COP27’nin Ardından: İklim Çöküşü ve Devrim İhtiyacı
İklim aktivistleri olarak, 6-18 Kasım tarihlerinde Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde düzenlenecek 27. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nı (COP27) protesto ediyor, Mısırlı çevre aktivistlerinin çağrısına yanıt vererek 12 Kasım'da gerçekleştirilecek küresel eylemlere katılıyoruz.
İklim görüşmelerine ev sahipliği yapan Mısır hükümeti, sadece fikirlerini ifade ettikleri veya protesto ya da grevler düzenlemeye çalıştıkları için on binlerce aktivisti gözaltına aldı. Silah anlaşmaları, diplomatik destek ve ticari ilişkiler yoluyla Batı tarafından desteklenen Mısır'ın askeri diktatörlüğü COP27 öncesinde tüm iklim aktivistlerini taciz, tutuklama ve yıldırma yoluyla ülkeden kaçmaya zorlarken, Küresel Güney'deki birçok ülkede acımasız rejimler protestoları ve grevleri yasaklarken gerçekleştirilecek bu zirvenin hiçbir meşruiyeti kalmamıştır.
Baskıcı Mısır rejimi ne bir iklim zirvesine ev sahipliği yapabilir ne de iklim adaleti bakımından öne çıkarılması gereken Küresel Güney ülkelerini temsil edebilecek durumdadır.
Her yıl farklı bir ülkede düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı yalnızca resmi görüşmelerden ibaret değil; iklim hareketinin gerek alternatif zirveleri gerekse sokaktaki protestoları da COP sürecinin olmazsa olmaz parçalarından biridir.
İklim krizinin çözümüne yönelik talepler sokakta dile getirilir. Fakat bu gerçeği görmezden gelen karar vericiler, zirveyi Mısır’da ve üstelik bizimle dalga geçer gibi, dünyanın en büyük kirleticilerinden biri olan Coca Cola sponsorluğunda gerçekleştiriyor.
Enerji şirketleri ve hükümetler, on milyonlarca hayatı mahveden iklim afetlerine rağmen daha fazla fosil yakıt yatırımı yapıyor.
Hepimizi yoksullaştıran, kendi yarattıkları krizlerin faturasını bizlerden çıkarmaya çalışan ve bu arada iklim krizine yönelik tek bir adım atmayan tüm siyasi iktidarlara, sokaktaki bu hareketi büyüterek yanıt vermemiz gerektiği çok açık.
Bizler, 12 Kasım’da bir kez daha, iklim adaleti talebimizle sokaktayız. 4 Aralık’ta ise Uluslararası Sosyalist Akım’ın düzenlediği “COP27'den Sonra: İklim Çöküşü ve Devrim İhtiyacı” başlıklı uluslararası alternatif zirvede olacağız.
(Sosyalist İşçi)
Avrupa’daki öldürücü sıcak hava dalgalarını, Hindistan ve Bangladeş’teki sel felaketini, ardından Pakistan’ın üçte birini sular altında bırakan inanılmaz bir süper-taşkını art arda yaşadık. Ve şimdi bir de kasırga sezonu başladı.
Bir gecede canavara dönüştü
Bu yılın kasırga sezonu şu ana kadar sessizdi. Sessizliğini Fiona ve Ian ile bozdu.
Ian Kasırgası bir gecede inanılmaz bir dönüşüm geçirdi. Hızı 193 km/s’den saatte 250 km’ye yükseldi ve bu değişimle 43 kat daha yıkıcı hale geldi.
Böylesi bir dönüşüme neden olansa Tropikal Siklon Isı Potansiyeli’ydi, yani ısınan okyanus suyu kasırgaya yakıt sağladı. Bu, kısa süre içinde kendiliğinden sönecek duruma gelmiş bir ateşe odun atmaya benziyor.
