Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Hemşireler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, hemşireler için güvenli çalışma ortamlarının oluşturulmasına dair talepler sıralandı.
“SES’imiz Gücümüzdür! Yeter Artık Susmayacağız, Korkmayacağız!” başlıklı açıklamada, Kovid-19 pandemisi döneminde yaşanan sorunlara dikkat çekildi.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Hemşireler yıllardır yetersiz sayıda çalışmaya alıştırılmış ve bu durumun çözülemeyeceğine de inandırıldılar. Türkiye’de yaklaşık 200 bin hemşire bulunuyor. İtalya, Hollanda, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri gibi gelişmiş ülkelerde 100.000 nüfusa düşen hemşire sayısı 500 ile 1000 arasında değişiyor.
Sağlık hizmeti kapasitesinin bahsedilen ülkelere göre daha yüksek olan ülkemizde bizler 4 hemşirenin yapacağı işi 1 hemşire ile yapmakta ve bunun sonucunda meydana gelen sorunları çözmek için de ayrıca çaba sarf etmek zorunda kalmaktayız.
Hemşirelik mesleğinin sorunlarını konuşmak ve çözüm üretmek 12 Mayıslarla sınırlandırılmakta verilen sözler ve vaatler çözülmeyerek bir sonraki yıla daha da katmerleşen sorunlarla yeni 12 Mayıslar kutlanmak istenmektedir."
Hemşirelerin sorunları ve çözüm önerileri
Açıklamada, hemşirelerin yaşadığı sorunlar sıralandı:
• Hemşire iş gücü planlaması yapılmadan çok sayıda hemşirelik okulu açılması ve hemşirelik eğitiminin nitelik kaybı,
• 100 binden fazla hemşire atama beklerken, hemşire açığı var gerekçesi ile hemşire görev, yetki ve sorumluluklarının diğer sağlık çalışanlarına devredilmesi,
• Fazla mesai, uzun çalışma saatleri ve aşırı iş yüküne bağlı tükenmişlik yaşanması, işten ayrılmaların ve hemşire devir hızın artması,
• Sertifikalı hemşirelerin kendi alanlarında çalıştırılmaması,
• Koruyucu sağlık hizmetlerinde kilit rol oynayan hemşirelerin, okul hemşireliği ve iş sağlığı hemşireliği vb. alanlarda istihdam edilmemesi,
• Hemşirelik yönetmeliğinde de tanımlanmış olan diyaliz hemşireliği, halk sağlığı hemşireliği, iş sağlığı hemşireliği vb. hemşireliğin özel alanlarının yok edilmesi,
• Hemşireler için güvenli çalışma ortamlarının oluşturulmaması,
• Hemşire hasta oranlarına yönelik yasal düzenlemelerin olmaması,
• Liderlik pozisyonlarına hemşirelere yeterince yer verilmemesi ve yönetim pozisyonlarına (bakım hizmetleri müdürlüğü, sorumlu hemşire vb) hemşirelik kanunu ve yönetmeliğine aykırı olarak liyakat aranmadan hemşirelik dışı atamaların yapılması,
• Sendika ve hastane yöneticilerinin, karar mekanizmalarında sınırlarını aşması, meslektaşlarımız üzerinde güç kullanması ve baskı oluşturması, meslektaşlarımızın siyasi görüş ve yaşam tarzlarından dolayı ayrımcılığa ve etik dışı uygulamalara maruz kalması
• Hemşirelik yasası ve yönetmeliğinin işler kılınmaması, mevzuatın hemşirelik yasa ve yönetmeliğine göre düzenlenmemesi,
• Elli yılı aşkın bir süredir devam eden hemşirelikte lisansüstü eğitimine rağmen, kurumlarda halen uzman hemşirelik kadrosunun olmaması,
• Hemşirelerin mesleki gelişimleri için yeterince desteklenmemesi,
• Hemşirelerin insanca yaşamalarını sağlayan ücret politikalarının olmaması, 3600 ek göstergenin halen verilmemiş olması ve fiili hizmetin geriye dönük uygulanmaması
• İşyerlerimizde 7/24 hizmet veren kreşlerin ya hiç olmaması ya da var olan kreşlerin kapatılmasıdır.
