Türkiye kapitalizminin kalbi olan metal fabrikaları kaynıyor. Toplu sözleşme sürecinin MESS'in yüzde 12 zam dayatmasıyla kopması üzerine Türk Metal-İş ve Birleşik Metal-İş eyleme geçti.
Türk Metal-İş üyesi işçiler geçen hafta Bursa şehir merkezinde yürüyüş yaparak MESS'i protesto etti. 14 Aralık 2021 Salı günü MESS’in İstanbul’daki Merkez Ofisi ile Ankara, İzmir ve Bursa’daki bölge temsilciliklerinin önüne siyah çelenk bırakıldı. Sendika, bunun ilk uyarı eylemi olduğunu duyurdu.
DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş ise 20 Aralık'tan itibaren örgütlü olduğu fabrikalarda 1 saatlik iş bırakma, yürüyüş ve basın açıklamaları yaparak MESS'in sefalet zammı dayatmasına karşı mücadele başlattı.
"Geçinemiyoruz, İnsanca ücret insanca yaşam"
Kocaeli'nde Arfesan işçileri, Alemdağ'da Penta işçileri, Gebze Sarkuysan işçileri, Bilecik Demisaş işçileri, İstanbul'daki Cengiz Makina işçileri, Bilecik'teki ACCURIDE Wheels işçileri, Eskişehir RENTA (Bulaşık) işçileri, Eskişehir RENTA (Kurutucu) işçileri, Bursa'daki Prysmian Kablo işçileri, İzmir TOTOMAK işçileri, İstanbul'daki Ejot Tezmak işçileri, Bursa SCM işçileri, Tekirdağ'da SIO Automotive işçileri, Kocaeli'ndeki Kroman Çelik işçileri ve Isuzu işçileri eylemde.
Tüm vardiyalarda, alkışlar ve ıslıklar ortak sloganlar: Sefalet ücreti istemiyoruz, Fabrikalar MESS'e mezar olacak, MESS MESS şaşırma sabrımızı taşırma, Sadaka değil toplu sözleşme, İş ekmek yoksa barış da yok, Bu daha başlangıç mücadeleye devam, Zafer direnen emekçinin olacak, Yaşasın işçilerin birliği, Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Ne olmuştu?
Metal işkolunda en fazla üyeye sahip sendika olarak pazarlık masasına oturan Türk-İş'e bağlı Türk Metal, MESS'in dayatmaları üzerine masadan kalktı ve toplu iş sözleşmesi görüşmeleri uyuşmazlığa girdi.
Türk Metal Sendikası Ağustos ayında açıkladığı MESS grup sözleşme taslağında yüzde 29.5 zam talep ederken, Birleşik Metal-İş aynı ayda açıkladığı taslakta yüzde 30.89 ücret zammı talep etmişti. Bu talepler bile çoktan erirken, MESS yüzde 12'de ısrar ediyor. Sendikalar ise gerçek enflasyon ve gelir kaybı oranında zam istiyor.
Ekonomideki son gelişmelere dair DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun açıklaması:
Aylardır işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan çağrıda bulunuyoruz. Ekonomik krizin ve pandeminin ağır yükü altında karakışa girerken ülkeyi yönetenleri önlemler almaya çağırıyoruz. Milyonlarca işçi, emekçi, emekli adına, geçinemeyenler, barınamayanlar, iş bulamayanlar adına “Artık yeter! Geçinmek istiyoruz!” diyoruz.
TÜİK’in sakladığı işsizlik, pahalılık, zamlar, faturalar belimizi büküyor.
Asgari ücretin insanca yaşanabilir bir seviyede olması için, asgari ücretin en az 5200 lira net olması için işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda haykırdık. İşçi sınıfının yükselttiği mücadelenin sonucu olarak ilk ifade edilen rakamlardan yüksek bir asgari ücret ortaya çıksa da artan hayat pahalılığı nedeniyle bu asgari ücretle geçinmek mümkün değil.