Son 50 yılda küresel ısınma kaynaklı aşırı ısınmanın yüzde 90’ı okyanuslar tarafından emildi. Okyanus suyuna eklenen her büyük ısınma gelecekte yaşanacak iklim afetlerinin sayısının, şiddetinin daha da artması demek. Ayrıca, deniz suyundaki ısınma okyanusun derinliklerine doğru yayılmaya da başladı. İşte bu da bir kasırgayı bir gecede birkaç kategori birden yükseltip canavara dönüştürecek yakıtı sağlayan faktörün ta kendisiydi.
Deniz suyundaki ısınmanın derinlere nüfuz etmeye başlaması büyük kasırgaların rüzgar hızlarını artıran bir unsur olarak işliyor ve her 1C’lik okyanus yüzeyi ısınması için 8 km/s'lik bir artışa neden oluyor. Bu arada, okyanustan atmosfere buharlaşan nemin miktarı da her 1C’lik okyanus yüzeyi ısınması için yaklaşık yüzde 7 artış gösterir. Bu yüzde 7’lik nem fazlası ise yere aşırı miktarda yağış olarak inecekken ortaya aniden böyle bir kasırga çıktığında onu besleyip büyütmeye başlıyor.
Aslında kasırga dediğimiz şey basit bir ısı motoru gibi çalışıyor. Yani ısı enerjisini mekanik enerjiye (rüzgar hızı) dönüştürür. Okyanus suyu ne kadar sıcaksa bu motor o kadar iyi çalışır ve yaratacağı mekanik enerji çıktısı da o kadar fazla olur. Maksimum yoğunluğuna ulaştığında hızı düşmek zorundadır ama bunun bir anlamı da işlemde bir kez daha ısının açığa çıkacak olması. Diğer bir deyişle; gücünü kaybettiğinde, beslendiği ortama (atmosfer ve okyanus suyu) yeni yakıt (fazladan ısıtma) sağlıyor.
Ian, 30C’ye yükselen okyanus suyundan beslendi, bu sırada okyanusu çalkaladı. Yüzeye derinlerdeki soğuk suyu çıkarabilmiş olsaydı böylesi bir yıkıma yol açmayabilirdi belki, ancak dipten gelen su da yüzeydeki kadar sıcaktı.
Bir kez daha büyük bir yıkıma şahit olduk
Tropik siklonlar; fırtına dalgaları, sel felaketleri, kuvvetli rüzgarlar gibi birçok farklı şekilde kendini gösterebilir ama genelde bunların hepsinin bir arada yaşanmasına yol açarak ilerliyorlar. Ian ve Fiona da tam olarak bunu yaptı.
Ian’ın ardından ağır bir yıkım çıktı ortaya. Şu ana dek en az 85 kişinin öldüğü biliniyor ki bu sayı sadece Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğusundaki Florida ve Carolinas'tan gelen verilerle belirlendi.
Kasırga, Florida’yı yıkıp geçtikten sonra biraz zayıflayarak kuzeye ilerledi ve Güney Carolina'ya varmadan önce bir kez daha Atlantik’in aşırı ısınmış okyanus suyundan beslendi. Georgetown'ı vurduğunda yıkıcı etkisi devam ediyordu. Yollar kapandı, sel suları hızla yükseldi, elektrik kesildi. Yine de Florida'da yaşananlar çok daha kötüydü: Kıyı şeridi parçalandı, sular evleri yuttu, 1,2 milyon insan elektriksiz kaldı.
Küba’da yol açtığı yıkımın bilançosunu ise henüz bilmiyoruz. Kasırga atlatıldıktan dört gün sonra Küba’nın birçok bölgesine hâlâ elektrik verilememişti. Kaç kişinin öldüğü, kaç evin yaşanmaz duruma geldiği gibi bilgilere ulaşılamıyor.
Porto Riko’yu vuran Fiona Kasırgası ise ülkenin bazı bölgelerinde 72 saat boyunca süren yoğun yağışlara yol açtı, taşkınlar ve toprak kaymaları yaşandı, milyonlarca insan temiz suya erişemedi ve yüz binler elektriksiz kaldı.
