15-16 Haziran 1970 büyük direnişinin 51’inci yılında DİSK, pandeminin ve ekonomik krizin ağır bedellerini ödeyen işçi sınıfının ve geniş halk kitlelerinin taleplerini yükseltecek.
DİSK tarafından yayınlanan bildiri şöyle:
'Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için bildiğimiz yoldan yürüyoruz'
Ekonomik kriz ve salgın ile beraber bu ülkenin işçileri başta olmak üzere geniş halk kesimleri ağır bedeller ödüyor. İşsizlik rekor kırıyor. Çarşıdaki, pazardaki zamlar ücretleri eritiyor. Ekmeğimiz küçülüyor, faturalarımız kabarıyor.
Bir yandan yoksulluk, diğer yandan servetler artıyor. İktidarın politik tercihleri adaletsizliği büyütüyor. Başta işçi sınıfı olmak üzere halkımız yaşam mücadelesi verirken az sayıda para ve iktidar sahibi servetlerinin, lükslerinin, ihalelerinin, karlarının, rantlarının bir kısmından bile vazgeçemiyorlar. Asgari ücretten tıkır tıkır vergi kesilirken, üç beş şirketin milyonluk vergileri sıfırlanıyor. Ücretlerimizden kesintiler sürerken patronlara kıyak üzerine kıyak yapılıyor.
Üç beş şirketin payına ballı beton ihaleleri, işçilerin payına ise Kod-29 ile tazminatsız işten atılmak, ücretsiz izin, asgari ücretin altında kalan “Kısa Çalışma Ödeneği” düşüyor. Yandaş şirketlerin payına devlet bankalarından geri ödemesiz krediler, işçinin, köylünün, öğrencinin, dar gelirlinin payına banka hacizleri düşüyor.
Bir yanda yoksulluk ve işsizlik, bir yanda ölülerimiz; diğer yanda bir avuç ayrıcalıklı zümrenin hanları, hamamları, servetleri, sarayları büyüyor. İktidarın tercihleri bize hizmet etmiyor. Ülkeyi yönetenlerin tercih ettiği yol, milyonlar için sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam vaadetmiyor.
Bu durumda bizlerin, işçi sınıfının, bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üretenlerin yeni bir yol açması gerekiyor. Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için, haklarımızı almamız için örgütlenmemiz gerekiyor. Bir olmamız, birlik olmamız, güçlü olmamız gerekiyor. Örgütlenmemizin, haklarımızı savunmamızın önüne çıkan engelleri omuz omuza aşmamız gerekiyor.
Haklarımızı, yaşamlarımızı ve memleketimizi nasıl savunacağımızı tarihimizden biliyoruz. Bundan 51 yıl önce, 15-16 Haziran 1970’de ayağa kalkan işçi sınıfından dersler almamız gerekiyor.
15-16 Haziran, işçi sınıfının gerçek sendikal haklarını ve DİSK’i savunduğu muazzam bir direniştir. Sınıf ve kitle sendikacılığını bastırmak isteyen dönemin hükümeti, patronların isteği doğrultusunda DİSK’i de yok etmek istiyordu. DİSK’i baskıyla yok edemeyenler DİSK’i hileyle yok etmek için harekete geçti. Hükümet, Sendikalar Kanunu’nda değişiklik yaparak DİSK’i fiilen ortadan kaldırmak istedi.
Tüm tepkilere ve uyarılara rağmen Yasa Meclis’e getirilince DİSK işçi sınıfının üretimden gelen gücünü devreye soktu ve direniş kararı aldı. İki gün boyunca İstanbul ve İzmit’te on binlerce işçinin iş bırakarak katıldığı genel direniş ve yürüyüşler yapıldı.
Ne polis copları ne askeri kariyerler ne panzerler ne de barikatlar… Hiçbir şey durduramadı birleşen işçileri. Üç işçi yaşamını yitirdi, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in de aralarında olduğu yüzlerce kişi tutuklandı, binlerce işçi işten atıldı. Ancak, DİSK’i ve üye sendikalarını yok etmek isteyen ve tek sendika dayatan Yasa, büyük işçi direnişinin etkisiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
15-16 Haziran 1970’teki onurlu direnişimiz, işçi sınıfının birliğinin, dayanışmasının ve mücadelesinin sembolü haline geldi.