Öte yandan DİSK’in on yıllardır ısrarla ve inatla mücadelesini yürüttüğü “tüm ücretlerin/maaşların asgari ücret kadar tutarının vergi dışı kalması” talebi konusunda adım atılması sağlandı. On yıllardır meydanlardan yükselttiğimiz bu haklı talebi, 2021 yılı başlarında TBMM gündemine taşımış, tüm parti temsilcilerine konuyla ilgili dosyalarımızı sunmuş ve hatta kanun teklifimizi hazırlamıştık. Geç de olsa bu talebin bugün gerçekleşiyor oluşunda elbette ki, asgari ücret mücadelemizi ve taleplerimizi aylardır yükselten DİSK’li işçilerin de payı büyüktür.
Yoksuldan Alıp Zengine Verecekler!
Ancak ülkemizde vergideki adaletsiz düzen devam etmekte, ülkenin vergi yükünü halen büyük oranda ücretliler çekmektedir. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşulların ağır yükünü işçiler, emekçiler, dar gelirliler omuzlarken, vergide de “az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi” düzeni sürmektedir. Bu da yetmezmiş gibi en adaletsiz vergi olan ve tüketimden alınan dolaylı vergiler hala vergi hasılatının büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. 2022 yılı için yapılan gelir vergisi tarife değişikliği de tatmin edici olmaktan uzaktır.
Üstelik bu vergiler, pandemi ve kriz koşullarında dahi en ağır bedeli ödeyen milyonlarca işçi, emekçi, emekli, işsiz, dar gelirli için değil sermaye ve servet sahipleri için kullanılmaktadır. Yoksuldan alıp zengine veren bu politikaların belki de en pervasız örneklerinden biri, döviz krizine çare olarak 20 Aralık 2021’de açıklanan “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” denemesidir.
Bu yöntemle TL vadeli hesapları dövize endekslenmiş olacaktır. Kur değişimi ile faiz arasındaki fark ise Hazine’den karşılanacaktır. Hazine demek halkın cebi demektir, halkın kaynakları demektir.
Emekçiler tasarruf yapmak bir yana borçla yaşamaya çalışmaktadır. 3 ay ve üzeri vadeli mevduat hesabı açabilecek olanlar oldukça sınırlıdır. Üstelik büyük miktarlar söz konusu olduğunda bu sayı daha da düşmekte, birkaç yüz bin kişi ile ifade edilmektedir. Bu yolla halkın vergileri zenginlere aktarılacaktır.
AKP iktidarı bir süredir, “düşük faiz” politikası adı altında bankaları enflasyonun çok altında bir faiz oranı ile fonlarken onlardan yüksek faizle borçlanmaktadır. Ancak bu da yetmemiş, fakirden alıp zengine veren bu ekonomi politikası “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” macerasıyla daha da pervasızlaşmaktadır.
Pandemide vatandaşa en cimri davranan, halka en az gelir desteği sunan ülkelerden biri olan Türkiye’de, ekonomik sorunlar derinleşirken de birkaç yüz bin servet ve sermaye sahibini zengini daha da zengin edecek yeni bir kaynak aktarma yolu devreye sokulmuştur. Bu oldukça sert bir sınıfsal saldırı, kapitalizmin en vahşi uygulamalarından biridir.
“Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” düzenlemesi ülkenin geleceğini ipotek altına alan bir maceradır. Döviz kurunun ne kadar yükseleceği, bu mevduatların toplam faturası belirsizdir. Türkiye’nin 80 milyon yurttaşı, sayısı birkaç yüz bin olan zenginlere borçlandırılmaktadır. “Ekonomik kurtuluş savaşı” sloganları atılırken ülkenin geleceği dolara avroya endekslenmiştir.
