AK Partili Ordu Gürgentepe Belediye Başkanı Yaşar Şahin, makam odasına getirttiği işçilere sendikadan istifa etmeleri için baskı yaptı, tehditler savurdu, hakaretler etti. Özellikle belediye işçisi Sevinç Karaca’ya hakaret ettikten sonra odasından kovdu. Sendikadan ayrılmayacaklarını beyan eden işçileri düzmece tutanaklarla işten attı.
Yaşar Şahin’in makam odasında çekilen ve kalabalık bir işçi grubunu istifaya zorladığı görüntüler ortaya çıktı. Videoda aralarında Sevinç Karaca’nın da olduğu 20-30 kadar işçiyi makam odasında karşısına dizen Şahin, işçileri tek tek istifa etmeleri için tehdit ediyor, bir yandan da hakaretler savuruyor.
Sevinç Karaca’ya da aynı soruyu yönelten Şahin, “İstifa etmeyi düşünmüyorum” yanıtını alınca yine hakaret ederek Karaca’yı odasından kovuyor.
Şahin’in yüz yüze istifalarını istediği işçilere başkan danışmanının da mesaj attığı ortaya çıktı. Whatsapp gruplarından atılan mesajlarda “sendikadan istifa edecek olanlar için yarın akşama kadar süre var” deniyor.
Atılan işçiler mahkemeden işe geri dönme kararı almalarına rağmen iş başı yaptırılmadılar. Mahkeme, belediye başkanının sendikadan zorla istifa ettirme davranışına ise ceza vermedi. Yasalara göre sendikadan işçileri zorla istifa ettirmeye çalışmak suç. Ak Partili Belediye Başkanı Yaşar Aydın’ın bu suçtan dolayı cezaya çarptırılması gerekir.
Zaten zor koşullarda sendikalaşabilen işçilerin seçilmiş belediye başkanları tarafından bu şekilde baskı ve tehditle sendikadan istifa ettirilmeleri kabul edilemez.
Dardanel işçileri fabrikadaki çalışma koşullarının kölelik sistemine döndüğünü söylüyor. 1300 işçinin çalıştığı fabrikada çalışanların büyük çoğunluğu kadın işçiler. İşçilerin fabrika içinde birbirleri ile konuşması yasak. Su içmeleri, tuvalete gitmeleri bile ikaz edilmelerine sebep oluyor. Patron, soyunma odaları ve tuvalet girişlerine kamera takarak, işçilerin buralarda kalma sürelerini hesaplamakta.
İşçiler, fabrikada çalışanların büyük bölümünün sigortasız olduğunu, taşeron aracılığı ile çalıştırılan sigortasız kayıtsız işçilerin çok zor koşullarda olduklarını belirtiyorlar. Kadrolu işçiler de patronun keyfi yönetim anlayışından zarar görmekteler. En son dinlenme molalarının iptal edilmesi işçiler arasında büyük huzursuzluğa neden oldu.
İşçiler üzerindeki yoğun baskı nedeniyle, özellikle taşeron işçiler arasında işten ayrılma oranı oldukça yüksek. Ortalama çalışma süresi 6-7 ay. Bu da işvereni kıdem, ihbar gibi tazminatları ödemekten kurtarıyor, işçilerin örgütlenmesine engel oluyor.
İşçiler sendikal örgütlenmelere karşı değiller, ancak işçilerin yüzde 70’i kayıtsız ve taşeronda çalıştığı için sendikalar Dardanel işyeri ile yeterince ilgilenmiyorlar.
İşçiler özellikle kayıt dışı çalışmanın son bulması, işçiler üzerindeki keyfi baskılara dur demek için tabandan örgütlenmek gerektiğini söylüyorlar ve bunun için çabalarına devam ediyorlar.
İşçi direnişleri özellikle son yıllarda bütünlüklü, dayanışmacı bir çizgi izleyemiyor. Hak gaspı nedeniyle yapılan eylemlerde işçiler yalnız kalıyor. Eylemleri genelleşip yaygınlaşamıyor. İşçi sınıfının her kesimi henüz kendi derdiyle meşgul ve dayanışma örülemiyor.
Bu yüzden en büyük sendikalardan Türk Metal’in bile üzerindeki mücadeleyi engelleyen baskı bir ölçüde kolay işliyor. Örgütlü işçiler, örgütlenme sorunu yaşayan diğer işçilerle birlikte büyük eylemler düzenleyemiyorlar.