15-16 Haziran yalnızca anılması gereken bir “tarih” değil, işçi sınıfının elini kolunu bağlama girişimine karşı bir itirazdır, sendikal hak ve özgürlükleri savunma direnişidir.
15-16 Haziran 1970’te işçi sınıfı masaya vurup “Artık yeter!” demişti. Bugün işçi sınıfı için bir kez daha “artık yeter” deme günüdür. Taleplerimizi omuz omuza yükseltme günüdür.
1. Kod-29 ve ücretsiz izin zulmüne son verilsin!
2. Asgari ücret üzerindeki tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın! Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın!
3. İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları patronlara değil işçilere ve işsizlere harcansın. İşsizliğe karşı kamu istihdamı artırılsın, çalışma süreleri azaltılsın.
4. Doğa katili projelere, Kanal İstanbul’a, betona değil; pandemide işini ve gelirini kaybedenlere kaynak ayrılsın.
5. Örgütlenme, özgür toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılsın!
Sağlıklı, güvenceli, insanca bir yaşam için, sendikal-demokratik haklarımız için bildiğimiz yoldan yürüyelim: Birlik olalım, güçlü olalım, mücadeleyi büyütelim!
Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz!
Yaşasın işçilerin birliği!
nadına sendika, inadına DİSK!”
“Sağlıklı, güvenceli ve insanca bir yaşam için bildiğimiz yoldan yürüyoruz” sloganı ile düzenlenecek ülke çapındaki etkinliklerin programı aşağıdadır:
15 HAZİRAN 2021
KOCAELİ BÖLGE (DİSK Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun katılımıyla)
15 Haziran 2021 Salı saat 17.00 Sabri Yalım Parkı İZMİT / KOCELİ
AKDENİZ BÖLGE:
15 Haziran 2021 Salı saat 18.00 Attalos Meydanı ANTALYA
ÇUKUROVA BÖLGE:
15 Haziran 2021 Salı saat 12.30 Seyhan Belediyesi Barış Anıtı önü ADANA
EGE BÖLGE:
15 Haziran Salı saat 11.30 İzsu Genel Müdürlüğü önü Konak / İZMİR
İÇ ANADOLU BÖLGE:
15 Haziran 2021 Salı saat 12.30 Ulus Atatürk Heykeli ANKARA
KAYSERİ BÖLGE:
15 Haziran 2021 Salı saat 13.00 Cumhuriyet Meydanı KAYSERİ
TRAKYA BÖLGE:
15 Haziran 2021 Salı saat 12.30 Anıt Park KIRKLARELİ
16 HAZİRAN 2021
KOCAELİ BÖLGE (DİSK Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun katılımıyla)
16 Haziran 2021 Çarşamba saat 14.00 Cumhuriyet Meydanı Gebze/KOCAELİ
İSTANBUL BÖLGE (DİSK Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu’nun katılımıyla)
16 Haziran 2021 Çarşamba saat 18.00 Yoğurtçu Parkı Kadıköy / İSTANBUL
ESKİŞEHİR BÖLGE:
16 Haziran Çarşamba 2021 saat 17.00 Ulus Anıtı önü ESKİŞEHİR
GAZİANTEP BÖLGE:
16 Haziran 2021 Çarşamba saat 12.00 Kırkayak Parkı GAZİANTEP
TRAKYA BÖLGE:
16 Haziran 2021 Çarşamba saat 12.30 Saraçlar Caddesi EDİRNE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla 14 Nisan'da Resmi Gazete'de yayınlanan genelge ile kamu kurumlarında çalışanlar Ramazan Bayramı'nda iki buçuk gün idari izinli sayıldı. Ancak maaş ödemeleri sonrası İzmir'de, idari izinli oldukları dönemde çalışan yaklaşık 4 bin 500 personelin ücretlerinin eksik yatırıldığı ortaya çıktı.
