Filistin halkının "Büyük Felaketinin" 76. yıldönümünde dünyada ve Türkiye'de protesto edildi. İstanbul, İzmir, Ankara'da yapılan Nakba eylemlerinde İsrail işgalinin bitmesi ve soykırımın durdurulması çağrıları yapıldı.
İstanbul'da Nakba Komitesi'nin çağrısıyla binlerce kişi Sirkeci'de Büyük Postane önünde toplandı. Buradan sloganlarla Eminönü Meydanı'na yürüdü.
Yürüyüş sırasında şu sloganlar atıldı:
Hurra Hurra Hurra, Falastin Hurra
Tahiya Tahiya Tahiya, Tahiyel İntifada
Nakba Bitecek, Filistin Halkı Geri Dönecek
Yıkılsın Siyonist İsrail Devleti
Her Yer Filistin Her Yer Direniş
Nehirden Denize Özgür Filistin
Yaşasın Küresel İntifada
Siyonizm Yenilecek, Direnen Filistin Kazanacak
Selam, Selam, Direnişe Bin Selam
Hamaset Yetmez, İlişkiyi Kes
Filistin’e Özgürlük İsrail’e Boykot
Gemileri Engelle Ticareti Kes
Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı
Nato’dan Çıkılsın İncirlik Üssü Kapatılsın!
Soykırım Dersi İstemiyoruz!
İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek
Eşşab Yurid Tahrir Falastin
Eminönü Meydanı'nda okunan açıklamanın tam metni:
Nakba Sürüyor!
Bugün Filistin halkının büyük felaketinin yani Nakba’nın 76. yıldönümü. Bugün, Batı sömürgeciliğinin siyasi ve askeri desteğiyle bölgemize yerleşen ırkçı işgalci İsrail rejimin ilan edilmesiyle, Filistin halkının anayurdundan dünyanın dört bir yanına zorla sürgün edilişinin yıl dönümü…
Bugün burada geçmişte kalmış bir acıyı anmıyoruz. Nakba 1948’de de 1967’de de bitmedi. İşgal, abluka, kontrol noktaları, apartheid duvarı, yargısız tutuklamalar, işkence, çocuk esirler, Filistin’in her yerinin ayrımsız bombalanması, kentlerin, mahallelerin Filistinli kimliğinin silinmeye çalışılması sürüyor. Filistin halkına ve toprağına onyıllardır aralıksız süren saldırı bu günlerde tüm dünyanın gözü önünde toptan bir imhaya, soykırım saldırısına dönüşmüş durumda. 16 yıldır abluka altında yaşayan Gazze’deki Filistinliler, 7 Ekim’den sonra tam bir kuşatma altında hayatta kalmaya çalışıyor. Savaş suçu niteliği taşıyan onlarca saldırının yanında temel ihtiyaç maddelerinin Gazze’ye girişi engellenerek, tarım alanları yok edilerek Filistin halkının iradesi açlıkla kırılmak isteniyor. İşgal devletinin bu soykırım saldırısıyla Gazze’nin, üzerinde hiçbir Filistinlinin kalmadığı devasa bir mezarlığa dönüşmesi amaçlanıyor.
Filistin direnişi yüzyılı aşkındır dimdik ayakta, yaşasın küresel intifada!
Tarihsel Filistin toprakları 1920’den bu yana, önce İngiliz mandasının ve onun himayesindeki Siyonist çetelerin, 1948’den itibaren de İsrail denilen ırkçı-işgalci-sömürgeci devletin saldırısına altında. O gün bugündür Filistin halkı toprağı, kültürü ve özgürlüğü için direniyor. Grevlerle, taşlarla, silahlı direnişle, sivil itaatsizlikle… Filistin, elindeki her türlü araçla binlerce yıllık anayurdunun kaderini işgalciye terk etmiyor. Tarih gösterdi ki, Nakba ne kadar şiddetliyse onu reddeden Filistin İntifadası da o denli azimli.
Filistin halkının sömürgeciliğe, işgale, ırk-ayrımcılığa ve yok olmaya karşı 100 yılı deviren direnişi, özgürlük ve adalet mücadelesi veren bütün halklar için ilham verici oldu. Bundandır ki Filistin mücadelesi, dün de bugün de dünyanın her yerinde halklar tarafından sahiplenildi, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı savaşın bayrağı oldu.