İkinci önemli sorun da şu: Öncü işçiler arasında milliyetçilik, cinsiyetçilik, ırkçılık, ulusalcılık, homofobi sürekli bir bölünme yaratıyor. Özellikle göçmen işçilere dönük bölünme bu aralar revaçta. Kadınların, LGBTİ+’ların, mültecilerin, göçmenlerin vb. pek çok ezilen dışlanan kesimin sorunları, bu sorunların çözümüne dair yaklaşımlar işçi sınıfını bölebiliyor. Yaşanan kutuplaşmalar; laik-dindar, Alevi-Sünni, Türk-Kürt kutuplaşmaları işçi sınıfını bölebiliyor. Diyanet İşleri Başkanının her gün her konuda fikir beyan ettiği bir ortamda işçi sınıfı örgütlerinin, sendikaların liderleri konuşmuyorlar, konuşsalar bile çoğunlukla işçi sınıfını birleştiren değil bölen şeyler anlatıyorlar. Çoğu sendika yöneticisi siyasi iktidarın aparatı haline gelmiş durumda.
İşçi sınıfının birleşik mücadele yürütebilmesi için, bazı temel konularda ortak fikirlerin oluşturulması ve savunulması gerekir. Savaşa karşı barışı, ırkçılığa karşı dayanışma ve kardeşliği, sömürüye karşı eşitliği, baskıya karşı özgürlüğü, kapitalizme karşı sosyalizmi savunmalıyız.
İşçi sınıfının işyerlerinde her günkü çıkarları için verilen mücadele hem tüm işçi sınıfının mücadelesi haline gelmelidir hem de bu mücadele içinde mücadeleleri birleştirmeyi savunan bir öncü işçi ağının kurulması elzemdir.
Biz Antikapitalist İşçiler olarak bu öncü işçiler ağını oluşturmaya çabalıyoruz.
İletişim için: 05554237407
İŞKUR’a göre işsizlik artıyor. TÜİK’e göreyse düşüyor. DİSK-AR’ın işsizlik araştırması ise herkesin bildiği gerçeğin ne kadar vahim boyutlarda olduğunu ortaya koyuyor.
Devletin resmi istatistik kurumuna göre Eylül ayında işsiz sayısı 70 bin kişi azalarak 3 milyon 794 bin kişi oldu.
DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamaya göre geniş tanımlı işsiz sayısı ise Eylül 2021’de 7 milyon 870 bin kişi.
İki hesaplama arasında 4 milyondan fazla fark var.
Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 29,7 gibi yüksek bir seviyede.
DİSK’in işsizlikle mücadele önerilerinde öne çıkan talepler:
İşten çıkarmalar Covid-19 pandemisi süresince kesin olarak yasaklanmalıdır.
İş Yasasının 25/II. Maddesi yeniden düzenlenmeli ve keyfi işten çıkarmalar sona ermelidir.
İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları ve ödenek miktarı iyileştirilmelidir.
Covid-19 koşullarında İşsizlik Sigortası Fonu ödeneklerinden yararlanmada ön koşul aranmamalıdır.
İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Fon’dan işverenlere dönük teşvik ve destekler sona erdirilmelidir.
“Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması” ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için iş gücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
OHAL döneminde KHK ile ihraç edilen Barış Akademisyenleri’nin işe iade başvuruları peşi sıra reddediliyor.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 81 akademisyenin başvurusuna ret kararı verirken, 325 akademisyeninin başvurusunu da sonuçlandırmamış durumda.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara’da ortak açıklama yaparak ret kararlarını reddettiklerini duyurdu.
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil şunları söyledi:
“Barış akademisyenlerinin haklarını gasp edenler hukuku çiğnemekte olduklarının elbette farkındalar. Hukuk tanımazlıklarıyla, insan haklarını, çalışma özgürlüğünü ve seyahat hakkını engellemekle bir kazanç elde edeceklerini düşünen bedbahtlar tarihin kara sayfalarında yerlerini şimdiden almıştır. Unutmadık, unutturmayacağız. OHAL Komisyonu’nun açıkça suç olan bu kararlarını tanımıyoruz ve bu suça ortak olmayacağız. Düşünce özgürlüğünü her zaman savunmaya devam edeceğiz ve Türkiye’nin bu karanlıktan çıkması için mücadele edeceğimize buradan söz veriyoruz.”