En az 8 kasırga daha bekleniyor
Tropik siklon mevsimi 1 Haziran ile 30 Kasım arasında yaşanıyor. Meteorologlar, 2022 sezonu için 14 ila 20 büyük kasırga yaşanacağını tahmin ediyordu ama modellerdeki son güncellemeler, Kasım sonuna kadar (en az) 8 kasırganın daha beklenebileceğini gösterdi.
Bu tahminleri, iklim çöküşünün öne çıkan yer sistemleri olarak özetlenebilecek Atlantik jet akımı ve La Niña gibi sistemlere dayanarak yürütüyorlar. Jet akımı ile La Niña bir yandan musonları ve kasırgaları güçlendiriyor, diğer taraftan Kuzey Kutbu’na fazladan ısınma gönderiyor, sonra kendileri de bu ısınmadan beslenerek daha fazla afet yaratacak duruma geliyorlar. Avrupa’daki yakıcı sıcakların ardında da yine bu ikili bulunuyordu.
En şiddetli beş kasırgadan biri
İki kasırganın yol açtığı bu büyük felaketin asıl boyutları önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak olsa da 40 ila 60 milyar dolar arasında hasara ve ekonomik kayıplara neden olduğu tahmin edilen Ian’ın ABD’de görülen en şiddetli beş kasırgadan biri ve ülke tarihinin en pahalıya mal olan kasırgası olduğu açıklandı.
Fakat bildiğimiz bir şey daha var ki Ian’ın Küba’da yarattığı yıkım, Florida’da sebep olduğundan çok daha büyük. Fiona da aynısını Porto Riko’da yaptı. Bu iki ada ülkesindeki yıkımın maliyeti ABD’dekine kıyasla çok daha fazla, toparlanma süreci ise çok daha sancılı olacak.
İngiltere’de ‘Enough is Enough’ (Artık Yeter) hareketinin ülke çapında büyük grevler ve kitlesel protestolar günü olarak duyurduğu 1 Ekim’de on binler sokaktaydı. İşçi hareketine iklim hareketi, savaş karşıtı hareket, ırkçılık karşıtı hareket, göçmen hareketi, kadın ve LGBTİ+ hareketleri de katıldı.
Konya’nın Karapınar İlçesi civarında meydana gelen obrukların sayısı 2600’ü aştı. Obruklar, canlı yaşamını tehdit eder hale geldi.
Yer altında kireçtaşı gibi eriyebilen kayaçların zamanla boşluklar meydana getirmesi ve bu boşlukların tavanlarının çökmesiyle oluşan karstik bir yer şekli olan obrukların derinliği onlarca metreye ulaşabiliyor. Özellikle Konya Karapınar civarında görülen obruk oluşumlarının sayısı, korkutucu boyutlara ulaştı.
Obruk oluşumunun en temel nedeni kuraklık ve yoğun su tüketimine bağlı olarak yeraltı sularının çekilmesi. Yeraltı suları çekildikçe, oluşan obrukların tavanları çöküyor ve canlı yaşamını tehdit ediyor. Karapınar yakınlarında oluşan bir obruk, yakın zamanda bir camiye zarar vermişti.
Kuraklığın ve yeraltı sularının çekilmesi, küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri. Bir yandan bazı bölgelerde seller canlı hayatını etkilerken, öte yandan kuraklık ağır sonuçlara neden oluyor. İklim değişikliği artık uzak bir masal değil. Mücadele edilmediği takdirde, yüz milyonlarca insanın büyük acılar çekmesine neden olacak bir felaket.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Şeref Kalaycı, Kaz Dağları’nda maden çıkarma izni alan Kanadalı Alamos firmasının 5 yılda kademe kademe kesmesi gereken ağaçları tek seferde kestiğini ve şirketin araziyi “dımdızlak” bıraktığını söyledi.
Alamos Gold, geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada “Ağaç kesimi için Orman Bakanlığı’na 54 milyon TL ödedik,” diyordu. Bu ödemede, kesimin Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından yapılması şartı da bulunuyordu. Şirket, siyanürle altın çıkarma hazırlığı yapmak için 350 bin ağaç kesmiş, 10 yıllık ruhsat süresi dolmuş olmasına rağmen 60 yıllık ruhsat hakları olduğunu iddia etmişti.