Sağlık çalışanlarına, Ramazan Bayramı'nda iki buçuk gün idari döneminde çalıştıkları günlerin fazla mesai paraları ödenmedi. Durumu fark eden, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden bir grup sağlık çalışanı, ücretlerin eksik yatırılmasını hastane bahçesinde alkışlarla protesto etti.
Protesto eyleminde konuşan Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şube Yöneticisi Hülya Baran Ulaşoğlu, " Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “hak kaybı olmayacak” sözlerine rağmen Sağlık Bakanlığı ödemeleri eksik yaptı. Ekonomi sıkıştıkça sağlık personelinin parasını kısıyorlar. Biz sağlık çalışanlarından idari izin için üste para aldılar" dedi.
Ulaşoğlu, zorunlu mesai saatinin 141 saat olduğunu belirterek, "İdari izin kararı sonrası zorunlu mesai saati 120'ye indirilmeliydi. 141 saat üzerinden ödeme yaptıkları için gece saatlerce nöbet tutan personele eksik ödeme yapıldı. 400 ile 800 TL arasında hak kaybı yaşayanlar oldu" dedi.
Nöbetsiz çalışanlar için sorun olmadığını söyleyen Ulaşoğlu, "Ancak gece boyunca nöbet tutanlar için adaletsiz bir durum ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliği mesai saati ile ilgili durumu bu şekilde yorumladığı için kesintiler meydana geldi. Burada bir adaletsizlik var. Tüm Türkiye'de bu durum böyle. Pandemi sürecinde zaten eziyet altında çalışırken bir de bu başımıza geliyor. Gece çalışan personelden 21 saat ücret kesiyorsun. Ekonomi sıkıştıkça sağlık personelin parasını kısıyorlar. Biz sağlık çalışanlarından idari izin için üste para aldılar."
Salgın ve ekonomik kriz nedeniyle geçim zorluğu çeken milyonlarca memur için memur sendikaları bu yıl, 2022 ve 2023 yıllarının zam oranları ve diğer konularda hükümetle pazarlığa oturacak. Kamu çalışanları öncelikle enflasyon nedeniyle uğradıkları kayıpların giderilmesini bekliyor.
Memur Sen, bu toplu sözleşme görüşmelerinde kendisine destek olmaları için diğer iki büyük memur konfederasyonu olan Kamu-Sen’e ve KESK’e mektup yazdığını, cevap beklediğini açıkladı.
Toplu sözleşme görüşmelerinde memurları en çok üyeye sahip olan Memur Sen temsil ediyor. 2 yıl önceki toplu sözleşmede Memur Sen hükümetin zam teklifini kabul etmeyince, sözleşme Yüksek Hakem Kurulu tarafından imzalanmıştı. Ancak Memur Sen tarafından da sözleşmeye herhangi bir itiraz gelmedi.
Toplu sözleşme yapabilen memur sendikalarının grev hakkı bulunmuyor. Anlaşmazlık durumunda Yüksek Hakem Kurulu devreye giriyor. Tabi aslında bu tam bir kandırmaca, çünkü anlaşmazlık yaşayan taraflardan biri olan kamu işveren temsilcileri, Yüksek Hakem Kurulunda çoğunluk durumundalar. Böylece Yüksek Hakem Kuruluna gelen her türlü anlaşmazlık, işverenler lehine çözülüyor.
2 yılda gerçek enflasyon yüzde 58, memurlara zam oranı yüzde 14 oldu
Memur Sen imzalamayı reddettiği için Yüksek Hakem Kurulu tarafından imzalanan son toplu sözleşmede memurlar yıllık ortalama toplam yüzde 7 zam aldılar. TÜİK’in 2020 ve 2021 yılları için açıkladığı enflasyon toplamda yüzde 30’u geçmekte, Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubunun açıkladığı rakam ise yüzde 65. Memur maaşları enflasyon nedeniyle önemli ölçüde eridi. Memur Sen, eriyen bu maaşlar nedeniyle hükümetten ek zam talebinde bulundu.
