Yerel yönetimlerden ekonomik ve demokratik taleplerimiz

11.06.2019 - 10:38

Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) 23 Haziran seçimleri öncesinde belediye başkan adaylarından ekonomik kriz ortamında yoksulluğa karşı işçilerin lehine olan taleplerini içeren bir yazılı basın açıklaması yayımladı:

Ekonomik kriz geniş emekçi kesimlerin gündeminde birinci sırada yer alıyor. Krizin etkisi giderek artıyor, işsizlik tarihi rekorlar kırıyor, zamlar ile ücretlerimiz her gün eriyor. Her geçen ay bir önceki ayı aratıyor. İşsizlik rakamları geniş tanımıyla 7 milyonu aşarken, yüzde 30’lara varan gıda enflasyonu her geçen gün temel gıda maddelerine erişimi zorlaştırıyor.

Milyonlarca insan yoksulluk ve işsizlikle mücadele ederken, iktidar bloku İşsizlik Sigortası Fonu’nu patronları ve bankaları kurtarmak için  kullanıyor, vergi yükünü emekçilere yıkmak için çalışıyor.

Esnek çalışma, taşeronlaştırma, sözleşmeli çalışma gibi güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaşırıyor. Neredeyse savaştaymışçasına artan iş cinayetleri işçi sınıfı açısından ölüm kalım meselesi halini almış bulunuyor.

Emeklilikte yaşa takılanların ve kamuda çalışan işçilerin 3600 ek gösterge talepleri ısrarla görmezden geliniyor. İktidar, işçi sınıfının en temel iş güvencesi olan kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılması için harekete geçeceğini ilan ediyor.

Seçimlerden sonra iyice derinleşen ve artık bugünlerde iyice hissedilen krizin sonuçlarına karşı işçi sınıfı birleşik bir mücadele inşa etmek, güçlü bir direniş örgütlemek zorunda, yoksa her geçen gün fatura işçi sınıfına kesilmeye devam ediyor. Öncelikle yoksulluğa, hak gasplarına karşı mücadele eden emekçileri birleştirecek anti-kapitalist bir odağın inşaası için harekete geçmeli, mücadele etmeliyiz.  

İktidar bloku işçi sınıfının başta grev hakkı olmak üzere, örgütlenme, ifade özgürlüğü gibi en temel demokratik haklarını gasp ediyor.

İşçi sınıfı 31 Mart seçimleri sonrasında seçmen iradesinin tanınmaması, mazbatanın gaspedilmesi gibi bir uygulama ile karşılaştı. Anayasaya, imzalanan uluslararası sözleşmelere ve hatta YSK'nın kendi içtihatlarına tamamen aykırı biçimde İstanbul seçimleri iptal edildi. Örgütlenme hakkının yok sayıldığı, gösteri yapmanın ve grevlerin yasaklandığı, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, demokratik hak arama yollarının engellendiği bir ortamda YSK'nın bu kararı, elimizde kalan son haklardan olan "seçme ve seçilme hakkı”na yönelik ciddi bir müdahale anlamına gelmektedir.

Ama 24 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimlerinde mazbatanın sahibine iadesi gibi demokratik bir hakkı sonuna kadar savunacaktır.

“Göçmenlerin hayatı ve hakları seçim hesaplarının konusu değildir”

İşçi sınıfının yerel yönetimlerden beklentileri ve talepleri var

İşçi sınıfı ekonomik kriz nedeniyle karşılaştığı yıkımlara karşı yerel yönetimlerden ekonomik destek talepleri vardır. İktidarın uyguladığı baskı ve yasaklara karşı yine yerel yönetimlerden demokratik talepleri vardır.

Özellikle işçi sınıfı ve yoksullar açısından acil ihtiyaç olan birkaç temel talep hızla hayata geçirilmelidir:

- Yerel yönetimlerde çalışan işçilerin sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme haklarını özgürce kullanabilmesi sağlanmalıdır.

- Yerel yönetimler bünyesinde sözleşmeli, taşeron işçi gibi esnek çalışma uygulamalarına son verilmeli, tüm çalışanlara kadro verilmelidir.

- Kent içi ulaşım ve su kullanımı ücretsiz olmalıdır. 

- İşçi sınıfının ve geniş yoksul kesimlerin ucuz ve kaliteli gıdaya erişimi sağlanmalıdır.

- Kira artışlarının yarattığı sıkıntıları gidermek üzere, emekçiler için ucuz ve sağlıklı konutlar yapılmalı, bunlar düşük ücretlerle emekçilere verilmelidir.

- Yerel yönetimler bünyesindeki sağlık kurumlarının emekçi mahallelerinde etkin ve ücretsiz sağlık hizmeti vermesi sağlanmalıdır.

- Karar alma ve denetleme mekanizmalarında gerçek katılımcılık ve şeffaflık gözetilmelidir.

- Yerel hizmetlerin verilmesinde kar değil, toplumsal yarar esas alınmalıdır.

- Yerel yönetimlerin bütün plan ve uygulamaları toplum merkezli, eşitlikçi ve demokratik bir biçimde hazırlanmalı ve uygulamanın her aşamasında, sokak, mahalle ve kent meclislerine şeffaf bir şekilde hesap verilebilmelidir.

- Her düzeyde ekolojik bir yerel yönetim anlayışı esas alınmalıdır.

- Yerellerde yaşayan halkın evrensel kültür ve gelişmelerle buluşturulması sağlanmalı, buna yönelik sosyal ve kültürel katılım projeleri oluşturulmalıdır.

- Çok kültürlü, çok dilli ve çok kimlikli yaşamı birer zenginlik olarak görerek birlikte yaşam temel alınmalı, kamusal hizmetler halka, ulaşılabilir, nitelikli, eşit, parasız ve anadilinde sunulmalıdır.

- İnsanlar arasında kan bağı, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, din veya inanca dayalı hiçbir ayrımcılığa izin verilmemelidir.

- Yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve çocukların toplumsal yaşama katılımını artırmaya yönelik ücretsiz sosyal ve kültürel tesisler ile kreşler, bakımevleri ve eğitim merkezleri oluşturulmalıdır.

- Ulaşım, temiz su, alt yapı, ısınma, çöp vb. hizmetlerin halka doğrudan, sürekli, nitelikli ve ücretsiz ulaştırılması sağlanmalıdır.

- Kentsel dönüşüm vb. uygulamaları rant ve talan aracı olarak değil, değişik kültürlerden insanların beraber yaşayabilecekleri bir kent algısı üzerinden ele alınmalıdır.

- Kentlerin toplumsal mülkiyeti olan kamusal alanlar sermayenin değil halkın yararına kullanmalıdır.

- Tüm yönetim düzeylerinde kadınların eşit temsiliyeti esas alınmalıdır.



Bültene kayıt ol