Gazeteci Sezin Öney ile Kolombiya'daki barış süreci üzerine röportaj

06.10.2016 - 09:02

Kolombiya’da devlet ve FARC gerillaları arasındaki 52 yıllık savaşı bitiren anlaşma halk oyuna sunuldu. Referandumun sonucu, barış anlaşmasını tüm dünyada coşkuyla selamlayan herkesi şaşırttı.

Sosyalist İşçi gazetesi, devlet ve gerillalar anlaşma sağlamışken halkın hayır demesinin ne anlama geldiğini, sürecin nasıl ilerleyeceğini, Türkiye’nin çıkarması gereken dersleri Kolombiya’yı yakından izleyen siyaset bilimci ve gazeteci Sezin Öney ile konuştu.

Röportaj şöyleydi:

Referandumda seçmenlerin sadece yüzde 37’si oy kullanmış. Tarihi sürece katılım neden bu kadar düşük?

Kolombiya’da ilk yorumlar nedir diye takip etmeye çalıştım. Şimdilik çok bilinmiyor ama genel tabloda şu kesin: savaştan en çok etkilenen bölgeler en çok sandığa giden ve en çok evet oyu veren taraflar olmuş. Savaştan etkilenmeyen iç bölgeler sandığa gitmemiş veya hayır oyu vermiş. Katılımın düşüklüğünün nedenlerinden biri kamuoyu araştırmalarına fazla güvenilmesi olabilir. En düşük yüzde 58 evet oyuyla bu anlaşma kabul edilecek gözüküyordu. Hayır oyunu önde gösteren tek bir kamuoyu araştırması yoktu. Katılımın düşüklüğü meselesi son dönemde Rusya ve Macaristan’da da ortaya çıktı. Seçmenler sandığa gitmeye üşeniyor veya oy vererek bir şeyleri değiştirme inançları zayıflıyor. Kamuoyu araştırmalarının yanıltıcılığını 1 Kasım seçimlerinde biz de gördük.

Gerçekten öngörülemez bir durum muydu? Yoksa Türkiye’den bakınca, barışa hasret kamuoyu açısından erken yorumlar mı yapıldı? Barış süreci boyunca devlet başkanı Santos’a desteğin düşmüş olması bir ipucu muydu acaba?

Belki ipucu olabilirdi, ama Kolombiyalıların kendileri de beklemiyordu, orada da büyük bir şok yaşandı. Ayrıca uluslararası açıdan süreci takip eden tüm dünya ülkelerinde şok var. Uluslararası yorum yapan akademik çevrelerde ‘bu tam barış demek değil, önümüzde uzun bir yol var, barışı inşa etmek lazım, bir sürü sorun var, daha yeni başlıyor’ gibi bir yaklaşım vardı. Türkiye’de o kadar hasretiz ki, ben de önce bir sevinelim diye düşünüyordum. Süreçte Santos’un popülaritesi düşerken, derin devlet bağlantıları olan ‘karizmatik lider’ Uribe’nin desteği yüzde 70’lere varıyor. Uribe, yolsuzluk ve derin devlet ilişkileri, görev süresini uzatmaya çalışması, bundan dolayı anayasal kriz çıkmasıyla politikadan dışlanmıştı. Gerçi o da ‘biz barışa tamamen karşı değiliz, anlaşmanın gözden geçirilmesi gerekiyor’ demişti. Hayır kampanyasını yürütenler ‘barış karşıtı değliz aslında’ diyorlar. Devlet başkanı Santos da ‘hayır kampıyla görüşerek, diyaloğu genişleterek sürece devam edeceğiz’ diye açıklama yaptı. Herhalde bazı şartların değiştirilmesiyle süreç devam edecek.

Devlet ve FARC arasında anlaşma imzalandı, BM gözetiminde olacak bir sürecin detaylı planlanması yapıldı. Şimdi anlaşma geçerliliğini yitirmiş mi oldu?

Yok geçersiz değil. Büyük ihtimalle kimse bu negatif opsiyonu düşünmedi. Ama sürecin tamamen yok edilmesi, rafa kalkması değil yeniden gözden geçirilmesi söz konusu. Tekrar bir anlaşma imzalanabilir. Belki hayır kampından insanların katıldığı bir imza töreni görebiliriz. Koşarak savaşa gideceğiz gibi bir durum yok. FARC da çatışma sürecine dönmeye niyeti olmadığını açıkça ortaya koydu. ‘Sözlerimizle barış için çalışacağız’ dediler. Silahsızlanma devam edebilir. Küba, Bogota ve New York’ta silahlardan anıt yapılacaktı, 180 gün içinde her şeye rağmen silah bırakmaya devam edebilirler, 180 günlük bu sürecin devam etmesi kritik.

