“Üniversiteler olmadan iklim bilimi olamaz ve özgür Filistin olmadan iklim adaleti olamaz”

Söyleşi - Küresel İklim Adaleti Nasıl Sağlanır

📣  28 Eylül, Çarşamba 19:30 - Konuşmacılar: Suda Sim Meriç - Tibet Şahin Adres: Söğütlüçeşme Caddesi, Kalem Sokak, No: 11, Arif Bey İşhanı, Kat:3, Osmanağa- Kadıköy/İstanbul Toplantı Skype üzerinden de takip edilebilir. İletişim: 0536 2196341 Facebook etkinliği

23 Eylül Küresel İklim Grevi: İstanbul, İzmir ve Bursa’da basın açıklaması, etkinlikler, konserler

Dünyanın her yerinden milyonlarca genç iklim aktivistinin katılacağı 23 Eylül Küresel İklim Grevinde Türkiye’deki iklim aktivistleri de, başta İstanbul, İzmir ve Bursa olmak üzere pek çok şehirde bir araya geliyor. “Kar Değil İnsanlar” sloganıyla çağrıda bulunan İklim İçin Gençlik, İklim Öncüleri ve İklim İçin Türkiye ekipleri tarafından duyurulan program ise şöyle:   İSTANBUL Selamiçeşme Özgürlük Parkı: 16.00: İklim için Sanat Atölyesi 17.00: Basın Açıklaması 17:50: Açık Mikrofon ve Konuşmalar. Konserler: 18.10: Güneş Özgeç 18.40: Can Kazaz 19.10: Buray   İZMİR 18.00: Alsancak Gar karşısı – yürüyüş başlangıcı 19.00: Türkan Saylan Önü – Basın Açıklaması 19.30: Alsancak İskele – Vapur ile Karşıyaka’ya geçiş 19.30: Bisiklet turu başlangıç 20.30: Karşıyaka Anıt – Konser   BURSA 22 Eylül Perşembe 17.00: Nilüfer Kent Konseyi’nde pankart ve döviz atölyesi 23 Eylül Cuma 17.00: Görükle Kazım Koyuncu Sanat Sokağı eylem başlangıç noktası 17.30: Nilüfer Gençlik Evi önünde basın açıklaması 18.00: İklim Adaleti Atölyesi 20.00: Belgesel gösterimi

Küresel İklim İstihdamı Konferansı: “İklim krizi, sınıf mücadelesidir”

17-18 Eylül tarihlerinde düzenlenen ve dünyanın her yerinden iklim aktivistleri, kampanyacılar, sendikacılar ve araştırmacıları bir araya getiren Küresel İklim İstihdamı Konferansı’nda (Global Climate Jobs Conference) iklim krizi mücadelesinin bir sınıf mücadelesi olduğu vurgulandı, birleşik mücadelenin önemine değinildi.  

23 Eylül Küresel İklim Grevi: Türkiye’nin birçok şehrinde İklim Grevinde olacağız

Fridays For Future (Gelecek İçin Cumalar) bu yıl gerçekleştirilecek Küresel İklim Grevi için 23 Eylül Cuma gününü duyurdu. Tüm dünyadan iklim aktivistlerinin, dünyanın her yerinde iklim eylemi düzenlediği Küresel İklim Grevine bizler de Antikapitalistler ve Antikapitalist Öğrenciler olarak, her yıl olduğu gibi destek veriyor; genç iklim aktivistlerinin çağrısına ve mücadelesine destek olmak için, herkesi orada bulunmaya; yoksullaşmaya, savaşlara, ırkçılığa, otoriter rejimlere, kadın düşmanlığına, LGBTİ+ düşmanlığına, göçmen düşmanlığına karşı birleşmeye, geleceğimizi fosil yakıt endüstrisinin ellerine bırakmaya yeltenenlere “Artık Yeter: İnsanlığın geleceğinde fosil yakıtlara yer yok!” demek için bir araya gelmeye çağırıyoruz. İklim aktivisti gençler kârı değil, insanları seçti, “Kâr Değil İnsanlar” sloganı arkasında birleşti. Bizler de 23 Eylül’de onların yanında, Küresel İklim Grevindeyiz. #KarDeğilİnsanlar

