ABD'li sosyalist anlatıyor: Chapel Hill cinayetlerinin ardındaki zehirli nefret

14.02.2015 - 10:58

ABD'de yayın yapan Sosyalist İşçi (SocialistWorker.org) internet portalının yazarlarından Nicole Colson, üç Müslümanın öldürülmesinin arka planındaki bağnazlığı ele alıyor:

Craig Stephen Hicks, 10 Şubat’ta Kuzey Carolina, Chapel Hill’de üç komşusunu öldürdü: Deah Shaddy Barakat, karısı Yusor Mohammad Abu-Salha, ve Yusor'un kızı, Razan Mohammad Abu-Salha. Hicks teslim olduktan sonra birinci derece cinayetten tutuklandı.

Yetkililer, neredeyse olay olur olmaz, anlaşmazlığın park yeri konusunda yaşanan bir tartışmadan kaynaklandığını ilan etti. Fakat bu cinayetlerin üzerindeki nefret ve bağnazlığı görmezden gelmek imkansız.

Hicks, sosyal medya paylaşımlarında kendisini inananlara karşı olan bir kişi olarak tanımlıyor ve dini aşağılıyor. “Radikal Hristiyan ve Müslümanlar”ı dünyada sorun yarattıkları için kınıyor. Şöyle yazıyor:

“Ben senin dinine, senin dininin bana duyduğu kadar saygı duyuyorum. Bunda karmaşık olan hiçbir şey yok ve beni yetersiz bir insan olarak ayıplayan, yargılayan ve aşağılayan bir dini –senin dinin kendini beğenmiş bir küstahlıkla haz alarak aynen bunu yapıyor-  aşağılama hakkına ben de sahibim…

Eğer senin dinin o koca ağzını kapalı tutarsa ben de tutarım. Fakat madem ki çenesini kapatmıyor, madem ki senin dinin dünyaya bu kadar büyük bir zarar veriyor, o zaman onu aşağılamak sadece hakkım değil aynı zamanda görevimdir ve bu gezegendeki her mantıklı insan da aynı şeyi yapacaktır.”

11 Eylül’ün ardından “teröre karşı savaş” sırasında ABD’yi kasıp kavuran ırkçılık ve İslamofobi’den sonra, bu “anti-inanç” tutumunun dini eşitlikle ilgili olduğuna inanmak imkansız. Öldürülen iki kadının babası Dr. Mohammad Abu-Salha, düzenlenen basın toplantısında zaten çok açık olan şeyi dile getiriyor:

“Cinayetin işlenme biçimi infaza benziyor, her birinin kafasına bir kurşun sıkılmış… Bu, sadece park yeri konusunda yaşanan bir tartışma değildi; bir nefret suçuydu. Bu adam daha önce de kızıma ve kocasına sataşmış ve onlarla belinde silahı varken konuşmuştu. Ondan çok rahatsız oluyorlardı, fakat bu kadar ileri gideceğini düşünmemişlerdi.”

Raleigh News-Observer’a göre, Abu-Salha’nın kızı bir hafta kadar önce kendilerinden nefret eden bir komşuya sahip olduklarını söylemiş. Abu-Salha kızının şöyle dediğini aktarıyor; “Olduğumuz şeyden ve görüntümüzden nefret ediyor”.

Hicks daha önce de üç üniversite öğrencisini hedef seçmiş. Yusor’un yakın arkadaşı Amira Ata, Fusion.net’e yazdığı yazıda, arkadaşlarıyla birlikte Yusor ve Deah’ın evine gittikleri ve Risk oyunu oynadıkları akşamı hatırlıyor. Hicks elinde bir tüfekle kapıya dayanarak gürültüden şikayet etmiş:

“Bence onlar farklı oldukları için hedef seçildiler. Hicks her zaman çok küçük şeyler için onlara kızardı. Park yeri konusundaki bir tartışmadan bahsediyorlar – bu kesinlikle doğru değil. Herkese yetecek kadar park yeri vardı ve Deah daha yeni otobüsten inmişti.. Peki ya biz de orada olsaydık ne olacaktı? Başörtüsü taktığımız için bizi de mi öldürecekti?”