Eğer bu ülkenin kaynağı varsa birkaç yüz bin zengini daha zengin etmek için değil, halk için kullanılmalıdır. Kaynaklar, “Geçinmek istiyoruz” diyen işçileri, emekçileri, emeklileri, emekli bile olamayan EYT’lileri, işsizleri, küçük esnafı, çiftçileri ve dar gelirlileri korumak için kullanılmalıdır.
Demek ki “kaynak var! Ve o kaynaklar zengini zengin etmek için değil sosyal politikalar için kullanılmalıdır.
İşçilerin vergi yükü azaltılsın: Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimi oranı yüzde 10’a indirilsin. 2022 yılı için yapılan gelir vergisi tarife değişikliği tatmin edici olmaktan uzaktır. Vergiye esas tarife dilimleri en az asgari ücret artış oranında artırılsın.
Faturalar hafifletilsin: Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına son 3 ayda yapılan tüm zamlar geri alınsın. Faturalar vergi ve kesintiden muaf tutulsun.
Gıda ucuzlasın: Tüm gıda ürünlerinde ve temel tüketim mallarında KDV sıfırlansın.
Emekli aylıkları asgari ücret düzeyine çıkarılsın
Tüm maaş ve ücretler asgari ücret artış oranı kadar artırılsın.
Emeklilikte Yaşa Takılanların emeklilik hakkı verilsin.
Ekonomik kara kışa girerken halkın devletten beklentisi, az sayıdaki servet ve sermaye sahibinin döviz gelirlerini ve faiz gelirlerini güvence altına alması değildir. Halkın devletten beklentisi, kendi yaşamını, geçimini güvence altına almasıdır.
Kimse ama kimse “kaynak yok” diye halkın aklıyla dalga geçmesin, istendiğinde kaynak bulunduğunu biliyoruz! Bizler işçi sınıfının ve halkın geçim kavgasını her alanda büyütmeye, meydanlarda, sokaklarda, işyerlerinde haykırmaya devam edeceğiz:
Zengine değil emekçiye kaynak! Sosyal devlet, sosyal adalet!
Emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza!
KESK, İzmir ve Diyarbakır’ın ardından İstanbul ve Ankara’da alanlara çıktı. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu'nun (KESK) çağrısıyla İstanbul Kartal ve Ankara Tandoğan Meydanlarında toplanan binlerce emekçi, 'Geçinemiyoruz' sloganıyla hayat pahalılığını protesto etti.
Mitinglere KESK'e bağlı sendikaların yanı sıra çok sayıda emek örgütü ve sivil toplum örgütü katıldı. Antikapitalist Çalışanlar her iki mitingde de yer aldı.
Mitinglere katılanlar "Hükümet istifa", "Baskılar bizi yıldıramaz", "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz", "Saraya değil halka bütçe", “İşçi-memur el ele, genel greve” sloganları attılar. KESK, mitinglerde “Emekten, Halktan Yana Bütçe” çağrısında bulundu.
Ankara mitingi
Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, çoklu bir krizle karşı karşıya olduklarını belirterek şöyle dedi: "Sadece ekonomik krizle boğuşmuyoruz. Aynı zamanda tek adam rejiminin yönetememe krizi ile karşı karşıyayız. Ekolojik krizle, kadınlara yönelik şiddetin ortaya çıkarmış olduğu krizle karşı karşıyayız. Bu kapitalist sistemin yaratmış olduğu neoliberal politikalar, özelleştirme politikaları, güvencesizleştirme politikaları, yani bu kapitalist barbarlığın artık sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bizler bu yoksulluğa, bu işsizliğe karşı yeni bir toplumsal yaşamı inşa etmek için buradayız ve sizlerle sesimizi birleştiriyoruz. Biz biliyoruz ki her karanlığın bir şafağı, her kışın bir de baharı vardır. İşte o baharı getirenler burada. Tandoğan’dan, İstanbul’dan, bütün emekçileri coşkuyla, sevgiyle selamlıyorum."