#KârDeğilİnsan 23 Eylül’de küresel iklim grevindeyiz

Fosil yakıt sektörüne, Paris Anlaşması’nın kabulünden bu yana 4,6 trilyon dolar destek sunuldu. Geçtiğimiz yıl 742 milyar dolarlık fosil yakıt finansmanı sağlandı.  On yıl önce 396,38 ppm olan CO2 yoğunluğu 2021’de 418,15 ppm olarak ölçüldü, bu yıl yine artarak 420,35 ppm’e yükseldi.  Fosil yakıtlardan kurtulmanın tek yolu, gerçek bir enerji dönüşümü başlatmaktır. Gücünü fosil yakıtlardan ve savaş makinelerinden alan kapitalizm, her şeye rağmen büyürken tabiatı gereği yıkıyor, yakıyor, krizleri birbirine ekliyor, dünyayı içinden çıkılamayacak duruma getiriyor. İklim krizini durdurmaya ayrılabilecek bütçeleri de şimdi savaş makinelerine yatırmaya karar verdiler; eşitsizlikleri her geçen gün büyütüyor, hepimizi açlığa, yoksulluğa, iklim afetlerine itiyorlar. İklim çöküşü, sınıf mücadelesidir Bu gidişatı durdurmak için yapmamız gereken şey çok açık: Küresel emisyonlar, 1,5C’lik ısınma sınırının aşılmaması için, yüzde 80-90 gibi muazzam bir oranda azaltılmalı. Çünkü 1,5C sınırını aşarsak geriye dönüşü olmaz.  Henüz 1,5C’nin sınırlarında gezinirken bile görülmemiş bir toplumsal ve ekolojik çöküş yaşanmaya başladı. Bir yandan sıcak hava dalgalarıyla kavruluyor, diğer yandan sellerin yol açtığı inanılmaz yıkıma tanık oluyoruz. Üstelik iklim afetlerinin ön saflarında da yine dünyanın en savunmasız toplumları var. Bangladeş ve Pakistan’ın yoksul halkları evlerinden, tarlalarından, gıdalarından, geçim kaynaklarından olurken, her birinde birkaç milyon kişi afetler yüzünden göçe zorlandı. Bu sırada emisyonlar da yükselmeye devam ediyordu. Isınan okyanuslar ve Kuzey Kutbu’ndaki erime, ısınma-erime süreçlerini hızlandırıyor. Muson sistemleri gibi yağış rejimleri bozuluyor, benzeri görülmemiş şiddette ve süredeki yakıcı sıcakları, süper-taşkın denilen inanılmaz sel felaketlerini yaratıyor. Afetlerin yaşandığı her bölgede ölümler, sayılara milyonları bulmaya başlayan iklim göçmenleri, açlık, bulaşıcı hastalıklar, orman yangınları ve kuraklıklar birbirine eklenerek yıkımın ölçeğini daha da büyütüyor. İklim afetlerinin biri bitiyor diğeri başlıyor.  Daha şimdiden bunları yaşıyorsak, 2C’lik ısınma değerini görünce nasıl bir dünyada olacağız? Kabus gibi bir geleceğe adım atmak istemiyorsak, emisyon kesintilerinin hemen yapılmaya başlanması gerekiyor; 20 yıl içinde, 10 yıl sonra, aşamalı olarak ya da yavaş yavaş değil. İnsanlığın geleceğinde fosile yer yok!  Bu gidişatı değiştirecek olan bizleriz. Bir iklim çöküşünün sınırlarında geziniyoruz. Olacakları durdurmak için kitlesel, birleşik bir mücadelenin gücüne ihtiyacımız var. Tüm dünyada yükselmekte olan isyan dalgasını büyütmeye, yoksullaşmaya hayır derken savaşlara, ırkçılığa, otoriter rejimlere, kadın düşmanlığına, LGBTİ+ düşmanlığına, göçmen düşmanlığına karşı birleşmeye, fosil yakıt endüstrisiyle el ele veren tüm liderlere ve siyasi rejimlere “Artık Yeter” demek için bir araya gelmemiz gerekiyor. İklim aktivisti gençler kârı değil, insanları seçti, “gücü insanlara geri vereceğiz” diyerek “Kâr Değil İnsan” sloganı arkasında birleşti. Bizler de 23 Eylül’de onların yanında, Küresel İklim Grevindeyiz.