Filistin halkı, emperyalist odakların işgal devletine askeri ve siyasi desteğini etkisizleştirecek yöntem olarak, işgalci İsrail’i besleyen tüm kaynakların baskı altına alınarak işgalcinin yalnızlaştırılmasını görüyor. İsrail’e boykot ve tecrit talebini, Filistin halkının mücadelesini sahiplenen tüm toplumsal hareketlerin, siyasi kurumların, emek ve hak örgütlerinin, bilim ve sanat kurumlarının ilkesi haline getirmek için sesimizi yükseltmeliyiz.
İşgal devleti ile tüm ilişkiler suç ortaklığıdır, tamamen kesilmelidir.
İçinde yaşadığımız Türkiye’nin resmi makamları, kurulduğunu ilan ettiği andan itibaren işgal devletiyle yoğun ilişkiler geliştirdi. Bu ilişkiler, 90’lı yıllarda imzalanan askeri anlaşmalar ve serbest ticaret anlaşmalarıyla ivme kazandı. 2023’e geldiğimizde yapılan ticaretin hacmi 10 milyar dolara dayandı.
7 Ekim’den sonra başlayan Filistin’deki soykırım sürecinde, işgal devletinin savaş makinesini işler durumda tutacak her türlü lojistik kaynak Türkiye üzerinden akıtılmaya devam ederek soykırımda utanç verici bir rol oynandı. Geldiğimiz noktada sebatla sürdürülen “İsrail’le İlişkiler Kesilsin” mücadelesi ve toplumsal basıncın etkisiyle hükümet geçici olarak ticareti kesme kararı alarak suçunu telafi etmeye çalışıyor. Bu karar aynı zamanda işgal devletine karşı mücadelenin onurlu bir kazanımı olup, bu mücadelenin meşruiyetini pekiştirmiştir. Bu karar önemli olmakla birlikte, serbest ticaret anlaşmasının feshi ve işgal devletine ticari tecritle bitmediği müddetçe, anlamı ve etkisi geçici ve sınırlı olacaktır.
Türkiye’nin İsrail’le açıklanmayan ancak varlığına dair güçlü işaretler olan askeri işbirliğinin yanında Türkiye topraklarında bulunan İncirlik ve Kürecik üslerinin işgal devleti çıkarına kullanılmasına son verilmelidir. Diğer yandan, hükümetin Mavi Marmara davasını düşürerek İşgal devletiyle imzaladığı “normalleşme” anlaşması, tüm ön koşulları ihlal edilmesine rağmen yürürlüktedir. Bu anlaşma kapsamında Gazze’de kurulan kanser hastanesi, soykırım saldırısında önce tahrip edildi, ardından işgal ordusunun üssüne dönüştürüldü. Buna benzer onlarca savaş suçunun faili olan bir devlete karşı, hükümetin “normalleşme” anlaşmasını derhal feshetmesini ve diplomatik ilişkiyi tamamen kesmesini istiyoruz. Çünkü uluslararası hukuk ve kurumlar tarafından ‘işgalci’ ve “açık bir apartheid rejimi” olarak tanımlanan İsrail ile sürdürülen her türden ilişki, Filistin halkının ‘Nakba’sının sürmesine yol açmaktadır. Yaşamı, özgürlüğü ve eşitliği savunan herkesi, bulunduğu tüm alanlarda işgal devleti ve kurumlarıyla ilişkileri reddetmeye, ırk ayrımcı apartheid rejimini kuşatmaya çağırıyoruz. Gelin, yeniden ve hep beraber haykıralım: İsrail ile tüm ilişkiler kesilsin!
Bu mücadele Filistin toprağı özgür olana dek sürecektir!
Bu topraklarda Siyonizm’i hangi varlık biçimiyle olursa olsun barındırmayacağız! Biz bulunduğumuz her yerde, Filistin halkının başta Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı olmak üzere tüm tarihsel haklarına kavuşuncaya ve toprağında özgürce yaşama hakkını elde edinceye dek Filistin halkının direndiği gibi direneceğiz!
Filistin halkının tarihsel haklarına ulaşma mücadelesi zaferle sonuçlandığında bu sadece Filistin toprağının özgürlüğü değil, baskıya ve sömürüye karşı direnen tüm halkların zaferi de olacaktır.