• Ayrıca açıklamada, hemşirelerin sorunlarını çözecek talepleri şu şekilde sıralandı:
• Hemşire insan gücü açığının kapatılması iş yükümüzün azaltılması için atama bekleyen yüz binlerce hemşire kadrolu istihdam edilmeli,
• Hemşire sayısının yetersizliği ve pandemi de bu sorunun daha da derinleşmesi nedeniyle KHK’larla ihraç ettiğiniz deneyimli hemşireler işlerine iade edilmeli,
• Kronik hastalığı olan, gebe, engelli hemşirelerin çalışmaları yetkinlikleri ve tarafsızlıkları tartışmaya açık, kimlerden oluştuğu bilinmeyen idari kurulların iznine bağlanmaksızın idari izinli sayılmalı,
• Çocuk bakımı ve ebeveyn hakları kapsamında çalışma koşulları göz önünde bulundurularak 24 saat açık, nitelikli, anadilinde eğitim ve bakım hizmeti veren, ücretsiz kreşler açılmalı. Kreşler 0-3 yaş çocuk grubunu da içerecek şekilde düzenlenmeli,
• Başta ebe ve hemşireler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına 3600 ek gösterge verilmeli,
• Çalışanlar arasında ücret adaletsizliğini derinleştiren Performans uygulaması kaldırılmalı ücretlerin insanca yaşam koşullarına yetecek ve emekli olduktan sonra da hayatını sürdürecek seviyede olması için ek ödeme değil tek kalemde emekliliğe de yansıyacak sabit ücret düzenlemesine geçilmeli,
• Fiili hizmet zammı geçmişe yönelik çalışmaları kapsamalı,
• Fazla çalışma kapsamına giren gece nöbeti katsayısı 3 ile, hafta sonu mesai katsayısı 2 ile ve bayram günlerinde mesai katsayısı 4 ile çarpılarak ödenmeli,
• Riskli birim, özellikli veya acil birim farkı alınması için fiilen yapılan işin dikkate alınması için gerekli düzenlemeler yapılmalı,
• Hemşireler ve diğer sağlık profesyonellerinin ruh sağlıklarını korumak ve motivasyonlarını arttırmak adına psikososyal destek sağlanmalı,
• Kovid-19 tedavisi gören hemşirelerin tedavi ve iyileşme süreçleri yakından takip edilmeli, iyileştirici ve rehabilitasyon hizmetleri verilmelidir. İşe ne zaman başlangıç yapacağı ve hangi birimlerde çalışabileceği ile ilgili planlamalarda bulunulmalı,
• Kovid-19 illiyet bağı aranmaksızın hemşireler için meslek hastalığı olarak kabul edilmeli,
• Hemşireleri doğrudan ilgilendiren kararlar alınırken hemşireler ya da sendika temsilcilerinin sürece dahil edilmesi sağlanmalı,
• Yüksek risk kategorisine giren hemşireler (Örneğin yaş, hamilelik, zayıf bağışıklık vb.) enfeksiyon riski daha düşük alanlara yerleştirilmelidir.
301 maden işçisinin su basması ve çıkan yangın sonrası yaşanan ihmaller nedeniyle toprak altında hayatını kaybettiği Soma faciasının üzerinden 7 yıl geçti. 13 Mayıs 2014'te meydana gelen maden faciası için pandemi nedeniyle sessiz bir anma yapılıyor.
Soma cinayeti nasıl oldu?
