İran’da “rejim değişikliği”: Dün ve bugün

30.06.2018 - 10:36

ABD Başkanı Donald Trump, her yerde olduğu gibi İran karşısında da baskıyı yoğunlaştırıyor.

Gerçekten de onun seçim kampanyasında, İran ile yapılan “kötü anlaşmayla” ve nükleer silahlarla uğraşılmıştı. Şimdi ise Trump ABD’nin bu anlaşmadan çekildiğini açıkladı ve başkalarına da aynısını yapmaları için baskı yapıyor. Şu anki durumu anlamak için ABD’nin ülkeye burnunu sokmasının tarihini yeniden hatırlamalıyız.

1953’te CIA ve MI6’in ortak çabasıyla gerçekleştirilen ve seçilmiş Muhammed Musadık hükümetini devirerek, korku ve terörü kullanarak yöneten Şah’ı mutlak hükümdar olarak başa getiren darbe, İran’da ülkenin modern tarihindeki en önemli ve travmatik olaylardan biri olarak hatırlanıyor. Bugünkü olayları anlamak için çok önemli olan bir bağlam sunsa da, elbette bu olay ne Britanya’da ne de ABD’de yeterince biliniyor.

Darbenin etkisini gerçekten anlayabilmek için, İran hükümetinin Britanya siyasetine müdahale ettiğini düşünelim. Örneğin 1940’larda Britanya’ya İran İmparatorluğu’nun hâkim olduğunu ve kömür endüstrisinin tamamen İran’ın elinde olduğunu düşünün. 1945’te seçilen bir İşçi Partisi hükümeti, İran’ın şiddetli tepkisine rağmen kömür endüstrisini devletleştireceğini açıklıyor. İran hükümeti kömür yataklarını ele geçireceği askeri bir işgal seçeneğini ele alıyor ama ABD’nin basıncıyla bu seçenekten vazgeçiliyor. Bunun yerine İşçi Partisi hükümetini devirmek için bir darbe yapma hazırlıklarına başlanıyor. Sonunda İran-ABD ortak yapımı bir darbe ile İşçi Partisi hükümeti devriliyor ve bir mutlak hükümdar, sanki bu iş için yaratılmış gerici bir bağnaz olan Prens Philip geçiriliyor. Binlerce eylemci hapse atılıyor, pek çoğuna işkence yapılıyor ve öldürülüyor, işçi hareketi bu şekilde eziliyor.

Böyle bir darbe bugün hâlâ modern Britanya tarihinin en önemli olaylarından biri olarak görülür, ondan sonra gerçekleşen her şeyin bağlamını oluştururdu.

Musaddık hükümeti petrol sanayisini devletleştirmeye cüret ettiğinde Britanya devletinin İran’a yaptığı tam olarak buydu.

İlk başlarda İşçi Partisi hükümeti askeri bir müdahale seçeneğini düşündü, Dışişleri Bakanı Herbert Morrison asker gönderilmesini istedi. Morrison, Birinci Dünya Savaşı’nda bir vicdani retçiydi ama İşçi Partisi milletvekilliği ile geçen yaptığı yıllar, çoğu insana yaptığı gibi onu da samimi bir militarist ve emperyalist hâline getirdi. ABD, İşçi Partisi hükümetine askeri müdahale fikrinden vazgeçmesi için baskı yaptığında Morrison, Başbakan Clement Attlee ile birlikte Musaddık’ı devirmekle görevli kişiyi bilgilendirdiler ve darbe hazırlıkları başladı.

Kısa süre sonra İşçi Partisi hükümetinin yerini Churchill’in liderliğindeki Muhafazakâr Parti aldı. Darbeyi ABD ile birlikte yürütme kararı alındı, bu karar ABD’nin bölgedeki egemen güç hâline geldiğinin isteksizce kabul edilmesi anlamına geliyordu. Darbe Ağustos 1953’te gerçekleştirildi. BBC darbenin örgütlenmesinde doğrudan rol almıştı ve CIA seçilmiş hükümeti devirirken İran’daki İslamcılarla birlikte çalışmıştı; bugün iki taraf da bunu itiraf etmeye pek hevesli değildir.

Şah iktidara gelince, sistematik bir şekilde işkenceyi kullanan ve yeni rejimin pek çok solcu muhalifini hapsedip infaz eden vahşi bir polis devleti kurdu. Rejim Ortadoğu’daki ABD gücünün ana dayanaklarından biri hâline geldi.

Bugün Trump hükümetinin bir kez daha İran’daki rejimi değiştirmeye kararlı olduğunu, onun İran’ı İsrail ve Suudi Arabistan’ın ABD çıkarlarına uygun olarak egemen olduğu bölgedeki bir kukla devlete indirgemeye niyetli olduğunu görüyoruz. Trump hâlâ İran’a, savunanların bile inanmadığı tamamen yanlış bir suçlama yöneltip onu bir nükleer silah programına sahip olmakla suçlarken, Suudi Arabistan’ın ABD’nin müsamahasıyla gizlice nükleer silahlar geliştirdiği yönünde artan bir inanç var. Bunun amacı ise bölgedeki Suudi-İsrail egemenliğini sonsuza kadar yerleştirmek.

John Newsinger

(Socialist Review'den Türkçe'ye Onur Devrim çevirdi)

Fotoğraf: Tahran'da bir duvarda "Yankee go home" yazısı (21 Ağustos 1953)



Bültene kayıt ol