Bozgeyik, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 'Ekonominin kitabını yazdık' sözlerine ilişkin ise "Ekonominin kitabını yazdık diyorlar. Sizin yazdığınız ekonomi kitabı buysa biz bu kitabı reddediyoruz, kabul etmiyoruz ve bir an önce istifa etmenizi istiyoruz" sözleriyle karşılık verdi.
Bozgeyik konuşmasının devamında şu ifadeleri kaydetti:
"İşten çıkarma politikalarını arttırıyorlar. Her gün sendikalıların grev yapma haklarına yönelik, düşünce haklarımıza yönelik baskılarla karşı karşıyayız. İktidar bu baskı politikaları ile ömrünü uzatmaya çalışıyor ama nafile. Bir an önce erken seçim diyoruz. Asıl ahlaksız olanlar, bu ülkenin kaynaklarını talan edenlerdir. Bu ülkenin değerlerini çiğnetenlerdir. Ahlaksız olanlar ormanlarımızı kendi yandaşına peşkeş çekenlerdir. Ahlaksız olanlar eğitimi, sağlığı özelleştirerek halkın ulaşmasını engelleyenlerdir."
İstanbul Mitingi
Kartal Meydanı’nda düzenlenen mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kaplan Yeşil, iktidarı eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
“Bizler her gün biraz daha yoksullaşırken, onlar korku, açlık, maldan ve candan, ürünlerden biraz eksiltme ile sınandığımızı söyleyip sabretmemizi istiyorlar. Sabrımız tükendi. Onlar sırtı saraylarda, lüks ve şatafat içinde yaşarlarken, sadece 1 dakikalık elektrik giderleriyle onlarca işçi, emekçi yaşamını devam ettirebilecekken bizlere şükretmemizi istiyorlar.
Onlar iğneden ipliğe, yurt dışından tüm ithalatı dolarla yaparken, ‘devletin verdiği parayı dolara çeviren ahlaksızdır’ diyorlar. Oysa biz biliyoruz ve bir kez daha buradan sesleniyoruz. Asıl ahlaksız ve vicdansız olanlar onlardır. Asıl ahlaksız ve vicdansız olanlar, bizlerin kaynaklarını yıllardır talan edenlerdir. Asıl ahlaksız ve vicdansız olanlar, milyar dolarlık servetini her gün katlayanlardır. Kazançlarını vergi ödememek için yurt dışına kaçıranlardır. Asıl ahlaksızlık, bu ülkenin kamu hizmetlerini; ranta, yandaşa yağmalatanlardır.”
Konuşmasının sonunda taleplerini sıralayan Yeşil, “‘Geçinmek için taleplerimizi haykırmak istiyoruz. Gelir vergisindeki adaletsizliğin son bulmasını istiyoruz. Ülkemizde yaşayan bütün insanlara temel ihtiyaçlarını karşılayacak, düzenli ve koşulsuz bir gelir kapısının açılmasını istiyoruz. Parası bizim cebimizden çıkan yandaşlara, müteahhitlere aktarılan kamu özel işbirliği projelerinin hazine garantili projelerin son bulmasını istiyoruz.
Temel gıda ürünlerindeki KDV’nin sıfırlanmasını, pandemiden bu yana yapılan zamların geri alınmasını, her türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, kamunun tasfiyesi anlamına gelen özelleştirme politikalarından bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz” dedi.
İzmir mitingi
Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan 10 bini aşkın kişi, halktan ve emekten yana bütçe talepleriyle kordon boyu miting alanına yürüyüş gerçekleştirdi.
Mitingde, "Savaşa değil emekçiye bütçe" , "Genel grev genel direniş", "İş ekmek özgürlük", "Saraya değil emekçiye bütçe", "Birleşe birleşe kazanacağız", "İnsanca bir yaşam istiyoruz", "İşçi memur el ele genel greve" sloganları atıldı.