Duke Üniversitesi İslami lideri İmam Abdullah Antepli, basın toplantısında Müslümanların bu cinayetin ardından duydukları korkuyu anlattı:

“Bu olay Müslüman toplumunun, İslam’ın bir din olarak itibarının ve imajının ve Amerikan toplumunda yaşayan Müslümanların ne kadar savunmasız olduğunu gösteriyor. Chapel Hill bölgesinde yaşayan birkaç yüz Müslüman aile var ve ben de onlardan biriyim. Ve bizler bugün çocuklarımızı okula göndermedik. Neler olduğunu anlamak istedik.”

11 Şubat’ta Hicks’in karısı, kocasının “eşitliğe” inandığını ve Müslümanlara karşı önyargılı olmadığını söyleyen bir açıklama yayınladı.

Fakat Hicks’in rahatsız edici görüşleri, 11 Eylül’den beri giderek daha çok ilgi çeken “Yeni Ateist Hareket”in yükselişiyle iç içe geçmiş durumda. Richard Dawkins, Sam Harris, komedyen Bill Maher ve Christopher Hitchens gibi isimler ayrım gözetmeden bütün İslam ve Müslümanlar’ın hoşgörüsüz, gerici ve şiddete eğilimli olduklarını söylemek için bütün dinleri eleştirme bahanesini kullanıyorlar.   

Bu, Amerikan imparatorluğunun (imparatorluğun George W. Bush gibi bazı liderleri, savaşı ve işgali meşrulaştırmak için sık sık Hristiyan “değerleri” ve “medeniyetine” sığınmış olsa da) “teröre karşı savaş” sırasındaki tutumuyla örtüşen bir tutum.

Tabii ki bir de diğer dini inançları eleştirmeyi akıllarından bile geçirmeden sadece İslam’a saldıran ve “Amerika’nın İslamileşmesini Durdurun”un kurucusu ve İngiliz Savunma Cemiyeti (English Defense League) ya da Güney Afrika’da beyazların üstünlüğü yanlısı Eugene Terreblanche gibi ırkçılara hayran olan Pamela Geller gibi sağcı ideologlar var.

Tüm bunlar Müslümanlara yönelik bağnazlık ve şiddet ortamını besledi. 11 Eylül’den sonra Müslümanlara yönelik nefret suçları arttı. Camilere saldırılar düzenlendi, yapım ya da planlama aşamasında olanların bitirilmesi engellendi. Michelle Goldberg’in TheNation.com’da anlattığı gibi:

“Son FBI istatistiklerine göre, 2013’de Müslümanlar’a karşı 160’dan fazla nefret suçu işlendi. Camilere ve İslami merkezlere yangın bombaları atıldı ve saldırılar düzenlendi; sadece 2012’de Ramazan ayında yedi camiye saldırıldı. Müslüman olan ya da olduğu düşünülen insanlar öldürüldü ya da saldırıya uğradı. 2010’da beyaz bir üniversite öğrencisi ve kendisini vatansever olarak tanımlayan bir kişi Bangladeşli taksi şoförü Ahmed Sharif’in boğazını kesmeye çalıştı. 2012’de bir Sih tapınağında altı kişiyi öldüren ve  beyazların üstünlüğüne inanan bir ırkçı aslında Müslümanları öldürdüğünü sanıyordu. New York’da yaşayan bir evsiz olan Erika Menendez de Sunando Sen adlı bir adamı aynı şeyi düşünerek metronun önüne itmişti.”

Bu şiddete asıl zemin hazırlayan gerçek ise Amerika’nın on yıllardır Orta Doğu’da bir savaşın içinde olması.  Chapel Hill cinayetinden bir gün sonra Barack Obama Kongre’den IŞİD’e karşı kara harekatı da dahil askeri operasyon düzenlemek için yetki istedi. Bu, Irak’ı yok eden, Arapları ve Müslümanlar’ı şeytan gibi gösteren savaşın devam edeceği anlamına geliyor.

Michelle Goldberg’in alıntıladığı nefret suçu istatistiklerinin gösterdiği gibi, Müslümanlar günümüzde giderek daha fazla sayıda şiddet eylemine maruz kalıyor. Fakat bütün Müslümanlar’ın İslam adına gerçekleştirilen terörist eylemleri kınaması bekleniyor.