Küresel İklim İstihdamı Konferansı başlıyor

17-18 Eylül: 10 ülkeden 31 konuşmacı, çağrı ve program: İklim krizine, emek ve iklim hareketlerini bir araya getirecek bir çözüm sunuluyor: Küresel İklim İstihdamı Emisyonları işçilerin önderliğinde azaltmak ve onların ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulan tasarılarla yola çıkarak yapmak son derece önemli ve acil bir görev. İşçileri tartışmanın dışında bırakmayan, iklim bilimini göz ardı etmeyen, daha eşit ve adil bir dünya yaratmak için tasarlanmış bir enerji dönüşümünü uygulayacak güce sahip bir hareket de inşa etmemiz gerekiyor. Bu amaçla yola çıkan Küresel İklim İstihdamı (Global Climate Jobs) kampanyası 17-18 Eylül’de, iki gün boyunca, 10 ülkeden 31 konuşmacının katılacağı uluslararası konferansta dünyanın her yerinden iklim aktivistlerini, sendikacıları, işçileri bir araya getiriyor. İklim çöküşünü biz durduracağız.  Bunun için nasıl bir tasarıyı hayata geçirmemiz gerektiğinin tartışılacağı, emek ve iklim hareketlerini bir araya getiren konferansta İklim İşleri Kampanyaları oluştururken başvurulması gereken stratejiler, teknik ve sosyal bakış açıları ve zorluklar konuşulacak. Türkiye’den, Suda Sim Meriç (Antikapitalist Öğrenciler) ve Tuna Emren’in (DSİP Eş Sözcüsü) konuşmacı olarak katılacağı konferansın programı ise şöyle: 17 Eylül Cumartesi 14:00 Açılış Oturumu: Stratejik Oryantasyon Leonor Canadas (Portekiz); Portekiz İklim Adaleti Hareketi Üyesi Andreas Ytterstad (Norveç); Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Çalışmaları Profesörü Josua Mata (Filipinler); Sendika Lideri Jeremy Brecher (ABD); Tarihçi, Yazar, Film Yapımcısı  16:00 İklim İstihdamı Kampanyaları Oluşturma Tabitha Spence (ABD); İklim Adaleti Aktivisti, Yazar ve Coğrafyacı Mette Haugen (Norveç); Norveç Sendikalar Konfederasyonu Üyesi Paul LeBlanc (ABD); La Roche Üniversitesi Tarih Profesörü   Chris Baugh (İngiltere); Kamu ve Ticari Hizmetler Birliği Sendikası Genel Sekreter Yardımcı 16:00 Gıda, Tarım ve İklim Max Ajl (ABD); Marksist Yazar ve Araştırmacı Pedro Horta (Portekiz); Uluslararası Çiftçi Hareketi Temsilcisi (La Via Campesina)  Lanka Horstink (Portekiz); Gıda Politikaları Araştırmacısı, Aktivist ve Kampanyacı Luana Carvalho (Brezilya); İklim Aktivisti 18:00 Ekofeminizm Ines Teles (Portekiz); İklim Adaleti Aktivisti, Kampanyacı Joana Bergolat (İspanya); İklim Aktivisti Prof. Dr. Stefania Barca (Portekiz); Uluslararası Sosyal Bilimler Enstitüsü (ISS) Faeza Meyer (Güney Afrika); Su Adaleti Aktivisti 18:00 İklim Politikaları, Irkçılık ve Göçmenler Suda Sim Meriç (Türkiye); Antikapitalist Öğrenciler, İklim Aktivisti Rehad Desai (Güney Afrika); Belgesel Yapımcısı ve Tarihçi Dr. Claire Cohen (ABD); Psikiyatrist  18 Eylül Pazar 14:00 Genel Oturum: Direnişten Adil Geçişe Bianco Castro (Portekiz); Oyuncu, Fridays For Future Aktivisti Clara Paillard (İngiltere); Sendikacı ve İklim Aktivisti Ashim Roy (ABD); Yeni Sendika Girişimi Kurucu Genel Sekreteri  16:00 Emisyonları Nasıl Azaltacağız? Suzanne Jeffery (İngiltere); İklim Değişikliğine Karşı Kampanya Yöneticisi (CCC)  Benjamin Alvero (Filipinler); Sendikacı (SENTRO) Shouvik Chakraborty (ABD); Massachusetts Amherst Üniversitesi Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Dr. Patricia De Marco (ABD); Enerji ve Çevre Politikaları Uzmanı, Yazar 16:00 Fosil Yakıt İşçileri ve İklim İşleri Neil Rothnie (İngiltere); Just Stop Oil Aktivisti, Emekli Petrol ve Gaz İşçisi  Gabrielle Jeliazkov (İngiltere); Platform Londra Adil Geçiş Kampanyacısı Vivian Price (ABD); Kaliforniya Eyalet Üniversitesi Adil Geçiş Uzmanı 18:00 Kapanış Oturumu: Sonraki Adımlar Jonathan Neale (ABD), Marksist yazar ve Küresel İklim İstihdamı Kampanyası Kurucusu  Tuna Emren (Türkiye), Bilim Yazarı ve İklim Adaleti Kampanyacısı Konferansa katılmak için tıklayın. Bilgi için tıklayın. ⦁ Tüm oturumlar kaydedilecek ve çevrimiçi izlenebilecektir. ⦁ Her bir oturumun süresi 1 saat 30 dakika olacaktır. Konuşmacıların sunumlarından sonra katılımcılar arasında bir atölye gerçekleştirilecektir.