Filistin İntifadası zafere ulaşacak ve Filistinliler anayurduna, zeytin ağaçlarına kavuşacak. Filistin’in kadim sokaklarını kimyasal silahların, ölü bedenlerin kokusu değil kekik ve portakalların kokusu dolduracak.
Nehirden Denize Özgür Filistin İçin Soykırım Faili İşgalci İsraille Tüm İlişkileri Kesin!
NAKBA EYLEM KOMİTESİ
Kürt siyasetçilerin yargılandığı ve hapiste tutulmalarına gerekçe edilen Kobanê Davası'nda 16 Mayıs'ta karar çıkması bekleniyor. Akademisyenler, yazarlar, milletvekilleri, aktivistler ve hukukçuların da aralarında yer aldığı 159 kişi ortak bir imza metni yayınladı.
Ortak metin ve 159 imzacısı:
"Yerel seçim sonuçları, toplumun talebi olan siyasî yumuşama, barış ve huzur beklentisini güçlendirdi. Bu beklenti ve umudun gerçekleşmesinin ön koşulu, yargının siyasal otoritenin emrinden çıkıp Anayasa’nın hukuk devleti ilkesi uyarınca adalet dağıtan bağımsız bir kuruma dönüşmesidir.
Bu bağlamda, ülkenin geleceğini etkileyecek bir kararın eşiğindeyiz. Önümüzdeki günlerde görülecek Kobane Davası'nda çıkacak karar, gerek iç gerekse barış ve demokrasiden yana dış kamuoyunda, iktidarın bağımsız yargı ilkesine saygı duyup duymayacağının göstergesi olacaktır. Çünkü bu dava, Gezi Davası örneğinde de olduğu gibi, yargının siyasal araç olarak kullanıldığı davaların kilit noktasıdır. Bu yönüyle sadece DEM Parti ve bölge halkı için değil, ülkemizin geleceği açısından da kritik bir öneme sahiptir.
Kobane davasında çıkacak karar ülkede hukuksuzluğun sona ereceğinin, yargının bağımsızlığına kavuşacağının işaret fişeği olmalıdır. Kobane ve benzer muvazaalı davalar hukukun gereklerine uygun olarak sonuçlandırılmalıdır. Başta, hiçbir nesnel delile dayanmayan Gezi Davası mahkûmiyetleri olmak üzere hukuk alanında siyasî saiklerle yaratılan bütün mağduriyetler giderilmelidir.
Yapılması gereken açıktır: Taraf devletlerin bütün organları için bağlayıcı olan AİHM kararları ve uygulamadan sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin Demirtaş ve diğer tutukluların vakit geçirmeden serbest bırakılması kararı gereğince, Kobane tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır. Hükümet ve yargının Bakanlar Komitesi'nin kararını dikkate alması Avrupa Konseyi üyeliğinin getirdiği bir yükümlülüktür.
Gerilim siyasetinin, adaletsizliğin, hukuksuzluğun topluma huzur ve güven sağlamadığını, kitlelerden de onay almadığını son siyasal gelişmeler göstermiştir. Kobane Davası kararının hukuk devletinin inşasına ve toplumsal barışa vesile olmasını diliyor, bekliyoruz.