Soma’da 2006 yılına kadar Türkiye Kömür İşletmelerine ait olan ocak, 2006 yılında ihaleyle Park Teknik’e verildi. Ancak Park Teknik, 2009 yılında “İleride telafisi mümkün olmayan olayların çıkma ve yangın ihtimaline karşı” ihaleyi geri vermek istedi. Riskli olan ocağın ihalesini TKİ bu defa Soma AŞ’ye verdi.
Devlet şirkete ocağı rödovans sistemiyle, yani ne kadar kömür çıkarsa çıksın hepsini alma garantisiyle verdi. Maden Mühendisleri Odası kaza ile ilgili hazırladığı raporda 2009 yılında 230 bin ton olan üretimin bir yılda 10 kat arttırılarak 2,6 milyon tona çıkarıldığını açıkladı. Maliyet düşürüldü. Soma AŞ Patronu Alp Gürkan da katliamdan önce yaptığı bir açıklamada, “Özel sektörün çalışma tarzıyla” üretim maliyetlerini 140 dolardan 23,8 dolara indirdiklerini anlattı. Katliamın ardından “özel sektörün” çalışma tarzı da ortaya saçıldı.
Madende dayıbaşı sistemi vardı
İşçi sayısı ve üretimin armasına rağmen ocaktaki havalandırma kapasitesi ve şartlarında bir değişiklik olmadı, hatta koşullar daha da ağırlaştı. İşçilere “hadi hadi” denilerek üretim baskısı yapıldığı ortaya çıktı. Şirketin “dayıbaşı” yöntemiyle taşeron işçi çalıştırdığı ortaya çıktı. Sisteme göre işçi yasal olarak ana işverene bağlı gözüküyor, ama fiilen patronu “dayıbaşı” oluyor. İşçinin işe devam edip etmemesinden, alacağı prime kadar her şeye “dayıbaşı” karar veriyor. Dayıbaşları işçiye tokat atacak kadar, işçi üzerinde baskı kurabiliyor.
Eğitimler 3 gün
İşe başlamadan önce işçilere yalnızca üç gün eğitim verildi. Bir kaza durumunda ne yapılacağı öğretilmedi. Yalnızca tehlike anında çıkışa yönelmeleri gerektiği söylendi. Bazı işçilere hiç eğitim verilmedi, sadece eğitim aldıklarına dair kâğıt imzalatıldı.
Katliamın olduğu gün hava sıcaklığı madende 46 dereceydi
Katliamdan 4-5 ay önce madende bir göçme yaşandı ve sıcaklık artışı başladı. Ocakta bariz bir şekilde sıcaklık artışı olduğunu söyleyen işçiler, bunu ilettiklerinde ‘Biz farkındayız’ denilerek terslendi. Sonradan bilirkişi raporlarında yer alan ifadelere göre, yer altındaki karbonmonoksit miktarını ölçen sensörler, faciayı aylar önceden haber verdi. 50 PPM’yi aşmaması gereken karbonmonoksit miktarı beş ay boyunca defalarca bu sınırı geçtiği ve hatta 500 PPM’ye kadar ulaştığı halde, sensörlerin uyarısına kulak asılmadı.
Ayrıca oksijen miktarı da çok kez yüzde 19’un altına düşmesine rağmen maden boşaltılmadı. Gaz ölçümlerinden sorumlu teknik nezaretçiler 15 günde bir hazırladıkları onaylı deftere karbonmonoksit yükselişlerini geçirmedi. Öte yandan, madende 30 dereceyi aşmaması gereken kuru sıcaklık miktarı, faciadan önceki bir haftadan itibaren 46 dereceye kadar yükseldi. Katliamın olduğu gün de madendeki sıcaklık 46 dereceydi.
Dava süreci
Dava sürecinde patronun ihmalleri ve katliamın göz göre göre geldiği mahkeme tutanaklarına, bilirkişi raporlarına yansıdı. Ama patrona ve diğer sorumlulara ödül gibi cezalar verildi. Yetmedi sorumluluğu mahkeme tarafından tescillenmiş olan patron Can Gürkan 5 yıl sonra serbest bırakıldı. Kamu görevlilerin yargılanması engellendi, madenci ailelerinin avukatı ise tutuklandı.