'Kestel Bor Madeni suyu kirletiyor, köylülerin zararı karşılanmalı'

Bursa Su Kolektifi, 4 Eylül günü Karacabey'e düzenlediği Ekokırım ve Ekolojik yıkım alanlarını ifşa turunda iki basın açıklaması düzenledi.  Bakırköy'de düzenlediği basın açıklamasında Kestelek Bor Madeni'yle kirletilen suyla suladıkları tarlalarında mahsülü zarar görüp masrafını bile karşılamayan köylüler de yer aldı. Eylemlerde okunan açıklamanın tam metni: "Dünya bor madeni rezervlerinin büyük çoğunluğunu sahip olan bir coğrafyada yaşıyoruz. Bor yataklarının bulunduğu Eskişehir, Kütahya, Balıkesir ve Bursa'daki ocakları Etimaden adlı devlet şirketi tarafından işletilmektedir. Bor, cam ve seramik başta olmak üzere pek çok sanayi dalında kullanılıyor.  Etimaden resmi internet sitesinde anlatıldığına göre toprakta bor eksikliğinin tarımsal ürün verimliliğini düşürdüğü konusunda çok sayıda açıklamalar bulunmaktadır. Ancak aynı sitede toprakta ya da suda bor fazlalığının daha doğrusu bor kirliliğinin nasıl sonuçlar doğurduğu konusunda açıklama bulunmuyor. Ne yazık ki, suda ve toprakta bor fazlalığının ne gibi kötü sonuçlar doğurduğunu, kenarında bor madeni bulunan derelerden su kullanan köylülerimiz acı deneyimlerle öğrendi. Şu anda bulunduğumuz Karacabey'in Bakırköy ve çevre köyleri bu acı deneyimi yıllardır yaşamakta dertlerine çare bulamamaktadırlar. Karacabey’de Bakırköy, Paşa Çayırı, Orta Çayır, Çakılı Kuyu mevkileri, Mustafakemalpaşa’da Yeşilova, Tepecik, Azatlı, Ormankadı köyleri bor kirliliğinden etkilenen yerler arasındadır.  Bor madeni topraktan çıkarıldıktan sonra yıkanır. Bu nedenle maden bir dere kenarında açılır. Maden yıkandıktan sonra ortaya çıkan pasa ve atık su, slam barajı da denen çamur havuzlarına alınıp çökertilmesi, sudaki bor miktarının bilimsel sınırlara düşürülmesi gerekmektedir.  Mustafakemalpaşa Çayının Orhaneli Çayı'ndan ayrıldığı Kestelek köyü yakınlarında Etimaden'e ait bor madeni bulunmaktadır. Mustafakemalpaşa Çayı, menderesler çizerek Uluabat Gölüne boşalır. Çay göle boşalmadan önce DSİ tarafından yapılan sulama kanallarına su verilir. İşte bu kanallarından su alması gereken çiftçilerimiz bunu yapmak ya da yapmamak arasında büyük bir çaresizlik içinde kalmaktadır. Çiftçilerin daha önceki deneyimleri kanaldan su alıp topraklarını suladığında borla kirletilmiş suyun üründen alacağı verimin büyük oranda düşeceğini, masrafını bile kurtaramayacağını bilir. Bu nedenle çiftçiler, yanı başına kadar gelen kanal suyunu kullanmak yerine tarlalarında kuyu ya da artezyenden su kullanır. Kuyusu artezyeni olmayan çiftçiler çaresiz ya kanaldan su alacak ya da mahsulün göz göre göre kurumaya bırakacaktır.  