İmzacılar:
Abdulhakim Daş-Doğu Güneydoğu Dernekleri Plt. Bşk., Abdullah Keskin-Yayıncı., Abdullah Öncel-Urfa Baro Başkanı., Abdülbaki Erdoğmuş-İlahiyatçı, 21. Dönem Milletvekili., Adnan Özyalçıner-TYS başkanı, Yazar., Ahmet Aykaç-Prof. Dr., Ahmet Çakmak-Prof. Dr., Ahmet Dindar-Avukat., Ahmet Özdemir Aktan-Prof. Dr., Akın Atalay-Avukat., Alev Er-Gazeteci, Çevirmen., Ali Bayramoğlu-Gazeteci, Yazar., Ali Bilge-İktisatçı., Ali Haydar Konca-Avrupa Birliği eski Bakanı., Ali Yaycıoğlu-Prof. Dr., Altay Öktem-Yazar., Arlin Çiçekci-Yazar., Arzu Başaran-Ressam., Atilla Ansal-Prof. Dr., Atilla Dirim-Çevirmen., Aydın Selcen-Yazar, diplomat., Aylin Tekiner-Sanatçı., Ayşe Erzan-Prof. Dr., Ayşe Semiha Baban-Yaşar Kemal Vakfı Başkanı., Ayşe Sözeri Cemal-İletişimci., Ayşegül Devecioğlu-Yazar., Ayşen Günsu Teker-Senarist., Ayşen Şahin-İletişimci, Yazar., Baskın Oran-Prof. Dr., Bengü Üçüncü-Senarist., Berrin Sönmez-Emekli Öğretim Görevlisi., Binnaz Toprak-Prof. Dr., 24. Dönem Milletvekili., Birgül Oğuz-Yazar., Burhan Sönmez-Yazar, Uluslararası PEN Başkanı., Burhan Şenatalar-Prof. Dr., Bülend Tuna-Mimar., Bülent Atamer-Mühendis., Bülent Tekin-Şair, Yazar., Cafer Solgun-Araştırmacı, Yazar., Celalettin Can-78'liler Girişimi Sözcüsü, Gazeteci, Yazar., Cengiz Arın-Akademisyen., Cihangir İslam-27. Dönem Milletvekili., Cuma Erçe-PSAKD Genel Başkanı., Çağatay Anadol-Yayıncı., Çiğdem Koç-Avukat., Deniz Durukan-Yazar., Deniz Türkali-Oyuncu., Doğan Bermek-Mimar., Ekrem Baran-İlahiyatçı., Emine Uşaklıgil-Gazeteci, Yazar., Enes Atila Pay-Mimar., Ercan Geçmez-HBV Genel Başkanı., Erdal Karayazgan-Mühendis., Erdoğan Aydın-Tarihçi, Yazar., Erdoğan Kahyaoğlu-Yazar., Ergin Cinmen-Avukat., Erol Köroğlu-Doç. Dr., Ertuğrul Günay-Kültür ve Turizm eski Bakanı, Hukukçu., Esat Akçılad-Senarist., Esra Koç-Ziraat Y. Mühendisi., Esra Mungan-Doç. Dr., Eşber Yağmurdereli-Avukat., Fatma Akdokur-Dr. İlahiyatçı., Fatma Bostan Ünsal-İnsan Hakları Savunucusu., Ferhat Tunç-Müzisyen., Fethiye Çetin-Avukat., Fırat Acar-Yayıncı., Figen Çalıkuşu-Avukat., Figen Şakacı-Yazar., Fikret Başkaya-Akademisyen, Yazar., Fikri Sağlar-Kültür ve Turizm, Devlet eski Bakanı., Gaye Boralıoğlu-Yazar., Gençay Gürsoy-Prof. Dr., Gülayşe Koçak-Yazar., Gülhan Türkay-Prof. Dr., Sosyal Araştırmalar Vakfı Bşk., Gülseren Onanç-Aktivist, Sivil Toplum Gönüllüsü., Gülten Kaya-Müzik Yapımcısı., Gürhan Ertür-Sivil Toplum Gönüllüsü., Hacer Ansal-Prof. Dr., Halil İbrahim Yenigün-Dr. Akademisyen., Hasan Cemal-Gazeteci, Yazar., Huri Özdoğan-Prof. Dr., Hülya Ekşigil-Gazeteci., Hülya Gülbahar-Avukat., İbrahim Betil-Sivil Toplum Gönüllüsü. İslam Özkan-Gazeteci., Kadir Akın-Yazar., Kemal Aytaç-Avukat., Levent Tüzel-Hukukçu, 24. Dönem Milletvekili., Ludmila Denisenko-Sanat Tarihçi, Yazar., Mebuse Tekay-Avukat., Mehmet Ali Alpar-Prof. Dr., Mehmet Altan-Prof. Dr., Mehmet Bilal Dede-Yazar., Mehmet Ural-Siyasi Danışman., Melek Taylan-Belgesel Sinemacı., Metin Bayrak-Felsefeci., Murat