Hükümete yakın duruşu ile bilinen, pek çok genel başkanı daha sonra AKP milletvekili olan Memur Sen, memurların enflasyon karşısında ezilen ücretlerinin düşürülmesi ile ilgili şimdiye kadar her hangi bir eylem yapmadı. Bu dönem hükümete baskı için diğer konfederasyonlardan destek istemesi, tabandan gelen baskıların yoğunlaşması olarak algılanıyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 2021'in Mayıs ayında meydana gelen iş cinayetleri ile ilgili raporunu yayımladı. Buna göre Mayıs ayında 232 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Yılın ilk 5 ayında iş cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı ise 972 oldu.
İSİG'in yüzde 60’ını ulusal basından; yüzde 40’ını yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan derlediği verilere göre Mayıs ayında en az 232 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
Ocak ayında en az 203, Şubatta en az 141, Mart ayında en az 144, Nisanda en az 252 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmişti. Mayıs ayı verileri ile birlikte, yılın ilk 5 ayında iş cinayetlerinde hayatını kaybedenlerin sayısı 972'ye ulaştı.
İSİG verilerine göre mayısta yaşamını yitiren işçilere dair ayrıntılar şöyle:
İş cinayetlerinde ölenlerin 20’si kadın işçi, 212’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, eğitim, büro, metal, sağlık ve belediye/genel işler işkollarında gerçekleşti
Üç göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 2’si Afganistanlı ve 1’i Türkmenistanlı
3’ü çocuk 84’ü 51 yaş ve üzerinde
Üç işçi çocuk can verdi
7 yaşındaki Urfalı Fadime mevsimlik tarım işçisi ailesine yardım etmek için gittiği Antalya’da traktör çarpması sonucu, 15 yaşındaki Fevzi Balıkesir’de tarlalarına çalışmaya giderken traktör devrilmesi sonucu; 17 yaşındaki Ağrılı Muhammet Marmaris’te sigortasız olarak çalıştığı villa inşaatında yüksekten düşme sonucu hayatını kaybetti.
İşkoluna göre cinayetler
Ölümler en çok ticaret/büro/eğitim, tarım/orman, inşaat/yol, belediye/genel işler, sağlık, taşımacılık, güvenlik, konaklama, enerji, kimya, basın ve metal işkollarında gerçekleşti:
- Tarım işkolunda 21 çiftçi ve 16 işçi hayatını kaybetti.
- İnşaatlardaki 20 iş cinayetinin 12’si Mayıs ayının son haftasında meydana geldi.
- Tespit edebildiğimiz en az 5 motokurye arkadaşımızı kaybettik.
Mayıs ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 29’u (yüzde 12,5) sendikalı işçi. Sendikalı işçiler tarım, kimya, eğitim, büro, ticaret, metal, taşımacılık, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. Genel olarak baktığımızda da salgından evvel yüzde 1-2 olan sendikalı işçi ölüm oranı, salgın sürecinde yüzde 10’un üzerine çıktı.
Kovid-19, ezilme, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi...
En fazla ölüm nedenleri arasında Kovid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi, elektrik çarpması ve boğulma yer aldı. Mayıs ayında Kovid-19 nedenli ölümler yüzde 52 ile ilk sırada ve en çok meydana gelen işkolları ise şöyle: Ticaret/büro/eğitim, sağlık, belediye, güvenlik ve basın.
- 43 eğitim, 15 sağlık ve 14 belediye emekçisi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
- İnşaatlardaki iş cinayetlerinin 11’i yüksekten düşme nedenli.
- Mayıs ayında en az 13 emekçi ‘borç ve işsizlik’ nedenleriyle intihar ederek hayatına son verdi.
- İş cinayetlerin İstanbul yine başı çekti. 36 ölüm İstanbul’da, 14 ölüm İzmir’de, 10 ölüm Muğla’da meydana geldi.
Türk-İş ve Hak-İş, 700 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu sözleşme için hazırladıkları ortak taslakta, önümüzdeki iki yılda ilk 6 ay yüzde 20, sonraki 6 aylarda enflasyon artı yüzde 3 refah payı talep etti.