Mustafakemalpaşa Çayından ve bu çaydan beslenen sulama kanallardan borlu suyun çok uzun yıllardan bu yana ürünlere verdiği zarar Mustafakemalpaşa ve Karacabey köylülerinin çileden çıkarmaktadır. Nereye başvursalar sonuç alamadıkları için kimi köylüler zararının karşılanması için dava açarken bazıları da sudaki bor miktarını belirlemek için analizler yaptırmıştır. Bu analizlerde sudaki bor miktarı bilimsel sınırın 4,5 kat, önerilen değerin ise 13 kat üzerinde olduğu ortaya çıkmaktadır.  Bursa milletvekili Mustafa Esgin'in Nisan 2022'de basında çıkan açıklamalarına göre bir süredir işletilmediğini bildirdiği Kestelek Bor Madeni'nde var olan çamur havuzunun tamamen dolu olduğu, 2021'de başlanan yeni çamur havuzu (slam barajı) ve derivasyon kanalı inşaatının iki ay içinde tamamlanacağını bildirmektedir.  Ancak eğer maden işletilmiyorsa Mustafakemalpaşa çayından gelen suyla sulama yapan çiftçinin sudaki bor fazlalığından dolayı şikayetleri bitmesi gerekirdi. Ancak böyle olmadı.  O halde bunun tek bir anlamı vardır. Dolu olduğu bildirilen eski çamur havuzundan Mustafakemalpaşa Çayına geçen sızıntı ya da kaçak kanal bulunmaktadır. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Dolayısıyla Kestelek Bor Madeni'ne yapılmakta olan yeni çamur havuzu, eski çamur havuzundan dereye karışan borlu sudaki kaçağı kapatmayacaktır. Bu nedenle derhal sızdırmazlık derecesi çok yüksek, yağmurla birlikte barajdan taşkın tehlikesi olamayan çamur havuzu yapılmalı ve eski havuzdaki çamur ve atık sular bu yeni havuza taşınmalıdır.  Maden çalıştırmaya başlandığında dereye bırakılacak suda bilimsel düzeyin üzerinde bor elementine izin vermemek için her türlü önlem alınmalı ve gerekli filtrasyon sistemleri yapılmalıdır. Maden çalışacak diye köylülerin tarlaları susuz bırakılamaz. Köylülerin ürünlerinin zarar görmesi sineye çekilemez. Eğer derelere bilimsel sınırların altında su verilemeyecekse maden bir daha çalıştırılmamalıdır.  Bununla birlikte Kestelek Bor Madeni aracılığıyla devlet eliyle kirletilen Mustafakemalpaşa Çayındaki borlu suyla sulama yapmak zorunda kaldığı için ürünü yanan, verimi düşen ya da kirli suyla sulama yaşamaktan çekindiği için ürünü kuruyan köylünün hasarından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Etimaden sorumludur. Bu sorumlular köylünün zararını karşılanmalıdır." 04.09.2022 Bursa Su Kolektifi