Böyle bir konunun referanduma götürülmesini eleştiren yorumlar da var. Siz ne düşünüyorsunuz?

Referandum keskin bir şey tabii. Her zaman demokratik yansımaları olduğu çok tartışmalı. Referandumda soruyu nasıl sorduğunuz önemli. Macaristan’da adeta çanak soru soruldu ve hükümetin istediği cevabı teşvik eder şekildeydi. ‘Meclisin iradesine rağmen AB’nin Macar olmayan kişileri vatandaş olarak Macaristan’a göndermesini kabul ediyor musunuz?’ Böyle bir soru tabii halkı hayır demeye yönlendirir veya sandığa gitmez. Kolombiya sorusu ‘çatışmanın sona ermesi ve kalıcı, sağlam bir barış için anlaşmayı kabul ediyor musunuz’ idi. İnsanlar cevap vermemeyi seçerek köstek oldular. Bu sonuçları gördükten sonra yapılsa referandum, evet çıkabilir. Rehavete kapılanlar, hayır deyip pişman olanlar kararını değiştirebilir. Bu anlık bir psikoloji, ne kadar demokrasiyi yansıtır meçhul. İskoçya’nın bağımsızlık referandumu Brexit’ten sonra yapılsaydı belki başka sonuç çıkardı.

Türkiye’de barış isteyenler için Kolombiya’daki anlaşma büyük bir sevinçle karşılanmış ve burada da başarabiliriz duygusu hakim olmuştu. Referandum sonuçlarından Türkiye’de devlet ve barış isteyenler hangi dersleri çıkartmalı?

Tabii ki çıkarılması gereken sonuç barış yanlısı olmak zorunda. Zaman kaybettikçe, savaş uzadıkça barış yapmak güçleşiyor. Sorunlar artıyor, çözümlenecek daha fazla şey oluyor. Kutuplaşma önemli. Kolombiya’nın bölgenin, AB’nin desteğine rağmen halk oyunda kırmızı ışıkla karşılaşması kutuplaşmanın eseri. Beraber davranma özelliklerinizi ülke olarak yitiriyorsunuz, manipülasyonlara açık oluyorsunuz.

Mesela Kıbrıs’ta barış anlaşması yavaş yavaş oluşuyor ve aynı yolu muhtemelen onlar da izleyecek. Bu sonuç Kıbrıslıları korkutup barışı daha çok destekleme anlamında olumlu etkileyebilir. Kolombiya’da olan önemli bir şey de, ‘bizden adam olmaz, bu sorunu halledemeyiz, böyle gidecek’ duygusunun bastırması. Kıbrıs’ta da benzer duyguyu gözlemliyorum, göreceğiz.

Kolombiya’da güçlü barış anlaşması onay alsaydı, şimdi önemli bir rüzgar esiyordu ve Türkiye üzerinde uluslararası anlamda baskı olurdu. Ne yazık ki bizim de ‘Uribe’lerimiz çok.

Kolombiya’da çok söylenen bir şey var; savaşmak kolay olan, zor olan barışmak. Çok emek vermek gerekiyor, üstelik emeğin karşılığı çok ufak adımlar olabiliyor. Santos gibi popülaritenizi kaybedebiliyorsunuz. Hamaset edebiyatı kısa vadede kazandırabilir, ama toplumun uzun vadeli iyiliğini düşünüyorsanız, kendinizi feda etmeniz gerekiyor politikacı olarak. En pozitif örnek olarak gösterilmesine rağmen Kuzey İrlanda’da bile sıkıntılar yaşanıyor.

Ne kadar savaşa yatırım yaparsanız barışın yolunu tıkamış olursunuz gelecek nesiller için. Uribe kampında bile ‘silahlara sarılalım’ diye bir propaganda yok. ‘FARC daha çok bedel ödemeli, daha çok kişi yargılanmalı’ diyor. Düşmanca bir tepki var tabii ki, ama kimse ‘silahlarımızı alıp öldürelim’ demiyor. Kolombiya’da yaşam ağırlıklı bir söylem ağır basıyor. Bizde ise ‘kefenimi giydim’ veya ‘şehitler’ söylemi sürekli ölüm odaklı.

Kolombiya incelenmesi gereken bir örnek. Detaylı bir plan oluşturuldu geçmişle yüzleşmek anlamında. En önemli gelişme FARC’ın siyasi temsil kazanıyor olmasın. Türkiye’deyse varolan temsiliyetleri yok ediyoruz. Bir de Türkiye Ortadoğu’da, bir yandan Suriye var, her şey daha karmaşık ve çetrefilli ama Kolombiya ile karşılaştıramayacak kadar kolay çözebileceğimiz sorunlarımız var. Aslında biz istesek, bir irade gösterilse yol bulunurdu. Hâlâ bulunabilir.



Bültene kayıt ol