Uyurkulak-Yazar., Murathan Mungan-Yazar., Mustafa Aslan-ABF Genel Başkanı., Mustafa Paçal-Danışman., Nahit Eren-Diyarbakır Baro Başkanı., Namık Tan-Milletvekili, Emekli Büyükelçi., Nazar Büyüm-Yazar., Necmiye Alpay-Dilci, Yazar., Nesim Ovadya İzrail-Yazar., Nesrin Nas-Siyasetçi., Nesrin Sungur-Prof. Dr., Nesteren Davutoğlu-İletişim Uzmanı., Neşe Erdilek-Sosyolog., Nil Mutluer-Dr., Sosyal Bilimci., Nilüfer Tapan-Prof. Dr., Nuray Sancar- Gazeteci, Yazar., Nurcan Baysal-Yazar., Nurhan Süerdem-Yazar., Nurten Ertuğrul-Mali Müşavir., Orhan Alkaya-Yönetmen, Şair., Orhan Pamuk-Yazar., Orhan Silier-Tarihçi., Osman Okkan-Belgesel Sinemacı., Oya Baydar-Yazar., Öget Öktem Tanör-Prof. Dr., Ömer Ceylan-Emekli Ekonomist., Ömer Faruk-Yazar., Ömer Madra-Emekli Akademisyen., Ömer Zülfü Livaneli-Müzisyen, Yazar, Film Yönetmeni., Özden Uçar-Senarist., Rakel Dink-Hrant Dink Vakfı YK Başkanı., Reşit Şahin Canbeyli-Prof. Dr., Rezzan Tuncay-Prof. Dr., Rıza Türmen-AİHM Eski Yargıcı., Rojhat Dilsiz-Şırnak Baro Başkanı., Saffet Ercan-Dr. İst. Tabip Odası YK üyesi., Selçuk Erez-Prof. Dr., Selim Ölçer-Dr., İnsan Hakları Savunucusu., Sena Kaleli-24. Dönem Milletvekili., Serdar Arat-Sanatçı, Prof., Sinan Özaraz-Van Baro Başkanı., Şahika Yüksel-Prof. Dr., Şanar Yurdatapan-Müzisyen, İnsan Hakları Aktivisti., Şenol Karakaş-Aktivist., Talat Kırış-Prof. Dr., Tatyos Bebek-Diş Hekimi., Temel İskit-Emekli Büyükelçi., Tuğrul Eryılmaz-Gazeteci., Turgut Öker-AABK Onursal Başkanı., Ümit Aktaş-Yazar., Ümit Biçer-Prof. Dr., Ümit Kıvanç-Gazeteci, Yazar., Ünal Ünsal-Emekli Büyükelçi., Viki Çiprut-Gazeteci., Yakın Ertürk-Prof. Dr., Yakup Uygun-Fotoğraf Sanatçısı., Yavuz Ekinci-Yazar., Yektan Türkyılmaz-Doç. Dr., Yeşim M. Atamer-Prof. Dr., Zafer Aydın-Yazar., Zehra Arat-Prof. Dr., Ziya Halis-Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı."
Direniş Çadırı ve Filistin'e Özgürlük Platformu, İsrail devletinin Gazze'de yaptığı katliamı ve 1 milyon 400 bin Filistinlinin sığındığı Refah şehrine karadan saldırı kararını AKP Genel Merkezi karşısında protesto etti.
12 Mayıs Pazar günü gerçekleşen eylemde Filistin bayrakları ve 'Katil İsrail Refah'tan' defol' dövizleri taşındı.
'Nehirden denize özgür Filistin, 'Katil İsrail Refah'tan defol', 'Filistin halkı yalnız değildir', 'Yaşasın küresel intifada', 'İşbirlikçi olma direnişçi ol' sloganlarının atıldığı eylemde açılış konuşmasını Direniş Çadırı'ndan Harun Özkarakaş yaptı.
ÖzKarakaş'ın konuşmasında öne çıkanlar:
""Filistin halkı tarafından “Nakba” olarak adlandırılan “Büyük Felâket”in üzerinden tam 76 yıl geçti.
Emperyalizmin arkalamasıyla Siyonistlerin tedhiş, terör ve katliamlarla Filistin halkını yurtlarından çıkarıp İsrail denen işgalci varlığı ikame ettikleri dönemden bugüne Filistin’de tehcir, katliam ve gasp bitmediği gibi direniş de bitmedi.
Çok şükür ki devran döndü! Direniş, Siyonistlerin “İkinci Nakba” hayalinin karşısına dikilerek bütün hesapları altüst etti, bütün plânları bozdu!