23 Eylül’de sokaklardayız!

Bu yaz dünyanın en yoksul milyonlarca insanı iklim afetleriyle sarsıldı. Bu ülkeler, fosil yakıtların sebep olduğu bu krize en az katkıda bulunanlardı üstelik. Çünkü emisyonları ABD ile ya da bir Avrupa ülkesininkiyle kıyaslanamayacak kadar düşük. Fakat buna rağmen iklim çöküşünün en ön saflarındalar.  Buna daha fazla sessiz kalamayız.  İklim krizi, bir sistem krizidir. Kapitalizm, tabiatı gereği yıkarak, yakarak büyüyen; krizleri uç uca ekleyerek dünyayı içinden çıkılamayacak duruma kadar zorlayan; iklim krizini durdurmaya ayrılabilecek bütçeleri savaş makinelerine yatırmayı daha makul bulan; eşitsizlikleri her geçen gün büyüten, hepimizi açlığa, yoksulluğa, iklim afetlerine iten bir sistem.  Kapitalizm, gücünü fosil yakıtlardan ve savaş makinelerinden alıyor. İklim çöküşü, bir sınıf mücadelesidir. Krizin sorumluları servetlerini büyütüp kendilerini aklarken hepimizin geleceği feda ediliyor.  Fosil yakıt endüstrisi son 50 yıl boyunca her gün 3 milyar dolar kâr etti. İklim çöküşünün engellenebilmesi için atılacak adımları engelleyen, fosil yakıt projelerine destek sunan herkese “yeter artık!” demenin zamanı geldi. Savaşlara karşı barışı, ırkçılığa karşı dayanışma ve kardeşliği, sömürüye karşı eşitliği, baskılara karşı özgürlüğü savunanlar olarak, iklim ve geleceğimiz için bir araya gelmeliyiz.  Kitlesel, birleşik bir mücadelenin hemen harekete geçirilmesi gerek. 11. Küresel İklim Grevinin gerçekleştirileceği 23 Eylül’de her nerede yaşıyor olursak olalım “Kar Değil İnsan!” sloganıyla sokakları dolduralım, mücadeleyi büyütelim. Fosile son! Yaşanabilir bir dünya istiyoruz.

