1917 Rus Devrimi Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandırdı, üç imparatorluğu yıktı ve insanın özgürleşmesini temel alan sosyalist bir toplumun kapılarını açtı.
2008’de küresel finansal kriz başladığı andan itibaren ana akım ekonomistler tarafından krizin nedenine dair bir dizi farklı görüş açıklandı. Krizin nedenini anlamak konusundaki temel motivasyonları sistemin bu krizden nasıl çıkartılacağının, yani kapitalizmin nasıl “kurtarılacağının” yolunu bulmaktı kuşkusuz.
Devrimci Sol Akım örgütünün bir üyesi olan Suriyeli sosyalist Ghayath Naisse, Simon Assaf ile Suriye’nin uğradığı zulmü, ülkeye müdahale edenlerin amaçlarını ve bölgedeki sosyalistlerin önündeki olasılıkları konuştu.¹
Mısırlı, Lübnanlı, Suriyeli devrimci sosyalistler Arap Baharı'nı boğan karşı-devrimden çıkan en büyük dersi döne döne vurguluyor: Eğer ayaklanmaya hazırlıksız yakalanırsak, emekçi kitlelerle canlı bağlara sahip devrimci partilerimiz yoksa kazanamayız. Hazır güçler müdahale eder, devrimi çalar ve boğar.
Genç Fidel Castro 1953 yılında Moncada kışlalarına yapılan silahlı bir saldırı nedeniyle yargılandığında mahkemeye “Beni mahkûm edin. Önemi yok. Tarih beni aklayacaktır” diyerek meydan okumuştu.
Engels’in o kadar genç yaşta statükoya öfke duymasına neyin sebep olduğu belli değil. Ama dünya işçi sınıfı Engels’in o kadar genç yaşta devrimci olmayı tercih etmesi nedeniyle çok şanslı.
Sanayi ve finans sermayesini elinde bulunduran burjuvazi, 18. yy’dan itibaren siyasi olarak da güçlenmeye başlamış, Kuzey Amerika ve Britanya’da devlet aygıtını istediği şekilde yönetebilir hâle gelmişti. Ancak Kıta Avrupa’sında siyasi iktidarı elinde bulunduran toprak sahibi sınıf hâlâ burjuvazinin sermaye birikimini yoğunlaştırmasının ve yeni pazarları zapt etmesinin önünde engel teşkil ediyordu.
Karl Marx’ın aile içinde ona “general” lakabını takması veya ABD’nin dış politikasını etkilemek üzere yayımlanan The National Interest (Ulusal Çıkar) dergisindeki bir yazıda onun 1. Dünya Savaşı’yla ilgili öngörülerinin “Avrupa’nın bütün devlet adamlarının ve askeri liderlerinin gelmekte olan felaketin doğasını ve etkilerini anlayamadığı” bir ortamda çok önemli olduğunun vurgulanması tesadüf değil.
Friedrich Engels, 28 Kasım 1820’de doğdu. Onlarca yıl önce doğan birisi bugün neden anılır?