Biz, bir yandan Birinci Nakba’nın yıl dönümünde Siyonistlere, emperyalistlere olan öfkemizi, kinimizi diri tutmak, Filistin halkının acılarına ortak olmak için meydanlara çıkarken diğer yandan “İkinci Nakba”ya geçit vermeyen Direniş’in yanında saf tutmak, Siyonizm’e ve emperyalizme olan düşmanlığımızı tazelemek için yan yana, omuz omuza hizalandık!
Bütün bir dünya, eşi benzerine pek rastlanmayan tarihi anlara tanıklık ediyor.
Çok küçük bir kara parçasına, egemen dünya düzeninin tüm bileşenlerini de arkasına alarak en ağır saldırılarda bulunan Siyonist İsrail’e karşı Filistin halkı eşsizi bir direniş sergiliyor.
“İkinci” Nakba niyetine fedâkârâne bir gayretle karşı koyan Filistin halkı, emperyalist merkezler ve Siyonist rejim tarafından soykırımla terbiye edilmek isteniyor.
Bu resme, bu ideale düşmanlık eden şer cephesi, İkinci Nakba için doğrudan ve dolaylı gayretlerle Siyonistlere elinden gelen desteği vermektedir.
Halklarının, kampüsleri dolduran üniversite öğrencilerinin barış ve adaletten, Siyonist katliam ve işgale karşı Filistin halkından yana duran iradelerinin hilâfına İsrail’i koruyup kollayan başta Büyük Şeytan Amerika olmak üzere egemen Batı bloğu ve pusulasını kaybetmiş doğu devletleri insanlık için yüz karası olmuş; allayıp pulladığı ideal ve tasavvurları çöküp çürümüştür.
Yeryüzünün pek çok merkezinde ayağa kalkan vicdanları, kampüsleri direniş alanlarına çeviren öğrenci kardeşlerimizi selamlıyoruz. İradeleri irademizdir, ortaklaşmasından onur duyduğumuz iradelerimiz Allah’ın izniyle Direniş’in iradesiyle bütünleşmeye ahdetmiştir!
Gazze direnişinin insanlığa bir kez daha yol göstermek için yükseltip armağan ettiği “Küresel İntifada” çağrısına karşı küresel şeytani düzenin hamlelerini kendi coğrafyamızdan yola çıkarak boşa düşürmekle yükümlüyüz.
Şehit Hasan Saklanan kardeşimizin Siyonistlerin “İkinci Nakba” niyetine canını ortaya koyarak set çekme azmi, bir fedâ meşalesi olarak yolumuzu aydınlatmalıdır.
Aynı azim ve kararlılık, 1 buçuk milyon Filistinlinin sığındığı Rafah’ın müdafaasında omuzlarımıza yüklenen sorumlulukların ifası için şarttır.
“İkinci Nakba”ya azmeden Siyonist şeytanlığa karşı Rafah’ı savunmak; barış, adalet ve vicdandan yana duranların boynunun borcudur.
Biliyoruz ki Rafah’ı savunmak bütün Gazze’yi savunmaktan geçer.
Biliyoruz ki Gazze’yi savunmak bütün Filistin’i savunmaktan geçer.
Biliyoruz ki Filistin’i savunmak bütün Ortadoğu’yu savunmaktan geçer.
Yine biliyoruz ki Ortadoğu’yu savunmak bütün mazlum ve mustazaf coğrafyaları, bütün ezilenleri, yoksulları, hürriyetten mahrum bırakılanları savunmaktan geçer. Bugün hürriyeti savunmak üzere varlıklarını inşa ettiklerini dile getiren sivil toplum kuruluşlarının suskunluğu mazluma ihanetten başka ne olabilir ki!
....
Farklı yol ve yöntemlerle ticaretin sürdüğü haberlerini alıyoruz. Takipteyiz. Yarım kalan siparişler için üç aylık izinlerden bahsediliyor! Durdurulan ticaretin yeniden başlaması için “Gazze’ye insani yardım koridorunun açılması” gibi kırılgan bir şartın ileri sürüldüğünü görüyoruz.