‘ÇED olumlu’ kararı verilmiş olan Kaz Dağları yıkımı işte bu itirafla taçlandı. Oysa bu orman kıyımını OGM’nin kendisi gerçekleştirmiş, bunun üzerine yükselen tepkiler karşısında Tarım ve Orman Bakanlığı bölgeyi (Kirazlı) yeniden rehabilite edeceğini bildirmişti. Kirazlı rehabilite edilmedi. Yeni maden şirketleri, bölgeyi diledikleri gibi yakıp yıkabileceklerini görünce sıraya dizildi. Cengiz Holding ve Nurol Holding'e ait TÜMAD Madencilik de ellerini ovuşturarak bekliyor.
Şeref Kalaycı, maden arama ve çıkarma sırasında yıkıma uğratılan doğanın yeniden eski haline döndürülmesini sağlayacak yasalarda yeterince bağlayıcı hüküm bulunmadığını dile getiriyor ama hemen ardından yine madencileri savunmaya başlıyor; “Ameliyat sırasında ortaya hoş olmayan görüntüler çıkıyor. Sonra etraf toparlanıyor, hasta eski sağlığına kavuşuyor. Madenciler de önce ortalığı biraz bozuyor, sonra düzeltiyorlar.”
Bu, madencilik değil hafriyatçılıktır. Bu şirketlerin hepsi ceplerini kirlilik üreterek dolduruyor. Yani böylesi yıkımlar, istenmeyen birer sonuç değil bilakis amaçlanan şeyin ta kendisi. Çok kârlı bir iş modeli olarak benimsendiği için, devletler de bu şirketlerin kirlilik üretmelerini engellemiyor, destekliyor. Bu nedenle, onları durdurabilecek tek bir güç var; yerel ve genel çevre direnişleri.
23 Eylül Küresel İklim Grevi gününde İstanbul ve İzmir’de bir araya gelen genç iklim aktivistleri “yaşanabilir bir dünya istiyoruz” dediler.
📣 28 Eylül, Çarşamba 19:30 - Konuşmacılar: Suda Sim Meriç - Tibet Şahin
Adres: Söğütlüçeşme Caddesi, Kalem Sokak, No: 11, Arif Bey İşhanı, Kat:3, Osmanağa- Kadıköy/İstanbul
Toplantı Skype üzerinden de takip edilebilir.
İletişim: 0536 2196341
Facebook etkinliği
Dünyanın her yerinden milyonlarca genç iklim aktivistinin katılacağı 23 Eylül Küresel İklim Grevinde Türkiye’deki iklim aktivistleri de, başta İstanbul, İzmir ve Bursa olmak üzere pek çok şehirde bir araya geliyor.
“Kar Değil İnsanlar” sloganıyla çağrıda bulunan İklim İçin Gençlik, İklim Öncüleri ve İklim İçin Türkiye ekipleri tarafından duyurulan program ise şöyle:
İSTANBUL
Selamiçeşme Özgürlük Parkı:
16.00: İklim için Sanat Atölyesi
17.00: Basın Açıklaması
17:50: Açık Mikrofon ve Konuşmalar.
Konserler:
18.10: Güneş Özgeç
18.40: Can Kazaz
19.10: Buray
İZMİR
18.00: Alsancak Gar karşısı – yürüyüş başlangıcı
19.00: Türkan Saylan Önü – Basın Açıklaması
19.30: Alsancak İskele – Vapur ile Karşıyaka’ya geçiş
19.30: Bisiklet turu başlangıç
20.30: Karşıyaka Anıt – Konser
BURSA
22 Eylül Perşembe
17.00: Nilüfer Kent Konseyi’nde pankart ve döviz atölyesi
23 Eylül Cuma
17.00: Görükle Kazım Koyuncu Sanat Sokağı eylem başlangıç noktası
17.30: Nilüfer Gençlik Evi önünde basın açıklaması
18.00: İklim Adaleti Atölyesi
20.00: Belgesel gösterimi