Soma Katliamı davasının 11 Temmuz 2018 günü görülen karar duruşmasında Mahkeme maden Patronu Sanık Can Gürkan’a, taksirle öldürme suçundan 15 yıl hapis ve 3 yıl maden işletme işinden men cezası verdi. Sanıklar Genel Müdür Ramazan Doğru, Akın Çelik, İsmail Adalı, Ertan Ersoy, Memet Ali Günay Çelik, Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Hilmi Karakoç, Hüseyin Alkan, Mehmet Erez, Haluk Evinç, Fuat Ünal Aydın, Murat Bodur hakkında ise 7 yıl ile 22 yıl arası hapis cezaları verildi.
Yargıtay Eylül 2020’de sanıklara verilen cezaları yetersiz buldu, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozdu. Tutuksuz yargılanan Can Gürkan ile tutuklu yargılanan Ramazan Doğru, Akın Çelik ve İsmail Adalı’ya “olası kast ile 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama” suçundan ceza verilmesi gerektiğine hükmetti.
Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu karara itiraz etti. Bu itiraz üzerine Yargıtay, Şubat 2021’de kendi kararını değiştirdi. Yeni kararda, Can Gürkan’ın daha düşük bir suç olan “bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmasını istedi, diğer sanıklar hakkında verilen cezaları ise onayladı.
Bu karar değişikliği, Yargıtay 12. Ceza Dairesi heyetinin 5 üyesinden 3’ünün değiştirilmesinin ardından yapıldı. 12. Ceza Dairesi’ne yeni atanan eski Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kenan İpek, eski HSK Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu ve eski Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı, kararın değiştirilmesi yönünde oy kullandı. Böylece yeni heyet, ikiye karşı üç oyla 3,5 ay önce kendi aldığı kararı bozdu ve katliam sanıklarının serbest kalmasını sağladı.
Davanın seyri
• 13 Mayıs 2014’te Manisa’da faaliyet gösteren Soma Holding’e bağlı Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin işlettiği maden ocağında 301 madenci yaşamını yitirdi.
• Katliamın ardından patron Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru ile İşletme Müdürü Akın Çelik’in de aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı.
• 25 Aralık 2015 günü görülen 5. duruşmada 8 tutukludan ikisi tahliye edildi.
• 11 Temmuz 2018 günü karar duruşmasında maden sahibi Can Gürkan 15 yıl, genel müdür Ramazan Doğru 22 yıl 6 ay, işletme müdürü Akın Çelik 18 yıl 6 ay, teknik müdür İsmail Adalı 22 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
• Can Gürkan 18 Nisan 2019’da tahliye edildi.
• Diğer tutuklular pandemi nedeniyle çıkarılan infaz yasasından yararlanarak Nisan 2020’de serbest kaldılar.
DİSK-AR "İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Mart 2021" raporunu yayımladı.
Buna göre, işsizlikte artış eğilimi devam etti. Geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 25,8 olurken, geniş tanımlı işsiz sayısı (atıl işgücü) 9,2 milyona ulaştı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ise Mart 2021 dönemine ait Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarını açıkladı.
TÜİK’e göre istihdamda, Mart 2020’den Mart 2021’e 1 milyon 726 bin kişilik artış yaşandı. Diğer bir ifadeyle 1,7 milyon kişiye yeni iş yaratıldı.
TÜİK verilerini değerlendiren DİSK-AR, “Bunun salgın koşullarında nasıl gerçekleştiği ve istihdamın nasıl olup da salgın öncesi düzeye yaklaştığı belirsiz. TÜİK istihdamda olup işbaşında olmayanların sayısını açıklamadığı için gerçekte kaç kişinin fiilen çalıştığı, kaç kişinin istihdamda göründüğü halde çalışmadığı bilinmiyor. Öte yandan, İŞKUR verileri ile TÜİK verileri arasında büyük bir uyumsuzluk var. Bir yandan çalışamayıp İŞKUR desteği alanların sayısı 1 milyon 834 bin artarken öte yandan istihdamın 1 milyon 726 bin artması tuhaf ve izaha muhtaç bir çelişki olarak duruyor” dedi.