Açıklamayı KESK Genel Eş başkanı Mehmet Bozgeyik okudu. Bozgeyik, "Bizler her gün biraz daha yoksullaşırken, onlar 'korku, açlık, mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltme ile sınandığımızı' söyleyip sabretmemizi söylüyorlar. Onlar sırça saraylarda lüks ve şatafat içinde yaşarlarken, sadece bir dakikalık elektrik giderleriyle onlarca işçi, emekçi geçinebilecekken bu duruma da şükretmemizi istiyorlar" dedi.
Geçinmek için talepleri sıralayan Bozgeyik, "Bütçedeki payımızı istiyoruz. Kamunun tasfiyesine, özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz. Kamudan, emekten, halktan yana bir bütçe istiyoruz. Gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesini istiyoruz. Satış sözleşmelerine son verilmesini, demokratik, grevli gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz" diye konuştu.
Açıklanan asgari ücrete de değinen Bozgeyik, "Asgari ücrette açıklanan artış, eriyen alım gücümüzün yarısını bile karşılamıyor. O yüzden yıl bitmeden derhal insanca yaşayacak bir asgari ücret tutarının belirlenmesini, en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine çıkarılmasını istiyoruz. Temel gıda ürünlerinde KDV’nin sıfırlanmasını, pandemiden bu yana yapılan zamların geri alınmasını istiyoruz" dedi.
Bozgeyik son olarak talepleri şöyle sıraladı:
• "Her türlü güvencesiz istihdama son verilmesini,
• Kamunun tasfiyesi anlamına gelen özelleştirme politikalarına son verilmesini
• Kamusal, sosyal güvenlik emeklilik sisteminin güçlendirilmesini,
• Hukuksuz ihraç edilen arkadaşlarımızın derhal işlerine iade edilmesini
• Geçinmek, insanca yaşayacak bir ücret için kaynakların silah harcamalarına, savaş politikalarına aktarılmamasını, barış ve demokrasi için kullanılmasını istiyoruz."
Diyarbakır mitingi
Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki mitingde, “Bu iktidarla geçinemiyoruz", "Duble yollar karın doyurmuyor", "Barış, iş, emek için alanlardayız", "Ülke zengin, halk fakir, yandaş mutlu", "Krizin bedelini halk değil krizi yaratanlar ödesin", "İş, aş, özgürlük", "Eşit işe, eşit ücret" pankartları dikkat çekti.
KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, "Bizler her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı kapatmak için biraz daha borçlanırken bu ülkenin bir kesimi servetlerine servet katıyor. Biz buraya yılmadan korkmadan 'hükümet istifa' demeye geldik. Biz buraya 'bütçedeki payımızı istiyoruz' demeye geldik. Geçmiş yıllardan bu güne kadınlara ayrılmayan payı istemeye geldik" dedi.
Ekonomik OHAL gündemine dair de konuşan Yeşil, "Biz bu ülkede barış dediği için içeri attığınız arkadaşlarımızla zaten OHAL’i yaşıyoruz. Korkuyorlar, telaşlılar, tehditleri bundandır. Ne yaparsa yapsınlar bıçak kemikte, emekçiye düşman bu düzen böyle gitmez" ifadelerini kullandı.
İzmir’in Kınık ilçesinde bulunan Polyak Madeninde metan parlaması sebebiyle 35 olarak açıklandı. Gece yarısından sonra ayakta tedavisi tamamlanan işçiler evlerine gönderildi.
3 Mart’ta Maden Mühendisleri Odası, hazırladığı bir raporla “derin kotta metan tehlikesi ve patlamalara dair” uyarıda bulunmuştu. Ancak maden şirketleri işçi sağlığı ve iş güveliği önlemlerini almadıkları için bu patlama meydana geldi.
İşçiler, ekonomik kriz şartlarında canları pahasına buralarda çalıştırılıyorlar. Patronlar kendi kazançları için işçilerin canını tehlikeye atıyor. Hükümet de gerekli önlemlerin alınması için yeterince denetim yapmıyor. İşçilerin, emekçilerin, sendikaların iş cinayetlerine karşı tavır alması gerekir.