Konfederasyonların talep ettiği zam, yüzde 17,1 olarak açıklanan resmi enflasyonun 2,9 puan üstünde. Bağımsız kuruluşlar ise enflasyonun yüzde 40’a yaklaştığını hesaplıyorlar.
En düşük ücret net 3300 lira olsun
İşçi konfederasyonları kamu işçisinin en düşük ücretinin net 3 bin 300 TL olmasını istedi. Bu tutar Birleşik Kamu iş tarafından hesaplanan açlık sınırı olan 3 bin 473 liranın altında, 11 bin 863 liralık yoksulluk sınırının ise dörtte biri kadar.
Taslakta ilk 6 ay yüzde 20, diğer 6 aylar için enflasyon artı yüzde 3 refah payı talep edildi. İşçi konfederasyonları ayrıca her yıl mayıs ve eylül aylarında 1500 TL ek ödeme yapılmasını istedi.
Sosyal Haklar
Taslakta sosyal haklara ilişkin talepler ise şöyle sıralandı:
- Birinci yılda sosyal ödenek aylık 700 TL, yemek parası günlük 20 TL, giyim yıllık 700 TL.
- İkinci yılda ise sosyal ödenek aylık 800 TL, yemek parası günlük 25 TL, giyim yıllık 800 TL.
Taslakta aile ve çocuk ödeneklerinin devlet memurlarına verildiği miktarda verilmesi talep ediliyor. Ramazan Bayramı’nda 1000 TL, Kurban Bayramı’nda 1500 TL verilmesi, servis sağlanamadığı durumda ise bir gidiş-bir geliş ücretinin belediye rayiç bedeli üzerinden ödenmesi talep ediliyor.
Taşerondan kadroya geçen işçilerin durumu
Taslakta kadroya geçen taşeron işçilerin durumuna ilişkin ise “İlk defa toplu iş sözleşmesi yapılacak işyerlerinde de işbu kapsamda belirlenen sosyal yardım ödemeleri uygulanacaktır. Bu kapsamdaki işçilere yıllık 112 gün ikramiye ödenecektir” ifadeleri yer aldı.
Taslakta işçiler üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi için gelir vergisinin ücretliler açısından birinci dilim olan yüzde 15 oranında sabitlenmesi ve bundan sonraki oranlarda, vergi mükellefiyetinin işveren tarafından karşılanması talep edildi.
2 yıl önceki toplu sözleşmede ne oldu
2 yıl önceki toplu sözleşmede konfederasyonlar ilk 6 ay için yüzde 15 talep etmiş, daha sonra yüzde 8’e imza atmışlardı. 2019 Ağustosunda imzalanan toplu sözleşmenin imza töreninde, mikrofonunun açık olduğunu unutan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'a "Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle" demişti.
2019’da imzalanan toplu sözleşmede, taşerondan kadroya geçen işçilere 2 yıl boyunca sadece yüzde 4+4 zam verildi. Pek çok işçinin ücreti asgari ücretin altında kaldı. Taşerondan kadroya geçen işçiler mağdur edildiler. İşçiler taşeron çalışma koşullarını arar oldular. Sendikalar ise bu konunun düzeltilmesi için herhangi bir girişimde bulunmadılar.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabey'in de bulunduğu çok sayıda SES üyesi ve eski yöneticisi gözaltına alındı. Sabah saatlerinde evlerine yapılan baskınla gözaltına alınanların Ankara Emniyeti TEM Şubesi'ne götürüldüğü öğrenildi.
SES eski Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Fikret Çalağan İstanbul'da, SES eski Eş Genel Başkanı Gönül Erden Dersim'de, Rona Temelli de Van'da gözaltına alındı.
Ankara'da gözaltına alınanlardan isimleri öğrenilenler şöyle; SES eski MYK üyesi Belkız Yurtsever, SES eski EŞ Genel Başkanı Bedriye Yorgun, emekli üye Ramazan Taş, Erdal Turan.