TÜİK’in istihdam ile ilgili verileri tartışmalı
TÜİK Mart 2021 dönemi dar tanımlı işsizlik oranını yüzde 13,1 ve TÜİK'in atıl işgücü olarak, DİSK-AR'ın ise geniş tanımlı işsizlik olarak ifade ettiği oranı yüzde 25,8 olarak açıkladı. TÜİK verilerine göre, mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı Mart 2021'de 4 milyon 236 bin, TÜİK verilerinden hareketle DİSK-AR’ın yaptığı hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise 9 milyon 204 bin olarak gerçekleşti.
TÜİK'e göre, istihdamda Mart 2020'den Mart 2021'e 1 milyon 726 bin kişilik artış yaşandı. Diğer bir ifadeyle 1,7 milyon kişiye yeni iş yaratıldı. Ancak bunun salgın koşullarında nasıl gerçekleştiği ve istihdamın nasıl olup da salgın öncesi düzeye yaklaştığı belirsiz. TÜİK istihdamda olup işbaşında olmayanların sayısını açıklamadığı için gerçekte kaç kişinin fiilen çalıştığı, kaç kişinin istihdamda göründüğü halde çalışmadığı bilinmiyor. Öte yandan, İŞKUR verileri ile TÜİK verileri arasında büyük bir uyumsuzluk var.
TÜİK'in yeni kullanmaya başladığı metodolojiye göre, açıklanan aylık veriler oldukça sınırlı bir kapsama sahip. Aylık verilerde daha önceki TÜİK metodolojisinde yer alan pek çok ayrıntı yer almıyor. Örneğin istihdamda olup çalışmayanlar aylık verilerde yok. Bu nedenle salgın döneminde istihdamda görünüp iş başında olmayanların sayıları TÜİK verilerinde yer almıyor. Yine iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı, ümidini kaybeden işsizlerin sayısı ve genç işsizliğe ilişkin ayrıntılar TÜİK'in aylık verilerinde yer almıyor. TÜİK ayrıca üç aylık veriler açıklayacağını ve ayrıntıların burada yer alacağını açıkladı. O nedenle aylık veriler detaylı analiz yapmak için yeterli değil.
DİSK-AR raporundan özet bulgular şöyle:
• Salgın işsizliği artırmaya devam ediyor.
• Kadın işsizliği salgında daha yüksek seyrediyor.
• Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 34.
• Dar ve geniş işsizlik arasındaki makas büyük.
• Genç işsizliği yüzde 25.
• Genç kadın işsizliği yüzde 30'un üzerinde.
• İstihdam verileri izahata muhtaç.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun (ITUC) 2020 raporu açıklandı. “Küresel haklar endeksi” başlıklı rapora göre Türkiye, çalışanlar için en kötü ilk 10 ülke arasında yer aldı.
Çalışanlar için en kötü ülkeler ligi Bangladeş, Brezilya, Kolombiya, Mısır, Honduras, Hindistan, Kazakistan, Filipinler, Türkiye ve Zimbabwe olarak listelendi.
Türkiye işçilerin haklarını sistematik olarak ihlal eden ülkeler grubunda gösteriliyor. Bu grup için ITUC, işçilerin hiçbir hakkının garanti altında olmadığını söylüyor. Bu gruptan daha kötü durumda olan ülkeler işçilerin yaşama hakkına bile saygı duyulmayan savaş coğrafyaları olduğu için kategori dışı kabul ediliyor.