Polyak Madencilik, salgın başladığında işçileri evlerine göndermeden çalışmaya zorlamış, bu durum işçilerin tepkisine yol açmıştı. 700 işçi, Nisan-Haziran 2020 arasında bu şekilde çalıştırıldılar.
En son iş cinayeti İmbat madencilikte geçen yıl meydana geldi ve 3 işçi öldü. 2015 yılında meydana gelen Soma’daki iş kazasında ise 301 işçi yaşamını yitirdi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporuna göre Kasım ayında en az 164, yılın ilk on bir ayında ise en az 2017 işçi hayatını kaybetti.
İSİG raporunda öne çıkanlar:
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) hafta sonu dört bölgede "İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret İçin" mitingler yapacak.
"Geçinemiyoruz! İşsizliğe, Yoksulluğa hayır! Emekten, halktan yana bütçe istiyoruz!" başlıklı çağrıyla duyurulan mitinglerin yer ve saatleri şöyle:
►Di̇yarbakır: 18 Aralık Cumartesi - 13:30 - İstasyon Meydanı
►İzmi̇r: 18 Aralık Cumartesi̇ - 13:30 - Gündoğdu Meydanı
►İstanbul: 19 Aralık Pazar - 13:00 - Kartal Meydanı
►Ankara: 19 Aralık Pazar - 13:30 - Tandoğan Meydanı
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin (DSİP) 2022'deki asgari ücret kararı üzerine açıklaması:
2022 yılı asgari ücreti 4 bin 250 lira olarak açıklandı. Hükümet işçilerin dipten gelen öfkesinden korktu ve asgari ücreti beklentilere göre daha fazla yükseltmek zorunda kaldı.
Ama bir yandan da pahalılık her geçen gün artıyor, geçinme sorunumuz büyüyor. 3 ay sonra ekonominin ne durumda olacağını hükümet dahil kimse bilmiyor.
Ocak 2021’de asgari ücret 386 dolara karşılık geliyordu. Bugün açıklanan zamlı 2022 asgari ücreti (15,5 TL dolar kuru üzerinden) 275 dolara karşılık geliyor. Emekçiler zamlı asgari ücretle bile 110 dolar civarında kayba uğramış durumda.
Asgari ücret artışı, pahalılıkla yaşanan alım gücü kaybını dahi telafi etmedi, önümüzdeki günlerde daha ne kadar eriyeceği belli değil.
Açlık sınırının 5 bin liraya doğru yükseldiği, yoksulluk sınırının 12 bin lirayı bulduğu bir ortamda bu asgari ücretle geçinmek mümkün değildir.
Yılbaşından bugüne liranın değer kaybı yüzde 100’ü aştı, bu aynı zamanda enflasyonun da yüzde 100’ü geçtiğini gösterir. Sadece bu rakam bile asgari ücretin en az 6 bin lira olmasını gerektirirdi ki muhtemelen önümüzdeki aylarda 6 bin lira da yeterli olmayacak.
Çarşı pazarda hepimiz gerçek enflasyonumuzu yaşıyoruz. Süt geçen yıl 5 liraydı, bu yıl 20 liraya doğru koşuyor. Ekmek geçen yıl 1,5 liraydı, bu yıl 3,5 lira oldu, kısa süre sonra 5 lira olacak. Benzin geçen yıl 5 liraydı, bu yıl 11 lira.
2022 yılı için belirlenen asgari ücret geçinmeye yetecek düzeyde değil. Yapılan asgari ücret zammının büyük bölümü yaşanan pahalılık nedeniyle zaten çoktan yok olup gitti. Kalanı da birkaç ay içinde eriyip gidecek.
İşçiler, emekçiler olarak taleplerimiz için, haklarımızı korumak için birleşmeli, eylemler yapmalı, genel greve hazırlıklı olmalıyız. Birleşen işçiler yenilmez.