Bu sözüm ona insani yardım koridorunun, ABD’nin Gazze’ye yapacağı liman marifetiyle işletileceği iddialarıyla birlikte değerlendirdiğimizde yeni ve bambaşka işgal usullerinin hayata geçirilme tehlikesini barındırdığını da yeri gelmişken peşinen ifade edelim.
Kazakistan ve Azerbaycan petrollerinin Siyonist savaş makinesine Bakü-Ceyhan boru hattı üzerinden akmaya devam ettiğini, bunun “ticareti durdurma” kararının dışında bırakıldığını da biliyoruz.
Bütün bu gerçekler, halkımızın meydanlarda bıkıp usanmadan haykırdığı “İhanetten Vazgeç, Ticareti Kes!” feryatlarını, taleplerini savuşturmak, geçiştirmek için icra edilen bir samimiyetsizlik tablosunun güçlü işaret ve belgeleri olarak önümüzde durmaktadır.
"Süreli Değil Kalıcı Ambargo!”
Rafah’ın savunmak için buradan yükselteceğimiz çağrının, sesin, talebin ilki “Süreli Değil Kalıcı Ambargo!” olmalıdır.
Yetersiz ve belirsiz ticaret durdurma kararları ancak Siyonist sermayenin işine gelecektir. İşgal ve katliamda pay sahibi olan işbirlikçi sermaye ile olan hesabımız da elbette bir kenarda durmaktadır. Sanmasınlar ki onları da ticareti durdurma kararı alarak geçmiş hesabın üzerini kapattığını düşünen iktidar gibi unuttuk! Bütün işbirlikçilik ve ihanetlerin hesabını muhakkak soracağız! Kimse kendini rahat hissetmesin! Timsah gözyaşlarına prim vermeyeceğiz!
Yaşadığımız her bir coğrafyadaki Siyonist katliam ve yıkım rejiminin yanında duran işbirlikçilik ve ihanet kıskacını parçalayacağız!"
"Bu bir soykırım girişimidir, mutlaka durdurmalıyız"
Ardından Filistin'e Özgürlük Platformu adına Can Irmak Özinanır konuştu ve şunları söyledi:
"Gazze'de süren katliamı durdurmak, katil İsrail ordusunun 1 milyon 500 Filistinlinin sığındığı Refah şehrine karadan saldırısını engellemek için buradayız.
Bir halka mensup olanları öldürüyor;
Bir halkın insanlarına ciddi surette bedensel ya da zihinsel olarak zarar veriyor;
Bir halkın bütünüyle ya da kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağını hesaplayarak yaşam şartlarını kasten değiştiriyor;
Bir halkın içinde doğumları engellemek amacıyla önlemler alıyor;
Bir halkın çocuklarını zorla bir başka gruplara ve bölgeler nakletmeye çalışıyor.
İsrail’in 76 yıllık amacı bu: Filistin’i Filistinlilerden arındırmak.
Neden bir soykırımla karşı karşıya olduğumuzu on binlerce ölü açıklamıyorsa anlamak için zeytinliklerin yakılmasına bakın. Hala ikna olmayanlar daha yakından baksınlar
Şimdi Refah’a yönelik kanlı adımlar soykırım girişiminin yeni bir evreye bürünmesi anlamına geliyor.
Buradan bir kez daha yüksek sesle dile getirmek istiyoruz: Bu soykırım girişimi durmak zorunda. Gazze’nin takati kalmadı, aylardır direniyor, bu kural tanımaz işgal, hemen durmak zorunda. İsrail, hemen ateşi kesmek zorunda.
Tüm dünyaya çağrımızdır, İsrail’in ateş kesmesi için derhal en ağır yaptırımları, en ağır boykotu uygulayın!
İsrail’i tecrit edin!
İsrail devletinin bir seri katilden tek farkı, onun cinayetlerini tüm dünyanın gözünün içine baka baka işleme cüreti göstermesinde. Bu cüretin kaynağının biliyoruz. Başta ABD olmak üzere İsrail’e askeri ve ekonomik destek veren batı bloğu devletleri ve bölgede yer alan iktidarlar.
Bu destek olmazsa İsrail’in bu kanlı saldırıları olamaz.
Tüm dünya bu gerçeği bildiği için, İsrail’i ve bu işgal devletiyle işbirliği içindeki kendi iktidarlarına suçüstü yaptıkları için dev bir dalga gibi harekete geçti.