İşçilerin en iyi durumda olduğu ülkeler ise Kuzey Avrupa ülkeleri. Bu ülkeler alfabetik sıraya göre Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, İrlanda, İtalya, Hollanda, Norveç, Slovakya, İsveç ve Uruguay olarak açıklandı. Listeye Avrupa dışından giren tek ülkenin Uruguay olması dikkat çekti.
ITUC’un raporunda en kötü 10 ülkeye ayrıca yer verildi. Buna göre Türkiye’ye ilişkin "Türkiye, sendikacılar için en düşman ülkelerden biri olmaya devam etti. 2016’daki darbe girişiminin ardından hükümet sivil özgürlükleri kısıtladı. Bu korku ikliminde sürekli tehdit altında çalışan işçiler, sendika hakkından mahrum. İşverenler sendikaya üye olmak isteyenlere baskı yapıyor ve işten çıkarıyor" ifadelerine yer verildi.
Çalışanlar için en kötü 10 ülke şöyle:
Bangladeş
Brezilya
Kolombiya
Mısır
Honduras
Hindistan
Kazakistan
Filipinler
Türkiye
Zimbabwe
(Sıralama ITUC tarafından alfabetik şekilde yapılmıştır.)
KESK/ Haber Sen, PTT emekçilerinin korunması için yeterli önlemlerin alınmadığını açıkladı, dağıtıcılarda da dönüşümlü çalışmaya geçilmesini ve PTT emekçilerinin aşılanmasını talep etti. Salgının başından beri kesintisiz çalışan PTT emekçileri hala aşılama listesine alınmış değiller.
Açıklamaya, virüsün yayılma biçimi ve koşullarına dair bilim insanlarından alınan görüşler eklenerek gerekli tedbir ve önlemlerin alınması talep edildi.
“PTT yönetimi tarafından gerek PTT emekçileri gerekse de halk sağlığı açısından meselenin ciddiyetinin anlaşılmadığını bir kez daha hatırlatıyoruz” denildi.
PTT emekçilerinin alınmayan tedbirlerden kaynaklı hastalanma riskini taşımanın yanı sıra PTT dağıtıcılarının da güvenlik tedbirleri alınmadan kapı kapı gezerek sosyal yardımları dağıtmaya zorlandığı ve bir kez daha can güvenliklerinin tehlikeye atıldığı kaydedildi.
PTT yönetiminin bu uygulamaları son bulana kadar mücadeleye devam edileceği aktarılan açıklamada, şu talepler yinelendi:
► PTT emekçilerine yönelik özellikle işyerlerinin günlük dezenfekte edilmesi, diğer gerekli koruyucu tedbirlerin alınması,
► PTT emekçilerine hiç zaman kaybetmeden aşı yapılması,
► Risk grubunda yer alan PTT emekçilerinin göreve çağrılmaması ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi gereği 10 yaş altı çocuğu olan ebeveynler idari izinli sayılması,
► Tüm yurttaşların fatura borçlarının(elektrik doğalgaz, Su vb) ertelenmesi,
► Tüm PTT şubelerimizin tamamen kapatılması, yalnızca merkezlerden işlem yapılması, ancak merkezlerde yapılacak işlemlerde sosyal mesafenin korunması ve sağlık bakanlığının açıkladığı diğer kuralların uygulanmasında azami özenin gösterilmesi,
► Covid-19 virüsü dolayısıyla olağanüstü haller yaşadığımız bu günlerde internet üzerinden yapılan alışverişlere kısıtlama getirilmesi,acil ve zaruri olmayan posta, kargo gönderilerinin, virüs salgını kontrol altına alınana kadar kabul edilmemesi,
► Gişede olduğu gibi dağıtımda da dönüşümlü çalışmaya derhal geçilmesi,
► Adalet Bakanlığı ile görüşmeler yapılarak tebligatların gönderilmesinin geçici bir süre ertelenmesi, PTT emekçilerinin ve tüm halkımızın sağlığı açısından önemlidir.