Evet, OHAL kararları iptal edilmeli, akademisyenler işlerine bir an önce dönebilmeli.
OHAL döneminde KHK ile ihraç edilen Barış Akademisyenleri'nin işe iade başvuruları ard arda reddediliyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara'da ortak açıklama yaparak ret kararlarını reddetiklerini duyurdu.
Ankara'da düzenlenen basın toplantısında okunan ortak açıklamanın tam metni:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, iş cinayetlerine dair güncel verileri paylaştı. Buna göre Ekim ayında en az 165, yılın ilk on ayında ise en az 1853 işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.
Rapordaki verilerin yüzde 64’ü ulusal basından; yüzde 36’sı ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan elde edildi.
Aylara göre iş cinayetleri
Rapora göre iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı şöyle:
Ocak ayında en az 203 işçi,
Şubat ayında en az 142 işçi,
Mart ayında en az 144 işçi,
Nisan ayında en az 258 işçi,
Mayıs ayında en az 239 işçi,
Haziran ayında en az 180 işçi,
Temmuz ayında en az 155 işçi,
Ağustos ayında en az 178 işçi,
Eylül ayında en az 189 işçi,
Ekim ayında en az 165 işçi hayatını kaybetti.
Kadın, çocuk ve göçmen işçiler öldü
Yaşamını yitiren 165 emekçinin 145’i ücretli (işçi ve memur), 20’si kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.
İş cinayetlerinde ölenlerin 16’sı kadın işçi, 149’u erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri eğitim, metal, sağlık ve genel işler işkollarında meydana geldi.
3’ü Suriyeli, 1’i Afganistanlı, 1’i Gürcistanlı, 5 göçmen işçi hayatını kaybetti.
Ölümler en çok inşaat/yol, ticaret/büro/eğitim/sinema, tarım/orman, sağlık, taşımacılık, madencilik, konaklama, belediye/genel işler, kimya, metal, gıda, gemi/tersane, güvenlik ve enerji işkollarında meydana geldi.
2 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Çocuk işçiler tarım işkolunda çalışıyordu.
Ekim ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 9’u sendikalı işçi. Sendikalı işçiler gıda, kimya, eğitim, büro, metal, sağlık ve güvenlik işkollarında çalışıyordu.
Ölüm nedenleri
En fazla ölüm nedenleri Kovid-19, ezilme/göçük, trafik/servis kazası, yüksekten düşme, zehirlenme/boğulma, kalp krizi, şiddet, patlama/yanma, intihar, elektrik çarpması ve kesilme/kopma.
Kovid-19 nedeniyle, 15 sağlık çalışanı, 14 büro/eğitim iş kolu çalışanı, 3 güvenlik çalışanı öldü.
İnşaatlardaki iş cinayetlerinin yarısı yüksekten düşme nedenli.
Bir diş teknisyeni silikosiz nedeniyle hayatını kaybetti.
51 yaş ve üstünde çalışırken ölen 51 emekçi bulunuyor.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), Meclis’te görüşülen 2022 yılı bütçesine ilişkin taleplerini iletmek için Ankara Anıt Park’ta miting düzenledi.
Emek ve meslek örgütleri yaptıkları ortak açıklamada, “Geçinemiyoruz” sloganıyla toplandıklarını belirttiler. Meslek örgütleri ortak açıklamasında şöyle denildi:
* Bizim cebimizden alınanlar işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği, ‘hazine garantisi', faiz olarak aktarılıyor. Milyonlar yoksullaşırken, bir avuç şirket şahlanıyor.
* Bir avuç yandaşın aldığı beş rakamlı üçer beşer maaşa, itibar adı altındaki şatafata, yandaş vakıflara-cemaatlere aktarılıyor. Oysa bütçe işçiler, emekçiler, işsizler, emekliler, küçük esnaf, çiftçiler, dar gelirliler, yani bu halkın “Geçinemiyoruz” diyen büyük çoğunluğunun nefes alması için kullanılmalıdır.