İşte suçüstü budur: Refah'taki durum dehşet verici. İsrail ordusu Refah'ın doğusunun boşaltılmasını emretti ve hemen ardından sivillerin evlerini, uluslararası kuruluşların binalarını, dükkanları ve bombalamaya başladı.
Salı günü İsrail, Mısır'la olan Refah sınır kapısının “operasyonel kontrolünü” ele geçirdiğini açıkladı: Filistinlilerin çıkışına ve sağlık ekiplerinin girişine izin vermiyor. Üstelik bu, çıkışın ve girişin yapılabileceği tek yoldu.
İşte suçüstü budur: Dünya Sağlık Örgütü Doğu Akdeniz Bölge Acil Durum Direktörü Richard Brennan, Refah sınır kapısının İsrail tarafından kapatılmasının “feci, felaket bir durumu çok daha kötü hale getirdiğini” söyledi; “Bugün 140 [ağır] hastayı tahliye etmeyi bekliyorduk, ancak şimdi bu yaşam hattı hastalara kapatıldı.”
İşte bir suçüstü örneği daha: Yardım kuruluşu Oxfam’ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Sally Abi-Khalil Pazartesi günü yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “İsrail'in yaklaşık 100,000 kişiyi tahliye etme emri ve dünya liderlerinin devam eden barbarca saldırısını durdurması yönündeki evrensel çağrısına rağmen Refah'ın işgalinin yaklaşıyor gibi görünmesi karşısında dehşete düştük.”, “Refah'taki korku aşikâr, zira Gazze'yi defalarca terk etmek zorunda kalan insanlar şimdi yeniden hareket etmek zorunda”, “İsrail'in iki kritik geçiş noktası olan Refah ve Kerem Şalom'a yardım, yakıt ve mal girişini engellemesiyle birlikte, hayat kurtarmaya yönelik insani çabalar daha da zorlaşacak.”
İsrail’i suç üstünde yakalayan sadece bu kuruluşlar değil, dev bir dalgaya dönüşen öğrenci isyanları. Columbia Üniversitesi’nde başlayan öğrenci intifadası kısacık zamanda çığ gibi büyüdü, ABD'nin 45 eyaletinde 140 üniversitede ve Avrupa’nın da tamamına yayıldı. İngiltere'de yaklaşık 14 üniversitede sürüyor. Lübnan ve Hindistan'daki üniversitelere de ulaştı. Sayıları öyle hızlı artıyor ki tam bir sayı vermek mümkün değil ama 100’ün üzerine çıktığını biliyoruz.
Bu eylemlerin hepsi işgal devletini suçüstü yakalama eylemleridir ve İsrail suçüstü yakalandığı için süren eylemlerdir.
Filistin tarihini yok etmek istiyorlar ama tarihi Filistin direnişi İsrail karşısında asla boyun eğmeyerek tarihe damgasını vuruyor. Bizler bu direnişin yanındayız, herkesi bu direnişin yanında olmaya çağırıyoruz. İktidarı İsrail’le tüm ikili anlaşmaları hemen şimdi kesmeye ve bir daha bu işgal devletiyle ilişki kurmamaya çağırıyoruz. Siz ilişki kurdukça onlar Refah’a saldırmak için güç buluyor.
Gazze’de acil ateşkes istiyoruz.
İsrail güçleri Refah’tan hemen defolmalıdır.
İsrail soykırım suçundan yargılanmalıdır.
Uluslararası Ceza Mahkemeleri derhal Netahyahu ve savaş kabinesi üyeleri hakkında soykırım ve savaş suçlarından tutuklanması için karar almalıdır.
ABD soykırıma verdiği destek için ayrıca suçlanmalıdır.
Şimdi bir çok ülkede öğrenci intifadası yanına işçi örgütlerini de katarak küresel intifadayı büyütme çağrısında bulunuyor: 15 Mayıs Nakba Günü küresel eylem günü ilan edildi.
Türkiye’de de üniversitelerde ve gençler arasında Gazze için bir hareketlenme başladı. Bu hareketlerin daha güçlü ve yaygın bir direniş örgütlenmesine dönüşmesini de umuyoruz.
İsrail devleti yenilene, Özgür Filistin kurulana dek mücadeleye devam!"