Taleplerimiz:
• Asgari ücret 6 bin net olsun, üç ayda bir yeniden belirlensin.
• Bütün emeklilerin, işçilerin, memurların maaşları en az yüzde 50 artırılsın.
• En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çıkarılsın.
• Krizin faturasını krizi çıkartanlar ödesin, sermaye sahipleri, patronlar vergilendirilsin.
• Gıda fiyatlarına zam yapılmasın.
• İşsizlik maaşı yükseltilsin, kriterleri hafifletilsin.
• Göçmen emekçilerin hakları tanınsın, eşit işe eşit ücret verilsin.
• Halkı kasten fakirleştiren, ekonomiyi yönetemeyen bu hükümet derhal çekip gitsin.
DSİP GYK
Bakırköy Belediyesi işçilerinin grevi 52 günü geride bırakırken, Türkiye'nin çeşitli illerinden otobüslerle gelen Belediye-İş sendikası üyeleri grevci işçilerle dayanıştı.
Bakırköy Özgürlük Meydanı'da miting düzeni kuruldu.
Otobüslerle gelen işçiler, grevcilerle birlikte haykırdı: 'Birleşen işçiler asla yenilmez', 'Başkan baksana kaç kişiyiz saysana', 'Bakırköy işçisi yalnız değildir!'
Bakırköy Belediyesi işçilerinin grevine destek eyleminde, Genel-İş, Tüm Bel Sen ve TÜMTİS'te yer aldı. Antikapitalist Çalışanlar da meydandaydı.
Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul, bu kışta kıyamette kimsenin keyfinden burada olmadığını vurgulayarak, “Bunun sebebi Bakırköy Belediye Başkanı'dır. Arkadaşlarımız burada 53 gündür onur mücadelesi veriyor. Başkan diyor ki, sebep biz değil, iki sendikanın çekişmesi. Hayır Başkan, sebep sizsiniz. 40 yıldır örgütlü olduğumuz Bakırköy’e başka bir yapıyı davet eden sizsiniz. Bakırköy Belediyesi işçisinin huzurunu bozanlar utansın” dedi.
Bakırköy Belediye Başkanı’nın uzlaşmaz tutumu nedeniyle sözleşmenin imzalanmadığına işaret eden Genel Başkanımız, “Başkan, bu emekçileri küçümsüyorsun… Sen kimi küçümsüyorsun. Bu kibir bu inat niye?” diye konuştu.
Antikapitalist Çalışanların düzenlediği Emek Forumu’na farklı işkollarında birçok işçi ve sendikacı katıldı. Forumda işçiler yaşadıkları sorunları anlattı, çözüm önerilerini tartıştı.
Özellikle işçi sınıfının mücadelesini birleştirmek gerektiği üzerinde duruldu. Forumda tartışılan konular ve çözüm önerileri özetle şöyle:
Kapitalizm yıkılmalıdır
Şunu çok iyi biliyoruz: Açlığın, yoksulluğun sorumlusu kapitalizmdir. Sorunun çözülmesi için krizler yaratan, yoksullaştıran, insanları en temek haklarından yoksun bırakan bu sistemin yıkılması, yerine insanca yaşayabileceğimiz bir düzenin kurulması gerek.
Taleplerimiz:
• Sermayeye, silahlanmaya değil emekçiye bütçe
• Asgari ücret 6000 TL net
• Zamlar durdurulsun, ücretlere zam gelsin
• İşçiler değil, patronlar vergilendirilsin
• Parasız eğitim, parasız sağlık
Kazanmanın yolu birleşik mücadeleden geçiyor
25 Kasım’da kadınlar eylem yaptı. Aynı günlerde sağlık örgütleri, hekimler Ankara’ya yürüdü, DİSK ve KESK birçok şehirde “geçinemiyoruz” eylemleri örgütledi. Krize karşı yapılan basın açıklamalarına, sokağa çıkan örgütlere halk tencere tava çalarak destek verdi.
