Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) bugün birer açıklama yaparak krizin faturasını emekçilerin ödemesine karşı çıktılar.
Türk lirasının, dolar karşısında giderek güç kaybetmesi sonucu alınan önlemler işçi sınıfını giderek daha fazla hedefine alırken DİSK ve KESK birer açıklama yaparak krizin sorumlusunun işçi sınıfı olmadığını açıkladılar.
DİSK: “İşçi sınıfı borçlu değil alacaklıdır”
DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu tarafından yapılan değerlendirmede işçi sınıfının borçlu değil alacaklı olduğunun altı çizilirken, hükümet şu sözlerle uyarıldı:
“İşçi sınıfının ve halkın çalışma ve yaşam koşullarını savunmayı bir görev olarak bilen DİSK olarak, iktidarı şimdiden uyarıyoruz: Krize karşı çözüm olarak “alacaklıları”, yani uluslararası finansal sermayeyi kurtarmayı temel alan ve faturayı işçilere, kamu çalışanlarına, emeklilere, dar gelirlilere kesen bir yaklaşım kabul edilemez. Özellikle son 20 yılda gerek IMF programı olarak gerek hükümet programı olarak sonuçlarına tanık olduğumuz böylesi bir program, halkın geniş kesimlerinin ekmeğini ve yaşamını tehdit edecektir. ‘Yapısal reform’ adı altında ücretleri geriletmeyi, enflasyon ile yoksullaştırmayı, güvencesiz çalıştırmayı, daha fazla özelleştirmeyi, kamu hizmetlerini daha da ticarileştirmeyi/pahalılaştırmayı, sermayeyi/bankaları kurtarırken işçi sınıfı üzerindeki vergi yükünü artırmayı öngören bir saldırı programına karşı direnmek şarttır.”
“Borç işçi sınıfının borcu değildir”
DİSK’in açıklamasında krizin sorumlusunun yüzde 1 olduğu ancak bedelin yüzde 99’a ödetilmek istendiği vurgulanırken, krize karşı talepler ise şöyle sıralandı:
-En acil talep olarak, son 15 yılın en yüksek enflasyonu karşısında eriyen ücretlerin acilen telafi edilmesini, başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretlerin artırılarak alım gücünün erimesinin önüne geçilmesini istiyoruz. Krizle kemer sıkarak değil alım gücü korunarak ve artırılarak mücadele edilebilir.
-Toplu işten çıkarmaların yasaklanmasını istiyoruz. Krizin yaratabileceği işsizlik riskine karşı kamu istihdamı artırılmalıdır.
-Vergideki adaletsizliğe son verilmesini, çok kazanandan çok vergi alınan, asıl olarak karın/rantın/faizin vergilendirilmesine dayanan bir vergi sistemi kurulmasını istiyoruz. Türkiye’nin en büyük şirketlerinin, en zengin ailelerinin, partili/yandaş patronların vergi borçlarını büyük oranda sıfırlayan kararların derhal iptal edilmesini istiyoruz.
-Devlet idaresindeki akıl dışı harcamaların ve savurganlığın son bulmasını istiyoruz.
-Ülke kaynaklarının betona gömülmesine hayır diyoruz. Başta Kanal İstanbul olmak üzere ciddi kaynak israfına ve borçlanmaya yol açacak faydasız yatırımların durdurulmasını istiyoruz.
-Yargı bağımsızlığı ve işleyen bir hukuk devleti ekonomik krizi tek başına çözmese de çok önemli bir role sahiptir. Otoriter rejim ekonomik krizi derinleştiren bir rol oynuyor. Demokrasi ve hukuk devleti yolunda ciddi adımlar atılmalıdır.
KESK: “Krizin faturasını krize yol açanlar ödemelidir!”
KESK de yaptığı açıklamada AKP’nin 16 yıllık katıksız neoliberal politikalarının sonucunun kriz olduğunun altını çizerek, krizi “küresel kapitalist bunalımın ve ülkedeki siyasal rejim krizinin bileşkesi” olarak tanımladı.