Eskişehir Şehir Hastanesinde temizlik, yönlendirme ve taşıma işlerini yapan şirketin işçileri 3 aydır ücretlerini alamıyor. İşçiler, seslerini duyurmak için sabah saatlerinde hastane önünde protesto eylemi yaptı, alacaklarını talep ettiler.
3 aydır alamadıkları ücretlerini talep eden sağlık işçilerinin protestosuna şirket yöneticileri tarafından engelleme girişiminde bulunuldu.
Yaklaşık 1 haftadır ücretlerin yatırılacağının söylendiğini ancak bunun kendilerini oyalamaktan başka bir şey olmadığını düşündüklerini belirten işçiler, son olarak ücretlerinin 4 Mayıs saat 11.00’de yatırılacağının söylendiğini, ancak hâlâ alamadıklarını belirttiler.
Eskişehir Şehir Hastanesi'nde Akfen şirketine bağlı çalışan 200 işçi, 3 aylık maaşlarını alamayınca Ekim 2020 tarihinde de iş bırakmıştı.
Hükümet tarafından ilan edilen kapanma nedeniyle, 1 Mayıs kutlamaları bugün yapılıyor.
İzmir
İzmir'de DİSK, KESK, TMMOB, Tabip Odası ve İzmir Barosu'nun çağrısıyla Konak Kemeraltı girişinde 1 Mayıs kutlandı. 1 Mayıs için yapılan eyleme İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri ile birçok siyasi parti katıldı.
İhraçlara karşı Eğitim Sen 2 No’lu şubenin yaptığı oturma eylemlerinin 170.haftasında 1 Mayıs kutlandı. “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni”, “İş ekmek özgürlük”, “Karanlığa teslim olmayacağız” sloganları atan işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ta birleşik mücadele vurgusu yaptı.
Adana
TÜMTİS Adana Şubesi, örgütlü olduğu işyerlerinde basın açıklamaları yaptı. Açıklamalarda “Krizin yükü işçilere değil patronlara” talebi öne çıkarıldı.
Ankara
Ankara’da sendikalar ve odalar, 1 Mayıs’la ilgili bir basın açıklaması yaptı. Sakarya Caddesi’nde yapılmak istenen açıklamanın engellenmesi nedeniyle KESK binası önünde yapılan açıklamada, herkese aşı ve gelir desteği sağlanması, acil ve zorunlu işler dışında 4 hafta işyerlerinin kapatılması talep edildi.
İstanbul
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Aksaray Şubesi, Dev-Sağlık İş Sendikası ve Gıda İş Sendikası Eyüpsultan Devlet Hastanesi Acil Servisi önünde 1 Mayıs açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesi oturma eylemi yapmak isteyen sağlık emekçileri, polis engeliyle karşılaştı. Engeli alkışlarla protesto eden sağlık emekçileri, "Güvenceli iş, insanca yaşam haklarımız ve hayatlarımız için yaşasın 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" pankartı açarak, taleplerini içeren dövizler taşıdı.
1 Mayıs’ta yaşamını yitirenler Kazancı Yokuşu'nda anıldı
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipler Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve çeşitli örgütler 1 Mayıs 1977’de katledilenleri Taksim’de gerçekleştirdiği etkinlik ile andı.
Anmaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, KESK, TMMOB yöneticileri, siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri, işçiler ve emekçiler katıldı.
Kitle, Sıraselviler caddesinde bir araya gelerek "Yaşasın 1 Mayıs", "Bijî yek Gulan", "Faşizme karşı omuz omuza" sloganları eşliğinde Kazancı Yokuşu'na yürüdü.
Antikapitalist Blok, 1 Mayıs bildirisi yayınladı.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, 1 Mayıs'ta 81 ilde sınırlı katılımlı basın açıklamaları gerçekleştireceklerini, Covid-19 salgını sebebiyle kutlamaları ağırlıklı olarak sosyal medyada yapacaklarını duyurdu.