Bütün bu mücadeleler birbirine ilham vermeye devam ediyor. Ama hepsinin, tüm mücadelelerin birleşmesi gerek.
Türk-iş, DİSK, Hak-iş, Memur-sen, KESK ve diğer emek, meslek örgütleri olarak bir araya gelelim, geçmişteki Emek Platformuna benzer büyük bir güce dönüşelim. Grevlere ve eylemlere destek olalım. Haklarımızı almak için genel grev yapalım.
KHK’lı emekçiler kazanacak
OHAL Komisyonu göreve dönmemizi reddetmeye devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’ye yol gösterdi, OHAL komisyonu kurulmasını sağladı. OHAL komisyonu hukuk yollarını kapattı, bizi sürekli cezalandırmış oldular.
OHAL komisyonu AYM kararını tanımıyor. Akademisyenler işçi sınıfının bir parçası, mücadelemiz, işçi sınıfının genel mücadelesine çok bağlı. Yüz bine yakın atılan KHK’lı işçinin mücadelesi devam ediyor.
Atık işçileri üzerinde baskılar sürüyor
Atık işçilerine karşı İstanbul Valiliği olumsuz davranıyor. Bu konuda üzerimizde büyük baskılar var. Belediyeler çekçeklerimizi elimizden alıyor, barınma ve iş alanlarımız yok ediliyor. Geri dönüşüm işçileri olarak çevre konusunda katkılarımız var, ama yine de bize çok baskı yapılıyor. Mücadelemiz sonucu şimdilik baskılar biraz geri çekildi ama çok zor durumdayız.
Sağlık emekçileri ortak mücadele ediyor
Bizde ve dünyada hemşireler her türlü baskıya maruz kalıyor. Hemşireliğin ağır ve tehlikeli işler kapsamına alınması, doğum izninin uzatılması, kreş hakkı istiyoruz.
Performansın kaldırılmasını, insanca temel ücretin verilmesini istiyoruz. Kovidin meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyoruz. Sağlık ekip işidir, ortak mücadele, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı tüm işçilerin birleşik eylemi örgütlenmelidir diyoruz.
Göçmen işçiler sendikasız, sigortasız çalıştırılıyor
Fon yok bahanesi ile 12 bin göçmen öğretmen işten çıkarıldı. Zaten sürekli sigortasız çalıştırılıyoruz. Göçmen işçiler olarak çok zor durumdayız.
Türkiye’de çalışan 1 milyon iki yüz bin Suriyeli işçi var, yüzde 92’si fazla mesai ücretlerini alamıyor. Yüzde 75’i asgari ücretten daha az alıyor.
Her yıl yüzlerce göçmen, iş kazalarında hayatını kaybediyor. En son 13 yaşında Suriyeli göçmen çocuk Mersin’de öldü. Bazı işverenler yaralanan işçileri hastaneye bile götürmüyor. Biz sendikalara niye üye olamıyoruz. Bizim haklarımızı kim koruyacak. Hepimiz işçiyiz, bunu bilmek istiyoruz.
Kadın grevi yapmanın zamanı geldi
Biz işçi sınıfının en güvencesiz kesimlerini oluşturan Dardanel kadın işçileri olarak sınıfsal ve cinsel, ulusal sömürüye karşı örgütlenme iradesini kuşandık. Anlattığımız hikâye sadece Dardanel işçilerinin değil tüm kadın, göçmen, kimliksiz, güvencesiz işçilerin hikâyesidir.
Dünyanın her yerinde kapitalist sömürüye paralel olarak kadın düşmanı uygulamalar var. Kürtaj hakkına saldırı oluyor, İstanbul sözleşmesi kaldırılıyor. Arjantinli, ABD’li, İspanyalı kadınlar bu saldırıları kadın grevleriyle püskürttü. Türkiye için de kadın grevleri vakti gelmiştir.