Operasyonun gerekçesi öğrenilemezken, farklı kentlerde gözaltına alınanların Ankara'ya getirilmesi bekleniyor.
SES üyelerinin gözaltı kararı sonrası KESK, Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı:
"SES Eş Genel başkanımız Selma Atabey ve önceki dönem yöneticilerimizin de bulunduğu birçok kişi bu sabah gözaltına alındı. Demokratik eylem ve etkinlikler anayasa ile güvence altına alınmıştır. Bu nedenle değil gözaltına alınmak, soruşturma açılması dahi anayasa ihlalidir."
Ankara Tabip Odası da gözaltılara karşı çıkarak şu açıklamayı yaptı:
"Demokratik eylem ve etkinlikler anayasa ile güvence altına alınmıştır. Bu nedenle gözaltına alınmak veya soruşturma açılması anayasaya aykırıdır. Sağlık emekçilerini serbest bırakın, baskılara son verin."
Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014'te 301 madencinin öldüğü iş cinayeti davasında yeniden yargılanan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, yönetim kurulu üyesi Haluk Evinç ve mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu’nun yargılanmalarına bugün devam edildi.
Duruşmada mahkeme başkanının, sanık avukatı Abdurrahman Gök'e söz vermesinin ardından salonda gerginlik yaşandı. Esasa ilişkin mütalaa hakkında konuşan Gök, "Mağdur edebiyatı yapılıyor" deyince madenci aileleri ve avukatları, tepki gösterdi. Mahkeme heyeti sanıkların tutuksuzluk hallerinin devamına ve reddi hakim talebine yapılacak itirazın sonucunu beklenmesine karar verip duruşmayı erteledi.
Dava süreci
Dava sürecinde patronun ihmalleri ve katliamın göz göre göre geldiği mahkeme tutanaklarına, bilirkişi raporlarına yansıdı. Ama patrona ve diğer sorumlulara ödül gibi cezalar verildi. Yetmedi sorumluluğu mahkeme tarafından tescillenmiş olan patron Can Gürkan 5 yıl sonra serbest bırakıldı. Kamu görevlilerin yargılanması engellendi, madenci ailelerinin avukatı ise tutuklandı.
Soma Katliamı davasının 11 Temmuz 2018 günü görülen karar duruşmasında Mahkeme maden Patronu Sanık Can Gürkan’a, taksirle öldürme suçundan 15 yıl hapis ve 3 yıl maden işletme işinden men cezası verdi. Sanıklar Genel Müdür Ramazan Doğru, Akın Çelik, İsmail Adalı, Ertan Ersoy, Memet Ali Günay Çelik, Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Hilmi Karakoç, Hüseyin Alkan, Mehmet Erez, Haluk Evinç, Fuat Ünal Aydın, Murat Bodur hakkında ise 7 yıl ile 22 yıl arası hapis cezaları verildi.
Yargıtay Eylül 2020’de sanıklara verilen cezaları yetersiz buldu, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozdu. Tutuksuz yargılanan Can Gürkan ile tutuklu yargılanan Ramazan Doğru, Akın Çelik ve İsmail Adalı’ya “olası kast ile 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama” suçundan ceza verilmesi gerektiğine hükmetti.
Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu karara itiraz etti. Bu itiraz üzerine Yargıtay, Şubat 2021’de kendi kararını değiştirdi. Yeni kararda, Can Gürkan dahil bazı sanıkların daha düşük bir suç olan “bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını istedi, bazı sanıklar hakkında verilen cezaları ise onayladı.
Bu karar değişikliği, Yargıtay 12. Ceza Dairesi heyetinin 5 üyesinden 3’ünün değiştirilmesinin ardından yapıldı. 12. Ceza Dairesi’ne yeni atanan eski Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kenan İpek, eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu ve eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı, kararın değiştirilmesi yönünde oy kullandı. Böylece yeni heyet, ikiye karşı üç oyla 3,5 ay önce kendi aldığı kararı bozdu ve katliam sanıklarının serbest kalmasını sağladı.