Bunun bir örneği, olay olur olmaz Chapel Hill öğrencilerinin park yeri tartışmasından dolayı öldürüldüğü sonucunu çıkaran Fox News.

Fox, ABD’de Müslümanlar’a yönelik bağnaz tutumun önde gelen temsilcilerinden biri. Kanalın sahibi Rupert Murdoch Ocak ayında şöyle bir tweet atmıştı, “Müslümanların çoğu barışçıl olabilir, fakat giderek büyüyen cihatçı kanserinin farkına varmadıkları ve onu yok etmedikleri sürece onlar da yapılanlardan sorumlu tutulmalıdır”. Fox News, Müslümanlar ve İslam hakkında defalarca yalan haber yayınladı. Fakat tabii ki bunu yapan sadece Fox News değil.

Kuzey Alabama Üniversitesi’nden Profesör Mohamad Elmasry, Chapel Hill cinayetinin ardından Al Jazeera’ye şöyle yazdı:

“Batı medyası yayınları muhtemelen Müslüman karşıtı olduğu iddia edilen suçların faillerini, Müslüman karşıtı suçlular ile aynı şekilde verecektir – aklını yitirmiş, yanlış yönlendirilen ve tek başına hareket eden bağnazlar. Geçmişte yapılan haberlere baktığımızda muhtemelen bu olayla ilgili haberlerde de katilin bir ideoloji ya da daha geniş bir patern ya da sistemin parçası olarak hareket ettiğine dair bir ima olmayacaktır.

Fakat ya Müslüman karşıtı şiddet eylemleri şu anki Batı ideolojisinin belirli bölümleriyle uyum içindeyse? Ya İslamofobi şu anda egemen düşünce sistemini temsil edecek yaygın ve kabul gören bir hale geldiyse?”

Bu cinayetlerin ardından bu bağnazlığa ve İslamofobiye karşı sesimizi yükseltmek çok önemli.

Sosyal medyada #MuslimLivesMatter hashtag’i – geçen yıl Mike Brown, Eric Garner ve Tamir Rice’ın polis tarafından öldürülmesinin ardından açılan #BlackLivesMatter hashtag’inden esinlenerek açıldı -  bir destek ifadesi olarak trend olmaya başladı.

Birçok kişi, cinayetlere ilişkin üzüntü ve öfkelerini dile getirmenin yanı sıra, düzenli olarak İslam karşıtı fikirlere yatırım yapan ve bu cinayetlerin İslamofobi ile bir ilgisi olabileceği olasılığını göz ardı eden ana akım medyanın iki yüzlülüğüne de işaret etti. Bir diğer yaygın gözlem de şuydu: Eğer bir Müslüman, Müslüman olmayan üç kişiyi bu şekilde öldürmüş olsaydı medya bu cinayetleri “terörizm” olarak adlandırırdı ve suç ile İslam’ın doğası arasında hemen bir bağ kurardı.

Kurbanların arkadaşları ve aileleri tarafından açılan “Üç Kazananımız (Our Three Winner)” başlıklı Facebook sayfasının sadece birkaç saat içinde çok sayıda takipçisi oldu. Bu sayfada bir çok taziyenin yanı sıra önümüzdeki günlerde yapılacak anmalar ve İslamofobiye karşı gösteriler hakkında bilgiler yer alıyor.

Bu makale yazıldığı sırada binlerce kişi ellerinde mumlarıyla kurbanları anmak için UNC-Chapel Hill kampüsünde toplanmıştı. Aileler cenazenin medyaya kapalı olacağını ilan etmesine rağmen ırkçılık karşıtları cenaze günü Chapel Hill’e giderek kurbanların yakınlarıyla dayanışma içinde olduklarını göstermek istiyorlar. Bu dayanışma gösterisine binlerce kişinin katılması ve önümüzdeki günlerde başka destek eylemleri ve anmaların yapılması bekleniyor.

Deah Barakat, Yusor Abu-Salha ve Razan Abu-Salha açılan Facebook sayfasında şöyle diyor: “Şimdi hepimiz için örnek olma zamanı – kafasını uzattığı her yerde bağnazlığa ve İslamofobiye karşı sesimizi yükseltme ve harekete geçme zamanı”.



Bültene kayıt ol