Sosyalist İşçi gazetesinin 24 Haziran seçimlerinin ardından çıkan 622. sayısında, gelmekte olan ekonomik kriz ve hükümetin buna yaklaşımı ele alındı:
Küresel kriz 2008 yılında ilk olarak ABD’de başladı, bir süre sonra Avrupa’ya, Çin’e, Rusya’ya, orta büyüklükteki ekonomilere sıçradı. Şimdi ise Türkiye benzeri “yükselen piyasa ekonomileri”ne yayılıyor. Aslında krizin etkisini Türkiye’de 2013 yılından beri gündelik hayatımızda sürekli görüyoruz. AKP hükümetleri 2014, 2016 ve son olarak 2018’de krizin tavan yaptığı önemli eşikler yaşadı, döviz, faiz ve enflasyon yükseldi. Hükümet krizi sürekli öteledi, geleceğe taşıdı.
Hayat pahalılığı ve enflasyon artıyor
Sadece patates ve soğan fiyatları değil, tüm yiyeceklerde önemli fiyat artışları gerçekleşiyor. Sebze ve meyve fiyatlarında 5 TL neredeyse taban fiyat haline geldi. Her türlü sebze ve meyvenin fiyatı 5 ile 10 TL arasında değişiyor. Pazar fiyatlarında son bir ayda meydana gelen artışlar, yıllık enflasyonu yüzde 20’lere doğru yükseltiyor. Yaza girilmesine, sebze meyvenin bollaşıyor olmasına rağmen artan fiyatlar, yaklaşmakta olan felaketin en somut habercileri.
Seçim analizi: Sandıktan istikrar çıkmadı
Döviz krizi devam ediyor, faizler artıyor
Seçim sonrası sabah bir miktar düşen döviz fiyatı aynı gün yükselmeye başladı. Ortalama dolar kuru bugün itibarıyla 4,70 TL. Devlet tahvil faizleri, yani devletin borçlanma maliyeti, yüzde 20 seviyesinde devam ediyor. Bankaların ticari kredilerinde yıllık faizler yüzde 25’lere yaklaştı.
Hükümetin ekonomiyi çevirmek için gerekli taze döviz ihtiyacı devam ediyor. Geçen ay Londra’da yapılan toplantılarda, uluslararası finans kurumlarından bir miktar döviz sağlanmıştı. Londra’daki girişimlerde, uluslararası finans örgütleri, AKP’li yetkililerden döviz temini karşılığında önemli sözler aldılar. Bu sözlerin en önemlisi, sürekli reel faiz geliri sağlanmasıydı. Nitekim bu söz uyarınca Haziran ayı başında Merkez Bankası politika faizini yüzde 17’ye yükseltti. Ama enflasyondaki tırmanış, yüzde 17’lik faizin de yeterli olmayacağını gösteriyor. Finans kuruluşlarının Türkiye’ye verdikleri dövizlere reel faiz geliri sağlayabilmesi için, Merkez Bankası faizi enflasyonun en az 3 puan üzerine çıkarmak zorunda. Enflasyon yüzde 20’lere doğru giderken faizin yüzde 20’leri geçmesi sürpriz olmaz.
Faizler yükseldikçe, yatırımlar durur, iflaslar kaçınılmaz olur
Faizdeki bu yükselme her türlü yatırım kararını olumsuz etkiler. Dövizle borçlanma konusunda rekorlar kıran özel sektör yatırım yapamaz hale gelir, iflaslar kaçınılmaz olur.
Büyüme durur, hatta küçülme başlar. Türkiye 2016 yılı 3.çeyreğinde AKP döneminin ilk küçülmesini yaşamıştı. 2018 üçüncü ve dördüncü çeyreklerinde de eğer yeterli dış kaynak, döviz bulunamazsa durgunluk hatta küçülme yaşanması kaçınılmaz.
Mücadele eden aktivistler seçim sonuçları için ne dedi?
Geldiğimiz noktada artık krizin ötelenmesi hem giderek daha zor, hem de seçimler geride kaldığı için gerekli de değil. Dolar ve Avro bulmak pahalılaşırken, her gün yeni borç ödemeleri kapımızda beklerken, hükümetin kemer sıkma programına acilen geçmesi bekleniyor. Hükümet önümüzdeki beş yıllık görev süresinde, “IMF’siz bir IMF programını” uygulayarak kapitalizmin krizine çözüm bulmayı hedefliyor.
Bu ise krizin tüm faturasını işçi sınıfına ve yoksullara ödetmeyi amaçlayan, daha fazla yoksulluk vadeden bir politika. İşçi sınıfı birleşik gücüyle bu politikaya direnişi örgütleyecektir.
***
Hükümetin uygulaması beklenen acı reçetenin başlıkları şunlar:
- Enflasyonu kontrol altına almak için piyasadaki para giderek azaltılacak.
- Yeni vergiler koyulacak.
- Kamu harcamaları, sosyal yardımlar azaltılacak.
- İşçilerin, emekçilerin alım güçleri daraltılacak, iç talep küçültülecek.
- Yeni döviz kaynakları bulmak için faizler yükseltilecek.
- OHAL kaldırılacak, ama yasaklar devam edecek.
- Döviz borçlusu firmaların riskleri kendi üzerlerine bırakılacak, firma iflaslarının önü açılacak.
Bu acı reçetenin sonuçları olacak:
- Ekonomik daralma ortamında hem enflasyon, hem döviz, hem faiz, hem de işsizlik daha da artacak.
- Firma iflasları hızlanacak, işten çıkarmalar yaygınlaşacak.
- Yüksek enflasyon ortamında durgunluk ve daralma, yani stagflasyon başlayacak.