Hükümetten yapılan önerilerin bir işe yaramadığı söylenen açıklamada, Berat Albayrak tarafından açıklanan “Yeni Ekonomi Modeli” şu sözlerle eleştirildi:
“AKP Genel Başkanı’nın bir hafta önce açıkladığı “100 günlük icraat metni” ve Hazine ve Maliye Bakanı’nın 10 Ağustos 2018 tarihinde açıkladığı 'Yeni Ekonomi Modeli (YEM)' ekonomik krize yönelik bir çözüm sunmamaktadır. Bu modelde bol laf, bol şema dışında hiçbir yenilik yoktur. Yalan üzerine kurulu bir modelden emekçilere bir fayda gelmez. YEM’in en büyük yalanı 'katılımcı' bir model olduğu iddiasıdır. Günlerdir sermaye ile toplantı üzerine toplantı yapılmasına rağmen bir kez olsun emekçilere tek bir soru sorulmamıştır. Bu model %1’in modelidir, içinde %99 yoktur”
“Çözüm ve reçete arayışında iseniz emekçilerin temel taleplerini dikkate alın”
Tüm emek ve demokrasi güçlerinin mücadeleye çağırıldığı basın açıklamasında şu talepler sıralandı:
-İç ve dış politikada çatışma ve savaş söylem/pratiği terk edilmeli ve barış politikası savunulmalıdır. Barışın refah ve huzur getirdiği, savaşın yıkım ve yoksulluk getirdiği görülmelidir. Savaş sadece silah tüccarlarının arzu edebileceği ve tüm halklara zararı olan bir politik tercihtir. Türkiye’nin refahı barıştadır. Krizden çıkış barışın tesisiyle mümkündür.
-Kamu kurumlarında evrensel hukuk hükümleri, anayasa ve yasalarla koruma altında olan haklara yönelik saldırılar derhal durdurulmalıdır. OHAL fırsatçılığıyla hukuksuzca ihraç edilen kamu emekçileri derhal işlerine iade edilmeli, geriye dönük tüm kayıpları karşılanmalıdır.
-Kamu hizmetlerinde, atama ve terfilerde, disiplin hükümlerinin uygulanmasında “olağan hukuka geri dönülmelidir”. OHAL rejimi ihraçları, kayyumları, medya gaspları vb. tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmalıdır. Yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesi yeniden tesis edilmelidir.
-2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmede, ücret hükümleri önceki enflasyon gerçekleşmesi, yeni enflasyon hedefi ve son döviz krizi nedeniyle geçersizleştiğinden güncel ve reel değerlere göre yeniden düzenlenmelidir. Geriye dönük kayıplar karşılanmalı, enflasyon hedefinin üzerinde gerçekleşen enflasyon verileri dikkate alınmalı, reel kayıplarımız karşılanmalı, büyümeden pay verilmelidir.
-Döviz kuru etkisi nedeniyle benzin ve mazotta ÖTV üzerinden uygulanan “zamların yansıtılmaması” uygulaması özellikle ilaç fiyatlarındaki belirsizliğin gittikçe artan düzeyde halk sağlını tehdit eder düzeye geldiği gözetilerek sağlık gibi alanlarda da uygulanmalıdır.
-Kamu kurum ve kuruluşlarında liyakatsiz, yandaş ve israfa yol açan yönetim anlayışı derhal terk edilmeli ve kanun dışı harcamalar idarecilere rücu edilmelidir.
-Varlık fonu, Kredi Garanti fonu, Savunma Sanayi Fonu gibi kamuoyu denetimi dışına “kaçırılmış” uygulamalar sonlandırılmalı ve derhal kamuoyu denetimine açılarak kamusal hizmet ve üretim amacıyla kullanılmalıdır. Varlık fonu adı altında yapılan harcamalar sorumlulara rücu edilmeli ve geçen süre içerisindeki faaliyet raporu kamuoyuna açıklanmalıdır.
-“Saray” rejimine yönelik devasa bütçe, örtülü ödenek ve kanun dışı mali kaynak kullanımı derhal durdurulmalıdır.
-Kamudaki “taşıt ve bina kiralama” işlemleri azaltılmalı, var olanlar kamuoyu denetimine açılmalıdır.
-İşsizlik sigortası fonu sadece işsizlere verilmelidir. İşsizliğin artışı engellenmelidir.
-Rantçı sermayeyi destekleyen “yatırım ve istihdamı arttırmayan” teşvik sistemi lağvedilmelidir. İstihdam ve üretim artışı sağlayacak adımlar atılmalıdır.
-Vergi sistemindeki adaletsiz bölüşüme son verilmeli ve dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır. Rant, faiz ve sermaye gelirleri vergilendirilmelidir.