Pakistan’da yaşamı felce uğratan iklim afetinin gösterdiği

Yine benzersiz bir iklim afeti… Ve yine en yoksul toplumlardan birinde yaşandı.  Pakistan’da 1000’den fazla kişiyi öldüren, 30 milyon kişinin hayatını felce uğratan sel felaketi onulmaz yaralar açtı. Daha geçtiğimiz ay Bangladeş’teki selin korkunç ölçeğinden bahsediyor, yüzyılın en kötü sel felaketlerinden biri olduğunu yazıyorduk ki sadece birkaç hafta içinde bir tanesi daha geldi.  Nedeni, ilk bakışta muson yağışlarıymış gibi görünebilir. Oysa ne Pakistan ne de Bangladeş daha önce böyle bir muson görmemişti: Musonların kesintisiz yağışla devam etmesi üzerine her iki ülkenin de büyük bölümü sular altında kaldı.  Pakistan’da musonlar sekiz hafta boyunca hız kesmeden sürdü!  Ağustos başından bu yana da Sindh eyaletinde ortalamanın dokuz katı, Pakistan genelindeyse beş katı yağış yaşandı. ‘Süper taşkınlar’ dönemi İklim krizi gelecekte yaşayacağımız bir durum değil; şu anda burada.  Dünyanın her yerinde çeşitli şekillerde gösteriyor kendini.  Hatta artık ona ‘kriz’ demek bile yeterli gelmiyor, çünkü daha şimdiden, yani öngörülen süreden çok daha kısa bir zaman içinde getirdi büyük felaketlerini. En doğru ifadesiyle, fiili bir iklim çöküşünü yaşıyoruz. Kimi iklim raporlarında senelerdir değinilmekte olan bir gerçek var: Bu varoluş krizi kendini evvela benzeri görülmemiş seller ve süresi giderek uzayacak olan dayanılmaz sıcak hava dalgalarıyla gösterecek. Şimdi yaşanmakta olan tam da budur. Kimi raporlar da bu yeni iklim afetlerinin, bilhassa da sellerin ‘süper taşkınlar’ biçiminde yaşanacağını öngörüyordu ki bunu da yaşamaya başladık. Isınan okyanuslar ve Kuzey Kutbu’ndaki erime, ısınma-erime süreçlerini hızlandırıyor. Bu ikisini tetikleyen başlıca unsur ise Atlantik akımı olarak özetlenebilecek AMOC sistemi. Bu okyanus akıntısı zayıflayıp daha kıvrımlı bir modele dönüştükçe yağış düzeni bozuluyor, Kuzey Kutbu'na fazladan ısı dalgalanmaları yansıyor, kutuplar daha da ısındıkça Kuzey Kutbu ve tropikler arasındaki sıcaklık farkı azalıyor, bu domino etkisiyle yağış modelleri bir darbe daha alıyor. İklim çöküşü, yukarıda bahsedilen süreçlerin birbirlerini tetikleyip hızlandırması nedeniyle, Güney Asya musonunun işleyişini bozdu.  Asya-Pasifik halkları bir yandan bu süper taşkınları yaşar ve inanılmaz kayıplar verirken, eşzamanlı olarak bir de sıcak hava dalgalarına katlanmaya çalışıyor.  Asya-Pasifik, dünyanın en savunmasız bölgelerinden biri. İklim afetlerinin biri bitiyor diğeri başlıyor, daha birinden toparlanma şansı bulamadan bir diğerine yakalanıyorlar. Bangladeş halkı da bir önceki sel felaketinin şokunu atlatamadan yeni bir süper taşkın yaşadı, yüzlerce kişi öldü, 3 milyon kişi evsiz kaldı. Bu ölçekteki sellerin yüz yılda bir veya iki defa yaşanması beklenir. Oysa yalnızca 2022 yazında bile birkaç kez yaşandığına tanık olduk. Pakistan da bu yıkıcı felaketin öncesinde, bahar aylarında, eşi görülmemiş sıcaklara maruz kalmıştı. Şimdiki süper taşkında 300 bin konut yıkıldı, milyonlarca insan yerinden oldu, nüfusun yedide birine karşılık gelen bir nüfus (33 milyon) etkilendi.  Ülkenin üçte birinin sular altında kalabileceği söyleniyor. Tarım arazilerinin büyük kısmı şimdiden kaybedildi. Daha da beteri, Pakistan iklim değişikliği bakanı Sherry Rehman’ın paylaştığı bilgilere göre, musonların Eylül ayında çok daha fazla yağış getirmesi bekleniyor.

Geri 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 İleri

Bültene kayıt ol