Emeğin talepleri
TTB, TMMOB, KESK ve DİSK'in dile getirdiği temel talepler ise şöyle sıralandı:
*Ücretli kesimlerin omzuna yıkılan vergi yükü hafifletilsin. Bütçe gelirleri büyük oranda kâr, faiz ve servetin vergilendirilmesine dayansın.
*Asgari ücret ve bütün ücretlerin asgari ücret kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın, brüt asgari ücret net olarak ödensin. Böylece tüm ücretler yaklaşık 750 lira artırılsın.
*Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun.
*Dolaylı vergiler düşürülsün, tüm gıda ürünlerinde KDV sıfırlansın.
*Eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına son verilsin, kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılsın.
*En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine yükseltilsin.
*Herkese temel gelir güvencesi sağlansın.
*Toplumsal Cinsiyete Duyarlı bir bütçe hayata geçirilsin.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve tabip odaları, “Emek bizim, söz bizim” başlıklı eylem sürecinin dördüncü haftası kapsamında, çalışma koşullarında iyileştirme ve güvenli, sağlıklı çalışma alanları talebiyle 11 Kasım 2021 günü birçok ilde işyerlerinde ve tabip odalarında basın açıklamaları düzenledi.
Adana
Adana Şehir Hastanesi Başhekimlik Binası önünde toplanan hekimler ücretlerinin iyileştirilmesi, sosyal haklarının düzeltilmesi, etkili şiddet yasasının çıkartılması, yıpranma payı ve Kovid-19’un meslek hastalığı olması için beyaz önlüklerle alkış eylemi yaptılar.
Taleplerinin yerine getirilmesi için her hafta bir hastane önünde basın açıklaması yaparak ilgili bakanlığa seslerini duyurmaya çalışan hekimler bu kez sustu, alkışları konuştu.
Konuya ilişkin kısa bir açıklama yapan Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, taleplerini şu şekilde sıraladı;
“Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ödeme istiyoruz. Hekimlere 7200 ek gösterge istiyoruz. Her yıla 120 gün yıpranma payı istiyoruz. Covid19 meslek hastalığı yasası istiyoruz. Hastaya yeterince zaman ayıracağımız süre istiyoruz. 5 dakikada muayene olmaz. Güvenli, sağlıklı çalışma alanları istiyoruz. Etkin ve uygulanabilir sağlıkta şiddet yasası istiyoruz.”
Bursa
Bursa Tabip Odası, BAOB Türkan Saylan Toplantı Salonu'nda düzenlediği basın açıklamasında hekimlerin çalışma koşullarında iyileştirme ve güvenli, sağlık çalışma alanları taleplerini dile getirdi.
Açıklamada konuşan Bursa Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ömer Levent Soydinç, “İlk resmi vakanın açıklandığı 11 Mart 2020'den bugüne COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkisi yaşanmaya devam ediyor. İktidarın sağlık emekçilerini ve toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle, önlenebilir bir hastalıktan yüzlerce hekim ve sağlık çalışanı hayatını kaybetti” dedi.
Türkiye’nin komşu ülkelerinde vakalar ve ölümler hızla artarken Sağlık Bakanlığı sağlık kurumlarında salgın hazırlığı yapma gereği duymadığını belirten Soydinç, “Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı. Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz, daha fazla bedel ödemek istemiyoruz” dedi.
Sağlık Bakanlığını bir an önce çalışma alanlarında düzenleme yapmaya çağıran Soydinç, hekimlerin taleplerini şöyle sıraladı:
Tüm sağlıkçılar için güvenli çalışma alanı, hastalarımız için güvenli tanı tedavi ortamlarının oluşturulmasını, önlemlerin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini istiyoruz!
Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini istiyoruz!
Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamı istiyoruz!
OHAL KHK’leriyle hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturması gerekçe edilerek ataması yapılmayan tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal görevlerine başlatılmasını istiyoruz!
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini ve sevk zinciri uygulamasına geçilmesini istiyoruz!
İşverenler, sağlık çalışanlarına 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre Kovid-19’dan korunma, KKD kullanımı, hastalık yönetimi vb. konularda eğitim vermek ve bu eğitimleri her birim değişiminde yenilemek zorundadır. Korunmayla ilgili havalandırmadan, iş örgütlenmesine, iş yükünün düzenlenmesine kadar geniş bir yelpazede işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemler de sorumlulukları arasındadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz!