeniyle bir arkadaşımızı daha kaybetmeye tahammülümüz yok” açıklamasında bulundu.

Bakırköy Belediyesi işçileri mücadelede

Bakırköy Belediyesi işçileri hareketli günler yaşıyor. Bir yandan KHK ile belediye bünyesine geçirilen 1200 temizlik işçisi Ocak ayından beri DİSK Genel-İş sendikası öncülüğünde yetki mücadelesi veriyor.  Öte yandan belediyenin diğer birimlerindeki kadrolu işçiler Türk-İş'e bağlı Belediye-İş sendikası öncülüğünde TİS’de uyuşmazlık yaşanması nedeniyle greve çıkmaya hazırlanıyorlar. Bakırköy Belediyesi temizlik işçilerinin eylemleri 59. gününde Sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme hakkı için mücadele eden DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi Bakırköy Belediyesi işçileri her hafta olduğu gibi bu hafta da Özgürlük Meydanı’nda eylem yaptı. KHK ile belediye şirketlerine geçirilen, Yüksek Hakem Kurulu tarafından 2 yıl yüzde 4’lük zamma mahkum edilen Bakırköy Belediyesi'nde çalışan yaklaşık 1200 işçi toplu sözleşme imzalayamıyor.  Belediye yönetiminin açtığı yetki itiraz davalarıyla sürecin uzadığını belirten Genel-İş üyesi işçiler şimdi de belediye yönetiminin şubeyi tanımayan tavrıyla ve ücretsiz izin dayatmasıyla karşı karşıya olduklarını ifade ediyorlar.  Belediyenin uzlaşmaz tavrı nedeniyle direnişe başlayan işçiler eylemlerinin 59. gününde Özgürlük Meydanı'nda basın açıklaması düzenlediler. Direnişçi işçiler adına basın açıklamasını okuyan Nazife Toprak, 2018’den bu yana gasp edilen toplu sözleşme hakkına değindi. Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’na seslenen Toprak işçilerin taleplerini şu şekilde sıraladı: “Keyfi olarak kanunsuzca işten attığınız işçiler geri alınsın!  Bakırköy işçilerinin anayasal hakkı olan toplu sözleşmeleri yapılsın! Ücretlerinde kesinti yaptığınız işçilerin ücretleri eski haline getirilsin! İşçiler üzerinde yapılan baskılara ve tehditlere son verilsin! Sendikalı olma hakkımıza saygı gösterilsin!” Diğer işçiler greve çıkmak için hazırlanıyor Bakırköy Belediyesi işçileri, “sıfır zam” dayatmasına karşı 25 Ekim Pazartesi günü greve çıkmaya hazırlanıyor. Bakırköy Belediyesi ile yetkili Belediye-İş Sendikası arasında toplu iş sözleşmesi konusunda anlaşmaya varılamaması sebebiyle 25 Ekim Pazartesi günü greve çıkacaklarını duyuran Belediye-İş Sendikası, Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda çok sayıda sendikalı işçinin katılımıyla basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Savaş Doğan okudu. Bakırköy Belediyesi yönetiminin, toplu iş sözleşmesi sürecinde, ücret zammı olarak sıfır zam önerdiğini belirten Savaş Doğan, şu ifadeleri kullandı: “Her gün doğalgaza, elektriğe, benzine, temel gıda maddelerine zam geldiği, geçinmenin her geçen gün imkansız hâle geldiği bir dönemde, emekçilerin enflasyonunun yüzde 40’ları aştığı bir dönemde, Bakırköy Belediyesi yönetimi bize sıfır zam önerdi.  Ülkemizde hayat şartlarının ve geçinmenin neredeyse imkansız olduğu, paranın pula dönüşüp alım gücünün düştüğü bir dönemde, Bakırköy Belediyesi yönetiminin sıfır zam teklifi, elimizdeki bir parça ekmeğin de yok olması anlamına gelmektedir.”

Geri 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 İleri

Bültene kayıt ol