Bunun üzerine sanıklar, 2021 Nisan ayında Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden hakim karşısına çıktı. Celsede savcı; Can Gürkan, Efkan Kurt ve Adem Ormanoğlu’nun 'bilinçli taksirle çok sayıda kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan cezalandırılmalarını, Haluk Evinç’in ise beraatini istedi.
Avukatların süre talebiyle ertelenen davanın 2'nci celsesi bugün görüldü.
Akhisar’da mahkemeye giden yollar trafiğe kapatıldı
Duruşmanın yapılacağı salon ve çevresi polis barikatlarıyla çevrilirken, bağlı bulunan sokaklar yaya ve araç trafiğine kapatıldı. Duruşma salonuna ölen madencilerin yakınları yürüyerek geldi. Duruşma öncesinde basın açıklaması yapan madenci avukatları "Davamız bu ülkede kimse ekmeğini kazanırken öldürülmesin diyedir. Bu süreçte avukat arkadaşlarımız tutuklandı, cezalar aldılar. Savcılara tekliflerde bulundular. Bunlar, duruşma salonunda hakimi tehdit ettiler. Duruşma salonunda da söyleyecek sözlerimiz olacak" dedi.
Konuşmanın ardından izleyiciler, ateş ölçtürüp HES kodlarına bakıldıktan sonra içeri alındı. Salonun içinde de geçen celsede olduğu gibi sosyal mesafe kuralına göre oturuldu.
Mahkeme heyeti, avukatların, Haluk Evinç için bilirkişi raporu alınması ve gazetede çıkan iddiaların araştırılması konusundaki kovuşturmanın genişletilmesi talebini reddetti.
Madenci ailelerin avukatları mahkeme heyetini reddetti
Bunun üzerine avukatlar reddi hakim talebinde bulundu. Avukat Tuba Aslan, "Mahkeme başkanı ve 2 üyeyi reddediyoruz. Savcının mütalaası da evlere şenlik. Zaten bozma kararını bire bir kopyalamış. 2 üye sadece sayıyı tamamlamak için orada oturuyor. Haluk Evinç, daha fazla insanın ölümünden ve yaralanmasından sorumludur. Havalandırmanın ters çevrilmesi sebebiyle 23 kişi ölmüş, 100'den fazla işçi de yaralanmıştır. Bunların faillerini araştırmayacak mıyız? Bir gazeteci, Soma davasında araya bürokratların girdiğini iddia ediyor. Eğer bunu değerlendirmiyorsanız bu sizi adaletli olmadığınızı gösterir. Verdiğiniz kararlarla dosyayı hızla ve haziran ayındaki atamalardan önce karara çıkarmaya çalıştığınızın farkındayız. Herkes burada ancak sanıklar yok. Sanıksız yargılama yapıyorsunuz" diye konuştu.
Sanık avukatı gerginliğe neden oldu
Duruşmada madenci ailelerinin avukatlarının reddi hakim talebi, mahkeme heyetince kabul edilmedi. Karar üzerine mağdur avukatları, yazılı olarak Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz edeceklerini söyledi.
Duruşmada madencilerin yakınları da söz aldı. Faciada hayatını kaybeden Ali Kavas'ın eşi Gülten Kavas, "Bu devran dönecek ve bunun hesabını verecekler" diye konuştu.
Yaşamını yitiren Mustafa Kaya'nın eşi Naciye Kaya da "Çocuklarımız nice babasız bayramlar geçirdi. Ölenler geri gelmeyecek ama tek derdimiz, başka iş kazaları olmasın. Hepsi, bayramlarda çocuklarının elinden tutarken, biz mezarlara gidiyoruz" dedi.
Mahkeme başkanının, sanık avukatı Abdurrahman Gök'e söz vermesinin ardından salonda gerginlik yaşandı. Esasa ilişkin mütalaa hakkında konuşan Gök, "Mağdur edebiyatı yapılıyor" deyince madenci aileleri ve avukatları tepki gösterdi.
Konuşmaların ardından mahkeme heyeti, sanıkların tutuksuzluk hallerinin devamına ve reddi hakim talebine yapılacak itirazın sonucunun beklenmesine karar verip, duruşmayı erteledi.
Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre, Nisan ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 2 bin 816 lirayken, yoksulluk sınırı ise 9 bin 739 lira olarak hesaplandı. Buna göre 1 ayda 100 lira yükselen açlık sınırı asgari ücretin yalnızca 9 lira altında kalırken, İstanbul’da 2 bin 974 lira oldu. İstanbul için hesaplanan açlık sınırı, asgari ücretin 149 lira üstünde yer aldı.
Yapılan araştırmaya göre yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 758 TL, yetişkin bir kadın için 733 TL oldu, 15-18 yaş bir genç için 800 TL, 4-6 yaş arası bir çocuk için 524 TL gıda harcaması yapılması gerekiyor. Buna göre sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti 2 bin 816 TL oldu. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken zorunlu tutar. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 9 bin 739 TL’ye ulaştı.
Açlık sınırı enflasyondan fazla arttı
2003 yılının nisan ayında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 15,51 TL’ye sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 93,85 TL’ye sağlıklı beslenebiliyor. Buna göre AKP’nin 18 yıllık iktidarında açlık sınırı 6,05 kat artarken aynı dönemde enflasyondaki artış ise 5,37 kat oldu. Açlık sınırındaki artış genel enflasyonda yaşanan artıştan daha fazla oldu.
Sağlıklı beslenme için en önemli harcama olan süt ve süt ürünleri zamlanıyor
Günlük harcamalarda Nisan 2021’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 31,75 TL’lik harcama gereksinimi ile oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 17,98 TL oldu. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 17,74 TL, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 5,91 TL olarak hesaplandı.
Tedarik ve üretim zincirlerinin merkezinde yer alan, salgının en fazla hissedildiği kent olan İstanbul’da açlık sınırı 3 bin TL’ye yaklaştı. İstanbul, işçilerin hem salgınla hem yoksullukla en çok mücadele ettiği kent oldu.
Ücretsiz izin verilen işçiler günde 49 lira alıyor
Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle ücretsiz izne çıkarılan işçilere İşsizlik Sigortası Fonundan verilen Nakdi Ücret Desteği (Ücretsiz İzin Ödeneği) olan günlük 49, aylık 1431 lira ise açlık sınırının yaklaşık yarısı oldu.
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarını İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto eden DİSK, iktidarı İsrail ile yapılan bütün askeri siyasi ve ticari ilişkileri kesmeye çağırdı.
İsrail'in saldırılarını protesto etmek için toplanan DİSK üyeleri adına basın açıklamasını okuyan Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, "İşgalciler Filistin halkının evlerine el koymaya çalışıyor, demografiyi değiştirme girişimlerini sürdürüyor. Dini ve ulusal simgelere yönelik utanmazca saldırılar devam ediyor.
Sadece askeri güçler değil sivil yerleşimciler de Filistin halkına karşı saldırılarını sürdürüyor. Siviller öldürülüyor, Nekbe devam ediyor, ama onurlu Filistin direnişi de sürüyor. 15 Mayıs 1948 Filistinliler için 'Büyük Felaket'in başladığı gündür.
Filistinlilerin deyimiyle 'Nekbe', zulmün, baskının, şiddetin, katliamların, işgalin, sürgünün, topraksızlaştırmanın, etnik temizliğin başladığı gün olarak tarihe geçmiştir.
Ama onurlu Filistin direnişi de sürüyor. Filistin davası bizim davamızdır. Filistin'in kurtuluşu bizim kurtuluşumuzdur" dedi.
Filistin halkının taleplerini savunacaklarını belirten Çerkezoğlu, "Önümüzdeki günlerde başlayacak olan ILO Uluslararası Çalışma Konferansı vesilesiyle Filistin halkının taleplerini bütün dünyaya anlatacağız. İsrail ile siyasi, askeri ve ticari bütün ilişkilerin kesilmesine yönelik mücadeleye güç vereceğiz” dedi.